• Sonuç bulunamadı

Evidence Based Medicine Laboratory Tests and Preanalytical Variables

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Evidence Based Medicine Laboratory Tests and Preanalytical Variables "

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konuralp Týp Dergisi 2010;2(3):29-33

29

DERLEME

Bülent Turhan1 Burcu T. Çalýk2 Hilmi Demirin3

1Atatürk Devlet Hastanesi, Düzce

2Marmara Üniversitesi Saðlýk Bilimleri Fakültesi, Ýstanbul

3Düzce Üniversitesi Týp Fakültesi Biyokimya AD, Düzce

Ýletiºim adresi:

Uz. Dr. Bülent Turhan

Atatürk Devlet Hastanesi, Düzce Tel: 0532 373 8789

Email: bulentturhan@hotmail.com

Konuralp Týp Dergisi e-ISSN1309–3878

konuralptipdergi@duzce.edu.tr konuralpgeneltip@gmail.com www.konuralptipdergi.duzce.edu.tr

Kanýta Dayalý Týp Laboratuvar Testleri ve Preanalitik Deðiºkenler

ÖZET

Kanýta dayalý týp, klinisyenin kiºisel deneyimlerini sistematik araºtýrmalarla elde edilen mevcut en iyi kanýtlarla birleºtirmesidir.

Günümüz hekimlik uygulamalarýnda doktorun kanaatine baðýmlý klasik yöntem yerine, kanýta dayalý yöntemler tercih edilmektedir. Taný, tedavi ve takipte çok önemli olan laboratuvar sonuçlarýnýn doðru deðerlendirilmesi zaman ve maliyet-etkinlik açýsýndan da önemlidir.

Klinisyenler laboratuvar analizlerinden kesin ve net sonuç beklerler fakat laboratuvar test sonuçlarýndan bazen beklenmeyen sonuçlar çýkabilmektedir. Bunlarýn büyük kýsmý laboratuvar test prosedürlerinden deðil hastanýn demografik özellikleri, numunenin alýnma ºekli ve diðer dýº faktörlere baðlý olmaktadýr. Hasta sayýlarý giderek artan birinci basamak hekimlerinin çabuk ve doðru ºekilde deðerlendirmeler yapabilmeleri için laboratuvar test sonuçlarýný etkileyen preanalitik deðiºkenleri bilmeleri önemlidir. Bu derlemede preanalitik deðiºkenlerin test sonuçlarýna etkileri özetlenerek birinci basamak hekimlerine pratik bir baºvuru kaynaðý sunmak amaçlanmýºtýr.

Anahtar Kelimeler: Kanýta dayalý týp, preanalitik deðiºkenler, beklenmeyen test sonuçlarý, birinci basamak hekimliði, laboratuvar, demografik özellikler

Evidence Based Medicine Laboratory Tests and Preanalytical Variables

ABSTRACT

The practice of evidence-based medicine means logical integration of individual clinical experiences with the best available evidences from systematic research. The recent clinical practice tends to apply evidence based procedures instead of individual clinical opinions. True interpretation of laboratory results is important on diagnosis, treatment and follow-up as well as time and cost effectivity. Although clinicians expect decisive and clear results from the laboratory tests, sometimes unexpected results can be seen. Most of these occasions are resulting from demographic properties, obtaining the sample and other external factors rather then laboratory procedures. It is important to know preanalytical variations that affect the laboratory test results to make quick and accurate assessments for the primary care physicians who are getting increasing number of patients. The aim of this review is to introduce a practical source to the primary care physicians by briefing the effects of preanalytical variables on laboratory test results.

Keywords: Evidence based medicine, preanalytical variations, unexpected test results, laboratory, primary care medicine, demographic properties.

(2)

Konuralp Týp Dergisi 2010;2(3):29-33

30

GÝRݪ

Kanýta dayalý týp, klinisyenin hasta bakýmý ile ilgili aldýðý kararlarda mevcut en iyi kanýtlarýn akýlcý, dikkatli ve ºeffaf kullanýmýdýr (1). Klinik tecrübe ve sistematik araºtýrmalarla elde edilen mevcut kanýtlarýn hastanýn deðer ve beklentileriyle entegrasyonu ise yeni bir kavramdýr (1). Hastanýn deðer ve beklentilerinin gittikçe önem kazanmasý, saðlýk yönetimini kalite ve hasta memnuniyetini de içine alan dinamik bir süreç haline getirmektedir (1,2). Günümüz hekimlik uygulamalarýnda doktorun kanaatine baðýmlý klasik yöntem yerine, kanýta dayalý yöntemler tercih edilmektedir. Kanýta dayalý týpta taný, tedavi ve takipte laboratuvar vazgeçilemez bir unsurudur. Ülkemizde de bu konudaki uygulamalarý geliºtirmek için çalýºmalar sürmektedir (3).

Týbbi taný hekimin klinik durumun özelliklerinden yola çýkarak tahminlerde bulunmasý ve buna uygun hareket planlarý yapmasýný saðlayacak bir kategorizasyonlar zinciridir (4) Aile hekimliðine yeni giren hekimleri bekleyen zorluklardan biri de çok sayýda hastayý çabuk ve doðru ºekilde deðerlendirmektir (5). Bunun için de klinisyenler laboratuvar analizlerinden kesin ve net bir sonuç beklerler (6,7). Ýstenen testlerin amacý da klinik belirsizliði en aza indirgemektir. Fakat biyokimyasal testlerin yüzde yüz sensitivite ve spesifiteye sahip olmadýklarý da bilinmektedir (7).

Laboratuvar test sonuçlarýndaki beklenmeyen sonuçlardan birçoðu laboratuvar test prosedüründen deðil de diðer dýº faktörlerden kaynaklanmaktadýr (8). Hasta yaºý, cinsiyeti, demografik özellikleri ve numunenin alýnma ºekli gibi faktörler laboratuvar sonuçlarýný etkilemektedir (9-11). Bu faktörlerin en aza indirilmesi için hastanýn hazýrlanmasý ve numune alýnmasý konularýnda bir standardizasyon gerekmektedir. Ayný kiºiye ait olsa bile birbirinden oldukça farklý test sonuçlarýyla karºýlaºýlabilmekte, bu durum laboratuvarýn sorgulanmasý, testlerin tekrarý vs. gibi gereksiz zaman kaybý ve maliyeti arttýrýcý sonuçlara sebep olabilmektedir. Birçok saðlýk merkezinde bu standardizasyon tam olarak saðlanamamaktadýr (9). Numune alýmý sýrasýnda getirilen standardizasyon ile bu deðiºkenler (preanalitik deðiºkenler) en aza indirgenmeye çalýºýlmaktadýr. Tietz Textbook of Clinical Chemistry temel alýnarak hazýrlanan bu yazýnýn amacý, birinci basamak saðlýk hizmeti sunan hekimlere, biyokimyasal testleri yorumlarken, bu testlerin özellikle preanalitik safhada nelerden ve nasýl etkilendikleri konusunda bilgilendirerek hýzlý ve etkin kararlar verebilmelerine yardýmcý olmaktýr.

Biyokimyasal analizler, hastadan alýnan numunenin test sonuçlarýnýn hasta için bir yarar oluºturmasýna kadar üç evrede incelenir. Bunlar; preanalitik, analitik ve postanalitik evrelerdir (6,12). Preanalitik evrede test sonuçlarýný etkileyen faktörlere

“preanalitik deðiºkenler” denir (6). Preanalitik

deðiºkenler; kontrol edilemeyen ve kontrol edilebilen faktörler olarak deðerlendirilmektedir (Tablo 1)(6,9).

Tablo 1. Preanalitik Deðiºkenler

A.Kontrol edilemeyen faktörler (internal faktörler) 1. Kiºisel deðiºimler

2. Yaº 3. Cinsiyet 4. Irk

B.Kontrol edilebilen faktörler (eksternal faktörler) 1. Egzersiz

2. Gebelik 3. Diyet

4. Kahve, sigara, alkol alýmý 5. Postür

6. Örnek alýmý

Örnek alýnan yer ve alýnma ºekli

Kan alýnan tüp, kullanýlan antikoagülan

Örneðin alýndýðý zaman

Örneðin etiketlenmesi 7. Örneðin laboratuvara iletilmesi 8. Örneðin labovatuarda gördüðü iºlemler

A. Kontrol Edilemeyen Faktörler:

Kiºiye ait, fizyolojik, deðiºtirilemez etkenlerdir (6).

Biyolojik çevre ve uzun süreli bireysel deðiºimlere baðlý faktörlerdir. Bunlara “internal faktörler” de denmektedir (6).

1. Kiºisel Deðiºimler:

Açlýk-tokluk, fiziksel aktivite, stres, uyku-uyanýklýk sikluslarý diurnal varyasyona neden olabilmektedir.

Diürnal varyasyon gösteren en önemli analitler hormonlarýdýr. Bazý analit konsantrasyonlarýnda ise mevsimsel deðiºimler gözlenir, örneðin yazýn serum 1,25-dihidroksikolekalsiferol düzeyinde güneºe maruziyet süresi ile paralel yükseklik gözlenmektedir (6).

2. Yaº:

Yaºa baðlý deðiºimler kiºinin seksüel geliºimine ve kas kitlesindeki deðiºimlere baðlý olarak yenidoðan, çocukluk, eriºkin ve yaºlýlýk dönemleri olarak dört grupta incelenmektedir (6,8,13).

a) Yenidoðan dönemi

Yeni doðanýn kan parametrelerinde doðum travmasýnýn (asidoz) ve dýº ortama adaptasyonun bulgularý gözlenmektedir. Hemoglobin ve eritrosit sayýsý yüksektir. Eritrositlerin hýzlý yýkýmýna baðlý olarak birinci haftada bilirubin yüksek seyretmektedir (6). GGT, CK ve AST aktiviteleri yüksek, glikoz ise glikojen rezervlerinin azlýðýna baðlý olarak düºüktür. TSH ve T4 yüksekliðine baðlý “fizyolojik hipertiroidi” yaºamýn birinci yýlýnda normale dönmektedir.

(3)

Konuralp Týp Dergisi 2010;2(3):29-33

31

b) Çocukluk dönemi

Plazma albümin ve protein konsantrasyonu yavaº yavaº yükselir, albümin 3 yaº, protein 10 yaº civarýnda eriºkin düzeye eriºir. Yine serum enzim aktiviteleri de yavaº yavaº eriºkin döneme ulaºýr, fakat ALT aktivitesi daha yavaº düºer. Ýnfantta yüksek olan ALP seviyesi biraz düºer fakat püberteden hemen önce tekrar yükselmeye baºlar.

Bu enzimin aktivitesi iskelet büyümesiyle paralellik göstermektedir. Serum kreatinin seviyeleri de kas- iskelet sisteminin geliºimine baðlý olarak püberteye kadar artýº gösterir (6).

c) Eriºkin dönemi

Eriºkin dönemi deðerleri genellikle çocukluk ve yaºlýlýk dönemi deðerleriyle karºýlaºtýrma yapýlýrken referans alýnmaktadýr. Total kolesterol, trigliserid ve LDL- kolesterol yaºa baðlý olarak artar (6). Orta yaº civarlarýnda serum protein ve albumin seviyelerinde düºüº görülmeye baºlar. Her iki cinste de düºüº eðilimi gösteren fosfor ise kadýnlarda menopoz sonrasýnda hýzla artmaya baºlar. Yine kadýnlarda postmenopozal dönemde ALP aktivitesinde de artýº görülmektedir.

d) Yaºlýlýk dönemi

Üçüncü ve dokuzuncu dekatlar arasýnda renal konsantrasyon kabiliyeti neredeyse %50 oranýnda düºüº göstermektedir. Bu düºüº, idrar kreatinin atýlýmýndaki düºmeyi de beraberinde getirir. Buna karºýn plazma üre ve kreatinin konsantrasyonlarýnda artma eðilimi görülmektedir. Genç yetiºkin yaºa göre 80 yaºýnda renal kan akýmý ve glomeruler filtrasyon %50 oranýnda düºüº gösterir. Bu da çeºitli metabolitlerin ve ilaçlarýn daha yavaº eliminasyonu demektir (14) 80 yaº civarýnda albümin deðerleri de %15 oranýnda daha düºük olabilir (6).

Kadýnlarda menopoz döneminde deðiºimler gözlenmektedir. Estrojen seviyeleri düºerken gonadotropin seviyeleri artar. Menopoz sonrasýnda kadýnlarda diðer birçok serum parametrelerinde yükselme olmaktadýr.

3. Cinsiyet

Cinsiyetler arasýnda puberteye kadar belirgin fark yok iken puberte sonrasýnda deðiºen seks hormonu konsantrasyonlarýyla birlikte büyük farklar olmaktadýr (6). Erkeklerde ALT, AST, ALP ve kas kitlesindeki artýºa baðlý olarak CK enzimlerinde yükselme olur. Serum kreatinin, üre, ürik asit, albumin, kalsiyum, magnezyum, kolesterol, LDL, Hb, ferritin ve demir konsantrasyonu erkeklerde daha yüksek iken gama globulin ve bakýr kadýnlarda daha yüksektir.

4. Irk

Siyah ýrkta kas kitlesinin fazlalýðý nedeniyle kreatinin kinaz ve laktat dehidrogenaz aktiviteleri

yüksektir. Serum protein konsantrasyonu özellikle gama-globülinler siyah ýrkta daha yüksek iken albümin seviyeleri beyaz ýrka göre daha düºüktür (6). Yine siyah ýrkta glikoz toleransý beyaz ýrka göre daha düºüktür.

B. Kontrol Edilebilen Faktörler:

1. Egzersiz

Egzersiz birçok biyokimyasal paramatrede deðiºime neden olmakta, egzersizin süresi, etkisi, yoðunluðu ile deðiºmektedir (6). Üre, kreatinin ve T4 konsantrasyonlarý, HDL-kolesterol atletlerde daha yüksek iken lipid ve kolesterol konsantrasyonlarý daha düºüktür. Ýskelet kasý kaynaklý enzimlerden CK ve CK-MB de daha yüksektir. Ýnsülin salýnýmý azalmakta, glukagon ve büyüme hormonu artmaktadýr. Kan pH’sý, oksijen saturasyonu ve venöz HCO3 azalmaktadýr.

2. Gebelik

Gebelikte meydana gelen deðiºimlerin büyük bölümü 2.500-3.000 ml. kadar artan kan volümüne baðlý olmaktadýr. Fakat laboratuvar sonuçlarýný deðerlendirilirken gebelik haftasý göz önüne alýnmalýdýr. Gebelikte oluºan hemodilüsyon, protein sentezinin artmasýna raðmen konsantrasyonunda azalmaya sebep olmaktadýr.13 Eritropoezin artmasýna raðmen hemodilüsyona baðlý olarak hemoglobin, eritrosit sayýsý ve hematokrit de azalmaktadýr. Seruloplazmin ve tiroksin baðlayýcý proteinlerdeki artýºa baðlý olarak serum bakýr ve T4 seviyelerinde artýº görülmektedir. Artan glomerular filtrasyona baðlý olarak kreatin klerensi de artmakta, glukozüri gözlenmektedir. Akut faz reaktanlarý, fibrinojen, faktör VII, VIII, IX ve X artmakta, faktör V ve XII azalmaktadýr. Gebelikte serum kolesterol ve trigliserid düzeylerinde de artmaktadýr (6).

3. Diyet

Plazma kompozisyonunda diyetin büyük etkisi vardýr. Toklukta plazma glukoz, demir, TG, ALP ve insülin düzeylerinde artýº gürülmektedir. Yüksek protein diyetinde dört gün içinde plazma üre konsantrasyonunda dört kat bir artýº ve beraberinde kolesterol, fosfat, ürat ve amonyak seviyelerinde de artýº olmaktadýr. Yaðdan zengin diyette serum üre ve amonyak konsantrasyonu azalmaktadýr.

Niºastalý ve sükrozdan zengin diyette ALP ve LDH artmaktadýr. Karbonhidrattan zengin beslenmede ise TG, kolesterol, VLDL ve protein konsantrasyonlarý düºmektedir (6).

4. Kahve, sigara ve alkol alýmý

Kafein, adrenal medulla stimülasyonu ile katekolamin ve metabolitlerinin artmasýna neden olmaktadýr. Metabolizma üzerinde de çeºitli etkileri görülmektedir (13). Hafif glukoz intoleransýna da yol açarak plazma glukoz seviyesinde de artýºa neden olmaktadýr. Kafein fizyolojik diürnal kortizol

(4)

Konuralp Týp Dergisi 2010;2(3):29-33

32

deðiºimini baskýlayabilmekte, serbest yað asitleri, gliserol, lipoprotein düzeylerinde artýºa sebep olabilmektedir. Sigara da kafein gibi adrenal medulla üzerindeki stimulan etkisi sebebiyle plazma katekolamin seviyelerinde artýºa sebep olmaktadýr. Günlük 1-5 adet sigara içimi, plazma yað asidi, aldosteron ve kortizol düzeyini artýrmakta, buna baðlý glukoz konsantrasyonu da artmaktadýr. Uzun dönemde total kolesterol, TG, LDL-C, eritrosit sayýsý ve karboksi Hb düzeyinde artma, HDL-C seviyesinde de azalma görülmektedir. Ýmmunite üzerinde de etkisi olan sigara plazma immünoglobulin seviyelerinde azalmaya sebep olmaktadýr.

Alkolün de sigara gibi akut ve kronik etkileri vardýr. Orta derecede alkol alýmý kan glukoz konsantrasyonunu %20-50 oranýnda arttýrabilir. Bu etki diyabetiklerde daha da fazladýr. Beslenme bozukluðu olanlarda, çocuklarda ve kronik alýmda glukoneogenezisi inhibe ederek hipoglisemi, ketonemi ve laktat düzeyinde artýºa neden olur.

Laktat böbreklerde üre ile yarýºarak ürenin atýlýmýný azaltýr ve kan seviyelerini yükseltir. Etanolün metabolize edilmesiyle ortaya çýkan asetaldehit ve asetat laktat ile birlikte asidoz oluºumuna katkýda bulunur. Karaciðerde ürik asit, trigliserit sentezlerini artýrýr. Kronik alkol alýmý enzim indüksiyonu yoluyla GGT, AST ve ALT gibi birçok enzimin aktivitesini de arttýrýr. Kahve, sigara ve alkolün glukoz metabolizmasýna etkileri sebebiyle oral glukoz tolerans testi (OGTT) sýrasýnda tüketilmemesi gerekmektedir (6).

5. Postür

Yatar pozisyondan dik konuma geçince, intravasküler sývýnýn 600-700 ml kadarý ekstravasküler aralýða geçer ve total damariçi hacim azalýr buna baðlý olarak büyük moleküllü (proteinler ve bunlara baðlý analitler) bir çok analitin konsantrasyonu da göreceli olarak artar. Bu artýº %10 oranýnda olabilir.

Kalp atým sayýsý kan basýncý ayaktayken daha yüksektir. Yatar pozisyondan ayakta pozisyona geçmekle katekolamin ve aldesteron, anjiyotensin II, renin, ve ADH salýmý artar. Epinefrin ve norepinefrin konsantrasyonu iki katýna çýkabilir.

Birkaç günlük yatak istirahatinde plazma ve ekstrasellüler sývý azalýr, dört gün içinde hematokrit

%10 kadar artar, total protein ve albumin konsantrasyonu 0.3–0.5 g/dL azalýr. Bununla beraber proteine baðlý analitlerin de düzeyleri azalýr. Kemik kalsiyum mobilizasyonu sonucu iyonize kalsiyum miktarý artar. Ýdrarda nitrojen, kalsiyum, sodyum, potasyum, fosfat ve sülfat atýlýmý artar.

6. Örnek alýmý

Örnek alýnan yer ve alýnma ºekli:

Kan alma yerinin temizliði %70’lik izopropanol veya etil alkol kullanýlarak yapýlmalýdýr. Kan numunesinin alýnma ºekli laboratuvar testlerini etkileyebilme, turnike baðlandýktan hemen sonra alýnan kan gerçek deðerlere en yakýn olanýdýr.

Turnikenin üç dakikadan fazla tutulmasý lokal anoksiye ve venöz basýnç artýºýna sebep olarak AST, total protein, total lipit, kolesterol, bilirubin ve potasyum düzeylerinin %5-10 artmasýna sebep olabilmektedir. Bundan dolayý kalsiyum gibi hassas ve klinik olarak çok önemli durumlarda ilk alýnan numune kullanýlmalýdýr. Biyokimyasal testlerde arteriyel, venöz ya da kapiller kaynaklý kan farklýlýklara yol açmaktadýr (6,15).

Arteriyel kanda “metabolik ihtiyaçlar” fazla iken, venöz kanda “metabolik atýklar” fazladýr. Kapiller kan kompozisyonu arteriyel kana yakýndýr. Oldukça sýk kullanýlan glukometreler kapiller kandan ölçüm yaparlar. Glukoz ölçümünde açlýkta fazla fark olmazken, postprandiyal ölçümde %15 kadar bir fark oluºabilir (15). Kan gazý parametrelerinde de venöz ve arteriyel kan örneklerinde belirgin farklar gözlenmektedir (6).

Turnike uygulanmasý:

Turnike, ponksiyon yapýlacak noktanýn 10–15 cm üzerine baðlanmalý, 1 dakikadan fazla tutulmamalýdýr. Hastanýn yumruðunu sýkýp býrakmasýna engel olunmalýdýr. Çünkü bu durumda potasyum, fosfor, laktat, iyonize kalsiyum artarken pH düºmektedir. ªýrýnga kullanýmýnda piston çekilirken (hemolize engel olmak için) fazla negatif basýnç uygulanmamalý, tüpe boºaltýrken iðne çýkarýlmalý ve kan püskürtülmemelidir. Kan mümkün olduðunca az travmatize olmalýdýr. Kan alýmýnda daha az travmaya sebep olan vacutainer gibi aparatlar kullanýlmalýdýr.

Aðýr hemolizde hücre içi yüksek konsantrasyonda olan aldolaz, asit fosfataz, AST, LDH, CK, isositrat dehidrogenaz, Mg, K gibi maddelerin düzeyleri artmaktadýr.

Kan alýnmamasý gereken yerler:

a. Intravenöz kanül olan koldan

b. Yaygýn skar dokusu veya hematom olan bölgeden c. Lenfostaz nedeniyle mastektomi yapýlmýº taraftan d. Arteriyovenöz fistül olan koldan

e. Ülsere alandan

f. Tedavi için gerekli olan büyük damarlardan kan alýnmamalýdýr.

o Kan alýnan tüp, kullanýlan antikoagülan:

Analizi uygulanacak parametreye uygun tüpün kullanýmý önemlidir. Çoðu zaman biyokimyasal testler için serum kullanýldýðýndan kan boº tüpe alýnmaktadýr (6).

o Örneðin alýndýðý zaman:

Gün içinde deðiºime uðrayan analitlerin ölçümünde numune alýnma zamanlarýnýn standardize edilmesi

(5)

Konuralp Týp Dergisi 2010;2(3):29-33

33

ºarttýr. Serum demirinin sabah ve öðleden sonraki deðerlerinde %50 fark olabileceði bilinmelidir.

Kiºisel deðiºimler bölümünde deðinilen hormonal analitlerin gün içi deðiºime uðrayan parametrelerden olduðu unutulmamalýdýr. Ýlaç düzeyi analizlerinde örnek alým zamanýna dikkat edilmelidir (6).

o Örneðin etiketlenmesi:

Örneði alan saðlýk personelinin, örneði alýnan tüpe hastanýn adýnýn doðru yazmasý, örneði teslim alan laboratuvar görevlisinin ise örnek ile istek belgesini kontrol etmeyi unutmamasý kontrol edilmelidir (6).

7. Örneðin laboratuvara iletilmesi:

Örnek hastadan alýndýktan sonra analizine kadar geçen sürede olan gecikmeler çeºitli analitlerin düzeyinde deðiºmelere neden olmaktadýr. Glikoz düzeyi azalmakta, pH düºmektedir. Bu yüzden kan numunesi alýndýktan, en geç 2 saat içinde santrifüje edilerek hücresel elemanlarýndan ayrýlmasýna dikkat edilmelidir (6). Zamanla hemoliz geliºerek potasyum ve diðer hücre içi maddelerin hücre dýºýna sýzarak yanlýº deðerlendirmelere sebep olabileceði unutulmamalýdýr.

8. Örneðin laboratuvarda gördüðü iºlemler:

Numune laboratuvara ulaºtýðýnda her analit için uygun hýz ve sürede santrifüj edilmeli, saklanacaksa ýsý ve ýºýk için uygun koºullarýn saðlanmasý gerekmektedir (6).

KAYNAKLAR

1. Sackett DL, Rosenberg WM, Gray JAM, Haynes BR, Richardson SW. Evidence based medicine: what it is and what it isn't. BMJ 1996; 312:71-72.

2. Harteloh PP. Quality systems in health care: a sociotechnical approach. Health Policy 2003;64(3):391-398.

3. Akpýnar E, ªahin E.M. Aile Doktorlarý için Kurs Notlarý. 1. Aºama. Bölüm III. Birinci Basamakta Klinik Yaklaºým. Ayrýºmamýº Hastaya Yaklaºým 1. Basým. Ankara: T.C. Saðlýk Bakanlýðý, 2004;79-88.

4. Charlin B, Tardif J, Henny PA, Boshuizen A. Scripts and Medical Diagnostic Knowledge: Theory and Applications for Clinical Reasoning Instruction and Research. Acad Med 2000; 75:182-190.

5. Hull FM. Diagnostic pathways in rural general practice. J R Coll Gen Pract 1969;18(86):148-55.

6. Güner G, Tuncel P, Örmen M. Preanalitik evrede kalite yönetimi. In: Týbbi Laboratuvarda Standardizasyon ve Kalite Yönetimi. Taga Y, Aslan D, Güner G, Kutay ZF (Ed). Ankara: Türk Biyokimya Derneði Yayýnlarý, 2000;139-149.

7. Wallach J. (Çev Ed: Tuzcu S). Referans deðerler. In: Wallach J. Interpretation of diagnostic tests. 7th ed.

Philadelphia: Lippincots Williams &Wilkins, 2000:3.

8. Durrington NP. Biological Variation in Serum Lipid Concentrations. Scand J Clin Lab Invest 1990; 50:86–

91.

9. Young SD, Bermes WE. Preanalytical variables and biological variation. In: Burtis AC, Ashwood RE, Burns AD, eds. Tietz textbook of Clinical Chemistry and molecular diagnostics. Fourth ed. Missouri:

Elsevier Saunders, 2006;449-523.

10. 10. Erden G, Barazi AO, Tezcan G, Yildirimkaya MM. Biological variation and reference change values of CA 19-9, CEA, AFP in serum of healthy individuals. Scand J Clin Lab Invest 2008;68(3):212-218.

11. Coºkun A. Total variation of LDL-cholesterol apolipoprotein B/serum apolipoprotein B is superior to LDL- cholesterol level in predicting incident coronary disease among Turks. Letters to the editors. J Anat Cardiol 2007;7:331-332.

12. Dalpino F, Barreto ML, Castilho L, Faria E. Rhythms of biochemical serum parameters in a Brazilian population: a Three-Year Study. J Biol Med Rhythm Res 2005;22: 925–935.

13. Holmes EW. The Interpretation of Laboratory Tests. In: Clinical Laboratory Medicine. McClatchey KD. Ed.

2nd ed. Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins, 2002;96-121.

14. Passare G. Drug use and side effects in the elderly. Karolinska University Press, 2005.

15. Dufour RD. Sources and control of preanalytical variation. In: Kaplan AL, Pesce JA, Kazmierczak CS.

Clinical Chemistry 4th ed. Missouri: Mosby, 2003;66-81.

Referanslar

Benzer Belgeler

Orta risk grubuna ise, iki veya daha fazla koroner arter hastal›¤› risk faktörü olan ve Framingham Kalp Çal›flmas› skalalar›na göre 10 y›ll›k kardiyovasküler olay

1990 yılındaki "sağlıklı" popülasyonun 10 yıllık iz- lenmesinde meydana gelen koroner kökenli ölümler ile KKH'dan oluşan bileşik hedef noktası

Polymer protective coatings are widely used in various fields of technology [11-21]to protect structural elements from corrosion, to provide electrical insulation,

Generally, the percentage of teachers of all the categories of teaching experience is much higher at below average and low levels of emotional intelligence and

Working with happiness at workplace with spirituality will discover the way to be happy and to make the work done faultless will further lead to increase the

Bu hastada ayak parmaklar›nda nekroz oluflumuna yol açabilecek patolojiler aras›nda ön planda düflünülecek olanlar; infektif endokardite ba¤l› septik emboli, sol

Sonuç olarak akut iskemik inmede önemli risk faktörü olan aterosklerozun patogenezinde rol oyna- yan dislipidemik süreçte, non-HDL kolesterol (Total kolesterol-HDL-K) ve

MS grubunda kolesterol ortalama düzeyleri ile kontrast tutan lezyonlar›n ortalama say›lar› aras›nda istatiksel olarak anlaml› bir korelasyon tespit edildi (p<0,01).. Yine