@ingilizcecim1 1
@ingilizcecim1 2 İÇİNDEKİLER
Present Continuous…….……….. 2
Past Simple………..3
Present Perfect Tense………..4
Present Perfect Contınuous………5
Future Tense………..………6
If Clause……….………..7-8 Relatıve Clauses………..9-10 Comparative And Superlative………..………..11-12 Artıcles (a, an, the)………..…13-15 Too – Enough………17
Used To………..18-19 Preposıtions………..……….20-21 Quntıfıers(some-any-much….)………22-26 Possessıve ('s)……….….27-28 Pronouns……….………...29
Frequency Adverbs………..30-31 Adverbs………..………32-34 Have To / Has To……….……….35-36 Must / Mustn't………..37
Should / Shouldn't………..38-39 Can / Could……….40-41 Wıll - Be Goıng To………..………42 Conjunction……….…………43-48
@ingilizcecim1 3
İngilizce Temel Grammer Bilgisi İçin Kısa Notlar PRESENT CONTINUOUS (Şimdiki zaman)
• now
• nowadays
• at the moment
• at present
Bunlar gibi şimdiki zamanı bildiren ifadeler ile birlikte;
am
özne + is+ verb / ing +nesne are
şeklinde kullanılırlar.
Not
State verb (soyut olan fiiller )
• love
• think
• know
gibi soyut olan kelimelerle birlikte ‘ing’ takısı kullanılmaz Örnek : I love you (doğru)
I am loving you (yanlış)
@ingilizcecim1 4
PAST SIMPLE (Geçmiş Zaman)
➢ Geçmiş zamanda olmuş veya bizi geçmiş zamana götüren cümleler kurarken kullanılan zamandır
➢ Past simple da olay belli bir zamanda olup bitmiştir
Püf Nokta
5 years ago last week yesterday in 1997
cümlelerde bu gibi zaman ekleri var ise cümleler geçmiş zaman ile çekimlenmiş demektir.
NOT : Fiiller sondaki heceye göre -e, -ed, -ied eklerini alır dance > danced
rain > rained
worry > worried (y düşer)
@ingilizcecim1 5
PRESENT PERFECT TENSE (-maktayım, -mekteyim)
✓ Geçmişte olan bir olayı veya durumu belirten fakat zamanı belirtmeyen zaman türüdür.
✓ Olay geçmişte yaşanmış fakat devam ediyor olabilir ama zaman önemli olmayabilir.
have
+ verb/3 has
Örnek
1.-I have broken my noise (burnumu kırdım)
2.-I broke my noise last week (Geçen hafta burnumu kırdım) Açıklama
• Birinci cümlede PRESENT PERFECT kullanılmış çünkü burnu kırılmış ama iyileşmemiş olabilir.
• Fakat ikinci cümlede PAST SIMPLE kullanılmış burnunun kırılması iyileşmiş olup geçmişte yaşanıp bitmiştir anlamını çıkarılmaktadır.
NOT
Present Perfect olay odaklıdır . Present Perfect kullanırken eylem şuana kadar sürüyor olabilir. Bu durumlarda ‘Since Ve For’ ile bu zamanı belirtebilir.
Örnek
I have used this phone for two years (İki yıldır bu telefonu kullanıyorum) Açıklama
Cümlede telefonu 2 yıldır kullandığını ve hâla kullanmakta olduğunu belirtiyor.
@ingilizcecim1 6
PRESENT PERFECT CONTINUOUS
(Etkisi hala süren geçmiş zaman)
✓ Present Perfect Continous’te zaman önemlidir.
✓ Eylem geçmişte başlamış ve etkisi hâla sürmektedir.
Örnek
I have been chatting online for two hours (İki saattir çevrimiçi sohbet ediyorum ) Açıklama
Eylem iki saat önce başlamış ve hala sohbet etmeye devam edildiği anlaşılıyor.
have been
+ Verb / ing has been
Örnek
Ali has been talking on the phone since 5 o'clock ( Ali saat 5 ten beri telofon ile konuşuyor)
@ingilizcecim1 7
FUTURE TENSE (Gelecek Zaman)
➢ Gelecek zamanda yapılması planlanan durumlarda kullanılır.
Will
+ Asıl fiil Won't
Örnek
I will see you tomorrow (Seni yarın göreceğim)
I won't go to work next week (Gelecek hafta işe gitmeyeceğim)
@ingilizcecim1 8
IF CLAUSE (Eğer)
TYPE 0
• If’li cümle ve temel cümle present simple (geniş zaman) kullanılır.
• Bir koşula bağlı olarak her zaman doğru olan ifadelerde kullanılır.
Örnek
If people eat too much, they get fat.
(İnsanlar çok fazla yemek yerlerse şişmanlarlar.) Açıklama
Çok fazla yemek yemenin kilo alma sorununa yol açması herkes için geçerli olduğundan ve her zaman geçerli olduğundan type 0 kullanılmıştır.
TYPE 1
• Günümüzde veya gelecekte bir olaya bağlı olarak gerçekleşme ihtimali durumlarda kullanılır.
• Gelecekle ilgili bir durum olsa bile koşul cümlesi gelecek zaman eki almaz çünkü zaten cümlede bir varsayım vardır.
if + present simple + future forms (geniş zaman + gelecek zaman) Örnek
You will fail if you don't study (Eğer çalışmazsan sınıfta kalırsın)
TYPE 2
If + simple past, would - could +verb/1
@ingilizcecim1 9
➢ Type 2, hayallerden, gerçekleşmesi mümkün olmayan durumlardan bahsederken kullanılır.
Örnek
I don't have money ( param yok ) If I had money, I would buy a car (Eğer param olsaydı araba alırdım) TYPE 3
If + past perfect + would have+V3
Type 3’te gerçekleşmemiş geçmiş durumlar için kullanılır.
Örnek
If we had won the World War 1, we would have been wealthier (Eğer 1. Dünya Savaşı kazansaydık, daha varlıklı olurduk.) Açıklama
1. Dünya Savaşını kazanamadık ve daha varlıklı değiliz geçmişte yaşanmış bir olay üzerinde varsayımda bulunulmuştur.
@ingilizcecim1 10
RELATIVE CLAUSES (İlgi Tümceleri )
• İki cümleyi birleştirmek ve akıcı bir anlatım sağlamak için kullanılır.
Örnek
I met a girl. She graduated from Oxford University.
(Bir kızla tanıştım. Kız Oxford Üniversitesinden mezun.) Açıklama
İki ayrı cümle var ve anlam akıcı değil. Eğer "girl " den sonra ilgi zamiri getirilirse iki cümle birbirine akıcı şekilde bağlanır.
Farklı şekilde ifade edilişi
I met a girl who graduated from Oxford University.
(Oxford Üniversitesinden mezun olan bir kızla tanıştım.)
WHO
• Kişileri nitelemek için "who"veya "that" kullanılır.
• "That" resmi olmayan bağlamlarda kullanılır.
Örnek
The new teacher who (that) has short hair is from Turkey.
(Kısa saçlı olan yeni öğretmen Türkiyeli.)
WHICH
• Nesneler için which veya that kullanılır.
• Resmi olmayan bağlamlarda "that" kullanılır.
@ingilizcecim1 11 Örnek
I like books which(that) describe love.
(Aşkı tarif eden kitapları seviyorum.) WHERE
• Mekanlar için kullanılır.
Örnek
This is the house where I was born.
(Bu benim doğduğum ev.) WHOSE
• Sahiplik bildiren sıfatlar için whose kullanılır.
Örnek
The student whose phone just rang should stand up.
(Telefonu çalan öğrenci ayağa kalkmalı.)
@ingilizcecim1 12
COMPARATİVE AND SUPERLATİVE (Karşılaştırma) ve (En Üstünlük)
Comparative
• Sıfata "daha" niteliği kazandıran "-er" ve "more"ekleri ile ifade edilir.
Cümle
More + sıfat + than ( ikiden fazla hecelilerde) Sıfat + er ( tek hecelilerde)
"y" ile biten tek hecelilerde "ier" olarak eklenir.
Örnek
He is more intelligent than he looks.
(O göründüğünden daha zekidir.)
My car is faster than yours
(Benim arabam seninkinden daha hızlıdır.) Superlative
• En üstünlük anlamını verir.
Cümle
most + sıfat (ikiden fazla hecelilerde) sıfat + est ( tek hecelilerde)
Örnek
You are the richest man is this company (Sen bu şirketteki en zengin adamsın )
@ingilizcecim1 13 Her story is the most unbelievable one I've ever heard.
(Onun hikayesi şimdiye kadar duyduğum en inanılmaz olanıdır.)
Comparative hiç bir kurala uymayan sıfatlar good (iyi) > better (daha iyi)
bad (kötü) > worse (daha kötü) little (az) > less (daha az) much (fazla) > more (daha fazla)
far (uzak > further/farther (daha uzak) Superlative hiç bir kurala uymayan sıfatlar Good (iyi) > the best (en iyi) Bad (kötü) > the worst (en kötü) Little (az) > the least (en az) Much (fazla) > the most (en fazla) Far (uzak) > the furthest (en uzak)
@ingilizcecim1 14
ARTICLES (a, an, the) (Belirteç)
a – an indefinite articles (belirsiz article)
• Sayılabilen kelimelerden önce gelir. Belirli kişi ve nesne kastedilmiyorsa "a" veya "an" ekleri getirilir.
Örnek
A turtle is a noble animal.
(Kaplumbağa asil bir hayvandır.) Açıklama
Hangi kaplumbağa olduğu belli değildir.
• Meslekleri belirtirken "a" veya "an" kullanılır.
Örnek
Süleyman is a lawyer, he is an intelligent man (Süleyman bir avukat, o zeki bir adamdır)
• Bazı rakamsal ifadelerde "a" veya "an" kullanırız.
Örnek
a dozen of people (bir düzine insan)
• Fiyat, hız, oran belirtirken "a" veya "an" kullanılır.
Örnek
8 hours a day (bir günde 8 saat)
• Hayret içeren cümlelerde kullanılır.
@ingilizcecim1 15 Örnek
What a pity ! (ne talihsizlik)
NOT
Sözcüğün ilk harfi veya hecesi sesli ile başlıyor ise ya da okunurken sesli harf ile okunursa "an" kullanılır.
Örnek an orange
an hour (our diye okunur.) NOT
Bir sözcük yazılışı itibariyle sessiz harf ile başlıyorsa veya okunuşu sessiz harfle başlıyorsa "a" eki getirilir.
Örnek
a notebook
a university (yuniversitiy diye okuruz.) THE
• Açıklaması yapılan kelimelerde kullanılır.
Örnek
The woman dressed in black (Siyah giyinen kadın)
• Superlatives ve first, second, only sözcüklerinden önce "the"
kullanılır.
@ingilizcecim1 16 Örnek
The longest river in the world (Dünya'nın en uzun nehri)
• Deniz, nehir, sıradağ, adalar ve ülke isimlerinden önce kullanılır.
Örnek
the Pacific Ocean the Alps
• Müzik aletlerinden önce kullanılır.
Örnek the guitar the violin
@ingilizcecim1 17
TOO – ENOUGH (Çok - Yeterince)
TOO
too + adjective (sıfat)
• Olumsuz cümlelerde kullanılır ve cümleye aşırı anlamı verir.
• Her zaman sıfatlardan önce kullanılır.
Örnek
This food is too hot. I can't eat it.
(Bu yemek çok sıcak. Onu yiyemem.
Açıklama
Örnekteki gibi too cümleye olumsuz anlam katmış ve sıfattan önce kullanılmıştır (too hot)
ENOUGH
• Olumlu, soru veya olumsuz cümlelerde kullanılabilir.
• Eğer herhangi bir isimle birlikte kullanılırsa o zaman isimden önce gelir.
Örnek
I don't have enough enough (Yeterince param yok ) Açıklama
Bir isimle birlikte kullanıldığından enough isimden önce geldi.
Örnek
This car is a big enough for a large family
( Bu araba büyük bir aileye yetecek kadar büyük) Açıklama
Enough bir sıfatla birlikte kullanıldığından sıfattan önce kullanılmıştır.
@ingilizcecim1 18
USED TO (Alışkanlık)
Used to + Verb1
• Eskiden yapılan fakat artık yapılmayan alışkanlıklardan bahsederken kullanılır.
• Olay geçmişte meydana geldiği için "use" kelimesinin past(geçmiş) hali olan "used" kullanılır.
Örnek
I used to drink milk every night when I was a child (Ben çocukken her gece süt içerdim.)
Açıklama
Çocukken süt içiyordu ama artık içmiyor.
Soru Cümlesi
Past tense kurallarındaki gibi "Did" başa getirilir ve used daki -d takısı kullanılmaz.
Örnek
Did you use to drink milk when you were a child ? (Sen çocukken süt içer miydin ? )
Used to ve Would
• "used to" kullanıldığı zaman, kişinin artık bahsettiği eylemi yapmadığı anlamı çıkar.
• "would" kullanıldığında ise artık yapılmıyor anlamı çıkmaz.
Yani sadece geçmişteki bir alışkanlık ifade edilmiş olur.
Örnek
I used to play computer games everyday when I was a child.
(Çocukken her gün bilgisayar oyunları oynardım.)
@ingilizcecim1 19 Açıklama
Cümleyi söyleyen kişinin artık oyun oynamadığı anlamı çıkar.
Örnek
I would play computer games when I was a child.
(Çocukken her gün bilgisayar oyunları oynardım.
Açıklama
" would " kalıbı kullanıldığından , artık oynamıyorum anlamı çıkmaz.
@ingilizcecim1 20
PREPOSITIONS (Edatlar)
• Edatlar, sözcükler arası anlam ilişkisi doğurur.
En çok kullanılan prepositions İn > içinde
on > üzerinde at > de/da (evde) in front of > önünde above > üstünde under > altında between > arasında next to > bitişiğinde near > yanında midst > ortasında behind > arkasında below > altında opposite > karşısında around > etrafında
✓ Mevsimler – Aylar – Haftalar – Yıllar > in Örnek
My birthday is in May
(Benim doğum günüm Mayısta)
✓ Günler – Özel tarihler – Tatiller > on
@ingilizcecim1 21 Örnek
We always go ice-skating on Valentine’s Day (Sevgililer gününde her zaman buz pateni yaparız)
✓ Saatler – Sabit zamanlı Deneyimler, Örnek
Come see me at once (Hemen beni görmeye gel)
@ingilizcecim1 22
QUNTIFIERS (Miktar belirleyiciler)
• Miktar belirleyicilere kesin rakamı bilmediğimizde ya da kesin rakam önemli olmadığında ihtiyaç duyarız.
SOME (Biraz)
✓ Çoğul sayılabilen isimlerle kullanıldığında "birkaç" , anlamı verir , sayılamayanlarla kullanıldığında "biraz" anlamına gelir.
✓ Olumlu cümlelerde kullanılır. Olumsuz cümlelerde kullanılmaz.
✓ İstek bildiren soru cümlelerinde kullanılır.
Örnek
I need some money sayılamayan (Biraz paraya ihtiyacım var)
She wants to buy some oranges. sayılabilen çoğul (Birkaç portakal almak istiyor)
Can I get some coffee ? istek (Biraz kahve alabilir miyim)
ANY (Hiç)
• Çoğul sayılabilen isimler ve sayılamayan isimlerle kullanılır.
• Sadece olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
• Olumlu cümlelerde kullanılmaz Örnek
I don't have any money sayılamayan (Hiç param yok)
There aren't any oranges in the fridge. sayılabilen çoğul (Buzdolabında hiç portakal yok)
@ingilizcecim1 23 Do you remember any words in Chinese ? sayılabilen çoğul
(Çince herhangi bir kelime hatırlıyor musun ?)
MUCH (Fazla)
• Sadece sayılamayan isimlerle kullanılır.
• Olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
• Olumlu cümlede pek rastlanmaz.
Örnek
I don't have much homework.
(Fazla ödevim yok)
• Soru cümlelerinde iki farklı kullanımı var. Yes/No Soruları ve How Much
Örnek
Do you have much homework ? (Çok ödevin var mı ?)
How much homework do you have ? (Ne kadar ödevin var ?)
Cevap verirken not much
a lot (çok)
a little (biraz) ...
MANY (Pek çok)
• Sadece sayılabilen çoğul isimlerle kullanılır.
• Olumlu, olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılır.
@ingilizcecim1 24 Örnek
I can speak many languages (Pek çok dil konuşabiliyorum) I can't speak many languages (Çok fazla dil konuşamıyorum)
• Soru cümlelerinde iki farklı kullanımı vardır.
Yes/No soruları ve How Much Örnek
Can you speak many languages ? (Çok dil konuşabiliyor musun ? )
How many languages can you speak ? (Kaç dil konuşabiliyorsun ?)
Cevap verirken A lot of ( çok) A few (birkaç)
not many (fazla değil)...
A LOT OF (Birçok)
• Sayılabilen çoğul isimlerle ve sayılamayanlarla kullanılır.
• Olumlu, olumsuz, soru cümlelerinin hepsinde kullanılabilir.
Örnek
I have a lot of homework. Sayılamayan - olumlu (Çok ödevim var)
I can't speak a lot of languages Sayılabilen çoğul - olumlu (Çok fazla dil konuşamıyorum)
@ingilizcecim1 25 Not
✓ Olumlu cümlelerde kullanıldığında "much" , "many" ve "a lot of
" aynı anlama gelmektedir; hepsi "çok" demektir.
✓ Aralarında tek fark " a lot of " daha çok konuşma dilinde,
"much" ve "many" ise yazılı dilde kullanılmasıdır.
✓ " A lot of " yerine hem sayılamayan hem de sayılabilen çoğullarla "lots of " kullanılabilir. Anlam değişmez.
Örnek
I have lots of money.
(Çok param var )
A FEW (Birkaç)
✓ Sadece sayılabilen çoğul isimlerle olumlu ve soru cümlelerinde kullanılabilir.
✓ Olumsuz cümlelerde kullanılmaz.
Örnek
I have a few friends in my neighbourhood (Mahallede birkaç arkadaşım var )
Not
" A " olmadan sadece " few ",neredeyse hiç anlamına gelmektedir.
Örnek
I have few friends in my neighbourhood (Mahallede neredeyse hiç arkadaşım yok) A LITTLE (Biraz)
• Sadece sayılamayan isimlerle, olumlu ve soru cümlelerinde kullanılır.
• Olumsuz cümlelerde kullanılmaz.
@ingilizcecim1 26 Örnek
She has a little money.
(Biraz parası var)
Does she have a little money ? (Biraz parası var mı ?)
Not
" A" olmadan sadece "little" , neredeyse hiç anlamı vermektedir.
Örnek
She has little money.
(Neredeyse hiç parası yok.)
@ingilizcecim1 27
POSSESSIVE ('S) (İsmin iyelik hali)
• Bir nesne veya varlığın sahibini veya sahiplerini belirtirken isim(ler) inden sonra ('s) eki getirilir.
• ('s) eki , -nın, -nin anlamına gelir.
Örnek
My Father's house (babamın evi...)
My Teacher's table (öğretmenimin masası...)
• Varlık(lar) veya nesne(ler) sahibi whose (kimin) soru kelimesi ile belirtilir.
Örnek
Whose is that bag ? (Şu çanta kimin ? )
• ('s) ile sona eren çoğul isimler apostrof (') işareti konur.
Örnek
pilots' ( pilotların)
• (s) ile sona ermeyen çoğul isimler ('s) alır.
Örnek
children's (çocukların)
POSSESİVE – OF
• Genel olarak, cansız varlıkların iyelik şekli "of" şekli yapılır.
@ingilizcecim1 28 Türkçede >..Evin kapısı denilir.
İngilizcede > Kapısı evin denilir ve iki kelime arasına of gelir.
Tamlayan veya tamlanan yer değiştirir.
Örnek
The end of the film (Filmin sonu)
The smell of a flower (Bir çiçeğin kokusu)
@ingilizcecim1 29
PRONOUNS (Zamirler)
• Türkçedeki gibi isimlerin yerine zamirleri kullanırız.
Subject pronoun
Object pronoun
Possessive adjective
Possessive pronoun
I Me My Mine
You You Your Yours
We Us Our Ours
They Them Their Theirs
He Him His His
She Her Her Hers
It It It Its
Örnek
They were playing with her (Onunla oyun oynuyorlardı)
He gave the letter to me (Mektubu bana verdi)
Örnek
It is my book / It is mine (O benim kitabım) / (O beni)
@ingilizcecim1 30
FREQUENCY ADVERBS (Sıklık Zarfları)
%100 > Always > Her zaman
%85 > Usually > Genellikle
%70 > Often > Sıklıkla
%50 > Sometimes > Bazen
%30 > Rarely > Nadiren
%10 > Hardly Ever > Neredeyse hiç
%0 > Never > Asla
• Cümlede sıklık zarfları özne ile fiil arasında yer alır.
Örnek
She rarely goes to the theatre.
(Nadiren tiyatroya gider.)
• Cümlede yardımcı fiil kullanılmışsa (am,is,are) sıklık zarfları yardımcı fiilden sonra kullanılır.
Örnek
She is always happy.
(Her zaman mutludur.)
• Olumsuz cümlelerde always her zaman "not" tan sonra gelir.
Örnek
I don't always cook.
(Her zaman yemek pişirmem)
• Sometimes, occasionally (ara sıra) ise "not" tan önce gelir.
@ingilizcecim1 31 Örnek
He occasionally isn't angry.
(Ara sıra kızgın olmaz)
• Usually, generaly ve often sıklık zarfları için her iki durumda geçerlidir.
Örnek
She isn't often hungry / She often isn't hungry (Çok sık acıkmaz)
• Bazı sıklık zarfları (rarely, seldom, hardly ever, never) olumsuz cümlelerde kullanılmaz.
@ingilizcecim1 32
ADVERBS (Zarflar)
• Zarflar bir şeylerin nasıl ve ne şekilde gerçekleştiğini anlatır.
Zarflar genellikle -ly eki ile biter.
Örnek
It's an easy language.
(O kolay bir dil.) Açıklama
Easy bir isimden önce gelmiş ve kolaylık yönünden nitelemiştir.
Aynı Örnek
You can learn this language easily (Sen bu dili kolayca öğrenebilirsin) Açıklama
Bu örnekte ise, dilin ne şekilde öğrenileceği anlatılmıştır. Yani easily burada zarftır.
-ly eki'nin kuralları
✓ Genellikle sıfatlara -ly getirilerek zarf yapılırlar.
Örnek
Quick > quickly Real > really
✓ -y ile biten sıfatlarda -y düşer ve -ily getirilir ve zarf olur.
Örnek
Easy > easily Happy > happily
@ingilizcecim1 33
✓ -ble ile biten sıfatlarda, -e düşer, -y getirilir.
Örnek
possible > possibly probable > probably
Zaman Zarfları
Yesterday (dün) Tomorrow (yarın) Today (bugün) Everyday (her gün) Now (Şimdi) Last Year (geçen yıl) Since ( -den beri) Often (sık sık) Never (asla)
Always (her zaman) Sometimes (bazen)
Yer Yön Zarfları
Above (yukarısı Back (geri)
Down (aşağıya doğru) Backwards (geriye doğru)
@ingilizcecim1 34 South (güney)
Inside (içeri) Nearby (yakınında) Outside (dışında) Over here (buraya) Under (altında) Where (nerede) Miktar Zarfları
Any (hiç)
Much (daha fazla) Rather (epeyce) Totally (tamamıyla) Very (çok)
Little (az) Enough (yeterince) Too (aşırı)
Just (tam olarak)
Least (en az derecede)...
@ingilizcecim1 35
HAVE TO / HAS TO (Zorunluluk)
• Have to, zorunluluk veya gereklilik bildirmek için kullanılır.
Olumlu Cümle I
You
We + have to They
He
She + has to It
Örnek
I have to go home
(Eve gitmek zorundayım) Olumsuz Cümle
• Özneden sonra don't / doesn't gelir.
Örnek
I don't have to go home
(Eve gitmek zorunda değilim) Soru Cümlesi
• Geniş zamanda (present simple) da olduğu gibi özneden önce do veya does gelir.
Örnek
Do we have to wait for them ?
@ingilizcecim1 36 (Onları beklemek zorunda mıyız ? )
Have To Kullanımı
• Zorunluluk belirtmek için kullanılır.
• Dışardan kaynaklanan zorunluluklarda kullanılır.
Örnek
You have to go to school.
(Okula gitmek zorundasın) Açıklama
Okula gitmek zorunludur. Dışarıdan kaynaklanan bir zorunluluktur.
HAD TO
• Have to nun geçmiş halidir.
• Had to, -mek zorundaydı anlamı vardır.
• Olumsuzu didn't have to şekinde yapılır.
Örnek
I had to do homework again because my little brother had torn it.
(Ödevimi tekrar yapmak zorunda kaldım çünkü kardeşim onu yırtmıştı)
@ingilizcecim1 37
MUST / MUSTN'T (Zorunluluk)
• Musn't yasak bildiren kiptir.
Örnek
I must leave this team for my career.
(Kariyerim için bu takımdan ayrılmalıyım) You musn't speak loudly.
(Yüksek sesle konuşmamalısın.) Must I taking antibiotics ?
(Antibiyotik almaya devam etmeli miyim?) MUST VE HAVE TO ARASINDAKİ FARK
• Have to dış nedenlerden kaynaklanan bir zorunluluktur.
Örnek
I have to study harder
(Daha çok ders çalışmak zorundayım) Açıklama
Annesi, babası veya öğretmeninin baskısı nedeniyle daha fazla ders çalışması gerektiği söylenmiş. Dış nedenlerden kaynaklanıyor.
Örnek
I must study harder
(Daha çok ders çalışmak zorundayım) Açıklama
Sınavlardan geçmek için daha çok çalışması gerektiğini düşünüyor.
Kişinin kendi çıkarımı söz konusudur. İçsel nedenlerden kaynaklanan bir zorunluluktur.
@ingilizcecim1 38
SHOULD / SHOULDN'T (-meli)
• Özneden sonra should / shouldn't getirilir.
Örnek
You should listen to the teacher.
(Öğretmeni dilemelisin)
✓ Bir öneride bulunurken should kullanılabilir.
Örnek
Hasret = I'm overweight. I want to lose weight.
(Çok kiloluyum, kilo vermek istiyorum.) Görkem = You should not eat.
( Yemek yememelisin.)
✓ Bir zorunluluktan (yükümlülük) bahsederken kullanılır.
Örnek
You should fasten your seatbelt.
(Emniyet kemerini bağlamalısınız.) NOT
Should, must'a göre daha hafif bir zorunluluk belirtir.
✓ Should gelecek zaman hali geniş zamanla aynıdır.
Örnek
We should visit her tomorrow (Yarın onu ziyaret etmeliyiz) We should visit her now.
(Onu şimdi ziyaret etmeliyiz)
✓ İçinde bulunan ana ilişkin bir durumu ifade etmek için should be + ing kullanılır.
@ingilizcecim1 39 Örnek
We should be studying now. We have an exam tomorrow.
( Şuan ders çalışıyor olmamız gerekir. Yarın sınavımız var)
• Geçmişte yapılması gerektiği halde yapılmamış şeyleri ifade etmek için should have + Verb 3 kullanılır.
Örnek
He should have started work when he finished school.
(Okulu bitirdiğinde işe başlamalıydı) Açıklama
Ama işe başlamadı.
OUGHT TO
• Öğüt ve öneride bulunurken ought to kullanılabilir. Should ile aynı anlama geliyor.
Örnek
You ought to study harder.
(Daha çok çalışmalısın.)
• Olumsuzu ought not to şeklinde yapılır.
Örnek
We ought not to do that again.
(Bir daha bunu yapmamalıyız)
• Ought (I, you...) to şeklinde soru sorulur.
Örnek
Ought we to visit her soon ?
(Yakın zamanda onu ziyaret etmeli miyiz ?
@ingilizcecim1 40
CAN / COULD ( - ebilmek )
CAN
• İçinde bulunduğumuz andaki yeteneklerimizden ve yapabildiğimiz şeylerden bahsederken can kullanılır.
Örnek
I can speak English (İngilizce konuşabilirim)
• İzin istediğimizde can kullanabiliriz.
Örnek
Can I go out ?
(Dışarı çıkabilir miyim)
• Ricada bulunurken can kullanılır.
Örnek
Can you give me water ? (Bana su verebilir misin ?)
• Olasılık bildiren cümlelerde daha çok bir koşula bağlı olarak can kullanabilir.
Örnek
If you work hard, you can pass the exam.
(Çok çalışırsan sınavı geçebilirsin) Can't
• Yapılması imkansız olan eylemleri ifade ederken kullanılabilir.
Örnek
Deniz can't speak Turkish.
(Deniz Türkçe konuşamaz.)
@ingilizcecim1 41
• Yasak bildiren ifadelerde kullanılır.
Örnek
You can't here smoke.
(Burada sigara içemezsin.) COULD
• Geçmişteki yeteneklerimizden ve yapabildiğimiz şeylerden bahsederken kullanılır.
Örnek
He could drive a car.
(O araba kullanabilirdi)
• Çok nazik olmak için kullanılır.
Örnek
Could you help me ?
(Bana yardım eder misiniz ? )
• Olasılık bildirirken kullanılabilir.
Örnek
He could be ill.
(O hasta olabilir.) Couldn't
• Geçmişte yapamadığımız eylemler için kullanılır.
Örnek
I could not walk when I was two ( 2 yaşındayken yürüyemedim.)
@ingilizcecim1 42
WILL - BE GOING TO
WILL
• Will gelecekle ilgili kişinin kendisinin varsayımına ve tahminine dayalı ifadelerde kullanılır.
Örnek
Robots will teach English in the future.
(Gelecekte robotlar İngilizce öğretecek)
• Will gelecekle ilgili tahminde bulunurken maybe, perhaps, probably, posibly gibi belki anlamına gelen sıfatlarla
kullanılabilir.
Örnek
Maybe Ahmet will help us.
(Belki Ahmet bize yardım eder.) BE (am, is, are) GOING TO
• Yakın gelecekle ilgili niyet ve planlar için kullanılır.
Örnek
I am going to Antalya
(Tatilde Antalya'ya gidiyorum.) Açıklama
Kişi tatile gitme kararını önceden almıştır. Konuşma anında verilmiş bir karar değildir.
• Gelecekle ilgili belirtilere veya delile dayanan tahminlerde bulunurken kullanılır.
Örnek
Mehmet didn't study hard for the exam. He isn’t going to pass it.
(Mehmet, sınava sıkı çalışmadı. Sınavı geçemeyecek)
@İNGİLİZCECİM1 43
@İNGİLİZCECİM1 44
@İNGİLİZCECİM1 45
@İNGİLİZCECİM1 46
@İNGİLİZCECİM1 47
@İNGİLİZCECİM1 48