• Sonuç bulunamadı

KONU- 7: AİLELER VE MAHREM İLİŞKİLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KONU- 7: AİLELER VE MAHREM İLİŞKİLER"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONU- 7: AİLELER VE MAHREM İLİŞKİLER

Toplumda aile ve ailenin yeri

(2)

Aile: Toplumsal değişimin göstergesi

Toplumsal değişimin en berrak izlenebildiği

kurum, ailedir.

Aileye ilişkin geleneksel değer ve alışkanlıklar hızla değişmektedir.

Bu değişim, aynı

zamanda sosyal ve

siyasal endişelere de

kaynaklık etmektedir.

(3)

Temel kavramlar

Aile: Birbirlerine doğrudan akrabalık bağlarıyla bağlı olan, erişkin üyelerin

çocuklara bakma sorumluluğunu üstlendiği bir insan topluluğudur.

Akrabalık: Bireyler arasında kan ya da evlilik bağı olan soy dizileri.

Evlilik: Erişkin iki birey arasında toplumsal

olarak tanınan ve onaylanan cinsel birleşme

(4)

Temel Kavramlar

Çekirdek aile: Kendi çocuklarıyla ya da evlat edindikleri çocuklarla aynı hanede oturan iki erişkin insandan oluşur.

Ailenin biyolojik temeli, hem antropolojide hem de

sosyolojide

sorgulanmaktadır.

Yani, aile normlarının anlaşılması açısından biyoloji yeterli değidir, çekirdek ailenin ideolojik, siyasal ve ekonomik

süreçlerle nasıl

biçimlendiğini incelemek de gerekir.

(5)

Temel Kavramlar

Geniş aile: tek bir hanede birden çok kuşağın birarada yaşadığı aile sistemini

anlatır. Geniş aile, aynı

hanede yaşayabileceği gibi, ayrı evlerde yaşayıp

birbiriyle sürekli ve yakın ilişki halinde de olabilir.

Çok eşlilik, günümüzde dünyanın pek çok yerinde yasadışıdır. Ancak tarihte çok eşli evliliklerin mümkün olduğunu biliyoruz.

(6)

Aile Çeşitliliği

Aile, evrensel olarak tek biçimli bir kurum

değildir.

Farklı kültürlerde ve toplumlarda, farklı aile biçimleri vardır.

Örneğin, ABD’de siyah topluluklarında anne ve çocuklardan oluşan

aileler yaygındır...

(7)

Evlilik

İnsanlar neden evlenir?

Modern Batı

toplumlarında, evliliğin duygusal boyutu daha fazla vurgulanır ve eş seçimi, aşka bağlanır

Ancak, farklı

toplumlarda, farklı nedenler söz

konusudur. Örneğin

Türkiye’de, düzenlenmiş evliliklerin oranı son

derece yüksektir.

(8)

Kuramsal yaklaşımlar

 Farklı sosyolojik kuramların aile konusundaki yaklaşımları da farklıdır.

 Aile ile ilgili en yaygın yaklaşım,

işlevselciliğinkidir.

(9)

İşlevselci aile yaklaşımı

 Toplumsal sürekliliğe ve oydaşmaya odaklanan bir kuramsal yaklaşım olan işlevselcilik, ailenin de toplumsal işlevi üzerinde durur.

 Sanayileşmiş toplumlarda ailenin üretici işlevi gerilemiş, buna karşılık tüketici ve yeniden

üretici işlevleri ağırlık kazanmıştır.

(10)

Talcott Parsons’ta modern aile

 Talcott Parsons, ailenin iki işlevi olduğunu söyler: Birincil toplumsallaşma ve kişiliğin dengelenmesi.

 Birincil toplumsallaşma içinde bebekler içine doğdukları kültürün değerlerini öğrenirler.

 Kişiliğin dengelenmesi, erişkinlerin duygusal

ve maddi destek bulmalarıyla mümkün olur.

(11)

Parsons’a eleştiriler

Aile içinde cinsiyete dayalı rol dağılımını

sorgulamadan kabul ettiği için eleştirilir. Kadınların evde, erkeklerin dışarıda çalışması biçimindeki

modern aile idealinin zayıflamasıyla birlikte, Parsons’un aile kuramı da gözden düşmüştür.

Aileyi onu çevreleyen toplumsal kurumlardan ve

örüntülerden ayrı olarak ele almak mümkün değildir.

“Modern aile” ideali, beyaz, orta sınıf aileyi odağa alır;

böylece farklı aile biçimleri, normalden sapma gibi

görünür.

(12)

Feminist Yaklaşımlar

Ailenin huzur ve uyum kaynağı olarak

görülmesine karşı çıktılar.

Orta sınıf Amerikalı kadının yaşamı

hakkındaki Kadınlığın

Gizemi kitabı, büyük bir

etki yaratmıştır.

(13)

Aile: kadınlar açısından

 Feminist yazarlar, aileyi toplumsal işlevi değil, aile içindeki ilişkiler ve eşitsizlik açısından ele almaktadırlar.

 Aile içindeki eşitsiz güç ilişkilerini sorguladılar.

Böylece geleneksel sosyolojinin aileyi bir

bütün olarak ele alan yaklaşımını değiştirdiler.

(14)

Evde iş bölümü

Cinsiyete dayalı iş bölümünün tarihsel kökeni ve toplumsal sonuçlarını tartışmaya açtılar.

Yuvayı yapan dişi kuş/ekmek getiren erkek idealini

sorguladılar.

(15)

Evde iş bölümü

Ev içindeki iş bölümü, toplumsal düzeyde de

“kadın alanları” ve

“erkek alanları”nın

ortaya çıkmasında

etkilidir.

(16)

Eşitsiz güç ilişkileri ve şiddet

Ailenin bir huzur ve

güven ortamı olmaktan çok, eşitsizliğin yeniden üretildiği ve şiddetin

yaşandığı bir yer

olduğunu söylediler.

(17)

Aile içi şiddet

 Aile içi şiddetin “özel bir sorun” olmaktan

çıkması, modern ailenin feminist sorgulaması ve şiddete karşı harekete geçilmesiyle

mümkün oldu.

 Çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü şiddetin eşitsiz güç ilişkilerinden

kaynaklandığı ve bu ilişkilerin sürdürülmesine

yaradığı söylendi.

(18)

Bakım etkinlikleri

Feminist yaklaşımların üzerinde önemle

durduğu bir başka konu, bakım etkinlikleriydi.

Çocuklara, yaşlılara, sakatlara ve hastalara bakmanın yalnızca

maddi değil, duygusal bir emek de gerektirdiği söylendi.

“Duygu işçiliği”nin

görünmeyen bir emek türü olduğu ortaya

kondu.

(19)

Aile sosyolojisine yeni bakış açıları

 1970’lerden itibaren, feminist sosyolojik

çalışmaların da etkisiyle, aile konusuna ilgi artmıştır.

 Toplumsal değişimin doğrudan etkilediği (ve

ondan etkilendiği) aile günümüz sosyolojisinin

temel konularından biri haline gelmiştir.

(20)

Sorular

 Aile, bireysel düzeydeki dönüşümler ile toplumsal değişme arasındaki bağlantıyı kurmak için en elverişli çalışma alanıdır...

 Modern dönemde aile ile ilgili sosyolojik sorular, esas olarak değişme üzerine

yoğunlaşır: Ailelerin oluşumu ve dağılması, boşanma, tek ebeveynli aileler, eşcinsel

evlilikler...

(21)

Aşkın Normal Kaosu

 Ulrich Beck ve Elisabeth Beck-Gernsheim’ın kitabı, modern evliliklerin, modern toplumun kaosunu yansıttığını anlatır.

 Mutluluk, sevgi, aşk gibi hedeflerle başarı,

kariyer gibi hedefler arasındaki çatışma ve bu çatışmanın yarattığı kaotik görüntüyü tasvir eder.

 Evlilik, artık yalnızca bir “ilişki” değildir- sevgi,

cinsellik, çocuklar ve ev içi görevlerden çok

daha fazlasını içerir.

(22)

Sıcak aile ortamı

 Bu yaklaşım, “risk toplumu”nda, aileyi bir huzur ve sevgi sığınağı olarak tarif eder.

 Ancak hem Türkiye’de hem de dünyada yapılan araştırmalar, ailenin herkes için bir huzur kaynağı olmadığını, çocukların,

kadınların ve yaşlıların uğradığı şiddetin

boyutlarının sanılanın çok üzerinde olduğunu

ortaya koyar.

(23)

Tek ebeveynli aileler

Aile ile ilgili nispeten yeni sayılabilecek bir görüngü, tek ebeveynli ailelerin

sayısındaki artıştır.

Tek ebeveynli ailelerin büyük çoğunluğu, anne ve

çocuklardan oluşur.

Bu aileler, çeşitli sebeplerle oluşur: terk edilme,

boşanma, hiç evlenmeme, göç, vb.

Bu sebepler içinde en büyük artış, hiç

evlenmeyenlerdedir.

(24)

Tek ebeveynli ailelerle diğer sosyal göstergeler ilişkilidir

 Hiç evlenmemiş kadınların çocuklarıyla

oluşturdukları aileler, genellikle yoksulluk ile yakından ilişkilidir.

 Mutlak yoksulluk rakamları içinde en büyük yüzde, kadın ve çocuklardan oluşan tek

ebeveynli ailelerdedir.

(25)

Boşanma

Yasal olarak kurulmuş evlilik birliğinin yine yasalar nezdinde ortadan kalkmasıdır.

Boşanmaya ilişkin kurallar, farklı

toplumlarda farklılaşır.

Bugün Batı

toplumlarında, her üç evlilikten birinin

boşanmayla

sonuçlanacağı

öngörülmektedir.

(26)

Batıda Boşanma

 Batıda boşanma, uzun yıllar neredeyse

imkansızdı. Ancak evlilik dışı cinsel ilişki gibi durumlarda boşanma hakkı tanınıyordu.

 1980’lere kadar, boşanmak için tarafların birbirlerine kötü davranış, terk, zina gibi bir suçlamada bulunması gerekiyordu.

 Bugün, anlaşmalı olarak boşanmak mümkün.

(27)

Türkiye’de boşanma

 Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’de boşanma oranı düşüktür: Ege ve Marmara

bölgelerinde binde 1.9, Kuzeydoğu ve Orta Anadolu’da binde 0.4.

 2002 yılında değiştirilen Medeni Kanun,

boşanma halinde evlilikte edinilmiş malların

paylaşımını öngörmektedir.

(28)

Yeniden evlenme

 Boşanma oranlarındaki yükselme, evlilik kurumunun güçten düşmesine işaret

etmeyebilir.

 Çünkü, boşanan çiftlerin önemli bir bölümü, yeniden evlenmektedir.

 Bu evlilikler, önceki evliliklerden olan

çocukların da katılmasıyla, yeni ailelerle sonuçlanır.

 Evlenip boşanmış kişilerin evlenme olasılığı,

hiç evlenmemiş olanlara göre daha yüksektir.

(29)

Yeniden kurulmuş aile

Yetişkinlerden en az birinin daha önceki

evliliğinden çocuğunun (ya da çocukları) olduğu duruma işaret eder.

Bu ailelerde, eski eşler (yani biyolojik

anne/babalar) de ilişki

ağının içindedirler.

(30)

Yeni endişeler

 Boşanma ve yeniden evlenme, yalnızca iki

yetişkini değil, onların çocuklarını da etkilediği için, yeni endişe, kaygı ve suçluluk

duygularına neden olabilir.

 Bu duyguların yapıcı eyleme

dönüştürülebilmesi için, eşlerin birbirlerinden uzaklaşma ihtiyacı ile birlikte ebeveynlik

yapma sorumluluğu arasında bir denge

kurabilmeleri gerekir.

(31)

Olmayan Baba

 Olmayan baba kavramı ilk ortaya atıldığında, ailesini geçindirmekten sorumlu olduğu için sürekli çalışan erkeğe işaret ediyordu.

 Günümüzde “olmayan baba”, ayrılma ya da boşanma sonucu çocuklarıyla ilişkisini

azaltan ya da kesen babayı tanımlar.

 “Olmayan baba” yalnızca bireysel ya da

aileye özgü değil, toplumsal bir sorun olarak

da tanımlanır.

(32)

Fatherless America (1995)

Boşanma oranlarının yüksek olduğu Amerika Birleşik Devletlerinde yalnızca babaların aile dışına çıkmasının değil, babalık fikrinin de

zayıflamasının söz konusu olduğu ileri sürülür.

Gerekiğinde

başvurabileceği bir

yetke olmadan büyüyen

çocukların, suça eğilimli

olacakları iddia edilir.

(33)

Gerçekten öyle mi?

 En kötü babanın bile babasızlıktan daha iyi olduğunu söyleyen sosyologlara karşı,

babanın var olup olmadığının değil, babalık

etme biçiminin sorulmasını önemseyenler de

vardır.

(34)

Değişen tutumlar

 Evlilik ile ilgili tutumlar, kuşaklar arasında da farklılık gösterir.

 Amerika ve Avrupa’da yapılan araştırmalar, genç kadınların evlilik ile ilgili tutumlarındaki değişimin genç erkeklerden daha fazla

olduğunu ortaya koymuştur.

 Yeni kuşakların özgürlük, cinsel özgürlük ve

anababalık hakkındaki fikirleri, kendi anne ve

babalarından farklıdır.

(35)

Çocuksuz Aileler

 Kadınların çocuk sahibi olup olmama kararları da zaman içinde değişmektedir.

 İngiltere’de 1976 yılında yapılan bir anket, o sırada evli kadınların sadece %1’inin çocuk sahibi olmamayı istediğini ortaya koymuştu.

Oysa bugün, 1960-1990 yılları arasında

doğan kadınların %20’sinin çocuksuz olacağı öngörülmektedir.

 Batı Avrupa ülkelerinin çoğunda doğurganlık

oranları düşmektedir.

(36)

Türkiye’de doğurganlık hızı

(37)

Aile kalıplarında çeşitlilik

 Doğurganlık hızının bölgesel çeşitliliğine bakmak bile, aile kalıplarının nasıl çeşitlilik gösterdiğini anlatır.

 Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da bütün toplumlarda, birbirinden farklı aile kalıpları vardır.

 Bu farklılıklar, sınıfa, ırka, etnik kökene bağlı olabileceği gibi, kuşaklararası farktan da

kaynaklanabilir.

(38)

Kültürel fark ve aile yapıları

 Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın yürüttüğü bir

araştırmaya göre, Türkiye’de aile yapıları hem bölgesel hem de sınıfsal farklılık gösteriyor.

 Çocuklara verilmek istenen değer, orta sınıf

ailelerde özerklik iken, alt sınıflarda değerlere

bağlılık olarak görünüyor. Bu bulgu, dünyada

yapılan başka araştırmalarla da uyumlu.

(39)

Siyah aileler

ABD başta olmak

üzere, Batı ülkelerinde yaşayan siyah ailelerde tek ebeveynlilik

yaygındır.

Bu örüntünün yalnızca

kültürel değil, toplumsal

nedenleri de vardır.

(40)

Irklararası evlilikler

Farklı ırktan insanlar arası evlilik, pek çok önyargıya rağmen, giderek artmaktadır.

ABD’de yapılan bir araştırma,

Amerikalıların %77’sinin bu evliliklerin uygun

olduğunu düşündüğünü

ortaya koymuştur.

(41)

Birlikte yaşama

 Batı toplumlarının çoğunda, çiftlerin

evlenmeden birlikte yaşaması, yaygınlık kazanmıştır.

 Ancak evlenmeden birlikte yaşama, yakın

zamana kadar bu ülkelerde de büyük bir ayıp olarak görülüyordu.

 Evlenmeden birlikte yaşama, pek çok durumda, evliliğe hazırlık olarak

görülmektedir.

(42)

Gay ve Lezbiyen evlilikler

Eşcinseller arası

evlilikler, pek çok ülkede yasal değildir. Bununla birlikte, Belçika,

Kanada, İspanya, Güney Afrika’nın da dahil olduğu ülkelerde tanınmaktadır.

Eşcinsel çiftler, özellikle

miras hakkı nedeniyle

yasal evlilik hakkını

talep etmektedirler.

(43)

Aile yaşamında şiddet

 Ailenin modern dünyada bir sığınak olduğu fikri yaygınsa da, aynı zamanda şiddetin ve kötüye kullanmanın yaşandığı bir yer de

olabilir.

 Aile içi şiddet, aile üyelerinden birinin başka bir üyeyi ya da üyeleri kötüye kullanmasıdır.

 En yaygın aile içi şiddet türü, altı yaşının altındaki çocuklara, ikincisi de kadınlara yöneliktir.

 Kadın ve çocukların şiddete uğrama tehlikesi,

ailede, sokakta olduğundan daha büyüktür.

(44)

Aile içi şiddete karşı kamusal çözümler

Aile içi şiddetin bir “aile meselesi” olarak

görülmesi, 1970’lere

kadar herhangi bir yasal ya da kurumsal

düzenleme yapılmasını engelledi.

Ancak bundan sonra, hem aile içi şiddet ceza yasalarında düzenlendi hem de sığınak,

danışma merkezi gibi

kurumlar oluşturuldu.

(45)

cedaw

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı

Önleme Sözleşmesi (CEDAW), aile içi şiddeti uluslararası hukuk düzeyinde

tanımlar ve yaptırıma

bağlar.

(46)

Türkiye’de Aile içi şiddet

 Türkiye’de aile içi şiddete ilişkin istatistikler, 1990’dan itibaren yapılmaya başlandı. Buna göre, her dört kadından biri, fiziksel şiddete uğruyor.

 Her iki çocuktan biri, anne ya da babasından dayak yiyor.

 Şiddetin bir eğitim yöntemi olarak görülmesi, sadece aileyle sınırlı değil, eğitim

kurumlarında da benzer bir yaklaşım var.

(47)

Türkiye’de aile içi şiddete karşı önlemler

Türkiye’de aile içi şiddetin kamusal bir sorun olarak ilk ifadesi, 1987 tarihinde

yapılan Dayağa Karşı Yürüyüş’tür.

Aileyi Koruma Kanunu, aile içi şiddetin

cezalandırılmasını hükme bağlar.

Ceza Kanununda 2004 yılında yapılan

değişikliklerden sonra, namus cinayetleri yeniden ele alınmış, evlilik içi tecavüz ilk kez cezaya bağlanmıştır.

(48)

Cinsel şiddet, taciz ve ensest

Çocukların cinsel yönden kötüye kullanılması, reşit olmamış bir çocuğa cinsel edimde

bulunulmasıdır.

Ensest, hala bir tabu

olduğu için, yaygınlık

derecesi tam olarak

bilinememektedir.

(49)

Aile değerleri tartışması

Aile değerlerinin

kaybolduğuna ilişkin yaygın endişeler, kendilerini çeşitli biçimlerde gösteriyor: Kürtaj aleyhtarı gösteriler,

evlenmemiş annelerin sosyal korunmadan yararlanmasına tepki, vb.

Ancak bu endişeleri haklı bulmayan, değerlerin

kaybolmadığını, sadece ailelerin çeşitlendiğini söyleyenler de var.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kütahya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi ve İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde 13 yıl yöneticilik yaptı.. 1981 yılından bugüne dek İzmir’de özel atölyesinde

Sham ve yanık grubu karşılaştırıldığında, yanık grubunda hidroksiprolin seviyesinin anlamlı olarak yüksek olduğu (p<0,01), sham ve ibuprofen grubu

Başlangıçta prealbümin değerleri her iki grupta normalin altında, ancak benzer iken çalışma sonunda kontrol grubunda daha yüksek saptanması, kontrol

Bu nedenle kullanılan yemlerin analiz değerlerinin doğ- ru olarak bilinmesi, doğru besin madde değerlerine sahip TMR’lerin hazırlanması açısından son derece

saatten itibaren eş zamanlı olarak belirgin derecede azalma tespit edildi ve rumen sıvısı, idrar örnekleri ve kan pH değerine ilave olarak dışkı pH değerinin de hastalığın

Araştırmanın Temel hipotezi, ‘’ Evliliğin ilk yıllarında aile içi iletişim ve aile içi iletişim bozukluklarının aile üzerine etkisi vardır.’’ Buna

Neonatal şartların yeterli olmadığı merkezlerde 28-32 haftada gelişen ağır preeklampsi olgularında, eğer antihipertansiflerle kan basıncı kontrol altına ( diastolik

Therefore, the surgical plan was altered to involve the transfer of palmaris longus ten- don of the left hand (Figure 1) and the anesthesia decision was made to perform only