Ciner Grubu'nun Mersin-Akkuyu için yaptığı 1.600 megavatlık nükleer santral yapımı başvurusuna aynı gün yanıt verildi. NTV'nin habrine göre başvuruyu işleme koyan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Ciner Grubu'ndan içinde ön güvenlik analiz raporunun da yer aldığı belgeleri getirmesini istedi.
Bunun için herhangi bir süre sınırı yok. Ancak en iyimser tahminlere göre tüm izin ve denetimlerin 2 yıl sürmesi bekleniyor. Lisanslamanın maliyeti ise 50 milyon dolar.
Santral için başvuran şirketin en kritik görüşmesi reaktör teknolojisiyle ilgili. Örneğin zenginleştirilmiş uranyum kullanılacağı belirtilen bu başvuruda aynı teknolojiye göre üretim yapan Fransa'dan reaktörle ilgili tüm bilgiler alınmış olacak. Dolayısıyla bu bilgilerin paylaşımına Fransa'nın izin vermesi gerekecek.
TAEK de bu nedenle başvuran şirketin teknolojisi için başka ülkede faaliyet gösterme şartı arıyor. TAEK'in lisansı vermesinden sonra, 1.600 megavatlık santral için 3.5 milyar dolara yakın bir finansmana arayışına girilecek. Kredi görüşmelerini de Hazine Müsteşarlığı yürütecek.
Denetimlerde eksik ya da hatalı bir unsura rastlanması halinde ise başvuru hangi aşamada olursa olsun reddedilecek. Yani santralın bitmesi planlanan 2015 yılına kadar ucu açık bir süreç yaşanacak.
'ALTYAPISI HAZIR DEĞİL'
Nükleer santral kurulumuna ilişkin yasa tasarısının görüşmeleri TBMM'de devam ettiğini hatırlatan EMO ise "Henüz yasa çıkmamıştır. Lisanslama konusunda da belirsizlik hakimdir. EPDK şu anda böyle bir lisans veremez. Vermemesi gerekir. Zaten hukuki olarak da altyapısı hazır değildir" dedi.
Nükleer santrala ilişkin lisans verme kriterlerinin henüz oluşturulmadığı kaydedilen açıklamada, nükleer santralın ayrı bir teknolojisi olduğu hatırlatılarak, diğer üretim lisanslarından daha farklı olarak ayrıntılı bir şekilde kriterlerin belirlenmesinin gerektiği belirtildi. Türkiye'nin bu konuda henüz teknik altyapısının da olmadığını bildiren EMO, EPDK'nın şu anda, rüzgar santraları için lisans veremediğini, çünkü sisteme bağlantı noktasında teknik sorunlar bulunduğunu ifade etti. Aynı durumun nükleer santrallar için de geçerli olduğunu vurgulayan EMO, "Nükleer santral için düşünülen kapasite rüzgar sant-rallarının 50 megavatlık kapasitesi yanında oldukça büyüktür. Nükleer santral için düşünülen 1000-1500 megavatlık kapasite ile üretilecek elektrik enerjisinin taşınması, iletilmesi başlı başına bir sorundur. Enterkonnekte sisteme nereden bağlanacağı da belli değildir. Nerede kurulacağı belirsizdir" dedi. GÜVENLİK KOŞULLARI BELİRLENMEDİ
Nükleer santral kurulumunun yalnızca bu hukuki ve teknik altyapının tamamlanmasına da bağlı olmadığını belirten EMO, şunları kaydetti: "Nükleer santralın gerektirdiği güvenlik koşullarının nasıl sağlanacağı, atık depolaması, teknoloji seçimi gibi pek çok sorunu bulunmaktadır. Kaldı ki bugün ülkemizin nükleer santrale gereksinimi olmadığı, mevcut öz kaynak potansiyelinin değerlendirilmesi için öncelikle çalışmaların yürütülmesi gerektiği ortadadır. Bu durum artık bilim insanları da dahil olmak üzere pek çok çevre tarafından kabul edilmektedir. Böyîe bir ortamda hâlâ nükleer santral kurulumunda ısrar edilmesi ve yaklaşan seçimler öncesinde nükleer santral lisansı alımı için
başvurulmuş olması, nükleer santralı yapacak şirketi belirleme konusundaki bu aceleciliğin nereden kaynaklandığı ayrıca soru işaretleri taşımaktadır."