• Sonuç bulunamadı

Sayı:60 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 basnews.com

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Sayı:60 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 basnews.com"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 SÖYLEŞİ

Haftalık haber gazetesi - 2.5 TL Sayı:60 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 basnews.com

s07

MESUT YEĞEN

HAKAN TAHMAZ

s05

Kürd korkusu Kobanê katliamı

BİLAL SAMBUR

s03 Barbarlığın kaybettiği yer

S02 - 03

Kürdistan’da işgal ettiği bölgelerde ağır yenilgi alarak çekilen IŞİD, Kobanê’nin hıncını katliamlara alıyor. ÖSO uniformala- rı giyerek kente sızan IŞİD çoğu sivil 200’e yakın insanı kat- letti. YPG kente sızan IŞİD’lileri imha ederken, ÖSO ile ittifak tartışma konusu oluyor. Kobanê’deki katliama kimi Burkan el Fırat unsurlarının da katıldığı bildiriliyor.

Türkiye’den sızdıkları iddia edilen IŞİD’lilerin Kobanê katliamları dünyada büyük tepki ile karşılanırken, hükü- met iddiaları sert bir dile redediyor. Rakka’ya olası bir YPG operasyonunu engellemek için Kobanê’ye saldıran IŞİD, Haseke’deki rejim güçlerine de saldırdı. Bölgede ciddi ça- tışmalar devam ederken onbinlerce insan kentten göçtü.

S16

Gülizar Kılıç:

Demokratik iklimi sanat yaratacak

Güney Kürdistan’da yeni anayasa yazımı ve Bölge Başkanı’nın seçim usulü üzerinde süren tartışmalar YNK ve Goran Hareketi ile İslami partilerin Bölge Başkanı’nın parlamento tarafından seçilmesini öngören ve PDK ile azınlık milletvekillerinin boykot ettiği yasa tasarısı siyasi krize neden oldu.

YNK ve Goran blokunun İran’ın Erbil Konsolosu’nu da davet ettikleri oturumda parlamentodaki Kürd grupları arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. İran’ın Kürd siyasetini YNK ve Goran üzerinden bölerek bağımsızlık planını engelleme hamlesi olarak nitelendirilen ve parlamento darbesi girişimi sonuçsuz kaldı.

İran’ın ‘parlamento darbesi’ elinde kaldı

“Kobanê’ye yardıma hazırız”

25 Haziran’da, Kobanê’de, IŞİD militanlarının sivil halka karşı gerçekleştirdiği saldırıdan sonra bir mesaj yayınlayan KBY Başkanı Mesud Barzani saldırıyı lanetledi. Barzani mesajında,

“IŞİD’in vahşi teröristleri, Kobanê’deki kardeşlerimize karşı bir kez daha saldırı ger- çekleştirdi. Saldırı sonucunda birçok kardeşimiz şehit oldu ve yüzlercesi yaralandı. Bu vahşi saldırıyı lanetliyor ve şehit düşen kardeşlerimizi şükranla anıyor ve yaralılara Allah’tan acil şifalar diliyoruz” dedi. Uluslararası top- lumdan, daha önce olduğu gibi yardımlarını devam ettirmesini isteyen Barzani, uluslararası it- tifak güçlerinden de IŞİD’e karşı yürüttükleri savaşta Kürdistan halkının yanında bulunmaya de- vam etmelerini ve Kürd halkını bu saldırılara karşı korumala- rını istedi. Barzani, Kürdistan Bölge Hükümeti’nin Kobanê ve bütün Rojava’daki kardeşlerine, elinden gelen her tür destek ve yardımı esirgemeyeceğini vurgulayarak mesajını şöyle son- landırdı: “Ölümsüz temiz ruhlu şehitlerimize saygımızı hiçbir zaman esirgemeyeceğiz ve onları yad edeceğiz. Kürdistan’a zafer, insanlık düşmanı teröristlere yenilgi.”

ÖSO ile ittifak tartışılıyor

Kobanê katliamı

S04 - 05

www.arsivakurd.org

(2)

SÖYLEŞİ 2 3 SÖYLEŞİ

merkezinde bulunan IŞİD üyelerinin büyük oranda bertaraf edildiği ve şehrin yeniden tamamen Kürd güçleri kontrolüne geçtiği bildirildi.

Hasekê’de IŞİD kuşatması

Aylarca Hasekê’yi kuşatan IŞİD, burada Kürd güçlerinin direnişine karşılık geri çekilmek zorunda kalmıştı. Kısa bir süre önce IŞİD, Hasekê’de rejimin olduğu mahallelere yeniden saldırı düzenlemeye başladı. Hasekê’de yaşanan gelişmeleri ve Kürd güçleri ile Suriye Ordusu’nun Hasekê’de IŞİD’e karşı operasyon gerçek- leştireceklerine yönelik iddiaları değerlen- diren halen Hasekê bulunan gazeteci Suad Xalo, IŞİD’in kent merkezinde bulunan polis noktasına intihar saldırısı gerçekleş- tirip ele geçirdiğini ifade etti. Kürdlerin yaşadığı mahallelerde herhangi bir soru- nun olmadığını açıklayan Xalo, IŞİD’in ele geçirdiği mahallelerdeki sivil halkın Kürd mahallelerine göç ettiğini söyledi. Asayiş Güçleri’nin Hasekê’de güvenliği sağladığı- nı da dile getiren Xalo, “DAIŞ çetelerinin Neşwa Şerqî mahallesine saldırdıktan sonra, rejim güçlerinin kontrolüne bağlı yerlerde hakimiyet kurdu. Bunun üzerine binlerce yurttaş Hasekê’nin güneyinde bu- lunan Neşwa Şerqî, Neşwa Xerbî, Xwêran ve Lêliyê mahallerinden Kürderin yaşadık- ları mahallelere doğru göç ediyor”dedi.

PAK’tan “Kobanê intikamı”

Öte yandan Doğu Kürdistan’ın PAK Peşmergeleri, Kerkük’ün güneybatısındaki Gubeybe Köyü’nde IŞİD’in 2 karakoluna saldırdı. Saldırı sonucu her iki karakolun tümden ele geçirildiği ve 9 IŞİD’linin öldü- rüldüğü bildirildi. Doğu Kürdistan Özgür- lük Partisi (PAK) tarafından yapılan yazılı açıklamada, PAK Peşmerge Güçleri’nin Kerkük’ün güneybatısında bulunan Hewice ilçesine bağlı Gubeybe Köyü’nde bulunan

IŞİD’e ait 2 karakola yönelik baskın düzen- lediği belirtildi. ”Kobanê’nin intikamı” için düzenlenen eylem sonucu Peşmergelerin köyde bulunan her iki karakolu tümden ele geçirdiği, baskın anında IŞİD üyelerinin çoğunun karşılık veremeden kaçtığı bildi- rildi. PAK açıklamasında 9 IŞİD üyesinin öldürüldüğü ve silahlarına da el konuldu- ğunu belirtti. Eylemde ayrıca örgüte ait 5 adet doçka, 14.5 uçaksavar silahı ile bir silah deposunun da havaya uçurulduğu açıklandı. Ayrıca eylemden sonra bölgenin koalisyon güçlerine ait savaş uçakları tara- fından da bombalandığı aktarıldı.

ENKS’den ulusal birlik mesajı IŞİD üyelerinin Kobanê’de yaptıkları katliam sonrası Suriyeli Kürdler Ulusal Konseyi (ENKS), Kobanê saldırılarının Kürd savaşçılarının Girêspî başarısını hazmedemeyen şoven kesimlerin yön- lendirmesiyle gerçekleştirildiğini söyledi.

ENKS, Kobanê’de IŞİD’in sivil halka dönük gerçekleştirdiği saldırılara iliş- kin yazılı bir açıklama yaparak saldırıyı kınadığını duyurdu. Duhok Anlaşması ile Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin başkanlığında biraraya gelen ENKS ve TEV-DEM üyeleri Rojava yöneti- minde ortak karar alarak Siyasi Koalisyon kurduklarını ifade etmişlerdi. Cezire’de gerçekleştirilen belediye seçimlerine itiraz eden ENKS Siyasi Koalisyon’dan ayrıldığı- nı ifade etmişti. Kobanê’de yaşananları ve

ENKS’nin tutumunu değerlendiren PDK-S sözcüsü Mihemed Silêman, Kürd güçleri- nin bölgede kazandıkları başarıların bazı çevreleri rahatsız ettiğini ve bu çevrelerin katliamın mimarı olduğunu ifade etti.

ENKS’nin ulusal birlik açıklamasına da değinen Silêman, “Kürdlerin her zaman- kinden daha fazla birliğe ihtiyacı vardır.

Kürdistan’ın her parçasında Kürdlerin birlik olması gerekir” diye konuştu.

Barzani Vakfı’ndan yardım Kobanê’deki son IŞİD saldırıları ar- dından Barzani Yardım Vakfı Kobanê’ye yardımlarını artırdı. Daha ünce Girêspî’nin IŞİD işgalinde bulunmasından dolaylı Kobanê’ye yardımlarını Türkiye üzerinden yapmak zorunda olan Barzani Yardım Vakfı, Girêspî’nin Kürd güçleri tarafından kurtarılması ardından bu kente yaptığı yardımları Rojava üzerinden gerçekleş- tirmeye başladı. Girêspî ve Kobanê’deki yardımlarını sürdüren vakıf, Girêspî ve özellikle Kobanê ye yardım çalışmalarını hızlandırdı. Yoğunlukla gıda ve akarya- kıt yardımı gerçekleştiren vakfın halk tarafından takdirle karşılandığı ve halkın bu yardımların devam etmesi yönünde is- temlerde bulunduğu belirtildi. Girêspî’nin kurtarılması ardından ilk kez geçtiğimiz günlerde Sêmalka kapısından Girêspî ve Kobanê’ye ulaşan vakıf konvoyu, Türkiye üzerinden gerçekleşmesinden dolayı orta- ya çıkan zorluklardan da kurtulmuş oldu.

02 MANŞET MANŞET 03

A

ylarca kuşatma altında tutarak bü- yük oranda yıkıntı haline getirdiği Kobanê’de 26 Ocak’da Kürd güçleri karşısında yenilgiye uğrayarak çekilen IŞİD, Girêspî ve Ayn İsa’nın da Kürd güçlerinin eline geçmesinin ardından bir kez daha Kobanê’ye yöneldi. Geçtiğimiz hafta içinde OSÖ ünifor- maları ile YPG’nin kontrol noktalarından kente giren ve bomba yüklü araçlarla sivil katliam gerçekleştiren IŞİD, çoğu sivil 200’e yakın kişi- nin ölmesine, yüzlercesinin de yaralanmasına neden oldu. Mürşitpınar, Miştenur ve Kobanê kent merkezinde peşpeşe patlatılan araçlarla IŞİD bir kez daha Kobanê’yi Kürd güçlerin- den almayı denerken, yüze yakın IŞİD’li kent merkezinde sivil katliamı yaptı. Özellikle ekmek kuyruğunda bekleyen büyük bir kalabalığı ağır silahlarla tarayarak toplu katliama neden olan IŞİD, Rakka yönüne doğru ilerleyen Kürd güçlerinin askeri gücünü dağıtmak amacıyla ayrıca Hasekê’ye de saldırarak rejm güçleri- nin elindeki iki mahalleyi ele geçirdi. IŞİD’in ÖSO üniformaları giyerek kente girmesi, Kobanê’deki OSÖ unsurlarının işbirliği yaptığı yolunda kuşkulara neden oldu. Sivillerin arası- na karışarak Girêspî’den göçen kimi IŞİD’lilerin de Kobanê’deki saldırılara iştirak ettiği bildi- riliyor. Kobanê’deki Kürd güçlerinin anında karşılık vermesiyle onlarca elemanı öldürülen ve bir kısmı sağ yakalanan IŞİD’liler, rehin aldıkları sivillerle birlikte kent merkezinde bir okula sığındı. Rehinelerin kurtarılmasının ar- dından okul patlayıcılarla patlatılarak buradaki IŞİD’lileri etkisiz hale getiren YPG/YPJ güçleri, Raka yönüne ilerleyen güçlerinin bir kısmını geri çekerek Kobanê civarında konumlandırdı.

Yeniden dünyanın gündemine oturan Kobanê için her parçadan Kürdler de seferber oldu.

Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Barzani Kobanê’ye yönelik yardımlarının süreceğini bildirirken, Kürd partilerinden de seferberlik çağrısı yapıldı.

IŞİD Kobanê’ye nereden sızdı?

Söz konusu saldırının ardından gündeme gelen en önemli tartışmalardan biri ise IŞİD’in Kobanê’ye nereden ve nasıl sızdığı yönünde.

YPG, ÖSO ve Suriye resmi ajansı tarafından yapılan açıklama ve haberlerde sızmanın Türkiye yönünden yapıldığı şeklinde olurken, Türkiye iddiayı reddederek, sızmanın Cerablus tarafından yapıldığını açıkladı. Kobanê çevresi- nin tamamen YPG ve ÖSO kontrolünde olması nedeniyle girişin Türkiye’den yapılmış olması analistler tarafından büyük olasılık olarak ele alınıyor. Konuya dair yapılan yorumlarda, Girêspî’nin Kürdlerin eline geçmesiyle birlikte burada bulunan yüzlerce IŞİD’li Türkiye tara- fına geçti. Medyada yer alan birçok fotoğraf ve görüntü de bunu doğrularken, Türkiye’ye giren IŞİD’lilerin bir süre sonra Cerablus tarafından yeniden Rojava bölgesine geçiş yaptığı ve Tür- kiye sınırının hemen altından Kobanê’ye doğru ilerlediği iddia ediliyor. Ancak hem bu yönde Kobanê’den önce Fırat nehrinin bulunması ve hem de batı Kobanê’de YPG ve ÖSO birlikleri- nin bulunması ise akla başka ihtimalleri getiri- yor. Zira Türkiye tarafından giriş yapılmış olsa dahi ÖSO ve YPG kontrol noktalarının aşılması zor. Üç ayrı YPG-ÖSO askeri noktasını aşan IŞİD’in ÖSO içindeki bazı odaklardan yardım alma ihtimali de üzerinde duruluyor.

Burkan el Fırat ihaneti mi?

IŞİD’in Kobanê’ye nasıl sızdığı yönünde ya- pılan tartışmalar devam ediyor. Kürt güçlerinin Girêspî ile Rakka’dan araçlarıyla kaçan sığın- macılara karşı yeterli denetimin uygulanmama- sı ve Burkan El Fırat’a bağlı bazı grupların IŞİD saflarına geçmesinin Kobanê katliamının ha- zırlayıcı unsurları arasında olduğu ileri sürdü.

Kobanê’deki bir askeri kaynak, Kobanê’nin en büyük darbeyi, bilhassa Kobanê’nin doğusun- da Maktala Mahallesi’nde konuşlanan Rakka İsyancılar Tugayı’ndan olmak üzere Burkan el Fırat direnişçilerinin bazı gruplarından aldığını, belirterek bu savaşçıların silahlarıyla birlikte

bağlı oldukları yönetimden ayrıldıkları ve IŞİD örgütüne katılarak Kobanê’ye büyük bir ihanet gerçekleştirdiğini söyledi. Kürt güçlerinin de- netimindeki kontrol noktalarının, başta kentin kuzeyindeki Türk sınırındakiler olmak üzere, Kobanê’ye giren araçların bazılarını yeterli denetime tabi tutmadıklarını, belirten kaynak,

“Bu kontrol noktalarındaki olası ihmaller nede- niyle şehre sızdığı düşünülen bombalı araçların Kobanê içinde patlatıldığı ve örgütün diğer canileri ile uyuyan hücrelerin ayrım gözetmek- sizin, çoğunluğu çocuk ve kadın Kürd sivilleri katlettiklerini” söyledi.

Kobanê’de neler yaşandı?

2013 yılında Rojava’da, Kobanê, Qamişlo Sêrkaniyê, Dirbêsiyê kentlerine saldıran ve bu kentlerde yaşayan halkın göçertilmesine sebep olan IŞİD, Kürd Güçleri’nin hamleleri ile gün be gün Rojava’dan çıkartılmaya başlandı. Kürd Güçleri’nin Rojava’daki birlikteliği karşısında direnemeyen IŞİD, eleman ve moral kaybe- derek Rakka’ya çekilmeye başladı. Son olarak Kürd güçleri Cezire ve Kobanê kent merkez- lerini birleştirmek amacıya Komutan Rûbar Hamlesi’ni başlatmış ve operasyon kapsamında Girêspî ile Eyn İsa Kürd güçleri tarafından ele geçirilmişti. Kobanê, Girêspî, Serêkaniyê, Til Hemis, Til Berek yenilgilerini telafi etmek isteyen IŞİD üyeleri 25 Haziran Perşembe günü YPG savaşçılarının kıyafetlerini giyerek 6 araçla Kobanê kent merkezinde intihar saldırısı dü- zenledi. Kent merkezindeki sivileri de tarayarak katliam gerçekleştiren IŞİD saldırısında 200’e yakın sivil yaşamını yitirirken, 350’ye yakın sivil de yaralandı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi:

IŞİD Türkiye’den geçiş yaptı

IŞİD’in nereden giriş yaptığına dair tartış- maların devam ettiği bir ortamda ajanslara açıklamalarda bulunan PYD Eşbaşkanı Salih Müslim de IŞİD üyelerinin Türkiye üzerinden sızdığını ifade etti. Öte yandan Suriye İnsan

Hakları Gözlemevi de IŞİD’in Kobanê’ye yaptığı son saldırıyı değerlendirerek IŞİD’in Kobanê’de gerçekleştirdiği saldırıda 150’den fazla sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Gözlemevine göre IŞİD, Türkiye sınırından geçerek bu katliamı gerçekleştirdi.

Yaralılar Urfa’da

Ayrıca yaralıların tedavileri Urfa il sınırla- rı içerisinde ki devlet hastanelerinde devam ediyor. Urfa’da bulunan Sağlık Emekçileri Sen- dikası Şube Başkanı Reşat Doğan, Kobanê’den 180 yaralının Urfa ve Suruç devlet hastaha- nelerine kaldırıldığını, 80 yaralının bir an önce ameliyat edilmesi gerektiğini, 5 yaralının durumun da kritik olduğunu ifade etti. Açıkla- masının devamın da tüm müdahalelere rağmen 6 yaralının yaşamını yitirdiğini ifade eden Doğan, “Yaralı sayısı çok fazla, hastahanelerin imkanları sınırlı ve yaralılara gereken müdaha- leleri yapamıyoruz” dedi. Uzman kişilere ihtiyaç olduğunu da söyleyen Doğan, yetkililere yardım çağrısında bulundu.

Sokaklarda çatışma

Kobanê’deki son durumu ve IŞİD ile yaşanan sokak çatışmalarını gaztemize değerlendiren Kobanê Kantonu yöneticilerinden Hogir İsa, IŞİD’in sahur vakti şehir merkezine geçtiğini ve sivilleri hedef alarak katliam gerçekleştirdi- ğini söyledi. Kobanê halkının Miştenur Sınır Kapısı’na gittiği ve Suruç’a gidecekleri yönünde yapılan haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden İsa, “Bu iddialar gerçeği yansıtmamak- tadır. Halkımız Kürd güçlerine güveniyorlar ve yerlerini terk etmiyorlar. Birkaç sokakta çatışmalar yaşandığı için tedbir amaçlı sivil halk o sokaklardan çıkarıldı” dedi. Açıklamasının devamında IŞİD’in Kobanê, Girêspî, Ayn İsa yenilgilerini telafi etmek için böyle bir girişim içinde olduğunu ifade eden İsa, kent merkezin- de kontrolün sağlandığını ve IŞİD elemanları- nın etkisiz hale geldiğini vurguladı. Gazetemiz yayına hazırlandığı saatlerde ise Kobanê kent

IŞİD’in Kobanê’ye ilk saldırısının ardından bölgeye geçiş yapan Peşmerge birliklerinin, Kobanê alın- dıktan sonra geri dönmesinden sonra bir kez daha Peşmerge’nin bölgeye geçip geçmeyeceği merak konusu. Başta Barzani olmak üzere KBY yetkilile- rinin konuyu enine boyuna değerlendirmeye aldığı bilinirken, yardımların süreceği açıklamasının yanı sıra Gulan Özel Kuvvetler Komutanı General Mansur Barzani yaptığı açıklamada, tekrardan Peşmerge’nin yollanması halinde, Bölgeye gitmek istediklerini Peşmerge Bakanlığı’na bildirdiklerini söyledi. Gulan

gücünün Rabia, Zumar, Şengal başta olmak üzere 617 kez IŞİD ile çatışmaya girdiğini ve savaştıkları tüm cephelerde üstünlük elde ettiklerini belirten Barzani, düzenli ordu olmaları, özel eğitimli olmaları ve IŞİD’i tanımaları nedeniyle Kobanê’ye gönderilmeleri halin- de IŞİD’e ağır darbe vuracaklarını söyledi. Gulan gücü Güney Kürdistan’ın Zerevanî ile birlikte en donanımlı ve en özel eğitimli birliği olarak biliniyor. 7 bin 200 kişilik özel eğitimli Peşmerge’den oluşan Gulan’ın başında General Mansur Barzani bulunuyor.

IŞİD’in Kobanê’deki intihar saldırılarını BasHaber’e değerlendiren Salih Müslim, “Elimiz- deki bilgilere göre IŞİD

üyeleri Türkiye üzerinden Kobanê’ye giriş yaptılar. Çünkü diğer geçişler bizim elimizde. Ayrıca bizim kaynaklarımıza göre IŞİD üyeleri Asayiş Güçleri’nin elbiselerini giyerek güvenlik kontro- lünden geçerek şehir merkezinden geldiler” dedi. Bir kısım IŞİD militanının Kobanê’nin güneyinden 5-6 araçlık bir konvoy ve Özgür Suriye Ordusu kıyafetleri ile Kobanê’ye sızma yaptığını söyleyen YPG Sözcüsü Rêdûr Xelîl de, “Urfa Valiliği yaptığı açıklamada, IŞİD çetelerinin Cerablus’tan Kobanê’ye geldiklerini söylüyor. Ama, Cerublus ile Kobanê arasındaki karayolunda bulunan iki köprü daha önce IŞİD çeteleri tarafından patlatılarak yıkıldı.

Yani şu anda Cerablus ile Kobanê arasında yol yok. IŞİD çeteleri Cerablus’tan Türkiye topraklarına girip oradan mı Kobanê’ye girdiler? Eğer Urfa Valiliği ısrarla bunu söylüyor ve Cerablus ile Kobanê arasında yol yok ise, insanın aklına bu geliyor. Konu ile ilgili soruşturmamız ve araştırmamız devam ediyor” dedi. Tayyip Erdoğan da Kobanê’ye

yapılan IŞİD saldırısıyla ilgili “Bu sabah DAIŞ (IŞİD) terör örgütü, Kobani bölgesinde menfur bir saldırı gerçekleştirdi.

Masum sivilleri hedef alan bu saldırıları en güçlü şekilde lanetliyor ve telin ediyorum” açıklamasını yaptı. Erdoğan,

IŞİD’in Türkiye sınırından geçtiği iddialarıyla ilgili olarak da, “Ülkemizi hedef alan iftira ve karalama

kampanyası başlatıldığını görüyoruz. Türkiye’yi terörle aynı çizgide göstermek kimsenin hakkı da,

haddi de değildir” açıklamasını yaptı.

IŞİD vahşetinde ÖSO kuşkusu

Salih Batırhan

DAİŞ’in yenilmezlik efsanesi, Kobanê’de bitti. Nazilere karşı büyük di- reniş gösteren Stalingrad gibi Kobanê’de günümüzün Nazileri olan DAİŞ çete- lerine karşı direndi ve kazandı. Bütün zor koşullara rağmen, Kobanê düşmedi.

Kobanê direnişi, insanlığın DAİŞ karşı- sında yenilmeyeceği umudunu yeniden yeşertti. DAİŞ karşısında direnen tek organize gücün Kürdler olduğu gerçeği,

bütün dünyada anlaşılmaya başlandı. Kobanê’de ve Girêspî’de büyük bir mağlubiyet yaşayan DAİŞ, barbar bir şekilde terörist intihar saldırılarıyla Kobanê’de ki sivil masum insanların haya- tını kaybetmesine neden olmuştur.

DAİŞ’in tarihi Palmira kentini ele geçirmesi, dünyayı ye- niden ümitsizliğe düşürdü. Kürd direniş güçleri, kendileriyle beraber hareket eden Fırat Volkanı gibi oluşumlarla DAİŞ’in elinde bulunan Girêspî’yi (Tel Abyad) kurtardı. Hemen ar- dından Ayn İsa kasabası özgürleştirildi. DAİŞ’in Suriye’deki merkezi olan Rakka’ya elli kilometre uzaklıktaki stratejik bir askeri üs olan 93. Tugay, Kürd savunma güçlerinin eline geç- ti. Kürdlerin DAİŞ’e karşı kazandığı bu başarılar, Suriye’de ve Ortadoğu’da dengelerin ve aktörlerin yeniden anlaşılması ge- rektiğini ortaya koymaktadır.

Girêspî’nin düşmesiyle DAİŞ, Türkiye’ye açılan Akçaka- le sınır kapısını kontrol etme imkanından mahrum kalmıştır.

DAİŞ, bu kapıdan artık hiçbir şekilde destek almayacaktır.

DAİŞ, artık Türkiye’nin yakın komşusu olmaktan çıkmıştır.

DAİŞ’i Türkiye’ye komşu olmaktan çıkaran Kürdlerdir.

Kürdler, Türkiye-Suriye sınırının yaklaşık 400 kilomet- reden fazlasını kontrol etmektedirler. Türkiye, DAİŞ’i değil Kürdleri tehlike gören bir anlayışın etkisinde olmaya devam etmektedir. DAİŞ’in Tel Abyad Sınır Kapısı’nı uzun zamandır kontrol etmesini tehdit olarak görmeyen Türkiye’nin Kürdle- rin Girespî’yi çetelerin elinden kurtarmasını güvenliğini tehdit eden bir durum olarak ilan etmesini dünya anlayamamakta- dır. DAİŞ’in kendisine tehdit olduğunu fark etmesi gereken Türkiye’nin Rojava Kürdlerinin kendisinin ortağı, komşusu ve müttefiki olduğu konusunda yeni bir anlayış değişikliğine git- melidir.

Altmışlı yıllardan beri Arap Kemeri gibi nüfus mühendisli- ği projeleriyle Kürd yerleşim birimlerinin birbiriyle bağlantıları kesilmiş ve Kürd toprakları Araplaştırılmıştır. Arap Kemeri denilen bugünkü durum, Suriye Baas faşizminin ne olduğunun resmidir. Girêspî’nin özgürleştirilmesiyle Arap Kemeri adı ve- rilen demir perde yırtılmış, Kobanê ve Cizire kantonları arasın- daki bağlantı yeniden sağlanmıştır. Anormal olan Arap Keme- ri adı verilen dayatmacı durumdur. Kürd güçleri, son Girêspî zaferiyle yıllardır oluşturulan anormal ve dayatmacı durumu düzeltmenin ve normalleştirmenin imkanını yaratmışlardır.

Yapılan bu normalleşme hamlesini, Kürdistan’ın kuruluşu veya Kürdlerin Akdeniz’e açılmasının yolunun açılması gibi hayali propagandalarla karartmak büyük bir çarpıtmadır. Ortadoğu halkları, artık Kürdistan sendromundan kurtulmalıdırlar.

DAİŞ, Suriye ve Irak’ı bir mezbahaya çevirmiştir. Kürdler, Araplar, Türkmenler ve Nusayriler arasında yeni savaşların ve çatışmaların olması için her türlü kirli ve kanlı girişimi yapmış- tır. Girêspî’nin özgürleştirilmesinden sonra, Kürdlerin Arapla- ra ve Türkmenlere karşı etnik temizlik ve katliamlar yaptığı şek- linde yoğun bir propaganda yapılmıştır. Kürdler, şimdiye kadar ele geçirdikleri hiçbir yere etnik temizlik veya katliam yapma- mışlardır. Kürdler, Girêspî’de yaşayan topluluklarla çatışmanın kendilerine hiçbir yararı olmadığının farkında olup DAİŞ’ten kaçan insanların yerlerine dönmesi çağrısında bulunmuşlardır.

Etnik temizlik veya katliam iddia ve söylentilerini, hiçbir ulus- lararası insan hakları kuruluşu doğrulamamaktadır. Bir takım hayali iddialarla Rojava’ya ve Kürdlere müdahale etmek veya onları kuşatma altına almak, hiçbir şeyi çözmeyeceği gibi, yeni büyük sorunların doğmasına neden olacaktır. Suriye ve Irak’ta müdahale edilmesi ve yok edilmesi gereken düşman Kürdler değil, DAİŞ çetesi ve zihniyetidir. Bu gerçeği kavramaya Orta- doğu ve dünyanın ihtiyacı bulunmaktadır.

Girêspî: Barbarlığın kaybettiği yer

BİLAL SAMBUR

BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015

Türkiye’den girdiler General Barzani:

Kobanê’ye gitmeye hazırız

Salih Müslim BasHaber’e konuştu:

www.arsivakurd.org

(3)

SÖYLEŞİ 4 5 SÖYLEŞİ

04 HABER HABER 05

Kobanê’de onlarca masumu vahşice katletmelerinden belli ki IŞİD barbarlarının Kürt kanına do- yacağı yok. IŞİD barbarlığı bir süre daha Suriye ve Irak Kürtlerinin burnunun dibinde olmaya devam edecek, bu belli. Kürtler şehirlerini, ülkelerini IŞİD’den korumak için

“daha dikkatli olmaya”, “daha fazla iç dayanışmaya”, “daha çok mütte-

fike” ihtiyaç duyacak. IŞİD’in Kobanê saldırısı bunu gösteriyor.

Kobanê saldırısının Türkiye’de yarattığı yankıysa bambaş- ka bir şeyi. Gerek Rojavalı gerekse de Türkiyeli Kürt siyaset- çiler ferasetli bir tutum takınıp katliamın faillerini Türkiye’yle ilişkilendirmekten özenle sakındıysa da, bu ferasetin sosyal medyada, sıradan insanlar arasında aksettiğini söylemek güç.

Sosyal medyada yazılıp çizilenlerle yazılı ve görsel medyada ima edilenler, katliamın Türkiye’nin desteğiyle yapıldığını dü- şünenlerin de, IŞİD barbarlarının ruh halini paylaşanların da az olmadığını gösteriyor. Bu durum ülkede acilen bir atmosfer temizliğine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Özellikle de seçimlerin ardından ortaya çıkan, hem içeride hem de dışarıda bir şeyleri düzeltme imkanını kullanmak istiyorsak.

Türkiye devletinin IŞİD hamisi, Suriye Kürtlerinin Tür- kiye düşmanı olarak kodlandığı bu atmosferin temizlenmesi işinde büyük sorumluluk elbette hükümetin. Türkiye devleti Kürtlerle barış içinde yaşamaya kararlıysa eğer, hükmedenlerin evvela hem içeride hem de dışarıda barış içinde yaşama işini durdurmaya niyetli birilerinin olabileceğini görmesi gerekiyor.

Ardından da geride kalan dönemdeki Suriye siyasetinde yapı- lan edilenlerin, bu niyette olanlara niyetlerini gerçekleştirmele- ri için epey imkan sunan bir ortam oluşturduğunu. Bu ortamın ne olduğunu ve nelere yol verebileceğini, 6-8 Ekim’de ve seçim- ler esnasında gördük.

Sözünü ettiğim ortamın ve aslında temizlenmesi gereken atmosferin en belli başlı unsurunu hem Türkiye hem de Suriye Kürtlerine dönük husumetten, öfkeye, öfkeden hınca, hınçtan kör düşmanlığa uzanan ve çoklarınca paylaşılan bir duygu tayfı oluşturuyor. Şurası belli ki gerek Irak Kürtlerinin özgürleşmiş olması, gerek Türkiye ve Suriye Kürtlerinin özgürleşme müca- delesi, Türkiye’de ulusu ya da ümmeti bölen, ulusun ya da üm- metin hayrına olmayan bir iş olarak okunuyor çoklarınca ve bu okumanın yerleşmesine siyasetçisi, medya erbabı, uleması hep beraber yardım ediyor.

Halbuki, hükmedenlerin ve hükmedilenlerin birlik- te, bir an önce şunu idrak etmesi gerekiyor: Son seçimlerin Türkiye’de, Kobanê direnişinin de Suriye’de gösterdiği üzere, Türkiye ve Suriye Kürtleri kendilerine reva görülen statükoyu geride bırakmakta, özgürleşmekte kararlılar. Dolayısıyla, Kürt- lerin Türkiye’de ve Suriye’de özgürleşmesi ulusun ya da ümme- tin parçalanması demek olacaksa, bundan kaçış yok, bu açık.

Üstelik, kim bilir, Kürtlerin özgürleşmesi ulusun ya da ümmetin parçalanmasına değil de, birliğine hizmet edebilir; en azından hizmet eder kılınabilir. Yüzlerce senelik ortak tarihe ve pay- laşılan coğrafyaya bakınca, bu ihtimal ilkinden daha kuvvetli görünüyor.

Pek çoklarına Kürtleri ulusun ya da ümmetin hasmı, dev- leti IŞİD’in banisi olarak gösteren bugünkü atmosfer dünden bugüne oluşmadığından temizlenmesi öyle kolay olmayacak, bunun farkındayım. Ama bir yerden de başlamak gerekiyor.

Bu minvalde yapılabilecek ilk şey hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında Kürtlerle çatışmayı an meselesi kılabilecek Ak Parti-MHP koalisyonundan uzak durmak olur. Aynı minvalde yapılacak ikinci bir şey de Suriye Kürtlerinin hayrına olan ge- lişmelerden rahatsız olmamayı öğrenmek, içselleştirmek olur.

Rojava’ya müdahale fikrinin yakınından bile geçmemeyi ise hiç saymıyorum.

Öte yandan, atmosfer temizliğine dair bütün bu söyledik- lerimin Türkiyeli ve Suriyeli Kürtlerle barış içinde yaşanmak isteniyorsa bir anlamı var. Kobanê katliamında Türkiye’den birilerinin parmağı yoksa, ya da parmağı olanlar barışın, ülke- nin düşmanı olarak görülüyorsa bir anlamı var söylediklerimin.

Yoksa, Türk, Kürt hep beraber kaderimize yürüyoruz demektir.

MESUT YEĞEN

Kobanê katliamı

İran’ın Hewlêr’i bölme girişimi sonuçsuz

G

üney Kürdistan’da yeni anayasa yazımı ve Bölge Başkanı’nın seçimi İran’ın YNK - Goran Hareketi ve İs- lami partiler ile birlikte Barzani’nin yeniden seçilmesini ve bağımsızlık girişimini engelle- me çabası olarak değenlendiriliyor.

Adı geçen blokun bölge Başkanı’nın parlamento tarafından seçilmesini öngören ve PDK ile azınlık milletvekillerinin boy- kot ettiği yasa tasarısı siyasi krize neden oldu. YNK ve Goran blokunun İran’ın Erbil Konsolosu’nu da davet ettikleri oturumda parlamentodaki Kürd grupları arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. İran’ın Kürd siyasetini YNK ve Goran üzerinden bölerek bağımsızlık planını engelleme hamlesi olarak nitelendirilen ve parlamento darbesi girişimi sonuçsuz kaldı.

KBY Başkanı Mesud Barzani’nin Başkanlık seçiminin 20 Ağustos’ta yapılacağını ilan etmesinin ardından Kürdistan Yüksek Seçim Kurulu, bütçe yetmezliğinden dolayı seçimle- rin ileri bir tarihe ertelendiğini duyurması bu konudaki tartışmaların şiddetleneceğinin ilk işaretleri gibiydi. YNK ve Goran Hareketi’nin İran güdümünde hareket ederek Barzani şahsında, PDK ve İran etkisini kabul etmeyen diğer kesimlerin bertaraf edilmesi hamlesi olarak değerlendirilen ve ‘Parlamento dar- besi girişimi’ olarak değerlendirilen hamle gelecekte istenmeyen sonuçlara yol açabi- lecek tehlikeler barındırıyor. Zira YNK’nin İran ile ilişkileri ve buna karşılık Kürdis- tan Bölgesi’nin Barzani şahsında İran’ın hakimiyet kurma ve bağımsızlığı engelleme çabasına karşı duruşu bilinen gerçekler. YNK ve Goran Hareketi’nin bugüne kadar yapılan tartışmalarda dile getirilen hükümeti oluştu- ran ve parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partilerin bu konuyu kendi aralarında çözüme kavuşturup çıkabilecek ortak kararla parlamento onayına sunulma önerilerini hiçe sayıp, Bölge Başkanı’nın parlamento tara- fından seçilmesi yasa tasarısını apar topar meclise sunmaları büyük tepkilere yol açtı.

YNK Stratejik Anlaşma’yı bozdu mu?

PDK ve Kürdistan’daki azınlık millet- vekillerinin boykot ettiği yasa tasarısının parlamento da kabul edilmesi ardından YNK resmi bir açıklama yayınlayarak, Başkan- lık seçiminin Kürdistan Parlamentosu ve Merkezi Yönetim Parlamentosu’ndaki Kürd üyelerin oylamasıyla ilgili yasa tasarısını parlamentonun onayına sunduklarını ve tasarının onaylandığını duyurdu. Bu sonuç hem PDK içinde boykot kararıyla ilgili tartışmalara yol açarken, diğer taraftan PDK kulislerinde YNK’nin PDK ile gerçekleştirdi- ği Stratejik Anlaşma’yı ihlal ettiği yönünde eleştirilerin dozajı da yükseldi. Konu hakkın- da açıklamalarda bulunan YNK Başkanlık Konseyi Üyesi Ferid Eseserd, bu konunun stratejik ortaklıkla karıştırılmaması gerekti- ğini, stratejik anlaşmanın devam ettiğini ve bu konunun stratejik anlaşma çerçevesinde

değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi. PDK Başkanlık Konseyi Üyesi Fazıl Beşareti’de konuyla ilgili yaptığı açıklamalarda, siyasi anlaşmalar çerçevesinde PDK’nin bu stratejik anlaşmaya bağlılığının devam ettiğini ancak YNK’nin anlaşmayı fiilen ihlal ettiğini ve bunu kendisi için siyasi bir malzeme yaptığı suçlamasında bulundu.

‘Yekgirtû kendi prensiplerini ihlal etti’

Partisinin konu hakkında daha önce almış olduğu kararı dikkate almayıp başkanlık seçimi yasa tasarısı oturumuna katılmasını eleştiren ve bu yüzden partisinden istifa eden Kürdistan İslami Toplum Partisi (Yekgirtû) Milletvekili Dr. Dîndar Nevman Doskî, istifası ve gelişmelerle ilgili BasHaber’e açıklamalarda bulundu. Doskî, Yekgirtû’nun politbürosunun 13 Haziran’da başkanlık seçimi kriziyle ilgili bir karar aldığını, bu ka- rarda başkanlık seçimi krizinin parlamento dışında, hükümeti oluşturan 5 siyasi partinin kendi aralarında çözmeleri gerektiğini ve 5 partinin bir uzlaşıya varmaları neticesinde, çıkan kararın sadece onay için parlamen- toya gitmesi gereğinin vurgulandığını ama Yekgirtû’nun bu kararı hiçe saydığını ve 23 Haziran’da, konu hakkında siyasi partiler arasında bir kararlaşma gerçekleşmeden YNK ve Goran Hareketi’nin başkanın parla- mento tarafından seçilmesi yasa tasarısını meclis onayına taşıdığını ve Yekgirtû’nun da daha önce almış olduğu kararı hiçe sayıp ta- sarının onaylanması oturumuna katıldığı için kurucusu olduğu partisinden istifa ettiğini söyledi.

‘Yekgirtû milletvekili partisinden istifa etti’

Parlamento Başkanı Yusuf Muhammed’in, her ne kadar bazı ajanslara verdiği demecin- de kendisinin davet etmediğini beyan etse de, İran’ın Erbil Başkonsolosluğu Birinci Temsilcisi Muhsin Bafevay’ın parlamentoda

sözkonusu oturumun yapıldığı anda bu- lunmasının dış güçlerin Kürd siyasetindeki etksini gösterdiğini vurgulayan Dr. Dîndar Nevman Doskî, Bafevay’ın parlamentoda bulunması başlı başına bir skandal, bunun üstüne parlamento başkanının kimin davet edilip kimin davet edilmediğini bilmemesi onun acizliğini ortaya koyduğunu söyledi.

Bütün bu gelişmelerin onaylanan yasa tasa- rısının İran’ın istemi çerçevesinde sonuçlan- dığını iddia eden Doskî, Yekgirtû’nun bunları dikkate almayıp kendi kararlarına bile bağlı kalmadan bu sürece bu şekilde dahil olma- sını gururuna yedirmediğini, anti Barzani tarafta bulunmaktansa yıllarca hizmet ettiği partisinden istifa etmeyi yeğlediğini söyledi.

Erken genel seçim mi!

Bu tartışmalarla birlikte PDK siyasi kulislerine dayandırılan bilgilere göre PDK’nin erken genel seçim seçeneğini devreye sokabileceği iddiaları da dillendi- rilmeye başlandı. PDK Başkanlık Kurulu Üyesi Hemîn Hewramî, başkanlık seçimi modeli tartışmaları devam ederken, bölge başkanının parlamento tarafından seçilmesi yasa tasarısının parlamentodan geçirilme- sinin ulusal uzlaşma ilkelerini çiğnediğini, Pazar günü yapacağı toplantıda PDK Merkez Komitesi’nin hükümetten çekilip erken genel seçimi gündeme getirebileceğini söyledi. Me- sud Barzani’nin başkanlığının PDK’nin temel şartı olduğunu vurgulayan Hewramî, siyasi bir kargaşanın yaşanmaması için diğer siyasi partilerin bu kararlarını bir kez daha gözden geçirmeleri gerektiğini sözlerine ekledi.

Konu hakkında BasHaber’in sorularını yanıtlayan PDK Milletvekili Amine Zikrî ise hükümet ortağı olan bu siyasi partilerin bu tutumlarının zaten hükümeti parçaladığını, bunun için PDK’nin hükümetten çekilmesine gerek kalmadığını belirterek, “Nasıl ki tüm siyasi partilerin katıldığı ulusal hükümet ku- rulmuşsa, başkanlık seçimi modelinin de bu

çerçevede ulusal bir konsensüs çerçevesinde karara bağlanması gerekirdi. Dolayısıyla tüm ulusal kesimlerden oluşan hükümet zaten yıkılmıştır ve bunu bahsi geçen siyasi partiler gerçekleştirmiştir. Hükümetin ayakta kalma- sını istiyorlarsa bu tavırlarından vazgeçmele- ri, yasa tasarısını geri çekmeleri ve ulusal bir konsensüsle alınacak karara riayet etmeleri gerekmektedir” şeklinde konuştu. Zikrî, dip- lomaside birden fazla seçenek olduğunu ama siyasi diyalogları neticesinde bu partilerin kararlarında vazgeçmemeleri durumunda PDK’nin hükümetten çekilip erken genel seçimi gündemine alması da seçenekleri arasında olduğunu söyledi.

Türkmenler:

Bizim için PDK’nin onayı önemlidir Konu hakkında BasHaber’e konuşan bir diğer milletvekili, Türkmen İlerleme Kitlesi Başkanı Muna Kahveci de YNK, Goran Ha- reketi ve İslami partilerin bu tutumlarının hiçbir tarafa fayda sağlamadığını, bu konu- nun Anayasa Hazırlık Komisyonu bünye- sinde yapılan tartışmalar neticesinde karara bağlanması gerektiğini ve Kürdistan’daki bütün etnik ve dini unsurları ilgilendiren böyle bir meselenin oldu bittiye getiril- meyecek kadar önemli olduğunu söyledi.

PDK’nin onaylamadığı bir şeyi Türkmen- lerin asla kabul etmeyeceğini de vurgula- yan Kahveci Yekgirtû hakkında da ilginç açıklamalarda bulundu. Kahveci, bu olumsuz tavrından dolayı Yekgirtû Milletvekili Dr.

Dîndar Necman Doskî’nin partisinden istifa ettiğini ama Yekgirtû içindeki en önemli ayaklanmanın Duhok Teşkilatı’nda yaşan- dığını, Yekgirtû’nun Duhok Teşkilatı’nın, Yekgirtû’nun bu kararından vazgeçmemesi durumunda Duhok Teşkilatı’nı feshedecekle- rini bildirdiğini söyledi. Bu tutumun Yekgirtû tabanında ciddi rahatsızlığı yol açtığını sözlerine ekleyen Muna Kahveci beklentileri- nin bu partilerin bu tutumlarından vazgeçip siyasi birliğe katkı sunmaları olduğunu vurguladı.

PSK Başkanı Mehmûd:

Halk başkanı seçmeli

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Ge- nel Sekreteri Mihemed Heci Mahmud’a BasHaber’e verdiği mülakatında başkanlık seçimi yasa tasarısının bu haliyle apar topar parlamentoya sunulup onaylanmasından dolayı YNK, Goran Hareketi, Yekgirtû ve Komele’ye sert eleştirilerde bulundu.

Mahmud, bu siyasi partilerin bu tavrının halka verdikleri sözü yerine getirmedikleri- nin kanıtı olduğunu ve halkın istemlerinin gözardı edilmesi anlamına geldiğini söyledi.

Mahmud şöyle devam etti: “Kürdistan Bölge Başkanı’nın halk tarafından seçilmesi, en adil yöntemdir. Eğer muhatap halk ise, o zaman o halk kendi başkanını da seçmelidir.

G

üney Kürdistan’daki savaş cephelerinden gelen bil- gilere göre intihar saldırılarının önüne geçmek için Peşmerge’nin, IŞİD ile sınır olan bölgelerde hendek kazma çalışmalarına başladığı bildirildi. Daha önce tedbir amaç- lı olarak özellikle Celewla ile Sadiye sınır boylarında başlatılan hendek kazma çalışmaları Bağdat yönetiminin tepkisinden dolayı bir süredir durdurulmuştu. Bölgeden edindiğimiz bilgi- lere göre IŞİD mensuplarının olası intihar saldırılarına karşı, Peşmerge’nin daha önce durdurduğu hendek kazma faaliyetle- rine tekrar başladığı belirtildi. Hendek kazma faaliyetleri hak- kında BasNews’e konuşan Peşmerge Bakanlığı Genel Sekreteri Cebar Yawer, hendeklerin araçlı intihar saldırılarına karşı etkili bir yöntem olduğunu ve bu amaçla Peşmerge’nin bu tür saldırı riski bulunan bölgelerde hendek kazmaya tekrardan başladığını söyledi. Bağdat yönetiminin, ‘Peşmerge, Kürdistan’ın sınırlarını belirlemek için bu hendekleri kazdığı iddialarını reddeden Ya- ver, “Bu hendek kazmalar en doğal savunma yöntemlerinden bi- ridir ve savaş koşullarında her gücün başvurduğu bir yöntemdir.

70’inci Şêx Cafer Peşmerge Güçleri Komutanı Şêx Mistefa ise ku kazıların savunma amaçlı olduğunu ve bu tür söylenti ve iddia- larla bu kazıları durdurmayacaklarını belirtti. Peşmerge’nin bu yöntemle kendini birçok saldırıdan koruyabileceğini dile getiren Şêx Mistefa gerekli görüldüğü kadar bu kazıların yapılacağını söyledi.

İran’dan Haşdi Şabi’ye insansız hava aracı

Kürdistan Bölgesinde özellikle Ezdiler arasında örgütlen- mek istemesi ve Irak’ta sivillere karşı gerçekleştirdiği olumsuz eylemleriyle KBY’de faaliyetlerine kaygıyla bakılan Heşdi Şabi milis güçlerine İran’dan 3 insansız hava aracı hediyesi. Suudi Arabistan’ın yayımlanan Ukaz Saudi gazetesinde yayınlanan haberde İran’ın, 3 insansız hava aracının yanı sıra, milis- lerine askeri eğitim vermeleri için Pasdar Ordusu’ndan 90 savaş uzmanının, Heşdi Şabi’nin Anbar’daki ana karargahına naklettiği iddia ediliyor. Bağdat medyasında, isminin açıklan- masını istemeyen Irak ordusu mensubu bir komutanın da bu iddiaları doğruladığı yönünde haberlerin yayınlandığı bildirildi.

Hatırlanacağı gibi ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’ da çeşitli tarihlerde, Heşdi Şabi milis gruplarının faaliyetleriyle ilgili kay- gılarını dile getirmiş, bu milis grupların uzun vadede Irak için IŞİD’den daha tehlikeli olabileceğini vurgulamış ve bu gruplara sağladığı imkânlar ve verdiği askeri destekten dolayı İran reji- mini suçlayıcı beyanlarda bulunmuştu.

KBY’den yerli petrol şirketlerine destek

Kürdistan petrolü denince akla hep yabancı şirketlerin gelmesi KBY ekonomisi için olumsuz bir algıya yol açıyordu. Bu

algının yıkılması ve yerli şirketlerin de Kürdistan petrolünde söz sahibi olması Kürd ekonomisinin güçlenmesi için kuşkusuz çok önemlidir. Bölgede faaliyet yürüten 300 şirketten 200’ünün yerli olması sayısal veri olarak önem arz etse de bu yerli şirket- lerin piyasa değerleri istenilen düzeyde değil. Bu vesileyle KBY yerli petrol şirketlerini güçlendirmek için faaliyetlere başladı.

Konuyla ilgili Basnews’e açıklamalarda bulunan KBY Ticaret Bakanlığı Şirket Tescil Komisyonu Başkanı Dilzar İsmail, yerel şirket sayısının artırılması ve bu şirketlerin piyasada söz sahibi olmaları için her türlü kolaylığı sağladıklarını ve bu kolaylık- ları da özellikle petrol ve gaz ticareti yapmak isteyen şirketlere sağladıklarını belirtti. Yerli şirketlere yabancı şirketlerle birlikte ortak çalışmalar yapıp tecrübe kazanmaları için birçok imkan sağladıklarını vurgulayan İsmail, birkaç sene öncesine kadar Kürdistan Bölgesinde sadece yabancı şirketlerin faaliyet yü- rüttüğünü ama bu gün itibariyle faaliyet yürüten 300 şirketten 200’ünün yerli şirket olduğunu belirtti. Dilzar İsmail, KBY sınırarı içerisinde değişik sektörlerde faaliyet yürüten 19 bin şirketin olduğunu ve bunların sadece 3 bininin yabancı şirket ol- duğu bilgisini paylaştı. Bunların yüzde 44’ünün Türkiyeli, yüzde 11’inin ise İranlı olduğunu söyledi.

BasHaber’e açıklamalarda bulunan Kurdoil Ajansı Editörü Bilal Said, Kürdistan’da yerel şirket sayasının artmasının talep endeksli olduğunu ama yerel petrol şirketlerinin kurulmasının zorunluluk olduğunu vurguladı. Kürdistan Parlamentosu Enerji ve Doğal Kaynaklar Komisyonu Üyesi Beyar Doskî ise, Kürd şirketlerin Kürdistan’da petrol arama ve işleme faaliyetlerinde aktif olarak rol almalarının önemli olduğunu, bunun serma- yenin büyümesi için gerekli olduğunu ve KBY’nin yerel petrol şirketlerine daha fazla avantaj sağlaması gerektiğini söyledi.

Stuart Jones: ABD - Peşmerge işbirliği genişleyecek Selahattin’deki Başkanlık Ofisinde ABD’nin Bağdat Büyükel- çisi Stuart Jones’i kabul eden Barzani, Jones ve beraberindeki ABD’li heyet ile Irak’ın siyasi ve asayişi ile ilgili görüş alışve- rişinde bulundu. Bölge Başkanlığı’nın resmi sitesinde yapılan açıklamaya göre, ABD Erbil Başkonsolosu Joseph Pennington ve askeri uzmanların da katıldığı görüşmede Bağdat Büyükelçisi Stuart Jones’in ABD ordusu ile Peşmerge arasındaki işbirliği- nin genişleyerek devam edeceğini vurguladığı belirtildi. IŞİD’le mücadele ve Musul operasyonunun yoğun olarak tartışıldı- ğı görüşmede ayrıca Erbil-Bağdat ilişkileri ve mültecilerin durumunun da konuşulan konular arasında olduğu açıklandı.

ABD’ heyetinin, ABD’nin Peşmerge Güçleri’ni destekleme ve bu desteğin devamlılığıyla ilgili kararlılığını Barzani’ye iletildiği görüşmede, ayrıca Suriye’deki durumun da konuşulan konular arasında olduğu belirtildi.

Peşmerge sınırı hendekle ayırıyor

BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015

Mihamed Rauf - Komel

Norşirwan Mistefa - Goran Hêro Talabani - YNK Ali Bapir - Yekgirtû

www.arsivakurd.org

(4)

06 DÜNYA MEDYA 07

Y

ıllarca farklı krallıklara, mede- niyetlere, direnişlere, isyanlara ve savaşlara ev sahipliği yapmış, yeryüzünün kadim topraklarının bir parça- sıdır Yemen. Sahip olduğu eski ve zengin tarihi kadar, sömürgecilere karşı direnme- siyle de tanınır. 16. yüzyılda Portekizliler, ardından Osmanlılar ve İngilizler, Yemen’e sahip olmak istemiştir. Güney Yemen, 1960’lı yıllarda İngilizlere karşı bağımsız- lık savaşı vererek, Araplar arasında darbe yerine aşağıdan yukarı bir devrim yapan ilk ülkedir. 1970’de Güney Yemen’de kurulan Demokratik Halk Cumhuriyeti, SSCB’nin dağıldığı 1991’e kadar ayakta ka- lır ve daha sonra Kuzey Yemen’le birleşir.

Coğrafi olarak önemli bir yere sahip olan Yemen, Umman Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz kıyısında, Umman’ın batısında Suudi Arabistan’ın güneyinde yer alan bir Arap ülkesi. Geçmişten günümüze Yemen topraklarında savaşın nedeni, Yemen’de yaşayan halklar değil bu topraklara sahip olmak isteyen emperyal devletlerin poli- tikalarıdır. Yaklaşık 5 ay önce başlayan ve hala süren savaş, kimilerine göre Şii-Sün- ni çatışmaları ile başlayan bir “mezhep savaşı”, kimilerine göre ise “emperyalist devletlerin iktidar savaşı”dır. Yemen’de yaşanan gelişmeleri, Suudi Arabistan- ABD’nin başını çektiği ve Türkiye’nin de destek verdiği koalisyon güçlerinin ve bu koalisyona karşı duran İran ve Rusya’nın Yemen’e müdahalesini, Gazeteci İslam Öz- kan, Siyaset Bilimci Dr. Mustafa Peköz ve Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu gazetemiz BasHaber’e değerlendirdi.

‘Savaş yok saldırı var’

Yemen’de yaşananların bir savaş olma- dığını, Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyon güçlerinin saldırıları olduğunu dile getiren İslam Özkan, “Burada savaş- tan ziyade Suudi Arabistan ve koalisyon güçlerinin saldırısından bahsedilebilir. Ye-

menli yerel güçlerin oluştur- duğu ittifak ‘Yemen

ordusu,

Ensarullah ve Devrimci Komiteler’ ko- alisyon güçlerinin saldırılarına karşılık vermekte ve ona karşı direnmektedir.

Saldırıların başlama gerekçesi olarak koa- lisyon güçleri, Devlet Başkanı Abdurabbih Mansur Hadi’nin temsil ettiği “meşru”

hükümetin Ensarullah Hareketi tarafından silah yoluyla alaşağı edilmesini göstermiş- lerdir. Ancak bu sadece gerçeğin bir kısmı olup hakikatin tamamını yansıtmamakta- dır. Mansur Hadi, el altından el Kaide’ye silah yardımında bulunmak başta olmak üzere, Yemen’in 6 parçaya bölünmesi, zaten yoksul olan ve ağır vergiler altında ezilen halka öteden beri yapılan yardım ve sübvansiyonların kaldırılması, ABD ile doğrudan işbirliğine girmek ve Suudi Arabistan’ın talimatlarını doğrudan yerine getirmek gibi birçok icraata imza atmış bir başkan olması hasebiyle meşruiyetini yitirmişti” diyor.

Yemen’in stratejik önemi Ayrıca Yemen’de yaşanan savaşın emperyalist devletlerin müdahalesi ile başladığını ve mezhep çatışmasının bir araç olarak kullanıldığını ifade eden Dr.

Mustafa Peköz, “Yemen, Süveyş Kanalı- Kızıldeniz-Bab’ül Mendep Boğazı ve Aden Körfezi hattında Hint Okyanusu’na açılan körfezin kesişim noktasında duruyor.

Bab’ül Mendep Boğazı, Güneydoğu Asya’yı Süveyş Kanalı’yla Akdeniz’e ve Avrupa’ya

bağlayan dünyanın en önemli kısa deniz ticaret yollarından biridir.

Bab’ül Mendep Boğazı ve Aden Körfezi’nin kontrol edilme- si, Akdeniz ile Okyanus Bölgesi arasındaki alanın bütünüyle denetim altına alınmasıdır.

Ayrıca Hürmüz Bo- ğazı ile aynı stratejik öneme sahip olan

Aden Körfezi’nin kontrolü aynı zamanda Ortadoğu’daki stratejik güç ilişkilerini be- lirlemedeki önemli halkalarından biridir.

Yemen savaşı aynı zamanda mezhepsel bir saflaşmanın dayatılmasıdır. Bölge- sel güç ilişkilerinin bir tarafı olan Suudi Krallığı önderliğinde oluşturulan savaş koalisyonuna Pakistan ve Türkiye’nin dahil edilmesi çok daha güçlü bir ‘Sünni’

bloğun” oluşturulması anlamına geldiğini ileri sürüyor.

Tahran ve Sana İttifakı

İran’ın son dönemlerde Yemen ve Or- tadoğu siyasetine de vurgu yapan Özkan,

“İran’ın, Ensarullah Hareketi’ne silah ya da para yardımı yaptığına dair herhangi bir somut veri bulunmuş değildir. Ancak Ensarullah Hareketi ile İran arasında iyi ilişkilerin bulunduğu aşikardır” diyerek şunları ekledi: “İran’ın Ensarullah’a silah yardımı yaptığı yönündeki suçlamaların naifliğini, Ali Abdullah Salih Başkanlığı döneminde ABD’nin Yemen büyük elçisi de uzun araştırmaları sonunda anlaya- bilmiş ve İran’ın Yemen’deki nüfus ya da müdahale iddialarının gerçeği yansıtmadı- ğını, bunu büyük ölçüde ABD’den para ve silah yardımı sızdırmak isteyen dönemin Yemen Hükümeti’nin gerçekleştirdiği bir şantaj olduğunu kabul etmiştir. İran’ın Yemen’den beklentisi, Yemen’in ABD ve Suudi nüfusuna karşı direnen ülkelerle birlikte saf tutmasının yanı sıra bölgede İsrail başta olmak üzere ABD’nin gönül- lü piyonları olan ülkelere karşı ortak bir mücadele hattının geliştirilmesine katkı sağlamasını talep etmekten başka bir şey olamaz” diyor.

İran’ın Yemen politikası

Yemen’in İran açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Peköz, “İran’ın artan etkinliği, sadece Irak ve Suriye ile sınırlı olmayıp, Pakistan, Afganistan, Yemen ve Körfez devletlerini de kapsayarak geniş- liyor. Şii nüfusu üzerinde çok belirgin bir

etkisi olan İran, bölgesel politik istikra- rın veya tersten istikrarsızlığın önemli faktörlerinden biri olarak ön plana çıkıyor.

İran’ın Yemen üzerinde yavaş ama siste- matik olarak artan etkisi bölge dengelerini çok yönlü değiştireceğini, böylelikle Basra Körfezi ile Aden Körfezi’nin İran etkisine girmesi, Suudi Arabistan başta olmak üzere körfez ülkelerinin inisiyatiflerini önemli oranda kaybedecekleri anlamına geliyor. Yemen’de İran’a yakın bir siyasal iktidarın varlığı, İran’ın Aden Körfezi’nde söz sahibi olması anlamına gelir. Bir başka ifadeyle enerji yatakları bakımından hayati derecede stratejik olan Hürmüz ve Aden körfezinde İran’ın askeri ve politik varlığı, Suudi Arabistan merkezli körfez ülkeleri- nin ciddi bir baskılanma altına gireceği ve İran’ın tersine etki alanının çok daha hızlı gelişeceğini ortaya koyuyor. Bu bakımdan İran’ın bölgesel jeo-politik stratejisinde Yemen’in çevrelediği bölge son derece önemlidir ve bölgedeki etkinliğini sistema- tik olarak arttırma” eğiliminde olduğunu savunuyor.

Türkiye Mısır’ın boşluğunu doldurmak istiyor

Öte yandan Ortadoğu’da yaşanan ikti- dar boşluğunu ve Türkiye’nin koalisyon güçleri ile olan müttefikliğini değerlen- diren Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin Yemen’e müdahale etmesinin doğru olduğu hatta geç kalındığını belirterek şunları söylüyor:

“Türkiye, Ortadoğu’da bağımsız hareket etmek istiyor ve Mısır’ın yarattığı boşluğu doldurmak istiyor. Malum Türkiye-Mısır arasında ciddi sorunlar var. Suudi Arabis- tan Mısır’ı, Yemen savaşına tam çekeme- di, işte Türkiye bu boşluğu doldurmak istiyor. Uzun vadede düşününce başarılı olacaklarını düşünmüyorum. Çünkü Türkiye, Suriye’de bile başarılı olamadı. 7 Haziran’dan sonra daha da zor görünüyor.

Fakat Türkiye’nin Yemen Savaşı’na dahil olması gerekli midir dersen, kesinlikle gereklidir. Suudi Arabistan yani Sünni Müslümanlar, bir Şii kuşatması altında, bu yüzden yanına takviye ve ittifak arıyor.

Türkiye Ortadoğu’da İran’la mücadele etmeye çalışıyor ne kadar başarılı olur onu zaman gösterir. Ben bu adımın doğru hatta geç kalınmış bir adım olduğunu düşünü- yorum. Katar’a askeri üs açılması ve silah satması da çok yerinde bir hamle oldu ama daha ileri gitmek lazım.”

Koalisyon güçlerinin paralı askerlerden Husiler’in ise gönüllü birliklerden oluş- tuğunu dile getiren Şeyhanlıoğlu, gerek Yemen’in coğrafik yapısından gerekse de Husiler’in askeri tecrübelerinden dola- yı, koalisyon güçlerinin gerilediğini ve böyle giderse savaşı kaybedeceklerini dile getiriyor.

K

ürd meselesinin çözümsüzlüğüne ve çatışmanın daha derin hale gelmesine vesile olan Türk medyası Kürd algısının yeniden derinleştirildiği şu günlerde, akıllara “90’lı yıllara geri mi dönüyoruz?” sorusunu getiri- yor. Kürd sorununu “terör, bölücülük, yabancı kışkırtması ve bölgesel geri kalmışlık” ekseninde kuran ana akım Türk medyası ve havuz medyası; devletçi ve milliyetçi söylemi yeniden üreterek çatışma ortamını derinleştiriyor. Aynı medya, Kürd meselesinde uzlaşmadan uzak, tekçi, haber dili ve üslubuyla Kemalist-ulusalcı-milliyetçi tabana hitap etmeye devam ediyor. Bu dil, Çözüm Süreci’nin başladığı günlerde kısmen ılımlı bir hal alsa da Kürdistan’da yaşa- nan gelişmeler, Güney Kürdistan’daki bağımsızlık süreci, Kürdlerin IŞİD karşısında elde ettiği başarı ve IŞİD’in Girêspî’den çıkarılmasıyla ve son olarak HDP’nin yüzde 13’lük oy oranıyla meclise 80 vekil göndermesinin ardın- dan yeniden hortlatılmışa benziyor. Unutulduğu hatta bir kısım ana akım medyanın vazgeçtiği bu militarist haber diline geri dönüş, 90’lı yıllarda atılan gazete manşetlerini hatırlatıyor.

Havuz medyasına göre IŞİD daha “cazip”

Kürdistan Bölge Yönetimi (KBY) Başkanı Mesud Barzani’nin bağımsızlık temaslarına yer vermeyen ve bu temasları “haber değeri” olarak görmeyen havuz medyası, Kürd Güçleri’nin Girêspî’yi IŞİD’in elinden almasından sonra YPG’ye yönelik karalama operasyonu başlattı. Kürd Güçleri’ne yönelik kara propaganda yapan havuz medyası, Kürd Güçleri’nin IŞİD’den daha az tehlikeli olduğunu söy- lemeye başladı. Hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gaze- tesi, “PYD, DAEŞ’ten daha tehlikeli” manşetiyle Girespî’de Kürd Güçleri’nin IŞİD’e yönelik başarısına göndermede bulunarak; Girespî’de elde edilen başarıların ardından Kürd Güçleri’nin kuzey koridorunu Akdeniz’e ulaştırdığı takdirde Türkiye için daha tehlikeli olacağını öne sürdü.

Ayrıca Güney Kürdistan ve Rojava’daki gelişmeleri görmek istemeyen ve öteden beri Kürdlerin diplomatik ve siyasi başarılarını manipüle eden havuz medyası, AKP’siz barışın ve çözümün olmayacağını da iddia ediyor. 7 Haziran genel seçimlerinde HDP’nin yüzde 13’lük oy oranıyla barajı geç- mesi AKP’nin tek 13 yıllık tek başına iktidarına son verince hükümete yakın basın organları HDP’ye oy veren seçmen- leri “ihanetçi” olarak göstermeye başladı. Havuz medyasın- da yüksek sesle dile getirilen ve önümüzdeki günlerde daha da artacağı anlaşılan bu dil sadece manşetlerde ve haber aralarında değil, gazetelerin köşelerinde de dillendirilme- ye başlandı. Sabah gazetesi yazarlarından Engin Ardıç’ın

“Kürdler bu gidişle havalarını alacaklar” başlıklı yazısı bu medyanın Kürdlere yönelik son zamanlardaki algısını gösteriyor.

Peşmerge için “para ödemedi” denmişti

Yıllardır iktidar ve genelkurmayın isteği doğrultusunda yayın yapan medya kuruluşları bu aşağılayıcı ve tekçi dili Kobanê’de Kürd Güçleri ile IŞİD arasında yaşanan savaşta Kürd Güçleri’ne destek olmak için Türkiye hattından

Kobanê’ye geçen Peşmergelerle ilgili yapılan haberlerde de göstermişti. Ana akım medyanın merkezinde yer alan Hürriyet ile bir zamanlar Doğan Medyası’na karşı yayınlar yapan ve şu an Cemaate yakınlığıyla bilinen Taraf gazete- si, Urfa-Mardin karayolu üzerinde Peşmergelerin yemek molasını haber yaparak, “Peşmerge’nin yemek parası ver- meden Türkiye topraklarından” ayrıldığını iddia etmişti.

Hürriyet bu olayı “Peşmerge hesabı ödemedi”, Taraf ise

“Kobani’ye lahmacun servisi” başlığıyla duyurmuştu.

Gazeteci Fehim Işık: AKP’siz de barış olur!

AKP’siz Çözüm Süreci ve barış müzakerelerinin olup olmayacağını sorduğumuz gazeteci-yazar Fehim Işık, Kürdlerin elde ettiği kazanımları AKP’nin vermediğini ve dolayısıyla AKP’siz de bir müzakerenin olabileceğini söyledi. Havuz medyasının son zamanlardaki Kürdlere yönelik diliyle ilgili de görüşlerine başvurduğumuz Işık, şunları söyledi: “Havuz medyası AKP’nin olanaklarıyla güçlendi. Bu medya Çözüm Süreci başladığında Kürdlere yönelik güzellemeler yaparken, Erdoğan’ın ve iktidarın söylemlerinden sonra onlar da değişti. Kürdlere yönelik bir algı yaratılmaya başlandı. Bunun gazetecilikle uzaktan yakından alakası yoktur.”

DİSK Basın İş Genel Sekreteri Özge Yurttaş:

AKP’nin çözümde vazgeçilmez olduğu algısı Seçim öncesinde havuz medyasının Kürdleri hedef alan ayrımcı ve yanlı yayınlarının nedeni, bugün seçim sonuçla- rına bakılınca daha net anlaşılıyor‘ diyen DİSK Basın İş Ge- nel Sekreteri Özge Yurttaş, havuz medyasının son zaman- lardaki yayınlarıyla ilgili şunları söyledi: “Diyarbakır’daki saldırıda Kürd halkının barış talebindeki ısrarı, saldırıyı boşa çıkardı. Saldırının failleri emellerine ulaşamadıkları için bu medyayı daha da öfkelendirdi. Saldırının ardından yaşananların havuz medyasındaki karşılığı da önce inkar sonra daha fazla düşmanlık oldu. IŞİD bağlantısının en net kanıtlarından birisi YPG’ye karşı havuz medyasının giriştiği akıl almaz karalama kampanyasıdır. Seçim sonrası AKP’siz bir çözüm sürecinin yürütülemeyeceği algısını yaratmak için çabalayan AKP kalemşörleri siyasi açıdan zayıflayan AKP’nin vazgeçilmez olduğu algısını yaratmak için bu tip argümanlara başvuruyor” dedi.

TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş:

Kürdlerin güçlenmesinden korkuyorlar

Havuz medyasının iktidarın yaptıkları veya yapmadık- larını halka anlatmak için kullanılan bir organ olduğunu belirten Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, medyanın halkın gözünü boyamak, gerçekleri gizlemek için iktidar yanlısı yayınlar yaparak iktidardan beslendiğini söyledi. AKP’ye yakın medyanın iktidarın dilini kullandığını ifade eden Durmuş, şunları ifade etti: “AKP’nin IŞİD ile olan ilişkileri ortada.

AKP’nin ‚terör örgütü‘ bile demekten kaçındığı IŞİD konu- sunda havuz medyasının böyle bir dil kullanması bekle- nemez. AKP’nin en büyük korkusu Kürdlerin Ortadoğu’da güçlenmesidir. Bu korku aynı zamanda AKP’nin sözcülüğü- nü yapan havuz medyasının da korkusudur.”

Ortadoğu’nun yeni mezhep kazanı

IŞİD, Kobanê’de yeni bir saldırı daha gerçekleştirdi. Bu, birçok açıdan milat olabilir. IŞİD’in, iki yıldır işgal ettiği, Til Ebyad nam-ı değer Girêspî düştükten bir hafta sonra Kobanê savaşını yeni bir bo- yuta sıçrattığının ve farklı biçim kazandır- dığının işareti sayılabilir.

Bir anlamda IŞİD, Til Ebdad hezi- metinin çöküntüsünü cephe savaşı yerine sızma hareketleriyle terör saldırıları dü-

zenleyerek aşmaya çalışacak. Sivillere dönük dehşet saçan güç gösterisini önümüzdeki günlerde değişik yerlerde gerçekleştir- me ihtimali var.

Saldırı sonrası dikkatler doğal olarak AK Parti’ye odaklan- dı. IŞİD’ci saldırganların Türkiye üzerinden sızma olasılığı ve iddiası ile Til Ebyad’ın IŞİD’den temizlenmesinden sonra hü- kümetin olası gelişmelere ilişkin açıklama ve tutumu ve peşi sıra PYD ve müttefiklerine karşı başlatılan yalan kampanya bu sonucun ortaya çıkmasında etken oldu.

Türkiye’nin Kobanê politikası, IŞİD’i bu türden saldırılar konusunda en azından cesaretlendirdiğine hiçbir kuşkuya yer bırakmadı. IŞİD’in Türkiye’den lojistik destek gördüğü gerçe- ğini gizlemek artık abes olmaya başladı.

İlk kez Cumhurbaşkanın ve hükümet yetkililerinin “IŞİD militanları Türkiye’den sızdı” iddialarını zaman geçirmeden ya- lanlamak zorunda kalmaları bunun sonucuydu.

Ancak hükümetin Kobanê savaşında saplandığı bataklık- tan çıkması kolay değil. Köklü politika değişikliklerine gitmesi şart. Bu kolay değil.

Batağa saplanmasının kaynağını hiç kuşkusuz ki, AK Parti’nin Ortadoğu politikasını mezhepçilik eksenine oturtması oluşturuyor. Ancak Kobanê konusu söz konusu olduğunda AK Parti’nin esas meselesi Kürd korkusu. Bu korkunun ne derece köklü ve derinlikli olduğu hükümetin, Til Ebyad’ın düşmesini, bir güvenlik sorunu olarak değerlendirerek, acilen asker ve si- vil bürokratların katılımıyla güvenlik zirvesi düzenlemesiyle bir kez daha ortaya çıkmıştı. PYD/PKK’nin Türkiye sınırında Kürd koridoru oluşturduğu ve buna ABD’nin destek vermesinden duyduğu rahatsızlığı bizzat hükümet sözcüsü açıkladı.

Bu noktada Türkiye, PYD konusundaki yalnızlığı ile yüz yüze kalması ve çaresizliği yanlış adımlar atması ve yanlış iliş- kilere sürükledi.

Yandaş medyanın hükümetin işaret fişeği olmasıyla son on gündür alenen sürdürdüğü “PYD/PKK, IŞİD’den daha tehlike- li, etnik temizlik yapıyorlar, Türkmenleri zorla göç ediyorlar”

yalan kampanyasının ardındaki gerçeğin Kürd ve Kürdistan korkusu olduğu, uluslararası güçler tarafından daha net anla- şıldı/görüldü.

AK Parti, IŞİD konusuna hep Kürd ve Kürdistan korku- suyla yaklaştığı için Kobanê’de yenildi, 7 Haziran seçimlerinde Kürd seçmenlerini kaybetti.

Şimdi aynı korkuyla, koalisyon kurma arayışlarında MHP’yi güçlü partner olarak görüyor. Bunun sinyallerini veriyor. Baş- bakanın ve AK Parti milletvekillerinin yemin töreninde Devlet Bahçeli’yi hararetle alkışlama görüntüleri bunun kanıtıdır.

AK Parti-MHP koalisyonu Kürd korkusu ve düşmanlığı or- tak paydası üzerine kolay inşa edilebilir görünüyor.

Muhafazakâr Kürdleri yedekleyerek Kürd korkusunu yen- me politikasının başarısızlığı seçimlerde tescillendi. AK Parti için hızla uygulanabilecek politika olarak geriye kalan, eski bildik Kürd düşmanlığı politikası kalıyor. Bu konuda MHP ile ortaklık yapmanın daha az bedeli olacağını düşünenler MHP- AK Parti koalisyonunun gerçekleşmesi için çabalıyorlar. Bu iki partinin oluşturacağı koalisyon bir tür “Kürdlerle savaş ko- alisyonu” olacaktır. Bu yalnızca kuzeydeki, batıdaki Kürdlerle savaş olarak kalmaz. Güneyde de yeni bir dönem ya da eskiye dönüş olacaktır.

Daha da ötesi MHP ile yapılacak koalisyon, Türkiye’nin uluslararası güçlerle bu konudaki arasındaki mesafenin açıl- masına yol açmayı göze alan bir tercihtir. Bedeli de oldukça ağır olacaktır. ABD ve Avrupa, Suriye ve Ortadoğu planlarını Türkiye’nin korkusuyla hareket ederek bozulmasına kolay rıza göstermez.

Kürd korkusu

HAKAN TAHMAZ

Ahmet Özyeter

Adem Özgür

Türk medyasının Kürd fobisi hortladı

Yemen:

BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015 BasHaber 29 Haziran - 5 Temmuz 2015

www.arsivakurd.org

Referanslar

Benzer Belgeler

Merhabalar Değerli ziyaretçilerimiz,Yeniden indirimli ürün kataloğumuzla karşınızdayız,bu haftaki indirim ürünlerini yayınladığımız Firma Şok Makalemiz’de Şok 29

Parite tekrar 0.77'nin üzerine çıkabilirse 0.7762 ve 0.7792 seviyesinde bulunan 50 günlük hareketli ortalama gün içerisinde karşılaşılabilecek önemli direnç noktaları....

Karakaş Doğan, Fatma, “6222 Sayılı Kanunda Yer Alan Suçlarda Suçların İçtimaı Hükümlerinin Uygulanması”, in: II.Futbol Hukukunda Güncel

Haziran 2015’te Konya’da hizmetler sektöründe faaliyet gösteren firmaların yüzde 35,7’si önümüzdeki 3 ayda verdikleri hizmetlere olan talepte artış beklerken,

Konya’nın mayıs ayı ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 28 azalırken, Türkiye’nin toplam ihracatı da aynı şekilde yüzde 19

www.kto.org.tr | 4 Konya, Mart ayı verilerine göre son 1 yıldaki sigortalı ücretli kadın çalışan sayısı artışına en fazla katkı sağlayan iller arasında

Önümüzdeki 3 aydaki çalışan sayısı beklentisi Haziran 2015’te bir önceki aya göre 6 puan, geçen yılın aynı dönemine göre ise 23 puan düşerek -11

SGK verilerine göre Mart 2014’te sigortalı ücretli (4/a) kadın çalışan sayısı Türkiye genelinde yaklaşık 3 milyon 279 bin olurken Konya’da ise 43 bini aşmıştır.. Son 5