• Sonuç bulunamadı

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi. Prof. Dr. Salih Mahdi Al-Samarrai.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi. Prof. Dr. Salih Mahdi Al-Samarrai."

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

Prof. Dr. Salih Mahdi Al-Samarrai

Chairman Islamic Center Japan

Salihsamarrai3232@gmail.com

(2)

2

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(1)

Nimetullah Halil İbrahim Yurt Kimdir?

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı

Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi, 1931’de Amasya’nın Taşova ilçesinde dünyaya gelmiştir. Daha küçük yaşlarda babası ile birlikte âlimlerin ve âriflerin sohbetlerine katılmış, Mahmud Sami Ramazanoğlu, Süleyman Hilmi Tunahan, Mehmet Zahid Kotku Hazretleri gibi dönemin büyük Allah dostlarına hizmet etmiştir. 1955 yılında Sultanahmet Camii’nde müezzinlik, Gönenli Mehmet Efendi ve Seyyid Arvasi Hazretlerine imam vekilliği vazifesini icra etmiştir.

Sultan II. Abdülhamid dönemini görmüş birçok âlimden ders alan Nimetullah Hocaefendi, İslam’ı tebliğ etmek için 50’den fazla ülkeyi ziyaret etmiştir. Hocamızın tebliğleri neticesinde Avrupa’da ki yüzlerce insan içkili

(3)

3

mekânları, kumarhaneleri terk edip günahlarına tövbe etmiş ve dindar bir hayatı tercih etmişlerdir. 1981 senesinde Çin Halk Cumhuriyeti Devleti’nin izni ile Çin’de 20000 Kur’an- ı Kerim dağıtmıştır. Hocamız, Sibirya’yı ve çevresini 3 kere ziyaret etmiştir, beyaz ihramı ile -40 derece soğuğa göğüs germiştir.

Nimetullah Hocaefendi şahsım ile beraber yaklaşık 20 yıl Japonya’da bulunmuş ve Kuzeyden Güneye ülkenin birçok noktasına giderek buralarda mescitler açmış, onları birer İslam medresesi haline getirmiştir. ‘’Lâ İlâhe İllallâh, Muhammedün Resûlullâh (Allah’tan başka ilâh yoktur.

Muhammed de Allah’ın Rasulüdür)’’ daveti ile yüzlerce hatta binlerce Japon’un İslam’la müşerref olmasına vesile olmuştur. Nimetullah Hocaefendi her gün İslam’ı anlatan küçük kartlarını Japonlar’a dağıtır, diğer Müslümanları ve Japonya İslam Merkezi’nde ki kardeşlerimizi de bunu yapmaya teşvik ederdi. Geceleri Tokyo’da ki camileri gezer, masrafını cebinden karşılayarak birçok şahsı Tokyo Merkez Camii’ne sabah namazına getirir. Mescidler onun ikametgâhıdır. Bizler Japonya İslam Merkezi olarak ona bir kuruş dahi ödemediğimiz halde o kendi imkânlarıyla tüm bu hizmetleri gerçekleştirmektedir. O, hiç kimsenin gıybetini yapmaz, hiç kimseyi çekiştirmez ve hiç bir mümine kin

(4)

4

beslemez; tüm Müslüman cemaatlerini bir araya getirir.

İnsanlar birbirlerine karşı zaman zaman uzak dursalar da Nimetullah Hocaefendi ’ya muhabbet beslemekten uzak kalamazlar. Hiç kimseyi Rabbi’ne şikâyet etmez ve şu dua ile Rabbi’ ne yalvarır:’’ Rabbim, İslam’a düşmanlık edenleri ıslah eyle ve onların düşmanlıklarını muhabbete çevir.

Ömer , Halid ve İkrime (r adıyallahu anhum)’ye nasib ettiğin gibi onlara da iman nasip et ve İslam’ı onlarla kuvvetlendir.’’ Nimetullah Hocaefendi, Rabbimizden hakkıyla korkan bir kuldur.

Uzun bir süre onunla beraber olduğum, onun şahsiyetini tanıma bahtiyarlığına erdiğim ve onun tebliğ usulüne şahit olduğum için, Müslüman gençlere örnek olması gayesiyle onun hakkında bir kaç makale kaleme almak istedim. Mükâfatımı ancak Rabbim ’den beklerim ve beni rahmetine gark etmesini Rabbim ‘den niyaz ederim.

’Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum’Hud Suresi,88. Rabbim Nimetullah Hocaefendi hakkında yazdığım şeylerde niyetimi bilmektedir.

(5)

5

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(2)

Nimetullah Hocaefendi’nin İslami Davet Usulü

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

20 seneye yakın bir zamandır Japonya ve diğer ülkelerde Nimetullah Hocaefendi ile beraber İslam’ı tebliğ etmeye gayret ettim ve onun davet usulüne vâkıf oldum.Onun üslubunu şu şekilde ifade edebilirim:

Tüm davetçiler içinde Nimetullah Hocaefendi’nin yöntemi en güçlü, en hızlı ve en tesirli olan davet yöntemidir. Onun devamlı olarak dile getirdiği ‘’ Eğer her Müslüman bir şekilde davete başlasa İslam bütün dünyaya hakim olur ’’ fikrini destekliyorum. Onun davet uslübü çok basittir, herkes bunu yerine getirebilir. Şunu da söylemek

(6)

6

gerekir ki Peygamberimiz aleyhisselam ‘’ Benden bir ayet dahi olsa tebliğ edin ‘’ demiştir.

Nimetullah Hocaefendi’nin davetinin temel unsuru Peygamberimiz aleyhisselam’ın Arablar’a yaptığı şekilde

‘’La ilahe illallah (Allah’dan başka ilah yoktur) deyin ki kurtulasınız’’ 1demektir. Nimetullah Hocaefendi bu ibareyi şu şekilde kolayca ifade eder:’’İki kelime var ki kim bunları söylese dertleri biter ve hayatta muvaffak olur’’. O, ayrıca bu kelimeleri söylemenin çok arzulanabilir bir şey olduğunu belirtir, onu söyleyenin Müslüman değilse Müslüman olacağını, Müslüman ise imanının tazeleneceğini ifade eder.

Bu ifadeler söyleyenin kulaklarını, ağzını ve kalbini ferahlandırır. Bu sözleri duyup söylediğinde Allah’ın rahmeti, huzur ve sekine o şahsı kaplar.

Nimetullah Hocaefendi bu yöntemi İngilizce ‘’ one gul all problems finished’’ olarak ifade ederken İngilizce ile Arapça’yı karıştırır;’’gul’’ Arapça ‘’söyle’’ demektir.

Nimetullah Hocaefendi bunu Japonca olarak şu şekilde söyler: shi awasei no kutuba. Dinleyen bu ifadeyi duyunca Nimetullah Hocaefendi’nin ondan söylediklerini tekrar etmesini istediğini anlar; ‘’Allah (cc)’tan başka ilah yoktur

1 İbn Hanbel, Müsned, 16023, 16603, 19004, 23151, 23192; İbn Huzeyme, es-Sahîh, 159 İbn Hibbân, es-Sahîh, 2523; Hâkim, Müstedrek, 39, 4219; Ebi Şeybe, Musannef, 36565; Ebi Şeybe, Müsned, 822;

Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr,805, 806, 4082,8175; Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, 358, 11096

(7)

7

ve Muhammed (aleyhisselam) O’nun r asulüdür’’. Nimetullah Hocaefendi bu sözleri söyleyenin İslam’a girdiğine inanır ve o şahsa ‘Sana bir İslam ismi verelim’ diyerek Ahmed, Muhammed, Fatıma, Ayşe gibi bir ismi o şahsa verir.

Bizim (Japonya İslam Merkezi olarak) üslubumuz şu şekildedir: Bizim bir toplantımıza yüzden fazla profesör katılmış, Ali El-Zebi Bey de akıcı bir Japonca ile onlara İslam’ı anlatmış ve iki saat boyunca katılımcıların suallerini cevaplandırmıştır. Bizim Japonya İslam Merkezi’nde yaptığımız budur; Japonya ve diğer ülkelerde ki davetçiler de böyle yapmaktadır. Konferanstan hemen sonra veya bir hafta, bir sene sonra bir kısım katılımcılar İslam’ı kabul eder veya onlardan hiç biri İslam’ı kabul etmeyebilir de. Bugün İslam ümmetinde ki genel kabul İslami davette aceleci olmamamız, muhataplarımızı incitmememiz, sabırlı olmamız, onlara İslami kitaplar vermemiz ve iyi örnek olmamız gerektiğidir. Hatta Sahabe (radıyallahu anhum) kadar imanlı olmadıkça davete başlamamamız daha iyidir diye düşünülmektedir.

Nimetullah Hocaefendi’den öğrendiğimiz usulde ise biz katılımcılara, Allah(cc)’ın birliğine ve Muhammed (aleyhisselam)’ın peygamberliğine inanan ve bunu dil ile

(8)

8

ifade edenin Müslüman olduğunu söylüyoruz. Buna uygun olarak Ali El- Zebi’nin konuşmasından sonra Nimetullah Hocaefendi’nin üslubunu denemek istedik ve tüm Japon katılımcılar buna hazır olduklarını belirttiler. Nimetullah Hocaefendi tesirli bir şekilde Kelime-i Tevhidi tekrarlamaya başladı ve tüm katılımcılarda koro halinde ona eşlik ettiler.

Nimetullah Hocaefendi, onlara 2-3 kişi veya 10 kişi olsalardı tek tek isim verebileceğini belirtti ancak katılımcı sayısı binler olunca o da ‘’Tüm erkekler Muhammed, tüm kadınlar Fatıma’’ diyerek bu sorunu çözdü. Katılımcılar onu alkışlayarak memnuniyetlerini gösterdiler.

Ben, hocamızın üslubunu ‘’Nebevi usül’’ olarak ifade ediyorum ve iki kelime ile özetliyorum: Sevgi (şefkat) ve cesaret. Sevgi (şefkat) şunu ifade eder ki Resulullah (aleyhisselam) yakınlaşabildiği herkesi İslam’a davet etmede çok arzuluydu. Böyle bir usul, dikkate ve çelik gibi sinirlere sahip olmayı gerektirir çünkü ilk dönemlerde Arablar Efendimiz aleyhisselamın davetine karşı geliyor hatta gülerek onunla alay ediyorlardı. Resulullah aleyhisselam bu durumdan incinse de onlara sabretti ve davetini kabul ettirene kadar azmetti. Nimetullah Hocaefendi muhatabı ister cumhurbaşkanı olsun isterse bir amir, tüccar, müşteri, kadın veya erkek olsun fark etmez

(9)

9

davetine devam eder ve ona cevap verilme nisbeti (oranı)

%99’dur. Eğer birisi onun davetini reddeder ise davet sevabını ‘’Bu bir şehid sevabıdır.’’ diyerek ifade eder.

Nimetullah Hocaefendi’nin üslubunun kökleri Resulullah aleyhisselamın hayatına dayanır. Resulullah’ın ölmek üzere olan Yahudi çocuğu ziyaret edişini hatırlayabiliriz. Efendimiz aleyhisselam çocuğa ‘’Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed onun resulüdür’’ demesini söyler ve çocukta babasına bakar. Babası ‘’Ebu’l Kasım’a uy (Peygamber e tabi ol)’’ der ve çocuk ölmeden önce şehadet getirir.

Yine Peygamberimiz aleyhisselamın Uhud şehidi olan Osman Bin Maz’un’u hatırlayalım. Osman Bin Mazun der ki

‘’Resulullah beni görürdü ve ‘senin gibi doğru birisi İslam’a kör kalamaz’ derdi ve böylece ben bu nezaketle İslam’a gir dim. Bir gün Mekke’de Mescid-i Har am’a girdim ve Efendimiz aleyhisselam’ın Kâbe’nin yanında oturduğunu gördüm. Beni çağırdı ve :’’Yeni nazil olan bir ayeti okuyayım sana’’ dedi; ‘’ ( يذ ِءﺎﺘﯾإو نﺎﺴﺣﻹاو لﺪﻌﻟﺎﺑ ﺮﻣﺄﯾ َﮫﻠﻟا ﱠنإ ن ْو ُﺮﱠﻛﱠﺬَﺗ ﻢﻜﻠﻌﻟ ْﻢُﻜُﻈ ِﻌَﯾ ﺮَﻜْﻨُﻤﻟاو ِءﺎﺸﺤﻔﻟا ﻦﻋ ﻰﮭﻨﯾو ﻰَﺑ ْﺮُﻘﻟا) (Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder;

hayâsızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız

(10)

10

diye size öğüt verir.) (Nahl, 90) ayetini okudu. Anladım ki İslam hak din ve imanımı tazeledim.’’

Riyad’ı ziyaretlerimizden birinde bir şeyh bize :’’ Sizin

‘La ilahe illallah’ a davetinizi tasvib ediyorum’’ dedi ve Resulullah aleyhisselam’ın bir gün bir Arab’ı çağırdığını ve ona Kelime-i Şehadeti söylediğini, onun da ‘bu kelimeler en çok nefr et ettiğim kelimeler’ diyerek cevap verdiğini bize nakletti. Şeyh’in bize aktardığına göre Resulullah aleyhisselam ona sevmese bile tekrar etmesini söyledi o da söyleyince Allah onun kalbini aydınlattı; o şahıs İslam’ı kabul etti.

Sevgi (şefkat)yi şu şekilde özetleyebilirim:

Gayrimüslim bir arkadaşa sahip olabilirsiniz; bu kişi profesör olabilir, öğrenci olabilir, işçi olabilir, iş arkadaşınız olabilir, müşteriniz olabilir veya ticaret yaptığınız biri olabilir. Eğer alaka gösterirseniz İslam’ın mesajını aktarabilirsiniz. Böyle bir durumda cesarete de ihtiyacınız vardır. Ben Japonya’da 1960’lı yıllarda beş sene öğrenci yurtlarında kaldım. Komşum bir Filipinli idi, babası Filistin Cumhuriyeti Başbakanlığında bir memurdu. Bu Filipinli öğrenci bana her gün atalarının Müslüman olduğunu ve dedelerinin isimlerinin de buna işaret ettiğini söylerdi.

Gençliğimden beri namazımı kılardım ve üniversiteli birisi

(11)

11

olmanın yanı sıra İslam’ı anlamış ve bilen biriydim ancak komşularımı İslam’a davet etmezdim. O günden beri onun söylediği bu söz beni hüzünlendirir. Japon öğretmenlerim benim için ‘’Sertliği sevmesekte Samarrai’nin duruşu bizim hoşumuza gidiyor’’ derlerdi. Onlar beni laboratuvarda ve Tokyo Üniversitesi Ziraat Fakültesi çiftliğinde namaz kılarken görüyorlardı ancak ben onlara İslam’ı anlatmadım.

Iraklı bir Hristiyan olan yurt arkadaşım bana devamlı şunu söylerdi: ‘’Lütfen bana İslam’ı anlat…’’.Ben ona hiç bir şey söylemezdim çünkü benimle alay ettiğini düşünürdüm.

Nimetullah Hocaefendi devamlı ümmetin İslam’a davet gayesini unuttuğunu söylerdi ve onunla beraber olmanın verdiği tecrübeyle diyebilirim ki onun yöntemi en verimli yöntemdir. Malezya’ya yaptığımız ziyaretlerde Nimetullah Hocaefendi ’nin sayesinde birçok Çinli, Hristiyan ve Hindu’ya İslam anlatıldı. Birçoğu kendilerini daha önce İslam’a davet etmedikleri için Müslümanları suçluyordu çünkü böyle bir davette İslam’a girmek çok basitti.

Bilhassa gayrimüslimlere İslam’ı anlatmaya çalışan ve Malezya ABIM Gençlik Kurumu’nun bir birimi olan Outreach’in Kuala Lumpur’da bir toplantısına katıldık.

Onlara iki ay Malezya’da nasıl bir tebliğ yaptığımızı anlattığımızda bize dediler ki :’’Bizim uzun seneler de

(12)

12

yaptığımızı siz iki ay içinde yaptınız.’’ Bizim usulümüzü duyduklarında daha aktif hale geldiler ve gayrimüslimlere binlerce kitap dağıttılar. Bunu bize 02 Haziran 2010’da İstanbul’da ki bir toplantı da onlara ait bir delegasyon söyledi. Onların bize belirttiklerine göre içlerinde öğretmenlerin, yöneticilerin ve toplumun farklı kesimlerinden birçok insanın olduğu binlerce insan İslam’ı kabul etti.

Nimetullah Hocaefendi hakkında yazdığım makalelerde Nimetullah Hocaefendi ’nin dava üslubunun verimliliğini gösteren birçok örneğe yer verdim. Bu ümmet iyiliği devam ettirmektedir ve her yerde İslam davetçileri mevcuttur; ben Nimetullah Hocaefendi ’nin usulünü methederek diğer davet usullerini reddetmiyorum ancak bu üslup bizim ümmetin istifade etmesi için anlatmamız gereken en iyi yöntemlerden biridir (onlar Allah’ın hidayete erdirdikleridir, onlara tabi olun).

Ben elimden geldiğince ıslah etmeye çalışıyorum. Gayret bizden Tevfik Allah(cc)’tandır.

İstanbul-Türkiye Haziran 2010

(13)

13

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(3)

Müslüman olan İngiliz Ravza Hanım Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai

Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Tokyo’da ki Shinjuku tren istasyonunda Nimetullah Hocaefendi takriben 100 metreden beyazlar içinde bir hanım gördü ve ona yaklaşınca Japon olmadığını anladı. Ona İngilizce bilip bilmediğini sorunca bu hanım İngiliz olduğunu belirtti ve Nimetullah Hocaefendi aşina olduğumuz üslubuyla konuşmaya başladı:One gul all problems finished(gul: Arapça ‘söyle’ demek). İngilizce ile Arapça’yı birbirine karıp katmıştı, ’bir cümle var ki kim onu söylerse tüm sorunları biter’ demek istemişti. Bu manayı Nimetullah Hocaefendi Resulullah Aleyhisselam’ın şu

(14)

14

sözünden ilham alarak söylemişti: ’’ La ilahe illallah deyin ki kurtuluşa eresiniz’’2.

Hanımefendi bu sözleri söyleyince Nimetullah Hocaefendi ‘’Size bir İslam ismi vereceğim, isminiz Ravza olsun ‘’ deyince o hanım bundan memnuniyet duydu;

Nimetullah Hocaefendi ona İslam Merkezi’nin hazırladığı bir İngilizce-Japonca broşür verdi ve oradan ayrıldı.

3 gün sonra Ravza Hanım İslam Merkezimizi aradı ve dedi ki :’’İhtiyar bir adam gördüm, zanneder sem meczuptu.

Bana ‘Allah’tan başka ilah olmadığını, Muhammed’in onun peygamber i olduğunu’ söyletti ve bana bir İslam ismi verdi.

Açıkçası, uzun zamandır birçok sıkıntı çekiyordum. Ben bu sözleri söyledikten sonra tüm sıkıntılarım gitti. Ben bu ihtiyar adamı görmek istiyorum ’’Biz onun telefon numarasını aldık ve Güney Japonya’da tebliğde olan hocamıza ulaştık ve ona :’’ sizinle görüşmek isteyen bir hanım var’’ dedik. Üç gün sonra Tokyo’ya geleceğini öğrendik ve o hanıma ilettik.

Bu beyazlar içinde ki hanım mütevazı kıyafetler içinde ki bir Japon hanımla beraber merkezimize geldiler. Hocamız geldi ve o İngiliz Hanımı hatırladı, onlara kelime-i şehadet

2 İbn Hanbel, Müsned, 16023, 16603, 19004, 23151, 23192; İbn Huzeyme, es-Sahîh, 159 İbn Hibbân, es-Sahîh, 2523; Hâkim, Müstedrek, 39, 4219; Ebi Şeybe, Musannef, 36565; Ebi Şeybe, Müsned, 822;

Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr,805, 806, 4082,8175; Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, 358, 11096

(15)

15

getirtti. Ravza Hanımla merkezimiz arasında irtibat daha sıkı hale geldi ve öğrendik ki Ravza Hanım Japonca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce vb. 7 lisanı bilen bir tercümanmış ve Hocamızın daha sonra imanına vesile olduğu kendi ailesi ile beraber ikamet ediyormuş. Hocamız daha sonra Ravza Hanım’ı Pakistanlı bir Müslüman ile evlendirdi.

Ravza Hanım Müslümanlarla ilişkilerini devam ettirdi ve çeşitli mescitlere davet için gitmeye başladı. Gece davet yaptığı vakitlerde birçok Tokyolu evlerine dönüyordu ya da bar vb yerlere gidiyorlardı (gece yarılarına kadar Tokyo Caddeleri kalabalıktır).

Tokyo’nun en mühim yerlerinden biri olan Ikebukuro’da Ravza Hanım birkaç Pakistanlı Müslümanla beraber evine dönen insanları davete başladı. Ravza Hanım meşhur bir şarkıcı kız ile tanıştı ve onun kulağına şunları söyledi: ’’Ben bir şarkı biliyorum. Bu şarkıyı söyleyen ve dinleyenlerin tüm sorunları biter.’’ Ravza yavaş yavaş bu şarkıyı ona söylüyor, Japon kız da bu sözleri ezberlemeye çalışıyor ve yoldan geçenlere sesli bir şekilde şöyle diyordu:

’’Ey insanlar, ben bir şarkı biliyorum ve bu şarkıyı kim tekrar ederse onun sor unları biter. ’’ Bunu söyledikten sonra insanlar toplu olarak Arapça haykırmaya başladılar :’’La ilahe illallah, Muhammed Resululluh’’.

(16)

16

Söylediklerimizden anlaşıldığı gibi Nimetullah Hocaefendi her durumda ’’La ilahe illallah, Muhammed Resululluh’’sözünü yaymış ve her Müslüman’dan da bunu talep etmiştir çünkü ona göre bu nurlu kelime kulaktan kalbe geçer ve kalplere nüfuz eder; dinleyen her ne kadar onun manasını anlamasa da bu kelime ile kalbi nurlanır. Biz yüzlerce hatta binlerce kez bu üslubun Allah’a davette ne kadar verimli olduğuna şahid olduk.

Nimetullah Hocaefendi Ravza Hanımın ruhuna iman nurunu aşılamıştı ve Ravza Hanım’ın da artık en temel arzusu İslam’ı her insana anlatmak olmuştu. Ravza Hanım bir dönem A.B.D başkanlığı yapmış Bill Clinton’ın kardeşlerinden birinin Japonya’yı ziyaret edeceğini öğrenince Tokyo’da ki A.B.D. büyükelçiliği ile irtibata geçti ve onunla görüşmek için randevu aldı; elçilikte bu görüşmeyi ayarladı. Pakistanlı olan eşi ile beraber randevuya gitti.

Ravza Hanım Clinton’ın kardeşi ile görüştü ve selamlaştıktan sonra ‘’Biz size bir hediye getirdik’’ deyince o şahıs: ’’ Birçok kimse benden kendilerine hediye vermemi isterler, bana hediye verilmesi ise nadirdir.’’ dedi. Ravza Hanım ona İslam hakkında bir kitapçık verdi ve onu okumasını rica etti.

(17)

17

Ravza Hanım’ın yaptığı şey Kisra, Herakliyus, Yemen Meliki Bazan gibi yöneticilere İslam’a davet mektubu gönderen Resulullah Aleyhisselam’ın davetiyle aynı şey değil midir? Her Müslüman’ın gayrimüslimleri İslam’a davet etmesi gerekir. Nimetullah Hocaefendi der ki:’’ Her Müslüman İslam’a davet etse iki yıl içinde herkes Müslüman olurdu, Peygamber imiz Aleyhisselam ‘ Benden bir ayet dahi olsa tebliğ edin ’ demiştir.’’

Not: Ravza Hanım’dan 100 yıl önce Mısırlı Vaiz Ahmed Cercavi’nin (1906) Japon Kralı’nı İslam’a davet etmek için Japonya’ya geldiğini eski Japon Başbakanlarından biri olan Bay Okuma 1909’da Japonya’yı ziyaret eden Abdürrreşid İbrahim’e söylemiştir. Bu malumatı ‘’Alem-i İslam’’ isimli eserde Abdurreşid İbrahim nakleder ve ben bu eseri Osmanlıca’dan Arabça’ya tercüme ettim. İki sene sonra da Davetçi Ahmed Fazlı insanları İslam’a davet için Japonya’ya gelmiştir. Nimetullah Hocaefendi daima İslam’a davet için Japon İmparatoruna gitmemizi benden taleb etmiştir. Ona İmparatorla görüşmenin çok zor olduğunu belirttim. Mutluluk verici bir olaydır ki Tokyo Arabistan Büyükelçiliği’nin düzenlediği bir partiye otuzlu yaşlarda olan İmparatorun yeğeni de katılmıştır. Bunu hemen

(18)

18

Nimetullah Hocaefendi ’ ye söyledik ve o da hemen ondan kelime-i tevhidi söylemesini istedi. İmparatorun yeğeni 3 kere bu sözü tekrarladı ve Nimetullah Hocaefendi ’de ona Muhammed ismini verdi; İmparatorun yeğeni bundan memnun oldu. 3 ay sonra İmparatorun yeğeni vefat etti.

Resim: Ravza Hanım, eşi ve Clinton’ın kardeşi Resim: Ravza Hanım, eşi ve Clinton’ın kardeşi

Hakikat Yolunu Arayış

(19)

19

Müellif: Rougi Rawdha Christie

Aşağıda Nimetullah Hocaefendinin vesilesiyle İslam’a gir en Ravza Hanım’ın hakikate olan yolculuğuna dair hislerinin bir kısmı kaleme alınmıştır. Bu bölüm Kuteybe Salih Samar rai tarafından düzenlenmiştir .

--- Ben İngiltere’de doğdum ve Londra’da hala faaliyet gösteren bir okulda eğitimime başladım. Okulumuz bir kilisenin bahçesindeydi. En sevdiğim ders Kutsal Kitap dersi idi ve bu derste birkaç kez İncil’i okudum. 9 yaşımdan beri New York’ta olan babaannemle mektuplaşırdık ve ona olan mektuplarımda İncil’den bölümler yazardım. İkinci olarak İngilizce dersini, kompozisyon dersini, dilbilgisini ve edebiyatı çok severdim, yazı yazmaktan hoşlanırdım.

Erken yaşta Japonya’ya geldim ve bu ülkede büyüdüm.

Çocukluğumdan beri dini hissiyata sahiptim ama bu hislerin ne tür hisler olduğunu tarif edemiyordum; hissettiğim şeyler bir biri ardına gelen şeylerdi. 20 yaşıma geldiğimde insanlarla (daha sonra çok daha kuvvetli hale gelen) bu hislerimi konuşmaya başladım ancak eğer beni alay niyetiyle dinlemiyorlarsa (‘’suallerine din yoluyla cevaplar bulabileceğini mi umuyorsun?’’) benimle alakadar

(20)

20

olmuyorlardı. Bu yorumlar üzerimde menfi tesir icra etti çünkü çok hissi bir insandım ve netice olarak hislerimi kendime sakladım ancak bu benim sebebini bilemediğim bir şekilde farklı yönlerde hakikati arama gayretimi durduramıyordu. Örneğin başımı siyah bir örtü ile örtüyordum ve daha sonra bunun başörtüsü (tesettür) olduğunu öğrendim.

Bu benim fıtri (içsel) olarak yaptığım bir şeydi ve bunu birkaç kez tekrarladım. Başımı örttüğümde bunu tabii ve rahat bir davranış olarak hissediyordum, tıpkı Müslüman olduktan sonra hissettiğim gibi. Bunları yaptığım sıralarda 16 yaşımdaydım.

Daha sonra 11/11/ 1989 ‘te muhteşem bir tabiata sahip Kauai (Hawaii) adalarını ziyaret etmiştim. Bir gün yürüyüşten odama dönünce o muhteşem manzara hislerimi coşturdu ve aşağıda ki şiiri kaleme aldım:

Ben hala benim.

Hakikati arıyorum ve kalbim hala ulaşamadığım şeylerin peşinde.

Bu şey nedir çok merak ediyorum

23 Mayıs 1997’de Tokyo’da tren istasyonunda birisi ile karşılaştım; daha doğru bir ifade ile o beni buldu. Bu şahıs

(21)

21

Japonya İslam Merkezi İmamı Nimetullah Hocaefendi idi.

Hemen onda bir sıcaklık hissettim ve benden kelime-i tevhidi getirmemi istediğinde bunlar benim için normal kelimelerdi ancak bu esnada ‘’öğrenci hazır olduğunda talebe gelir’’ atasözünü hatırlatan deruni bir his beni kapladı; böyle bir şeyin beklenmeyen bir şekilde olacağı hatırıma gelmezdi.

Bu görüşmeyi derin derin düşündükten sonraki 3. gün (26 Mayısta) İslam Merkezi’ni aradım ve onlara Nimetullah Hocaefendi ile görüşmek istediğimi belirttim ancak onun beni hatırlayıp hatırlamadığı konusunda tereddüt içindeydim; Allah’a şükür ki beni hatırlıyordu. Beni İslam Merkezi’ne davet etti ve içimde garip bir cezbeyle uçarcasına oraya gittim.

Nimetullah Hocaefendi orada ki diğer kardeşlerle beraberdi ve mutluluk verici bir buluşma oldu. Ben her zaman tek bir Allah(cc)’a inanmıştım ve Nimetullah Hocaefendi’nin İslam hakkında söylediği her şey gayet makuldü.

Beyaz uzun sakalını sıvazlayarak derin derin düşündü ve benim için Ravza ismini seçti. Ne manaya geldiğini sorduğumda ‘’Cennet’in bir parçası’’ dedi. Bu ismi bana

(22)

22

niçin verdiğini sorduğumda dedi ki :’’Sen ilk tanışman da İslam’a iman ettin’’.

Bu makaleyi okuyan ve Japonya’da yaşayan Arab kardeşlerimizden biri şöyle bir yor umda bulundu:‘’Hala doğru yolu arayan birçok insan var ve onlar kendilerine hakikate ulaştıracak kişilere ihtiyaç duyuyorlar.’’

Her Müslüman’ın bu insanları araması ve Nimetullah Hocaefendi’nin yaptığı gibi onlara yardım etmesi gerekir.

Araştırmayı iki taraf beraber yaparsa doğru yolu bulma ihtimali iki katına çıkar. Ravza kardeşimizin durumuna benzer şartları taşıyan şahıslara yardımcı olmak için tecrübelerini neşretmeleri konusunda yeni Müslüman olanları teşvik etmeliyiz.

(23)

23

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(4)

Son Sarhoş Adam

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Nimetullah Hocaefendi Avrupa’yı dört defa ziyaret etmiştir ve Almanya bu ülkelerden biridir. Hocamız Almanya’da sadece camilerde vaaz etmekle kalmamış aynı zamanda bir çok Türk’ün, Arab’ın ve Urduca konuşan Hindistan-Pakistanlılar’ın gittiği gazinoları da ziyaret etmiştir. Nimetullah Hocaefendi Türkçe, Arapça ve Urduca’yı akıcı konuşur, bir çok dünya dilinde de temel bir kaç kelimeyi bilir.

Hikayemiz 1979 senesinde Türkler’le beraber Berlin’de gerçekleşmiştir. Nimetullah Hocaefendi camilerden birinde bir kaç saat Türkler’le konuştuktan sonra onlara şunu sordu:’’Diğerleri nerede?’’.Onlar Hoca’ya niçin bunu sorduğunu, kendisini saatlerdir dinlediklerini

(24)

24

söylediler. Hoca onlara:’’Diğerleri nerede? Onları gör mek istiyorum’’ dedi ve onlarda diğer Türkler’in barlarda olduklarını belirtti. Nimetullah Hocaefendi dedi ki ‘’Onları ziyaret edeceğim, bana bir ter cüman (rehber) ver in yeter’’. Yaklaşık olarak 40 Türk’ün olduğu bara bir rehberin yardımıyla giden Hoca onların arasında durdu, onlara selam verdi ve dedi ki ‘’Ey Mücahidler, Allah’ın selamı üzerinize olsun.’’ Birbirlerine bakarak şaşkınlık içinde şu suali sordular:’’Kim bu Mücahidler?’’

Nimetullah Hocaefendi:’’3 sebebe binaen Mücahid olan sizlersiniz. İlk sebeb sizin Ahmed, Mehmed gibi Müslüman isimlerinizle Almanya’ya gidip-gelmenizdir. Bu, İslam’ı hatırlatıyor.

İkinci sebeb, sizin ailenizin geçimi için para kazanmaya buraya gelmenizdir ki bu da bir cihaddır.

Üçüncü sebeb, Osmanlı atalarınıza bakarsanız onlar Mücahiddi, sizler de onların torunusunuz.’’

Nimetullah Hocaefendi şöyle devam etti:’’Ben Medine- i Münevver e’den size güzel haberler le geldim.Peygamberimiz Aleyhisselam demiştir ki ‘Kim La ilahe illallah derse cennete girer’ve Allah (cc) ‘ta beni sizin sebebinizle mükafatlandır acak.’’ Orada ki kişiler hep beraber Kelime-i Tevhidi getirdiler.

(25)

25

‘’Ben uzun yıllar camilerde vaaz ettim ancak sizi ihmal ettim, size Peygamberlerin barlara gidip insanları Hakka’a çağırdığını anlatmadım.’’

Orada olanlar ağlamaya başladılar ve ‘’Konuş Hocam konuş, otur, buyur süt iç.’’ dediler.Hoca onlarla beraber oturmanın harama iştirak etmek olduğunu düşündü.Onlara

‘’Siz Cennet’e namzet insanlar oldunuz, ben gidip diğerleri ile konuşayım’’.

-‘’Konuş hocam konuş’’.

‘’Siz cennete namzetsiniz ve sizi dünyada ki Cennet’e (camiye) davet ediyorum.’’dedikten sonra Hoca onlara şu suali tevcih etti:’’Siz yanı başınızda yapılan camilere yardımda bulunmuyor musunuz?’’ . Hocanın tecrübesi gösterir ki sarhoşlar en cömert insanlardır çünkü onlar Allah’tan bağışlanma taleb ederler.

Hep beraber:’’Hocam biz çok yardım ettik ama böyle pis, kirlenmiş iken nasıl camiye gidelim?’’ dediler.

Nimetullah Hocaefendi: ‘’Temiz olmayanlar camide yıkanırlar, su biraz soğuk olsa da siz mücahidsiniz. Soğuk suyla abdest almakta cihaddır.’’

‘’Ama biz sarhoşuz’’ dediler.

(26)

26

Hoca onları teşvik etmeye devam etti:’’ Az içen iki kişi çok içenleri taşısın’’.Onlar camiye gitmek için birbirlerini teşvik etmeye başladılar:’’Kardeşler, niçin camiye gitmiyoruz? Biz Müslüman değil miyiz? Haydi camiye gidelim.’’

Hoca önde onlar arkada (40 şahıs) caminin yolunu tuttular.Onların kimi camiye girdi, kimi de dışarı da oturup Hoca’nın Kuran okuyuşunu dinledi.

( َﮫﻠﻟا ﱠنإ ﮫﻠﻟا ِﺔﻤﺣر ﻦﻣ اﻮُﻄﻨﻘﺗ ﻻ ﻢﮭﺴﻔﻧأ ﻰﻠﻋ اﻮُﻓﺮﺳأ ﻦﯾﺬﻟا َيدﺎﺒﻌﻟ ْﻞُﻗ ﯿﺣﺮﻟا رﻮﻔﻐﻟا ﻮھ ﮫﻧإ ًﺎﻌﯿﻤﺟ َبﻮﻧﺬﻟا ُﺮِﻔْﻐﯾ

) (De ki: Ey kendi nefisleri

aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.

Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir) Zümer Suresi, 53.

Hoca ayrıca şu hadisi okuyordu:’’Cahiliyyede (en) iyi olanınız İslam’dan sonrada (en) iyi olanınızdır ‘’

Onlardan bazıları ‘’Bizim barlarda akrabalarımız var, gidip onları getirelim’’ dediler.

Nimetullah Hocaefendi Mescid-i Nebevi’de bu hikayeyi başka bir Türk alime anlatınca o alim hocamıza

‘’Yeğenlerimin barlar a gittiğini duyunca ikaz etmek için

(27)

27

gittik, biraz da sitem ettik onlara ama onlar sinirlendiler.

Bizimle ağız dalaşına başladılar ve neredeyse bizi döveceklerdi. Böyle olunca biz de bıraktık.’’

Seneler sonra Nimetullah Hocaefendi bir gün Mescid-i Nebevi’de otururken sarıklı –cübbeli bir Türk ona yaklaştı ve onu tanıyıp tanımadığını sordu.

Hocaefendi:’’Nasıl tanıyayım? Ben Türkiye’de bir çok köyü ve kasabayı ziyaret ettim. Sen belki bunlardan birinde imam ya da müftüsündür.’’ dedi.

Adam Hocaefendi’ye şöyle cevap verdi.’’Sen belki bin sene düşünsen beni hatırlamazsın ama ben seni çok iyi tanıyorum. Ben Berlin’in en sarhoşlarından biriydim. Bir gün iki arkadaşım beni omuzlarına alarak camiye götürdüler, sen bana çok acımıştın. Başımı okşadın ve dedin ki ‘Allah seni seviyor , seni evine kabul edecek’. Ben çok sarhoş olsam da dediklerini anlıyor dum. Biraz kendime gelene kadar dışarıda bekledim, sonra guslettim, dua ettim ve Allah (cc)’a tevbe ettim. O zamandan beri namazımı ter ketmedim ve hanımımda kapandı. Bur aya umr e için geldik. Allah’a şükür bur ada beni seninle buluşturdu.’’

Bu, Nimetullah Hocaefendi’nin barlara gidişinin ne ilki idi ne de sonu olacaktı. Barlara gider ve onları oradan

(28)

28

mescide götürürdü, bu insanlar arasında Türk, Arap ve Urduca konuşan insanlar vardı. O tövbekarlar hep davetçi oldu ve cami yaptırmak için dernekler kurdular. Ben (Salih Samarrai) yukarı da bahsettiğim ‘’Berlin Bar Tövbekarları’nın’’ birini İstanbul’da ve Ankara’da bizzat gördüm.

Nimetullah Hocaefendi barlara gittiği gibi kumarhanelere de gider, oralardan da insanları camiye götürürdü. Nimetullah Hocaefendi der ki:’’ Ben her zaman şu ayeti okurum: ( تﺎﻤﻠﻈﻟا ﻦﻣ ﻢﻜﺟﺮﺨﯿﻟ ُﮫُﺘَﻜﺋﻼﻣو ﻢﻜﯿﻠﻋ ﻲِّﻠَﺼُﯾ يﺬﻟا ﻮھ ﺎﻤﯿﺣر ﻦﯿﻨﻣﻛﻤﻟﺎﺑ نﺎﻛو رﻮﻨﻟا ﻰﻟإ)

Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder.

Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. Ahzab Suresi, 43.

Böylece kendimi kurtarıcı olarak görmem, Rabbimin hidayete erdirici olduğunu bilirim.’’

Onun kumar oynayanlara yaptığı şakalardan biri şudur ki onları sabahlara kadar uyanık kaldıkları için bazı peygamberlerin, sahabelerin ve evliyaların hususiyetleriyle donanmış olarak anlatır; onlar da kumarı bırakırlar ve tövbe edip ağlayarak Hoca’yla beraber camiye giderler. Hatta

(29)

29

onların bazıları derler ki:’’Babamız bize Kuran’ın tamamını okumayı öğretti (ama biz kötü yola düştük)’’.

(30)

30

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(5)

4 Koreli’nin Müslüman Oluşu: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

İslamabad’da ki Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçiliği’ni 1981’de ikna ettikten sonra Çin Hükümeti’nin izni ile Nimetullah Hocaefendi Çin’e 20000 nüsha Kur’an-ı Kerim götürmüştür ve bunları Komünist Çin’de doğudan batıya kuzeyden güneye dağıtmıştır. Çin’de iken (Başkent Seul’dan 3 saat uzaklıkta olan) Kore’nin Kwangju kentinde bir cami açılacağını duyan Nimetullah Hocaefendi, 1977’de ziyaret etmiş olduğu Kore’yi tekrar ziyaret için yola çıkmıştır.

Nimetullah Hocaefendi Seul’e vardı ve ‘’Kwangju’’

camiinin açılış programına katılmak için dünyanın farklı yerlerinden gelen delegasyonlarla beraber büyük bir hotelde kalmaya başladı. Orada ki tanınmış şahıslardan biri

(31)

31

Hoca’ya:’’Seni buraya kim davet etti?’’ demiştir. Hocamız Müslüman’a yakışır bir izzetle şöyle cevap verir:’’ Buradaki bütün delegasyonları ben davet ettim’’.

İlk gün herkes başkentteydi, bir gün sonra ki açılışa ertesi gün gideceklerdi ancak Nimetullah Hocaefendi Seul Merkez Cami’nde ezan okudu ve namazdan sonra camiinin girişine oturdu; gözyaşları içinde düşünmeye başladı (eğer sahabe efendiler imizden biri bu ülkeye gelse idi doğrudan bu ülkenin kralına gider ve onu İslam’a davet ederdi, insanları da İslam’a davet ederdi ancak biz Müslümanlar’ın yapması gerekeni yapmaması sebebiyle bu insanlar İslam’ı duyamadı. Her şeye rağmen ben sahabilerin yolunu takip edeceğim ve inşaAllah Rabbim bana salih amelimde yardım eder.)

Nimetullah Hocaefendi bize durumunu anlatmaya devam ediyor: ‘’Ben bu halde üzereyken 4 genç Koreli mescidi ziyarete geldiler, lise talebesine benziyorlardı. Gözyaşlarımı sildim ve bana gelmeleri için el salladım.

Onlar bana yaklaştılar ve elimle dudaklarımı göstererek

‘Kelime-i Tevhidi getirin’ dedim.İlk önce ne dediğimi anlamadılar ama ben tekrar edince anlamaya başladılar. 3 defa kelime-i tevhidi getirdiler. Onlara hediye olarak

(32)

32

Müslüman isimleri ver dim: Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali’’

Nimetullah Hocaefendi kelime-i tevhidi getiren kişinin bu sözü anlasa da anlamasa da Müslüman olduğuna inanır.

Muhatabı bu sözü duyar ve kulağı, zihni ve kalbi aydınlanır, sorunları yok olur; hem bu dünyada hem ahirette mutlu olur.

Daha sonra işaret diliyle onları camiye ve Müslümanlar’la tanışmaya davet etti. İkinci gün kalvaltıdan sonra sabah otelde delegeler açılışa gitmeye hazırlanırken Nimetullah Hocaefendi birkaç delegeyle beraber yuvarlak bir masanın etrafına oturdu ve onlara bu vakıayı anlattı.

Orada ki delegelerden biri patavatsızca ‘’Bu konuşma nedir?

Halifeleri mi yeniden canlandırdın? Aslında sen delirmişsin’’ dedi. Bu sözler Nimetullah Hocaefendi ’yi üzdü ancak o bunu hissettirmedi.

Delegeler 3 gün sonra evlerine geri döndüler ancak Nimetullah Hocaefendi 45 gün civarı orada kaldı ve kendine has üslubuyla insanları camiye getirdi; her gün 50-60-70 insanın İslam’a girmesine vesile oldu ve onlara (Ahmed, Muhammed, Hüseyn, Ayşe, Fatma gibi) Müslüman isimleri verdi.

Bundan seneler sonra bir gün Nimetullah Hocaefendi Medine-i Münevvere’de kalıyor ve Mescid-i Nebevi’de

(33)

33

Türkler’e vaaz ediyordu. (Kore’yi en son ziyaretinin üzerinden 11 sene geçtikten sonra) Namazdan sonra Uzak Doğulular’a benzeyen bir genç Hoca’ya selam verdi:

’Benim Nimetullah Hocam, ben senin oğlun Ömer.’’.’’Sen hangi ülkedensin Ömer?’’.’’Kore, 11 sene önce senin elinle Müslüman oldum.’’. ‘’Söyle bana nasıl Müslüman oldun?

Benim elimde her gün onlarca kişi Müslüman oluyordu

’’.’’Biz Seul’de camiye gitmiştik ve sen orada ağlıyordun.

Bizleri görünce gözyaşlarını sildin ve… İşte ben o Ömer’im.’’. ‘’Sen Medine’ye nasıl geldin Ömer ?’’. ‘’Biz kelime-i tevhid getirdikten sonra Müslümanlar tar afından hoş bir şekilde karşılandık. Sonra ben Arabça öğrenmeye başladım. Bir gün Medine İslam Üniversitesi’nden bir delege talebe seçmek için Kor e’ye gelmişti. Orada ki Müslümanlar beni tavsiye ettiler ve buraya talebe olarak geldim. Şimdi Davet Fakültesi’nin 4. Sınıfındayım.’’ ‘’Ne olursa Allah’ın izni ile olur , elhamdülillah sen başardın.

Diğer kardeşlerin Ebu Bekir, Osman ve Ali nasıllar ?’’.

’’ Elhamdülillah hepsi iyiler. İbadetlerine çok dikkat eden Müslümanlar. Ben de sizin gibi vaaz ediyorum’’.

El-Medine gazetesi Nimetullah Hocaefendi ile bir mülakat yaptı ve muhabirleri Hoca ile Ömer birbirlerini kucaklarken bir resim çekti. Bu resim belki de Hoca’nın

(34)

34

binlerce faaliyetlerinden tek resimlenmiş olanıdır. Ben bu resmi örnek olması ve okuyanların görmesi için buraya ekliyorum ve bu vakıanın hakikat olduğunu, şüpheye mahal olmadığını göstermek istiyorum. O tek başına bir Davet Üniversitesi’dir ve 20 senedir onunla beraber olarak ondan çokça istifade ettim; onu bir Davet Öncüsü ve Uzak Okullarda Daveti Başlatan bir şahıs olarak görüyorum.

Arablar İslam Mesajını anladılar ama ya ilk Türkler, Farslar, Afganlar, Berberiler, Endonezyalılar ve Afrikalılar? Onlar ne anladılar İslam hakkında? Hayaller ve hisler…

Sahabiler, tabiin ve tebeit-tabiin Farisiler’in, Türkler’in, Kafkasyalılar’ın hanımlarıyla evlendiler ve böylece onların torunları Arabça’yı öğrendi ve İslam’ın hakikatini anladılar. İmam-ı Azam Ebu Hanife, Buhari, Tirmizi ve onların torunları gibi öncü âlimlerimiz bu neslin çocuklarıdır.

Nimetullah Hocaefendi Ömer’i Medine’de bir düğüne götürdü ve insanlara onu tanıttı, Kore ve Japonya’da ki Müslümanlar’ın durumunu anlattı.

ﻓو ٌﺖﺑﺎﺛ ﺎﮭُﻠﺻأ ٍﺔﺒﯿط ٍةﺮﺠﺸﻛ ًﺔﺒﯿط ًﺔَﻤِﻠَﻛ ًﻼَﺜَﻣ ُﮫﻠﻟا َب َﺮَﺿ َﻒﯿﻛ َﺮَﺗ ْﻢَﻟأ) ﻲﻓ ﺎﮭُﻋﺮ

(ءﺎﻤﺴﻟا(Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti) ) İbrahim Suresi,24.

(35)

35

20 Medine Gazetesinden bir resim ﺔﻨﯾﺪﻤﻟا ةﺪﯾﺮﺟ ةرﻮﺻ

El-

Medine Gazetesinden bir kesit

(36)

36

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

Davetçi Matlub Ali Nimetullah Hocaefendi ’yi Takip Ediyor

(6)

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Bizim Nimetullah Hocaefendi ’den öğrendiğimiz ve Matlub Ali’nin Nimetullah Hocaefendi ’den öğrendiği, bütün ümmetin de öğrenmesi gereken şey konferanstan ve sual-cevaptan hemen sonra katılımcılara kendi lisanlarında Kelime-i Tevhid getirtmektir (çünkü Allah (cc)’ın birliğine ve Muhammed Aleyhisselam’ın peygamberliğine kalben inanan ve dili ile bunu söyleyen şahıs Müslüman’dır).Aşağıya eklediğim vesika kardeşimiz Matlub Ali’nin bize gönderdiği numunemisal bir mektuptur.

Gönderen: Japonya İslam Merkezi Eğitim Müdürü Matlub Ali

(37)

37

Alıcı: Japonya İslam Merkezi Başkanı Dr. Salih Mahdi Samarrai

8 Aralık 1999’da Kanda Üniversitesi’nde (Tokyo) Yabancı Diller Bölümü’nde İslam Merkezi’nin tertip ettiği Japonca bir konferans vermek üzere yola çıktım ve üniversiteye gittim.

Yaklaşık 30 kişilik bir talebe topluluğu vardı ve daha önce Kiba kardeşimle beraber Tokoshima’da yaptığım gibi mantıki bir şekilde İslam’ı anlattım (bu yer Shukuku Adası’ndadır ve Tokyo’ya 800 km uzaklıktadır, Halid Kiba’nın şehridir ve İslam’ın en güçlü olduğu yerlerden biridir.)İştirak edenler büyük bir alaka gösterdi ve bilhassa kadınların İslam’da ki durumu hakkında birçok sual tevcih ettiler. Elimizden geldiğince izaha çalıştım, insanların gözyaşlarını görüyordum. Tevhidin ve diğer temel kelimelerin manalarını izah ettim. Daha sonra bu sözü dil ile söyleyip kalb ile tasdik edenin Müslüman olacağını belirttim. Hemen tekrarlamak istediklerini söylediler ve elhamdülillah herkes kelime-i tevhidi benimle beraber 3 kez tekrarladı ve mesud bir şekilde evime geri döndüm.

10 gün sonra bir kısmı İngilizce bir kısmı Japonca olmak üzere Profesörden bana bir zarf geldi ve bu zarfta ki

(38)

38

mektuplar talebelerin hissiyatlarını gösteriyordu. Onların yazdığına göre içlerinde İslam’ı öğrenmeye karşı şiddetli bir arzuları olsa da İslam’ın böyle basit bir izahını hiç duymadıklarını ve şimdi İslam’ı tamamen kabul ettiklerini belirttiler. Bir kısmı tekrar benimle görüşmek istediklerini, bir kısmı da Japonca eserler almak için İslam merkezine gelmek istediklerini belirttiler. Bundan sonra ebeveynlerine, bilhassa annelerine daha çok muhabbet ve ihtiram göstereceklerini söylediler. Böyle genç Japonlar’ın bu alakası bende derin bir memnuniyet hâsıl etti, memnuniyetime gözyaşlarım eşlik etti. Rabbimizden hepimiz için hidayet ve rahmet taleb ediyorum.

(39)

39

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(7)

İnsanları İslam’a Davet Etmenin En Hızlı Ve Basit Yolu

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Daha önce bahsettiğimiz gibi, Nimetullah Hocaefendi insanları kelime-i tevhidi söyleterek İslam’a davet eder.Onun üslubu Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’a (‘’La ilahe illlallah deyin ki kurtulaşa eresiniz’’)3 benzer.

Arablar’ın bu ifadeyi anladığı açıktır ama Nimetullah Hocaefendi der ki: Bu ifadeler söyleyenin kulaklarını, ağzını ve kalbini ferahlandırır. Bu sözleri duyup söylediğinde Allah’ın rahmeti, huzur ve sekinesi o şahsı kaplar; ister hanım olsun ister erkek olsun onun kalbini İslam’a açar.

Bunun bir çok örneği vardır ve bunları Koreli gençler ve Ravza Hanım hakkında ki makalelerimizde gösterdik. El-

3 İbn Hanbel, Müsned, 16023, 16603, 19004, 23151, 23192; İbn Huzeyme, es-Sahîh, 159 İbn Hibbân, es-Sahîh, 2523; Hâkim, Müstedrek, 39, 4219; Ebi Şeybe, Musannef, 36565; Ebi Şeybe, Müsned, 822;

Taberânî, Mu’cemü’l-Kebîr,805, 806, 4082,8175; Beyhakî, Sünen-i Kübrâ, 358, 11096

(40)

40

Cezire’nin Youtube hesabında ki "Abdullah el-Fransi"nin hikayesini örnek vermek istiyorum.

Bir Fransız turist Cebelitarık’tan Fas’a yolculuk yapar ve Fas gümrüğünde ki memur ona:’’ ‘La ilahe illallah Muhammedu’r-Rasullullah’ de’’ der. Fransız turist kendi kendine ‘’Eğer ben bu sözü söylemezsem en az iki saat beni bekletebilir, öyleyse bir iltifat olarak ona söyleyeyim’’ der ancak bu kelimeleri söyleyince kalbi nurlanır ve Fas’ta Müslüman olur. İslam’ı öğrenmek için Suriye’ye gider, eski ve yeni çağları incelemek için Moritanya’da bir köye yerleşir. Bu köyde İslami İlimler’de kendini geliştirir ve davet için Fransa’ya geri döner.

Ben (Salih Samarrai) 5 sene önce Fransa’ya gittim ve Abdullah el-Fransi’yi sordum. Onlar bana bu isimde bir çok insanın bulunduğunu söylediler ve biraz tarif edince onu buldum, onunla konuştum ve bir çok meseleyi onunla istişare ettim. Onun El-Cezire’de gördüğümde Paris’te onu Fas kıyafetleriyle görmeme binaen onda sahabilerin hususiyetleri olduğunu tahmin etmiştim. Allah onun hizmetlerini daim etsin.

Önceleri Kelime-i Şehadeti dil ile söyletip tekrarlatan Nimetullah Hocaefendi daha sonra farklı insanlara ulaşmak

(41)

41

için Kelime-i Tevhidi bir karta 9 lisanda yazdırıp bastırdı ve bunu her gördüğüne dağıtıyordu; başka insanların da dağıtmalarını tavsiye ediyordu böylece bu onların tevhidi anlamalarını basitleştiriyordu.

Bizde İslam Merkezi olarak Nimetullah Hocaefendi’nin davet üslubunu geliştirdik. Nasıl mı?

Hanım ve erkek 100’den fazla profesörün katıldığı bir toplantıda Suriyeli kardeşimiz Ali el-Zebi akıcı Japoncası ile İslam’ı anlattı ve iki saatte sualleri cevaplamaya çalıştı.

Nimetullah Hocaefendi de orada idi.

Bizim merkezimiz ve diğer İslam Merkezleri genel olarak bu noktada dururlardı; konferans+sual-cevap+ (belki) kitabçıklar vb. Böyle bir faaliyette bir ya da iki şahıs İslam’ı kabul edebilir, diğer bir iki şahıs da daha fazla sualler tevcih ederek İslam hakkında öğrenmeye devam ederler.O an veya daha sonra Müslüman olurlar. Buna benzer şekilde Zakir Hüseyn’in yaptığı gibi vaiz binlerce hatta yüzbinlerce insanın önünde konuşur ve bir kaç şahıs Müslüman olur ancak Nimetullah Hocaefendinin üslubunda biz şu şekilde hareket ettik:

Bahsettiğimiz konferans ve sual-cevaptan sonra Ali el- Zebi onlara döndü ve onlara dili ile kelime-i şahadeti

(42)

42

söyleyip kalbi ile tasdik edenin Müslüman olacağını belirtti.Orada bulunanların hepsi buna hazır olduğunu belirtince Nimetullah Hocaefendi onlara kendisini tekrar etmelerini söyledi: La ilahe illallah Muhammedu’r- Rasulullah. Bunu bir kaç kez tekrar etti.

Nimetullah Hocaefendi onlara nasıl Müslüman isimleri vereceğini sordu.Bir kaç kişi olsa basitti ancak yüzden fazla şahıs vardı.O da onlara dönerek ‘’ Tüm erkekler Muhammed, tüm hanımlar Fatıma’’ dedi.

Herkes İslam’ı anladı ve şehadet getirdi, onlar bu durumda Müslüman olmuş olmazlar mı?

Bir çoğu bize gelerek dedi ki:’’Bu insanları nasıl eğitiyorsunuz, nasıl irşad ediyorsunuz ve doğru dini nasıl öğretiyorsunuz?’’

Bu suallere onlarca cevap bulabilirsiniz.

Resim

Tokyo banliyösünde iki saatlik bir tebliğden sonra 100’den fazla Japon profesör Ali el-Zebi ve Nimetullah Hocaefendi önünde 2003 Şubatı’nda Müslüman oluyorlar.

(43)

43

(44)

44

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(8)

Nimetullah Hocaefendi ve Hiroşima’da ki Amerikalı Şarkıcı

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Bir Japon Hanım, İslam Merkezimize bir yazı gönderdi, yazı da diyordu ki:’’Ben Japonya ile Kore’yi ayıran ve Japon Denizi’ne bakan Japonya’nın batısında ki Tottori şehrindenim. Burada Müslüman talebelere Japonca öğretmek için gönüllü oldum ve İslam’ı anlatan Japonca kitaplara ihtiyaç duydum. Bana İslam’ı anlatan Japonca eserler gönderir misiniz? ’’Merkezimizde bu konu üzerine istişare yaptık ve bu Japon hanıma İslam’ı anlatmak için Japon İbrahim Okubo, Nimetullah Hoca ve Salih Samarrai (ben)’dan oluşan bir heyeti göndermeyi karar verdik.

Nitekim Allah (celle celaluhu) elçilerini gönderip kitaplarını açıklamıştı, böylece bizde bölgede Nimetullah Hocaefendi’nin üslubu ile tebliğ yapıp oradaki insanları

(45)

45

davet etmeleri konusunda Müslüman talebeleri eğitmek için yola çıkmaya karar verdik ancak hesaplamalarımıza göre (yol, araba ve kalacak yer) bu gezi bize yaklaşık 1000 dolara mal olacaktı ki bu o zamanlar mali durumu çok iyi olmayan merkezimiz için büyük bir miktardı. Bu sebeble sadece kitap göndermeye karar verdik ancak Nimetullah Hocaefendi farklı bir yol buldu; rahmetli hanımıyla beraber Tottori’ye gitmeye karar verdi. Farklı Japon şehirlerinde çalışan Pakistanlı gönüllüler Hoca’yı bir şehirden diğerine götürdü ve Hoca sadece Tottori’yi değil beş şehri ziyaret etti, 5 cami inşa etmeyi tasarladı ve gezisini Hiroşima’da sonlandırdı.

Hiroşima Üniversitesi’nde okuyan (Çin İşgali altında ki) Doğu Türkistanlı bir talebe Hocamızı Hiroşima‘ya Atom Bombası’nın atıldığı alanda ki bir parka götürdü (yerleştirdi). Nimetullah Hocaefendi parkta oturan bir şahıs gördü, muhtemelen Batılı (Avrupalı ) idi. Bu Nimetullah Hocaefendi için eşsiz bir fırsattı. Onun yanına oturdu ve ‘’

You Speak English ?’’ dedi, adam da ‘’evet’’ diye cevapladı.

-’’Nerelisin? ’’

-‘’Amerika’’

(46)

46

-‘’Ben Türk’üm, Türkler’le Amerikalılar arkadaştır’’

(Nimetullah Hocaefendi böylece psikolojik bariyeri yıkmış ve yakınlık tesis etmişti.)

-‘’Ne iş yapıyorsunuz?’’

-‘’Müzisyenim’’

Amerikalı’nın söylediğini şarkıcı olarak anlayan Nimetullah Hocaefendi ‘’ben de bir şarkıcıyım’’ dedi.

Amerikalı ‘’Nasıl şarkı söylüyorsunuz ?’’ deyince Hoca yüksek sesle ve ahenkli bir şekilde ‘’Le ilahe illallah, Muhammedu’r-Rasulullah’’ dedi.

Amerikalı gırtlağına işaret ederek ‘’Çok güzel, çok güzel’’ dedi. Amerikalı da güzel sesiyle hocaya eşlik edince Hoca ‘’Artık sen Müslüman oldun, sana bir hediye vereyim.

İsmin ’Muhammed’ olsun ‘’ dedi ve üzerinde farklı dillerde kelime-i tevhid ve İslam Merkezi’nin adresi yazan kartını bu şahsa verdi. Amerikalı mutlu bir şekilde ‘’Bir gün Tokyo’ya gideceğim, vaktim olursa bana İslam’ı anlatmanız için merkezinize geleceğim. Eğer vaktim olmazsa Amerika’da ki Müslüman arkadaşlarıma soracağım’’ dedi ve ayrıldılar.

İslam daveti çok basittir ve her şahıs bunu yapabilir.

Buhari’de nakledilen rivayete göre Peygamber Efendimiz

(47)

47

(sallallahu aleyhi ve sellem) ‘’ Benden bir ayet dahi olsa tebliğ edin ‘’ demiştir.

Nimetullah Hocaefendi der ki ‘’Her Müslüman İslam Daveti yapsa iki sene içinde tüm dünya Müslüman olur.’’

Anti-Parantez Bir Not

Tottori dalgaların sahilini kumlarla doldurduğu tek Japon kentidir. O Japonya’nın çölüdür ve Japonlar da bu araziye (bir çeşit turşu yaptıkları) soğan ekerler ve bu kent Japonya’nın soğan ihtiyacının %80’ini karşılar. Soğan çöle ekilir ve fıskiyelerle sulanır ve beslenir; yağan yağmur da bitkiyi sular. Bu araziyi birkaç defa ziyaret ettim.

Bizde böyle çöllere sahibiz ancak İslam Dünyası yeryüzünün en verimli alanlarına sahiptir. Alanımızın genişliğine ve Endonezya’dan Fas’a iklimimizin çeşitliliğine bakarsak kendi yiyeceğimizi ithal etmekten ziyade dünyaya yetecek yiyecek sağlayabiliriz. Kazakistan yaklaşık 3 milyon kilometrekare alana ve 700 nehre sahiptir; Tacikistan’da 900’den fazla nehir vardır ve Endonezya her mevsim yağış alır. Nerede bunları değerlendirecek yatırımcılar?

(48)

48

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(9)

5 Dakikada Davetçi olan Yahudi Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai

Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Nimetullah Hocaefendi davet konusunda hiçbir fırsatı kaçırmaz ve sabahtan akşama kadar her fırsatta hizmete dahil olur; telefonları cevaplar (Arapça, Urduca, İngilizce ve hatta Japonca), ziyaretçileri karşılar ve onlara İslam hakkında malumat verir. İslam Merkezi’nde işini bitirdikten sonra geceleri de camileri ve toplu alanları gezer.

Bir gün şehir merkezine trenle 20-30 dakika olan bir istasyonda ki (Ikebukuro) mescidi ziyarete gitti. Trenden inerken kaldırımda gördüğü birisine ‘’You speak English (İngilizce biliyor musun?)’’ diye sordu.

-‘’Evet’’

-‘’Nerelisin?’’

(49)

49

-‘’İsrail’’

-‘’Ben Tür k’üm, İsrail ve Tür kiye arkadaştır’’.

-‘’Ben Yahudi’yim’’ (Nimetullah Hocaefendi diyor ki

‘beni kızdırmak isteyen bir üslupla söyledi’) -‘’Tüm insanlar kar deştir’’

Böylece Nimetullah Hocaefendi o şahısla arasında ki duvarları aşındırmıştı. İsrailli genç sakinleşti ve Nimetullah Hocaefendi konuşmaya devam etti:’’ say one word all problems finished, La ilaha illa Allah Muhammad Rasool Allah (Şunu söylersen tüm sorunların biter :La ilahe illallah , Muhammedu’r-Rasulullah)

Genç adam dinledi ve 3 kez tekrar etti. Daha sonra Nimetullah Hocaefendi:’’Sana bir hediye vereyim.İsmin Ahmed olsun’’ dedi. Genç adam rahattı ve Nimetullah Hocaefendi ona meşhur kartını verdi.

Kanaatleri ve tecrübeleri göstermiştir ki Tevhid Kelimeleri bir nurdur, insana huzur ve merhamet verir; kim onu duyar ve söylerse Müslüman olur, ne dediğini anlamasa bile.

(50)

50

Kendi yaklaşımı hakkında şunları söyler: ‘’Bir isiyle tanışırız ve İslam’a davet ederiz, bizimle gelir ve namaz kılar; böylece önyargısını yıkar, Allah ta ona İslam’ı anlatacak bir isini nasip eder (edebilir ).’’

Onu (genci) orada bırakan hoca merdivenlerden inmekte idi ki son basamakta farklı dillerde kendini çağıran birisini duydu, İngilizce ‘Please (lütfen)’ Japonca ‘Sumi Masen’ kelimeleriyle.

Sesin nereden geldiğini anlamak için döndü. Japonlar sesli bağırmazlardı, kimdi bu çağıran? Bu Yahudi Ahmed’di, istasyonda beklediği Japon kızın kolundan tutmuş ve Hoca’nın yanına gelmişti. Nimetullah Hocaefendi’ye ulaşınca ‘’lütfen bana öğrettiğini ona da öğret’’ dedi. Nimetullah Hocaefendi Japonlar için Müslüman olmanın çok basit olduğunu söyler ki bu kızda kelime-i tevhidi getirir ve Müslüman olup Müslüman ismi alır.Gördünüz mü Yahudi Ahmed 5 dakikada nasıl bir davetçiye dönüştü?

Nimetullah Hocaefendi onları orada bıraktı ve Pakistanlılar, Arablar ve Türkler’le buluşmak için Ikebukuro Mescidi’ne gitti. Orada akşam yemeğini yer, ziyaretçileri karşılar ve uyurdu. Onları teheccüte kaldırır ve Sabah

(51)

51

Namazını kıldırır, cemaatle Duha namazını kılar ve dünyanın çeşitli yerlerinde vefat etmiş Müslümanlar için (gıyabi) namaz kılardı. Bazen de cemaatle Hacet Namazı kılardı. Kahvaltıdan sonra işleri için İslam Merkezi’ne giderdi.

(52)

52

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(10)

Nimetullah Hocaefendi Çinli Tüccarları ‘La İlahe İllallah Muhammedu’r-rasulullah (Allahtan Başka İlah Yoktur Muhammed (Sav)

Onun Elçisidir)'a Çağırdıktan Sonra Onlar Ne Yaptı?

Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Bir gün Nimetullah Hocaefendi ile Cidde’nin (Arabistan) Tahliya Caddesinde "Fakihat Lebanon" denilen bir restaurantta yemek yiyordum ve yanımızda iki Çinli olduğundan Nimetullah Hocaefendi’ye onlarla konuşmayı teklif ettim.

Nimetullah Hocaefendi her dilden bir kaç kelime ya da sadece tek bir kelime olmak üzere neredeyse dünyanın tüm dillerini konuşur. Kore dilinden sadece bir kelime olan

"kimchi"( turşu) yi bilmesine rağmen birçok kez insanları İslam'a çağırmak için Kore’ye gitti. Eliyle ağzını göstererek

(53)

53

Koreliler’in karşısında "Kimchi… kimchi" diye o kelimeyi telaffuz ettiğinde Koreliler gülüyor ve mutlu oluyordu, İşte bu sözle onların kalbini açıyor ve her kelamı kabul etmeye hazır hale getiriyordu. Burada Nimetullah Hocaefendi ona ‘’

eğer ‘ La İlahe İllallah Muhammedu’r-Rasulullah (Allah’tan başka ilah yoktur . Muhammed (sav) onun elçisidir) dersen tüm sorunlar biter’’ diyordu. İşte hocaefendinin yaptığı da buydu.

İki Çinli’ye geri dönersek Nimetullah Hocaefendi Çince’den "Shi, Shi, Nihaw (merhabalar, teşekkür ler )’’

olarak iki kelime biliyordu. İki adama döndü ve :"Nihow, shi shi" dedi. Adamlardan biri Arapça biliyormuş ve Mekke’de ki Ümmü’l-Kura Üniversitesi’nden mezunmuş. Böylece karşılıklı konuşma kolaylaştı. Hocaefendi, Çinli Müslüman’a; "Arkadaşına, her kim söylerse tüm sorunlarının yok olacağı iki kelimenin olduğunu söyle" dedi.

Diğer Çinli kabul etti ve Kelime-i Tevhid’i üç kez tekrar etti Nimetullah Hocaefendi :’’ Şimdi sen bir Müslümansın ve bende sana İslami bir isim olan ‘Ahmed’i hediye ediyorum.’’

deyince adamın cevabı hayret vericiydi. Çinli ’’ Hey suçlu Araplar!! Sizinle 20 yıldır iş yapıyor um da neden sizden biri bana bunu öğretmedi ve bende bir yitik olarak yaşadım?’’ .

(54)

54

Bu hikâyeyi Araplar’a anlattığımda Nimetullah Hocaefendi bana dedi ki: ’’ Onun sözlerini Araplar’a aktarma.’’. Ben de dedim ki:’’Bende bir Arab’ım ve onun dediğini onlara söylemekte bir beis görmüyorum’’.

İnanıyorum ki, insanları İslam’a çağırmaya öncü olmak sorunlarımızın çözümüdür. Sonrasında iyi örnek olma ve öğretici kitapları sağlama gelir.

(55)

55

Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi

(11)

Nimetullah Hocaefendi 'nın Üslubunu Kullanma Müellif: Prof. Dr. Salih Mahdi Samarrai

Japonya İslam Merkezi Başkanı salihsamarrai3232@gmail.com

Bütün İslam Ümmeti şuna inanır ki İslami davet için önce güzel bir temsil gerekir sonra da gerekli olan kitapları vermek ancak bu yöntem oldukça yavaştır ve verimi düşüktür. Ben inanıyorum ki tebliğde verimli yöntem insiyatifi ele almaktır ki bu yol Kutlu Nebi (aleyhisselam)'nin ve O'nun Sahabilerinin yoludur; benim Nimetullah Hocaefendi'den öğrendiğim yöntem de budur.

Daha önce birçok Siyer-i Nebi'ye dair eser okusam da Nimetullah Hocaefendi ile tanışana kadar bu yöntemi bilmiyordum.

Bu yöntemi ''Büyük Davetçi Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi'' isimli bir makale dizisinde izah etmeye çalışıyorum. Bugün size bu öncü şahsiyetten öğrendiğim bir örneği göstereceğim.

(56)

56

2013'ün son dönemlerinde Avrupa seyahatindeydim, yanımda kızım Amina ve en küçük kardeşim Amir vardı.

Londra’ya gitmek için Milan'ın havalimanlarından birinde uçak bekliyorduk. Kardeşim İstanbul'a gitmek için ayrıldığında kızım ile başbaşa kaldık. Bekleme alanı küçüktü ve yanımızda İngİliz Prensesine benzer tavırlara sahip hoş elbiseli güzel bir Avrupalı kız vardı. Kızıma dedim ki:''Onunla konuşacağım''. O da bana ''Hayır'' dedi.

Ben de : ''Bu benim işim'' dedim. Bizden ayrı olarak solumuzda ki bir sandalyede oturuyordu. Ona ''İngiliz misiniz ?'' dedim, bana ''Hollandalıyım'' dedi.''Güzel çehrenizle bir İngiliz Prensesi gibisiniz '' dedim. Arab bir kız ya da belki bir Türk böyle bir tavıra kızabilirse de Avrupalı bir kıza ve hatta Japon bir kıza böyle iltifat etseniz memnun olur.

Yanımda Nimetullah Hocaefendi'nın kartı vardı. Bir tarafında Hocaefendi’nin resmi, e-posta adresi ve Japonya'da ki adresi var iken diğer tarafta farklı dillerde Kelime-i Tevhid vardı.

Ona bir tane verdikten sonra bu Türk Hoca'nın ''Her kim bu sözleri söylerse kalbi nurlanır ve sorunları hallolur'' dediğini söyledim. Bu kız kartı okumaya ve manasını derin derin düşünmeye başladı. Tepkisi ne olacaktı? Bana dedi ki:

''Evleneceğim kişi Faslıdır .'' Bana kartını verip

Referanslar

Benzer Belgeler

İnkılabın Felsefesi adlı eserinde Türk İnkılabı’nın amacını millî varlığı boğan Osmanlılığı atarak, Türklüğü bulmak olarak açıklayan Halil Nimetullah Öztürk,

Bunun üzerine Peygamber ----sallallahu aleyhi ve sellem sallallahu aleyhi ve sellem sallallahu aleyhi ve sellem---- azı dişleri görülünceye kadar sallallahu aleyhi ve sellem

Uydu veya anten kanalıyla yayın yapan televizyon kanallarının müdürlerine, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hayatı hakkında özel programlar hazırlamalarını

“Pedo-transfer Relationships of Some Physical and Chemical Properties of the Harran Plain Vertisols”, International Soil Meeting, (ISM) on Soils Sustaining Life on Earth,

Allah Teâlâ, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salâtta bulunmayı bize emretmiş ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bizi buna teşvik

Gerek Kur’an-ı Kerîm’in resmetmiş olduğu Hazreti Muhammed (aleyhi elfü elfi salâtin ve selam) tablosu, gerekse O Fahr-i Kainat Efendimiz’in mübarek beyanları olan

özellikle de Hazreti Adem, Hazreti İdris, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti İbrahim, Hazreti Lût, Zebîhullah Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti

İki Cihan Güneşi Efendimiz her türlü yokluk, çile ve ıstıraplara göğüs geren fedakâr dadısı Ümmü Eymen (r.anhâ)’yı yalnız bırakmak istemedi.. Birgün