• Sonuç bulunamadı

Birbirinden çok farklı iki yapı, hedefe ulaşmak için uygulanacak yöntem konusunda buluşuyorlar.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Birbirinden çok farklı iki yapı, hedefe ulaşmak için uygulanacak yöntem konusunda buluşuyorlar."

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ne ilgisi var, diye düşünebilirsiniz. Kamboçya’daki Pol Pot yönetimi, kendi anlayışı uyarınca komünist bir toplum kurmak istiyordu. İslam Devleti (İD ya da IŞİD) ise Şeriat’ın Anayasa olduğu bir İslam devleti kurmak istiyor. Amaçları ve mevcut teorileri yönünden bakarsanız ikisi arasında ilişki bulunmuyor. İkisini kesen ortak çizgi var mıdır diye sorarsanız, bulabilirsiniz. Pol Pot ve İD, sorun olarak gördükleri herkesi öldürerek sorunu çözeceklerini düşünen bir anlayışa sahiptir.

Pol Pot yönetimi bu amaçla çok sayıda kişiyi kentlerden kırlara köylüleştirmek (kendi

anlayışlarınca proleterleştirmek) için sürdü ve solda bile olsa kendisinden farklı gördüğü hemen herkesi öldürdü.

İD ise başka bir anlayışa sahip ama aynısını yapıyor: islamdan olmayan herkesi ve bunun yanı sıra İslam anlayışı kendisine uymayan Müslümanları ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Birbirinden çok farklı iki yapı, hedefe ulaşmak için uygulanacak yöntem konusunda buluşuyorlar.

Bunu neden anlattım? Birbirinden çok farklı gibi görünen süreçler arasında önemli ortak noktalar bulunabilir. Birbirlerinden apayrı olmaları birbirlerini kesen özelliklere sahip olmalarını

engellemez.

Sorun olan insanları öldürerek sorunu ortadan kaldırmak anlayışı bugüne kadar sonuç vermedi.

Birbirinden çok farklı yapılar aynı tarihsel dönemde faaliyet gösteriyorsa kaçınılmaz olarak benzerlik taşırlar.

Yine iki uç örneği, PKK ya da KCK ile İD’yi ele alalım…

İki yapının amaçları ve yapıları birbirine benzemediği gibi, bunlar aynı zamanda birbirleriyle savaşan iki örgüt durumundadır.

(2)

Her iki örgüt de küresel özellik gösteriyor ya da sadece savaştıkları alanda değil dünyanın her yanında taraftarları bulunuyor ve bunlardan bazıları bulundukları ülkelerden gelerek örgüte katılıyorlar.

Haberleşme (cep telefonu, internet) ve seyahat imkanlarının gelişmesi, belirli bir bölgedeki haklı veya haksız bulacağınız eylemleriyle isim yapan bir örgütün kısa sürede küreselleşmesini getiriyor. Bir bölgede ne olduğu kısa sürede her tarafta duyulabiliyor, ek olarak Facebook iyi bir propaganda aracı olarak kullanılabiliyor. Bu propagandadan etkilenen insanları bulacak yerel örgütlenmeler de kaçınılmaz olarak bulunmak zorundadır.

Genelleme yapılarak şöyle de söylenebilir: büyük bir dış göç yaşamış ülkelerde şu veya bu amaç taşıyan örgütlenmeler başarılı olmak istiyorlarsa küresel olmak zorundadırlar. Esas olarak ulusal sınırlar içinde kalan bir örgütlenme sınırlı bir gelişmeye mahkumdur.

Parçalar arasındaki ilişki nasıl olur konusu, örgüte ve dönemine göre değişir. Önemli olan böyle bir yapıya sahip olunmasıdır.

İD’nin çok sayıda ülkede örgütlü olmasını ve buradan giden militanların Suriye ve Irak’ta örgüte katılmasını “bazı devletlerin terörü desteklemesi” ile açıklamak, ancak bir oranda doğrudur.

Bir dönem terörist olarak kabul edilen İrlanda Kurtuluş Ordusu’nun en büyük destekçisi, 20.

yüzyıl başlarında ABD’ye göç etmiş İrlandalılardı. İngiliz ve ABD yönetimlerinin arasının iyi olduğu bilinen bir gerçek olduğuna göre, bu nasıl oluyordu? İngiliz hükümetleri defalarca ABD yönetimlerinden ülkelerindeki ABD vatandaşı İrlanda kökenlilerin İRA’yı özellikle büyük para yardımıyla desteklemesinin önüne geçmesini istedi, ama sonuç alınamadı.

Bunu engellemeniz çok zor…

(3)

göz yumdular. Ne ki, bu konunun sadece bir yönüdür. Göz yummasalar ancak belirli oranda engel olabilirlerdi. Herkesi bilmiyorsunuz, bu birincisi; ikincisi ise, cihatçıların önemli bölümü Charlie Hebdo saldırısını yapanlar gibi, o ülkede doğmuşlar, eğitim görmüşler ve o ülkenin vatandaşı durumundalar.

Fransa’dan 400-700 kişinin cihatçı örgütlere katılmak amacıyla Ortadoğu ülkelerine gittiği tahmin ediliyor. Bunların en az yarısı bilinmiyordur. Kişi Fransız kimliğiyle Türkiye’ye tatil görünümü altında gidebilir ve oradan da Suriye ya da Irak’a geçebilir.

Bunun için Fransa’da ve Türkiye’de küçük de olsa ilgili amaca hizmet eden bir yapının varlığı da gerekiyor.

Asıl soru şudur: ailesi birkaç kuşaktır bir ülkede bulunan, o ülkenin dili anadili olan, orada eğitim görmüş insanları cihat örgütlerine katılmaya iten nedir?

Bu soruya cevap vermeden polisiye tedbirlerle katılımı engelleyemezsiniz.

Kendini dışlanmış hissetmek var, toplumda tutunamamak var, cihatçıların kapitalizme

muhalefette marksizmin yerini doldurmaya çalışması var, karmaşık bir dünyada sorunlara basit çözümler üreten bir teori ve tabii güzel bir gelecek (cennet) vaadi var…

Cihatçı örgütlerin etkinliğine bu çerçevede bakmak gerekir. Bu örgütler önemli bazı ihtiyaçlara cevap veriyorlar. Bu örgütleri emperyalizmin maşaları olarak görmek, konuyu anlamamak demektir. Bir dönem yakın ilişkileri olmuştur ama buradan hareketle onları maşa olarak görmek doğru değildir.

Meseleye böyle bakarsanız, Lenin’i de Alman emperyalizminin ajanı olarak görmek gerekirdi.

Lenin, 1917 Şubat devriminin ardından, sürgünde bulunduğu İsviçre’den Çarlık Rusyası’na bu ülkeyle savaş halinde olan zamanın Almanya yönetiminden izin alarak ve onun tahsis ettiği bir vagonla gitmedi mi?

(4)

İsrail, Filistin Hamas’ının güçlenmesini, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün gücünü zayıflatmak için destekledi. Aynı Hamas yıllardan beri İsrail ile savaş halindedir. Bir dönem iki tarafın da işine gelen iyi ilişkinin olması, daha sonra savaşmayı engellemiyor.

Eskiden varolan ilişkiye bakarak bugün için karar verecekseniz, Rusya Federasyonu ile Doğu ve Orta Avrupa ülkelerindeki milliyetçi akımlara bakınız. Hepsinin altını biraz kazıyın, otuz yıl

öncesi komünist partilerinin üyeleri çıkar. Buradan hareketle komünist partileri gerçekte ırkçı ve milliyetçi partilerdi, sonucuna varılamaz.

Deniliyor ki, ABD’nin Irak’ı işgal etmesi İD’nin varlığında önemli bir nedendir.

Doğru, bu işgal önemli bir çıkış noktasıdır, ama buradan ID gibi bir örgütün ortaya çıkmasına giden uzun bir yol vardır.

Aynı anlayışı El Kaide için de belirtebiliriz.

SSCB, 1979’da Afganistan’a girmeseydi, o güne kadar küçük bir grup olan Mücahitler, onun ardından gelen Taliban ve daha sonra El Kaide güçlenmezdi, belki ortaya bile çıkmazdı. Bu örgütler SSCB’ye karşı savaşta Pakistan ve ABD’nin yardımıyla güçlendiler ve ardından onlara karşı döndüler.

Yukarda önemli bir örgütün ortaya çıkması için gerekli olan uzun yoldan söz ettim. Çıkış noktası kendi başına uzun yolun geçilebilmesini gerektirmez.

Ortadoğu ülkeleri başka işgaller de gördü ama İD benzeri bir örgüt ortaya çıkmadı. Bu örgütün ortaya çıkışını dönemin tarihsel özellikleriyle ve örgütlenme becerisiyle birlikte düşünmek gerekir.

(5)

Nazi Almanyasının güçlenmesi, NSDAP’nin iktidara gelmesi (Almanya Ulusal Sosyalist İşçi Partisi) nasıl açıklanabilir?

Zamanın İngiliz ve Fransız hükümetleri, Nazilerin SSCB’ye saldıracakları umuduyla

güçlenmelerine göz yumdular. Ünlü Münih Antlaşmasıyla Nazileri doğuya yönlendirdiler. Bunlar doğru, ama buradan hareketle NSDAP, İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin işidir, denilemez. Bu örgüte sağladıkları desteği, politik manevra çerçevesinde görmek gerekir. Güçlü rakibi

kendinden uzaklaştırarak başka bir rakibe (SSCB) karşı yöneltmek…

Bu konunun dış boyutudur. Naziler içerde Alman halkının desteğini sadece terörle sağlamadılar.

Zamanın SBKP’den sonra en güçlü partisi olan Almanya Komünist Partisini hem sokakta hem de sandıkta sadece terörle yenmediler.

Almanların geç kalmış bir ulus olarak otoriter rejime yatkın oldukları saptanır. Bunda gerçek payı bulunmakla birlikte, otoriter rejimle Nazizm arasında gidilmesi gereken uzun bir yol vardır.

Alman düşün ve sanat yaşamında nazizme uygun yanlar vardır. Heidegger, Nietzsche, Wagner isimleri hemen sayılabilir.

Olabilir, ama buradan zorunlu olarak Nazizm çıkmaz…

Bunun için NSDAP’nin yükselmesini sağlayacak ve halkın dikkatini ona çekecek farklı bir ortam gereklidir. Bu ortamı Versay Antlaşması sağlar. Ağır koşullar taşıyan bu antlaşma Alman halkını ciddi olarak yaralar.

Bu da yetmez. Versay’ın ve ekonomik krizin yükselttiği bir başka önemli güç daha vardı:

komünistler.

(6)

Protestanlıkta ve Alman düşün yaşamında Nazilerin yükselmesini sağlayacak faktörleri bulmak ve birleştirmek, Versay Antlaşması ve ekonomik kriz ortamından uygun şekilde yararlanmak ve bunları örgütlenme becerisiyle birleştirmek… NSDAP’nin ve özellikle Gobbels’in yaptığı da budur, aksi durumda komünistler kazanırdı.

Buradan İD örneğine geçecek olursak…

İD oldukça zengin, büyük ekonomik kaynaklara sahip ve bunları da özellikle petrolden elde ediyor. Rafinerileri işgal ediyor ve petrol satıyor.

Soru: bu örgüt kendi adıyla petrol satamayacağına göre, petrolü nasıl piyasaya sürüyor?

Türkiye ve Suriye kanalıyla…

Petrol satışından İD’nin yanı sıra Türkiye ve Suriye yönetimleri de kazanç sağlıyor.

Ekonomik durumu iyi olan İD de böylece militanlarına iyi bir gelir sağlayabiliyor.

Örgütün bünyesinde profesyonel cihatçıların yanı sıra paralı askerlerin de bulunması boşuna değil… Yugoslavya iç savaşında da çok sayıda paralı asker yer almamış mıydı? Fransa’nın Yabancılar Lejyonu sağladığı ekonomik ve sosyal imkanlarla insanları kendine çekmiyor mu?

Clausewitz adlı askeri tarih dergisinin son özel sayısı yabancılar lejyonuna ayrılmış ve lejyonun amaçlarından birisi konusunda yapılan saptama dikkate değer. Şöyle deniliyor: Fransa tarihi boyunca liberal bir sığınmacılar politikası izlemiştir. Bu ülkeden politik sığınma hakkı alan ve ekonomik sıkıntı içinde bulunan yabancılar için lejyon önemli bir çıkış yolu oluşturur. İyi bir ücret, beş yıl sonra Fransız vatandaşlığı ve geniş sosyal haklar; lejyon politik mülteci potansiyelinin, ekonomik durumu kötü olanların bir bölümünü gerçekten de emebiliyordu.

(7)

Bu yöntemle, “islamcı terör örgütleri”nin yöntemleri büyük oranda birbirine benzer. Filistin’de canlı bombaların ailesine para yardımı yapılır. Canlı bomba olmak aileyi yoksulluktan kurtarmak için bir yoldur.

İsrail de misilleme olarak canlı bombanın ailesinin evini yıkar, paranın hayrını görmesinler diye…

Birbiriyle savaşanlar arasındaki önemli benzerlikler konusunda daha fazla örnek verilebilir.

Önemli olan, işleyiş mekanizmalarını anlamak ve “emperyalizmin uşağıdır” gibi kolay genellemelerden uzak durmaktır.

Buraya kadar anlatılanların tümü tarihsel-sosyolojik bir analizdir, politika değildir. Ne ki, bunlar bilinmeden ancak harcı alem türünden politika üretilebilir.

Gelecek yazıda bu konu üzerinde durmaya çalışacağım…

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir do˘ gru ve dı¸sında bir nokta verildi˘ ginde bu noktadan ge¸ cen ve bu do˘ gruyu kesmeyen tek bir do˘ gru

Yavaş Şehir hareketi, küçük kentlerin geleneksel yapılarını, sıkı kuralları dikkatle uygulayarak korumaları gerektiğini savunuyor: Arabalar şehir

Radyonun icadı da, hiç süphesiz, diğer icatlar gibi, bir dizi teknik olanağın ortaya çıkması ve kullanılmasıyla mümkün oldu. Kitlesel bir nitelik kazanması

 Bir oyuncu değişikliğinden sonra servis, yeni giren oyuncuya atılmalıdır..  Devamlı aynı tip atılan servisler, rakip oyuncuların bu servislere alışmalarını ve

Anket sorularımızın cevaplarını değerlendirmeden önce Sakarya ilinin yapısını değerlendirmek daha yerinde olur. Sakarya ili kozmopolitlik unsurları içinde

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Evrenin paletindeki en nadide renkler ile süslenmiş kelebekler, aslında doğanın dansı olarak algılanabilecek küçücük kanat çırpışlarıyla yarattıkları görsel

Örnekteki gibi