• Sonuç bulunamadı

VERGİ İNCELEME ELEMANLARI ALACAK FAİZİ ELDE EDEN MÜKELLEFLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU RAPORU DÜZENLEMEK ZORUNDADIR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "VERGİ İNCELEME ELEMANLARI ALACAK FAİZİ ELDE EDEN MÜKELLEFLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU RAPORU DÜZENLEMEK ZORUNDADIR"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VERGİ İNCELEME ELEMANLARI ALACAK FAİZİ ELDE EDEN MÜKELLEFLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

RAPORU DÜZENLEMEK ZORUNDADIR

Uğur U Ğ U R LU e)

1 - GİRİŞ

Bilindiği üzere ödünç para verme karşılığında elde edilen faizler, elde ediliş biçimine göre ya alacak faizi kapsamında menkul sermaye iradı olarak vergilendirilmekte ya da ticari kazanç kapsamında ticari kazanç hükümlerine göre ver­

gilendirilmektedir.

5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu' 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girmeden, yü­

rürlükte bulunan 90 Sayılı Ödünç Para Verme İş- leri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye 2

göre yasal mercilerden izin almadan sürekli ola­

rak ödünç para verme karşılığında faiz geliri elde edenler 'tefeci' olarak kabul edilip hürriyeti bağ­

layıcı ceza ile cezalandırılması öngörülmüş iken, arızi olarak ödünç para verme karşılığında faiz geliri elde edenlerin cezalandırılmasına yönelik bir düzenleme yok idi. * 2

Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 'tefe­

cilik' başlıklı 241 inci maddesinde, " Kazanç elde etmek am acıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne ka­

dar adli para cezası ile cezalandırılır." şeklinde bir hükmün yer alması, arızi olarak ödünç para verme karşılığında faiz geliri elde edenlerin de hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmaları gündeme getirmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un 241 inci maddesinde böyle bir hükmün yer alması, vergi inceleme elemanlarını görevlerini yaptıkları sıra­

da ödünç para verme işini meslek haline getir­

meden faiz geliri elde eden kişiler için Suç Duyu­

rusu Raporu düzenleyip düzenlememe konusun­

da tereddütte bırakmıştır.

Konunun tarafımızdan gündeme getirilmesi üzerine Gelir İdaresi Başkanlığı; vergi inceleme elemanları tarafından yapılacak incelemelerde ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden mükellefler hakkında suç du-

Vergi Denetmeni

' 12.10.2004 Tarih Ve 25611 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır.

2 06.10.1983 Tarih Ve 18183 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanmıştır.

(2)

yurusu raporu düzenlenip düzenlenmeyeceği ko­

nusunda Adalet Bakanlığından görüş istemiştir.3 Biz de bu yazımızda konu hakkındaki kişisel görüşlerimizi ve Adalet Bakanlığının konu hak- kındaki görüşünü açıklayacağız.

2- ÖDÜNÇ PARA VERME FAALİYETİNİN 'SÜREKLİ' ve 'ARIZİ' OLARAK YAPILMASI SONUCU ORTAYA ÇIKAN KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ ve BU FAALİYETİNİN SUÇ OLUP OLMADIĞI KONUSUNDA KİŞİSEL GÖRÜŞÜMÜZ

Ödünç para verme faaliyetinin 'sürekli' ve 'arızi' olarak yapılması sonucu ortaya çıkan ka­

zancın vergilendirilmesi konusunda 104 seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde yapılan 4

açıklamalar ile konu net bir biçimde açıklığa ka­

vuşturulmuştur.

Söz konusu tebliğe göre, ödünç para verme faaliyeti sonucunda elde edilen faiz kazancının hangi gelir unsuru içine girdiğinin tayininde, borç para verme işinin mutad meslek halinde ya­

pılıp yapılmadığına bakılmak gerekmektedir.

Eğer ödünç para verme işi mutad meslek haline getirilmişse, bu faaliyet ikrazatçılık sayılacak ve elde edilen gelir, ticarî kazanç olarak vergiye ta­

bi tutulacaktır. Ancak borç para vermeyi itiyat haline getirmemiş olanların arızi olarak veya te­

sadüfen ve ticari bir faaliyete bağlı olmayarak ik­

raz ettikleri paralar karşılığında elde ettikleri faiz­ * 5

lerin menkul sermaye iradı olarak vergilendiril­

mesi gerekmektedir.

Ödünç para verme faaliyetinin 'sürekli' ve 'arızi' olarak yapılması faaliyetinin suç oluşturup oluşturmadığını anlayabilmek için konuyu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu öncesi ve sonrası diye iki bölümde incelemek gerekecektir.

Ancak, daha önce şunu da belirtmekte yarar görüyoruz. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun "Ka­

mu görevlisinin suçu bildirmemesi" başlıklı 279'uncu maddesinde "Kam u adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili ma­

kamlara bildirim de bulunm ayı ihm al eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırı­

lır." hükmü gereği vergi inceleme elemanları yaptıkları incelemelerde Türk Ceza Kanunu kap­

samında suç oluşturan bir fiili öğrenmeleri duru­

munda düzenleyecekleri Suç Duyurusu Raporla­

rı ile durumu Cumhuriyet Başsavcılıklarına bil­

dirmek zorundadırlar.

2.1- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Öncesi

Yasal mercilerden izin almadan sürekli olarak yapılan ödünç verme faaliyeti olan 'tefecilik' fa­

aliyeti 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu önce­

si yürürlükte bulunan, "90 Sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Karar­

name (KHK)" ile düzenlenmiştir.

Adalet Bakanlığı Konu Hakkındaki Görüşlerini Açıklamadan Önce Konu ile ilgili Düşüncelerimizin Ve Tereddütleri­

mizin Yer Aldığı Makale Olan "Alacak Faizi Elde Eden 2 ile 5 Yıl Hapis Yatabilir" Yaklaşım Dergisinin 1 Mayıs 2008 Tarihli 185. Sayısında Yayınlanmıştır. Adalet Bakanlığının Konu Hakkındaki Görüşlerini Üzerine Makale Yeniden Ele Alınmıştır.

08.07.1972 Tarihli Resmi Gazetede Yayınlanmıştır.

5 Ödünç para verme işini sürekli olarak yapılmakta ise, yapılan faaliyet yasal mercilerden izin alınarak yapılması du­

rumunda 'ikrazatçılık', izin alınmadan yapılması halinde 'tefecilik' sayılmaktadır ve her ikiside ticari kazanç hükümle­

ri doğrultusunda vergilendirilmektedir.

(3)

Ödünç para verme işlemleri, yetkili makam­

lardan faaliyet izni almak suretiyle yasal zemin­

de yapılması durumunda 'ikrazatçılık', faaliyet izni almaksızın yasal olmayan yollardan yapıl­

ması halinde ise 'tefecilik' olarak adlandırılmak­

tadır.

Nitekim 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararna­

menin 3' üncü maddesine göre ikrazatçı; " de­

vam lı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipo­

tek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişileri kapsar" şeklinde tanımlanmıştır. Yine ay­

nı kanun hükmünde kararnamenin 5' inci mad­

desinde "İkrazatçılıkla uğraşacak gerçek kişiler bir beyanname ile Müsteşarlıktan faaliyet izni al­

mak zorundadırlar. "hükmü yer almaktadır.

Anlaşılacağı üzere, 90 sayılı Kanun Hükmün­

de Kararnameye göre Hazine Müsteşarlığından izin alarak devamlı ve mutad meslek halinde, fa­

iz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı, ödünç para verme işleriyle uğraşan kişi­

ler 'ikrazatcı' olarak kabul edilmektedir.

Diğer taraftan 90 sayılı Kanun Hükmünde Ka­

rarnamenin 9'uncu maddesinde "B u Kanun Hük­

münde Kararname uyarınca ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlem lerinin yapıl­

ması veya bu işlerin meslek ittihaz edilm esi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ik- razatçılık izni iptal edildiği halde, ödünç para ver­

me işlerine devam edilmesi, tefecilik sayılır. Tefe­

cilik yaptığı mahkemece sabit görülenlerin işyerle­

ri, Valiliklerce kapatılıT' hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanun Hükmünde Kararname'nin 15' inci maddesinde ise, tefecilerin 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla birlikte 50.000 liradan az

olmamak üzere sağlanan menfaatin 5 katı ağır para cezasıyla cezalandırılması, bu suçların tek­

rarı halinde cezaların 3 katına çıkarılmasına iliş­

kin hükümlere yer verilmiştir.

Anlaşılacağı üzere ödünç para verme işlemle­

rini yetkili makamlardan izin almadan sürekli olarak yapanlar 'tefeci' olarak adlandırılmakta ve 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre hapis ve para cezası ile cezalandırılmaları gerek­

mektedir. Ancak söz konusu kanun hükmünde kararnamede veya başka bir kanunda ödünç pa­

ra verme işlemi sürekli olarak yapmadan, arızi olarak yapıp faiz geliri (alacak faizi) elde eden ki­

şilerin cezalandırılmalarına yönelik bir düzenle­

me bulunmamaktaydı.

Bu nedenle inceleme elemanları tarafından yapılacak incelemelerde 01.06.2005 tarihi önce­

sinde yasal mercilerden izin alınmadan sürekli olarak ödünç para vererek faiz geliri elde edenle­

rin, elde ettikleri faiz gelirleri 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 37 ve müteakip maddelerinde yer alan ticari kazanç hükümleri kapsamında vergilendirilecek ve aynı zamanda yapılan faali­

yetin 'tefecilik' kapsamında suç olması nedeniy­

le cezai işlem yapılmak üzere Cumhuriyet Savcı­

lıklarına Suç Duyurusu Raporları düzenlenerek durum bildirilecektir.

2.2- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Sonrası

5237 Sayılı yeni Türk Ceza Kanunun yürürlü­

ğe girmesi ile "90 Sayılı Ödünç Para Verme İşle­

ri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" de yer alan ceza hükümleri mülga olmuştur. Zira yeni Türk Ceza Kanunu, tefecilik faaliyetlerini kendi içinde yeniden düzenlemiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun "Tefecilik" baş­

lıklı 241'inci maddesi ile tefeciliği ekonomi, sana­

yi ve ticarete ilişkin suçlar arasına sokmuştur. Türk Ceza Kanunun 241' inci madde hükmü şöyledir.

(4)

" Kazanç elde etmek am acıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır." şeklindedir.

Görüleceği üzere "Tefecilik" suçuna ilişkin 241' inci maddedeki yeni düzenlemede cezalan­

dırılma için ödünç para verme işinin sürekli ola­

rak yapılması şartı aranmamıştır.

90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15' inci maddesinde yer alan ceza hükmü 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun "Tefecilik" başlıklı 241'inci maddesinin yürürlüğe girmesiyle mülga olduğu kesin olmakla birlikte burada şu soru ak­

la gelmektedir, 90 sayılı Kanun Hükmünde Ka­

rarnamenin 3' üncü ve 9'uncu maddesinde be­

lirtilen hükümler, 5237 sayılı Türk Ceza Kanu­

nun "Tefecilik" başlıklı 241'inci maddesinin yü­

rürlüğe girmesiyle mülga olmuş mudur?

Bir diğer ifadeyle ödünç para verme faaliyeti­

ni 'sürekli' hale getirmeden, 'arizi' olarak yapan­

lar (alacak faizi elde edenler) 241' inci maddede kapsamındaki suçu işlemiş sayılırlar mı?

Aslında sadece 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 241'inci maddesine baktığımızda faiz karşılı­

ğı ödünç para verme işlemini bir defa dahi yapa­

rak faiz geliri (alacak faizi) elde eden kişinin 2 ile 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılması gündeme gelmektedir. Zira 90 Sayılı Ödünç Para Verme İş­

leri Hakkında KHK de belirtilen 'tefecilik' faaliye­

ti için var olan 'süreklilik' şartının yeni Türk Ce­

za Kanununda olmaması bu ifadenin bilerek çı­

karıldığı şeklinde farklı anlayışlara neden olarak, kafa karışıklığına neden olmaktadır.

Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun

"Tefecilik" başlıklı 241' inci maddesinin gerek­

çesinde şu açıklamalara yer verilmiştir. "M adde metninde tefecilik fiili suç olarak tanımlanmıştır.

Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde et­

mek am acıyla başkasına ödünç para verilmesi,

tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, "senet kırdırm a" denen usulle de iş­

lenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bo­

nonun vadesinden önce başkasına verilerek kar­

şılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştir­

mesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bo­

nonun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.

İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek am acıyla başkasına ödünç para veren kişi cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para alan kişi cezalandırılm am adadır"

Madde metninin gerekçesinde de tefecilik fa­

aliyeti için ödünç para verme işleminin sürekli yapılması şartından bahsedilmemiş ve 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameden farklı olarak, faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde et­

mek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi fii­

li tefecilik olarak tanımlanmıştır.

Ayrıca madde gerekçesinde verilen örnekte yer alan "henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir pa­

ranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur"

açıklamasında da süreklilik unsurundan bahse­

dilmemiştir.

Anlaşılacağı üzere ödünç para verme işlemini sürekli yapmadan faiz geliri elde eden kişilerin 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 241'inci madde­

sinde belirtilen suçu işleyip işlemedikleri ve vergi inceleme elemanlarının yaptıkları incelemeler sı­

rasında arızi olarak ödünç para vererek faiz geliri elde eden kişiler hakkında Suç Duyurusu Raporu düzenleyip durumu Cumhuriyet Başsavcılıklarına bildirilip, bildirilmeyeceği hususu net değildir.

(5)

3- ÖDÜNÇ PARA VERME FAALİYETİNİN 'SÜREKLİ' ve 'ARIZİ' OLARAK YAPILMASI FAALİYETİNİN SUÇ OLUP OLMADIĞI KONUSUNDA ADALET BAKANLIĞININ GÖRÜŞÜ

Söz konusu hususla da yaşanan tereddüt ne­

deniyle Gelir İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlı­

ğından görüş istemiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığının, Adalet Bakanlığı­

na yazdığı yazıda " vergi incelem e elem anları ta­

rafından yapılacak incelem elerde ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden m ükellefler hakkında suç duyurusu ra­

poru düzenlenip düzenlenmeyeceği" konusunda görüş talep etmiştir.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlü­

ğünün verdiği cevabi yazıda6 daha önce açıkladı­

ğımız 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda tefecilik ile il­

gili hükümler açıklandıktan sonra yazının son bölümünde şu açıklamalar yapılmıştır.

//

Görüldüğü üzere; 01.06.2005 tarihinden ön­

ce tefecilik suçuna ilişkin hükümler 90 sayılı Ka­

nun Hükmünde Kararnamenin 15' inci madde­

sinde yer almakta iken 5237 sayılı Türk Ceza Ka­

nunun 241' inci maddesinde tefecilik suçu yeni­

den düzenlenmiş bulunduğundan 90 sayılı Ka­

nun Hükmünde Kararnamenin 15' inci maddesi mülga olmuş bulunmaktadır. Kamu görevlileri, görevlerini yaptıkları sırada ve göreve ilişkin ola­

rak bir suçun işlendiğini öğrendiklerinde bunu yetkili makamlara bildirm ekle yükümlüdürler.

Aksi takdirde, bu yükümlülüğe aykırı davranış suç oluşturacaktır. Yapılan bildirim sonucu baş­

latılacak soruşturma ve kovuşturma neticesinde

tefecilik suçunun oluşup oluşmadığını tespit et­

mek görevi adli makamların yetki ve görevi kap­

samında kalmaktadır.

Bu bakımdan, ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden mükellef­

lerin eylem i tefecilik suçu olarak nitelendirilebi­

leceğinden; vergi incelem e elem anlarının görev­

lerini yaptıkları sırada ve görevlerine ilişkin ola­

rak böyle bir durumu öğrenmeleri üzerine bunu Cum huriyet Başsavcılığına bildirm ekle yükümlü oldukları, bu yükümlülüğe aykırı davranışın da kamu görevlisinin suçu bildirm em esi suçunu oluşturacağı değerlendirilmektedir."

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlü­

ğünün yazısında ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden kişilerin, bu faaliyetlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 241'inci maddesinde belirtilen tefecilik suçu kapsamına girip girmediği konusunda net olarak bir açıklama yapılmamış, sadece ödünç para ver­

me işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden mükelleflerin bu eyleminin tefecilik suçu olarak nitelendirilebileceğinden bahsedilmiştir.

Ayrıca ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden kişilerin, bu fa­

aliyetlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanun'un 241 inci maddesinde belirtilen tefecilik suçu kapsa­

mına girip girmediğinin tespitinin adli makamlar­

ca yapılacak soruşturma ve kovuşturma netice­

sinde ortaya çıkacağı belirtilmiştir.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlü­

ğünün yazısında kesin olarak belirtilen husus ise vergi inceleme elemanlarının görevlerinin yap­

tıkları sırada ödünç para verme işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden kişileri öğrenme­

leri durumunda, söz konusu durumu Cumhuriyet

Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürlüğünün 26.06.2008 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.05-647.03-346- 2008/36631 sayılı yazı

(6)

Başsavcılığına bildirmek zorunda olduklarıdır.

Aksi takdirde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun

"Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi" başlıklı 279 uncu maddesinde belirtilen suçu işlemiş ola­

cakları belirtilmiştir.

4- SONUÇ

Tefecilik faaliyeti 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu öncesi "90 Sayılı Ödünç Para Verme İş­

leri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile düzenlenmiştir. Bu kararnamede Hazine Müste­

şarlığından izin alarak devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı, ödünç para verme işleriyle uğ­

raşan kişiler 'ikrazatcı' olarak kabul edilmekte, bu işi izin almadan, meslek haline getirerek ya­

panlar ise 'tefeci' olarak kabul edilmekteydi. Ay­

nı kararnamede tefecilerin 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla birlikte 50.000 liradan az olma­

mak üzere sağlanan menfaatin 5 katı ağır para cezasıyla cezalandırılması, bu suçların tekrarı halinde cezaların 3 katına çıkarılmasına ilişkin hükümlere yer verilmişti.

5237 Sayılı yeni Türk Ceza Kanunun yürürlü­

ğe girmesi ile "90 Sayılı Ödünç Para Verme İşle­

ri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" de yer alan ceza hükümleri mülga olmuştur. Yeni Türk Ceza Kanunu ile tefecilik faaliyetlerini ken­

di içinde yeniden düzenlemiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 'tefecilik' başlıklı 241'inci mad­

desinde kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ile cezalandırılacağı belirtilmiştir.

Ancak Türk Ceza Kanun' un 'tefecilik' başlık­

lı 241 inci maddesinde hapis cezası alınması için ödünç para verme işinin sürekli olarak yapılması şartı belirtilmemiştir. Bu hüküm ödünç para ver­

me işini meslek haline getirmeden faiz geliri elde eden kişilerin, bir diğer ifadeyle alacak faizi elde

edenlerin de bu suçu işleyip işlemedikleri konu­

sunda tereddüt oluşturmuştur.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlü­

ğünün, Gelir İdaresi Başkanlığına yazdığı yazıda ise; ödünç para verme işini meslek haline getir­

meden faiz geliri elde eden kişilerin, bu faaliyet­

lerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanun' un 241'in­

ci maddesinde belirtilen tefecilik suçu kapsamı­

na girip girmediği net olarak açıklanmamış, fakat vergi inceleme elemanlarının görevlerinin yap­

tıkları sırada ödünç para verme işini meslek hali­

ne getirmeden faiz geliri elde eden kişileri öğren­

meleri durumunda, söz konusu durumu Cumhu­

riyet Başsavcılığına bildirmek zorunda oldukları belirtilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Burada özellikle belirtmekte fayda vardır ki; sepiyolit iskelet yapı içeren güneş pilleri yapılırken eş zamanlı referans hücrelerde yapılmış ve bu

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Eskişehir, Türkiye *Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji

Klasik cerrahi yapılması önerilen vakalar ise birden fazla damarda lezyon varlığı, işlem için uygun olmayan lokalizasyonlar ve uzun lezyonlar olması,

2) Aradığımız sayının bulunduğu kutuda 10 sayısı yoktur. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından birisidir. Bu sayı bulunduğu kutunun son üç sayısından

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-6 rakamlarını tabloya yerleştirin.. Her bir rakam sadece bir kez kullanılacak ve

Bizim vakamızda eksplorasyonda çekum divertikülü saptandı ve aynı anda retroçekal subseröz yerleşimli apandisit saptandı.. Apendiks eksplorasyonda ilk

Prediyabet, glisemik değerlerin normal ile diabetes mellitus (DM) arasında değiştiği DM gelişimi için yüksek risk grubunu tanımlamak için kullanılır.. Prediyabette

ESM’in yıkımlanarak yeniden şekillenmesi, özellikle trofoblastlardan salgılanan matriks metalloproteinazlar (MMPs) ve trofoblastik ve desidual dokular tarafından üretilen