ÖĞRETMENLİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ
KONUNUN İÇERİĞİ:
1. Kurtuluş Savaşı Döneminde Eğitim 2. Eğitim Toplantıları
3. Atatürk’ün Eğitime Bakışı ve Hedefi 3.1. Karma Eğitim
3.2. Öğretimin Birleştirilmesi
3.3. Bakanlık Örgütünün Kurulması 4. Eğitimde Laiklik
5. Yeni Harflerin Kabulü , Millet Mektepleri ve Okuma Yazma Seferberliği 6. Halkevleri
7. Üniversite Reformu 8. Öğretmen Yetiştirme 9. Köy Enstitüleri
10. Öğretmen Okulları
1. KURTULUŞ SAVASI DÖNEMİNDE EĞİTİM
Cumhuriyeti kuran kadro , bir yandan emperyalist ülkelerle savaşmak için iş birliği sağlamaya çalışırken bir yandan da asıl düşman olarak görülen “yoğun cehalet” le savaşmak için planlar yapıyordu. Ankara’ da 3 Mayıs 1920 günü 11 vekilden oluşan bir “İcra Vekilleri Heyeti”
kuruldu. Bu vekillerden biri de Maarif vekiliydi.
Yeni hükümetin eğitim stratejisi :
Dini ve milli eğitim
Hayati ,işe dönük ,üretkenliği aşılayan eğitim
Milli yapıya ,coğrafyaya ,kültüre geleneklere uygun ders kitapları Çağdaş ve bilimsel olanaklara sahip okul
Doğu ve Batı’nın bilim ve fen kaynaklarının Türkçe’ye çevrilmesi Eldeki okulları en iyi biçimde dikkatle ve özel çabalarla yönetme
1. KURTULUŞ SAVASI DÖNEMİNDE EĞİTİM
Cumhuriyeti kuran kadro , bir yandan emperyalist ülkelerle savaşmak için iş birliği sağlamaya çalışırken bir yandan da asıl düşman olarak görülen “yoğun cehalet” le savaşmak için planlar yapıyordu. Ankara’ da 3 Mayıs 1920 günü 11 vekilden oluşan bir “İcra Vekilleri Heyeti”
kuruldu. Bu vekillerden biri de Maarif vekiliydi Yeni hükümetin eğitim stratejisi :
Dini ve milli eğitim
Hayati ,işe dönük ,üretkenliği aşılayan eğitim
Milli yapıya ,coğrafyaya ,kültüre geleneklere uygun ders kitapları Çağdaş ve bilimsel olanaklara sahip okul
Doğu ve Batı’nın bilim ve fen kaynaklarının Türkçe’ye çevrilmesi Eldeki okulları en iyi biçimde dikkatle ve özel çabalarla yönetme
2. EĞİTİM TOPLANTILARI : (kongre ve şuralar)
Sakarya Savaşı başlamadan bir ay önce Ankara’da bir eğitim kongresi toplandı. (16‐21 Temmuz 1921) Kongrenin gündemi :
İlk mekteplerin programları Köy öğretmeni yetiştirme Öğretim süreleri
Orta öğretim programları ve dersleri
Diğer toplantı 15 Temmuz 1923’te Ankara’da toplanan Birinci Heyet‐i İlmiyedir. Eğitim işlerinin bütün yönleriyle ele alındığı, sorunların tartışıldığı bir çalışmadır.
Halkın ve aydınların eğitimi
Kız öğretmen okullarının çoğaltılması İlköğretimin bütün yurtta zorunlu kılınması
İlkokulu bitirenlerin devam edecekleri tarım sanat ticaret alanında iki yıllık bütünleme sınıflarının açılması
3. ATATÜRK’ÜN EĞİTİME BAKIŞI VE HEDEFİ :
Mustafa Kemal’in eğitim anlayışı Doğu ve Batı’dan gelecek tüm etkilerden uzak olmaya dayanır.
Eğitim toplumsal yaşamımıza ve çağın gereklerine uygun olmalıdır.
Eğitim ulusal laik halkçı ve bilimsel temellere dayandırılmalıdır.
Ülkeyi “çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracak” yurttaş yetiştirilmelidir.
3.1. karma eğitim :
Karma eğitim , eğitimin amaçlarını gerçekleştirmek üzere , her iki cinsin birlikte aynı okulda ve sınıfta eğitim görmeleridir.
Karma eğitime karşı olan çevreler kadın ve erkeğin fiziksel bilişsel ve toplumsal yönden farklı olduklarını dolayısıyla farklı ortamlarda ayrı eğitilmeleri gerektiğini savunuyorlardı
Modernleşmeyle birlikte kadınların erkeklerle birlikte eğitilmeleri kadın erkek eşitliğini yaşama geçirmekte , dengeli kişilikler oluşmakta , toplumsal kaynaşma ve bütünleşme artmakta ve demokrasinin yolunu açmaktadır.
3.2. EĞİTİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ
Cumhuriyet kurulduğunda ülkede resmi olarak etkinliklerini sürdüren üç ayrı eğitim sistemi vardı: mektepler , medreseler ve azınlık okulları. Bu okulların dünya görüşleri , eğitim amaçları siyasal hedefleri uygarlık yönleri birbirlerinin tam tersi yönündeydi. 3 Mart 1924’te Tevhid‐i Tedrisat Kanunu ile kapatıldılar.
3.3. BAKANLIK ÖRGÜTÜNÜN KURULMASI
Mustafa Necati’nin bakanlık yaptığı dönemde çok önemli yeniliklere gidilmiştir. Bunlardan biri de eğitimde etkililik için eğitim bölgelerinin kurulmasıdır. Bu “ Maarif Teşkilat Kanunuyla”
Türkiye 13 eğitim bölgesine ayrılmıştı.
Eğitim bölgeleri uygulaması 1931 yılında kaldırıldı.
3. EĞİTİMDE LAİKLİK :
Atatürk 30.9.1925’te Kastamonu’nda yaptığı bir konuşmada şöyle der:
“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler müritler dervişler memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır.” Atatürk başta eğitim olmak üzere yaşamın her alanında laikliğin erdemini vurgulamış, gereğini yapmıştır. Türkiye’de laiklik Anayasaya girmesinden önce eğitim kurumlarına girmiştir.Cumhuriyet yönetimi içinde bulunulan çağın gereği olarak “laik ve demokratik bir ulusal devlet” kurma kararı almıştır. Bu uygulama ancak eğitim yoluyla yaşama geçebilirdi.
4. YENİ HARFLERİN KABULÜ :
Cumhuriyetin en önemli devrimlerinden birisi de Latin kökenli harflerin kabul edilmesidir.
Değişiklik 3 ay içinde gerçekleşti. Yasal düzenleme sonradan geldi. (1 Kasım 1928). Harf değişikliği bir eğitim hareketi olduğu kadar bir kültür değişimi hareketi idi. Okuma yazmayı yaygınlaştırmak için Millet Mektepleri kurulmuştu. Okuma yazma oranının 1927’de %11’den 1935’te %20’ye yükselmesinde başlıca rolü Millet Mektepleri oynadı.
5. HALKEVLERİ :
19 Şubat 1932’de ilk defa 14 yerde birden açıldı.Temel amaçları halkı aydınlatmak, devrimlerin halka ulaşmasını sağlamak, kültürün yükseltilmesine yardımcı olmak olan Halkevlerinin sayısı 1938’de 210’a yükselmişti. Gönüllü çalışma esasına dayanan halkevlerinde dil,edebiyat,tarih,güzel sanatlar,temsil,spor,sosyal yardım,halk dershaneleri ve kurslar,kütüphane ve yayın,köycülük,müze ve sergi kolları bulunuyordu.
6. ÜNİVERSİTE REFORMU :
Yüzyılların yarattığı akıl yoksulluğundan,bilgisizlikten giderek Osmanlı ulemasının sorumlu olduğu görüşü,herkesçe kabul edilmeye başlandı.Ulema,bir üniversite niteliğinde olan Darülfünun’da hala bulunmaktaydı. 1930’lu yıllarda Darülfünun sorunu gündeme gelmiş;öğretim elemanları hakkında çok ağır ithamlarda bulunulmaya,kurumun Fakülte mi,Mektep mi,statik mi,dinamik mi olduğu tartışmaları yapılmaya başlanmıştı.
İsviçreli eğitimci Prof. A.Malche getirtilerek kendisinden bir rapor alındı(1931).Bu rapor üzerine yapılan tartışmalardan sonra(Malche önermediği halde) 31.05.1933 tarih ve 2252 sayılı yasayla kurum kapatılarak İstanbul Üniversitesi kuruldu. Bu tarihten sonra sırasıyla diğer üniversiteler açılmaya ve evrensel anlamda üniversite eğitimi verilmeye başlandı.
7. ÖĞRETMEN YETİŞTİRME :
Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştirme konusundaki çeşitli deneme ve arayışlardan sonra 1926 yılında Gazi Orta Muallim Mektebi,Eğitmen Kursları denemesi ve 17 Nisan 1940’ta Köy enstitüleri kuldu.
1940’ta 6 yaşın üstündeki nüfusun %78’i okuryazar değildir.Köylerde bu oran %90’dı.Yaklaşık 40 bin köy vardı;köyler ,sağlık,temizlik,gelişme imkanlarından uzaktı. Yoğun bilgisizlikle mücadele etmek,modernleşmeyi halka götürmek,köylüyü kalkındırmak için öğretmenden yaralanmak ve bunu olabildiğince masrafsız yapmak gibi amaçla Köy Enstitüleri kuruldu. Köy Enstitüleri,toplumsal kalkınma ve aydınlanmayı sağlamak amacıyla eğitimde bilgi aktarımını değil,uygulama ve işlevselliği ön planda tutan,Atatürk ilkeleriyle donatılmış, modernleşmesi ve köy kalkınmasında kullanılabilecek becerilere sahip öğretmen yetiştirmek için kurulan özgün eğitim kurumlarıdır. 1953’te programları değiştirilerek İlköğretmen okulu adını aldılar.Türkiye’de kapatıldıktan sonra UNESCO tarafından gelişmekte olan ülkelere önerilmiş ve birçok ülkede benzer okullar açılmıştır.
Öğretmen yetiştirmede gelişmeler 1974’te lise sonrası iki yıllık Eğitim Enstitülerinin kurulmasıyla devam etmiş,1983’te YÖK ile öğretmen yetiştirme üniversitelere bırakılmış,Eğitim Enstitüleri,Eğitim Enstitüleri adını almış ve 1990 yılında da tüm öğretmen adaylarının dört yıllık eğitim almaları sağlanmıştırOrtaöğretimde öğretmen yetiştirme ise Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Yüksek Öğretmen Okulu aracılığıyla yürütülmekteyken,1983 sonrasında üniversitelerin Eğitim Fakültelerine devredilmiştir.
Gerek ilköğretim gerekse ortaöğretime öğretmen yetiştirmede her üniversitenin ders ve programlarındaki farklılıklar 4 Kasım 1997’de Eğitim Fakültelerinin yeniden yapılandırılmasıyla ortadan kaldırılmış,her üniversitede aynı program uygulanmaya başlamıştır. 2006’da bu program yeniden düzenlenmiştir.Ortaöğretimde görev alacak öğretmenlere tezsiz yüksek lisans yapma olanağı tanınmıştır
8. KÖY ENSTİTÜLERİ :
Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936'ta Saffet Arıkan'ın Vekilliği döneminde Köy Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler,
Ziraat Bakanlığı'nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği'nde yetiştirilerek köylere gönderilir. Amaç, köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir.
İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır. Kırsal kesime yönelik bu eğitim uygulaması hiç şüphesiz daha sonra kurulan Köy Enstitüleri için uygun koşullar yaratmış ve Köy Enstitüleri'ne geçişi kolaylaştırmıştır. Köy Enstitüleri, ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır.
Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Ali Yücel bizzat yönettiNeredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular
Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Çalıkuşu romanındaki karakter gibi gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80lik bölümü köylerde yaşıyordu. 1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli bölgelere ,köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Enstitülerin ilk resmî öğretim programı 1943 yılında yayımlanmıştır. Programa göre, ilkokulu bitiren çocuklar sınavla Köy Enstitülerine alınır ve karma eğitim uygulanır. Toplam beş yıl süren öğretim de , öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretilecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50 bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi. Bütün derslerde ve çalışmalardaki temel yöntemin 'yaparak öğrenme' ilkesi olduğu söylenebilir. "Gerek öğretimin eğitsel bir biçimde yapılmasında, okuldaki toplumsal ortamın yaratılmasında ve gerekse toprakların işlenip uygar bir eğitim kurumunun oluşmasında öğrenci ‐ öğretmen ilişkilerinin bir aile yuvasındaki gibi içten oluşunun büyük rolü olmuştur." Zamanla sayıları 21'i bulan Köy Enstitüleri 1944'ten itibaren yılda ortalama 2000 öğretmen mezun etmeye başlar.
9. ÖĞRETMEN OKULLARI :
16 Mart 1848 Öğretmen Yetiştirmede Başlangıç
Yüksek Öğretmen Okulları, lise ve dengi okullara öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarıdır.
Okulun tarihinin, Dârülmuallimîn adlı okulun açılış tarihi olan 16 Mart 1848’e kadar uzandığı kabul edilmektedir. 1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç gösteriyordu. Çünkü çeşitli alanlarda düşünülen köklü değişimle Türk toplumuna getirilecek
yeni dünya görüşü ancak eğitim yoluyla sağlanabilirdi. Dârülmuallimîn zaman içinde geliştirilerek, bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da içine alan
“Dârülmuallimîn‐i Âliye” adlı kuruma dönüşmüş, 1891 yılında bu kurumun içinde yer alan
‘Âli’ kısmı bugünkü lise düzeyindeki okullar olan idâdilere öğretmen yetiştiren bir yüksek okul haline getirilmiştir. Yüksek Öğretmen Okullarının asıl çekirdeği olan bu kurum, Cumhuriyete kadar sık sık yapı değiştirmiş ve 1915 yılında şekillenen yapısıyla Cumhuriyete devrolmuştur.
Cumhuriyet Dönemi: Darülmuallimîn‐i Âli, Yüksek Muallim Mektebine Dönüşüyor,
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu çalışmalarla, “Yüksek Muallim Mektebi” adını alan okul,
“Ecole Normale Superieure” adlı Fransız Yüksek Öğretmen Okulu’nu kendine model olarak almıştır. 16 Ağustos 1934 tarihinde, Yüksek Muallim Mektebi’nin, Cumhuriyet dönemindeki yapılanması başlangıç düşünülerek onuncu kuruluş yıl dönümü kutlanmıştır. Bu tarihte okulun adındaki Arapça kökenli sözcükler değiştirilerek artık okul; Yüksek Öğretmen Okulu olarak isimlendirilmiştir. Ancak okul, bir kaç on yıl daha, eski adıyla anılmaya devam edilmiştir.
1930 VE 1940 LI YILLAR
1930 ve 40’lı yıllarda, tıp fakülteleri dahil, üniversitelerin pek çok bölümüne sınavsız öğrenci alınırken, Yüksek Öğretmen Okulu, sınavla öğrenci alan bir‐kaç okuldan biri durumundadır.
Dahası, okulun bu niteliği nedeniyle, o yıllarda liselerin başarısının, Yüksek Öğretmen Okuluna sokabildikleri öğrenci sayısı ile ölçüldüğü eğitimciler tarafından hep dile getirilmiştir.
Okulun bu başarısında şüphesiz öğretim kadrosunun etkisi büyük olmuştur. Lisans derslerini İstanbul Üniversitesinde gören öğrenciler, akşamları dönemin en seçkin eğitimcilerinden meslekleriyle ilgili ek dersler almışlardır.
Giderek gelişen ve yıldızı parlayan Yüksek Öğretmen Okulu, 1946 yılında kötü bir gelişme ile yüz yüze gelir. 12 Haziran 1946 tarihinde çıkarılan üniversiteler yasası, öğretim üyelerinin dışarıda görev almasını yasaklamıştır. Bu gelişme, Yüksek Öğretmen Okulu için bir dönem noktası olmuştur. Çünkü, bu yasa ile, okulda eğitimin niteliğinin artmasında önemli rolü bulunan müzakereci akademik kadronun okulla ilişkisi kesilmiştir. Gelişen olumsuzluklar, 1949‐1950 yılı başında okulun kapatılmasına kadar uzanır . Lise Öğretmeni yetiştiren tek kaynak durumundaki Yüksek Öğretmen Okulu’nun verdiği mezun sayısındaki gerilemenin tersine, 1950’li yıllarda, sanayileşmenin hız kazanmasıyla köyden kente göçün başlaması nedeniyle lise ve lise öğrenci sayısında önemli bir artış başlar.
1950’Lİ VE 60’LI YILLARDA İLK ÖĞRETMEN OKULLARI
1950’li yılların ortalarında ülke genelinde 42 öğretmen okulu bulunmaktadır. 1950’li yılların sonlarında bu sayı 52’ye yükselmiştir. Bu okulların 21’i Köy Enstitülerinin devamı niteliğinde olup eğitim süresi 6 yıldır. Bu okullar, Köy Enstitülerinin kuruluş amaçlarının da bir gereği olarak tüm ülkeye neredeyse eşit aralıklarla serpiştirilmiş bir şekilde kurulmuştur. Bundan amaç, tüm ülkenin köy çocuklarına okumada fırsat eşitliği sağlamak, bu okulların ışığından ülkenin tüm köylerini aydınlatmaktır
YENİ MODELİN DOĞUŞU: KÖY ÇOCUKLARINA ÜNİVERSİTE KAPILARI AÇILIYOR
İlköğretmen okulu öğrencilerinin Yüksek Öğretmen Okuluna gönderilebilmeleri, dolayısıyla üniversiteye girebilmeleri için önemli bir engel bulunmaktaydı. O dönemde ilköğretmen okulu öğrencileri lise mezunu sayılmadıkları için üniversite sınavlarına girememekteydi. O halde bu kaynaktan nasıl yararlanılacaktı? Önce lisenin bitirilmesi ve olgunluk sınavının verilmesi gerekiyordu. Bu sorun nasıl çözümlenecekti? Tüm bu olumsuzluklara rağmen, lise öğretmeni yetiştirmede bu dinamik kaynak göz ardı edilemezdi.
1960’lı yılların ortalarına doğru modelde bozulma işaretleri görülmeye başlar. Bunlardan birisi nicelikle ilgilidir. Yüksek Öğretmen Okullarının sayılarının üçe çıkması öğrenci kontenjanlarının arttırılmasını beraberinde getirir. 1959 yılında 52 öğretmen okulundan sadece 70, ikinci yıl 80 öğrenci seçilirken 1964 yılında, Yüksek Öğretmen Okullarına toplam 400 öğrenci seçilir. Bu ölçüsüz artış, öğrenci niteliğinde ve öğrenci seçmede gösterilen özende bir gevşemeye yol açar. 24 Haziran 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu, öğretmen yetiştirmede çok köklü değişiklikler getirecek maddeler içermektedir. Bu kanun, ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması ve her seviyede öğretmenin yetiştirilmesinde yüksek öğrenim şartı gibi yenilikler getirmiştir. İlk anda köy çocuklarının lehine gibi görülen bu gelişme, ilerleyen yıllarda beklenenin tam tersi sonuçlar verecektir.
Yüksek Öğretmen Okullarının kapanışı yalnız bu kurumların sonu değildir . Bu karar, ülkemize nitelikli lise öğretmeni yetiştirilmesinde, 1959 yılında keşfedilen kaynağın Türk Millî Eğitimine kazandırılmasına da son verir.
Kaynakça:
Eğitbilime Giriş (Pedandragoji) (Editör: Erdal TOPRAKÇI) Ankara: Ütopya Yayınları Eğitim Bilimine Giriş Temel Kavramlar (Editör : Zuhal CAFOĞLU)
www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/koyenstitu.htm Milli Eğitim Dergisi (sayı 160 Güz 2003)
www.meb.gov.tr