• Sonuç bulunamadı

ÖĞRETMENLİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÖĞRETMENLİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖĞRETMENLİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ 

KONUNUN İÇERİĞİ: 

1. Kurtuluş Savaşı Döneminde Eğitim  2. Eğitim Toplantıları 

3. Atatürk’ün Eğitime Bakışı ve Hedefi    3.1. Karma Eğitim 

  3.2. Öğretimin Birleştirilmesi 

  3.3. Bakanlık Örgütünün Kurulması  4. Eğitimde Laiklik 

5. Yeni Harflerin Kabulü  , Millet Mektepleri ve    Okuma Yazma Seferberliği    6. Halkevleri 

7. Üniversite Reformu  8. Öğretmen Yetiştirme  9. Köy Enstitüleri 

10. Öğretmen  Okulları 

1. KURTULUŞ SAVASI DÖNEMİNDE EĞİTİM 

Cumhuriyeti kuran kadro , bir yandan emperyalist  ülkelerle savaşmak için iş birliği sağlamaya  çalışırken bir yandan da asıl düşman olarak görülen “yoğun cehalet” le savaşmak için planlar  yapıyordu.  Ankara’  da  3  Mayıs  1920  günü  11  vekilden  oluşan  bir  “İcra  Vekilleri  Heyeti” 

kuruldu. Bu vekillerden biri de Maarif vekiliydi. 

Yeni hükümetin eğitim stratejisi : 

Dini ve milli eğitim 

Hayati ,işe dönük ,üretkenliği aşılayan eğitim 

Milli yapıya ,coğrafyaya ,kültüre geleneklere uygun ders kitapları  Çağdaş ve bilimsel olanaklara sahip okul 

Doğu ve Batı’nın bilim ve fen kaynaklarının Türkçe’ye çevrilmesi  Eldeki okulları en iyi biçimde dikkatle ve özel çabalarla yönetme 

1. KURTULUŞ SAVASI DÖNEMİNDE EĞİTİM 

Cumhuriyeti kuran kadro , bir yandan emperyalist  ülkelerle savaşmak için iş birliği sağlamaya  çalışırken bir yandan da asıl düşman olarak görülen “yoğun cehalet” le savaşmak için planlar  yapıyordu.  Ankara’  da  3  Mayıs  1920  günü  11  vekilden  oluşan  bir  “İcra  Vekilleri  Heyeti” 

kuruldu. Bu vekillerden biri de Maarif vekiliydi  Yeni hükümetin eğitim stratejisi : 

Dini ve milli eğitim 

(2)

Hayati ,işe dönük ,üretkenliği aşılayan eğitim 

Milli yapıya ,coğrafyaya ,kültüre geleneklere uygun ders kitapları  Çağdaş ve bilimsel olanaklara sahip okul 

Doğu ve Batı’nın bilim ve fen kaynaklarının Türkçe’ye çevrilmesi  Eldeki okulları en iyi biçimde dikkatle ve özel çabalarla yönetme 

2. EĞİTİM  TOPLANTILARI : (kongre ve şuralar) 

Sakarya  Savaşı  başlamadan  bir  ay  önce  Ankara’da  bir  eğitim  kongresi  toplandı.  (16‐21  Temmuz 1921) Kongrenin gündemi : 

 

İlk mekteplerin programları  Köy öğretmeni yetiştirme  Öğretim süreleri 

Orta öğretim programları ve dersleri 

Diğer  toplantı  15  Temmuz  1923’te  Ankara’da  toplanan  Birinci  Heyet‐i  İlmiyedir.  Eğitim  işlerinin bütün yönleriyle ele alındığı, sorunların  tartışıldığı bir çalışmadır. 

Halkın ve aydınların eğitimi 

Kız öğretmen okullarının çoğaltılması  İlköğretimin bütün yurtta zorunlu kılınması 

İlkokulu  bitirenlerin  devam  edecekleri  tarım  sanat  ticaret  alanında  iki  yıllık  bütünleme  sınıflarının açılması 

3. ATATÜRK’ÜN EĞİTİME BAKIŞI   VE HEDEFİ : 

Mustafa  Kemal’in  eğitim  anlayışı  Doğu  ve  Batı’dan  gelecek  tüm  etkilerden  uzak  olmaya  dayanır.  

Eğitim toplumsal yaşamımıza ve çağın gereklerine uygun olmalıdır. 

Eğitim ulusal laik halkçı ve bilimsel temellere dayandırılmalıdır.  

Ülkeyi “çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracak” yurttaş yetiştirilmelidir. 

3.1. karma eğitim : 

Karma eğitim , eğitimin amaçlarını gerçekleştirmek üzere , her iki cinsin birlikte aynı okulda  ve sınıfta eğitim görmeleridir.  

 

(3)

 Karma eğitime karşı olan çevreler kadın ve erkeğin fiziksel bilişsel ve toplumsal yönden farklı  olduklarını dolayısıyla farklı ortamlarda ayrı eğitilmeleri gerektiğini savunuyorlardı 

Modernleşmeyle  birlikte  kadınların  erkeklerle  birlikte  eğitilmeleri  kadın  erkek  eşitliğini  yaşama  geçirmekte    ,  dengeli  kişilikler  oluşmakta  ,  toplumsal  kaynaşma  ve  bütünleşme   artmakta ve demokrasinin yolunu açmaktadır. 

3.2. EĞİTİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ 

Cumhuriyet kurulduğunda ülkede resmi olarak  etkinliklerini sürdüren  üç ayrı eğitim sistemi  vardı:  mektepler  ,  medreseler      ve  azınlık  okulları.  Bu  okulların  dünya  görüşleri  ,  eğitim  amaçları siyasal hedefleri uygarlık yönleri birbirlerinin tam tersi yönündeydi. 3 Mart 1924’te  Tevhid‐i Tedrisat Kanunu ile kapatıldılar. 

3.3. BAKANLIK ÖRGÜTÜNÜN KURULMASI 

Mustafa  Necati’nin  bakanlık  yaptığı  dönemde  çok  önemli  yeniliklere  gidilmiştir.  Bunlardan  biri de eğitimde etkililik için eğitim bölgelerinin kurulmasıdır. Bu “ Maarif Teşkilat Kanunuyla” 

Türkiye  13 eğitim bölgesine ayrılmıştı. 

Eğitim bölgeleri uygulaması 1931 yılında kaldırıldı. 

3. EĞİTİMDE LAİKLİK : 

Atatürk 30.9.1925’te Kastamonu’nda yaptığı bir konuşmada şöyle der:  

“Efendiler ve ey millet! İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler müritler dervişler memleketi  olamaz. En doğru en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır.” Atatürk başta eğitim olmak üzere  yaşamın  her  alanında  laikliğin  erdemini  vurgulamış,  gereğini  yapmıştır.  Türkiye’de  laiklik  Anayasaya  girmesinden  önce  eğitim  kurumlarına  girmiştir.Cumhuriyet  yönetimi  içinde  bulunulan çağın gereği olarak “laik ve demokratik bir ulusal devlet” kurma kararı almıştır. Bu  uygulama ancak eğitim yoluyla yaşama  geçebilirdi. 

4. YENİ HARFLERİN KABULÜ : 

Cumhuriyetin  en  önemli  devrimlerinden  birisi  de  Latin  kökenli  harflerin  kabul  edilmesidir. 

Değişiklik  3  ay  içinde  gerçekleşti.  Yasal  düzenleme  sonradan  geldi.  (1  Kasım  1928).  Harf  değişikliği  bir  eğitim  hareketi  olduğu  kadar  bir  kültür  değişimi  hareketi  idi. Okuma  yazmayı  yaygınlaştırmak için Millet Mektepleri kurulmuştu. Okuma yazma oranının 1927’de  %11’den  1935’te  %20’ye yükselmesinde başlıca rolü Millet Mektepleri oynadı. 

5. HALKEVLERİ : 

19  Şubat  1932’de  ilk  defa  14  yerde  birden  açıldı.Temel  amaçları  halkı  aydınlatmak,  devrimlerin  halka  ulaşmasını  sağlamak,  kültürün  yükseltilmesine  yardımcı  olmak  olan  Halkevlerinin  sayısı  1938’de  210’a  yükselmişti.  Gönüllü  çalışma  esasına  dayanan  halkevlerinde dil,edebiyat,tarih,güzel sanatlar,temsil,spor,sosyal yardım,halk dershaneleri ve  kurslar,kütüphane ve yayın,köycülük,müze ve sergi kolları bulunuyordu. 

 

(4)

6. ÜNİVERSİTE  REFORMU : 

Yüzyılların  yarattığı  akıl  yoksulluğundan,bilgisizlikten  giderek  Osmanlı  ulemasının  sorumlu  olduğu  görüşü,herkesçe  kabul  edilmeye  başlandı.Ulema,bir  üniversite  niteliğinde  olan  Darülfünun’da    hala  bulunmaktaydı.  1930’lu  yıllarda  Darülfünun  sorunu  gündeme  gelmiş;öğretim  elemanları  hakkında  çok  ağır  ithamlarda  bulunulmaya,kurumun  Fakülte  mi,Mektep mi,statik mi,dinamik mi olduğu tartışmaları yapılmaya başlanmıştı. 

İsviçreli  eğitimci  Prof.  A.Malche    getirtilerek  kendisinden  bir  rapor  alındı(1931).Bu  rapor  üzerine  yapılan  tartışmalardan  sonra(Malche  önermediği  halde)  31.05.1933  tarih  ve  2252  sayılı  yasayla  kurum  kapatılarak  İstanbul  Üniversitesi  kuruldu.      Bu  tarihten  sonra  sırasıyla  diğer üniversiteler açılmaya ve evrensel anlamda üniversite eğitimi verilmeye başlandı. 

7. ÖĞRETMEN YETİŞTİRME : 

Cumhuriyet  döneminde  öğretmen  yetiştirme  konusundaki  çeşitli  deneme  ve  arayışlardan  sonra  1926  yılında  Gazi  Orta  Muallim  Mektebi,Eğitmen  Kursları  denemesi  ve  17  Nisan  1940’ta Köy enstitüleri kuldu. 

1940’ta 6 yaşın üstündeki nüfusun %78’i okuryazar değildir.Köylerde bu oran %90’dı.Yaklaşık  40  bin  köy  vardı;köyler  ,sağlık,temizlik,gelişme  imkanlarından  uzaktı.  Yoğun  bilgisizlikle  mücadele  etmek,modernleşmeyi  halka  götürmek,köylüyü  kalkındırmak  için  öğretmenden  yaralanmak ve bunu olabildiğince masrafsız yapmak gibi amaçla Köy Enstitüleri kuruldu. Köy  Enstitüleri,toplumsal  kalkınma  ve  aydınlanmayı  sağlamak  amacıyla  eğitimde  bilgi  aktarımını  değil,uygulama ve işlevselliği ön planda tutan,Atatürk ilkeleriyle donatılmış, modernleşmesi  ve  köy  kalkınmasında  kullanılabilecek  becerilere  sahip  öğretmen  yetiştirmek  için  kurulan  özgün  eğitim  kurumlarıdır.    1953’te  programları  değiştirilerek  İlköğretmen    okulu  adını  aldılar.Türkiye’de kapatıldıktan sonra UNESCO tarafından gelişmekte olan ülkelere önerilmiş  ve birçok ülkede benzer okullar açılmıştır. 

Öğretmen  yetiştirmede  gelişmeler  1974’te  lise  sonrası  iki  yıllık  Eğitim  Enstitülerinin  kurulmasıyla  devam  etmiş,1983’te  YÖK  ile  öğretmen  yetiştirme  üniversitelere  bırakılmış,Eğitim  Enstitüleri,Eğitim  Enstitüleri  adını  almış  ve  1990  yılında  da  tüm  öğretmen  adaylarının  dört  yıllık  eğitim  almaları  sağlanmıştırOrtaöğretimde  öğretmen  yetiştirme    ise  Milli  Eğitim  Bakanlığı’na  bağlı  Yüksek  Öğretmen  Okulu  aracılığıyla  yürütülmekteyken,1983  sonrasında üniversitelerin Eğitim Fakültelerine devredilmiştir. 

Gerek  ilköğretim  gerekse  ortaöğretime  öğretmen  yetiştirmede  her  üniversitenin  ders  ve  programlarındaki  farklılıklar  4  Kasım  1997’de  Eğitim  Fakültelerinin  yeniden  yapılandırılmasıyla  ortadan  kaldırılmış,her  üniversitede  aynı  program  uygulanmaya  başlamıştır.  2006’da  bu  program  yeniden  düzenlenmiştir.Ortaöğretimde  görev  alacak  öğretmenlere tezsiz yüksek lisans yapma olanağı tanınmıştır 

8. KÖY ENSTİTÜLERİ : 

 Eğitim alanında kırsal kesimde yaşayan halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek  ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla 1936'ta Saffet Arıkan'ın Vekilliği döneminde Köy  Eğitmeni projesi uygulamasına başlanır. Askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, 

(5)

Ziraat  Bakanlığı'nın  işbirliğiyle,  modern  tarım  tekniklerini  uygulayan  Mahmudiye  Devlet  Üretme  Çiftliği'nde  yetiştirilerek  köylere  gönderilir.  Amaç,  köye  hem  bir  öğretmen  hem  de  modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmektir. 

İsmail Hakkı Tonguç yönetiminde başlanan bu projenin başarılı olması üzerine 1937 ve 1939  yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılır.  Kırsal kesime  yönelik  bu  eğitim  uygulaması  hiç  şüphesiz  daha  sonra  kurulan  Köy  Enstitüleri  için  uygun  koşullar  yaratmış  ve  Köy  Enstitüleri'ne  geçişi  kolaylaştırmıştır.  Köy  Enstitüleri,  ilkokul  öğretmeni  yetiştirmek  üzere  17  Nisan  1940  tarihli  ve  3803  sayılı  yasa  ile  açılmış  okullardır. 

Tamamen  Türkiye'ye  özgü  olan  bu  eğitim  projesini  28  Aralık  1938  tarihinde  milli  eğitim  bakanı  olan  Hasan  Ali  Yücel  bizzat  yönettiNeredeyse  tüm  Anadolu'nun  okulsuz  ve  öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu  okullarda  yetiştirildikten  sonra  yeniden  köylere  giderek  öğretmen  olarak  çalışmaları  düşüncesiyle kuruldular 

Geleneksel  öğretmen  okullarında  yetişmiş  öğretmenler  için  köylerde  öğretmenlik  yapmak,  istenerek  yapılacak  bir  görevden  çok  zorunluluk  olarak  algılanıyordu.  Çalıkuşu  romanındaki  karakter  gibi  gönüllü  ve  özverili  öğretmenlerin  sayısı  azdı.  Oysa  okuma  yazma  oranı  Cumhuriyet  ilk  kurulduğu  yıllarda %5  bile  değildi.  Bunun  yanında  nüfusun %80lik  bölümü  köylerde  yaşıyordu.  1940  yılından  başlayarak,  tarım  işlerine  elverişli  geniş  arazisi  bulunan  köylerde  veya  onların  hemen  yakınlarında  Köy  Ensititüleri  açıldı.  Türkiye'de  seçilen  şehirlerden  uzak  ancak  tren  yollarına  yakın  tarıma  elverişli  bölgelere  ,köy  ilkokullarına  öğretmen  yetiştirmek  üzere  açılmıştı. Enstitülerin  ilk  resmî  öğretim  programı  1943  yılında  yayımlanmıştır.  Programa  göre,  ilkokulu  bitiren  çocuklar  sınavla  Köy  Enstitülerine  alınır  ve  karma eğitim uygulanır.  Toplam beş yıl süren öğretim de , öğretmenler köylülere hem örgün  eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım  tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere  öğretilecekti.  Kitaba  deftere  dayalı  öğretim  yerine  iş  için,  iş  içinde  eğitim  ilkesi  tatbik  ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları,  atölyeleri vardı. Derslerin %50 bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı  ise  uygulamalı  eğitimdi.  Bütün  derslerde  ve  çalışmalardaki  temel  yöntemin  'yaparak  öğrenme'  ilkesi  olduğu  söylenebilir.  "Gerek  öğretimin  eğitsel  bir  biçimde  yapılmasında,  okuldaki  toplumsal  ortamın  yaratılmasında  ve  gerekse  toprakların  işlenip  uygar  bir  eğitim  kurumunun  oluşmasında  öğrenci  ‐  öğretmen  ilişkilerinin  bir  aile  yuvasındaki  gibi  içten  oluşunun büyük rolü olmuştur." Zamanla sayıları 21'i bulan Köy Enstitüleri 1944'ten itibaren  yılda ortalama 2000 öğretmen mezun etmeye başlar. 

9. ÖĞRETMEN OKULLARI : 

16 Mart 1848 Öğretmen Yetiştirmede Başlangıç   

Yüksek  Öğretmen  Okulları,  lise  ve  dengi  okullara  öğretmen  yetiştiren  eğitim  kurumlarıdır. 

Okulun tarihinin, Dârülmuallimîn adlı okulun açılış tarihi olan 16 Mart 1848’e kadar uzandığı  kabul edilmektedir. 1839’da Tanzimat’la başlayan batılılaşma hareketi en çok eğitime ihtiyaç  gösteriyordu. Çünkü çeşitli alanlarda düşünülen köklü değişimle Türk toplumuna getirilecek 

(6)

yeni  dünya  görüşü ancak  eğitim  yoluyla  sağlanabilirdi.  Dârülmuallimîn  zaman  içinde  geliştirilerek,  bünyesinde  ilk,  orta  ve  liselere  öğretmen  yetiştiren kısımları  da  içine  alan 

“Dârülmuallimîn‐i  Âliye”  adlı  kuruma  dönüşmüş,  1891  yılında  bu  kurumun  içinde  yer  alan 

‘Âli’ kısmı bugünkü lise düzeyindeki okullar olan idâdilere öğretmen yetiştiren bir yüksek okul  haline getirilmiştir. Yüksek Öğretmen Okullarının asıl çekirdeği olan bu kurum, Cumhuriyete  kadar sık sık yapı değiştirmiş ve 1915 yılında şekillenen yapısıyla Cumhuriyete devrolmuştur. 

Cumhuriyet Dönemi: Darülmuallimîn‐i Âli, Yüksek Muallim Mektebine Dönüşüyor,  

Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan bu çalışmalarla, “Yüksek Muallim Mektebi” adını alan okul, 

“Ecole Normale  Superieure”   adlı  Fransız  Yüksek  Öğretmen  Okulu’nu  kendine  model  olarak  almıştır. 16 Ağustos 1934 tarihinde, Yüksek Muallim Mektebi’nin, Cumhuriyet dönemindeki  yapılanması  başlangıç  düşünülerek  onuncu  kuruluş  yıl  dönümü  kutlanmıştır.  Bu  tarihte  okulun  adındaki  Arapça  kökenli  sözcükler  değiştirilerek  artık  okul;  Yüksek  Öğretmen  Okulu  olarak  isimlendirilmiştir.  Ancak  okul,  bir  kaç  on  yıl  daha,  eski  adıyla  anılmaya  devam  edilmiştir. 

1930 VE 1940 LI YILLAR 

1930 ve 40’lı yıllarda, tıp fakülteleri dahil, üniversitelerin pek çok bölümüne sınavsız öğrenci  alınırken,  Yüksek  Öğretmen  Okulu,  sınavla  öğrenci  alan  bir‐kaç  okuldan  biri  durumundadır. 

Dahası,  okulun  bu  niteliği  nedeniyle,  o  yıllarda  liselerin  başarısının,  Yüksek  Öğretmen  Okuluna sokabildikleri öğrenci sayısı ile ölçüldüğü eğitimciler tarafından hep dile getirilmiştir. 

Okulun bu başarısında şüphesiz öğretim kadrosunun etkisi büyük olmuştur. Lisans derslerini  İstanbul  Üniversitesinde  gören  öğrenciler,  akşamları dönemin  en  seçkin  eğitimcilerinden  meslekleriyle ilgili ek dersler almışlardır. 

Giderek gelişen ve yıldızı parlayan Yüksek Öğretmen Okulu, 1946 yılında kötü bir gelişme ile  yüz  yüze  gelir.  12  Haziran  1946  tarihinde  çıkarılan  üniversiteler  yasası,  öğretim  üyelerinin  dışarıda  görev  almasını  yasaklamıştır.  Bu  gelişme,  Yüksek  Öğretmen  Okulu  için  bir  dönem  noktası  olmuştur.  Çünkü,  bu  yasa  ile,  okulda  eğitimin  niteliğinin  artmasında  önemli  rolü  bulunan  müzakereci  akademik  kadronun  okulla  ilişkisi  kesilmiştir.  Gelişen  olumsuzluklar,  1949‐1950  yılı  başında  okulun  kapatılmasına  kadar  uzanır  .  Lise  Öğretmeni  yetiştiren  tek  kaynak  durumundaki   Yüksek Öğretmen  Okulu’nun  verdiği  mezun  sayısındaki  gerilemenin  tersine,  1950’li  yıllarda,  sanayileşmenin  hız  kazanmasıyla  köyden  kente  göçün  başlaması  nedeniyle lise ve lise öğrenci sayısında önemli bir artış başlar. 

 

1950’Lİ  VE  60’LI  YILLARDA İLK  ÖĞRETMEN  OKULLARI  

1950’li yılların ortalarında ülke genelinde 42 öğretmen okulu bulunmaktadır. 1950’li yılların  sonlarında bu sayı 52’ye yükselmiştir. Bu okulların 21’i Köy Enstitülerinin devamı niteliğinde  olup  eğitim  süresi  6  yıldır. Bu  okullar,  Köy  Enstitülerinin  kuruluş  amaçlarının  da  bir gereği  olarak  tüm  ülkeye  neredeyse  eşit  aralıklarla  serpiştirilmiş  bir  şekilde  kurulmuştur.  Bundan  amaç,  tüm  ülkenin  köy  çocuklarına  okumada  fırsat  eşitliği  sağlamak,  bu  okulların  ışığından  ülkenin tüm köylerini aydınlatmaktır 

YENİ MODELİN DOĞUŞU: KÖY ÇOCUKLARINA ÜNİVERSİTE KAPILARI AÇILIYOR 

(7)

İlköğretmen  okulu  öğrencilerinin  Yüksek  Öğretmen  Okuluna  gönderilebilmeleri,  dolayısıyla  üniversiteye  girebilmeleri  için  önemli  bir  engel  bulunmaktaydı.  O  dönemde  ilköğretmen  okulu öğrencileri  lise  mezunu  sayılmadıkları  için  üniversite  sınavlarına  girememekteydi.  O  halde  bu  kaynaktan  nasıl  yararlanılacaktı?  Önce  lisenin  bitirilmesi  ve  olgunluk  sınavının  verilmesi gerekiyordu. Bu sorun nasıl çözümlenecekti? Tüm bu olumsuzluklara rağmen, lise  öğretmeni yetiştirmede bu dinamik kaynak göz ardı edilemezdi. 

1960’lı  yılların  ortalarına  doğru  modelde  bozulma  işaretleri  görülmeye  başlar.  Bunlardan  birisi  nicelikle  ilgilidir.  Yüksek  Öğretmen  Okullarının  sayılarının  üçe  çıkması  öğrenci  kontenjanlarının  arttırılmasını  beraberinde  getirir.  1959  yılında  52  öğretmen  okulundan  sadece 70, ikinci yıl 80 öğrenci seçilirken 1964  yılında, Yüksek Öğretmen Okullarına toplam  400  öğrenci  seçilir.  Bu  ölçüsüz  artış,  öğrenci  niteliğinde  ve  öğrenci  seçmede  gösterilen  özende  bir  gevşemeye  yol  açar. 24  Haziran  1973  yılında  çıkarılan  1739  sayılı  Millî  Eğitim  Temel  Kanunu,  öğretmen  yetiştirmede  çok  köklü  değişiklikler  getirecek  maddeler  içermektedir.  Bu  kanun,  ilköğretimin  sekiz  yıla  çıkarılması  ve her  seviyede  öğretmenin  yetiştirilmesinde  yüksek  öğrenim  şartı  gibi  yenilikler  getirmiştir.  İlk  anda  köy  çocuklarının  lehine  gibi  görülen  bu  gelişme,  ilerleyen  yıllarda  beklenenin  tam  tersi  sonuçlar  verecektir. 

Yüksek Öğretmen Okullarının kapanışı yalnız bu kurumların sonu değildir . Bu karar, ülkemize  nitelikli lise öğretmeni yetiştirilmesinde, 1959 yılında keşfedilen kaynağın Türk Millî Eğitimine  kazandırılmasına da son verir. 

 

Kaynakça: 

 

 Eğitbilime Giriş (Pedandragoji) (Editör: Erdal TOPRAKÇI) Ankara: Ütopya Yayınları   Eğitim Bilimine Giriş Temel Kavramlar (Editör : Zuhal CAFOĞLU) 

www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/koyenstitu.htm  Milli Eğitim Dergisi (sayı 160 Güz 2003) 

www.meb.gov.tr     

Referanslar

Benzer Belgeler

Milas Kent Konseyi’nin organizasyonuyla düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan ARAGELA’nın Türkiye Başkanı Şef Ahmet Çetin, yöremizin yemek kültürü- nün

DEĞERLENDİRME: Bu oyunu evde aile üyeleriyle nasıl oynayabiliriz? Çocuklarımıza hangi soruları sorabiliriz? Ders tekrarı konusunda yararlanabilir miyiz? Şeklinde

politikası ve mevcut olana (bütünüyle özel okullara dayalı tedrisat, ihtiyatlı devlet desteğiyle eğitim vb.) muvazi yeni bir sistem kurma hedefiyle ilim irfan meselelerine

Trakya Üniversitesi Mimarlık Bölümünden mezun olduktan hemen sonra İstanbul’da yurtiçi ve yurtdışında birçok projeler yapmış, bunu aldığı ödüllerle de kanıtlamış

Dilate kardi yo mi y opatili hastalarda transö zof ajiyal ekokardiyografi il e DA - SEK sık olarak saptanmakta o lup , aortik ateronı plakları , diğer kalp bo ş

1977 Nuran Yuluğ Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Enstitüsü 1977 Burhanettin Sellioğlu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji Enstitüsü 1977

Bu nedenle, müdür tarafından, Okulun eğitim seviyesi itibariyle Üniversite öğretim elemanlarına ihtiyaç duyulduğu, öğretim elemanlarının Okuldan uzaklaştıkları

3-4 ker;;;ln~m~~ y~lt~ i,~lstalığ1 geçirmükte ve bu hekimler tarafından muayene edi- lerek sağaltılmaktadır, Sık rastlanan çocukluk çı;,ğ·ı hastalık] arı veya