• Sonuç bulunamadı

Budizm’de Mezhepleşme Süreci: Mahayana ve Theravada Mezheplerinin Oluşumu ve Karşılaştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Budizm’de Mezhepleşme Süreci: Mahayana ve Theravada Mezheplerinin Oluşumu ve Karşılaştırılması"

Copied!
94
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

DİNLER TARİHİ BİLİM DALI

BUDİZM’DE MEZHEPLEŞME SÜRECİ: MAHAYANA VE THERAVADA MEZHEPLERİNİN OLUŞUMU VE

KARŞILAŞTIRILMASI

ALİ RAUF KÖK 17810201055

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

PROF. DR. NERMİN ÖZTÜRK

KONYA-2021

(2)
(3)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin hazırlanmasında bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Ali Rauf KÖK İmzası

Öğrencinin

Adı Soyadı Ali Rauf KÖK

Numarası 17810201055

Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı/Dinler Tarihi Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans X

Doktora

Tezin Adı Budizm’de Mezhepleşme Süreci: Mahayana ve Theravada Mezheplerinin Oluşumu ve Karşılaştırılması

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

(4)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. A1-Blok 42090 Meram Yeni Yol /Meram /KONYA ÖZET

Budizm bugünkü Hindistan’ın kuzey eyaletlerinden biri olan Bihar eyaletinden dünyaya yayılmıştır. Kurucusu Siddhārtha Gautama isminde bir prenstir. Nirvana’ya ulaşmasının ardında ‘Aydınlanmış’ anlamına gelen ‘Budha’

ismini alır. Onun ölümünün ardından müritleri kendi içlerinde birtakım ihtilaflara düşmüşlerdir. Bu ihtilafları gidermek ve birliği sağlamak amacıyla konseyler düzenlenmiştir. Konseylerin etkisi Budizm tarihi açısından önemlidir. Zira konseylerde alınan kararlar keşişler arasında ayrışmalara neden olmuştur. Zamanla daha da belirgin çizgilerle birbirlerinden ayrılan keşişler bir süre sonra fikirlerini sistemleştirip mezhep haline getirmişlerdir. Bu çalışmada konseylerin Budizm’in iki büyük mezhebi olan Mahayana ve Theravada’nın oluşmasındaki etkisi ele alınmıştır.

Mahayana ve Theravada okullarına dair genel bir tasvirden sonra aralarındaki benzerlik ve farklılıklara kısaca değinilmiştir.

Öğrencinin

Adı Soyadı Ali Rauf KÖK

Numarası 17810201055

Ana Bilim / Bilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı/Dinler Tarihi Bilim Dalı Programı

Tezli Yüksek Lisans X Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Nermin ÖZTÜRK

Tezin Adı

Budizm’de Mezhepleşme Süreci: Mahayana ve Theravada Mezheplerinin Oluşumu ve Karşılaştırılması

(5)

T.C.

NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fak. A1-Blok 42090 Meram Yeni Yol /Meram /KONYA ABSTRACT

Buddhism has been spread to the world from the state of Bihar, one of the northern states of today's India. Its founder was a prince who was called Siddhārtha Gautama. After reaching Nirvana, it took the name 'Budha' which means 'Enlightened'. After his death, his followers had some conflicts among themselves.

Councils have been organized in order to resolve these disputes and ensure unity. The influence of the councils is important to the history of Buddhism. Because the decisions taken in the councils has caused divisions among the monks. Afterwards the monks who has seperated from each other with important differances have systematised their ideologies and they have created denominations. In this study, the influence of councils on Mahayana and Theravada which are the two major denominations of Buddhism was examined. Arter a general description of the schools of Mahayana and Theravada, similarity and discrepancy between them were mentioned.

Author’s

Name and Surname Ali Rauf KÖK Student Number 17810201055

Department

Department of Philosophy and Religious Sciences/ Department of History of Religions

Study Programme

Master’s Degree (M.A.) X Doctoral Degree (Ph.D.)

Supervisor Prof. Dr. Nermin ÖZTÜRK

Title of the Thesis/Dissertation

The Process of the Formation of Denominations in Buddhism: The Emergence and Comparison of Mahayana and Theravada Denominations

(6)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

KISALTMALAR ... iv

ÖNSÖZ VE TEŞEKKÜR ... v

GİRİŞ ... 1

A. Araştırmanın Konusu ve Problemi ... 1

B. Araştırmanın Amacı ... 2

C. Araştırmanın Önemi ... 2

D. Araştırmanın Sınırları ... 3

E. Araştırmanın Yöntemleri ... 3

BİRİNCİ BÖLÜM BUDHA’NIN HAYATI, İLK ÜÇ KONSEY VE KONSEYLERİN MEZHEPLERİN OLUŞUMUNDAKİ ETKİSİ 1.1. Budha’nın Hayatı ... 4

1.2. Rajaghra Konseyi ... 16

1.3. Vaisali Konseyi ... 20

1.4. Pataliputra Konseyi ... 25

1.4.1. İmparator Asoka ... 25

1.4.2. Konseyin Toplanması ... 31

1.5. İlk Üç Konseyin Mezheplerin Oluşumundaki Etkisi ... 36

İKİNCİ BÖLÜM ANA HATLARIYLA MAHAYANA VE THERAVADA MEZHEPLERİ VE KARŞILAŞTIRILMASI 2.1. Theravada ... 38 2.1.1. Tarihi ve Kökeni ... 38

2.1.1.1. Nikaya Budizm’i ... 40

2.1.2. Kutsal Metinler ... 42

2.1.2.1. Vinaya Pitaka ... 43 2.1.2.2. Sutta Pitaka ... 44 2.1.2.3. Abhidhamma Pitaka ... 46

2.1.3. Temel Öğretileri ...48

(7)

2.1.3.1. Arhatlık Makamı ... 47

2.1.3.2. Nirvana ... 49

2.2. Mahayana ... 49

2.2.1. Tarihi ve Kökeni ... 49

2.2.2. Kutsal Metinler ... 52

2.2.2.1. Prajnaparamita ... 53 2.2.2.2. Vimalakirti-nirdesa Sutra ... 53 2.2.2.3. Lankavatara Sutra ... 54 2.2.2.4. Lotus Sutra ... 54 2.2.2.5. Sukhavativyuha Sutra ... 54 2.2.3. Temel Öğretileri ... 54

2.2.3.1. Bodhisattva ... 55 2.2.3.2. Göksel Budhalar ... 63

2.2.3.3. Üç Beden (Trikaya) Teorisi ... 65

2.2.3.4. Boşluk (Sunyata) Öğretisi ... 66

2.2.3.5. Saf Diyar (Sukhavativyuha) Öğretisi ... 68

2.3. Mahayana ve Theravada Mezheplerinin Karşılaştırılması ...69

2.3.1. Mahayana ve Theravada Arasındaki Farklar ... 69

2.3.1.1. Arhat ve Bodhisattvaların Hedefi ... 69

2.3.1.2. Nirvana ve Budhalık Hedefi ... 70

2.3.1.3. Kişisel Çabanın Önemi ... 70

2.3.1.4. Tarihi Budha ... 70

2.3.1.5. Keşiş ve Keşiş Olmayan Budistler ... 71

2.3.1.6. Bilgelik ve Merhametin Önemi ... 71

2.3.1.7. Kutsal Eserlerin Dilleri ... 72

2.3.1.8. Okul İçerisinde Farklı Fikirlere Bakış ... .72

2.3.1.9. Yayıldığı Bölgeler ... 73

2.3.1.10. Öğretilerinin Mahiyeti ... 73

2.3.1.11. Karakteristik Özellikleri ... 74

2.3.2. Mahayana ve Theravada Arasındaki Ortak Noktalar ... ...74

2.3.2.1. Amaçları ... 74

2.3.2.2. Alem Tasavvuru ... 74

(8)

2.3.2.3. Nesnelerin Aslı ... 75 2.3.2.4. Nedenselliğin Alanı ... 75 2.3.2.5. Acının Kaynağı ... 76 Sonuç ... 77 Kaynakça ... 81

(9)

KISALTMALAR Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

Ed. : Editör

MÖ. : Milattan Önce MS. : Milattan Sonra San. : Sanskritçe

s. : Sayfa

ss. : Sayfa Sayısı

vs. : Vesaire

vb. : Ve Benzeri

Trc. : Tercüme

(10)

ÖNSÖZ

Budizm MÖ. 6. asırda Kuzey Hindistan’da ortaya çıkmasına rağmen, ortaya çıktığı günden bugüne tarihi süreç içerisinde dünyanın çeşitli bölgelerinde her zaman kendine yer bulmuştur. İnsanı Nirvana öğretisi sayesinde ruhsal olarak mutlak mutluluğa ulaştırmayı amaçlaması kendisine mürit bulmasında etkili olmuştur.

Bunun yanında her insanın mutluluğa ulaşmasındaki etkenler farklılık arz etmektedir.

İnsanlarda duygusal ve zihinsel olarak tatmin olmadaki çeşitlilikten dolayı her dinde, grupta, toplumda vs. olduğu gibi Budizm’de de mezheplerin oluşmasında insanlardaki bahsi geçen farklılıklar önemli rol oynamıştır.

Araştırmamızda Budizm’in çalkantılı mezhepleşme sürecine bir ışık tutmayı hedefledik. İlk bölümde Budha’nın ölümünün ardından düzenlenen ilk üç konseyi ele aldık. MÖ. 6. Asır gibi oldukça eski bir dönemde meydana gelmesinden dolayı il üç konseyin muhtevası hakkında objektif bilgiye ulaşmak mümkün değildir. Her ne kadar dezenformasyonlar olsa da günümüze kadar gelebilmiş bilgiler mevcuttur. İlk üç konseyin toplanma sebeplerini, ne zaman ve nasıl toplandıklarını, nerelerde yapıldığını, nelerin tartışıldığını, hangi sonuçların çıktığını ve konseyler sonunda bir uzlaşmaya ulaşılıp ulaşılmadığını araştırdık. İlk üç konseyde net çizgilerle ayrılmış olmasalar da iki grubun çekişmesi görülmektedir. Bunlardan ilki kendilerini muhafazakâr ve Budha’nın gerçek öğretisini aktardıklarını söyleyen Theravada geleneği ve karşısında yenilikçi ve liberal görüşleriyle tanınan Mahayana mezhebi bulunmaktadır.

İkinci bölümde iki büyük mezhep olan Mahayana ve Theravada mezheplerini ana hatlarıyla tanıtmaya çalıştık. Bu amaçla mezheplerin tarihi süreç içerisindeki seyrini, kutsal metinlerini ve temel öğretilerini el aldık. Mahayana ve Theravada mezheplerini birbirlerinden ayıran temel farklılıklar üzerinde de durduk. Öncelikle iki mezhebin en temelde ayrıştıkları husus Budizm’in kurucusu Budha’nın şahsiyeti, mahiyeti ve tarihselliği hakkındadır. Yine Budha’nın mesajı konusunda da ciddi bir anlayış farkı görülmektedir. Örneğin Theravada Budha’nın amacının Nirvana’ya ulaşmak olduğunu savunurken Mahayana keşişleri diğer insanları kurtuluşa erdirmenin temel amaç olduğunu ve bu yolda Nirvana’nın bir araç olduğunu savunmaktadırlar. Bu bağlamda Arhat’ların konumu, metafiziğe bakış, tapınak yaşamı vb. konulardaki ortak noktaları ve görüş farklılıklarını inceledik.

(11)

Araştırmamızın başlangıcından bitmesine kadar geçen süreçte desteğini hiçbir zaman esirgemeyen ve bütün hatalarımı hoş gören danışmanım, saygıdeğer hocam sayın Prof. Dr. Nermin ÖZTÜRK’e, ufkumuzu açan ve ender tecrübelerini bizlere aktaran hocalarım sayın Prof. Dr. Mehmet AYDIN, Prof. Dr. M. Sami BAYBAL, Doç. Dr. Ahmet ARAS’a ve hem psikolojik hem de zihinsel olarak geçirilen zor süreçlerde her türlü fedakarlığı hiç tereddüt etmeden yapan ve yanımda olan sevgili eşim Şeyda KÖK’e teşekkür ederim.

(12)

GİRİŞ

Dinlerin merkeze aldığı konu ile anıldığı bilinen bir olgudur. Örnek vermek gerekirse Hıristiyanlık merkezine İsa Mesih’i aldığı için ‘Kristosentrik’, İslam ve Yahudilik tek tanrı inancını merkeze aldıkları için ‘Teosentrik’ olarak isimlendirilir.

Budizm’in merkezinde ise şüphesiz Budha’nın kendisi vardır. Bu yönüyle Budizm’in Budha merkezli olduğu bilinen bir husustur.

Budizm tarih sahnesine çıktığı günden bugüne kadar hakkında birçok farklı yorum ve tartışmalarla varlığını sürdürmüş ve günümüze kadar gelmiştir. Kimisi onun bir din olduğunu, kimisi felsefi bir sistem olduğunu, kimisi ise hayatın içinden bir ahlak sistemi olduğunu savunmuştur. Her görüşün sahibi kendisini destekleyen kanıtlarla görüşünü temellendirmeye ve kanıtlamaya çalışmıştır. Biz bu tartışmalara girmeden tarihsel süreç açısından araştırmamızı yapacağız.

Mitolojik anlatımda Budizm’in hikayesi, kurucusu olan Siddharta Gautama’nın saraydaki lüks terk etmesiyle başlar. Tarihsel olarak bilinen şey ise Siddharta’nın sarayından 29 yaşında çıktığı ve 35 yaşında Bodhgaya’da aydınlığa yani Nirvana’ya ulaştığıdır. Budha aydınlığa erdiği andan son nefesini verdiği ana kadar geçen 45 yıl gibi bir süre boyunca durmadan ulaştığı aydınlığı, hakikati insanlara vaazlarında anlatmıştır.

Budha’nın hayatının sona ermesinin ardından müritlerinin ondan öğrendiklerini öğrencilerine aktarmaları, Budizm’in sistemli bir öğreti haline gelmesini sağlamıştır. Budizm keşişlerin seyahatleri vasıtasıyla doğduğu toprakların dışına yayılmasıyla yeni kültür ve medeniyetlerle karşılaşmış ve etkileşime girmiştir.

Bu karşılaşma ve etkileşim neticesinde her iki kültür de birbirinden etkilenmiştir. Biz burada söz konusu etkileşimden Budizm mezheplerinde ne gibi farklılıklara yol açtığını incelenmiştir.

A. Araştırma Konusu ve Problemi

Budizm, MÖ. 6. yüzyılda kuzey Hindistan’da yaşadığı kabul edilen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuş bir dindir. Kısa sayılabilecek bir sürede Güney Doğu Asya’yı aşıp Mısır’a kadar uzanan coğrafyaya yayılan Budizm’in bu bölgeleri etkilediği bilinmektedir. Temas ettiği toplumu etkilediği gibi aynı zamanda kaçınılmaz olarak kendisi de etkilenmiştir. Bunun sonucunda birbirinden farklı

(13)

Budist okulları ortaya çıkmıştır. Yerel kültürlerden bağımsız olarak Budha’nın hayatı da mezheplerin kendilerini meşrulaştırmasında bir argüman olmuştur.

Siddhartha’nın Nirvana’ya ulaştıktan sonra ‘aydınlanmış’ anlamına gelen

“Budha” ünvanını aldığı bilinmektedir. Budha aydınlandıktan sonra yaptığı ilk şey ulaştığı hakikati insanlara anlatmak olmuştur. Elde ettiği bu hakikati bölgenin iklim koşulları gereği kurak veya diğer adıyla yaz mevsiminde çeşitli bölgelerde vaazlar vererek anlatmıştır. Yağmur mevsimi geldiğinde ise kendisinin meditasyon ile meşgul olduğu bilinmektedir. Budha’nın farklı dönemlerde yaptığı bu iki uygulama esasında Budizm’in iki büyük mezhebinin çıkış noktasıdır denebilir.

Çıkış noktası yukarıda bahsettiğimiz gibi olsa da bu kadar basite indirgemek doğru olmaz. Mezhepler arasında birçok farklı anlayış ve uygulamanın varlığı bilinmektedir. Aynı zamanda bu mezheplerin oluşumlarında ve yayılmalarında farklı etmenlerin olması da doğaldır. Bizim üzerinde duracağımız konu Budizm’in mezheplerin oluşumun aşamasında meydana gelmiş ilk üç konseyi ele almak ve iki büyük mezhebi ana hatları ile tanıtmak ve karşılaştırmak olacaktır.

B. Araştırmanın Amacı

Akademik alanda Dinler Tarihi alanında son yıllarda yapılan çalışmalar eskiye nazaran bir hayli artmış olmasına rağmen yapılan çalışmaların çok az bir kısmı genelde doğu dinleri özelde ise Budizm ile ilgilidir. İlgi eksikliğinin birçok nedeni vardır. Bunlardan bazıları; Budizm’in yaşadığımız coğrafyaya uzak bir din olması, terimlerin bizlere yabancı olması, tarihi kaynakların yetersizliği, yabancı dil öğrenmede yaşanan güçlükler vb. gibi nedenlerden dolayı araştırmacılar tarafından rağbet görmemiş ve Budizm ile ilgili bilgilerimiz sınırlı bir seviyede kalmıştır. Bizim amacımız bu alandaki çalışmalara katkı sağlamak olacaktır.

C. Araştırmanın Önemi

Yaptığımız araştırmalar sonucunda Budizm’in ilk dönem tarihi ve mezhepler arasındaki farklılıklar hakkında bir çalışmanın yapılmadığını gördük. Müstakil olarak Budist mezheplerinin bazıları hakkında çalışmalar yapılmış olsa da ilk dönem tarihi hakkında araştırma yapılmamıştır. Yukarıda Budizm hakkında yapılan çalışmaların eksikliğine değinmiştik. Bir dinin tarihi, gelişim süreci bilinmeden o din hakkında söz söylemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Yazılan dinler tarihi kitaplarında konumuzdan sadece yüzeysel olarak bahsedilir ve derinlemesine inilmez. Yahudilik

(14)

veya Hristiyanlık gibi hem tarihi hem de kültürü bizlere yakın olan dinlerin tarihsel seyri, mezhepleri gibi birçok farklı konusu derinlemesine işlenmiş ve çalışılmış olmasına rağmen Budizm’de bu görülmemektedir. Günümüzde hızla yayılan ve dünya üzerinde en çok mensubu bulunan dinlerden birisi olan Budizm’in tarihsel sürecinin çalışmalara konu olmaması akademik bir eksikliktir. Bu çalışmada Budizm’in ilk dönemlerinde cereyan eden ve tarihinde iz bırakan üç konseyi ve konseylerin mezheplerin oluşumundaki etkisini, iki büyük Budist mezhebi olan Mahayana ve Theravada mezheplerini ana hatları ile değerlendirerek karşılaştırılmasını ele aldık. Bu açıdan çalışmamız genelde Dinler Tarihi Biliminin özelde Budizm dininin anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.

D. Araştırmanın Sınırları

Tezimizin sınırları, Budha’nın ölümünün ardından erken dönemde düzenlenen ve Budizm’i derinden etkileyen üç konseyde tartışılan meseleler, Mahayana ve Theravada mezheplerin ana hatlarıyla ele alınması ve aralarındaki farklara değinmek olacaktır.

E. Araştırmanın Yöntemleri

Araştırmamızda Budizm’in MÖ. 6. Yüzyılda ortaya çıkmasının ardından üç asır gibi kısa bir dönemde düzenlenen ilk üç konsey hakkında bilgi veren betimleyici yöntem ve tarihi araştırma yöntemi kullanılacaktır. Diğer bölümlerde ise Dinler Tarihi açısında önemli bir metot olan karşılaştırmalı yöntem kullanılacaktır.

(15)

BİRİNCİ BÖLÜM: BUDHA’NIN HAYATI, İLK ÜÇ KONSEY VE KONSEYLERİN MEZHEPLERİN OLUŞUMUNA ETKİSİ 1.1. BUDHA’NIN HAYATI

"Budha", “Uyanmış Olan” veya “Aydınlanmış Olan” anlamına gelen Sanskritçe bir kelimedir. Budha kişisel bir isim olarak kullanılmamaktadır.

Budizm'de dini hayatın amacına tam olarak ulaşmış aydınlanmış kişilere verilen bir unvandır.1 Budha olarak tanıdığımız kişi, bugünkü Nepal sınırlarında bulunan Kapilavastu isimli yerde dünyaya gelmiştir. Kişisel adı Siddhārtha (Palice Siddhattha) ve klan adı Gautama’dır (Palice Gotama). İçinde bulunduğu toplumun insanları Sakyalar olarak bilinmektedir ve bu nedenle Budha'ya genellikle Sakyamuni de denmektedir. Budha'nın tam olarak ne zaman doğduğunu bilinmemektedir. Çünkü dönemin kronolojisi henüz kesin olarak belirlenmemiştir.

Arkeologlar somut delilleri ancak son yüzyıllarda keşfetmiştir.2

Budha'nın doğum tarihi ile ilgili bir dizi farklı teori geliştirilmiştir. Budha'nın seksen yaşında öldüğü tahmin edilmektedir. Bu nedenle, çoğu hikâye, ölüm tarihini belirlemeye ve daha sonra doğum tarihine ulaşmak için geriye doğru hesaplamaya dayanır. En yaygın kabul gören teorilerden biri, Sri Lanka tarihi kayıtlarına, Dipavamsa ve Mahivamsa'ya dayanmaktadır. Wilhelm Geiger, bu kaynaklara dayanarak Budha'nın MÖ. 483'te öldüğünü ve buradan yola çıkarak MÖ. 563'te doğduğunu hesaplamıştır. Hermann Jacobi, aynı yöntemi ve kaynakları kullanarak Budha'nın MÖ. 484'te öldüğünü ileri sürmüştür. Japon bilgin Kanakura Ensho da aynı tarihlere ulaşmıştır.3 Mircea Eliade ise Budha’nın MÖ. 558 yılında doğduğunu söylemektedir.4

1 Charles S. Prebish-Damien Keown, Buddhism, Journal of Buddhist Ethics Online Books, 2006, s.

50; Huston Smith, Philip Novak, Buddhism A Concise Introduction, Perfect Bound, Harper Collins Publishers, 2003, s. 4.

2 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 50; Trevor Ling, The Buddha The Social-Revolutionary Potential Of Buddhism, Second Edition, Pariyyati Press, WA USA, 2013, s. 109; Madhu Bazaz Wangu, World Religions Buddhism, 4. Edition, Chelsea House Publishers, China, 2009, s.18;

Etienne Lamotte, History of The Indian Buddhism, Peeters Press, Louvain-Paris, 1976, s. 15; Peter Harvey, An Introduction To Buddhism; Teachings, History and Practices, 2. Edition, Cambrige University Press, New York, 2013, s. 14

3 Akira Hirakawa, A History of The Indian Buddhism: From Sakyamuni to Early Mayahana, Trc. Paul Groner, University of Hawaii Press, 1990, s. 22

4 Mircea Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, Trc. Ali Berktay, 1. Baskı, Kabalcı Yayınevi, Cilt II., 2000, s. 86.

(16)

Prens Siddhartha'nın annesi Mahamaya, rüyasında dört koruyucu melek tarafından Himalaya Dağları'na götürülmüş; orada yıkanmış, bütün maddi manevi kirlerinden arındırılmış, giydirilmiş ve üzerine güzel kokular sıkılmıştır. Bunun üzerine müstakbel Budha ona beyaz bir fil olarak görünmektedir. Daha sonra vücudunun sağ tarafına vurarak onun rahmine girmiştir. Hint kültüründe filler kraliyetle ilişkilendirilmektedir. Filler ayrıca doğurganlık ile ilişkilendirilir ve onlara yürüyen yağmur bulutları denmektedir. Kraliçe rüyasından uyandığında kocası Kral Suddhodana'ya rüyasını anlatmış; bunun üzerine rüyayı yorumlaması için eşi çok sayıda seçkin Brahmin'i saraya getirtmiştir. Brahminler krala, oğlunun izlediği yaşam tarzına bağlı olarakçocuğun ya dünyanın en büyük kralı ya da nefsini alt eden en büyük çilecisi olacağı kehanetinde bulunmuşlardır.5

Hamileliğinin sonlarına doğru Mahamaya'nın gelenek üzere doğum yapmak için Kapilavastu'dan akrabalarının evine seyahat ettiği anlatılır. Yolda, o ve hizmetçileri, çiçeklerin ve kuş cıvıltılarının tadını çıkarmak için Lumbini'de mola vermişlerdir. Mola esnasında doğum sancılarının başladığı ve bir Sal ağacına tutunarak ayakta doğum yaptığı anlatılmaktadır.6 Budist geleneğine göre bu olay, Vaisakha'nın (Mayıs) dolunayında meydana gelmiştir.7

Brahminlerin kehanetinin Prens Siddhartha'nın babası Kral Shuddhodana'yı rahatsız ettiği ve bundan dolayı oğlunun doğumundan itibaren Shuddhodana’nın, oğlunu krallık yolunu takip etmesi için elinden geleni yaptığı anlatılmaktadır.

Shuddhodana oğlunu zevklerle kuşatmış ve her dileğini yerine getirmektedir. Prens Siddhartha hiçbir zaman herhangi bir ıstırap ya da zorluk görmemiş ya da öğrenmemiştir. Saraydan ayrıldığında, kralın muhafızları arabasının önüne giderek sokakları rahatsız edici her şeyden temizlemektedir. Bir Brahmin rahibi Prens Siddhartha'ya yönetme kabiliyetleri konusunda eğiterek onu akıllıca yönetmeye

5 Wangu, World Religions: Buddhism, ss. 20-21; Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 16;

Carl Olson, The Different Paths of Buddhism: A Narrative-Historical Introduction, Rutgers Universty Press, New Jersey, 2005, s. 23; John S. Strong, The Buddha: A Beginner’s Guide, 1.

Edition, Oneworld, Oxford, 2009, ss. 54-55; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s.

5; W. Woodville Rockhill, The Life Of The Buddha And The Early History Of His Order, Ballantyne, London, 1884, s. 15

6 Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 16; Strong, The Buddha, s. 51

7 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 24.

(17)

hazırlamaktadır. Ayrıca Prens Siddhartha’nın savaş sanatlarını, kılıç kullanmayı ve ok atmayı öğrendiği bilinmektedir.8

Prens Siddhartha’nın, Yasodhara isminde birisi ile evlendiği ve ondan Rahula adında bir oğlu olduğu anlatılmaktadır.9 Theravada metinlerinde, karısı genellikle 'Rahula'nın Annesi' (Rahula-mata) olarak adlandırılır, ancak bazı metinlerde kullanılan “Bhaddakacca, Bimbadevi, Yasodhara ve Gopa" gibi farklı isimler de mevcuttur.10

Digha Nikaya’nın bir bölümünde Prens Siddhartha’nın sarayında lüks içinde yaşadığı fakat zaman geçtikçe bu durumdan haz almamaya başladığı anlatılmaktadır.

Babasının, onun kehanetteki gibi bir çileci olmaması için her türlü hastalık, yaşlılık gibi rahatsız edici durumlardan uzak tutmaya çalıştığı bilinmektedir. Yine anlatıda geçtiği üzere Prens Siddhartha’nın sarayın dışında gezmek istediği ve bu durumun babasının öğrendiği bilinmektedir. Kral, oğlu gezintiye çıkmadan önce gideceği yollar üzerindeki bütün rahatsızlık verecek şeyleri kaldırtmış ve oğlunun bunları görmesine engel olmaya çalışmıştır. Fakat bir gün ihmal sonucu Prens Siddhartha, yolda giderken bir yaşlı insan ile karşılaşmış ve arabasının sürücüsü Chanda’dan tanık olduğu bu durumu açıklamasını istemiştir. Chanda yaşlılığın her insanı geleceğini ve bundan hiçbir insanın kaçamayacağını anlatmıştır. Biraz daha ilerlediklerinde yol kenarında hasta bir insan karşılarına çıkmış ve Prens Siddhartha yine arabacısına aynı soruyu sormuştur. Chanda, hastalığın her insanın başına gelebileceğini insanların her zaman sağlıklarını koruyamayacaklarını izah etmiştir.

Biraz daha ilerlediklerinde karşılarına bir kalabalık çıkar. Kalabalığın ortasında bir cenaze yatmakta ve insanlar başında yas tutmaktadır. Gördükleri karşısında hayrete düşen Prens Siddhartha, Chanda’ya insanların neden ağladığını sorar. Chanda, hayatın da bir sonu olduğunu ve her insanın bu sona varacağını söyler. Yolculuğun sonunda ise bir Sramana11 ile karşılaşırlar ve Prens Siddhartha, turuncu kıyafetlerle

8 Wangu, World Religions: Buddhism, ss. 20-21; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 5; Strong, The Buddha, s. 59; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 25

9 Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 24; Rockhill, The Life Of The Buddha, s. 20;

Wangu, World Religions: Buddhism, s. 21

10 Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 17; Strong, The Buddha, s. 61

11 Sramana: Geleneksel toplumu terk eden bir münzevi denebilir. Bu terim, Budha'nın zamanında Brahmanizm’in geleneksel öğretilerini kabul etmeyen heterodoks çilecilere atıfta bulunmak için yaygın olarak kullanıldı. Buda'nın kendisine Mahasramana, büyük sramana, takipçilerine sramanalar denmektedir. Diğer birçok grubun da geleneksel toplum dışında ortak yaşam tarzları

(18)

saçını kazıtmış bu adamın elinde bir kâse ile ne yaptığını Chanda’ya sorduğunda onun bu hayattan vazgeçmiş bir çileci olduğu cevabını alır. Prens Siddhartha’nın bu geziden sonra saraya döndüğünde düşüncelere daldığı anlatılmaktadır.12

Prens Siddhartha, yaptığı yolculuktan sonra zihni bir değişim sürecine girmiş ve sonunda saraydan ayrılmaya karar vermiştir. Bu durumu babasına açıkladığında Prens Siddhartha, babasından ret cevabı almıştır. MÖ. 537 Yılında 29 yaşındayken Prens Siddhartha bir gece arabacısı Chanda’dan, ‘Kandhaka’ ismindeki atını hazırlamasını istemiştir. Karısına ve oğluna son bir defa daha baktıktan sonra sarayı terk etmiştir. Efsaneye göre o gece sarayda uyuyan cariyeleri tanrılar tarafından Prens Siddhartha’ya çirkin gösterilmiştir. Saraydan ayrılırken yine ilahi bir müdahale sonucunda nöbetçiler uykuya dalmışlardır. Prens Siddhartha ve Chanda, sorunsuz bir şekilde saraydan ayrılmışlardır. Ormanlık alana kadar Chanda ile birlikte giden Prens Siddhartha, ormana vardıklarında atından inmiş ve elbiselerini arabacısına vermiştir. Daha sonra saçını kazıtmış ve çileci elbiselerini giymiştir.

Chanda’ya saraya dönmesini tembih etmiştir.13 Prens Siddhartha, Magadha Krallığı’na doğru yola çıkmıştır. Kuzey Yolu (Uttarapatha) olarak bilinen yol üzerinden, Sravasta’ye gitmiş, oradan doğuya Kapilavastu'ya geçmiş ve daha sonra güneye yani Kusinagara’ya ulaşmıştır. Vaisali’yi ve Ganj Nehri'ni geçtikten sonra Magadha Krallığının sınırlarına girmiş ve yolculuğu Rajagrha'da sona ermiştir (Resim 1).14

vardır. Ek olarak, bazı bireysel sramanalar toplumdan tamamen uzak durarak inzivaya çekilerek yaşadıkları bilinmektedir. Bkz. Irons, Encyclopedia Of Buddhism, s. 503.

12 Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 6; Charles S. Prebish-Damien Keown, Buddhism, Journal of Buddhist Ethics Online Books, 2006, s. 58; Wangu, World Religions:

Buddhism, ss. 20-21; Olson, The Different Paths of Buddhism, ss. 25-26; Harvey, An Introduction To Buddhism, ss. 17-18; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 24;

Strong, The Buddha, ss. 62-63.

13 Lamotte, History of The Indian Buddhism, s. 16; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 7; Prebish ve Keown, Buddhism, ss. 59-60; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 23; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 26; Harvey, An Introduction To Buddhism, s.

18; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 24; Strong, The Buddha, s. 71.

14 Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 24.

(19)

Resim 1.

Artık ailevi ve sosyal yükümlülüklerden arınmış olan Siddhartha, bir sramana olarak, mistik bilgiye ulaşma umuduyla meditasyon yapan, yaşamını yoga ve bedensel hareketler gibi bir dizi dini egzersize adayan evsiz dilencilerin oluşturduğu topluluğun bir üyesi haline gelmiştir. Siddhārtha gibi sramanalar sadaka için laiklere bağlı durumdadır. Ancak sramanaların birçoğu ormanda zorlu bir inziva hayatı yaşamak için kasaba ve köylerden çok uzaklarda yaşamaktadırlar.

Siddhartha, kendisine bir dini usta (guru) aramıştır. Derin bir trans durumuna girme konusunda ustalaşmış bir meditasyon tekniği ustası Arada Kalama adlı tanınmış bir ustaya yönelmiştir. Bu ustanın öğretisi derin yoga konsantrasyonu yoluyla elde edilen bu duruma dayanmaktadır ve "Hiçlik Alanı" olarak bilinmektedir. Zihnin tüm düşünceleri aştığı bir durumdur. Siddhartha’nın yetenekli bir öğrenci olduğu ve bu uygulamada çabucak ustalaştığı anlatılmaktadır. Ustası ondan o kadar etkilenmiş ki öğrencisini grubun lideri yapmayı teklif etmiştir. Siddhartha, hala aradığı hedefe ulaşamadığını hissettiğinden dolayı bu isteği reddetmiştir. Arada'dan ayrılan Siddhartha, Udraka Ramaputra adında ikinci bir yoga ustasına gitmiştir. Yeni yoga ustasının öğretisi, "ne algı ne de algısızlık alanı" olarak bilinen bir trans durumuna dayanmaktadır. Bu durumda bilinç o kadar üstün hale gelir ki, meditasyon yapanın zihni artık hiçlik fikrini bile kaydetmemektedir. Siddhartha, anlatıya göre bu öğretide de hemen ustalaşmıştır. Ustasının öğrencisiyle yer değiştirmeyi ve Siddhartha'yı

(20)

ustası yapmayı teklif ettiği söylenmektedir, ancak Siddhartha bu teklifi de daha önce olduğu gibi aynı nedenlerle geri çevirmiştir.15

Yaptığı uygulamalardan istediği sonucu elde edemeyen Siddhartha, düzensiz nefes alıp verme tekniği gibi uygulamaları denemiştir. Fakat bu uygulamaların neticesinde şiddetli baş ağrıları çekmiş, bağırsak sancıları hissetmiş, vücut ısısı anormal derecede artmış ve yüksek sesler ve uğultular duymuş bundan dolayı bu tür uygulamaları terk etmiştir. Siddhartha, mutlak hakikate ulaşmak adında katı bir disiplin isteyen ve yiyeceği en aza indirmeye dayanan yaygın bir tekniği uygulamaya başlamıştır. Beraberinde beş keşiş ile uygulamayı sürdürürken öncekilerde olduğu gibi bu teknikte de Siddhartha son derece ustalaşmıştır. Öyle ki günde birkaç pirinç tanesiyle yetindiği anlatılmaktadır. Zamanla vücudu o kadar zayıflamıştır ki karnı çekilmiş, derisi kemiklerine yapışmış, gözleri yerinden fırlayacak düzeye gelmiştir.

Bu denli sıkı bir orucu altı yıl gibi uzun sayılabilecek bir süre uygulamasından dolayı beraberindeki keşişler onu kendilerine usta olarak görmüşlerdir. Çilede ustalaştığından dolayı çevresindekiler tarafından kendisine ‘Sakyamuni’ yani

‘Sakyaların Çilecisi’ denmeye başlanmıştır. Fakat Siddhartha vücuduna yeterli besinin girmemesinden dolayı zihin faaliyetlerinin yeterli derecede çalışmadığının, odaklanma problemleri yaşadığının farkına varmış bu nedenle çilenin kurtuluş yolu olmadığını anlamıştır. 16 Bundan dolayı aşırı çileciliği bırakıp bir kâsede kendisine sunulan sütlü pirinç lapasını yemiştir. O sırada beraberindeki beş keşiş, onun haşlanmış pirinçle beslendiğini gördüklerinde çok üzülmüşler ve çileciliğinde tereddüt ettiği için onu eleştirmişler ve terk etmişlerdir. 17 Bu beş keşiş, genel olarak, gerçek kurtuluşu aramayan, bunun yerine kemer sıkma uygulamalarının içinde yaşayan Hintli çilecilerin sınırlı ruhunu sembolize etmektedir. Budist bakış açısından, çile durumu nihai kurtuluşa vesile olmamaktadır. Pirinç lapasından biraz

15 Prebish ve Keown, Buddhism, ss. 61-62; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s.

7; Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, s. 88; Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 19;

Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 25; Strong, The Buddha, s. 65.

16 Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 8; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 63;

Rockhill, The Life Of The Buddha, s. 26; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 27; Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, s. 88.

17 Strong, The Buddha, s. 77; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 27; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 28; Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, s. 89; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 64; Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 20; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 27; Strong, The Buddha, s. 87.

(21)

yedikten sonra Siddhartha'nın gücü yeniden gelmiş ve canlandıktan sonra aydınlanmaya ulaşmayı başarmıştır.18

Aydınlanmanın yollarını arayan Siddhartha’nın yeme içme kararı almasında daha önceki deneyimlerini de göz önünde bulundurarak hayatının iki uç evresini karşılaştırmış olması pekâlâ muhtemeldir. O ilk safhada genç bir adam bir adam olarak maddi rahatlık ve lüksün tadını çıkarmıştır, ama bu onu hüsrana uğratmış ve tatminsiz bırakmıştır. İkinci aşamada, ormana bir sramana olarak girmiş, diğer uca gitmiş ve kendisini her türlü konfordan mahrum bırakmış, asla gelmeyecek bir ruhsal atılım umuduyla zihnini ve bedenini sınırlarını zorlamıştır. Bu nedenle, altı yıllık çile deneyimini sona erdirmeye karar vermiştir. Hayatının kalan kısmında daha dengeli ve ılımlı bir yaşam tarzını benimsemiştir. Aydınlanmaya giden yolun, her türlü aşırılıktan kaçınan ve aşırı zevk ile aşırı çile arasında bir "orta yol" yaşam tarzı olması gerektiğine karar vermiştir.19

Güç ve kuvvetini yeniden toparlayan Siddhartha asvattha veya pipal ağacı olarak da bilinen Bodhi (aydınlanma) ağacına doğru gitmiş ve onun altına oturarak derin bir meditasyona başlamıştır. Bu arada Budizm’de kötülüğün müşahhaslaşmış hali olarak kabul edilen Mara onun aydınlanma teşebbüsünü kendi alanı için bir tehdit unsuru olarak görmüş ve aralarında kozmik bir savaş başlamıştır.20 Mara terimi, ölmek anlamına gelen bir kökten gelir ve Mara, ‘öldüren varlık’ demektir.21 Aynı zamanda bu terim öldürmek ya da yok etmek anlamına da gelmektedir. Mara bu nedenle Budizm'de ıstırabın sembolüdür ve Budist kutsal metinlerinde onun alanı doğum ve ölümle eşittir. Mara aynı zamanda neredeyse sonsuz çeşitlilikte aydınlanmamış zihin durumlarını temsil etmektedir. Budist edebiyatında ölüm ve olumsuz ruh halleri için bir metafor olarak karşımıza çıkmaktadır.22

Siddhartha’nın aydınlanmaya ulaşma anlatısı efsanevi özellikleri barındırmaktadır. Efsanede Mara’nın korkunç ordusunu Siddhartha’yı yok etmesi için gönderdiği anlatılır. Meditasyon yapan Siddhartha’ya karşı ordunun silahları güçsüz kalırlar. Ordu tarafından atılan mızraklar ona zarar verememektedir, çünkü

18 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 28

19 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 64

20 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 28; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 9; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 64; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 27

21 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 65.

22 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 28.

(22)

Siddhartha'dan yayılan nur mızrakları beş renkli lotus çiçeğine dönüştürmektedir.

Bazı anlatımlarda Mara, güçlerini kasırgalar, büyük bir yağmur fırtınası, yanan kayalar ve karanlık yaratmak için kullanmaktadır, ancak hiçbir şekilde Siddhartha'yı meditasyonundan caydıramamıştır. Siddhartha tarafından mağlup edilen Mara'nın ordusu kaçmıştır. Bu durumu gören Mara, ‘Arati (Hoşnutsuzluk)’, ‘Rati (Zevk)’ ve

‘Trsna (Arzu)’ adlı üç kızını Siddhartha'yı baştan çıkarması için göndermiş, ancak onlar da Mara'nın ordusu kadar başarısız olmuştur.23

Yine efsaneye göre Siddhartha, sağ eliyle yeryüzüne dokunarak, toprak tanrıçasını aydınlanmasına tanıklık etmeye çağırmıştır. "Dünyaya Dokunma Hareketi" (bhami sparsa mudra) veya "Mara'nın Fethi" (mara-vijaya) olarak bilinen bu hareket(mudra), daha sonra klasik bir figür halini almıştır.24 Efsanede Siddhartha'nın gecenin ilk nöbetinde doğru algıya ulaştığı anlatılmaktadır. Bu durum onun önceki doğumlarını hatırlamasını sağlamıştır. Gecenin orta nöbetinde, cennette ve cehennemde gördüğü saf devaların (tanrıların) bilgisine ulaşmıştır.

Başka bir anlatımda biraz farklı bir vurgu bulunmaktadır: Gecenin ikinci ve üçüncü saatlerinde Budha, sırasıyla süreksizlik bilgisine ve Dört Yüce Gerçeğin bilgisine erişmiştir. Bir bakıma, doktrin açısından üçüncü bilgi biçimi diğer ikisinden daha fazla öneme sahiptir: Dört Yüce Gerçek bilgisinin aniden ortaya çıkması kurtuluşu daha da yakınlaştırmıştır. Budha, vücudunun rahatsızlığından kurtulmuş, yedi gün boyunca kendi zihnine bakarak meditasyon yapmıştır. Siddhartha, aydınlanmasıyla artık bir Budha olmuştur, bu da basitçe "Uyanmış Kişi" anlamına geliyordu. Aynı zamanda "Budha" terimi, diğer herkesin uykuda olduğunu ima etmektedir.25 Budha MÖ. 523 yılının nisan veya mayıs ayında aydınlanmaya ulaşmıştır.26 Burada yaptığı meditasyonların dört ila yedi hafta sürdüğü rivayet edilmektedir.27

23 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 28; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 9; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 66; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 27;

Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 20.

24 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 66; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 10;

Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 20

25 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 29; Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 10; Prebish ve Keown, Buddhism, ss. 64-65.

26 Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, s. 86; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 27

27 Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, s. 90; Lamotte, History of The Indian Buddhism, s.

17; Harvey, An Introduction To Buddhism, s. 20; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 30.

(23)

Siddhartha'nın aydınlanmaya ulaştığı yer bugün Bodhgaya olarak bilinmektedir. Günümüzde bölgede Mahabodhi tapınağı bulunmaktadır ve dünyanın her yerinden Budistler için önemli bir hac merkezidir.28

Aydınlanmasından sonra Budha, Budist geleneğinde "Dhamma Çarkının Dönmesi" olarak adlandırılan ilk vaazını vermek için kutsal şehir Benares veya Varanasi yakınlarındaki Geyik Parkına gitmiştir. Orada eski çileci arkadaşlarını bulmuş ve keşfettiklerini anlatmıştır. Bir rivayete göre henüz daha keşişler Budha’nın vaazını dinlerken Kondanna adındaki keşiş bireysel olarak onun öğretisinin tecrübe etmeye başlamıştır. Varlığının en derinliklerinden, öğreti onun içinde doğmuştur. Bu bilgi onun içinde her zaman bulunmaktadır, ama şimdi bunun fark varmıştır. Bu anlatı, Budha'nın bir ebe olarak hareket ettiğini tasvir etmektedir.

Başka bir deyişle, zaten orada olanın ortaya çıkmasına izin vererek aydınlanmış bir insanın doğuşuna yardım etmektedir. Eski çileci arkadaşlar arka arkaya aydınlanmaya ulaşmışlardır. Bu ilk vaaz ve beş zahidin din değiştirmesi sıradan bir olay değildir. Dharma çarkının dönmesi, yerin tanrılarının ve cennetin altı katının yanı sıra cehennemlerin de tanık olduğu kozmik bir olaydır.29 Beş çileciye verilen bu ilk vaaz, Dört Yüce Gerçekle ilgilidir. Bu gerçeklerden birincisi, tüm yaşam acıdır; ikincisi, bu acının bir sebebi vardır; üçüncüsü, acıyı bastırmanın bir yolu vardır; ve dördüncüsü, izlenecek bir yol vardır. İkinci vaaz, kalıcı bir benliğin veya ruhun yokluğu hakkındaki doktrinle ilgilidir. Buda'nın kesin öğretileri ve içindeki tarihsel sıralama hakkında emin olmamızın hiçbir yolu yoktur. Önemli olan nokta, anlatımın tarihsel doğruluğu değil, daha çok Budist geleneğin öğretilerin sırasını bu şekilde anlamaya başlamış olmasıdır.30 İlk vaaz, "Dharma Çarkını Harekete Geçirmek" (Dharmacakra-pravartana Sutra) adlı bir kutsal kitapta korunmaktadır.

Nispeten kısa olan bu metin, Budist doktrinin özünü içermektedir ve Budha'nın aşırı keyfine düşkünlük ile sert kemer sıkma arasında bulduğu "orta yol" doktrininden bahsederek başlamaktadır.31

28 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 66.

29 Olson, The Different Paths of Buddhism, ss. 30-31; Harvey, An Introduction To Buddhism, s.

23; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 31; Wangu, World Religions: Buddhism, s.

29.

30 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 31.

31 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 68.

(24)

Budizm'de tekerlek sık kullanılan bir semboldür. Başlangıcı veya sonu yoktur ve bir yerden bir yere dolaşmaktadır. Dharma'nın çarkı genellikle, Dört Yüce Gerçeği veya Sekiz Dilimli Yolu (Yüce Gerçeklerin sonuncusu) temsil eden dört veya sekiz parmakla tasvir edilmektedir. İkonografide, Budha genellikle sol elinin baş ve işaret parmağını birbirine dokundurarak tekerlek şeklinde bir hareket yaparken gösterilir. Bu, Dharma-cakra-mudra (Dharma Çarkının Hareketi) olarak bilinmektedir ve ilk vaazı temsil etmektedir.32

İlk vaazın konusu olan Dört Yüce Gerçek, Budizm’in temel öğretilerinden birisidir. Bu gerçekler; yaşam acıdır, acının bir nedeni vardır, acıyı yok etmenin bir yolu vardır ve bu yol Sekiz Dilimli Yoldur. Sekiz Dilimli Yolun aşamaları ise şöyledir;

İlk aşama, doğru görüş, Dört Yüce Gerçeği anlamakla ilgilidir. Sonra doğru niyetlerle kişi hayatını doğru yola koymaya karar verir. Doğru söz, yalan söylememek, başkalarını haksız yere eleştirmemek, sert dil kullanmamak, dedikodu yapmamaktır. Doğru davranış, öldürmek, çalmak, zulüm veya şehvetli faaliyetlerden kaçınmak anlamına gelir. Doğru geçim için insanın hiçbir canlıya zarar vermeyecek şekilde geçimini sağlaması gerekir. Doğru çabayı uygulamak için bir kişinin kötü düşünceleri yenmesi ve yalnızca iyi düşünceleri uyandırmaya ve sürdürmeye çalışması gerekir. Doğru farkındalığın Budizm'de özel bir anlamı vardır, burada bir kişi vücudunun, hissinin ve zihninin tüm durumlarının yoğun bir şekilde farkına varır. Bu, daha yüksek bir bilinç aşamasına götüren derin meditasyon olan son aşamaya, doğru konsantrasyona götürür. Doğru konsantrasyon uygulayan bir kişi Siddhartha'nın ulaştığı aydınlanmaya ulaşacaktır.33

Beş çileci keşiş Budha'nın ilk öğrencileri oldular. Budha, sonraki 45 yıl boyunca Kuzeydoğu Hindistan'ı dolaşmış, Dharma'yı vaaz etmiş ve onu öğrenmek isteyenlerin sorularını yanıtlamıştır. Budha öğretilerinde, samsara ve karma kavramları da dahil olmak üzere, zamanının Hindistan'ının dini öğretilerinin birçok unsurunu muhafaza etmiştir. Bununla birlikte, Budist Dharma öğretisi bazı açılardan Hint geleneğinden farklıdır. Budha, Hint toplumundaki en yüksek kast olan Brahminlerin otoritesine meydan okumuştur. Sadece Brahmin rahiplerinin yapabileceği çeşitli tanrılara hayvan kurban etmelerine karşı çıkmıştır. Buna karşılık

32 Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 69

33 Wangu, World Religions: Buddhism, s. 30

(25)

Budha, takipçilerine hiçbir canlıyı öldürmemelerini söylemiştir. Ayrıca Budha, Brahminlerin dini hakikatin yorumlayıcıları olarak özel rolünü kabul etmedi. Bunun yerine Budha, kasttan bağımsız olarak Sekiz Dilimli Yolu takip eden herkesin Nirvana’ya ulaşabileceğini vurgulamıştır.34

Budha’nın öğretmenlik kariyeri yaklaşık kırk beş yıl sürmüştür. Yağmur mevsimi dışında tek bir yerde uzun zaman geçirmemiştir, bunun yerine köylere, kasabalara ve şehirlere gitmiştir, mesajını yaymaya çalışmış ve görüşüne (ditthi) inananlar kazandırmayı amaçlamıştır. İnsanlardan bazıları ona keşiş olarak, diğerleri ise sıradan takipçiler olarak katılmıştır. Öğretmenlik kariyeriyle ilgili çeşitli anlatılar iki noktada hemfikir olma eğilimindedir: Budha onu duyanlar üzerinde kişisel bir etki bırakmaktadır ve insanlar sanki o bir mıknatısmış ve kendileri metal talaşlarıymış gibi ona çekilmektedir.35

Kırk beş yıllık zorlu bir tebliğden sonra, seksen yaşında ve MÖ 483 civarında Budha, demirci Cunda'nın evinde kurutulmuş domuz eti yemeği yedikten sonra Kusinagara’da dizanteriden ölmüştür.36 Eliade’ye göre MÖ. 478 yılının Kasım ayında ölmüştür.37 Budha’nın ölümü “Mahaparinirvaņa Sutra (Büyük Ölüm Söylemi)” isimli kutsal metinde detaylıca anlatılmaktadır.38

Budha, başında toplanan keşişlere kendisini hiçbir zaman Sangha'nın lideri olarak görmediği için halef atamayacağını söylemiştir. Keşişlerin kendilerine güvenmeleri ve sığınakları olarak Dharma'ya ve öğretmenleri olarak Vinaya'ya (manastır kuralları) sımsıkı sarılmaları gerektiğini öğütlemiştir. Budha, Kusinagara adındaki uzak bir köyde yolculuğunun sonuna geldiğinin farkındadır; burada, annesinin onu doğururken tutunduğu aynı tür ağaç olan iki Sal ağacının arasına uzanmıştır. Metin, ağaçların mevsimi olmamasına rağmen çiçek açtığını ve diğer Budha'nın ölümüne doğaüstü olaylar eşlik ettiğini ifade etmektedir. Çok sayıda

34 Wangu, World Religions: Buddhism, ss. 30-31

35 Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 30

36 Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, s. 12; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 33; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 34; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 36; Bhikkhu Nanamoli, The Life Of The Buddha, First Edition, Pariyyati Press, WA USA, 2001, s. 1; Strong, The Buddha, ss. 174-175; Lucien Stryk, Wold Of The Buddha: A Reader, Doubleday, New York, 1968, ss. 44-46.

37 Eliade, Dinsel İnanç ve Düşünceler Tarihi, 86.

38 Prebish ve Keown, Buddhism, ss. 71-72; Ling, s. 122; Harvey, An Introduction To Buddhism, s.

26; Strong, The Buddha, s. 165

(26)

tanrının hazır bulunduğu ve bu önemli sahneye tanık olmak için toplandığı söylenmektedir. Budha, bedeninin yakılmasını ve kalıntılarının Budhalar ve Dünya Hükümdarları (cakravartinler) için ayrılmış stūpa olarak bilinen özel bir anıta yerleştirilmesi talimatını vermiştir. Zamanla onun kalıntıları sekiz parçaya bölünerek ve her biri için birer stupa inşa edilmiştir. Budha hem Stupa'ya hem de yaşamındaki doğum, aydınlanma, ilk vaaz ve ölümle ilgili olan dört ana yere yapılmasını tavsiye etmiştir. Sonra keşişleri son sorularını sormaları için bir araya toplamıştır.

Keşişlerden bir soru gelmeyince, Budha son sözlerini söylemiştir: "Koşullu şeyler (samskara) çürümeye tabidir. Gayretle mükemmelliğe ulaşmak için çabalayın." Ve hayata gözlerini yummuştur.39

Budha’nın öğretisi ile ilgili olarak dikkat çekilmesi gereken bazı noktalar mevcuttur bunlar;

1. Budha otoriteden yoksun bir din vaaz etmiştir. Budha’nın otoriteden kastının iki ayağı vardır. Bir yandan, brahminlerin dini öğretiler üzerindeki tekelci tutumunu kırmak istemektedir ve reformunun büyük bir kısmı, şimdiye kadar birkaç kişinin sahip olduğu özellikleri genel olarak erişilebilir kılmaya çalışmıştır.

2. Budha, ritüelden yoksun bir din vaaz etmiştir. Brahmin ayinlerinin karmaşık ritüellerinin gereksiz olduğunu ifade etmiştir.

3. Budha, spekülasyondan uzak bir din vaaz etmiştir. Budha metafizik ile ilgili konularından uzak durmuştur. "Dünya sonsuz olsun ya da olmasın, dünya sonlu olsun ya da olmasın, ruhun bedenle aynı olup olmadığı veya ruhun bir şey ve beden başka bir şey olup olmadığı, ölümden sonra bir Budha'nın var olup olmadığı.” Gibi konularda açıklama yapmamıştır.

4. Budha gelenekten yoksun bir din vaaz etmiştir. Budha takipçilerini geçmişin yükünden kurtulmaya teşvik etmiştir.

5. Budha yoğun bir özveri dini veya ağırlıklı olarak nefsten vazgeçişin ön planda olduğu bir dini tavsiye/telkin etmiştir. Birçokları, doğum ve yeniden doğuş döngüsünü sonsuz olarak kabul etme noktasındaydı ki bu

39 Prebish ve Keown, Buddhism, ss. 72-73; Wangu, World Religions: Buddhism, s. 35; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 34; Harvey, An Introduction To Buddhism, ss. 26-27; Strong, The Buddha, ss. 178-179.

(27)

kişinin kendini sonsuza kadar ağır bir iş cezasına teslim etmesi gibi bir şeydir. Yani insanlar kurtuluşa ulaşabilmek için Brahmin kastında doğana kadar bu hayatta çabalamaya ve yaşamaya devam edeceklerdir.

Yaşadıkları hayat tarzına bağlı olarak belki de bu hiç mümkün olmayacaktır.

6. Budha doğaüstü olmayan bir din vaaz etmiştir. Her türlü kehaneti, düşük sanatlar olarak öngörmüştür ve kendi deneyimlerinden insan zihninin artık paranormal olarak adlandırılan güçlere sahip olduğu sonucuna varmasına rağmen, keşişlerinin bu güçlerle oynamasına izin vermeyi reddetmiştir.40

1.2. RAJAGHRA KONSEYİ

Tarihi kişilik olarak Budha’nın ölümünün ardından Budizm’de keşişler arasında bir takım fikir ayrılıkları olduğu bilinmektedir. Zamanla söz konusu fikri farklılıklarının derinleşmesi ise tarihsel bir olgudur. Geri dönülmesi mümkün görünmeyen bu farklılıkların ortaya çıktığı zaman kesin olarak tespit edilememekle birlikte anlaşmazlıkların tartışıldığı konseylerin varlığı bilinmektedir.

Bunlardan ilkinin Rajaghra’da toplandığı kaynaklarda geçmektedir.41 Ek olarak bu toplantıya ‘ilk konsey’ anlamına gelen ‘Sangiti’ denmiştir.42 Magadha43 krallığının antik başkenti Rajaghra, Budha'nın Bodhgaya'da44 aydınlanmaya ulaşmasının ardından öğretilerini yaymaya başladığında Gautama Budha’nın ziyaret ettiği ilk yerler arasındadır. Bu özelliği sebebiyle Rajaghra ilk Budist şehri olarak kabul edilebilir. Rajaghra, Bimbisara'dan Asoka’ya kadar Magadha krallığı sınırları içerisinde bulunmaktadır. Çoğu erken Budist merkezlerinde olduğu gibi, bugün bir Budist merkezi olarak Rajaghra’dan geriye pek fazla bir kalıntı bulunmamaktadır.45

40 Smith ve Novak, Buddhism A Concise Introduction, ss. 24-28

41 W. Rhys Davids, Eski Hindistan’da Budizm, Trc. Murat İnceayan, Okyanus Yayınları, İstanbul, 2007, s. 42; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 122; Olson, The Different Paths of Buddhism, s. 143.

42 Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 69.

43 Magadha: Budha zamanında, MÖ. 3. yüzyılda Budizm'in sınırları içinde geliştiği kuzey Hint krallığıdır. Mevcut Hindistan eyaletleri olan Bihar ve Jharkhand bölgesinde bulunuyordu. MÖ. 325 yılı civarında Magadha, Maurya hanedanının kurucusu Chandragupta'ya yenik düştü. Magadha, çok sayıda önemli Budist merkezlerine ev sahipliği yapmaktaydı. Bkz. Edward Irons, Encyclopedia Of Buddhism, Facts on File, New York, 2008, s. 319.

44 Budha’nın aydınlanmaya ulaştığı yerde bulunan ağaç. Başlarda ‘Bud-dhagaya’ olarak isimlendirilmiştir. Bkz. Irons, Encyclopedia Of Buddhism, s. 49.

45 Irons, Encyclopedia Of Buddhism, s. 401

(28)

Budha, Magadha Kralı Ajatasatru’nun saltanatının sekizinci yılında ölmüştür ve öldükten kısa bir süre sonra46 Rajaghra civarlarında bir mağaranın içinde yağmur mevsiminin ikinci ayında47 500 keşişin katıldığı toplantı gerçekleştirilmiştir.48 Rajaghra Konseyinin MÖ. 486 yılına yerleştirilmesi konusunda tüm kaynaklar hemfikirdir. 49

Burada Mahakasyapa gibi önemli bir keşişten kısaca bahsetmek gerekir.

Azizliği, muhteşem meziyetlere sahip olması ve hızlı aydınlanması sayesinde Budha'nın halefi olmaya layık görüldü. Biraz daha açacak olursak hikayeler onun karakteri etrafında oluşturulmuş ve sonraki okullara rehberlik etmesi açısından otoritesi kullanılmıştır. Mahakasyapa, İslam öncesi Budist etkisinin olduğu dönemde Kuzey ve Güney Hindistan'da oldukça popüler bir keşiştir. Ormandan vazgeçen ve meditasyon yapan keşişler arasında en ünlüsü olarak bilinir.

Mahakasyapa zengin bir ailede doğdu, ancak zengin yaşam tarzını terk etti ve Budha ile tanışmadan önce bir yıl boyunca ormanda münzevi bir hayat yaşadı. Her ikisi de hemen birbirlerini usta ve öğrenci olarak tanıdı. Budha daha sonra farkındalık da dahil olmak üzere meditasyon tekniklerinde ayrıntılı bir öğretime başladı. Sekiz günlük uygulamadan sonra, Mahakasyapa dokuzuncu günde Arhat50 olarak aydınlanmaya ulaştı. Budha, takipçileri arasında Mahakasyapa ayrıcalıklar sağladı.

Yüksek şeref işareti olan cüppelerini değiştirmeleri onun Budha nezdindeki değerine işaret etmektedir. Kaynaklarda anlatıldığına göre Mahakasyapa aydınlanmıştı ve bu yüzden uçmak gibi efsunlu yeteneklere sahipti. Aynı zamanda katı bir disiplin üstadı olarak biliniyordu.51

Mahakasyapa, yanında 500 keşiş eşliğinde Pava’dan Kusinagara'ya seyahat ederken bir keşişin ona Budha'nın yedi gün önce vefat ettiği haberini getirdiği rivayet edilir. Disiplinsizliğin Sangha’ya sızmasını önlemek amacıyla Mahakasyapa,

46 Prebish ve Keown, Buddhism, s. 122.

47 Bibhuti Baruah, Buddhist Sects and Sectarianism, Sarup&Sons, New Delhi, 2000, s. 37.

48 Henri Arvon, Budacılık, Trc. İsmail Yerguz, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, Mart 2006, s. 73;

Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 69; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 122; A. K.

Warder, Indian Buddhism, Motilal Banarsidass, Delhi, 2004, s. 195.

49 Lamotte, History of The Indian Buddhism, s. 124.

50 Arhat (Sanskritçe) veya arahant (Pali), aydınlanma durumuna ulaşmış bir varlıktır. Bkz. George D.

Bond, “Arhat”, Encyclopedia Of Buddhism, Ed. Robert E. Buswell Jr., Thomson Gale, USA, 2004, C. I, s. 28.

51 Irons, Encyclopedia Of Buddhism, ss. 279-280.

(29)

keşişlerin şeriatı (dharma) ve disiplini (vinaya) birlikte okumalarını tavsiye etti.52 Budha'nın Parinirvana'sı (ölümü) üzerine, keşişler topluluğu Mahakasyapa gelene kadar cenaze ateşini yakmadı. Hemen Sangha'nın liderliğini üstlendi.

Budha'nın öğretilerini hatırlama ve aktarma misyonları olduğunu düşündü ve bu yüzden ilk Budist konseyini önerdi ve topladı.53

Mahakasyapa, 499 Arhat'ı seçti. Seçilen keşişlerin isteği üzerine, bir Arhat olmasa da Budha'nın öğretilerinden en iyi şekilde öğrenmiş olan Ananda'yı54 da konsey listesine aldı. Ortak bir görüşmeden sonra, 500 keşişin yağmur mevsimi için Rajagrha'ya gitmesi, orada ortak bir dharma ve vinaya okuma yapması gerektiğine karar verildi. Sangha bu nedenle Magadha'nın başkentine gitti ve mevsimin ilk ayında hazırlık çalışması yapılmasına karar verdi.55

Farklı bir anlatıya göre konsey başlamadan önce Mahakasyapa, Aniruddha isimli keşişten konseye katılacak beş yüz Arhatın aydınlanmaya ulaşıp ulaşmadığını kontrol etmesini istedi. Aniruddha yaptığı incelemelerin ardından gerekli şartı taşımayanın sadece Ananda olduğunu gördü ve bunu Mahakasyapa’ya iletti. Böylece Mahakasyapa Ananda’ya toplantıya katılamayacağını söyledi.56 Fakat toplantı sabahı, aniden aydınlanan Ananda, Arhat seviyesine ulaştı.57 Başka bir kaynakta ise bu olay şöyle anlatılmaktadır: “Toplantı yarın. Görünüşe göre buluşma yerine sadece bir öğrenci olarak gitmek bana göre değil.” diyen Ananda gecenin çoğunu bedeni üzerine düşünerek geçirdi. Gece, şafağa yaklaştığında, ‘uzanacağım’ diye düşündü;

ama o anda bedenine dikkat etti. Başı yastığa değmeden ve ayakları yerden ayrıldıktan hemen sonra, kalbi lekelerden kurtulmuştu. Böylece saygıdeğer Ananda, meclise bir Arhat olarak gitti.”58

52 Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 69; Ali İhsan Yitik, “Budizm”, Yaşayan Dünya Dinleri, Ed. Şinasi Gündüz, Diyanet İşeri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2010, s. 310.

53 Irons, Encyclopedia Of Buddhism, ss. 279-280.

54 Ananda: O, birçok metinsel söylemde yer alan, önde gelen bir öğrenci, kişisel hizmetli ve Budha'nın sırdaşı idi. İddiaya göre Budha'nın ilk kuzeni idi, törenini doğrudan Buda'dan aldı ve rahibeler için bir düzen oluşturmada hayati bir rol oynadığı iddia edildi. Muazzam bir hafızaya sahip olması, Buda'nın ölümünden sonra Budha'nın vaazlarını okuduğu ve "Sūtra Pitaka veya Söylemler Sepeti" haline gelen ilk Rajaghra Konseyinde önemli bir rol oynamasını sağladı. Bkz. Carl Olson, The A To Z of Buddhism, The Scarecrow Press, Lanham USA, 2009, s. 52.

55 Lamotte, History of The Indian Buddhism, s. 126.

56 Rockhill, The Life Of The Buddha, ss. 151-152.

57 Lamotte, History of The Indian Buddhism, s. 126.

58 Bhikkhu Nanamoli, The Life Of The Buddha, First Edition, Pariyyati Press, WA USA, 2001, s.

337.

(30)

Konsey Mahakasyapa başkanlığında başladı. Mahakasyapa, Upali'yi Vinaya kurallarını tekrar etmesi için konseyin önüne davet etti59 ve ona Budha'nın keşişlerin kurallarını belirleme talimatlarını nerede, kime ve neyle ilgili olarak anlattığını sordu. Upali kendisine yöneltilen tüm sorulara birer birer cevap verdi. Daha sonra Ananda meslektaşlarına, ölmeden önce, Budha'nın Sangha’ya küçük ve önemsiz prensipleri (kşudranukşudraka siksapada) kaldırması için yetki verdiğini60, ancak Ananda'nın ondan bu prensiplerle neyi kastettiğini belirtmesini istemediğini söyledi.

Meclis, bunların önemi konusunda bir anlaşmaya varamadığı için, Mahakasyapa, Budha tarafından ilan edilen tüm hükümlerin ayrım yapılmaksızın muhafaza edilmesini önerdi. Konsey ise bu öneriyi kabul etti.61

Ananda ve Upali’nin keşişler önünde disiplini tekrar etmelerinden anlaşılacağı üzere kutsal kitaplar dahilinde olan Sutta Pitaka62 ve Vinaya Pitaka’nın kabul edildiği anlaşılmaktadır. Fakat Tripitaka'yı (Üç Pitaka) oluşturması gereken üçüncü Pitakada anlaşmazlık vardır. Sthaviravada ve Mahasanghika okullarının kaynaklarında onun okunuşundan bahsetmez ve bu iki okulun anlaşması mevcut en eski metinsel geleneği oluşturması gerektiğinden, başlangıçta sadece iki Pitaka olduğu görülmektedir.63 Bu nedenle üçüncü Pitaka olan Abhidhamma Pitaka’nın uzun bir süre boyunca tartışıldığı düşünülmektedir.64 Sarvastivadin Okulu, Abhidhamma'nın Budha tarafından vaaz edildiğini savunur. Böylece Sarvastivadinler tüm Tripitaka'nın geniş anlamda Budha'nın vaazı olduğunu kabul etmektedir.

Abhidhamma literatürünün içeriği okulların her birine göre değişir, bu da bu literatür kısmının okulların temel bölünmeleri gerçekleştikten sonra derlendiğini gösterir.

Çoğu okulun Abhidhamma Pitaka'sı muhtemelen MÖ. 250’li yıllarda başlayan bir dönemde derlenmiştir.65

59 Wilhelm Geiger, The Mahāvamsa Or Great Chronicle Of Ceylon, Oxford Univesty Press, London, 1912, s. 17.

60 Lucien Stryk, Wold Of The Buddha: A Reader, Doubleday, New York, 1968, s. 44.

61 Lamotte, History of The Indian Buddhism, s. 126; Baruah, Buddhist Sects and Sectarianism, s.

38; Nanamoli, The Life Of The Buddha, s. 338; Arvon, Budacılık, s. 73; Prebish ve Keown, Buddhism, s. 122; Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 69.

62 Baruah, Buddhist Sects and Sectarianism, s. 37.

63 Warder, Indian Buddhism, s. 195; Abdurrahman Küçük- Günay Tümer- Mehmet Alparslan Küçük, Dinler Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2016, ss. 238-239.

64 Carl Olson, The Different Paths of Buddhism, Rutgers Universty Press, New Jersey, 2005, s. 143.

65 Hirakawa, A History of The Indian Buddhism, s. 128.

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer Hint dinlerinde olduğu gibi meditasyon, zihni meşgul eden şeylerden kurtularak sükûnete ermektir.. Bunun için takip edilmesi gereken bir takım kaideler

Vihara, Budist dini yapıları için yaygın olarak kullanılan isimlerden biridir ve manastır, tapınak veya türbe.. şeklinde

Birinci dönem: Budda’nın aydınlanmaya kavuşmasından Kral Aşoka’nın Budizm’i M.Ö. Pali kutsal metinleri bu.. dönemde tespit edilmiş ve ortaya çıkan dini

Nirvanaya ulaşmak; Hinayanistlere göre, birey ruh veya nefis denilen bir bene sahip olmadığını idrak edince gerçekleşir, Mahayanistlere göre, sadece ruhun değil

BİR SIRA TAŞ BİR SIRA AHŞAP OLMAK ÜZERE MÜNAVEBELİ/ALMAŞIK DUVAR TEKNİĞİ İLE İNŞA EDİLEN YAPININ YÜKSEKLİĞİ 18 ZİRAYA ÇIKARILIR.. KUZEY-BATI CEPHE ESKİ

Makdisi’nin mezhepleşme yorumu, bizi gerek şehir mezheplerinin gerekse daha sonra oluşan şa-hıs mezheplerinin bir bütün olarak ‘büyük fakat tek’ bir

İlgili literatürlere atfen myiasis teriminin ilk kez 1840 yılında Hope tarafından bazı Diptera larvalarının insanlarda yaptığı hastalığı tanımla- mak

Resim 1: Torasik aortanın üç boyutlu bilgisayarlı tomografi rekonstrüksiyon görüntüsünde; desendan aorta proksimalinde, sol subklavyan arterin hemen distal komşuluğunda