• Sonuç bulunamadı

TEMEL KAVRAMLAR Kişi: Hak: Hukuk: Pozitif hukuk; Doğal hukuk; Özgürlük: Sorumluluk: Eşitlik: Halk: Ülke: Devlet: Devletin varlık koşulları;

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TEMEL KAVRAMLAR Kişi: Hak: Hukuk: Pozitif hukuk; Doğal hukuk; Özgürlük: Sorumluluk: Eşitlik: Halk: Ülke: Devlet: Devletin varlık koşulları;"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TEMEL KAVRAMLAR

Kişi: Hak sahibi olan ve sahip olduğu hakları kullanarak insana özgü olanakları değerlendirebilen insan, kişi ya da birey adını alır.

Hak: Hukuk kurallarının kişilere belli yönde davranmaya izin vermesi, belli şeyleri istemeye yetkili kılmasıdır. Hak, kişilere tanınan bir yetkidir.

Hukuk: İki unsurdan oluşur.

 Pozitif hukuk; Belli bir ülkede belli bir dönemde yürürlükte bulunan hukuk kurallarının bütününe pozitif hukuk adı verilir.

Yürürlükte bulunan anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik, töre ve adetler pozitif hukuku oluşturur.

 Doğal hukuk; Uygulanmakta olan değil fakat uygulanması gereken, yani sosyal gereksinimleri hakkaniyete uygun düşeceği düşünülen hukuka denir.

Özgürlük: Kişinin başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmesidir. Özgürlüğün sınırı insanlık onurunun korunması sınırlarıdır.

Sorumluluk: Bireyin eylemlerinin sonucunu üstlenmesidir.

Eşitlik: Dil, din, ırk ve cinsiyet gibi özellikleri nedeniyle kimseye ayrıcalık tanınmaksızın tüm bireylere aynı hak ve özgürlüklerin tanınmasıdır. Eşitlik kimsenin herhangi bir temelde ayrımcılığa tabi tutulmaması olarak ifade edilmektedir.

Halk: Ortak bir amaçla bir araya gelmiş insanlara halk denir. Halk ve millet kavramları aynı değildir. Halk somut bir varlıktır. Belli bir zamanda belli bir yerde yaşayan insanları ifade eder. Hâlbuki millet soyut bir varlıktır. Türk halkı denildiğinde halen ülkemizde yaşayan insanlar ifade edilirken, Türk Milleti denildiğinde dünyanın birçok ülkesinde yaşamakta olan ve geçmişte yaşamış geniş bir insan topluluğu ifade edilir. Bir millet olmadan devletin varlığından söz edilebilir fakat halk olmaksızın devletin varlığından söz edilemez. Söz gelimi Irak Devleti bir Irak milleti olmaksızın vardır. Fakat Irak halkı olmasaydı Irak devleti olamazdı.

Ülke: Bir devletin var olabilmesi için devleti oluşturan halkın yaşadığı, devletin egemenlik alanını oluşturan bir toprak parçasının (vatan=yurt) olması gerekir.

Devlet: Birlikte yaşamak üzere örgütlenmiş insan toplumudur. Yerleşik bir topluluğun hukuksal ve siyasal açıdan örgütlenmesi sonucu oluşan tüzel kişiliğe ve egemenliğe sahip soyut varlıktır.

Devletin varlık koşulları;

*Halk *Egemenlik *Yurt (ülke)

Egemenlik: Devletin varlık koşullarından biri de egemenliktir. Egemenlik devletin sınırsız ve koşulsuz bir bağımsızlığa sahip olması, ülke içinde kendine rakip başka bir gücün bulunmaması, uluslararası alanda ise diğer devletlerle eşit iradeye sahip olması demektir.

İNSAN HAKLARI

 İnsanlık onurunu korumayı amaçlayan insan hakları, özgürlükçü siyaset bilimi teorilerine göre devletin var oluş nedeni olarak kabul edilmektedir.

 İnsan hakları insan olmaktan dolayı sahip olunan ve doğrudan insanlık onurunu korumayı amaçlayan bir takım özel haklardır.

 İnsan hakları, insan olmaktan dolayı sahip olunan evrensel, eşitlikçi, ahlaki, garanti edilmesi gereken ve devredilemez bir takım uluslararası standartlardır.

 İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde bulunan onur ve bunların eşit ve devredilemez haklarının tanınması hususu özgürlük, adalet ve dünya barışının temelidir.

 İnsan haklarını konu edinen ilk yazılı belgenin adil yargılama ve mülkiyete vurgu yapan HAMMURABİ KANUNLARI olduğu kabul edilmektedir.

 İnsanların eşitliği ve kadın haklarını vurgulayan 632 tarihli VEDA HUTBESİ’de insan haklarına kaynaklık eden tarihi bir belge olarak kabul edilmektedir.

 İnsan hakları ahlaki, siyasi, hukuki, dini, kültürel ve toplumsal boyutları olan disiplinler arası bir kavramdır.

 JOHN LOCKE modern insan haklarının KURUCU BABASI olarak kabul edilmektedir.

Önemli uluslararası belgelerin ortaya çıkmasının arkasında tarihsel süreç ve gelişimler vardır. Bu temel tarihi belgeleri şöyle özetlemek mümkündür:

 MÖ 1760 Hammurabi Kanunları

 MÖ 539 Kiros Silindiri

 MÖ 451 On iki Levha Kanunları

 622 Medine Vesikası

 632 Veda Hutbesi,

 13. yy. Magna Carta Libertatum

 1688 Büyük Devrim - Bill of Rights

 1776 ABD Bağımsızlık Bildirgesi - 1791 Bill of Rights

 1789 Fransa Devrimi - İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi

(2)

İNSAN HAKLARI: Tüm insanların insan oldukları için doğuştan sahip oldukları, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. İnsan onurunu korumayı, maddi ve manevi gelişmesini sağlamayı amaçlayan haklardır.

İNSAN HAKLARININ TEMEL ÖZELLİKLERİ VE KAPSAMI 1) Bireysellik

2) Evrensellik 3) Dokunulmazlık 4) Vazgeçilmezlik 5) Devredilmezlik

 İnsan hakları "olan" değil "olması gereken" haklardır.

 İnsan Haklarının özü ayırım gözetmemedir. Çünkü tanımında da belirttiğimiz gibi, insanın bazı özelliklerine bakılmaksızın, sadece insan olması nedeniyle vardır.

 İnsan Hakları evrenseldir. Yani içerik, yer ve zaman bakımından değişmeyen haklardır.

 İnsan Hakları, insanın kişiliğini korumayı ve geliştirmeyi amaçlar.

 İnsan Hakları, dokunulmazdır. Bu hüküm, Anayasamızın 17. maddesinde de yer almıştır.

 (Hiç kimsenin vücut bütünlüğüne dokunulamaz, işkence ve eziyete maruz kalamaz, hiç kimseye insan onuru ile bağdaşmayacak ceza verilemez.)

 İnsan Hakları, bireyseldir. Bu özellik, insanların hiç kimseye bağlı olmadan, kendi başlarına davranabilmesi, irade açıklayabilmesi anlamına gelir.

 İnsan Hakları, vazgeçilemez ve devredilemezdir. Herhangi bir çıkar karşılığı vazgeçilmesi söz konusu değildir.

İNSAN HAKLARININ SINIFLANDIRILMASI

A) BİRİNCİ KUŞAK İNSAN HAKLARI (KLASİK HAKLAR):

KİŞİSEL VE SİYASAL HAKLAR (NEGATİF STATÜ VE KISMEN AKTİF STATÜ)

 Birinci kuşak haklar, ortaya çıkışına yoğun olarak siyasi kaygıların önayak olduğu, 17 ve 18. yy. da ortaya çıkan haklardır.

 Birincil kuşak hakların en belirgin özelliği özgürlük fikridir.

Dönemin en ünlü düşünürü JOHN LOCKE’dir

 En temel kişi özgürlüklerini ve bazı siyasal hakları kapsamaktadır. Birinci aşamada ortaya konan bu haklara “Birinci Kuşak İnsan Hakları” da denir. Bu haklar bireyselcidir.

 Kişinin devlet tarafından aşılamayacak ve dokunulamayacak olan özel alanının sınırlarını çizer.

 Devlet, bireyin özel alanına giremez; ancak düzenleme yaparak özgürlüklerin kısıtlanmasını kolaylaştırır.

 Devlet, düzenleme yaparak özgürlüklerin kullanılmasını kolaylaştırır, ama sınırlandıramaz.

 Geleneksel haklar, iktidarın/devletin yetkilerinin sınırlandırılmasını amaçlar.

 Bu haklar, somut biçimde, ABD’nin 1776 tarihli İnsan Hakları Bildirisi ile Büyük Fransız Devrimi’nden sonra açıklanan 1789 tarihli İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nde ve İngiltere’de yayımlanan Haklar Beyannamesi’nde yer almaktadır. Bunlar insanın toprağa bağlı kölelikten (serflikten) kurtularak vatandaş olmasını öngören haklardır.

(1. Kuşak Haklar - Klasik Haklar) Negatif Statü Haklar

 Yaşama Hakkı

 Kölelik Yasağı

 İşkence Yasağı

 Kişi Dokunulmazlığı

 Kişi Özgürlüğü ve Kişi Güvenliği

 Adil Yargılanma Hakkı

 Konut Dokunulmazlığı

 Seyahat Hakkı

 Düşünce, Din ve Vicdan Özgürlüğü

 Özel Hayat Hakkı

 İfade Özgürlüğü

 Örgütlenme Özgürlüğü (Dernek Kurma, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakları)

 Azınlıkların Korunması

Aşağıdaki Haklar Aktif Statü Haklarıdır. Hem 1. Kuşak Hem De 3. Kuşak Haklardan Sayılır.

(3)

B) İKİNCİ KUŞAK İNSAN HAKLARI: EKONOMİK-SOSYAL-KÜLTÜREL HAKLAR (POZİTİF STATÜ HAKLARI)

 Bu Haklar 19. yy. ın ikinci yarısı ile 20. Yy. ın arasında kalan dönemde çıkmıştır.

 Sanayi devrimi sonrasında İngiltere’de işçi sınıfının mücadelesiyle ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve kültürel haklardır.

 Buradan hareketle ortaya çıkan sosyal hakların uluslararası düzeyde tanındığı ilk belge İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’dir.

 İkinci kuşak haklarına eşitlik hakları da denmektedir.

 İkinci kuşak haklar tarihsel olarak birinci kuşak hakların karşısında değerlendirilir. Temelde sosyal eşitliğe vurgu yaparlar. Devletin ilk kuşaktaki kayıtsızlığı yerine sorumlu devlet anlayışı almıştır.

 Vatandaşa devletten hizmet etmesini isteme hakkını veren haklardır.

 Devletin burada belli bir tür davranışta bulunması gereklidir.

 20. yy. da yasalar ve anayasalar daha sonra da uluslararası belgelere giren haklardır.

 İnsan haklarını daha çok pozitif anlamda değerlendirir (“yapma hakkı”) ve değer ve yeteneklerin adil üretimi ve dağılımı için devlet müdahalesini öngörür.

 Çalışma, sendikal, barınma, giyinme, sağlık, sosyal güvenlik ile işsizlik ödeneği gibi haklar Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 22-27 maddeleri ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde listelenmişlerdir.

 Toplumsal yaşama tam anlamıyla katılabilmek için eğitim, aile kurma, aile yaşantısını devam ettirebilme, sağlık ve ayrımcılığa maruz kalmama gibi sosyal haklara ihtiyaç vardır.

 İnsan onurunu asgari düzeyde garanti altına almak için gereken güvenceyi sağlayan ekonomik bakımdan onurlu bir yaşam sürme, çalışma, engelliler ve yaşlılar için bakım ve barınma gibi ekonomik hakların önemi göz ardı edilemez. Bir toplumun yaşam tarzı ile ilgili haklar ise kültürel haklardır.

 Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Haklar; Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, BM Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı tarafından tanımlanıp korunmuştur.

İkinci Kuşak İnsan Hakları: Ekonomik-Sosyal-Kültürel Haklar (Pozitif Statü Haklar)

 Çalışma Hakkı

 Sendikal Haklar

 Adil ve Uygun İşte Çalışma Hakkı

 Sosyal Güvenlik Hakkı

 Sağlıklı Yaşama

 Ailenin, Anneliğin, Çocukların ve Gençlerin Korunması Hakkı

 Yaşama ve Sağlık Standardı Hakkı

 Eğitim Hakkı

 Kültürel Yaşama Katılma Hakkı

 Grev ve Toplu Sözleşme

 Yaşlıları, Kadınların, Engellilerin, Çocukların Korunmasıyla İlgili Haklar

C) ÜÇÜNCÜ KUŞAK İNSAN HAKLARI: SİYASAL HAKLAR (AKTİF STATÜ)

 İkinci Dünya Savaşı sonrasında gelişmiştir.

 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile başlayan dönemin ürünü olarak kabul edilir. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insan haklarında gelişen olayları kapsar.

 II. Dünya savaşı sonrası kabul edilen Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde yer alan haklar sorgulanmamış olsa da yeni sözleşme ve belgeler beyannamede yer alan temel kavramları, hakları netliğe kavuşturarak geliştirdi.

 Üçüncü kuşak haklar sivil ve sosyal haklar ötesine geçen haklar olarak bilinir.

 Aktif Statü Kişilere Kamu İşlerinin yönetimine aktif olarak katılma hakkı verir.

 Vatandaşların seçme ve seçilme kamu hizmetlerine girme ve siyasal örgütlenmelerine olanak tanıyan, aynı zamanda demokrasinin yapı ve gelişmesinde etkili olmuştur.

 Halk temsil ile yönetime katılır. Bu nedenle modern demokrasi temsili bir yapı arz eder.

 20. yy’in ikinci yarısında ulus devletlerin tüm dünyaya yayılması ile ortaya çıkan haklardır.

 Birinci ve ikinci kuşak haklardan farklı niteliktedir.

 Hem bireylere hem de toplumun tümüne aittir.

 Kendi kaderini tayin hakkı, ekonomik ve sosyal kalkınma hakkı, temiz bir çevre hakkı, doğal kaynaklar hakkı, iletişim hakkı, kültürel mirasa katılma hakkı, sürdürülebilirlik hakkı örnek verilebilecek başlıca üçüncü kuşak haklardır. Bu haklar genellikle bütün olarak toplumun haklarını vurgular. Cezayir, Tunus, Hindistan, Pakistan gibi üçüncü dünya ülkeleri bağımsızlıklarını bu haklar sayesinde kazanmışlardır.

Üçüncü Kuşak İnsan Hakları: Siyasal Haklar (Aktif Statü Hakları)

 Dilekçe Hakkı

 Seçme ve Seçilme Hakkı

 Siyasi Parti Kurma

 Kamu Hizmetine Girme Hakkı

(4)

D) 4. KUŞAK DAYANIŞMA HAKLARI

 Çevre, Barış ve dayanışma hakkı; 20.yüzyılın ikinci yarısında çıkmıştır. Biyo-tıp ve genetik bilimindeki buluşların insanlık üzerindeki olası tehditleri söz konusu edilmektedir. İnsan kopyalama girişimi bu sürecin son örneğidir

 Dayanışma Hakları ise; kollektif haklar olarak bilinir. BM’nin birçok düzenlemesinde yer almaktadır. Bunlar genellikle grup haklarıdır.

 Bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin yarattığı sorunların sonucudur.

 Dayanışma hakları da denilen dördüncü kuşak haklar, belli bir topluluk hâlinde yaşam anlayışını yansıtır.

 İkinci Dünya Savaşı sonrasında teknolojinin gelişmesiyle birlikte kontrolsüz bir şekilde yapılan büyük sanayi tesisleri, insanın sağlıklı yaşama alanını daraltmıştır.

 Yeni uluslararası ekonomik düzende bağımsızlıklarını kazanan devletler, insanca yaşayabilmek için ortaklaşa hareket etmişlerdir.

İnsanın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı gündeme gelmiştir.

 Kişilerin, kurumların ve devletin ortak çabası gerekir.

 Dördüncü kuşak hakların oluşum süreci henüz tamamlanmamıştır.

 Dördüncü kuşak hakların temelinde yatan düşünce bu hakların toplumun ya da halkların kollektif haklarını kapsaması ve dayanışma fikridir.

 Dayanışma haklarını doğuran nedenlerin başında, bilimsel ve teknik ilerlemenin yarattığı sorunlar gelmektedir. Çevre kirliliğinin korkunç boyutlara ulaşması, nükleer silahların tüm insanlığı yok edebilecek bir savaş tehlikesine yol açması, ülkeler ya da bölgeler arasında çok büyük gelişme farklarının bulunması akla ilk gelen ciddi sorunlardır.

Dördüncü Kuşak Haklar (Dayanışma Hakları) Barış hakkı

Çevre hakkı

Halkların kendi kaderini tayin (self-determinasyon) hakkı Gelişme hakkı

Haberleşme hakkı

Herkesin insanlığın ortak mal varlığından yararlanma hakkı

TEMEL HAKLAR

Kişilere yasa ve yönetmeliklerle verilen somut hakları güvence altına alan ve anayasada yer verilen soyut ve genel nitelikli haklara

“anayasal haklar” ya da “temel haklar” denir.

Anayasada yer alan Temel Hak ve Özgürlükler aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır;

A) Koruyucu Haklar (Negatif Statü)

Kişileri, devlete ve topluma karşı koruyan hak ve özgürlüklere koruyucu haklar denir. Anayasa’mızda koruyucu haklar “Kişinin Hak ve Ödevleri” başlığı altında sayılmıştır.

1. Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı 2. Zorla çalıştırma yasağı

3. Kişi hürriyeti ve güvenliği

4. Özel hayatın gizliliği ve korunması (Özel hayatın gizliliği, Konut dokunulmazlığı, Haberleşme hürriyeti) 5. Yerleşme ve seyahat hürriyeti

6. Din ve vicdan hürriyeti 7. Düşünce ve kanaat hürriyeti

8. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti 9. Bilim ve sanat hürriyeti

10. Basın ve yayımla ilgili hükümler (Basın hürriyeti, Süreli ve süresiz yayın hakkı, Basın araçlarının korunması, Kamu tüzelkişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkı, Düzeltme ve cevap hakkı)

11. Toplantı hak ve hürriyetleri (Dernek kurma hürriyeti, Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı) 12. Mülkiyet hakkı

13. Hakların korunması ile ilgili hükümler (Hak arama hürriyeti, Kanunî hâkim güvencesi, Suç ve cezalara ilişkin esaslar) 14. İspat hakkı

15. Temel hak ve hürriyetlerin korunması

(5)

B) İSTEME HAKLARI (POZİTİF STATÜ)

Kişilerin devletten ve toplumdan isteyebilecekleri haklara isteme hakları denir. Anayasa’nın “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” bölümünde yer alan bu haklardır

1. Ailenin korunması ve çocuk hakları 2. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi

3. Kamu yararı (Kıyılardan yararlanma, Toprak mülkiyeti, Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması, Kamulaştırma, Devletleştirme ve özelleştirme)

4. Çalışma ve sözleşme hürriyeti

5. Çalışma ile ilgili hükümler (Çalışma hakkı ve ödevi, Çalışma şartları ve dinlenme hakkı, Sendika kurma hakkı) 6. Toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve lokavt (Toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı, Grev hakkı ve lokavt) 7. Ücrette adalet sağlanması

8. Sağlık, çevre ve konut (Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması, Konut hakkı) 9. Gençlik ve spor (Gençliğin korunması, Sporun geliştirilmesi ve tahkim)

10. Sosyal güvenlik hakları (Sosyal güvenlik hakkı, Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler, Yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşları)

11. Tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunması; Sanatın ve sanatçının korunması 12. Devletin iktisadî ve sosyal ödevlerinin sınırları

C) KATILMA HAKKI: AKTİF STATÜ)

Kişinin siyasal gücün kullanılmasına katılmasını sağlayan haklara katılma hakları denir. Bu haklar, Anayasa’nın “Siyasal Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmiştir.

1. Türk vatandaşlığı

2. Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakları

3. Siyasî partilerle ilgili hükümler (Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrılma, Siyasî partilerin uyacakları esaslar) 4. Kamu hizmetlerine girme hakkı (Hizmete girme, Mal bildirimi)

5. Vatan hizmeti 6. Vergi ödevi

7. Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı

En Temel haklardan bazıları, yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı, sağlık hakkı eğitim hakkı, dilekçe hakkı, özel yaşamın gizliliği ve seçme ve seçilme hakkıdır.

Anayasa’da hem hak hem ödev olarak düzenlenen haklar;

Eğitim ve öğretim hakkı Çalışma ve sözleşme hürriyeti Vatan hizmeti

İNSAN HAKLARI VE DEVLET

HUKUKSAL BİR KURUM OLARAK DEVLET

Devlet birlikte yaşamak için örgütlenmiş insanların oluşturduğu soyut bir varlıktır. Başka bir ifadeyle devlet, bir toprak parçası üzerinde birlikte yaşayan insanların örgütlenme biçimidir. Bir toplumda; kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen, kuralları oluşturan, kişilerin birbirleriyle olan anlaşmazlıklarını çözüme kavuşturan, insanlar arasında işbölümü ve dayanışmayı sağlayan, insanların bireysel ve kollektif ihtiyaçlarını karşılayan, insanları iç ve dış tehlikelere karşı koruyan, toplumda dirlik ve düzeni sağlayan kurum devlettir.

Devleti meydana getiren örgütlenme hukuk yoluyla olur.

Devletin ortaya çıkışı ile hukukun ortaya çıkışı eş zamanlıdır. Fakat bütün hukuk kuralları ve devlet sistemleri demokrasiyi, insan haklarını ve halkın egemenliğini gerçekleştirecek biçimde değildir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet yapısı Anayasada belirtilmiştir. Henüz Cumhuriyet kurulmadan önce yapılmış olan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası kabul edilen 1921 Anayasası da dâhil olmak üzere dört Anayasamız vardır. Bunlar 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarıdır. 1921, 1924 ve 1961 Anayasaları yürürlük-ten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’nın

“Başlangıç” bölümünde ve “Genel Esaslar” başlığını taşıyan “Birinci Kısım” da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dayandığı temel esaslar ve devletin şekli belirtilmiştir.

(6)

Türkiye Cumhuriyeti devlet sisteminin dayandığı temel esaslar;

– Atatürk Milliyetçiliği ve Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlılık, – Dünya milletler ailesinin eşit bir ferdi olma,

– Çağdaş uygarlık düzeyini yakalama,

– Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması, – Kuvvetler ayrılığı,

– Üniter devlet yapısı ve laiklik,

– Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması önündeki engellerin kaldırılması, – Yurtta ve dünyada barış,

– Hukukun üstünlüğüdür.

A) LAİK DEVLET VE İNSAN HAKLARI

Kavramsal anlamı bakımından laiklik iki boyuttan oluşur. Laikliğin birinci boyutu din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devleti oluşturan kurumların, kuralların ve hukuk sisteminin dini esaslara, dinin emir ve yasaklarına göre değil de, pozitif hukuk kurallarına dayandırılmasıdır.

Laikliğin ikinci boyutu, din, vicdan, kanaat ve ibadet hürriyetinin sağlanmasıdır.

Laik Bir Devlette Bulunması Gereken Özellikler;

1. Kişiler, din vicdan ve inanç özgürlüğüne sahiptir. Devlet, bütün dinsel inançları anayasal güvence altına alır.

2. Yasa ve kurallar, dinsel ilkelere değil akla ve mantığa dayanır.

3. Bütün kurumlar gibi eğitim kurumları ve eğitimin içeri de din kurallarına göre düzenlenemez.

Laik devlet kişilerin inançlarına karışmadığı gibi kişilerin birbirlerinin inançlarına karışmalarına da engel olur. Laiklik devlete bir takım ödevler yüklediği gibi kişilere de ödevler yükler. Kişiler birbirlerinin inançlarına karşı hoşgörülü ve saygılı olmalıdır. Ancak demokrasinin hoşgörü ve saygının olduğu laik bir devlette insan hakları gerçekleşebilir. Aksi halde toplumdaki uyum ve denge bozulur, yerini kavga ve huzursuzluk doldurur.

B) HUKUK DEVLETİ VE İNSAN HAKLARI

Hukuk Devleti vatandaşlarına hukuki güvenceler sağlayan, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir devlet sistemidir.

Hukuk Devleti Olmanın Gerekleri Şunlardır;

1. Temel Hak Ve Özgürlüklerin Güvence Altına Alınması 2. Kanun Önünde Eşitlik

3. İdarenin Hukuka Bağlılığı

4. Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Denetimi: (1961 Anayasasıyla kanunların Anayasaya uygunluğunu denetlemek için bir yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi kurulmuştur. 1982 Anayasası da bu yapıyı korumuştur. Kanunların Anayasaya uygunluğunu denetleyecek bir organ olmasa Anayasaya aykırı kanunlar yapmak yoluyla insan haklarından ve hukuk devletinden kolayca sapılabilir.)

5. Devlet Faaliyetlerinin Belirliliği: (Hukuk devletinde devletin yapacağı faaliyetler önceden bellidir. Vatandaşlar hukuki güvenlik içinde yaşarlar. Bu, vatandaşların hangi kurala tabi olduklarını bilmeleri ile mümkündür. Bunun için Resmi gazetede yayımlanmayan kanunlar geçerli sayılmaz.)

6. İdarenin Yargısal Denetimi: (Anayasanın 125. maddesinde “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” ibaresi bulunmaktadır. İdare makamları yaptıkları işleri hukuka uygun olarak yapmakla yükümlüdürler. İdarenin hukuk dışı bir uygulamasına maruz kalan herkes idare mahkemelerine dava açarak yanlışlığın ortadan kaldırılmasını isteyebilir.)

7. Mahkemelerin Bağımsızlığı

8. İdarenin Mali Sorumluluğu: (İdari makamlar yürüttükleri işler sırasında vatandaşa verdikleri zararı ödemek zorundadırlar.

Hatta yapılan işte idari makamların hiçbir kusuru olmasa dahi (kusursuz sorumluluk) idare vatandaşın zararını tazmin etmek zorundadır.)

9. Kuvvetler Ayrımı 10. Demokratik Rejim

(7)

C) SOSYAL DEVLET VE İNSAN HAKLARI

Sosyal devlet [Refah Devleti (Welfere State)]; toplumun güçsüz kesimini güçlüler karşısında toplumsal ve ekonomik konularda önlemler alarak koruyan, onların eşit ve özgür olmasını amaçlayan devlettir. Sosyal devlet vatandaşlarının sosyal durumlarıyla, refahlarıyla ilgilenen, onlara asgari bir yaşama düzeni sağlamayı kendine ödev edinen devlet olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi sosyal devletin temel amacı, bir toplumu oluşturan bireylerin yasalar karşısında olduğu kadar, siyasal, sosyal ve ekonomik hayatın işleyişi içinde de eşit ve özgür olmalarını sağlamaktır.

Ülkemizde ilk defa 1961 Anayasası’nda yer verilen sosyal devlet anlayışı, 1961 ve 1982 Anayasalarında Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmıştır. Her iki Anayasa’nın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti … Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

ifadesine yer verilmiştir. Devlet, kişilerin sosyal ve ekonomik haklarını mali gücünün yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.

Sosyal Devlet Anlayışının Gerekleri Şunlardır;

1. Ekonomik Kalkınma ve Yoksullukla Mücadele 2. Gelir Adaleti ve Eşitlik

3. Fırsat Eşitliği 4. Sosyal Güvenlik

5. Tam İstihdam ve İşsizlikle Mücadele 6. Sosyal Denge ve Barışı Sağlamak 7. Ekonomik Büyüme ve Kalkınma

8. Ekonomik Kalınma ve Yoksullukla Mücadele

YÖNETİM VE YAŞAM BİÇİMİ OLARAK DEMOKRASİ

DEMOKRASİ

Hem yöntem hem de yönetim şekli olarak demokrasinin net tanımı Abraham Lincoln tarafından yapılmıştır: “Halkın, halk tarafından, halk için yönetilmesi”dir.

Demokrasinin Tarihçesi:

 Antik dönemde Yunanistan’da şehir devletlerinde uygulandı. Doğrudan demokrasiye çok yakın olan bu sistem Atina demokrasisi olarak ta anılır.

 Roma imparatorluğunda demokrasi genellikle sosyal sınıf ayrımına göre şekillenirdi ve güç elitlerin elindeydi.

 Orta çağda en büyük olay İngiltere kralı Yurtsuz John tarafından imzalanan ve kralın yetkilerini sınırlayan Magna Carta (Büyük sözleşme) ilan edilmesidir.

 18. ve 19.yüzyıllarda demokrasi, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ve Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi ile yükselen bir değer olmuştur.

5 temel ilkeye dayanır. Bu ilkeler olmadan demokratikleşmeden bahsedilemez.

 Eşitlik

 Özgürlük

 Milli Egemenlik

 Çoğulculuk (Çok Particilik)

 Temel hak ve hürriyetlerin güvenliği

Demokrasinin Araçları

 Parlamento

 Siyasi Partiler

 Anayasa

 Sivil toplum örgütleri

 Kolluk kuvvetler

Türkiye’de demokratik siyasal sistemin temel ilkeleri şunlardır;

a) Bireysel özgürlüğü korur ve geliştirir.

b) Çoğunluğun yönetimine dayanır.

c) Halkın egemenliğine dayanır.

d) Kuvvetler ayrımı esastır.

e) İnsanlar doğuştan bazı vazgeçilmez ve devredilmez haklara sahiptirler.

f) İnsan aklına inancı esas alır.

g) İnsanlar yasalar önünde ve kamu hizmetlerinden yararlanma konusunda eşittir.

h) Temsil esasına dayanır.

(8)

DEMOKRASİ MODELLERİ

1. Klasik Demokrasi; Atina demokrasisi olarak da adlandırılır. Özelliği ise vatandaşların siyasi sorumluluklara geniş çapta katılma isteğinin bulunmasıydı.

2. Koruyucu Demokrasi; 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupalılar demokrasiyi daha çok kendilerini hükümetin zorbalıklarından korumanın bir yolu olarak görmekteydiler. Koruyucu demokrasi sınırlı ve dolaylı bir demokrasi sunar.

3. Kalkınmacı Demokrasi; Bireyin ve toplumun gelişimini esas saymıştır.

4. Liberal Demokrasi; İktidarı halkın belirlediği ancak bu iktidarın bireysel özgürlüklerle sınırlandığı bir siyasal sistem olarak belirtilebilir.

5. Sosyal Demokrasi; Genel olarak siyasi eşitliğin yanında sosyal demokrasi ile ekonomik eşitliğinde sağlanması gerekliliğini savunmuşlardır.

Demokrasi ve Cumhuriyet; Cumhuriyet bir rejim demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış biçimidir. Örneğin; Oligarşik Cumhuriyet, Sosyalist Cumhuriyet vb.

Sekülerizm; Dinin siyasetten ayrılması düşüncesinin genel adıdır.

1) DEMOKRASİ TÜRLERİ

DOĞRUDAN DEMOKRASİ, halkın egemenliği bizzat, aracısız kullanmasıdır. Kökeni halk egemenliği ve egemenliğin devredilmezliği teorisine dayanmaktadır. Bu teorinin temeli ise Rousseau’nun sosyal sözleşme doktrinine ve egemenliğin devredilmezliği kuramına dayanmaktadır. Doğrudan demokraside devlet için gerekli tüm kararlar bizzat halk tarafından alınmaktadır. Doğrudan demokrasi, demokrasi idealine en yakın sistem olarak anılmakla birlikte, gelişen nüfus dikkate alındığında bu sistemin pratikte uygulanma imkânı mümkün olamamaktadır. Günümüzde doğrudan demokrasi sadece İsviçre’nin birkaç kantonunda (Glaris, Unterwald, Appenzell ) uygulanmaktadır9.

TEMSİLİ DEMOKRASİ, millete ait olan egemenliğin milletin seçtiği temsilciler aracılığı ile kullanılmasıdır. Temsili demokraside seçim temel araçtır. Her ne kadar seçmen ile temsilci arasındaki bağ seçimden seçime kurulmakta ise de dilekçe hakkı gibi usullerle vatandaşın katılımı sağlanmaya çalışılmaktadır. Temsili demokrasi milli egemenlik teorisine dayanmaktadır. Temsilci, seçildiği bölgenin değil, tüm milletin temsilcisi konumundadır. Temsili demokrasi uygulayan ülkelere örnek olarak Türkiye, Almanya, İngiltere, Japonya, ABD, Hollanda’yı saymak mümkündür.

YARI DOĞRUDAN DEMOKRASİ, egemenliğin kullanılmasının halk ile temsilcileri arasında paylaştırıldığı demokrasi çeşididir. Yarı doğrudan demokrasi, egemenliğin kullanımının esasen halkın seçtiği temsilcilere bırakılması nedeniyle temsili demokrasiye, referandum gibi araçlarla seçmenlerin egemenliğin kullanılması doğrudan katılmaları bakımından ise doğrudan demokrasiye benzemektedir. Bu çerçevede yarı doğrudan demokrasinin temsili ve doğrudan demokrasinin birleşimi olduğunu söylemek mümkündür. Yarı doğrudan demokraside halk egemenliğe referandum, halk vetosu, halk teşebbüsü ve temsilcilerin azli yollarıyla doğrudan katılmaktadır. Yarı doğrudan demokrasi İsviçre ve İtalya örneklerinde görülmektedir.

2) DEMOKRASİNİN İLKE VE KURUMLAR

Demokrasi bütün dünyada vazgeçilmez bir ideali, bir özlemi dile getirmektedir. Dünyadaki hemen bütün ülkeler demokrasiyle yönetildiklerini iddia etmektedirler. Fakat birbirlerinden çok farklı ilke, değer, kurum ve uygulamalara sahip olan bu ülkelerin hepsinin demokrasi ile yönetildiklerini düşünmek yanlıştır. Demokrasinin olabilmesi, bir ülkenin yönetim biçiminin demokrasi olarak adlandırılabilmesi için birtakım ilke ve kurumlara ihtiyaç vardır. Bunlardan bazıları seçimler ve temsil, siyasi partiler, çoğulculuk ve katılım ve hukukun üstünlüğüdür.

A) SEÇİMLER VE TEMSİL

Dünyanın değişik ülkelerinde uygulanan farklı seçim sistemleri vardır. Günümüzde en çok uygulanan seçin sistemleri iki çeşittir.

Bunlar:

1. Çoğunluk sistemi: Bir seçim çevresinde seçime giren partiler arasında en çok oy alan partinin seçimi kazanmış sayıldığı sistemdir.

2. Nispi (Orantılı) temsil sistemi: Seçime giren partilerin aldıkları geçerli oyların oranına göre temsilci çıkardığı sistemdir.

B) SİYASAL PARTİLER

Siyasi partiler günümüzde siyasi rejimlerin en önemli unsurlarıdır. “Siyasi parti üyelerinin düşünce ve menfaatlerini gerçekleştirmek için iktidarı kısmen ya da tamamen elde etmek amacıyla siyasi hayata katılan teşkilatlanmış bir gruptur.” Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partiler toplumdaki dağınık görüş, düşünce ve eğilimlere açıklık kazandırır, farklı düşünce gruplarını ortak

C) ÇOĞULCULUK VE KATILIM

Çoğulculuk: çağdaş demokrasilerin ön koşuludur. Düşünce ve düşünceyi ifade etme hürriyeti en temel insan haklarından biridir.

(9)

3) HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

Bir devlette yasaların yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlaması, temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye kavuşturulması, devlet erklerinin birbirlerinin alanına müdahale etmemesi, yasaların anayasa ve insan haklarına uygun olması, kişilerin hukuk önünde eşit olmaları, yargının hür ve bağımsız olması durumuna hukukun üstünlüğü adı verilir.

Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanması için şu koşulları gerçekleştirilmesi gerekir;

• Temel haklar, anayasalarda değişmez bir biçimde yer almalıdır.

• Yürütme organı, anayasaya uygun olan yasaları uygulamalı ve hukuk düzenine bağlı kalmalıdır.

• Yargı kuruluşları bağımsız ve güvenilir olmalıdır.

TÜRKİYE’DE DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ & İNSAN HAKLARI

Özellikle Rönesans ve Reform hareketleri ve 1789 Fransız İhtifali sonucunda çoğu dış güçlerin etkisi ile ortaya çıkan ayrılık hareketleri Devleti yenileşme hareketleri yapmaya zorlamıştır. Başlangıçta Padişahlardan kaynaklanan ıslahat (yenileşme) hareketleri daha sonraları 19.yy. ortalarına doğru modern anlamda hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet düzeni arayışlarına neden olmuştur.

Demokratikleşme hareketleri Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası gelişmeler olarak iki başlıkta ele alınabilir.

1) CUMHURİYET ÖNCESİ GELİŞMELER (OSMANLI DÖNEMİ)

SENED-İ İTTİFAK (29 EYLÜL 1808):

Osmanlı merkezi yönetiminin gücünün giderek zayıflaması ile ayanlar kendi topraklarında adeta bağımsız bir biçimde hareket etmeye başlamışlar. Bu durumu ortadan kaldırmak amacıyla Padişah ll. Mahmut döneminde Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın çabalarıyla bazı ayanlar ile Devlet arasında 29 Eylül 1808’de Sened-i İttifak adı verilen bir belge imzalanmıştır. Osmanlı Devleti’nde padişahın yetkilerini sınırlayan, ilk belge olması açısından önemlidir.

Sened-i ittifak’ın Önemli Maddeleri

♦ Ayanlar, bulundukları bölgede padişahın emirlerini yerine getirecekler,

♦ Sadrazamın kanunlara uygun olarak vereceği emirlere uyulacak, uygun olmayanlara karşı konulacak,

♦ Ayanlar, devletin eyaletlerden asker almasına karşı gelmeyecek,

♦ Hazine gelirlerinin, kanunlara uygun olarak toplanması sağlanacak,

♦ Padişah aşırı vergi koymayacak, eşit ve adaletli vergilendirme yapılacak,

♦ İstanbul’da bir isyan çıktığında ayanlar emir beklemeden İstanbul’a gelerek padişaha yardım edecektir.

Sened-i ittifak’ın Sonuçları

♦ Ayanlar hukuki bir statü kazanarak resmileşmişlerdir.

♦ Osmanlı padişahı tarihte ilk kez bazı yetkilerini bir başka zümre ile paylaşmak zorunda kalmıştır.

♦ Ayanların yeniçerilere karşı bir denge unsuru olması amaçlanmış, fakat merkezi otoriteye karşı yeni bir güç odağının ortaya çıkmasına neden olunmuştur.

♦ Sened-i İttifak’ın yönetimde yeni sorunlara neden olacağını düşünen II. Mahmut, İstanbul’da çıkan ve Alemdar Mustafa Paşa’nın öldürülmesiyle sonuçlanan yeniçeri isyanında ayanların yardıma gelmemesini bahane ederek,

Sened-i ittifak’ı yürürlükten kaldırmıştır

TANZİMAT FERMANI (GÜLHANE HATTI HÜMAYUNU)-(3 KASIM 1839):

3 Kasım 1839′da Padişah Abdülmecit döneminde Mustafa Reşit Paşa’nın katkısıyla bir bildiri hazırlanmıştır. Batılı büyük devletlerin yanı sıra Batıda eğitim görmüş Osmanlı aydınlarının da bu bildiride payı vardır. Bu belgeyle anayasal monarşiye geçilmiştir.

NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmış (Tanzimat Devri) ve bu devir 1876’ya kadar devam etmiştir.

Tanzimat Fermanının Özellikleri

1. Tanzimat Fermanı ANAYASACILIĞA ve DEMOKRASİYE (hukuk devletine, yani hukukun üstünlüğü esasına dayanan devlet anlayışına) geçişin (BATILILAŞMANIN) ilk aşamasıdır.

2. En önemli özelliği padişahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde olduğunun ifade edilmesidir.

3. Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir rolü ve baskısı yoktur. Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşid Paşanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı ilan etmiştir.

Tanzimat Fermanı’nın Maddeleri

1. Herkes kanun önünde eşit olacak, her gücün üstünde kanun gücünün olduğu kabul edilecek 2. Hiç kimse yargılanmadan haksız yere idam edilmeyecektir.

3. Askere alma ve terhis işlemleri belli kurallara bağlanacaktır.

4. Müslüman, Hıristiyan ve Musevi bütün halkın, can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır.

5. Vergiler herkesin gelirine göre toplanacaktır.

6. Herkes mal ve mülk sahibi olabilecek, isterse satabilecek veya miras bırakabilecek.

(10)

Tanzimat Fermanı’nın Sonuçları

 Padişah kendi isteğiyle yetkilerini kısıtlamıştır. Kanun üstünlüğü kabul edilmiştir. Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti’nde anayasacılığın başlangıcı kabul edilmiştir.

 Kişisel özgürlükler genişletilmiştir.

 Bu ferman bir halk hareketi değil, padişahın tek taraflı bazı esasları devlet garantisine alması şeklinde ortaya çıktığından halk tarafından pek anlaşılamamıştır. Fermanın halka anlatılması için Anadolu ve Rumeli’ye bazı memurlar gönderilmiş ve bu şekilde Osmanlı Devleti’nde bir aydın sınıfı doğmuştur.

 Aydınların etkisiyle Osmanlı ülkesindeki Batılılaşma çabaları yoğunlaşmıştır.

 İnsan hakları konusunda yenilikler yapılmıştır.

 Sorunlarını tek başına çözemeyeceğini anlayan Osmanlı Devleti, bu fermanla Avrupa ile dost geçinme amacını gütmüştür. Ferman, Mısır sorunu için İngiltere’nin desteğini alma konusunda amacına ulaşmış ve İngiltere’nin desteğini alan Osmanlı Devleti Mısır Sorununu ve Boğazlar meselesini kendi isteği doğrultusunda çözmüştür.

 Bu fermandan sonra da Avrupalılar gayrimüslimlerin haklarını takip ediyor görünerek Osmanlı içişlerine karışmaya devam ettiler. Bu fermanın ilanından sonra Avrupa tipi yeni mahkemeler ve okulların açılması, eğitim ve hukuk alanında ikilik doğmasına neden olmuştur.

 Tanzimat Fermanı’yla verilen haklar bir halk hareketi sonucunda değil de padişah tarafından verildiği için Osmanlı ülkesinde batıdakine benzer önemli bazı sosyal gelişmeler yaşanmamıştır.

 Tanzimat döneminde hukuk, yönetim, askerlik, eğitim ve kültür alanlarında yenilikler yapılmıştır.

ISLAHAT FERMANI (18 ŞUBAT 1856):

Osmanlı Devleti’nin devleti kurtarmak adına gösterdiği çabalardan biridir. 1839 yılında tüm Osmanlı halkına eşitlik sağlayabilmek adına ilan edilen Tanzimat Fermanı istenilen sonucu verememiş ve onun devamı niteliğindeki Islahat Fermanı ilan edilmiştir. Yabancı devletlerin, Osmanlı topraklarında yaşayan azınlıklara daha geniş ayrıcalıklar verilmesi yönündeki talebi ve Batılı Devletlerin baskıları sonucunda Abdülmecit, 18 Şubat 1856 yılında kabul edilen Islahat Fermanını ilan etmiştir. Bu fermanla Gayrimüslimlerle Müslümanlar arasında hak, vergi, askerlik, eğitim, kamu hizmetlerine katılma gibi konulardaki farklılığı ortadan kaldırmıştır. Vicdani ret uygulaması kabul edilmiş ve bedelli askerlik getirilmiştir.

 Din ve mezhep özgürlüğü sağlanacaktır.

 Okul, kilise, hastahane gibi binaların tamiri ve yeniden inşaası sağlanacaktır.

 Hıristiyan ve Yahudi azınlığı küçük düşürücü sözler yasaklanmıştır.

 Hıristiyan azınlıklara devlet memurlarına ve çeşitli okullara girme imkânı verilmiştir.

 Mahkemelerin açık yapılması, herkesin kendi dinine göre yemin etmesi, hapishanelerin ıslahı ve kanunların azınlıkların diline çevrilmesi kararlaştırılmıştır.

 İşkence, dayak ve angarya kaldırılmıştır.

 Vergiler herkesin gelirine göre alınacak

 Azınlıklara bedelli askerlik getirildi.

 Hıristiyanlar da il genel meclisine üye olabilecekler

 Yabancılara da vergilerini vermek şartıyla mal mülk sahibi olma imkânı verilmiştir.

 Azınlıklara da banka, şirket, okul açma imkânı verilmiştir.

Islahat Fermanının Özellikleri

Tanzimat Fermanı Müslüman-gayrimüslim tüm Osmanlı halkına yönelik iken Islahat Fermanı sadece gayrimüslim halka yani azınlıklara yönelik olarak hazırlanmış ve onların haklarını genişletmiştir. Osmanlı Devleti’nin amacı Avrupa devletlerinin, iç işlerine karışmasını önlemek olsa da bu ferman Avrupa’nın Osmanlı iç işlerine müdahalesine daha fazla imkân vermiştir.

KANUN-İ ESASİ (23 ARALIK 1876):

Kanun-i Esasi, meşrutiyetin ilan edilmesini sağlayan ve İstanbul konferansının hazırlandığı 23 Aralık 1876 yılında Osmanlı Devleti anayasasının ilk kez Avrupa anayasası ile benzerlik gösterdiği kararlardır. Tanzimat ve ıslahat fermanlarının aksine tam bir batılı anlamda anayasa niteliğinde olup madde madde hazırlanmıştır.

 1876 kanun-i esasi ile birlikte devletin temel organları, modern sisteme uygun olarak, yasama, yürütme ve yargı olarak üçe ayrılarak düzenlenmiştir

 1876 kanun-i esasi ile meclis-i umumi adlı bir meclis kurulmuştur.

 Meclis-i umumi, ileride, 1961 anayasası döneminde göreceğimiz gibi

 İki meclisli bir yapıda oluşturulmuştur.

İlki, üyeleri padişah tarafından atanan heyet-i ayan;

Diğeri, halk tarafından iki dereceli bir seçimle işbaşına gelen heyet-i mebusan'dır.

 Ne var ki, meclisin yetkileri bir hayli dar tutulmuştur.

 1876 anayasasına göre, bir meclis üyesi kanun teklif edebilmek için padişahtan izin almak zorundaydı;

 Meclis tarafından kabul edilen tasarılar padişahın onayı ile yürürlüğe girebilecekti

 En önemlisi padişah dilediği zaman heyet-i mebusan'ı feshedebilecekti.

 Meclis, 1878 yılında II. Abdülhamit tarafından dağıtılmış ve ilk anayasa yürürlükten kaldırılmıştır.

(11)

1876 Kanun-İ Esasi İle Kurulan Meclis-İ Umuminin Özellikleri;

İki meclisli bir yapıdadır

İlki, üyeleri padişah tarafından atanan heyet-i ayan;

İkincisi halk tarafından iki dereceli bir seçimle işbaşına gelen heyet-i mebusan'dır.

 Meclisin yetkileri bir hayli dar tutulmuştur.

 Bir meclis üyesi kanun teklif edebilmek için padişahtan izin almak zorundaydı;

 Meclis tarafından kabul edilen tasarılar padişahın onayı ile yürürlüğe girebilecekti

 Padişah dilediği zaman heyet-i mebusan'ı feshedebilecekti.

 Meclis, 1878 yılında II. Abdülhamit tarafından dağıtılmış ve ilk anayasa yürürlükten kaldırılmıştır.

 Batılı anlamda tam bir meşruti monarşi kurulamamıştır.

 Anayasada, meclisin yetkileri çok dar; padişahın yetkileri ise oldukça geniş tutulmuştur.

 Padişaha dilediği zaman meclisi feshetme yetkisi tanınmıştır.

 II. Abdülhamit’in Meclisi dağıtıp anayasayı yürürlükten kaldırması zaman içinde yeni bir muhalefet hareketi olan Genç (Jön) Türkler hareketini doğurmuştur.

Devletin temel organları, modern sisteme uygun olarak, yasama, yürütme ve yargı ola­rak üçe ayrılarak düzenlendiği ilk anayasa 1876 Kanun-İ Esasi’dir.

Kanun-i esasinin kurduğu yürütme organının özellikleri: Devlet başkanı olarak padişah ve diğer tarafta hükümet bulunmaktaydı.

Kanuni Esasi’nin Maddeleri ve Yorumları:

 Osmanlı soyunun en büyük erkek evladı saltanat ve hilafet makamının da sahibidir. (Bu madde Osmanlı meşrutiyetinin monarşik karakter taşıdığını gösterir.)

 Devletin dini İslam’dır. Yasalar dini hükümlere aykırı olamaz. (Kanuni Esasi’nin bu maddesi Osmanlı anayasasının teokratik karakter taşıdığını gösterir.)

Yasama (kanun yapma) görevi, Mebusan ve Ayan meclislerine

Ayan Meclisi üyeleri, Mebusan Meclisi üyelerinin sayısının üçte birini geçmemek üzere padişah tarafından seçilir ve ömür boyu bu görevde kalabilir. Mebusan Meclisi üyeleri, her elli bin erkek nüfusa bir temsilci olmak üzere dört yıl bu göreve gelirler. (Ayan meclisi üyelerini padişahın seçmesi halkın egemenlik haklarını kullanmasına aykırıdır. Mebusan Meclisi’nin açılmasıyla halk seçme-seçilme hakkına sahip olmuş ve padişahın yanında yönetime katılmıştır. Meclisin açılmasıyla Osmanlı ülkesinde parlamenter sisteme geçilmiş böylece yönetim anlayışında köklü bir değişim sağlanmıştır.)

Mebuslar kendilerini seçen yerin değil bütün Osmanlı vatandaşlarının vekilidir. (Kanuni Esasi’nin bu maddesi mebusların sorumluluklarını artırmış ve azınlık mebuslarının ayrılıkçı çalışmalarını önlemeyi amaçlamıştır.)

 Devletin, resmi dili Türkçe’dir.

 Padişah, devletin güvenliğini bozduğu polis soruşturması sonucu belli olanları sürgün edebilecektir.

Padişah yürütme organının (Heyet-i Vükela) başıdır ve bu bakanlar kurulunun üyelerini atama görevden alma hakkına sahiptir.

Kanun teklifini yalnız hükümet yapar.( Kanuni Esasi’nin bu maddeleri padişahın meclis üzerindeki etkinliğini artırırken Mebuslar Meclisi’nin etkinliğini azaltmış ve bu meclisi bir danışma organı haline dönüştürmüştür.)

Meclisi açma – kapama, yetkisi padişahındır ve hükümet meclise karşı değil, padişaha karşı sorumludur. (Kanuni Esasi bu maddesi padişahın iradesinin halk iradesinden üstün olduğunu gösterir.)

 Anayasada kişi, öğretim, öğrenim, inanç ve basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, dilekçe hakkı, vergi ve yasal eşitlik kavramları da yer almıştır.(Bu maddelerle kişisel hak ve özgürlükler anayasal güvence altına alınmıştır.)

BİRİNCİ MEŞRUTİYET (23 ARALIK 1876)

 Birinci Meşrutiyet Dönemi, II. Abdülhamit döneminde 1876’da Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle başlar. Bu anayasada;

Osmanlı Devletinin teokratik niteliğini değişmemiş, meşruti monarşiye geçilmiştir.

 Anayasa ile “Meclis-i Ayan” ve Meclis-i Mebussan” adında iki meclis kurulmuştur. Meclis-i Ayan üyeleri Padişah tarafından atanırken, Meclis-i Mebustandın üyeleri halk tarafından seçilmiştir.

 Yasa önerisi vermek Bakanlar Kuruluna aitti ve yasalar padişah onaylamadıkça geçerlik kazanamıyordu.

 Padişaha parlamentoyu toplantıya çağırma ve feshetme yetkisi tanınmıştı.

 Hükümetin siyasal sorumluluğu parlamentoya değil padişaha karşı idi.

 1876 Anayasası’nın genel haklar kısmında bazı haklar kabul edilmişti. Bunların başlıcaları; kanun önünde eşitlik, kişi dokunulmazlığı, basın özgürlüğü, ticaret serbestliği, eğitim özgürlüğü, dilekçe hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı, angarya yasağı, mal güvenliği ve vergi adaleti idi.

İKİNCİ MEŞRUTİYET (23 TEMMUZ 1908):

 İkinci Meşrutiyet 1908′de Abdülhamit’in ittihat ve terakkicilerin baskıları üzerine meclisi toplantıya çağırmasıyla başlamıştır.

 Padişahın yetkileri azaltılmış hak ve özgürlüklerin kapsamı genişletilmiştir. Padişahın meclisi kapatma yetkisi meclise geçmiş, hükümette padişaha değil, meclise karşı sorumlu olmuştur.

 Son Osmanlı Meclisi 12 Ocak 1920 de misak-ı milli kararlarını almış, bunun sonucunda İtilaf Devletlerinin İstanbul’u işgal ederek meclisi dağıtmıştır. Böylece Osmanlıda demokratikleşme çabaları sona ermiştir.

(12)

2) CUMHURİYET DÖNEMİ

TBMM 23 Nisan 1920′de Ankara’da açıldı. Meclisin yaptığı ilk işlerden biri hükümet kurmak olmuştur. Hükümet meclisin içinden ve meclisin oylarıyla seçilmiştir. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkisini kendi bünyesinde toplamıştır.

1921 ANAYASASI (TEŞKİLAT-I ESASİ)-(20 OCAK 1921:

 T.C. nin en yumuşak Anayasasıdır.

 Milli Egemenlik ilk kez dile getirilir.

 Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplandığı için Meclis hükümeti söz konusudur.

 Bakanlar teker teker meclis tarafından seçilir ve meclis istediğinde bakanları değiştirebilir.

 Milletvekili seçimlerini 2 yılda bir yapılmasını öngörmüştür.

 Hangi ilin başkent olacağı karar verilmemiştir.

 Bu anayasada yargıdan bahsedilmemiş.

 Devlet Başkanlığı müessesi yok.

 Padişahlık ve hilafet sorunu çözüme kavuşturulmamıştır.

 Anayasa’da hak ve özgürlüklere yer verilmemiştir.

 1923’te Anayasası’nda değişiklik yapılarak Anayasa’ya ” Türkiye devletinin yönetim biçimi cumhuriyettir.” ibaresi eklenmiştir.

 1921 Anayasası döneminde “hilafetin kaldırılması”, ve “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (eğitimin birleştirilmesi) çıkarılmıstır

1924 ANAYASASI (20 NİSAN 1924):

1924 Anayasası bazı değişiklikler geçirerek 1961 Anayasası yapılana kadar yürürlükte kalmıştır.

 Devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğunu söylemiştir. Devletin dini İslam, başkenti Ankara ve dili Türkçedir.

 Meclis üstünlüğüne dayalı bir anayasadır.

 Karma hükümet sistemi benimsenmiştir. Karma hükümet sistemi, meclis hükümet sistemi ile parlamenter hükümet sistemine geçiş arasındaki süreçtir.

 Cumhuriyetin ilanı ile birlikte kabine sistemi oluşmuştur.

 Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.

 Yargı yetkisini bağımsız mahkemelere bırakmıştır.

 Yasaların Anayasa’ya aykırı olamayacağını söylemiş fakat anayasa mahkemesi kurulmamıştır.

 Temel haklar ve özgürlüklere sınırlı biçimde yer vermiştir. Ekonomik ve sosyal haklara yer vermemiştir.

 Temel hakların güvenceye kavuşturulması yönünde bir düzenlemeye gidilmemiştir.

 Anayasa’da yapılan değişiklikler:

 1928 yılında “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkartılmıştır.

 Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı Verildi.

a) 3 Nisan 1930’da kadınlara belediye seçimlerinde oy kullanma hakkı verildi.

b) 1933 yılındaki yasa değişikliğiyle kadınlara muhtarlığa ve ihtiyar heyetine seçilme hakkı verildi.

c) 5 Aralık 1934 yılında ise kadınlara parlamentoda vekil olabilme hakkı tanındı.

Bu kanunla birlikte kadınlar her alanda seçme ve seçilme hakkına sahip oldu

 1937 yılında laiklik ve diğer Atatürk ilkeleri anayasaya eklenmiştir.

 1924 Anayasası döneminde çok partili siyasal hayata geçiş denemeleri olmuş ancak uzun süre başarılamamıştır. 1945′te Millî Kalkınma Partisi, 1946 yılında Demokrat Parti kurulmuş ve çok partili dönem başlamış. İlk seçimler 1946′da yapılmıştır. Bu seçimlerde açık oy ve gizli sayım uygulanmıştır

1961 ANAYASASI (9 TEMMUZ 1961:

 27 Mayıs 1960 müdahalesiyle askerlerden oluşan birlikte Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından oluşturulmuştur.

 Yasama yetkisi Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki meclis arasında bölüşülmüştür. Parlamenter sistem uygulanmıştır.

 Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu (1960). Kalkınma ve yıllık planları hazırlar.

 Anayasa Mahkemesi ve HSYK kurulmuştur.

 Gerçek anlamda Kuvvetler ayrılığı ilkesi getirilmiştir. Yasa yapma yetkisi TBMM, yargı yetkisi Mahkemelere ve yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna verilmiştir.

 Bazı kuruluşların özerk yönetimine izin verilmiştir. Örneğin; üniversiteler ve radyo televizyon.

 Çoğulculuk ilkesi egemendir, siyasi partiler güvenceli bir hukuki statüye kavuşturulmuştur.

 Temel haklar ve özgürlüklere ayrıntılı biçimde anayasada yer verilmiştir.

 Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması istisnaları azaltılmış, birey ön plana çıkarılmıştır.

 Laiklik, sosyal devlet ve hukukun üstünlüğü Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmış, insan haklarına dayalı devlet anlayışı benimsenmiştir.

1961 Anayasası 1971-1973 ara rejimleriyle rötuşlanmıştır:

 Yürütme güçlendirilmiştir. Bakanlar kuruluna KHK (Kanun Hükmünde Kararname) çıkarma yetkisi verilmiştir.

 Temel haklarda sınırlamalar getirilmiştir. Tabii yargı yolu yerine kanuni yargı yolu getirilmiştir.

 Yargısal denetimde sınırlamalar getirilmiştir. Anayasa mahkemesine iptal davası açma hakkına sahip taraflarda sınırlamalar getirilmiştir. Cumhurbaşkanı ve ana muhalefet partisidir. Anayasa mahkemesi Anayasa değişikliklerini ancak şekil yönünden denetleyebilir.

 Askeri Yüksek İdari Mahkemesi kurularak asker kişilerle ilgili idari işlem ve eylemlerin denetimi Danıştay’ın görevinden çıkarılmıştır.

 Ayrıca hâkimlerin atanmalarında genel yöntemden sapan Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştur.

 TRT’nin özerkliği kaldırılmış ve üniversitelerin özerkliği azaltılmıştır.

(13)

1982 ANAYASASI (9 Kasım 1982):

 12 Eylül 1980’de asker askeri darbesiyle askerlerden Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından yaptırılmıştır.

 Çift meclis sistemini kaldırılmıştır.

MGK’nın yetkileri:

 MGK Başkanı Cumhurbaşkanın yetkilerine sahipti Milli Güvenlik Konseyi de Anayasanın Cumhuriyet Senatosuna ve TBMM’nin yetkilerine sahipti.

 Konsey Anayasayı değiştirme yetkisine sahipti. Bu yetki ile Konsey Kurucu İktidar özelliğini taşımaktadır.

 Konseyce yapılan işlemler, çıkarılan kanunlar hakkında Anayasaya aykırılıktan yargı yoluna başvurulamazdı.

 Bakanlara kamu personeli hakkında uygulanacak işlemler ve alınacak kararlar için yürütmenin durdurulması istemi ileri sürülemezdi.

 Milli Güvenlik Konseyi 1981 yılında Kurucu Meclis hakkında kanun ile yeni bir anayasa çalışmalarına başlamıştır. Bu kanuna göre Kurucu Meclisin görevleri:

 Yeni anayasayı ve bu anayasanın halkoyuna sunuluşunu hazırlamak.

 Siyasi partiler kanunu hazırlamak ve seçim kanunu hazırlamak.

 TBMM kurulup göreve başlayıncaya kadar yasama yetkisine dayanarak, kanun koyma, değiştirme, kaldırma görevlerini yapma.

 Kurucu Meclis 2 kanattan oluşuyordu. Milli Güvenlik Konseyi (askeri kanat) Danışma Meclisi (sivil kanat). Danışma Meclisi, kanun tasarısı ve teklifleri ile Anayasa metnini hazırlayıp MGK’ya sunuyordu. MGK bu metinleri değiştirerek ya da tam olarak kabul edip Resmi Gazetede yayınlıyordu. Danışma Meclisi 120+40 üyeden oluşuyordu. 40 üye doğrudan MGK’ce seçiliyordu. 120 üye ise; her ilin Valileri kendi iline ait kontenjanın 3 katı kadar üyeyi MGK’ya bildiriyordu MGK da seçiyordu.

 Temel hak ve özgürlükler için getirilen sınırlamalar arttırılarak devlet ön plana çıkarılmıştır.

 İnsan haklarına saygılı devlet anlayışı ile Atatürk Milliyetçiliği cumhuriyetin niteliklerine eklenmiştir.

 Cumhurbaşkanı ve yürütmenin yetkileri artırılmıştır.

 YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu) ve Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilk ve ortaöğretimde zorunlu ders olarak okutulması benimsenmiştir.

1982 Anayasasının Özellikleri:

 Daha ayrıntıcıdır. (Kazuistik)

 Geçiş dönemi öngörmüştür. Bir defaya mahsus olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi halka yaptırılmıştır.

 Katı ve serttir. Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanlığı onayı şartı ilk kez getirilir.

 Milli Güvenlik Konseyinin düzenlediği kanunların anayasaya aykırılığı iddia edilemez. 2001 değişiklikleriyle çıkarılmıştır.

 Otoritenin ağırlığı artmıştır. Kamu yararının, kişilerin yararından önce geldiği düşüncesi ve anarşi kaygıları sebebiyle hak ve hürriyetlerde sınırlamalara gidilmiştir. Güçlü devlet, otoriter idare kavramları ön plana çıkmıştır.

 Yürütme organı güçlendirilmiştir. Cumhurbaşkanı makamı güçlendirilmiştir.

 Siyasi karar alma mekanizmalarındaki tıkanıkları giderici hükümler getirilmiştir.

 Daha az katılımcı bir demokrasi modelini benimsemiştir. Siyasi partilerin kadın ve gençlik kolu gibi ayrıcalık yaratan yan kuruluşları meydana getirme yasaklanmıştır. 1995 değişiklikleriyle hepsi çıkarılmıştır. Seçim dönemi 5 yıla çıkartılır.

1982 ANAYASASI VE 1961 ANAYASASI BENZERLİKLERİ:

 Askeri müdahale ile oluşmuşlardır.

 Anayasalar yürürlüğe girmeden önce halkoyuna sunulmuşlardır.

 Her iki Anayasanın sivil kanadının yetkileri sınırlıydı. Bakanlar kurulunu kurma, düşürme yetkileri yoktu.

 Her iki Anayasada bir askeri bir sivil kanadın oluşturduğu kurallar aracılığıyla yapılmıştır.

 1961 Anayasası Askeri kanat: Milli Birlik Komitesi, Sivil kanat: Temsilciler Kurulu. 1982 Anayasası Askeri kanat: Milli Güvenlik Komitesi, Sivil kanat: Danışma Meclisidir.

1982 ANAYASASI VE 1961 ANAYASASI FARKLILIKLARI:

 1961 Anayasasında yer alan Sivil Kanat (Temsilciler Kurulu) daha temsili nitelik taşırken. 1982 Anayasasında Sivil Kanat Danışma Meclisinin üyeleri atanmıştır.

 CHP, CKMP 1961 Anayasanın hazırlanmasında rol alırken 1982 Anayasasında yani Danışma Meclisinde hiçbir siyasi parti yok.

Danışma Meclisi daha bürokratik bir görevdedir.

 Temsilciler Meclisi, Danışma Meclisinden daha yetkiliydi.

 1961 Anayasasında halk oylamasında ne olacağı belliyken (Anayasa kabul edilmez ise yeniden seçim yapılacak ve yeni Temsilciler Meclisi kurulacaktı). 1982 Anayasasında böyle bir hüküm yoktu.

 1961 Anayasasında siyasi partiler kamuoyu oluşturma açısından rol alırken. 1982 Anayasasında hiç bir muhalif harekete izin verilmemiştir.

 1982 Anayasası halkoyuna sunulurken Cumhurbaşkanlığı seçimi de yapılmıştır.

(14)

İNSAN HAKLARININ KORUNMASI VE GERÇEKLEŞTİRİLMESİ

1) İNSAN HAKLARININ KORUNMA ALTINA ALINMASI:

İnsan Haklarının Uluslararası Koruma Altına Alınması ve Sonuçları

Hatırlayacağınız gibi insan hakları düşüncesinin geçmişi çok eskilere gitmektedir. 17-18. yüzyıllarda sistemli bir düşünce haline dönüşen insan hakları, doğal hukuk anlayışına dayanmıştır. İnsanın doğuştan bazı haklara sahip olduğu düşüncesi, toplumsal mücadelelerinde sonucunda oluşan belgelerde yer almaya başlanmıştır. 1689 “İngiliz Haklar Bildirgesi”, 1776 “Virginia Haklar Bildirgesi”, 1789 “Amerikan Anayasası”, 1789 “Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi” insan haklarına yer veren ilk yazılı ulusal belgelerdendir. Bu belgelerin hepsi evrensel değer taşımakla birlikte uygulaması açısından ulusal etkiye sahiptir. İnsan hakları konusunda örnek olan bu belgelerinde etkisiyle daha sonra pek çok ülkenin anayasasında insan haklarına yer verilmeye başlanmıştır. Genellikle “yaşama hakkı”, “mülkiyet hakkı”, “düşünce hürriyeti”, “din ve vicdan hürriyeti”, “seçme ve seçilme hakkı”

gibi klasik haklar 19. yy. sonlan ile 20. yy. başlarında pek çok ülkenin ulusal hukukunda koruma altına alınmıştır.

2) ULUSLARARASI KORUMANIN DAYANAKLARI VE TÜRLERİ:

İnsan haklarının korunmasına yönelik Uluslararası belgeler genelde iki başlık altında değerlendirilebilir.

Bunlardan ilki Uluslararası bildirgelerdir.

Uluslararası Bildirgeler, bildirgeye taraf devletler için bağlayıcı hükümler içermezler. Bildirge ile sağlanan hakların korunması için herhangi bir denetim mekanizması ve yaptırım organı öngörülmemiştir. Bildirgeler daha çok yol gösterici ve tavsiye niteliğindedir.

Birleşmiş Milletler örgütü tarafından kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi bu tür bir korumaya örnektir.

İkincisi ise koruma türü ise Uluslararası antlaşmalardır.

Uluslararası Antlaşmalar, onaylandıklarında taraf devletler için bağlayıcı bir nitelik kazanırlar. Taraf devletler sözleşme hükümlerini iç hukuklarına aktararak antlaşmanın gereğini yapmak zorundadırlar. Sözleşmenin gereğini yapmayan devletler için çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür. Avrupa Konseyi’nce kabul edilen Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi bu tür korumaya örnek gösterilebilir.

Uluslararası koruma mekanizmasının işletilmesi için iki temel dayanak vardır. Bu dayanaklardan biri hem bir uluslararası organizasyona dâhil olan hem de bu organizasyon tarafından hazırlanan bir antlaşmaya taraf olan devletler için uygulanan denetimdir. Buna “sözleşme-içi” denetim adı verilir. Diğer denetim türü de bir antlaşmaya taraf olmayan fakat antlaşmayı hazırlayan uluslararası organizasyona üye olan devletler için uygulanan denetimdir. Buna da “sözleşme-dışı” denetim adı verilir.

Sözleşme-içi Denetim

Bu denetim, en güçlü ve rahat uygulanabilen bir mekanizmadır. Çünkü denetlenmesi gereken devlet “taraf devlet” statüsündedir.

Yani bu devlet, sadece sözleşmeyi oluşturan uluslararası kuruluşun bir üyesi olmakla kalmamış; aynı zamanda sözleşmeye imza atmıştır. Fakat bazı zamanlarda sözleşmenin ilgili devletçe onaylanmış olması yeterli olmayabilir; sözleşmeyle oluşturulmuş denetim organının yetkisinin de kabul edilmiş olması gerekir.

Sözleşme-dışı Denetim

Burada denetim, sözleşmenin onaylanmasından bağımsız olarak yani denetlenecek devletin sözleşmeyi imzalamasa da sözleşmeyi hazırlayan uluslararası organizasyona üye olmasına dayanılarak yapılır. İlgili devlet, uluslararası örgütün kuruluş belgesini (Anayasa, Antlaşma ya da Statüsünü) kabul etmişse, artık “üye devlet”tir. Üye devlet insan haklarını ihlal ederse uluslararası organizasyona üye diğer devletlerin siyasi yaptırımlarıyla karşılaşır. Üyeliğinin düşürülmesi ya da askıya alınması gibi yaptırımlar devreye girer.

3) ULUSLARARASI KORUMA MEKANİZMALARI VE İŞLEVLERİ:

Başlıca Uluslararası Koruma Organları

Uluslararası koruma organları evrensel ve bölgesel düzeyde faaliyet gösteren organlar olarak iki gruba ayrılabilir. Birleşmiş Milletler Örgütü bütün dünya ülkelerinin katılımına açık evrensel düzeyde faaliyet gösteren bir koruma organıdır. Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği ise bölgesel düzeyde koruma amaçlayan başlıca koruma organlarıdır

1) Birleşmiş Milletler:

 Genel Merkezi: New York’tur.

 Dünyada barışın sağlanması ve insan hakları ihlallerinin önlenmesi amacıyla 26 Haziran 1945’te Birleşmiş Milletler Antlaşması imzalanmış 24 Ekim 1945’te Birleşmiş Milletler Örgütü kurulmuştur.

 Türkiye Cumhuriyeti de BM’nin kurucuları arasındadır. Birleşmiş Milletler anlaşmasını imzalayan devletler, insan haklarına yapılan saldırıların önlenmesi amacıyla tüm halk ve ulusların benimseyeceği kuralların saptanması için çaba harcamıştır.

 1946’da BM tarafından kurulan İnsan Hakları Komisyonu bir bildirge hazırlamış ve bu bildirge Birleşmiş Milletler Örgütü

(15)

Önemli bazı diğer beyannameler şunlardır:

 1948 Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi

 1959 Çocuk Hakları Deklarasyonu

 1963 Her Türlü Irkçı Ayrımcılığın Önlenmesi Deklarasyonu

 1967 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Deklarasyonu

 1975 Engelli Hakları Deklarasyonu

 1986 Kalkınma Hakkı Deklarasyonu

 1993 Viyana Eylem Planı

 1998 İnsan Hakları Savunucularını Koruma Deklarasyonu

 2000 Millennium Deklarasyonu

 2007 Yerel Topluluk Hakları Deklarasyonu

İkiz Sözleşmeler: “BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi (BMMSHS)” ile “BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (BMESHS)” yani bildirgedeki birinci ve ikinci kuşak insan haklarını hukuksal yönden tanıyıp, güvence altına alan sözleşmeler, ülkemiz tarafından, yakın geçmişte imzalanmış olup henüz onaylanmamıştır.

BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde, halkların kendi kaderlerini tayin ve sahip oldukları doğal kaynaklardan faydalanma hakları olduğu belirtildikten sonra, bireyler arasında sözleşmede güvenceye alınan hakların tanınmasında ayrımcılık yapılmaması, bu haklardan kadın ve erkeklerin eşit şekilde yararlandırılması, bu hakların ihlali, resmi sıfatı olmayan kişilerce işlense bile, buna karşı etkin bir iç hukuk yolu tanımak ve sağlamak zorunda olduğu, olağanüstü hallerde devletlerin sözleşmeyle üstlendikleri yükümlülüklerin hangi şartlar altında askıya alınabileceği, yaşama hakkı, işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele yasağı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, tutuklama-yargılama şartları, cezaevlerinin insancıl şartlara sahip olması, yabancıların sözleşmeden kaynaklanan hakları, adil yargılanma hakkı, ailenin kurulması ve eşlerin eşit haklara sahip olması, çocuk hakları ve çocukların koruması gibi çok önemli insan hakları güvence altına alınmıştır.

BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ise, çalışma hakkı, adil, elverişli çalışma şartlarına kavuşma hakkı, sendikaya girme ve sendika kurma hakkı, sosyal güvenlik ve sosyal sigorta hakkı, ailenin korunması ve aileye yardım, uygun standartlarda hayat şartlarına kavuşma hakkı, vücut ve ruh sağlığı hakkı, eğitim hakkı, kültür ve bilimsel gelişmelerden yararlanma hakkı güvence altına alınmıştır. Bu sözleşmede öngörülen, 18 bağımsız üyeden oluşan uzmanlar komitesi, 1985 yılında kurulmuştur. Bu Komite, Sözleşmenin uygulanmasını izlemek ve yönlendirmekle görevlidir. Sözleşmeyi onaylayan âkit devletler, 5 yılda bir bu komiteye sözleşmenin nasıl uygulandığını, ne gibi önlemler aldıklarını ve sonuçları hakkında periyodik raporlar sunmaktadır. Komite de bu raporları değerlendirerek, sözleşmede öngörülen hakların iyileştirilmesi ve gerçekleştirilmesi için devletlere tavsiye ve telkinlerde bulunmakla görevlidir.

İnsan haklarını koruma amacıyla Birleşmiş Milletler Örgütü bünyesinde şikâyet ve rapor mekanizmaları aracılığıyla denetim amaçlı şu komiteler kurulmuştur:

 Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Komitesi

 Apartheid’a Karşı Grup

 İnsan Hakları Komitesi: Seçmeli Protokol Yöntemi

 Ekonomik Sosyal Ve Kültürel Haklar Komitesi

 Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Komitesi

 İşkenceye Karşı Komite

 Çocuk Hakları Komitesi

 Açık ve Sistemli İhlallere Karşı 1503 Yöntemi

Avrupa İnsan Hakları Sistemi

Avrupa İnsan hakları mekanizması, genel hatlarıyla başta Avrupa Konseyi olmak üzere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Avrupa Birliği (AB) çerçevesinde geliştirilmiştir. AGİT ve AB sistemleri çok işlevsel olmadığından bu bölümde daha çok Avrupa Konseyi üzerinde durulacaktır.

2) Avrupa Konseyi:

 Genel Merkezi: Strazburg/Fransa’dır.

 2. Dünya Savaşının Avrupa’da yol açtığı toplumsal, siyasal ve ekonomik yıkım sonucu Avrupa’da barış ve istikran sağlayacak ortak değerler yaratmak amacıyla bir örgüt kurulması gündeme gelmiş ve 10 Avrupa devletinin 5 Mayıs 1949’da imzaladığı sözleşmenin 3 Ağustos 1949 tarihinde yürürlüğe girmesiyle Avrupa Konseyi kurulmuştur.

 Türkiye Avrupa Konseyine 8 Ağustos 1949 tarihinde katılmış, 12 Aralık 1949’da da 5446 sayılı yasayla onaylayarak konsey üyeliğini iç hukukunun bir parçası haline getirdi.

 Avrupa Konseyi; üye ülkelerin dışişleri bakanlarından oluşan Bakanlar Komitesi, üye ülkelerin parlamenterlerinden oluşan

Referanslar

Benzer Belgeler

Mahkeme, mevcut davanın kendine özgü koşulları çerçevesinde, başvuranın söz konusu bakım evine yerleştirilmesinin 5 § 1 maddesinin anlamı dahilinde özgürlükten

Sauvegarde des droits de l'homme reconnus Aucune des dispositions de la présente Convention ne sera interprétée comme limitant ou portant atteinte aux droits de l'homme et aux

Bu Protokol, Sözleşme’yi imzalamış olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerin imzalarına açıktır. Protokol, onaylama, kabul veya uygun bulmaya sunulacaktır. Avrupa Konseyi üyesi

İnsan Haklarında Devletin Pozitif Yükümlülüğü: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi Üzerine Bir Analiz *.. State’s Positive Obligation in Human Rights:

[r]

Operasyon bölgesinde gelişen inflamatuar reaksiyonun şiddeti, hastanın kişisel özellikleri dışında kullanılan sütür materyalinin cinsine bağlı olarak da değişir.(4)

12 kişilik bir sınıfta Muhammed kapı tarafında son sırada, Ayşenaz dolapların olduğu tarafta ilk sırada, Ömer pencere tarafında son sırada, Deniz pencere tarafında

İslam dininin temel olarak gördüğü adalet kavramı, savaşlarda da korunması gereken önemli ilkelerden biri olarak görülmektedir. İslam’da kul hakkı, hak