• Sonuç bulunamadı

İ rr- ¿eu&V

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İ rr- ¿eu&V"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O

sman

H

am d í

B

ey ve

Ç

evres

İ rr- ¿eu&V

TA H A TO RO S

Ülkemizde -başka birçok şey gibi- biyografi çalışmaları da hayli yetersiz. Hele bizde köklü aileler pek ender olduğu

için, aile tarihleri yok gibi. Aşağıdaki makale ise, Taha Toros üstadımızın bu alandaki uzmanlığını

örneklendiriyor.

MİLLETLERARASI arkeologumuz, müzecimiz ve ressamımız Osman Ham- di Bey’in 80. ölüm yılındayız. İftiharla söyleyebiliriz ki Osman Hamdi Bey, hakkında çok yayın yapılan, bir sanat ve kültür adamımızdır.

Kendi branşında, ülkemizde olduğu kadar, milletlerarası şöhrette de böyle- sine ünlü bir ilim adamımız pek azdır.

Osman Hamdi Bey’e dair arşivimde neler var diye, üç büyük dosyayı karış­

tırıyorum. Ona dair, kitaplar ve broşür­

lerden gayri, eski ve yeni harflerle der­

gi ve gazetelerden kesilmiş kupürlere göz atıyorum. Okuyup dosyasına yer­

leştirdiğim çok sayıda kupür ve yayın­

lanmamış notlarım var. Vaktiyle Arke­

oloji müzesinde verdiğim konferansın kaseti mevcut.

(Servet-i Fünun), (Figaro), (Nevsal-i Osmanî), (Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazeteleri), (Tanin), (Tavsir-i-Efkâr), (Tevhid-i Efkâr), (Yeni Şark), (İkdam), (Akşam), (Vakit), (Vatan), (Cumhuri­

yet), (Hakimiyet-i Milliye), (Yeni Sa­

bah), (Milli Mecmua), (Hayat), (Aylık 24 280

Ansiklopedi), (Türk Yurdu), (Yeni Türk), (Radyo Dergisi), (İllüstrasyon), (Türk Kültürü), (Yedigün), (Resimli Gazete), (Uyanış), (Salname-i Servet-i Fünun), (Les Annales de Turquie) ve daha bazı gazete ve dergilerde hayli ma­

kaleler var.

Ahmet Mithat Efendi, Süleyman Kâ- ni, Ahmet İhsan, Turhan Tan, Kadir- can Kaflı, Süleyman Çapanoğlu, Hil­

mi Ziya, Hikmet Feridun, Refik Epik- man, Halil Ethem, Server İskit, İsmail Habip, Nurullah Berk, Elif Naci, Er­

doğan Kumral, Emin Çetin Girgin, Arif Müfit Mansel, Emel Uygur, Bülent Şenkay, Mustafa Cezar, Selmi Andak, Bülent Çetinor, Abdülhak Şiııasi, Char­

les Violette, gibi ve daha çok sayıda ya­

zar, ressam ve eleştirmenler Osman Hamdi’ye dair, çeşitli makaleler yayın­

lamışlar. Bazı makaleler birbirinin ben­

zeri olup, bilgimize fazla katkısı dokun­

mamış bulunmakla beraber, hepsi de bu ünlü kültür adamımızı dile getirme­

nin gayreti içerisinde olmuşlardır.

Ne var ki Osman Hamdi’nin uzun

yıllar kaldığı, Paris’teki yaşamına da­

ir, içlerinde fazla bilgi bulunmuyor. Bu­

nun üzerinde fazla eğilinmemiş.

25 yılını Paris’te geçiren ve ünlü bir mimar ve arkeolog olan -Osman Ham­

di Bey’in oğlu- Ethem Hamdi Bey ile, Paris’te resim eğitimi yaptıktan sonra baharının ilk çağında ölen kızı ressam Nevin Hanım da bu konudaki araştır­

malarını tamamlayamadan dünyamız­

dan ayrıldılar.

1900’lerde Paris’e giderek resim eği­

timini orada tamamlayan ve Jöntürk- lerin rüzgârına kapılarak, istibdat aley­

hine ilk defa, renkli bir mizah dergisi yayınlayan ressam Galip Bey de Osman Hamdi Bey’in Paris yılları üzerindeki araştırmalarını, ne yazık ki, tamamla­

yamamıştır.

Paris’ti yıllarımda, (Türk-Fransız kültür ilişkileri) konusunda araştırma­

lar yaparken, benim de bu konuda te­

şebbüslerim olduydu. Büyük ressamla­

rın eski atölyelerine ait arşivlerini tü­

müyle incelemenin zorluğu mâlum.

Esasında çoğunun sağlıklı arşivi de bu­

lunmuyor ve yıların nisyanına uğramış.

Türklerle ilgili olarak, Paris arşivle­

rinde Şeker Ahmet Paşa (Ahmet Ali) hakkında Fransızlar tarafından fazla bir şey bilinmiyor. Ama, Osman Hamdi Bey, sergileriyle oryantalist tablolarıy­

la tanınıyor ve hakkında makaleler ya­

zıldığı da biliniyor.

Türk güzel sanatlarına dair Fransız­

ca yayınları bulunan Adolphe Thalas- sonun vaktiyle Paris’teki yeğeninden

(2)

4-1

■ I

Osman Hamdi B ey’in Paris’le veremden ölen ressam torunu Nevin Hanım (1909-1931) Nevin Hanım portresini aynadan bakarak yapmıştır.

gördüğüm pejmürde müsveddeler ara­

sında, Osman Hamdi Bey Türk ressa­

mı olarak, başta yeralıyor. Bu notlar­

da, kitabındakinden fazla, perakende bilgilere rastlanıyor. Fakat hâlâ Osman Hamdi Bey’in uzun süre yaşadığı Pa­

ris’teki eğitim ve öğrenim yıllarına da­

ir yeterli belgelere sahip değiliz. Paris’te en uzun görev yapan Osmanlı elçisi ve Osman Hamdi Bey’le sonradan dünür olan Salih Münir Paşa’nın tümüyle ar­

şivime intikal eden evrakı arasında ba­

zı bilgiler mevcut olmakla beraber bun­

lar da ünlü resamımızın Paris hayatına fazla bir ışık verecek güçte değil.

Kanaatımca, araştırmacıların bu ko­

nuda çalışmalar yapması gereklidir.

Osman Hamdi Bey’in Aile Çevresi

Bu yazımızın konusunu, fazla işlen­

memiş olan, Osman Hamdi’nin aile çevresinden seçtim. Özellikle onun

-gençliğine doyamadan- Paris’te ölen torunu rahmetli ressam Nevin ile, ço­

cuk yaşta gönderildiği Almanya’da oni- ki yıl süreyle müzik eğitimi yaparak ve Paris’te bu eğitimini güçlendirerek, ver­

diği konserlerde dönemin ses kraliçesi, sopranosu özelliği kazanan ve konser­

vatuarımızın ilk şan hocası ve 55 yıldan beri yerleştiği Amerika’da yaşayan to­

runu, Nimet Vahit Hanım’dan sözede- ceğim.

Osman Hamdi ailesinin ilk parlayan adamı babası İbrahim Edhem’dir. Kü­

çük yaşta ve ilk defa Osmanlı İmpara- torluğu’ndan eğitim ve öğrenim için, Paris’e gönderilen dört çocuktan biri­

dir. Lise tahsilini de orada tamamladı.

Yüksek tahsilini de maden mühendisi olarak orada yaptı. Öğrenciliği sırasın­

da, sınıfının birincisi olarak, diploma­

sını 3. Napolyon’un elinden almasıyla şöhretin ilk basamağına orada ayağını attı.

O

sman

H

a m d

İ B

eyve

Ç

evres

İ

İbrahim Edhem, çocuksuz ve zengin bir devlet adamı olan, Serasker ve Sad­

razam Koca Hüsrev Paşa’nın evlâtlık- larmdandı.

Hüsrev Paşa on kadar zeki çocuğu küçük yaşta evlât edinmiş ve onların ye­

tiştirilmesini ve ünlü devlet adamı ol­

malarını sağlamıştır. Bunların hepsi de büyük makamlarda bulunmuşlar, bazı­

ları bakanlık ve valilik yapmışlardır. İb­

rahim Edhem de sadrazamlığa yüksel­

mişti. Prens Sabahattin Bey’in dedesi Halil Rifat Paşa da, bunlar arasında­

dır. Kaptan-ı Derya (Bahriye Nâzırı) ol­

muştur.

İbrahim Edhem Paşa’nın Çocukları

İbrahim Edhem Paşa’nın ilk çocuğu, Osman Hamdi Bey’dir. Osman Ham- di’ler, dört erkek kardeştiler. Hepsi de kültür, sanat ve özellikle eski eserler üzerinde geniş bilgileri olan kişilerdi. İç­

lerinde yayınladıkları eserler ve yaptık­

ları hizmetlerle, antik konularda, zirve­

ye çıkmış olanlar vardır. Bunlardan Os­

man Hamdi Bey’in yerine müzenin mü­

dürlüğüne tayin edilen müzeciliğimizi geliştiren Halil Edhem Eldem’in (1861- 1938) oğluyla kızı çocuksuz öldüler.

Halil Edhem’in neslinden gelen kimse bulunmuyor. Diğer kardeşlerinin nes­

linden ünlü kişiler, sanatkârlar, yetiş­

miştir. Bunlar arasında Cemal Reşit Rey gibi müzik üstadı ile, Sedat Hakkı Eldem gibi mimarimizin zirvesine çık­

mış sanatkârlarımız bulunuyor. Bugün rahmetle andığımız bu ünlülerin de ken­

disinden sonrasına uzanacak çocukları yok.

Osman Hamdi’nin kardeşlerinden Mustafa Bey’le eski para uzmanların­

dan Galip Bey’in kızlarından devam eden, tanınmış başka torunları var.

Osman Hamdi Bey’in İki Eşi

Osman Hamdi Bey, küçük yaştan be­

ri babasının telkinleriyle Fransız kültü­

rüyle eğitildi. Gençliğinin en uzun yıl­

larını Paris’te geçirdi. Bir Fransız gibi konuşur ve yazardı. İki evliliğini de Fransız kökenli kızlarla yaptı. Rahmetli oğlu Edhem Bey’in sohbetlerinden, ha­

tırımda kaldığına göre, her ikisinin kü­

çük adı (Mari) idi. İkinci eşinin adını (Naile)’ye dönüştürmesinde oğlu Ed­

hem Hamdi Bey geçmişten iki örnek ve­

rirdi:

(Tanzimat) vç (Birinci Meşrutiyet), döneminin ünlü diplomat ve devlet adamlarından olan ve ilk Âyân Meclisi âzâlarından bulunan Ali Bey de Viya- na’da görevli iken, evlendiği Avustur­

ya kökenli kızın adını (Naile)ye çevir- 252 8/

(3)

O

sman

H

a m d

İ B

eyve

Ç

evres

İ

ğiller. Ama şurası bellidir ki, Osman Hamdi Bey Padişahla yaşıttır. Gelini Kâmuran Hanım, kayınpederiyle ilgili olarak şöyle bir olay anlattıydı:

Osman Hamdi Bey, efkârlanınca, fa­

la bakarmış! Niçin baktığını da kimse­

ye söylemezmiş. Bir büyük dâvet sof­

rasında, Osman Hamdi Bey’e niçin fal baktığını sormuşlar. Şu karşılığı vermiş:

-Ben padişahla yaşıtım. Hangimiz ev­

vel ölecek diye fala bakıyorum!

Osman Hamdi Bey’in Düşmanları

Bilindiği üzere dönemin yobazları heykel ve resim düşmanıdır. Bu açıdan bâzı tutucular, Osman Hamdi Bey’in arkeolojik kazılarını ve çıkartılan hey­

kellerin müzeye nakliyle teşhir edilme­

lerini hoşgörmezler. Kendisinin Fransız kadınlarla evlendiğini, müzede kapıcı­

sından odacısına ve bütün memurları­

na varıncaya kadar herkesin zorunlu olarak Fransızca konuşmalarını da eleş­

tirirler. Bunların çoğunluğunu, eski dö­

nem uygarlıklarının eserlerine değer vermeyen kişiler oluştururdu. Osman Hamdi aleyhindeki, eleştirilere kulağı­

nı tıkayarak seçtiği yolda bilinçle azimle yürüdü.

Aleyhinde bulunan örümcek kafalı­

ların görüşleri, eski İstanbul valisi Sü­

leyman Kâni Bey’in (Saray ve Bâb-ı Âli’nin İçyüzü) başlıklı 1936 yılına rast­

layan anılar dizisinde, şöyle yansıtıl­

maktadır:

" . . . .Bâzıları Hamdi Bey’i fikrinde, ruhunda, maske taşımakla itham etti­

ler. Bir kısmı, ruhunda dinî değilse de siyasî bir taassup hâkimdir. Batı fikirli görünmesi, Frenkleri aldatmak içindir!

Vatanperver görünmesi, aslen Sakızlı olan babasının ve kendisinin Fransız kadınıyla evlenmiş olmasını, yabancı­

larla münasebetlerini ve Frenkvari meş­

rebini unutturmak içindir.!” dediler.

Oysa “ ... Hamdi Bey Batının tslâmi- yetle, Türklükle mukayesesinde hara­

retli heyecanlı vatanperverlik duygula­

rıyla muhakemeler yürütürdü. Bu yol­

da yapılan hücumlara hazır cevaplılığıy­

la ve yabancıların gösteriş addettikleri bir şiddetle Batıklara Müslümanlığı va­

tanım ve Türklüğü savunmakta kendi­

sinde kudret bulurdu. O bütün hayatın­

da yüreğinin iyliğini ortaya döken ha­

reketleri esirgememiş, daima doğru ve âdil davranmıştır.”

Özet olarak Osman Hamdi’yi, Süley­

man Kâni Bey şu şekilde belirtir:

‘‘Müzeye can veren Hamdi Bey’in namını bizim de, bizden sonrakilerin de hatıralarımızda daima hürmet ve tak­

dirle yadedile edile yaşayacaktır.”

Osman Hamdi Bey’in torunu ünlü soprano Nimet Vahit, 1935’te ABD 'de bir konserden sonra. Sol■

başta görülen Nimet Vahit Hanım 55 yıldan beri A BD 'de yaşamaktadır.

miştir. Jöntürklerin liderlerinden ve ya­

kın siyasî tarihimizin ünlü kişilerinden olan (Ahmet Rıza Bey) bu Naile H a­

nım’dan doğmuştur.

Notlarım arasında bulamadığım ve bu nedenle adını hatırlayamadığım ta­

nınmış bir Türk de evlendiği yabancı kökenli kadını, (Naile) olarak adlandır­

mıştır.

Hatta büyük şairimiz Abdülhak Ha- mit, İngiliz asıllı karısı (Nelly)’nin adı­

nı (Naile) veya (Kısmet) olarak Türk­

çeleştirmek istemişse de, İngiliz kadın, her iki ismi reddederek, kendi adından

¿İOluA*- ¿ ./('.¡S .

Nevin Hanım’ın kartviziti.

vazgeçmemiştir. Abdülhak Hamit Bey, son eşi Lüsiyen’i -güya- Müslüman yap­

tığını ve adını (Nasip)’e dönüştürdüğü­

nü söylerdi!

Delikanlılık dönemimizde evindeki cuma sohbetlerinin bazılarına katılma mutluluğuna erdiğim büyük şairin çevre­

sinde, nazik davranışlarıyla herkesi et­

kileyen (Lüsiyen Hanım), ne Hıristiyan­

lığından, ne de öz adından vazgeçtiydi!

Sözü uzatmadan, Osman Hamdi Bey’in neslinden gelenlerin öyküsüne devam edelim. Ancak bu arada Osman Hamdi Bey’le ilgili bir kaç özel konu­

ya değinelim:

Salih Münir Paşa, Sultan Hamid dö­

neminde Paris’e büyükelçi olmadan ev­

vel, Bâb-ı Âlî’de ve Yıldız Sarayı’nda çalıştı. Onun notları arasında Osman Hamdi Bey’in müzeye müdür olması üzerine, birkaç tebessümlü haber bulu­

nuyor! Sultân Abdülhamid, Yıldız Sa­

rayındaki, içi doldurulmuş kuşlardan oluşan, bir koleksiyona sahipti. Müze­

nin açılması dolayısıyla, teşhir edilmek üzere bir koleksiyonunu buraya hedi­

ye etti. Yine Salih Münir Paşa’nın, tohu­

munu İstanbul’dan getirdiği su kabağı­

nı Osman Hamdi Bey, Paris’teki öğren­

ciliği sırasında, balkonunda yetiştirmek suretiyle, Paris’lilere tanıttı!

Osman Hamdi Bey’in Fal Merakı!

Osman Hamdi Bey’in oğlu Edhem Hamdi Bey, babasıyla Sultan Abdülha- mid’in 1842’de, aynı ayda doğduğunu söylerdi. Yaptığımız incelemelere göre, aynı sene çocukları olduğu aşikâr ol­

makla beraber, aynı ayın çocukları de­

26 282

(4)

V-\ Ov A —. ö i ı ^ A ---

Osman Hamdı Bey’in tek oğlu Edhem Hamdi Ei­

dern (1882-1957).

Osman Hamdi Bey’in İlk Eşinden ' Olan Fatma Hanım

Osman Hamdi Bey’in ilk eşinden do­

ğan Fatma Hanım, iki defa evlendi. İlk eşi Kadıköylü Abdullah Paşa’dır. Bun­

dan çocukları vardır. İkinci eşi harici­

ye memurlarından, Beylerbeyli Said Bey’di. Ben, Fatma Hamm’ın çocukla­

rından yalnız Cemal Said Bey’i tanıdım.

Cemal Said Bark, dedesi İbrahim Ed- him Paşa’nın mesleğini benimseyerek maden mühendisliği eğitimi yapmıştır.

Osman Hamdi Bey’in İkinci Eşinden Doğan Kızı Leylâ Hanım

Leylâ Hanım, Kâni Paşa’nın torunu ve Rifat Bey’in oğlu olan Mehmet Va­

hit Bey’le evlendi.

Vahit Bey, 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Harbiyeden kurmay yüzbaşı olarak diploma aldı. Kolağası (Kıdem­

li Yüzbaşı) rütbesindeyken askerlikten ayrıldı. Düyun-u Umumiye’ye girdi.

Yabancı devletlere olan Osmanlı borç­

larının hesaplarını düzenleyen bu mü­

essese Fransızcaya aşina, kalbur üstü Türk ve yabancı elemanlarla çalışırdı.

Vahit Bey 1925 yılına kadar, Düyun-u Umumiye’nin mektupçuluğunu yaptı.

İlâve olarak, sanat tarihindeki uz­

manlığı ve kayınpederi ile, eski eserler üzerinde yaptığı çalışmaların birikimiy­

le (Sanayi-i Nefise Mektebi) hocalığını da üstlendi. Ve asıl hizmeti de bu mes­

lekteyken oldu. Buradaki görevi 1908 meşrutiyetinin ilânından ölüm yılı olan 1931 yılına kadar devam etti. Bu arada

O

sman

H

a m d

İ B

eyve

Ç

evres

İ

1915 ile 1922 yılları arasında Edebiyat Fakültesi’nde profesör olarak bulundu.

Son görevi, barut inhisarı idare meclisi reisliğiydi. Bu teşkilâtın kaldırılması üzerine, açıkta kaldı. Geçirdiği bir bu­

nalım sonunda intihar etti. İntiharının geçim sıkıntısından kaynaklandığı söy­

lenirdi. Vahit Bey’in eski eserlere ve özellikle sanat tarihinin bütün branşla­

rına dair, önemli makaleleri vardır.

Osman Hamdi’nin kızı Leylâ ha­

nım Ta damadı Vahit Bey’den iki toru­

nu oldu. Erkek torunu Hamdi Bey So- koni Şirketi’nin m üdürlerindendi.

Onun oğlu da aynı şirketin yüksek dü­

zeydeki yöneticilerinden biri olan Os­

man Bey’di.

Osman Hamdi Bey'in kızı ve gelini Paris’te. Sol­

da oturan Osman Hamdi Bey’in ikinci kızı Leyla Vahit, sağ başta gelini Kâmuran Hanım, ortada Nimet Münir Hanım (Nimet Münir Hanım, Osman Hamdi Bey’in gelini Kâmuran Hanım 'ın ablası ve Paris sefiri Salih M ünir Paşa 'nın kızıdır.)

Osman Hamdi’nin Ünlü Torunu Şan Profesörü Nimet Vahit Hanım

Osman Hamdi Bey’in kızı Leylâ’dan doğma kız torunu ise, geçmişte müzik dünyasının bir yıldızı olan (Nimet Va­

hit) Hanım’dı.

Nimet Vahit, 1903 yılında İstanbul’­

da doğdu. Küçük yaşta sezilen olağa­

nüstü sesi dolayısıyla, Almanya’ya gön­

derildi. Münih’te ünlü profesörlerden oniki yıl ders aldı. Avrupa’nın diğer şe­

hirlerinde ve özellikle Paris’te şan bran­

şında eğitimini güçlendirdi.

1925 yılında, Batıda tanınmış genç bir soprano olarak, yurda döndü. O za­

manki adı (Dar-ül Elhan) olan konser­

vatuarda şan hocalığı yaptı. İstanbul’­

da ve yabancı ülkelerde, harikulade se­

siyle, dünya çapında bir sanatkâr ola­

rak tanındı.

Ne yazıktır ki, o dönemde Türkiye’­

de müziğin bu branşı fazla, revaçta de­

ğildi, belki de bu yüzden 55 yıl önce Amerika’ya giderek oraya yerleşti. Bu­

gün 87 yaşında olan Nimet Vahit Ha­

nım, 55 yıldan beri, Amerika’da yaşı­

yor. Babası, Vahit Bey’in adını taşıyan bir oğlu var.

Osman Hamdi Bey’in Kızlarından Nazlı Hanım

Osman Hamdi’nin üçüncü kızı olan Nazlı Hanım, anılarıyla ünlü bir diplo­

mat olan Esat Cemal (Paker) ile evlen­

di.

Esat Cemal Bey, (1878-1953) Gala­

tasaray’dan 1896 yılında diploma aldı.

Aynı yıl hukuka devam etmekle bera­

ber, Hariciye Nezareti’nde göreve baş­

ladı. 34 yıllık diplomatlık yaşamı Lond­

ra, Brüksel, Bükreş, Berlin, Viyana, Atina, Paris, Lahey’de geçti. 1931 yı­

lında, kendi isteğiyle, Lahey maslahat­

güzarlığından emekli oldu.

Atina maslahatgüzarlığından önce, mübadele komisyonunda Türk delege­

si olarak bulundu.

Diplomatik yıllarına ait anılarını Si­

yasal Tarihimizde, 40 Yıllık Hariciye Hatıraları adlı kitapta topladı. Esat Ce­

mal Paker’in bu kitabı, ünlü devlet adamlarıyla diplomatlara ait ilginç anı­

ları kapsıyor.

Bu kitap, tek çocuğu olan kızı (İstan­

bul Ünversitesi’nde uzun yıllar rektör­

lük yapan ünlü profesör Ömer Celâl Sarç’ın eşi) Cenan Hanım’a ithaf edil­

miş. Kültür ve sanat bilgileriyle iyi ye­

tişen kızından da, ileride, bu türden anı­

lar derlemesini öneriyor.

Osman Hamdi Bey'in torunu Nimet Vahit Hanım.

Nimet Vahit Hanım 1925'lerde Dar-ülelhan'da şan hocalığı yapmıştır.

27283

(5)

O

sman

H

am d í

B

eyve

Ç

evres

İ VW^cT' "1

Osman Hamdi Bey’in, kızı Nazlı Ha- nım’dan doğan, torunu Cenan Sarc’ın bir oğlu var.

Osman Hamdi Bey’in Tek Oğlu Edhem Hamdi Eldem

Edhem Hamdi Bey (1882-1957) İs­

tanbul’da Sanayi-i Nefise Mektebi’nden diploma aldıktan sonra, mimarlık sa­

natını güçlendirmek için Paris’e gönde­

rildi. Edhem Hamdi, hem mimar, hem arkeologdu. Paris dönüşünde, ilk gö­

revine, Arkeoloji Müzesi’nde, babası­

nın yanında başladı.

Burada bir parantez açalım. Osman Hamdi Bey’in aile çevresinde dört ki­

şi, onunla birlikte çalışma imkânı bul­

du. Bunlardan ilki, Osman Hamdi’nin kardeşi Galip Bey, İkincisi kendi yeri­

ne müdür olan küçük kardeşi Halil Ed­

hem Bey’dir. Osman Hamdi’nin oğlu Edhem Hamdi de babasıyla aynı mü­

zede çalıştı. Onun ölümü üzerine mü­

dürlüğe atanan amcası Halil Edhem Bey’in yardımcılığını yaptı. Osman Hamdi’nin eski eserler uzmanı olan, sa­

nat tarihçisi, damadı Mehmet Vahit Bey de onunla bir aralık beraber çalıştı.

Osman Hamdi Bey’in tek oğlu olan Edhem Hamdi Bey mütareke yılarında, müze müdür yardımcılığından ayrılarak Paris’e gitti. Oradaki Düyun-u Umumi- ye’de görev aldı. Cumhuriyet dönemin­

de de Paris’te Dainler Komiserliğinde görevini sürdürdü. 1940 yılında, 20 yıl oturduğu, Paris’ten ayrılarak İstan­

bul’a döndü.

Edhem Hamdi Bey, babası gibi, ai­

lece harikulâde Fransızca bilir ve yazar­

dı. Asar-ı Atıka Müzesi’nde görevliy­

ken Aydın’daki ve Araphisar’daki ka­

zıları yöneterek, müzeye değerli eserler kazandırmıştı.

Edhem Hamdi Bey, Sultan Abdülha- mid döneminin ünlü Paris büyükelçisi Salih Münir Paşa’mn kızı Kâmuran Hanım’la evlendi. Bu suretle Osman Hamdi Bey’e Salih Münir Paşa tarih­

çilikleri ağır basan iki kültür adamımız, dünür oldular.

Her ikisinin müşterek ve tek torun­

ları öğrenim ve eğitimini Paris’te yapan _

Osman Hamdi B ey’in babası Sadrazam İbrahim Edhem Paşa.

dedesinin üslûbundan etkilenen sanat eğilimi, onu bu mesleğin zirvesine çıka­

rabilirdi. Paris’te başarılı bir eğitim yaptı. Çok güzel eskizleri ve tabloları vardı. Bazıları, dedesinin üslûbunu an­

dırırdı. O da çoğunlukla modeller üze­

rinde çalışırdı. Resimlerin bâzılarını ve sihirli fırçasını yakından bilenlerdenim.

Bende -hatıra olarak verilen- bir kaç eseri bulunuyor. Bunlardan aynadaki kendi portresi, en başarılı eserlerinden bir id ir ^ . i A'

/"Ne var ki istikbal vaadeden bu altın ve verem hastalığının pençesinden kur- a fırça, onun bahar hayatında kırıldı. 21

tulamayarak, 21 yaşında, orada ölen **• yaşını yeni doldurduğu sırada, 1931 yı- ressam Nevin Hanım’dı. 3 lında, Paris’te veremden öldü.

Ç \ 1931 Osman Hamdi’den gelen nesil Osman Hamdi Bey’in Ressam Torunu: * için âdeta bir felâket senesi oldu. Os- y man Hamdi’nin çok sevdiği Güzel Sa- i* natlar Akademisi Profesörlerinden olan Osman Hamdi’nin tek oğlu Edhem ^ sanat tarihçisi damadı Vahit Bey inti- Hamdi ye Onun da_t«k=ç«Wttğu Nevin har etti. Osman Hamdi Bey’in mesle- Edhem m ,'Çağdaşım olan Nevin, deni-1^ ğini devam ettirmek arzusuyla dopdo- lebilir ki ressam olarak doğmuştu. Kü- 5 lu olan, torunu Nevin Hanım da Paris’- çük yaşt ı hayranlık uyandıran fırçası veO te dünyamıza gözlerini kapadı.

28 • 284 . 1 ,

Babası Edhem Bey’le annesi Kâmu­

ran Hanım, tek çocukları olan sülün boylu, güzel kızları Nevin’in, bir sanat yıldızı olarak sönmesinin acısını ömür­

leri boyunca çektiler. Kendileri de, ruh­

larını karartan bu felâketten sonra, bi­

rer birer aramızdan ayrıldılar. Nevin’­

in ölümü dolayısıyla, Osman Hamdi Bey’in oğlundan nesli bulunmuyor.

Edhem Hamdi Bey, fidan boylu kı­

zının, baharında ölümünü ve bu suret­

le kendi nesillerinin kurumasını yapılan bir kazıda meydana çıkartılan Sayda Kralı’nın mezar taşında yazılı beddua­

ya bağlardı. Sayda Kralı Tabanit’in ar­

keoloji müzesine getirilen lâhit taşında şöyle bir yazı vardı:

“ ...Mezarımın içerisinde mücevher falan yok; açan çocuksuz kalsın!” Ne var ki bu lâhid, kralın ikazına rağmen açılmıştı. Arkeolog Edhem Hamdi El­

dem, tek kızının ölümü ve ailenin zür- riyetsiz kalmasını, kralın açılan meza­

rındaki bu bedduanın sonucu olarak yorumlardı! □

¿ y u

t 1 J ,

n 1

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Osman Hamdi Bey’in, & çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem

Zobu’nun ardından o sırada 82 yaşında olan büyük usta Muh­ sin Ertuğrul bir kez daha Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönet- menliği’ne atandı. Ancak bu kez de

Yüksek sıklıktaki entegre çiplerin gelecek nesil iletişim, görüntüleme, algılama ve radar uygulamaları için uygun olduğunu belirten araştırmacılar, gelişmiş bir

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.

Eserlerinde tasvir gerçekliği ağır basan Fausto Zonaro İstanbul’un tarihi semtlerini, camilerini, çeşmelerini, düğünlerini, bayramlarını seyyar satıcılarım,

Kikuchi-Fujimoto hastalığı (histiyositik nekrotizan lenfadenit) nadir görülen, klinik olarak servikal lenfadenit ve yüksek ateş ile seyreden, kendini sınır- layan ve sıklıkla

Ayrıca tüm kronik ve/veya rekürren enfeksiyon nedeniyle tonsillektomi planlanan hastalar için de Paradise kriterleri tanımlanmıştır (8). Ancak tonsillektomi