• Sonuç bulunamadı

Tarım Bağ-Kur Uygulamaları İle İlgili Yargıtay Kararları 1. Bölüm

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Tarım Bağ-Kur Uygulamaları İle İlgili Yargıtay Kararları 1. Bölüm"

Copied!
93
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

www.isvesosyalguvenlik.com

Mevzuat – Bilgi – Kültür - Haber Platformu

Tarım Bağ-Kur Uygulamaları İle İlgili Yargıtay Kararları – 1. Bölüm YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2012/227 E.N , 2012/1407 K.N.

İlgili Kavramlar

BAĞKUR SİGORTALISI OLDUĞUNUN TESPİTİ İçtihat Metni

Davacı, 01.05.1995-01.06.2009 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ- Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesin istemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 743 sayılı eski Medeni Kanunun 152. maddesinde düzenlenen aile reisliği kavramının kaldırılmış, 2926 sayılı Kanunun aile reisliği kavramını içeren 2. maddesinin, 24.07.2003 gün ile 4956 sayılı Kanunun 48. maddesi ile Medeni Kanundaki düzenlemeye parelel olarak değiştirilmiş, 19.07.1994-10.04.2002 tarihleri arasındaki dönemde her yıl ürün teslim edilip prim tevkifatının yapıldığının dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmış olmasına göre mahkemece; başlangıç yönünden taleple bağlı kalınarak 01.05.1995-31.12.2002 tarihleri arasındaki dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Yasadan yararlanma hakkının saklı tutulmasına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik yoktur.

Davalı, Kurum vekilinin, ürün teslimatı ve prim kesintisinin bulunmadığı 01.01.2003-01.06.2009 dönemine ilişkin temyizine gelince;

Mahkemece 01.01.2003 ve sonrası dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığı karine teşkil edecek tarımsal faaliyetinin kesintisiz devam edip etmediği yeterince araştırılmamıştır.

Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridir.

2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.

(2)

Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5.maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6.maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğunun kabulü gerekir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86.maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalalığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230-319 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece;

1- Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,

2- Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,

3- Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,

4- 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, " Zirai kazançta vergileme"

başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun " Vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere " Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal

(3)

faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler."

Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.

5- Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celbedilmeli,

6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6.maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı kararı göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.

Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurumun bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.02.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.

--- T.C.

YARGITAY

Yirmibirinci Hukuk Dairesi E:2012/266

K:2012/1021

(4)

T:02.02.2012

TARIM BAĞ-KUR SİGORTALISI OLDUĞUNUN TESPİTİ

Özet: Davacının sigortalılığı yaptığı prim ödemeleri dikkate alınarak 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17.

maddesi gereğince durdurulmuş olup, davacının teslim ettiği ürün bedellerinden de Tarım Bağ-Kur prim kesintisi yapılmıştır. Sigortalılığı durdurulan sigortalı 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesinden yararlanarak Kurumca sigortalı sayıldığı sürelerin cari primlerini her zaman ödeyebilir. Davacının teslim ettiği ürün bedellerinden Tarım Bağ-Kur prim kesintilerinin daha önce yaptığı prim ödemelerine dahil edilmesi halinde, hangi sürelerde Tarım Bağ-Kur sigortalı olduğunun Kurumdan so- rularak, uyuşmazlık konusu olmayan dönemi tespit ettikten sonra davacının bu sürelerde hukuki yararı bulunmadığını gözeterek, bu süreler dışında kalan süreler yönünden davayı sonuçlandırmak gerekir.

5510 s. SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU [Geçici Madde 17]

Davacı, ilk kesinti tarihini takip eden aybaşından itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı dava dilekçesi ile ilk prim kesintisini takip eden aybaşından itibaren 2926 sayılı Yasa'ya göre Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istemiş, davacı vekili duruşmadaki beyanında ise davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının 5510 sayılı Kanun'un geçici 17. maddesi uyarınca durdurulduğu 31.12.1989 tarihinden itibaren dava tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitini istemiştir.

Mahkemece davacının 31.12.1989 tarihinden dava tarihi olan 07.07.2011 tarihine kadar Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar vermiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden davacının 06.11.1987 tarihli bildirge üzerine 01.12.1987 tarihi itibariyle 778...214 bağ no ile Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescil edildiği, 01.01.1987 tarihinden itibaren Ziraat Odası'na kayıtlı olduğu, 2004 yılında intikal eden tarım taşınmazlarının bulunduğu, 27.06.1997-20.03.1998 tarihleri arası prim ödemelerinin bulunduğu, ayrıca 1995, 1996, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2004, 2005, 2006, 2009, 2010 yıllarında teslim ettiği ürün bedelinden Tarım Bağ-Kur prim kesintilerinin yapıldığı, davacının prim borcu bulunması nedeniyle davalı Kurumca 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereğince 31.12.1989 tarihi itibariyle sigortalılığının durdurulduğu anlaşılmaktadır.

30.04.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesinde;"Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre tescilleri yapıldığı halde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, prim borçlarının

(5)

ödenmesine ilişkin Kurumca çıkarılacak genel tebliğin yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren 6 ay içerisinde ödememeleri halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Prim borcuna ilişkin süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek, Kurum alacakları arasında yer verilmez. Ancak, sigortalı ya da hak sahipleri daha sonra müracaatları tarihindeki 80. maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamını, borcun tebliğ tarihinden itibaren üç ay içinde ödedikleri takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Sigortalılıkları önceki kanunlara göre durdurulanlar için de bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır." Anılan Tebliğ 14.01.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Davacının sigortalılığı 1997-1998 yıllarında yaptığı prim ödemeleri nazara alınarak 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesi gereğince 31.12.1989 tarihi itibariyle durdurulmuş olup, davacının 1995, 1996, 1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2004, 2005, 2006, 2009, 2010 yıllarında teslim ettiği ürün bedellerinden de Tarım Bağ-Kur prim kesintisi yapılmıştır. Sigortalılığı durdurulan sigortalı 5510 sayılı Yasa'nın geçici 17. maddesinden yararlanarak Kurumca sigortalı sayıldığı sürelerin cari primlerini her zaman ödeyebilir. Hal böyle olunca yapılacak iş; davacının teslim ettiği ürün bedellerinden 1995-2010 yılları arasında yapılan Tarım Bağ-Kur prim kesintilerinin daha önce yaptığı prim ödemelerine dahil edilmesi halinde geçici 17. madde uygulamasına göre hangi sürelerde Tarım Bağ-Kur sigortalı olduğunun Kurumdan sorularak, uyuşmazlık konusu olmayan dönemi tespit ettikten sonra davacının bu sürelerde hukuki yararı bulunmadığını gözetmek, bu süreler dışında kalan süreler yönünden ise işin esasına girerek davayı sonuçlandırmaktan ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 02.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

---

YARGITAY

21. Hukuk Dairesi 2010/8330 E.N , 2012/2871 K.N.

İlgili Kavramlar

BORÇ YAPILANDIRMASI TARIM BAĞKUR SİGORTASI İçtihat Metni

(6)

Davacı, 5510 sayılı Kanuna eklenen 25. maddeye göre borçlarını yapılandırılmasına ve aksi yöndeki kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M…. K…. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-Dava, davacının 23.8.2008 tarihinde Kurum'a yapmış olduğu müracaatın geçerli sayılarak, 5797 sayılı Kanun'la 5510 sayılı Kanun'a eklenen geçici 25. maddeye göre, prim borcu nedeniyle yapılandırmadan yararlandırılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

19.8.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5797 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 5510 sayılı Kanun'a eklenen geçici 25. madde gereğince "5510 sayılı Kanun'un geçici 24. maddesi kapsamına giren borçları anılan madde hükümlerine göre yapılandırılmamış olan işveren ve sigortalıların, bu maddenin yürürlüğe girdiği 19.8.2008 tarihinden itibaren yirmi gün içinde yani 8.9.2008 tarihine kadar yazılı olarak Kurum'a başvurmaları kaydıyla, söz konusu madde kapsamına giren borçları bu maddede belirtilen şartlarla yeniden yapılandırılabileceği belirtilerek yeniden yapılandırmadan yararlanma süresi 8.9.2008 tarihi olarak belirlenmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 23.8.2008 tarihinde davalı Kurum'a müracaat ederek prim kesintilerinden dolayı Tarım Bağ-Kur'lu sayılması ve prim borçları yönünden 5510 sayılı Kanun ile getirilen yapılandırmadan yararlandırılmasını talep ettiği, Kurum'un davacıyı 1.5.1994 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil ettiği ancak bu geriye dönük tescil nedeniyle davacının prim borcunu hesaplayıp davacıya bildirmediği, davalı Kurum vekilinin cevap dilekçesinde "davacının, 5510 sayılı Kanun'un geçici 25. maddesi uyarınca imzalaması gereken Talep Formu ve Taahhütnameyi imzalamadığını" belirttiği görülmüştür.

Buna göre davacının 5797 sayılı Kanun'a göre prim borçlarının yeniden yapılandırılması için yasal süre içinde Kurum'a başvurduğu, ancak davalı Kurum'un borcu hesaplayıp davacıya bildirmediği anlaşılmıştır.

Mahkemece yapılacak iş; davacının dava konusu yaptığı 1.5.1994 tarihinden sonraki prim borçlarının yeniden yapılandırılması istemi ile ilgili talebinin süresinde olduğu gözetilerek bu talep ile ilgili olarak davalı Kurum'ca "5797 sayılı Kanun'a uygun şekilde davacının borcunun hesaplanıp hesaplanmadığı, davacıya tebliğ edilip edilmediği" hususunu araştırıp sonuca göre karar vermekten ibarettir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

(7)

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz davacıya iadesine, 05/03/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2012/220 E.N , 2012/1408 K.N.

İlgili Kavramlar

TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ TESPİTİ TARIMSAL FAALİYETİN KESİNTİSİZ DEVAMI Özet

TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ YASAL DAYANAĞINI OLUŞTURAN 2926 SAYILI KANUN'DA, BİLDİRİMSİZ KALAN SİGORTALILAR İÇİN 506 SAYILI KANUN'UN 79 VE 5510 SAYILI KANUN'UN 86. MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN "HİZMET TESPİTİ" DAVASINA KOŞUT BİR DÜZENLEMEYE YER VERİLMEMİŞTİR. ANILAN DÜZENLEMEDE, KAYIT VE TESCİLLERİNİ YAPTIRMAYAN SİGORTALILARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN KAYIT VE TESCİL EDİLDİKLERİ TARİHİ TAKİBEN BAŞLAYACAĞININ HÜKME BAĞLANMIŞ OLMASI KARŞISINDA, KAYIT VE TESCİL YA DA TESCİL YERİNE GEÇEN İRADİ PRİM ÖDEMESİ VEYA PRİM TEVKİFATI ÖNCESİNE İSABET EDEN TARIMSAL FAALİYET VE BUNA DAYALI "TARIM BAĞ-KUR Sİ- GORTALILIĞININ TESPİTİ" SÖZ KONUSU OLAMAYACAKTIR.

TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞINA KARİNE TEŞKİL EDECEK TARIMSAL FAALİYETİN KESİNTİSİZ SÜRÜP SÜRMEDİĞİ VE 2926 SAYILI KANUN'UN 6. MADDESİNDE BELİRTİLEN ŞEKİLDE SİGORTALILIĞIN SONA ERİP ERMEDİĞİ ETKİN BİR ŞEKİLDE ARAŞTIRILMALIDIR.

İçtihat Metni

Davacı, 01.07.1994-31.07.2009 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 743 sayılı mülga Medeni Kanun'un 152. maddesinde düzenlenen aile reisliği kavramının kaldırılmış, 2926 sayılı Kanun'un aile reisliği kavramını içeren 2. maddesinin, 24.07.2003 gün ile 4956 sayılı Kanun'un 48. maddesi ile Medeni Kanun'daki düzenlemeye paralel olarak değiştirilmiş, 20.06.1994-16.04.2003 tarihleri arasındaki dönemde her yıl ürün teslim edilip prim tevkifatının yapıldığının dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmış olmasına göre mahkemece; 01.07.1994-31.12.2003 tarihleri arasındaki

(8)

dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Yasa'dan yararlanma hakkının saklı tutulmasına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik yoktur.

Davalı Kurum vekilinin, ürün teslimatı ve prim kesintisinin bulunmadığı 01.01.2004-31.07.2009 dönemine ilişkin temyizine gelince;

Mahkemece 01.01.2004 ve sonrası dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığına karine teşkil edecek tarımsal faaliyetinin kesintisiz devam edip etmediği yeterince araştırılmamıştır.

Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7.

maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanun'un 2, 3, 6, 9 ve 10. maddeleridir.

2926 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, Kanunla veya Kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir. Anılan Kanun'un 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5.

maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanun'un 9. maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanun'un 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T. Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğunun kabulü gerekir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanun'da, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanun'un 79 ve 5510 sayılı Kanun'un 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230-319 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece;

1- Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,

(9)

2- Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,

3- Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,

4- 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunu'nun 19.

maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun

"Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, "Zirai kazançta vergileme" başlıklı 53 ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere "Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94/11. maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler. "Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.

5- Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edevatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulun-duğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesi celbedilmeli,

6- Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu'nun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şahadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Ayrıca 2926 sayılı Kanun'un 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK'nın 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı kararı gözönünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.

Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

(10)

O halde, davalı Kurumun bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

S o n u ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), 06.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2010/2761 E.N , 2011/7886 K.N.

İlgili Kavramlar

BAĞKUR SİGORTALILIĞI İçtihat Metni

Dava, 12.07.2007 Tarihli Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacılar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Ayşe Barutcu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Davacı, 30.03.1987 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesine istinaden muhtarlık kaydına dayalı olarak 01.01.1987 tarihi itibarıyla 7728 969 866 sicil numarasıyla Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş, giriş bildirgesinde 8.basamağı seçmiştir. 30.12.1991 tarihinde 9.basamağa, 23.12.1994 tarihinde 10.basamağa, 27.12.1996 tarihinde 11.basamağa yükseltme formu vermiş, giriş bildirgesinde, daha önce Bağ-Kur'a prim ödediniz mi bölümünde, ödemedim kısmını işaretlemiştir.

01.01.1987 - 22.12.1997 tarihleri arasında 10 yıl 11 ay 21 gün (3951 gün) Tarım Bağ-Kur sigortalılığı vardır.

Davacı, 24.12.1997 tarihinde Kuruma intikal eden isteğe bağlı giriş bildirgesine istinaden 24.12.1997 tarihi itibarıyla 0682 619 320 sicil numarasıyla isteğe bağlı Esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilmiş olup, 24.12.1997 - 23.11.2001 dönemi 1.409 gün isteğe bağlı sigortalı hizmeti mevcuttur.

Askerlik borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine ilişkin Yargıtaydan geçerek kesinleşen ilam uyarınca, davacı 720 günlük askerlik borçlanmasını da ödeyerek 23.11.2001 tarihinde tahsis talebinde bulunmuş, Kurumca 6080 günlük hizmeti üzerinden ve 12. basamaktan 01.12.2001 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

Davacının helva-ekmek satışı nedeniyle 01.05.1969 - 31.12.1982 tarihleri arasında vergi mükellefi olduğu, 22.02.1983 tarihinde Kuruma intikal eden giriş bildirgesine istinaden 20.04.1982 tarihi itibarıyla 1.basamak üzerinden 322 794 024 sicil numarasıyla tescil edildiği, oda ve Esnaf Sicil Memurluğu kaydının bulunmadığı, 20.04.1982 - 31.12.1982 dönemi priminin ödendiği, Kurum tarafından 09.03.2007 tarihli işlem ile 0682 619 320 sicil nosu iptal edilerek 322 794 024 sicil numarasına aktarıldığı ve yine askerlik borçlanmasının da bu sicil numarasına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Kurumca, basamağın 5.basamağa düştüğü gerekçesiyle basamak farkından

(11)

kaynaklanan ve yersiz ödenen maaşın yasal faiziyle birlikte ödenmesi davacıya 12.07.2007 tarihli yazıyla bildirilmiştir.

Uyuşmazlık, davacının sonradan ortaya çıkan ve emekli aylığının bağlanması sırasında dikkate alınmayan, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki 1.basamaktan tescil edilen sigortalılığı nedeniyle basamak intibakının ne şekilde olacağı ve tahsis talep tarihi itibarıyla hangi basamak üzerinden aylık bağlanması gerektiği, basamak farkından kaynaklanan yaşlılık aylığı nedeniyle borcunun bulunup bulunmadığı hususudur.

Davacının, 2926 sayılı Yasa sigortalısı olarak tescil edildiği tarihte yürürlükte bulunan, basamak seçilmesi başlıklı 34.madde "Sigortalı bu Kanuna göre sigortalılığın başladığı tarihte 33 üncü maddede belirtilen basamaklardan dilediğini seçer.

Üç ay içinde basamak seçilmemesi halinde, birinci basamak seçilmiş sayılır.

Gerek, bu Kanun gerekse diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamından çıkarak yeniden bu Kanun kapsamına girenlerin, evvelce bu Kanuna göre fiilen prim ödemiş oldukları son basamak üzerinden sigortalılıkları devam eder. " hükmünü getirmiş olup, görüldüğü üzere, daha önce başka bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi hizmetin bulunması durumunda, 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığının tescili sırasında basamak seçilmesine engel bir hüküm yoktur.

Öte yandan 1479 sayılı Yasanın 51/3 fıkrasında, "Ancak, diğer sosyal güvenlik kanunlarına tabi bir işte çalıştıktan sonra Bağ-Kur kapsamına girenler bu Kanunun 50. maddesinde belirtilen aylık gelir basamaklarından diğer sosyal güvenlik kurumlarında geçirdiği süre intibak ettirilmek suretiyle en yakın basamaktan aşağısını, 12. basamaktan yukarısını seçemezler" hükmü öngörülmüş olmakla, davacının 2926 sayılı Yasa kapsamında geçen Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin intibakı neticesinde ise, davacıya 12.basamak üzerinden yaşlılık aylığı bağlanmasına ilişkin Kurum işleminde mevzuata aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davacının hep yüksek basamaktan primlerini ödemiş olduğu ve Kurumun prim kaybının bulunmadığı da açıktır. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, kabule göre de, ölü kişi hakkında karar verilemeyeceğinden, mirasçıların davaya devam etmeleri karşısında karar başlığına davacının mirasçılarının isminin yazılması gerekirken, ölen davacının adının yazılmış olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 30.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2010/9405 E.N , 2011/7141 K.N.

İlgili Kavramlar

ÖLÜM SİGORTASINDAN AYLIK BAĞLAMA ŞARTLARI

(12)

İçtihat Metni

Dava, ölüm sigortası hükümlerine göre aylık bağlanması gerektiğinin ve 2926 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığa dayalı prim borcu bulunmadığının tespiti istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; 506 sayılı Kanunun "Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları" başlığını taşıyan 66'ncı maddesinde 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı öngörülmüş iken, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren

"Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları" başlıklı 32'nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4'üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağının hüküm altına alınmış olmasına, hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanmasının zorunlu bulunmasına, inceleme konusu davada hak sahibi eş konumundaki davacı tarafından 5510 sayılı Kanunun 32'nci maddesinin yürürlük tarihinden sonra 04.06.2009 günü askerlik borçlanması bedeli yatırılıp ölüm aylığı tahsis başvurusu davalı Kuruma yöneltilmiş ise de, 15.05.2004 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesine, buna göre sigortalılık başlangıç tarihi 1965 olan sigortalı bakımından askerlik borçlanmasına karşılık gelen 901 gün ile birlikte toplam 931 günlük malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödendiğinden davacının 506 sayılı Kanunun 66'ncı maddesi gereğince ölüm aylığına hak kazandığının belirgin olmasına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 12.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2011/2261 E.N , 2011/7019 K.N.

İlgili Kavramlar

YAŞLILIK AYLIĞI BAĞLANMASI İçtihat Metni

Dava, davacının 01.6.1994 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 01.11.2008 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

(13)

Hükmün, davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Ebru Pakin Akın tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi uyarınca, anılan Kanunun yürürlük tarihine kadar 506, 1479, 2925, 2926, 5434 sayılı kanunlar ile 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre oluşturulan sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet sürelerinin tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirileceği ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 2926 ve 1479 sayılı Kanunlar olduğu kabul edilmelidir.

2926 sayılı Yasanın 3. ve bu yasanın uygulanma usul ve esasları hakkındaki Yönetmeliğin 5.

maddesine göre tarımsal faaliyet, gerek kendi mülkünde, gerek ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, gerekse kamuya ait yerlerde yapılabilir. Anılan Yasanın "Tescilde esas alınacak belgeler "başlığını taşıyan 10. maddesi ile yönetmeliğin 9. maddesine göre ise; sigortalıları kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile ayrıca diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, yasayla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, pancar ekicileri üretim kooperatifleri ile birliğin (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'nin ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtları esas alınmaktadır.

2926 sayılı Yasanın 5. maddesi hükmüne göre, Yasada öngörülen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı gibi 9. madde ile de, bu Kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca re'sen yapılması emredilmiştir. Bu çerçevede, 2926 sayılı, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun mülga 36. maddesi ile 4956 sayılı yasanın 27. maddesi ile 1479 sayılı Kanunun "primlerin ödenmesi" başlığını taşıyan 53. maddesinde getirilen hükmü, "...Kurumun... prim alacakları Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle de tahsil edilebilir" şeklinde bir düzenleme getirdiğinden, davacıdan, teslim ettiği süt ürününden dolayı, ilki 15.5.1994 tarihinde, sonrasında 1999-2008 yılları arasında prim tevkifatı yapılmıştır.

Davacının ayrıca 2001'den devam eden ziraat odası kaydının varlığı ve 2002-2008 yılları arasında Çiftçi Kayıt sisteminde yer alması sebebiyle, mahkemenin davacının 01.6.1994-31.12.1994 tarihleri arası ve 1999-2008 döneminde, tahsis talep tarihine dek tarım bağkur sigortalılığının tespitine dair kabulünde bir isabetsizlik yoktur. Ancak 1995-1999 dönemi hakkında yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.

2926 sayılı Kanunun 2. maddesine göre Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması koşulu 3. maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesine bağlıdır. Bu bakımdan davacının dava edilen süreler itibariyle tarımsal faaliyetinin süregeldiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmeli, özellikle de tarım Bağ-Kur sigortalılığına karine sayılan ve Kanunun 10. maddesinde öngörülen kayıtlardan Ziraat Odası kaydı, tarım kredi kooperatifi ile Ziraat Bankası kayıtları gibi kayıtların başlangıçları, bitmişse bitiş tarihleri dikkate alınmalı, ancak kayıtların tek başlarına tarımsal faaliyetin sürekli olduğunu kabule yeterli olmadığı gözetilmelidir.

Yapılacak yargılama sonunda belirlenecek sigortalılık süresi dikkate alınarak, 27.10.2008 tarihli tahsis talep tarihi itibariyle, 2926 sayılı Kanunun yaşlılık aylığından yararlanma şartlarını düzenleyen 17.

maddesi ile yaşlılık aylığının başlangıcına ilişkin 19. maddesinin, 4956 sayılı kanunun 56/d bendi

(14)

hükmüyle 02.08.2003 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmış olduğu, aynı Kanunun 54.maddesiyle 2926 sayılı Kanuna eklenen ek 3.madde kapsamında anılan konularda artık 1479 sayılı kanunun 35. ve 37. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiği de gözetilerek, davacının aylık bağlama koşulları (yaş, primi ödenmiş gün sayısı ve prim ve her türlü borcun ödenmiş olması)yeniden ele alınmalıdır.

Açıklanan hukuki ve maddi durumlar gözetilmeksizin eksik inceleme ile karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

21. Hukuk Dairesi 2011/4191 E.N , 2011/3671 K.N.

İlgili Kavramlar ÖDEME

TARIM BAĞKUR TESPİT

İçtihat Metni

Davacı, 22.4.1993-31.3.2004 tarihleri arasında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.

Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M…. B…. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

K A R A R

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-Dava, davacının 22.04.1993-31.03.2004 tarihleri arasında 2926 sayılı Yasa'ya göre Tarım Bağ-Kur sigortalı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

(15)

Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Yasa'da 506 sayılı Yasa'nın 79.maddesine koşut geçmiş Tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tespitine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir. 2926 sayılı Yasanın 7.

maddesi hükmüne göre, bu yasaya göre sigortalı sayılanlar, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa'nın 5.

maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 sayılı Yasa'nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan yasanın uygulanma tarihinde 58 yaşını dolduran kadınlarla, 60 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır.Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Diğer yandan resen tescil başlığını taşıyan 9.maddeye göre bu yasa kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurumca resen yapılması gerekmektedir. 2926 sayılı Yasanın 36.maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur'a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur'un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi yasanın kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

2926 sayılı Yasanın 10.maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, Tarım Satış Kooperatifler Kanununa göre kurulan Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.

Yapılan incelemede davacının 22.04.1993 tarihinde davalı Kuruma tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescil edildiği, 29.08.1994 tarihinde 250.000 TL prim ödemesi bulunduğu ziraat odası üyeliğinin, ve Tarım Kredi Kooperatifi ortaklığının bulunmadığı, adına kayıtlı zirai taşınmazının olmadığı, Kuruma verdiği 13.06.1995 tarihli İB formunu ilgili Kurumlara onaylatarak tarımsal faaliyetinin bulunmadığını beyan ederek imzaladığı, Kurum tarafından davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tescil tarihi olan 22.04.1993 tarihi itibariyle sona erdirildiği görülmüştür.

Davacının tescil tarihinden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalılığının devam edebilmesi için tarımsal faaliyetin devam ettiğinin kayıtlarla ispatlanması gerekir. Somut olayda davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak 29.08.1994 tarihinde prim ödemesi dışında tarımsal faaliyette bulunduğunu gösteren bir kaydın bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle davacının 29.08.1994 tarihinde yaptığı 250,00 TL prim ödemesinin tescil edildiği, 22.4.1993 tarihinden itibaren ne kadarlık sürenin pirim borcunu karşıladığını davalı Kurumdan sorarak bu sürede tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulü gerekir.

Yapılacak iş; davacının yaptığı pirim ödemesinin 22.4.1993 tarihinden itibaren karşıladığı sigortalılık süresini belirleyerek çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden hatalı değerlendirme sonucu davanın tümden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

(16)

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 18.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

10. Hukuk Dairesi 2012/227 E.N , 2012/1407 K.N.

İlgili Kavramlar

BAĞKUR SİGORTALISI OLDUĞUNUN TESPİTİ İçtihat Metni

Davacı, 01.05.1995-01.06.2009 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ- Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesin istemiştir.

Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 743 sayılı eski Medeni Kanunun 152. maddesinde düzenlenen aile reisliği kavramının kaldırılmış, 2926 sayılı Kanunun aile reisliği kavramını içeren 2. maddesinin, 24.07.2003 gün ile 4956 sayılı Kanunun 48. maddesi ile Medeni Kanundaki düzenlemeye parelel olarak değiştirilmiş, 19.07.1994-10.04.2002 tarihleri arasındaki dönemde her yıl ürün teslim edilip prim tevkifatının yapıldığının dava dosyasındaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmış olmasına göre mahkemece; başlangıç yönünden taleple bağlı kalınarak 01.05.1995-31.12.2002 tarihleri arasındaki dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Yasadan yararlanma hakkının saklı tutulmasına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik yoktur.

Davalı, Kurum vekilinin, ürün teslimatı ve prim kesintisinin bulunmadığı 01.01.2003-01.06.2009 dönemine ilişkin temyizine gelince;

Mahkemece 01.01.2003 ve sonrası dönemde davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılığı karine teşkil edecek tarımsal faaliyetinin kesintisiz devam edip etmediği yeterince araştırılmamıştır.

Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridir.

2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.

(17)

Anılan Kanunun 3.maddesinin (b) bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5.maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6.maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9.maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğunun kabulü gerekir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86.maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalalığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün ve 2011/10-230-319 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece;

1- Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; Nüfus Müdürlüğü, İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ve Muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,

2- Dönem içinde Ziraat Bankası, Kooperatif veya Birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,

3- Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,

4- 25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai kazanç, zirai faaliyet, zirai işletme, çiftçi ve mahsulün tarifi" başlıklı 52, " Zirai kazançta vergileme"

başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun " Vergi kesenlerin sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere " Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal

(18)

faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler."

Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.

5- Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, Ziraat Odası, Kooperatif veya Birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celbedilmeli,

6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22.maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler İlçe Tarım Müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6.maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73-71 sayılı kararı göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.

Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurumun bu yönlerini amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.02.2012 gününde oy birliğiyle karar verildi.

--- YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu 2011/10-230 E.N , 2011/319 K.N.

İlgili Kavramlar HİZMET TESPİTİ İçtihat Metni

(19)

Taraflar arasındaki "Hizmet Tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.03.2010 gün ve 2010/347 E., 2010/126 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 11.10.2010 gün ve 2010/12459-13204 sayılı ilamı ile;

("...Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7.maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2, 6, 9 ve 10.maddeleridir.

2926 sayılı Kanunun 2.maddesinde, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin b bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların, Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir. Mezkur Kanunun 3.

maddesinin b bendinde "Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tâbi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmış, 5. maddenin 1. fıkrasında, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, 2.fıkrasında, sigortalı olmaktan kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği belirtilmiştir.

Ayrıca aynı Kanunun 9. maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10.maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, Tarım Satış Kooperatifler Kanunu'na göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu ortadadır.

Yargıtay'ın kararlılık kazanmış uygulaması ile, Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2002 gün ve 2002/21-69 E.-44 K., 03.07.2002 gün ve 2002/21-576 E.-584 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 E.-71 K., 14.02.2007 gün ve 2007/21-172 E. , 2007/177 K.sayılı kararları). (Hukuk Genel Kurulunun 24.03.2010 gün 2010/10-133 E.-174 K. sayılı kararı)

Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, Mahkemece, Anayasa Mahkemesince 2926 sayılı Kanunun 2.

maddesindeki "aile reisi" ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, öncelikle, 2926 Sayılı Yasanın

"Tescilde esas alınacak belgeler" başlığını taşıyan 10. maddesi ile yönetmeliğin 9. maddesi kapsamında, ilgili meslek kuruluşları, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri, tarım kredi kooperatifleri ve birlikleri, tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankalardan, davacıya yönelik kayıtlar getirtilip, davacının hangi ürünleri, ne zamandan beri, nerede ve ne kadar ürettiği, nerelerde sattığı davacıdan sorulup, bu satışlardan prim tevkifatının yapılıp yapılmadığı ilgili kuruluşlardan araştırılarak, davacının tapulu taşınmazının tarımsal faaliyete elverişli miktarda olmadığı da nazara alınarak, tarımsal faaliyeti kiralama yoluyla temin edilen taşınmazlarda gerçekleştirip gerçekleştirmediği ayrıntılı olarak araştırılarak, var ise, kira sözleşmeleri temin edilerek, ayrıca var ise traktörüne yönelik trafik kayıtları getirtilerek tüm deliller toplandıktan sonra, somut verilere dayalı

(20)

olarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...")

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı vekili, şeker fabrikasınca 15.03.1995 tarihinde yapılan prim kesintisi nedeniyle 01.04.1995 tarihinden geçerli olmak üzere 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilen, bilahare Kurumca, 2926 sayılı Kanunun 2/b maddesine göre aile reisi olmadığı gerekçesiyle ilk tescili ve sigortalılığı başlangıç tarihi itibariyle iptal edilerek, davacı kadının sigortalılığı için aile reisliği kavramının 24.07.2003 gün ve 4956 sayılı Kanunla kaldırılmasından sonraki 28.07.2008 tarihli başvurusu dikkate alınarak Tarım Bağ-Kur sigortalılığı 01.08.2008 tarihinden başlatılan davacının 01.04.1995-01.08.2008 tarihleri arasında 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, şeker fabrikasınca 15.03.1995 tarihinde yapılan prim tevkifatına istinaden 01.04.1995 tarihinden geçerli olmak üzere 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edilen davacı kadının anılan dönemde yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesi kapsamında aile reisi olmadığının anlaşıldığını, davacının aile reisi kadınlar ibaresinin kaldırıldığı tarihinden sonra kesintisi bulunmadığından 28.07.2008 tarihli başvurusuna istinaden 01.08.2008 tarihinden geçerli olmak üzere Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuş; yerel mahkeme, davacı kadının tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması için aile reisi olma koşulunun yeni yasal düzenleme ile ortadan kaldırıldığı, kurumun iptal gerekçesinin bu nedenle yerinde olmadığı gerekçesiyle kararında direnmiş ve davanın kabulüne karar vermiştir.

Yerel mahkeme ile özel Daire arasındaki uyuşmazlık, davacı kadının tarımsal faaliyetinin bulunup bulunmadığı yönünde yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 152. maddesinde düzenlenen aile reisliği kavramı kaldırılmıştır.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunun 2. maddesine göre 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınlar sigortalı sayılırlar hükmü 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 48.

maddesi ile değişikliğe uğramış ve "Aile Reisi" koşulu yasa metninden çıkarılmıştır. Sosyal Güvenlik hakkı kamu düzeni ile ilgili olup sigortalılar lehine düzenlenen bu yeni kuralın eski olaylara da

Referanslar

Benzer Belgeler

“… Davacının davalı işverene göndermiş olduğu İnegöl 3.Noterliğine ait fesih ihtarnamesinin 18/10/2016 tarihli olduğu, bu ihtarnamenin davalı işverene

maddesine göre anne-babanın evli olmaması halinde velâyet hakkının anneye ait olduğu, dosya kapsamına göre mağdurenin suç tarihi itibariyle 10 yaş 9

Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından

şeklinde beyanda bulunulduğu, bu aşamadan sonra davacıya %26,20 sürekli iş göremezlik oranı üzerinden bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin

Hukuk Dairesinin 28/12/2006 tarih 10209-18598 sayılı içtihadında belirtildiği üzere düğünde damada hediye olarak takılan 5 adet bileziğin kadına bağışlanıp

Somut olayda, davalı Seyhan Belediye Başkan- lığı’nın, temizlik işlerini ihale ile değişik firmala- ra verdiği, davalı dışı bir firma ile bu kapsamda sözleşme

Bu kararlar incelendiğinde borçlu savunmasının vasıflı ikrar olduğu görülecektir. Borçlunun borcunun olmadığına ilişkin sunduğu vakıa aradaki hukuki ilişkinin

Tazminat istemi yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemde, özel amaç ile kasıtlı