• Sonuç bulunamadı

HAVA KİRLİLİĞİ. Bize Düşen Görevler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "HAVA KİRLİLİĞİ. Bize Düşen Görevler"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇE Ç EV VR RE E K İR RL İL İĞ Ğİ İ: : İ İZ ZM M İR İ R İ İL İ Ö ÖR RN NE Ğİ İ

HA H AZ ZI IR RL LA AY YA AN NL LA AR R: : Y

Ya ar re en n D Di il le em m K KE EP İ Si S im ma ay y D İN Ç B Be en ng ü Ö ÖN NO OL L De D en ni iz z H HA AL LI IC CI IO Ğ LU L U Eg E ge e M Me eh hm me et t A AK KM M AN A N

Ya Y an nk ı T TU U RG R GU UT T

D DA AN NI ŞM MA AN N Ö Ö ĞR Ğ RE ET TM M EN E N: : Ö Öz zg ge e Ö ÖZ ZB BE EK K

İz İ zm mi ir r, , 2 20 00 07 7

(2)

GİRİŞ

Çevre, insan veya başka bir canlının yaşamı boyunca ilişkilerini sürdürdüğü dış ortamdır.

İnsanların doğal kaynakları aşırı ve yanlış kullanımı sonucu çevre bozulmakta ve tahrip olmaktadır.

Bu durumda doğanın temel unsurları olan hava, su ve toprağın yapısın bozmaktadır. Çevrenin bozulması veya tahrip olmasıyla başta insanlar olmak üzere, tüm canlı varlıklar zarar görmekte ve olumsuz yönde etkilenmektedirler (Özçağlar, 2000).

Tüm dünyada olduğu gibi, İzmir şehrinde de birçok çevre sorunu bulunmaktadır. Çevre kirliliğinin yaratacağı sorunlar her bireyin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Bu yüzden bireylere toplum yaşamında kazandırılması gereken temel anlayışlardan birisi de çevre sorunlarının ve kirliliğinin boyutları ve önlenmesi konusunda bilinçlendirmektir. Bu çalışmada çevre kirlilikleri hakkında bilgi verilmiş, İzmir şehrinin çevre sorunları ele alınmış ve bu sorunların en aza indirgenebilmesi için çözüm önerileri ortaya konulmuştur.

(3)

HAVA KİRLİLİĞİ

Çeşitli kirleticilerin atmosferdeki değerlerinin belli bir sınırın üstüne çıkarak bu ortamın doğal yapısının bozulması olayına hava kirliliği adı verilir (Özdemir, 1997). Temiz hava içerisinde %78 azot, %21 oksijen ve %1 oranında da diğer gaz, toz, su buharı gibi maddeler bulunmaktadır. Bu oranlara havanın doğal bileşenleri denilmektedir. İşte bu oranların bozulması, yani doğal hava bileşenlerinin oranlarının değişmesi sonucu havada yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı yaşamına ve ekolojik dengeye zararlı olabilecek yoğunluk ve sürede bulunması hava kirlenmesine neden olmaktadır (www.havaizleme.com).

Hava kirliliği; canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve / veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerindeki miktar ve yoğunluğa ulaşmasıdır. Bir başka deyişle hava kirliliği; havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelen üretim ve tüketim aktiviteleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatı olumsuz yönde etkilenmektedir (www.cevreorman.gov.tr).

Bugün bizler kış aylarında üşümemek için evlerimizde, okulumuzda, işyerlerinde soba veya kalorifer yakarak ısınmaya çalışmaktayız. Soba ve kaloriferlerimizde genellikle odun, kömür, fuel- oil ve doğal gaz yakılmaktadır. Bu yakıtların soba ve kaloriferlerimizde yakılmasıyla bacadan çıkan duman havayı kirletmektedir.

Okuduğumuz kitaplar, yazdığımız defterler, elimizdeki kalemler, yediğimiz çikolatalar-bisküviler, oturduğumuz masa-sandalyeler, evimizdeki buzdolabı-çamaşır makinesi-televizyon ve giydiğimiz giysiler fabrikalarda yapılmaktadır. Fabrikalarda bu saydığımız ürünlerin yapılması ve bizlerinde bunların kullanmasının bedeli olarak fabrikaların bacalarından kimyasal gazlar, tozlar ve dumanlar çıkarak hava kirlenmektedir.

Fabrikalarda enerji ihtiyacı için yakılan yakıtlar ve fabrikada yapılan işlemden oluşan kirleticiler baca ile havaya atılarak kirliliğe neden olmaktadır. Günlük ihtiyaçlarımızın karşılanması, yurdumuzun kalkınması, yeni iş sahalarının açılarak işsizliğin önlenmesi için bu fabrikaların mutlaka çalışması ve üretimlerini yapması gerekir. Bunda önemli olan hem kalkınmamızı sürdürmek ve hem de çevremizi korumaktır.

İşyerleri, fabrikalar çevreyi kirletmemek için gerekli önlemleri almalıdır. Örneğin, temiz yakıt kullanmalı, filtre sistemleri kurulmalı, geri dönüşümü mümkün olan hammaddeler kullanılmalı, personel çevre konusunda eğitilmeli, yeşillendirme çalışmaları yapılmalı, teknolojik yenilikler takip edilmeli ve uygulanmalıdır. En önemlisi yetkili kurumlardan gerekli izinleri, mutlaka almalıdır.

Denetleyici kurumlarda bu tür yerleri sık sık denetlemelidir.

Ulaşım araçları günlük yaşantımızın bir parçasıdır. Her gün okulumuza iş yerlerimize ve gezmeye giderken zorunlu olarak taksi, dolmuş, minibüs veya otobüslere binmekteyiz. Bunun yanında eşya ve yüklerimizin taşınması içinde kamyon veya kamyonetleri kullanmaktayız. İşte her gün değişik şekilde yararlandığımız bu motorlu kara yolu taşıtları çevremizi ve soluduğumuz havayı kirletmektedir. Bugün, hava kirliliğinin yarısını motorlu taşıtların oluşturduğu söylenmektedir.

Bize Düşen Görevler

1. Çevre ve hava kirliliği konusunda bilinçli olmalıyız. Bizler bu konuda ne kadar bilinçli olursak havası, suyu, toprağı ile daha temiz, daha güzel, daha yaşanır ve daha yeşil bir Türkiye, daha yeşil bir dünya mücadelesinde o kadar başarı şansımız artar.

2. Çöp ve atık maddeleri bahçe, sokak ve caddelerde yakmamalıyız.

3. İzmir Valiliği uyarı kademelerine geçildiğini ilan ettiğinde, alınan kararlara uymalıyız.

4. Enerji tasarrufu ve milli servetimizi korumada çevremizin bilinçlenmesine yardımcı olmalıyız. Unutmayalım ne kadar az yakıt tüketirsek o kadar az hava kirlenir. Aynı şekilde

(4)

ısı yalıtımı ve ısı izolasyonunun önemini de annelerimize, babalarımıza yani yakın çevremize anlatmalıyız. Az yakıt tüketimi aynı zamanda aile bütçemizde katkı yapar.

5. Yasalara, yasaklara ve kurallara uymanın bir vatandaşlık görevi olduğunu bilmeliyiz. Her konuda olduğu gibi hava kirliliği konusunda yayınlanmış ve yayınlanacak yasalara, yasaklara ve kurallara uymalıyız. Uymayanları uyarmalıyız.

6. Temiz bir hava hepimiz için yaşamsal bir öneme sahiptir. Bu nedenle bacalarından yoğun duman çıkan işyeri ve binaları en yakın yetkili kuruma bildirmeliyiz.

7. Hava kirliliğinin yoğun olduğu gün ve saatlerden sokak, cadde ve parklarda gezmeliyiz (www.havaizleme.com).

Hepimizin üzerine hava kirliliği ile ilgili belli sorumluluklar düşmektedir. Eğer sorumluluk duygusuyla

"önce ben" diyerek işe başlarsak sorunun yarısını çok kısa sürede çözeriz. "Yok, başkaları yapsın"

diyorsak kentlerden kaçarken "önce ben" demek zorunda kalabiliriz.

Hava Kirliliğini Önlemek İçin Alınabilecek Tedbirler:

• Sanayi tesislerinin bacalarına filtre takılması sağlanmalı,

• Evleri ısıtmak için yüksek kalorili kömürler kullanılmalı, her yıl bacalar ve soba boruları temizlenmeli,

• Pencere, kapı ve çatıların izolasyonuna önem verilmeli,

• Kullanılan sobaların TSE belgeli olmasına dikkat edilmeli,

• Doğalgaz kullanımı yaygınlaştırılarak, özendirilmeli,

• Kalorisi düşük olan ve havayı daha çok kirleten kaçak kömür kullanımı engellenmeli,

• Kalorifer ve doğalgaz kazanlarının periyodik olarak bakımı yapılmalı,

• Kalorifercilerin ateşçi kurslarına katılımı sağlanmalı,

• Yeni yerleşim yerlerinde merkezi ısıtma sistemleri kullanılmalı,

• Yeşil alanlar arttırılmalı, imar planlarındaki hava kirliliğini azaltıcı tedbirler uygulamaya konulmalı,

• Toplu taşım araçları yaygınlaştırılmalı (www.cevreorman.gov.tr).

SU KİRLİLİĞİ

İnsanlar, yaşamsal ve ekonomik ihtiyaçları için suyu, su döngüsünden alırlar ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye geri verirler. Bu işlemler sırasında, suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmekte ve suyun kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır.

Su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde organik ve inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışmasına su kirliliği denir (Özdemir, 1997)

Uygarlığın gelişmesiyle, insanın suya yaptığı etkiler artmış ve giderek kaynakların sürekliliğini etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başından başlayarak, hızla gelişen sanayiler, bir yandan üretim sürecini çıkarttıkları atıklarla, diğer yandan oluşturdukları yerleşim merkezlerinde ortaya çıkan atıklarla, suları önemli ölçüde kirletmeye başlamışlardır. Sanayileşmeyle birlikte, kimyasal gübre ve ilaç kullanımında artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Bunlardan, sularda ortaya çıkan kirlenmenin, üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu olgusu ortaya çıkmaktadır. Üretim ve tüketimin boyu arttıkça, kirlenmenin, boyutu da artmaktadır. Üretim ve tüketim faaliyetleri insandan ayrı düşünülmeyeceğinden, su kirlenmesinde nüfus artışının önemli bir rolü olduğu sonucuna varılabilir.

(5)

Su Kirliliğine Karşı Önlemler

Su kaynaklarının korunmasında alınması gereken önlemler şöyle sıralanabilir:

1. Ülkedeki mevcut sucul ekosistemlerinin yapısı, özellikleri ve davranışlarının incelenmesi gerekir.

2. Su kirliliği konusunda alınan yasal önlemlerin uygulanması konusunda kararlı davranılmalıdır. Bu nedenle de çok geniş ve iyi işleyen bir denetim ağı oluşturulmaktadır.

3. Kirlilik analizleri belli periyotlarla yapılarak kamuoyuna duyurulmalıdır.

4. Arıtma işleminden geçirmeden atıklarını sulara boşaltanlar, kirlettikleri kaynağın bedelini, mutlaka öderler.

5. Su ortamının korunması içi, kanalizasyon, atık su arıtma tesisleri gibi altyapı yatırımlarına öncelik verilmeli ve mevcut arıtma tesislerinin kullanılması için gerekli önlemler alınmalıdır.

6. Tarımsal amaçlı kimyasal gübre ve ilaç kullanımı konularında yurttaşlar gereği gibi eğitilerek, bilinçlendirilmelidir.

7. Erozyonun olumsuz etkileri anlatılarak, erozyonla mücadeleye hız verilmelidir.

8. Hayvan barınaklarının içme suyu kaynaklarına uzak alanlarda yapılmasına özen gösterilmelidir.

9. Evsel kullanımlarda, fazla miktarda deterjan tüketmemeye özen gösterilmeli, sert deterjanların üretim ve kullanımlarından vazgeçilmelidir.

10. Radyoaktivite içerdiği bilinen maddeler, sulara karıştırılmamalı, ayrıca nükleer santrallerle, termik santrallerde kullanılan soğutma sularının soğutulduktan sonra, alıcı ortama verilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılmalıdır.

11. Sanayiciler, başta olmak üzere tüm yurttaşlara su kaynaklarının önemi kavratılarak korumalarının gerektiği bilinci aşılanmalıdır. Bu konuda tüm eğitim kurumları ve kitle iletişim araçları seferber edilmelidir (Özdemir, 1997).

TOPRAK KİRLİLİĞİ

Toprak; yeryüzünün dışını kaplayan, kayaların ve organik maddelerin, tarla ayrışma ürünlerinin karışımından meydana gelen, içerisinde ve üzerinde geniş bir canlılar alemini barındıran ve belirli oranlarda su ve hava içeren bir maddedir.

Toprakta biriken katı, sıvı ve gaz atıklarla diğer kirleticilerin, toprağın karakteristiğini bozup, verim gücünü düşürerek, canlı yaşamına zarar verecek düzeye ulaşmasına toprak kirliliği olarak tanımlanmaktadır. Toprak kirliliği, pek çok teknik ve ekolojik baskının sonucunda ortaya çıkar. Bu baskıların başında, yanlış tarım tekniği uygulamaları, fazla yapay gübre ile tarımsal mücadele ilacı kullanımı, atık ve zehirli maddelerin toprağa bırakılması gelmektedir. (Özdemir, 1997)

Yirminci yüzyılın başından itibaren modern tarıma geçilmesi ve sanayileşmenin hızlanması ile birlikte, toprak kirliliği de bir çevre sorunu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Daha önceki yüzyıllarda kullanılan güç ve enerji kaynaklarının yetersiz olması, nüfusun azlığı, endüstrileşmenin henüz gelişmemesi sebebiyle diğer çevre faktörlerinde olduğu gibi toprakta da herhangi bir kirlenme söz konusu değildi. Özellikle yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.

Toprak Kirliliğine Sebep Olan Faktörler;

1. Yerleşim alanlarından çıkan atıklar, egzoz gazları, endüstri atıkları, tarımsal mücadele ilaçları ve kimyasal gübreler toprak kirliliğine sebep olan en önemli etkenlerdir.

2. Yerleşim alanlarından çıkan çöplerin boşaltıldığı alanlar ile kanalizasyon şebekelerinin arıtılmaksızın doğrudan toprağa verildiği alanlarda toprak kirliliği meydana gelmektedir.

3. Egzoz gazları, ozon, karbonmonoksit, kurşun ve kadmiyum vs. gibi zehirli maddeler havaya yayılmakta ve solunum yolu ile büyük bir kısmı canlılar tarafından alınmaktadır. Geriye kalanı ise, rüzgarlar ile uzak mesafelere taşınmakta ve yağışlarla yere inerek, toprak ve suları kirletmektedir.

(6)

4. Toprak kirliliğine sebep olan diğer bir faktör de tarımsal mücadele ilaçları ve suni gübrelerdir. Tarımsal mücadele ilaçlarının bilinçsiz ve aşırı kullanımı sonucu, toksik maddelerin toprakta birikimi artmakta ve doğal ortamın kirlenmesine sebep olmaktadır.

5. Sodyum, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, bakır, mangan, bor gibi besin maddelerini içeren suni gübreler de aşırı ve bilinçsiz kullanım sonucu toprağın yapısını bozmakta ve toprak kirliliğine yol açmaktadır.

6. Endüstri tesislerinden çıkan ve arıtılmaksızın havaya, suya ve toprağa verilen atıklar çevreyi kirletmektedir.

7. Ayrıca; ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi, yakılarak tarla açılması, tarım topraklarının hatalı işlenmesi, mera ve çayırların bilinçsiz kullanımı, aşırı otlatma vb.

sebeplerle oluşan toprak erozyonu, bugün dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de en önemli çevre sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır (www.cevreorman.gov.tr).

Toprak kirliliğinin önlemesi için;

• Evsel atıklar toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanmalı ve imha edilmelidir.

• Verimli tarım alanlarına sanayi tesisleri ve yerleşim alanları kurulmamalıdır.

• Sanayi atıkları arıtılmadan toprağa verilmemelidir.

• Gübrelemede yanlış uygulamalar önlenmelidir.

• Ambalaj sanayide cam, karton vb. yeniden kullanılabilir maddeler seçilmelidir.

• Nükleer santraller toprağa zarar vermeyecek yerlere kurulmalıdır.

• Toprak yapısına uygun kullanım için özel çalışmalar yapılmalıdır.

• Ormanlar korunmalı ve ormanlık alanlar çoğaltılmalıdır.

•Toprakların korunması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

• Toprağı yanlış işleme ve yanlış sulama uygulamaları durdurulmalıdır.

•Toprakla uğraşan kişiler bu konuda bilinçlendirilmelidir (www. biology.sebat.edu.kg/tr).

GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ

İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan ve hoşa gitmeyen seslere gürültü denir. Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü'nce belirlenen ölçülerin üzerindedir (www.cevreorman.gov.tr).

Gürültü, çıkış yeri ve yayılma ortamı olarak, tüm alıcı ortamları kapsayabilir. Ancak, özellikle insana zarar veren gürültü, alıcı ortam olarak, daha çok havayla özdeşleştirilmektedir. Doğrudan bir çevresel değerin bozulması sonucunda ortaya çıkmakta olan gürültü, diğer çevresel değerleri algılamayı etkileyen, sağlık bozucu bir etken olmaktadır. Bu nedenle de günümüzde gürültü, bir çevre ve sağlık sorunu olarak ele alınmaktadır (Erdoğan & Ejder, 1997).

Gürültü, istenmeyen bir durum olduğu ve insanları olumsuz yönde etkilediği için, kimilerince bir kirlilik öğesi olarak ele alınmakta ve gürültü kirliliğinden söz edilmektedir. Gürültü kirliliği, insanlar üzerinde olumsuz fizyolojik ve psikolojik etkiler yaratan, arzu edilmeyen sesler, olarak tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla, gürültü, istenmeyen seslerin yarattığı akustik bir olgudur.

Bu olgu geçici ya da sürekli olarak insanlara zarar verebilir (Özdemir, 1997).

Gelişmiş ülkelerde teknolojinin gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkmış olan gürültü sorunu, günümüzün önemli çevre sorunlarından birisi olmasına karşın, ülkemizde az bilinen bir kirlilik türüdür. Gürültü insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, iç performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok ederek niteliğini değiştiren bir tür kirliliktir.

Yaşama kalitemizi bozmadan alacağımız basit önlemlerle insan sağlığı üzerinde olumsuz etki yapan gürültü kirliliğini önleyebiliriz.

(7)

• Düğün, sünnet, v.b. toplu merasimlerde, çevrede bulunabilecek yaşlı, hasta ve bebekleri düşünerek, aşırı gürültülü müzik çalınmamalı ya da kapalı ve ses yalıtımlı mekanları seçilmelidir.

• İşyerlerindeki gürültünün dışarı taşımasını önleyecek ses yalıtımlarını yapılmalıdır.

• Evlerde kullandığımız TV ve müzik aletlerinin sesini sadece kendi duyabileceğimiz kadar açılmalıdır.

• Çevremizdeki insanları rahatsız edecek gereksiz gürültülerden kaçınılmalıdır.

• Gereksiz yere korna çalınmamalıdır.

• Toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılmalı ve insanca yaşamak için herkesin hakkına saygı gösterilmelidir.

• Bina içerisindeki ayak sesleri ve benzer gürültüleri önlemek için gerekli tedbirler alınmalıdır.

• Gürültünün strese ve de birçok hastalıklara sebep olduğu unutulmamalıdır (www.cedgm.gov.tr).

Gürültüyü Azaltmak İçin Alınabilecek Tedbirler:

1. Hava alanlarının, endüstri ve sanayi bölgelerinin yerleşim bölgelerinden uzak yerlerde kurulmalıdır.

2. Motorlu taşıtların gereksiz korna çalmalarının önlenmelidir.

3. Kamuoyuna açık olan yerler ile yerleşim alanlarında elektronik olarak sesi yükseltilen müzik aletlerinin çevreyi rahatsız edecek seviyede olmasının önlenmelidir.

4. İşyerlerinde çalışanların maruz kalacağı gürültü seviyesinin en aza (Gürültü Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen sınırlara) indirilmelidir.

5. Yerleşim yerlerinde ve binaların içinde gürültü rahatsızlığını önlemek için yeni inşa edilen yapılarda ses yalıtımı sağlanmalıdır.

6. Radyo, televizyon ve müzik aletlerinin evlerde rahatsızlık verecek seviyede seslerinin yükseltilmemesi gerekmektedir (www.cevreorman.gov.tr)

İZMİR ŞEHRİNİN COĞRAFİ KONUMU VE ÖZELLİKLERİ

Batıda Ege Denizi ile çevrili olan İzmir İli, kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa, güneyde Aydın İlleri ile komşudur. Yüzölçümü 12.012 km2 olan İzmir İlinin 28 ilçesi vardır. İl, yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminin etkisi altındadır. Yazların sıcak ve kurak geçmesi alçak yamaçlarda maki adı verilen bitki örtüsünün yayılmasını sağlar. İzmir İlinin nüfusu 2000 yılı genel nüfus sayımına göre 3.370.866’ dir. İzmir’in Ege Denizi’nde uzun bir kıyısı vardır. İkliminde elverişli olması deniz mevsiminin oldukça uzun olmasını sağlar (www.izto.org.tr).

İZMİR ŞEHRİNİN BAŞLICA ÇEVRE SORUNLARI

Kent çevresindeki tarım ve orman alanlarının azalması ile trafik, konut ve sanayiden kaynaklanan hava kirliliğinin olumsuz etkileri; insanlar, doğa, tarım toprakları ve su kaynaklarına olan olumsuz etkiyi artırmıştır. Özellikle İzmir çevresindeki orman alanlarında bulunan çam ağaçlarından alınan örneklerde yapraklardaki kükürt birimleri analiz edilmiş ve SO2’nin orman dokusuna zarar verdiği belirlenmiştir.

Hava kirliliğinin su üzerine etkisi incelendiğinde en önemli etkinin atmosferde sanayi ve konuttan kaynaklanan SO2’nin yüksek olduğu kış aylarında havadaki mevcut su buharı ile reaksiyona girerek asit yağmurları olarak anılmaktadır. Asit yağmurlarının su kaynakları üzerinde etkisi sucul ortamda pH değerinin düşmesine neden olmakta buda su ekosisteminde yaşayan canlıların yaşam ortamlarının olumsuz olarak etkilemektedir.

İzmir'de hava kirliliğini önlemek için yoğun bir çaba harcayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre ve Sağlık İşleri Daire Başkanlığı ekiplerinin apartman ve kömür depolarına başlattığı denetimler hızla

(8)

sürmektedir. devriye ekipleri, kaloriferli binalarda yakıt kalitesini, yakma saatleri, kalorifer sorumlularının eğitimi, kazanları bakım ve temizliği gibi konuları kontrol etmektedir. Eylül ayında başlayan çalışmalar kapsamında apartmanlar denetlenmekte ve apartmanlardan bazılarına ihtarname verilmektedir. Kömür depoları denetlenerek, tutanak tutulmuştur. Yapılan denetimlerde satış izin belgesi olmadan satış yapan firmalar belirlenmiştir (Sabah Gazetesi, 2006).

İzmir, genelinde sanayi kuruluşları özellikle ovalarda yani tarım topraklarının yakınlarında kurulmakta olup, özellikle Torbalı, Kemalpaşa, Menemen ilçelerindeki yoğun sanayileşmeden dolayı hava kirleticilerin toprak üzerine etkileri daha fazla olmaktadır. Sanayi kuruluşlarından kaynaklanan toz ve gaz emisyonları toprağa ve üzerinde yetiştirilen bitkilerin yapraklarına çökerek yapışmaktadır. Kükürtdioksitin toprak üzerinde etkisi asit yağmurları olarak kendini göstermektedir.

Asit yağmurları neticesinde toprağın pH değeri değişmekte ve o toprakta yaşamlarını sürdüren mikroorganizmaların yaşamlarını sürdürmeleri için gerekli olan ortam yok olmaktadır.

Kükürtdioksitin diğer bir etkisi ise yonca, arpa, pamuk, buğday gibi bitkilerin üzerinde görülmektedir. Florürler ise iğne yapraklı bitkiler ile kayısı, erik gibi meyve ağaçlarının yapraklarında kızıl-kahverengiye dönüşerek ağaçların verimlerinde ve kalitelerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır.

İzmir genelinde hava kirliliği uygun olmayan meteorolojik ve klimatolojik koşullar altında meydana gelmekte olup, topoğrafik özellikler ve yapılanmış kent dokusu yönlendirici etkide bulunarak kirliliğin havada dağılımı ve şiddeti belirlenmektedir. Açık kış günlerinde kent ve sanayi alanlarından çıkan kirletici unsurlar, kolaylıkla dağılamadığından hava kirliliğinin etkisini artırmaktadır. Özellikle Bornova ovası üzerinde kış aylarında yoğun bir sis ve kirliliğin tabakası gözlemlenmektedir. Hava kirlenmesinin İzmir’de yaşayan insanlar üzerindeki en önemli etkisi solunum sistemi rahatsızlıkları ve özellikle de akciğerlerdir. Kirleticiler toz veya gaz halinde insan sağlığını etkileyebilirler. Havada en çok rastlanan karbondioksit gazı asit etkisi ile üst solunum yollarında tahriş, solunum yolu enfeksiyonlarına (farenjit, v.b) neden olmaktadır (www.forumex.net).

Hava Kirlenmesi, metal ve mermer yüzeylerinde paslanma ve aşınmanın artışını sağlamaktadır.

Özellikle İzmir’de kükürtdioksit bakımından kirliliğin yoğun olduğu kış aylarında metaller çok hızlı şekilde paslanmaktadır. İlimizin topoğrafik yapısı nedeni ile özellikle kış aylarında oluşan hava kirliliği görsel olarak da kirlilik yaratmaktadır.

(9)

SONUÇ

Bu proje sonucunda çevre kirliliğine neden olan etkenleri öğrendik. Havanın, suyun, toprağın kirlenmesi, insan sağlığını tehdit eden gürültünün şiddetinin artması belli başlı çevre sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır. Şu anda yaşadığımız çevre sorunları ile baş edebilmek ve en aza indirebilmek için insanların çevre bilincini kazanmış olması gerekmektedir. İnsanlarda çevre bilincini oluşturmak için herkese önemli görevler düşmektedir.

Bu dünya hepimizin Unutmayın çocuklar Dünyamızı koruyun Çünkü gelecek sizin Araştırıp öğrenin Kitapları okuyun Çevre nasıl korunur Neler yapılmalıdır Hep birlikte, el ele Dünyamızı kurtaralım Kirletenleri öğrenip Onlara engel olalım

Haydi, siz de katılın bizlere

(10)

ÇEVRE KİRLİLİĞİ İLE İLİGİLİ RESİMLER

(11)

KAYNAKÇA

Erdoğan, İ. & N. Ejder

1997 Çevre sorunları, Nedenleri, Çözümleri. Doruk Yayımcılık, Ankara.

Özçağlar, A.

2000 Coğrafyaya Giriş (Sistematik Kavramlar Yöntemler). Ankara.

Özdemir, İ.

2001 Yalnız gezegen. Kaynak Yayınları: İstanbul Özdemir, Ş.

1997 Temel Ekoloji Bilgisi ve Çevre Sorunları. Hatiboğlu Yayınları, Ankara.

İNTERNET KAYNAKLARI

http://www.aa.com.tr/index2.php?option=com_haber&no_html=0&popup=1&haber_id=1295604 (30.11.2006 tarihinde indirilmiştir.)

http://biology.sebat.edu.kg/tr/ekoloji/webler/web2.htm (23.01.2007 tarihinde indirilmiştir.) http://www.cevreorman.gov.tr/hava_01.htm ( 22.01.2007 tarihinde indirilmiştir.)

http://www.cevreorman.gov.tr/toprak_01.htm ( 22.01.2007 tarihinde indirilmiştir.) http://www.cevreorman.gov.tr/gurultu_00.htm( 22.01.2007 tarihinde indirilmiştir.)

http://www.cedgm.gov.tr/cevreatlasi/cevredurumu.pdf (22.12.2006 tarihinde indirilmiştir.) http://www.havaizleme.com/ (26.12.2006 tarihinde indirilmiştir.)

http://www.izto.org.tr/IZTO/TC/IZTO+Bilgi/izmir/ (28.12.2006 tarihinde indirilmiştir.)

http://www.forumex.net/kimya/64147-cevre-sorunu-olarak-hava-kirliligi-etkileri-ve-sonuclari.html (29.12.2006 tarihinde indirilmiştir.)

Referanslar

Benzer Belgeler

 İç Anadolu'da sonbahar ve kışın görülen kara sisleri sıcaklık terslemesi sonucu dikey hava hareketlerine engel olduğu için su buharı, havanın alt

³(VNLúHKLU¶GH 7UDILN .|NHQOL $÷ÕU 0HWDO .LUOLOL÷LQLQ ø]OHQPHVL´ DGOÕ oDOÕúmada, IDUNOÕ WUDILN \R÷XQOXNODUÕQD VDKLS karakavak \DSUDNODUÕQGD &G YH

Kurşun içeriği düşük benzin kullanımı, motor bakımlarının sürekliliğinin sağlanması, egsoz kirleticilerinin seviyelerinin düşürülmesi,. Hava kirliliği

Ülkemizde özellikle sanayi kuruluşlarının sıvı atıkları ile su kirliliğine ve dolaylı olarak yine su kirliliğine bağlı, toprak ve bitki örtüsü üzerinde

Bugün günlük yaşamımızda iç hava kalitesi sağlama amaçlı havalandırma, iklimlendirme, ısıtma - soğutma ve buhar taşıma sistemleri, hastane tesisatları ile medikal

Influence of Knit and Miss Stitches on Air and Water Vapour Permeability of Flat Knitted Rib Fabricse. Ribana Kumaşların Hava ve Su Buharı Geçirgenliklerine İlmek ve Atlama

a) 1/1/2006 tarihinden sonra kurulacak veya eskisiyle değiştirilecek olan, sıvı ve gaz yakıtlı yakma tesisleri, mevcut teknik gelişmeler ışığında yakma tekniği

Astım gibi solunum hastalığı olan kişiler, dış ortamda herhangi bir aktivitede bulunmamalı ; bunun dışında herkes, özellikle yaşlı ve çocuklar dış ortamdaki