• Sonuç bulunamadı

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, Öğrenci Hakları Komisyonu ve Sosyal Faaliyet ve Etkinlik Komisyonu nun katkılarıyla hazırlanmıştır.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, Öğrenci Hakları Komisyonu ve Sosyal Faaliyet ve Etkinlik Komisyonu nun katkılarıyla hazırlanmıştır."

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, Öğrenci Hakları Komisyonu ve Sosyal Faaliyet ve Etkinlik Komisyonu’nun katkılarıyla hazırlanmıştır.

(2)

10

Gençler Türkiye'de Geleceğini Göremiyor

a. Gençlerin %76’sı “daha iyi bir gelece için” yurt dışında yaşamak istiyor b. Global ve Ulusal İşsizlik Verileri c. Çekici Faktörlerle Nitelikli Göç

06

Eşitsizliği

a. Akademide Mevcudiyet Oranları

b. İş Hayatında Genç Kadınlar ve İşsizlik c. Akademide LGBTİ+ Öğrenciler

02

Bununla birlikte karamsarlığa kapılmış da değiliz. Bu aynı zamanda, sorunlara karşı birlikte mücadele ederek sonraki 19 Mayısları gerçekten bayram havasında geçirebileceğimize duyduğumuz inancın ve umudun ifadesidir.

03

Genç İşsizlik ve Yoksulluk a. Pandemide Geniş Tanımlı Genç İşsizliği Yüzde 41’e Ulaştı

b. 2022’de Yükseköğretim Mezunlarının İşsizlik Oranları, Okur-Yazar Olmayanlarla Eşit Seyretti

c. Gençler İş Arıyor

d. Gençler İş Bulsa da Geçinemiyor

(3)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

02

GENÇLiK BAYRAMINDA GENÇLiĞiN DURUMU

Bununla birlikte karamsarlığa kapılmış da değiliz. Bu aynı zamanda, sorunlara karşı birlikte mücadele ederek sonraki 19 Mayısları gerçekten bayram havasında geçirebileceğimize duyduğumuz inancın ve umudun ifadesidir.

Türkiye’de bir genç olarak yaşamak gitgide zorlaşıyor.

Ekonomik ve sosyal krizlerin beşiğinde, dur durak bilmeden süren bir koşuşturmaca ve rekabetin içerisinde hayatımızın en güzel yıllarını geçirmeye mecbur bırakılıyoruz. Uzun bir dönem boyunca uygulanan yanlış politikalar sonucunda iflasını ilan etmiş bir eğitim sistemi, geleceğimizi inşa etmek şöyle dursun ona adeta ipotek koyuyor. Diplomanın değeri her geçen gün azalırken, her sene binlerce genç ekonomik zorunluluklar nedeniyle kendi alanı dışında mesleklerde, çoğu zaman eğitimine devam ederken, çalışmak zorunda kalıyor. Kısacası bizim ajandamız belli: işsizlik, yoksulluk, geleceksizlik…

Geleceğimizi kazanma mücadelesinde adımlarımızı sağlam atabilmek için, bugün nerede olduğumuzu bilmemiz gerekiyor.

Veriler, istatistikler bize ne gösteriyor?

Türkiye’de gençliğin durumu nereye gidiyor, en acil sorunlarımız nelerdir?

Öğrenci Sendikası, bu sorulara yanıt üretebilme gayretiyle elinizdeki raporu çeşitli kaynaklara ve uzman görüşlerine başvurarak ve en önemlisi de kendi gücünü dayandırdığı öğrencilerin yaşadıklarına odaklanarak hazırladı. Bilgi kirliliği ve kavram karmaşasının kol gezdiği günümüzde gençliğin durumunun gerçekte ne olduğunu, çeşitli kaynakları birbiriyle karşılaştırarak göstermeye çalıştık.

Raporumuzun yayım tarihinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na denk gelmesi bir tesadüf değildir.

Geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu sene de, gençliğe bayram olarak armağan edilen bir günde gençliğin “bayram havasına”

girecek durumunun olmadığını görmemiz ve kabul etmemiz gerekiyor. Bununla birlikte karamsarlığa kapılmış da değiliz. Bu aynı zamanda, sorunlara karşı birlikte mücadele ederek sonraki 19 Mayısları gerçekten bayram havasında geçirebileceğimize duyduğumuz inancın ve umudun ifadesidir.

Sunuş yazımızı tamamlamadan önce;

raporun yazımında ve hazırlığında katkısı bulunan sıra arkadaşlarımıza, sendikamızın komisyon üyelerine ve hem görüşleri hem de araştırmaları ile raporun ortaya çıkmasında önemli bir paya sahip olan mücadele dostlarımıza ve gelecekte meslektaş olacağımız saygıdeğer uzmanlara teşekkürü bir borç biliriz.

Bir gün kazanmak için, bugün hep birlikte!

(4)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

03

Pandemi süreci ve ekonomik krizin etkisiyle, Dünyanın pek çok ülkesinde ve Türkiye’de işsizlikle mücadele eden gençlerin sayısındaki artış 2022 yılında da rekorlar kırmaya devam ediyor.

Disk-Ar Verileri:

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması, Şubat 2022 Raporu incelendiğinde işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori Şubat ayında da yüzde 28.8 oranıyla geniş tanımlı kadın işsizliği olarak görüldü. Ancak hemen peşinden gelen sıralamalarda; Genç Kadın İşsizliği (yüzde 26.5), Genç (15-24) İşsizliği (yüzde 20.7), ve Genç Erkek İşsizliği (yüzde 17.7) de oldukça yüksek oranlarla yerini aldı.

a. Pandemiyle Birlikte Geniş Tanımlı Genç İşsizliği Yüzde 41’e Ulaştı!

Her yaş grubunda olduğu gibi gençler de COVID-19’un yarattığı ekonomik tahribatın ve krizin faturasını ödemek zorunda kalanlardan oldu. TÜİK’in açıklamalarına göre Türkiye’de 2022’nin ilk çeyreğinde genç işsizliği yüzde 21’di. Ancak TÜİK verilerinden faydalanarak yapılan DİSKAR hesaplamaları 20 puan farkla, 15-24 yaş arası genç nüfusta geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 41’e dayandığını gösteriyor.

Özellikle işsizlik verilerinin kadınlar üzerindeki yoğunluğu düşünüldüğünde, genç kadınlarda işsizlik rekor oranlara ulaşmaktadır. 15-24 yaş arası erkeklerde dar tanımlı işsizlik yüzde 18.8, geniş tanımlı işsizlik yüzde 36.1 olarak seyrederken;

kadınlarda dar tanımlı işsizlik yüzde 25.3, geniş tanımlı işsizlik yüzde 49.7 olarak hesaplandı.

b. 2022’de Yükseköğretim Mezunlarının İşsizlik Oranları, Okur-yazar Olmayanlarla Eşit Seyretti!

TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2022 I. Çeyrek:

Ocak-Mart verileri incelendiğinde ise eğitim durumuna göre işsizliğin orantısal olarak birbirini yakın takip ettiği, istihdam oranının yükseköğretim mezunu dahi olsa yüzde 68.6 olduğunu görüyoruz. İşsizlik oranı ise yük- seköğretim mezunu kadınlarda yüzde 14.1, erkeklerde ise yüzde 9.4 olarak ciddi bir farkla seyrediyor.

Bunun yanı sıra işsizlik oranının özellikle lise, mesleki veya teknik lise mezunlarında rekor oranlara koştuğunu görüyoruz. Mesleki veya teknik lise mezunlarının işsizlik oranı kadın- larda yüzde 21.8, erkeklerde yüzde 10 ve toplamda yüzde 12.8 olarak seyrederken;

lise mezunlarının da işsizlik oranları kadınlar- da yüzde 20.5, erkeklerde yüzde 11.1 ve toplamda yüzde 13.9’a vardığı görülüyor.

1. Genç İşsizlik ve Yoksulluk

(5)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

04

c. Gençler İş Arıyor!

Genç İşsizler Platformu 2022 Şubat Bülteni verilerine göre 15-34 yaş arasındaki genç işsizlerin iş arama süreleriyse pek çok gencin mağduriyetini gözler önüne seriyor.

2020 yılında 540 bin 815 genç 12 aydan uzun süre iş ararken, 2021’de bu sayı 492 bin 734 olarak seyrini sürdürdü.

Üniversiteli işsizlerin iş arama süreleri incelendiğinde bu sayının orantısal olarak yine oldukça ciddi noktalara vardığını görüyoruz. 2020 senesinde 253 bin 19 diplomalı işsiz 12 aydan uzun süre iş ararken bu sayı, 2021’de 232 bin 661 olarak karşımıza çıktı.

Öğrencilerin KYK’dan aldıkları borcun okurken ihtiyaçlarını karşılamaları adına

yetersiz olması yetmiyormuş gibi mezun olduktan sonra da bir yıldan uzun süren iş arama süreci sebebiyle de borçlarını ödeyemiyorlar.

Hayat pahalılığı ve KYK’nın yetmemesi ve sözde yapılan kredi-burs zamları, yurt fiyat- larına, beslenme ve ulaşıma yapılan zamlarla daha fazlasını öğrencinin cebinden alıyor.

(6)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

05

d. Gençler İş Bulsalar da Geçinemiyorlar!

Yükseköğrenim mezunu gençlerin asgari ücretle işe başlama oranları hemen hemen tüm meslek alanlarında rekor verilerle seyrediyor. Verilerin başında %67 oranıyla maliye, %64 oranlarıyla psikoloji ve bankacılık-sigortacılık; %63’le iletişim, çocuk gelişimi ve çalışma ekonomisi geliyor.

Öte yandan İslami bilimler mezunlarının asgari ücretle işe başlama oranlarının %18 oranında takip ettiğini görüyoruz. Listenin başında gelen maliyeye oranla 49 puanlık ciddi bir fark yaratıyor.

Binbir türlü güçlükle lisans eğitimlerini tamamlayan gençler için iş bulmanın zorlukları yetmezmiş gibi iş bulsalar dahi de geçim sıkıntıları peşi sıra takip ediyor. Pek çok yeni mezun yalnızca 4253 TL ile hem KYK borçlarını ödemeye hem de geçimini sağlamaya çalışıyor.

(7)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

06

2. AKADEMi VE TOPLUMSAL CiNSiYET EŞiTLiĞi

a. Akademide Mevcudiyet Oranları Genç Nüfus ve Kadın Nüfusu

Güncel 2021 verileriyle kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi, erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi. Diğer bir ifadeyle; toplam nüfusun yüzde 49.9'unu kadınlar, yüzde 50.1'ini ise erkekler oluşturuyor. Genç nüfus diye tabir edilen, eğitim çağındaki 15-24 yaş aralığındaki nüfus, 12 milyon 893 bin 750 kişiyi oluşturarak toplam nüfusun yüzde 15.4'ünü oluşturuyor.

Genç nüfusun ise yüzde 51.3'ünü erkek nüfus, yüzde 48.7'sini ise kadın nüfus oluşturuyor.

(TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi, 2020)

Kız Çocuklarının Örgün Eğitime Katılması

Kaynak: Eğitim seviyesi ve cinsiyete göre okullaşma oranı, 2019 2020

İlgili öğrenim türündeki yaş grubunda bulu- nan öğrencilerin, ait olduğu öğrenim türündeki yaş grubunda bulunan toplam nüfusa oranını belirten okullaşma oranıysa 2019-20 döneminde düşüş gösteriyor.

İlköğretime ve ortaöğretime katılımın yüzde 100 olmaması kız çocuklarının zorunlu olan örgün eğitime katılamadığını gösteriyor.

Kaynak: İlkokulda Kız Çocukları Okullaşma Oranı

Son 10 yıllık veriler incelendiğinde kız çocuk- larının ilkokulda okullaşma oranının anlamlı bir artış göstermediği görülüyor hatta 2012’de yüzde 98.9 olan okullaşma oranı, 2020-21 döneminde 5.8 puanlık kayıpla

(8)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

07

yüzde 93.1’e inmiş durumda. Bu demek oluyor ki, kız öğrencilerin temel eğitim becerilerini ve bilgilerini alacağı dönemde eğitimden uzak kalıp, anayasal haklarından mahrum kalıyor.

Kaynak: 15-17 Yaş Aralığındaki Kız Çocuklarında Eğitime Devam Etmeme Sebepleri

Kız çocuklarının eğitime katılmama nedenleri incelendiğindeyse “eğitim masraflarının karşılanamaması, ailenin izin vermemesi, okula gitmenin yararına

inanılmaması” gibi sebepler görülüyor.

Bunların dışında 2012-13 eğitim öğretim yılında hayata geçirilen 4+4+4 sisteminin eğitim sisteminde yarattığı tahribat, köy okullarının kapatılması nedeniyle eğitime yalnızca taşımalı eğitim yoluyla erişilebilen yerlerin artmasının yarattığı mekansal zorluklar, ekonomik sorunlar ve gerici politikalar kız çocuklarının okullaşma oranını olumsuz etkiliyor. 675 bin çocuğun okul dışında kaldığı 2020-21 döneminde kız çocuklar için bu tablo daha da vahim bir durumda. Kız çocuklarının okullaşma oranı örgün eğitimdeki tüm kademelerde erkek çocuklarının gerisine düştü.

Kız çocuklarının eğitime ulaşamaması, onları akademiye ve istihdama katılamadıkları bir geleceğe mahkum ederek, mevcut toplumsal eşitsizliklerin hem yeniden üretilmesine hem de körüklemesine sebep oluyor.

Yükseköğretimde Kadın Öğrenciler

Yükseköğretimde ise, eğitimin diğer bütün kademelerinde olduğu gibi, bir önceki döneme (2018-19) göre kadın öğrencilerin katılım oranlarının düştüğünü görüyoruz.

En güncel 2019-20 dönemi verileri ile yükseköğretimde okullaşma oranının toplam erkeklerde yüzde 40.6 ve kadınlarda yüzde 46.3 oldu.

Kaynak: Öğretim alanlarına göre yükseköğretimde kadın sayısı, 2020

(9)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

08

Bir trend olarak kadınların pozitif bilim ve teknik mesleklerden daha çok sosyal bilimleri tercih ettikleri gözlemlenebilir.

Kadın Akademisyenler

Kaynak: Türkiye’de Akademide Cinsiyet Eşitsizliği Raporu 2020

Cam Tavan

2020-21 eğitim öğretim yılı itibariyle Türkiye'deki öğretim elemanlarının 81 bini kadın, 98 bini erkek. İlk bakışta akademide kadın erkek eşitliğine yaklaşılıyor gibi görünse de, aslında kadınlar akademide kimi zaman belirli bir yere kadar yükselip takılıyor, kimi zaman da kariyerinde hiç yükselmeden çalışmaya devam ediyor.

Türkiye’de Akademide Cinsiyet Eşitsizliği Raporu 2020 tablosunda da görülebildiği üzere, akademinin giriş düzeyinde (araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi) kadın ve erkek sayısı yakınken, akademi içinde ilerlerken (doktora, doçent, profesor) erkek ve kadın sayısı arasında fark açılmaya başlıyor.

Bunun sebebi cam tavan sendromu diye adlandırılan bir durum. “Örgütsel önyargılar ve kalıplar tarafından yaratılan, kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına gelmelerini engelleyen görünmez, yapay engeller”

şeklinde ele alınmaktadır. Bu kavram kadınların yönetici olma konusunda sıkıntı yaşadığı tüm kurumlarda, kamu kurumlarında, farklı şirketlerde, eğitim kurumlarında ve hatta kar amacı gütmeyen kuruluşlarda söz konusudur. Cam tavan kavramının kullanımı ise bu yaşanan sıkıntıların belirsizliğine işaret etmektedir, kastedilen görünür bir ayrımcılığın

söz konusu olmamasıdır. (sivilsayfalar.org) Eril Kültür ve Akademi

Eril kültürün ve normların toplumun

genelinde olduğu gibi

üniversitede/akademide de gözlemlenebilir durumda.

Ataerkil norm ve pratiklerin, kadın ve erkeklerin yetenek, rol ve sorumluluklarını biyolojik bazı gerekçelere indirmesi, toplumları, kurumları ve kişiler arasındaki ilişkileri şekillendiriyor. Akademisyenlerin ve bilim insanlarının toplumsal normlardan kendilerini tamamen sıyırmalarının mümkün olmaması sebebiyle eşitsizliğin sürdürülmesine ve yeniden üretilmesine neden olan bu yapı, kadınların akademide kendilerini var etmelerinin önünde bir engel olarak duruyor.

Liyakat ve toplumsal cinsiyet

Kadınların karar alıcı komitelerde temsil edilmesi ya da daha üst konumlara gelmesi, günümüz şartları ile tam mümkün olmaması sebebi ile alınan geçici çözümlerden birisi de pozitif ayrımcılık ilkesidir.

Fakat bu durumda akademi içinde kadın-erkek fark etmeksizin direnç gösterilebildiği gözlemleniyor. Mevcut eşitsizliklerin çözülmesi için doğrudan adımlar atılmadığı noktalarda da, bunların yeniden üretimi devam ediyor ve çözülmüyor.

b. İş Hayatında Genç Kadınlar ve İşsizlik İstihdam

Hanehalkı işgücü araştırması sonuçları 2020 yılında, Türkiye'de 15 ve daha yukarı yaştaki istihdam edilenlerin oranı yüzde 42.8 olduğunu ve bu oranın erkeklerde ise yüzde 59.8 iken, kadınlarda yüzde 26.3 ile erkek istihdam oranının yarısının bile altında kaldığını gösteriyor. 2017 senesinde kadın istihdamı yüzde 29 olması ise kadının işgücü piyasasına katılımın geçen seneye göre azaldığı anlamına geliyor.

(10)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

09

Eğitim Durumu ve İstihdam

Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 12.4, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 24.1, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 29.9, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 37 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 65.6 oldu.

Eğitim durumu ve cinsiyete göre istihdam oranını incelediğimizde, son olarak bitirilen eğitim kalemi ne olursa olsun erkeklerin istihdam edilme oranının kadınlardan daha yüksek olduğunu görüyoruz.

Cinsiyet ve eğitim durumu konusu, işsizliğin alt başlığı olarak incelendiğinde de daha alt kademeli öğretim kurumlarından mezun erkeklerin işsizlik oranının nispeten daha düşük olduğu, ancak lise ve yükseköğretim seviyesine gelindiğinde kadın işsizliğinin çok daha fazla olduğu görülüyor. Bu da ülkemizde, kadınların iş gücüne katılabilmeleri için yükseköğretim mezunu olmalarının daha önemli olduğu, erkeklerin herhangi bir yükseköğretim kurumundan mezun olmasa da istihdam edilme oranının daha yüksek olduğu sonucuna işaret ediyor.

İşsizlik

Kadın işsizlik oranı 2021’de yüzde 14.7 olarak hesaplandı. Pandeminin başlamasından önceki sene olan 2019’da ise bu oran yüzde 16.5 olarak hesaplanmıştı. Buradan kadın istihdamı özelinde pandeminin önemli bir değişim yarattığı görülebiliyor.

Genç işsizlik

İşsizlik oranı kadınlar genelinde yüzde 14.7 iken, genç kadınlar özelinde (15-24) yüzde 27.6 olarak tahmin ediliyor. Bu da demek oluyor ki genç kadınlar iş piyasasına katılmakta daha çok zorlanıyor ve daha uzun periyotlarını iş arayarak geçiriyorlar.

Salgında Kadın İşgücü: Kadın İstihdamı Azaldı, Kadın İşsizliği Arttı

Pandemi döneminin yarattığı etkiler zaten kırılgan bir yapıda olan kadın istihdamını etkiledi. TÜİK verilerine göre kadınlar işgücü piyasasından erkeklere oranla daha hızlı çekildi. Kadın işsizliği arttı ve kadın istihdamı ise hızla daralmıştı.

COVID-19 döneminde kadınların yarısından fazlasının çalışma sürelerinin azaldığı, yüzde 42’sinin ise ücret kaybı yaşadığı ve kadınların çalışma biçiminin erkeklere göre daha fazla değiştiği görüldü. Salgında kadınların erkeklere göre çalışma biçimlerinin daha fazla değişmesinin önemli sebeplerinden biri okulların kapanması ve artan ev içi ve bakım hizmetleri olarak tahmin ediliyor. Bu durumdan uzaktan eğitim sebebiyle memleketlerine dönen genç kadınlar da etkilendi.

Kaynak: Dar Tanımlı İşsizlik, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması

Kaynak: Geniş Tanımlı İşsizlik, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü

(11)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

09

Kaynak: Revize Geniş Tanımlı İşsizlik ve İş Kaybı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü

COVID-19 etkisiyle Türkiye’de geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 40’ın üzerine çıktı. Mart 2019’dan Mart 2020’ye kadar olan süreçte kadın istihdam oranı yüzde 30’dan yüzde 26’ya geriledi (DİSK-AR Mart 2020). Geniş tanımlı işsizlik oranı Kasım 2020 döneminde toplamda yüzde 28.8, erkeklerde yüzde 24 ve kadınlarda yüzde 37.7 olarak gerçekleşti.

Kadın işsizliği salgın dönemi boyunca tüm işsizlik kategorilerinden daha yüksek seyretti.

Kadınlar Tam Zamanlı ve Kayıtlı İstihdama Erişemiyor

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması

Kadınlar tam zamanlı ve sigortalı işlerde daha az çalışıyor. Temel çalışma haklarından yoksun olan kayıt dışı çalışan kadınların istihdamdaki yüksek orandaki payı salgın dönemindeki iş ve gelir kayıplarından ciddi bir biçimde etkilenmiştir. Çalışma hayatındaki en temel haklardan biri olan

sigortalı çalışma hakkı kadınları sadece sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakmamakta, kadınların sendikaya üye olma hakkını engellemekte, daha kuralsız bir çalışma hayatına zemin hazırlamaktadır.

Kadınlar ve erkekler açısından farklı deneyimlenen uzaktan çalışmada cinsiyetçi iş bölümü nedeniyle kadınların ev içinde yüklenmiş oldukları sorumluluklar daha da arttı, mesai saati kavramı tamamen ortadan kalkmaya başladı. Kadınlar bir yandan bilgisayar/telefon başında çalıştı, bir yandan da evin döngüsü içinde çok sayıda işi yapmak zorunda kaldı. Çoğu ülkede okulların ve kreşlerin kısmi olarak kapatılması kadınların hem işgücüne girmelerini daha zor hale getirdi hem de ev içi iş yüklerinde daha fazla zaman harcamalarına neden oldu.

COVID-19’dan önce gerek kadın işsizliği oranlarının yüksekliği gerekse kısıtlanan sektörlerin niteliği ve sosyal korumadan yoksun çalışanlar arasında kadınların ağırlığı, Türkiye’de salgından kadın istihdamının son derece olumsuz etkileneceğini, salgın öncesinde iş, gelir ve güvence açısından mevcut eşitsizliklerin kadını salgının olumsuz ekonomik ve sosyal etkileri karşısında daha da kırılgan yapacağını göstermesi beklenen bir gerçektir (KEİG 2021).

c. Akademide LGBTİ+ Öğrenciler

Gerici ve ayrıştırıcı politikalar ile LGBTİ+

karşıtlığının kurumsallaştırılmaya çalışıldığı bir atmosferde LGBTİ+ öğrenciler için, üniversiteler güvenliksiz ve güvencesiz alanlara dönüşüyor. LGBTİ+'ların akademide toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışması, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerini sorgulaması ve kampüste bir araya gelip faaliyet yürütmesinin bile genel ahlaka aykırı olduğu iddia edilerek bastırılmaya çabalanıyor.

Toplum üzerinde halihazırda olan baskıcı uygulamaların benzerleri üniversite ve kampüs ortamına taşınmaya çalışılarak, sosyal ve kültürel kodlar kisvesi altında,

(12)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

10

LGBTİ+'lar bu eğitim sisteminden izole edilerek eğitim haklarına el konulmaya çalışılması toplumsal cinsiyet eşitsizliğini körükleyen bir yerde kalıyor.

Üniversitede LGBTİ+ Kulüp ve Toplulukları Akademide ve kampüslerde, homofobik / transfobik zihniyete karşı mücadele ederek toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi adına büyük önem taşıyan LGBTİ+

örgütlenmeleri ise, rektörlük ve üniversiteli karşıt gruplar tarafından sürekli yoğun saldırı ve tehdit altında.

-Üniversite içerisinde ki LGBTİ+ örgütlerinin hedef gösterilmesi ve kapatılması,

-Gökkuşağı bayrağının "yasadışı suç unsuru"

sayılması,

-Üniversite içerisinde organize edilen onur yürüyüşlerine kolluk kuvvetlerinin sert ve şiddetli müdahalesi,

-Üniversite içerisinde LGBTİ+ odağında organize edilmek istenen etkinlikler için alan verilmemesi veya engellenmesi,

-Üniversiteli öğrencileri özel güvenlik birimlerinin LGBTİ+ bireysel şiddet uygulaması,

Bütün bunlar bir yandan toplumsal baskılarla mücadele eden LGBTİ+ bireylerden bir taraftan da eğitime eşit erişim haklarının kısıtlandığı sonuçları doğuruyor.

3. Gençler ve Yüksek Nitelikliler Türkiye’de Gelecek Göremiyor!

Özellikle 2000’lerden beri globalizmin dünyada hüküm sürmeye başlamasıyla birlikte Türkiye’de de nitelikli göç büyük bir gündem maddesi haline geldi. Doktora, lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin eğitim almak üzere gittikleri ülkelerden geri, Türkiye’ye, sıklıkla dönmediklerini görmekteyiz

Bu nitelikli nüfus kaybının sebepleri arasında itici faktör olarak kabul edebileceğimiz;

Türkiye’deki akademik kurum yetersizliği, iktisadi ve siyasi iktidarsızlık, liyakatsizlik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği başlıca rol oynamaktadır. Özellikle Akademik Özgürlük Endeksi (AFI) 2019 verilerine göre Türkiye’nin akademik özgürlüğün dünyada en kötü olduğu ilk 10 ülke arasında yer alması ve rapordaki endeks puanına göre 0.097 ile 144 ülke arasından 135. sırada yer alması pek çok yüksek nitelikli açısından göç sebepleri arasında yer alıyor. Ayrıca Türkiye, 2010 yılından beri her sene istikrarlı şekilde AFI raporlarında kullanılan tüm göstergelerce ciddi düşüş yaşamaktadır.

a. Gençlerin %76’sı “daha iyi bir gelecek için”

yurt dışında yaşamak istiyor!

2020 yılında Yeditepe Üniversitesi’nin MAK Danışmanlık işbirliği ile düzenlemiş olduğu

“Gençlik Araştırması” sonuçlarına göre 18-29 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 76’sı “daha iyi bir gelecek” umuduyla yurt dışına göçmek istiyor. Türkiyeli gençlerin yüzde 50’si ise Türkiye’de mutlu olmadığını ifade ediyor.

b. Globalde ve Türkiye’de İşsizlik Verileri 2022 DİSK-AR 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı özel gençlik bülteni verilerine göre; Türkiye; OECD, AB-27, G7 Ülkeleri 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranları sıralamasında galip geldi. 2022 Mart verilerine göre Türkiye’de genç işsizlik %21.1 olarak hesaplanmışken AB-27 ülkelerinde

%14, OECD ortalamasında %11.1 ve son olarak da G7 ülkelerinde %9.1 olarak seyretmekte.

Bu veriler arasındaki uçurum da, Türkiye’de yaşayan öğrenciler için yurtdışında yaşamayı bir seçenek olarak kılıyor.

(13)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

11

c. Çekici Faktörlerle Nitelikli Göç

Türkiye’den yurt dışına nitelikli göç verileri incelendiğinde, çekici faktörler ve itici faktörler olarak iki farklı kategoride etmenlerin etkili olduğu söylenebilir. Bu noktada çekici faktörler kısaca bu ülkede eğitim ve iş alanında sahip olunamayan ancak başka ülkelerde sahip olduğu düşünülen avantajları ifade ederken, itici faktörler ise bu ülkede yaşayan gençleri başka bir ülkeye göç etmeye iten dezavantajlı durumlar olarak özetlenebilir.

Yapılan araştırmalara, röportajlara ve elde edilen verilere bakıldığında Türkiye’den en çok göç edilmek istenen ülkeler arasında bulunan ABD, Almanya ve Norveç örneğinde ortak çekici faktörler işsizlik oranının düşük ve refah seviyesinin yüksek olması, dünya çapında saygın üniversitelere ev sahipliği yapması ve adil çalışma koşullarının sağlanması olarak belirtiliyor. Almanya, son 20 yılda beyin göçü alan ülkeler arasında 1. sıradaki yerini koruyor.

Nitelikli göçün itici faktörleri arasında ise Türkiye’deki eğitimin niteliksizliği, işsizlik ve genç işsizlik verileri, özellikle kadınlar ve LGBTİ+lar açısından akademide ve iş hayatında toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve sosyal/ekonomik ayrımcılık ile ekonomik kriz en öncelikli sorun başlıkları olarak öne çıkıyor.

Son yıllarda özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin ardından siyasi atmosferin yarattığı güvensizlik ortamında gençler, eğitimini sürdürebilmek ya da öğrenim gördüğü alanda insanca

yaşayabileceği bir ücret ile çalışabilmek adına başka ülkelere göç etme zorunluluğu hissetmektedir. Bu durumun en doğal sonucu, ülkemizde yetişen nitelikli insan kaynağının ülke dışına akması ve nihayetinde Türkiye’nin üretim, bilim ve teknoloji alanlarında daha da dışa bağımlı hale gelmesidir.

TMMOB GENEL SEKRETERİ - DERSİM GÜL Mühendislik-mimarlık eğitimi büyük sorunlarla boğuşuyor. Plansız biçimde hayata geçirilen "Her ile bir Üniversite" projesi ile bu sorunlar yaygınlaştı ve üniversiteler arası uçurum derinleşti. Üniversite ve öğrenci sayısı arttıkça, özellikle mühendislik, mimarlık gibi teknik bölümler için gerekli alt yapı, laboratuvar ve uygulama sistemleri açığı daha da büyüdü. Zincirleme etki olarak işsizlik de arttı. Kamusal üretim ve hizmetlerin tasfiye edilmesi de iş alanlarımızın daralmasına ve işsizliğin artmasına neden oldu. Yeni mezun meslektaşlarımız arasında işe başlama süreleri ve işsizlik oranları oldukça yüksek.

Bu nedenle çözümü yurtdışına çıkmakta bulan çok sayıda meslektaşımız var. Özel sektör, kapitalizmin en vahşi yüzünü meslektaşlarımıza da gösteriyor. Yeni mezunlar iş bulamıyor, bulsa dahi ucuz iş gücü olarak kullanılıyor, sağlıksız koşullarda, güvencesiz biçimde kayıt dışı çalıştırıyor.

Yaşanan ekonomik kriz mühendis, mimar ve şehir plancılarının hayatlarını da çok olumsuz etkiliyor. Hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksulluk mühendis ve mimarları da tükenme noktasına getirdi, ev kirası, ulaşım masrafları ve faturalar nedeniyle ay sonunu getiremez oldular, borç batağına saplandılar.

Yükseköğretimin sorunları, mezun meslektaşlarımızın birçok konuda yetersiz kalmasına doğrudan yol açıyor.

Üniversitelerimiz sadece mesleki-teknik donanım anlamında yetersiz mezun üretmiyor, aynı zamanda mesleki-toplumsal sorumluluklar açısından da yetersiz mezunlar üretiyor.

(14)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

12

Mühendislik, mimarlık ve şehir planlama meslekleri kamusal niteliği ve sorumluluğu olan meslekler. Mesleki faaliyetlerimiz günlük yaşama, doğaya doğrudan etki ediyor. Dolayısı ile mühendis-mimarlık faaliyetlerinde toplumsal sorumluluklar doğuyor ve üniversitelerimizin bunda doğrudan rolleri bulunuyor. Staj sorunun çözülememiş olması ise meslek hayatında devam eden öğrenimin engellenmesine, üretilen hizmetlerin niteliğinin giderek düşmesine neden oluyor. Böylece insanların sorunlarını çözmesi gereken mühendislik-mimarlık hizmetleri, insanlara sorun üreten kaynaklar haline dönüşüyor. Bu sorunun çözümünü özel sektörden beklemek hayalcilik olur. Devletin, mühendislik-mimarlık staj sorununu kanun düzenlemesi ile gidermesi gerekiyor.

Mühendis-mimar işsizliğinin çözmenin yolu, teknik hizmetleri kamusal bakış açısı ile ele alan, akla, bilime ve tekniğe önem veren merkezi ve bütüncül politikaların üretilmesinden geçiyor. Doğa ve ekolojik dengeler ile uyumlu sanayileşme ve kalkınma programları, planlama gerekiyor.

Özelleştirme ve serbestleştirme uygulamalarından vazgeçilmesi gerekiyor.

Kamusal bütünlükten koparılan hizmetlerin yeniden kamu bünyesine alınması, yeniden kamulaştırma yapılması gerekiyor. Avrupa ortalamalarının altında olan kamuda çalışan mühendis, mimar, şehir plancısı istihdamının artırılması gerekiyor.

EĞİTİM-SEN MYK ÜYESİ - SİNAN MUŞLU Sizin de belirttiğiniz üzere eğitim sisteminin sınav odaklı olması, öğrencilerin hayatlarını belirleyen “başarının” bu sınavlarla ölçülüyor olmasını sağlıyor. Biliyoruz ki eğitim sistemi en kaba haliyle, “istendik davranışların”

örgütlenmesini sağlayan, nasıl bir birey ya da nasıl bir toplum yaratılmak istendiğinin cevabını bulabileceğiniz önemli bir kamu hizmeti. Bugünkü eğitim sistemi ise,

öğrencilerin ya da gençlerimizin potansiyel- lerini keşfedebilecekleri, yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri ve elde ettikleri donanımla hayata daha özgürlükçü, daha eşitlikçi ya da daha demokratik bakabilecekleri araçları sağlamıyor. Aksine bunların oluşmamasını sağlıyor. Örneğin bir öğrencinin kendi potansiyelini ve yaratıcılığını keşfetmesi değil sınavlardan aldığı puanlar onun hayatının geri kalanını belirliyor. Haliyle tel tip yurttaşlar olarak yetiştirilmek isteniyor. Çünkü siyasi iktidar bunu istiyor. Baskıcı, yasakçı, dayatmacı ve gençlerin önündeki engelleri kaldırmak yerine onları hizaya sokan bir eğitim sisteminin sonucu ise ne yazık ki yıkım oluyor. Hal böyle olunca siyasi iktidar ve Milli Eğitim Bakanlığı, izledikleri politikalarda öğretmenlerin, sendikaların, akademisyen- lerin ve bu politikalardan etkilenecek olan siz öğrencilerin görüş ve düşüncelerine başvurma gereği dahi duymuyor. Tek dertleri, makbul gördükleri yurttaşı ve toplumu inşa edebilmek. Makbul görmediklerini ise sindirmek, bastırmak, ezmek istiyorlar. Ancak bizler, yani Eğitim Sen’li eğitim ve bilim emekçileri, bunun önüne geçebilmek için tüm gücümüzle mücadele ediyoruz. Gençler haklarına, emeklerine ve geleceklerine sahip çıkabilmek için mücadele ediyor. Birlikte hareket ettiğimizde, dayanışmayı güçlendirdiğimizde aşamayacağımız çok az sorun vardır. Bu nedenle tüm gençlere çağrımız, kendilerini asla yalnız hissetmemeleridir. Bizler okulda ve üniversitelerde yanı başınızdayız. Birlikte bu karanlığı yırtıp atacağımızdan da eminiz.

Sizler de emin olmalı, umudu birlikte büyütmeliyiz.

İSTANBUL BAROSU - İREM YENER

Bütün dünyada olduğu gibi pandemi, Türkiye’de de iktidarın baskıcı uygulamaları için kullandığı bir bahane oldu. Hükümet bugüne kadar kontrol edemediği her bir alanı

(15)

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

13

pandemiyi gerekçe göstererek hukuka aykırı uygulamalarla işgal etmeye çalışıyor. Bir süredir üniversitelerin özerkliğine müdahale eden AKP, en son Boğaziçi Üniversitesi’ne ikinci kez ve Boğaziçi dışından bir kayyum rektör atayınca bugünlere varan bir direniş süreci başladı. Bence böyle bir direniş beklemiyordu AKP, çünkü çok uzun zamandır sönümlenmiş bir öğrenci hareketi vardı. Ama artan ekonomik krizle beraber hayatta kalmanın zorlaşmasının yanında temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği ve nefes alacak alanın bırakılmadığı bir noktaya gelince, öğrenciler isyan etti.

Kaldı ki öğrencilerin talepleri hem çok temel hem de çok hayati taleplerdi. Üniversiteler öğrencilerin özgürce ve herkes için ulaşılabilir kaynaklarla eğitim alması gereken, ifade özgürlüğünü kullanabildiği ve kendini gerçekleştirebildiği yerler olması gerekirken AKP’nin gençliği siyasal islam gölgesinde kontrol etmeye çalıştığı yerlere dönüştü.

Her ne kadar Boğaziçi Direnişi kayyum rektör atanması ile başlasa da, itirazlar üniversitelerin özerkliği talepleri ile sınırlı kalmadı. Boğaziçi Üniversitesini ve hatta İstanbul’u aşan eylemlere dönüştü. Hatta bir öğrenci hareketi ile de sınırlı kalmadı, kadın hareketi, LGBTİ+ hareketi ve işçi hareketi ile eklemlenerek büyüdü. AKP’nin en büyük şaşkınlığı burada yaşadığını düşünüyorum.

Çünkü gözaltılarla ve hatta işkenceyle dahi kontrol altına alamadığı yerde, baskıyı başka alanlara da taşımak zorunda kaldı.

Öğrencilerin ailelerinin aranması, burslarının kesilmesi, kaldıkları yurtlardan atılmaları, ev hapisleri verilmesi ya da adli kontroller sebebiyle yurtdışı eğitimlerine gidememeleri hep bu süreçte gerçekleşti. Bu kadar baskıyla beraber direnişin yavaşladığını söyleyebiliriz belki ama çelik aldığı suyu unutmaz. Bütün bu korku iklimine rağmen başkaca üniversitelerden de seslerin çıktığını, Ümit Özdağ ve Ali Babacan gibi politikacıların protesto edildiğini ve konuşturulmadığını, öğrencilerin her şeye rağmen susmadığını biliyoruz. Biz de avukatlar olarak en başından beri öğrencilerin yanındayız ve işgal edilmeye çalışılan üniversitelere karşı her türlü hukuka aykırılığın karşısında olacağız.

TTB BAŞKANI - ŞEBNEM KORUR FİNCANCI Yeni açılan tıp fakülteleri ve uzmanlaşma yönünde artırılan kontenjanlar belki plansız yapılıyor gibi görünüyor ancak biz bunun planlı olduğunu düşünüyoruz. Sermayeye ucuz emek sağmak için bunu yapıyorlar. "Ülkenin bu kadar uzmana ihtiyacı var mı?" sorusunu sormadan kontenjanı bu denli artırıp emeği ucuzlaştırıyorlar. Bu koşullarda çalışmaya zorlanıyoruz. Emek ucuzladığı için halk kışkırtılıyor ve sağlık emekçilerine şiddet uygulanıyor. Yeni tıp fakültelerinin açılması da, öğrencilerin yaşadıkları da bu çerçevede değerlendirilmeli. Özel sektöre mahkum bırakılma ve güvencesiz çalışma ortamını da aynı çerçevede ele almalıyız. İnsanların ortalama yılda 10 kez hastaneye gittikleri yönünde bir tespit var ve bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Çünkü emeğin ucuzlamasıyla hizmet kalitesinde yaşanan düşüş insanlara da yansıdı ve tekrar tekrar hastanelere gelmek durumunda kaldılar.

Üniversite özerkliği yok edildi. Bağımsız bir akademik ortamın inşa edilememesi öğrencilere olumsuz biçimde yansıyor.

Özellikle kamu üniversitelerinin bütçeleri yok edildiği için akademisyenlerin bilimsel araştırmalar yapabilecekleri bir ortam kalmadı. Profesörler bu sebeple artık üniversitelerde çalışmak istemiyorlar. Bu üniversiteler kalitesizleşti. Tıp fakültelerinde yaşanan materyallere erişim sorunu sebebiyle akademisyenler erken emekli olmak istiyorlar.

Çünkü uygulama yapabilecekleri bir alan yok.

Meslektaşlarımızın sınıfsal aidiyetlerini unutmadan, burjuvazinin bir parçası olmadıklarını vurgulamalı ve emeklerine sahip çıkmalılar.

GENÇ İŞSİZLER PLATFORMU SÖZCÜSÜ - MURAT KUBİLAY

İktisadi buhranlar, toplumun ekonomik durum açısından en zayıf halkalarına en büyük hasarı yapıyor. Henüz üniversite öğrencisi olan veya yeni mezun olup iş aramaya başlayanlar da haliyle en büyük zorluklara katlananlar oluyor.

Okurken mesleki yetkinlikleri artırmak ve cep harçlığı kazanmak şeklinde olması gereken kısa süreli işler; alan dışında düşük vasıflı ve sigortasızlığın normalleştiği uzun mesai saatli işlere dönüşüyor. Hayat pahalılığı ile iş bulma zorluğunun yarattığı bu durum mezuniyetin

(16)

AYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

14

ardından gelen ilk yıllarda çözülemediği gibi;

uzun vadede de iş öğretme bahanesi adı altında yetkinliklerin ve verilen emeğin altında güvencesiz çalıştırılmaya dönüşüyor.

Genel sağlık sigortası ve KYK öğrenim kredisi borçları nedeniyle, imkânları sınırlı dahi olsa ilk iş teklifinin pazarlık yapılmaksızın kabul edilmesiyle sonuçlanıyor. En nihayetinde teknik olarak yeterince gelişmeyen, alanında pratik bilgilerden yoksun ve işverenlerin aşırı beklentilerine karşı devletin korumadığı gençler çareyi kaçmakta arıyor. Yüksek veya az nitelikli birçok genç kendi yetilerinin altında işlerde çalışmak üzere ve dil yeterlilikleri ile kültür uyumları noksan bile olsa risk alıp yurt dışında çalışmayı amaçlıyor. Bir taraftan ülke gençleri en güzel dönem olarak ifade edilen gençliklerini yaşayamadıkları ve yurt dışındaki akranlarından geri kaldıkları gibi bundan sonrasını kurtarabilmek için önceki kuşakların karşılaşmadığı yoksulluğu kabul etme veya yurt dışı yaşam zorlularını göze almak durumunda kalıyorlar. Bu 19 Mayıs’ta gençlik maalesef hiç olmadığı kadar mutsuz ve umutsuz.

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ - EZGİ ÖNALAN

Öğrenciler; özellikle üniversite öğrencileri, hak mücadeleleri içinde dinamizmiyle birlikte önemli bir yere sahip. Yakın zamanda Boğaziçi Üniversitesi’ndeki kayyum rektör sürecinde ve sonrasındaki yurt/barınma hakkı eylemlerinde de gördüğümüz üzere öğrencilerin sorunları ve mücadeleleri yalnızca üniversiteyi ilgilendiren konularla alakalı değil; memleket ve sistem sorunlarıyla iç içe ve bağlı. Üniversite öğrencileri ekonomik olarak en temel insani ihtiyaçları kendisine fazla görülen, geleceğe kaygıyla dahi bakamayan bir hale itilmiş durumda. Bu nedenle AKP’nin ve sermayenin pandemi gibi fırsatları kullanarak gençliği, öğrencileri sindirmek için saldırı araçlarını

geliştirmesi ve saldırılarını arttırması;

üniversiteleri bilimsellikten uzak, sistemi kendi içinde yeniden üreten birimler haline getirme hamlelerini arttırması şaşılası değil;

aksine beklenen bir davranış. Nitekim bilimsel ve sanatsal üretim bir yana dursun üniversitelerin yalnızca rekabet üreten bir yapıya kavuşması da yine hukuk eliyle ve yetkisini/rahatlığını hukuktan ve hukukun uygulanış biçiminden alan şiddet eliyle sağlanmaya çalışılıyor.

Üniversitelerin özerkliği tartışması siyasi olarak on yılların tartışması olsa da hukuken üniversiteler için bir özerklikten bahsetmek aslında uzun zamandır mümkün değil. 61 Anayasası’nda “idari ve bilimsel özerklik”, 82 Anayasası’nda “idari olmasa da bilimsel özerklik” payeleri verilmiş olsa da, Anayasa Mahkemesi “İdari kelimesi geçmese de idari olarak da üniversiteler özerktir” şeklinde kararlar verse de üniversitelerin idari, mali, akademik olarak birçok yönüyle YÖK’e bağlanması; hatta son süreçte fiilen YÖK de ortadan kaldırılarak doğrudan

“Cumhurbaşkanı’na” bağlanması; yine yakın geçmişte Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlık iddiasından vazgeçerek yasal olarak partili cumhurbaşkanlığına dönüştüğü yeni bir sisteme geçilmiş olması zaten üniversitelerin kontrolünün de doğrudan siyasi iktidarın bir uzantısı olduğunu hukuken ortaya koyuyor. Basitçe alınan Rektörlük kararlarıyla kampüslerde sürekli var olan kolluk personeli, kendilerine üniversiteyi üniversitelilerden “koruma” görevi verilmiş olan özel güvenlik birimleri, üniversitelerin zaman zaman doğrudan il emniyet müdürlüklerinden gelen talimatlarla zaman zaman buna dahi gerek duymaksızın, ama sürekli ve arttırarak yürüttüğü disiplin soruşturmaları, kınamaları, uzaklaştırmaları zaten AKP’nin de elinde bulunan bu hukuki gücü layığıyla kullandığını gösteriyor. Nitekim iktidar ortaklarından aldıkları güçle üniversitelerin içinde özgür ve bilimsel düşünceyle şiddetli bir mücadele yürüten faşist çeteler dışında hukuk, üniversiteler

(17)

Kaynakça:

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistikle rle-Genclik-2020-37242

https://www.verikaynagi.com/genel/turkiyenin-kiz- cocuklari/

http://www.skdturkiye.org/esit-adimlar/yakin-plan /kiz-cocuklari-egitimde-erkeklerin-gerisinde https://www.aa.com.tr/tr/egitim/meb-egitim-ogre tim-istatistiklerini-acikladi/2361308

https://www.sivilsayfalar.org/sozluk/cam-tavan/

https://esitlikadaletkadin.org/akademide-kadinlar- ve-toplumsal-cinsiyet-esitligi/

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistikle rle-Kadin-2021-45635

https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Ist atistikleri-Mart-2022-45647

https://www.tesev.org.tr/wp-content/uploads/rap or_kovid-19_salgininda_kadin_isgucunun_artan_kir ilganligi_ve_derinlesen_toplumsal_cinsiyet_esitsizli kleri-1.pdf

https://www.verikaynagi.com/?s=istihdam+kad%C 4%B1n

https://www.verikaynagi.com/?s=y%C3%BCksek%

C3%B6%C4%9Fretim+kad%C4%B1n https://istatistik.yok.gov.tr/

https://rwi.lu.se/app/uploads/2020/09/turkiyede- yuksekogretim-kurumlarinda-toplumsal-cinsiyet-e sitligi-mekanizmalari-bir-temel-degerlendirme-gen der-equality-mechanisms-in-turkeys-high.pdf https://www.dogrulukpayi.com/bulten/2018-de-ka din-istatistikleri?gclid=CjwKCAjw7IeUBhBbEiwADhi EMTTXZ84r0zHuay_2EPnHpi-QFQdcnCokMk_kDAw cSl1pEbRPchjkhRoCfYAQAvD_BwE

https://kaosgl.org/haber/lgbt-ogrencilerin-akade mik-ve-politik-mucadelesinin-kusbakisi-gorunumu https://www.unikuir.org/assets/public/projects/do syalar/universiteli-lgbti-ogrenci-topluluklari-yillik-r aporu-2021.pdf

https://ogrencisendikasi.org/raporlar/universitede -kadin-olmak-2022-raporu/

GENÇLİK BAYRAMINDA GENÇLİĞİN DURUMU

15

içinde tıkır tıkır işliyor. Üniversite içinde ve üniversiteye karşı işletilen bu hukuk, ifade özgürlüğünün, hür ve bilimsel düşüncenin, eşitlik ve güvenlik hakkının değil, AKP’nin ve sermayenin hukuku.

DEĞERLENDİRME

Yaptığımız araştırmalar, derlediğimiz veriler ve mevcut istatistikler Türkiye’de gençlerin yaşamaktan ziyade hayatta kalmaya çalıştığını gösteriyor. Üstelik bu hayatta kalma, günü kurtarma halinin Türkiye’nin mevcut siyasi düzeninden çıkarılacak olanaklarla değiştirilebileceğine dair bir umut ışığı ise maalesef görünmüyor.

Gençlerin en temel ve acil problemlerini gündeme taşıyacak, bu problemlerin çözümü noktasında irade gösterecek gücün ise, gençlerin bizzat kendisi olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Gerçeklerin bize gösterdiği bir noktayı atlayarak, bütünlüklü bir değerlendirme yapmak mümkün değil:

Gençlerin kendi hayatlarıyla ilgili karar alma süreçlerinden çekilmesi, maruz kaldığımız tüm adaletsizliklerin ve problemlerin hayatımıza olan negatif etkisini katlayarak arttırıyor.

Akademide ayrımcılıktan nepotizme, lise ve üniversitelerde kulüp faaliyetlerinin gerçekleştirilememesinden genç işsizliğe, yoksulluktan geleceksizliğe tüm sorunların birinci elden muhatabı olan öğrencilerin;

siyasi atmosferi bu yönde değiştirmeye, siyaset kurumunu adım atmaya, çözümler ve politikalar üretmeye teşvik etmesi, hatta mecbur bırakması gerekiyor.

Milyonlarca genci seçimden seçime, 1 oy hakkı olan birer “seçmen” olarak hatırlayan kişiler/siyasi özneler ister iktidarda ister muhalefette olsun, bizden umduğunu bulamaması gerektiğini düşünüyoruz. Nasıl ki biz yoksulluğu, geçim derdini her sabah uyandığımız andan her gece uyuduğumuz ana kadar yanıbaşımızda hissediyorsak, politika yapıcıların da gerçek sorunlarımızı seçimden seçime değil her gün, her adım atılırken dikkate alması gerekiyor.

Türkiye, öğrenciler ve gençler için kaçılacak değil, yaşamak istenecek bir ülke haline getirilmelidir. Bu konuda gençler, üzerine düşeni yapmaya, haksızlık ve adaletsizlik karşısında ses çıkarmaya hazırdır. Kötünün iyisini değil, iyiden de iyisini istiyoruz.

Geleceğimizi kurtaracağız!

(18)

Öğrenci Sendikası Öğrenci Hakları Komisyonu,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bugün için Türkiye'de ticari anlamda bir uranyum cevheri çıkarılması ve sarı pasta üretimi yoktur.. Ancak , Manisa - Köprübaşı'nda 1974 yılında , Köprübaşı

✓ Kadınlar ve erkekler kendi gruplarını diğer gruptan daha olumlu algılamakta, ancak erkeklerin kadınlara göre kendi gruplarını, daha olumlu algıladıkları belirlenmiştir..

Pek çok gelişim sorunu da erkek çocukları arasında daha yaygındır: Konuşma ve dil bozuklukları, okuma güçlüğü, hiperaktivite, düşmanca davranma gibi davranış problemleri

Kadınların vücut imgelerinin erkeklerin vücut imgelerine göre daha olumsuz olduğu, vücut görünümünden ve özellikle de kilolarından daha az hoşnut oldukları bulunmuştur..

• Dünyada ve Türkiye'de iş saatleri ve iş yerleri çocuk sahibi kadınların çalışması için elverişli yerler olarak tasarlanmadığından, onların çocuklarını

Kadınların iş yaşamında yaşadıkları örgütsel etmenlerden kaynaklı sorunlar, örgütlerin yapılarından kaynaklanmakta olup, genellikle kadın çalışanlarının

❖ Kadınlar daha çok ürünün kullanıcısı olarak gösterilirken, erkekler daha çok merkezi rolde ve daha otoriter olarak görülmektedir.. ❖ Kadınlar daha çok ev

Küresel eşitlik politikalarının hedefi örgün ve yaygın eğitim ile enformel öğrenme olanaklarına erişim ve katılmada toplumsal cinsiyet eşitliğini