)
Sur deux contes Roumaines
. Doç.
Dr.
Nerin KÖSE*
[İncelememizde yer vereceğimiz masallar Romanya'da, ilkokullann I-Iv. Sınıflarmda okutulan "LITERATURA CLASICA RoMANA, ClaseliI-N Lectu-ri Literara, Vo1.2" adlı ders kitapların dan alınmış olup, Romanya'mn XIX. Yy.da yaşamış,en büyük hikayecisi İon
Oreanga'ya aittir.
İonCreangü,Romanyanınkuzey ta-ratlarında doğup büyümüştür ve dalıa pekçok masal, hikaye kaleme almıştır. Daha çok didaktik tarzda hikayeler ya-zan İon Creanga'nin en meşhur eseri "Çocukluk Hatıralan"dır. Çocukluğunu, ailesini,öğretmeniniveköyünüanlattığı dört bölümlük bukitabındakomik ve di-daktik bir tarz, kendini hissettinnekte-dir.
Kendisi gibiRomanya'nınkuzey ta-ratlarında doğupbüyüyen ve ülkenin en büyükşairiMihai Eminescu'nun da
ya-kındostu olan İon Creanga, tasvirleriri-dekibaşansıile dikkati çekmektedir.]
Bilindiğiüzere Romanyahalkı Ro-menler'in yanısıra Macarlar'ın "Kun", Bizanslılar'ın"Kuman" diyeadlandırdık larıve Karadeniz'in kuzeyindeki son gö-çebe TürktopluluğuolanKıpçaklar'dan, XII yy.da Cengiz Han'ınordusunu püs-kürtmesiyle Moğollardanatalan Ama-vutlatla akraba olan ve Peçenekler'in Tuna'nın kuzey kesimlerine sürdüğü Ulahlar'la ve Slavlar'dan (Gürün,
ss:258-267) meydana gelmiş olup, kozmopolit biryapıyasahiptir. Böylefarklısoylarla birarada yaşayanve oldukça geniş bir coğrafyadahareketli bir hayat sürmüş diğermilletlerde de olduğugibi Romen-ler'in sözlü ürünlerinde hem eski kültür-lerine, hem de ortak hayatlanna dair iz-ler olması, kaçınılmazdır. Çünkü Ro-manyahalkınınekseriyetini teşkileden Kıpçaklar'ıntemelde Türkolmasıve Ro-menler'in eski tarihlerinde büyük rol oy-naması sebebiyle eski hayatlanna dair gelenek, görenek, inanç, coğrafya, yaşa yış tarzıgibi kültürel özelliklerinin sözlü ürünlerineyansıyacağıortadadır. Ayrıca Romanya'nınuzunca bir süre Kanuni Sultan Süleymanzamanındaen görkem-
,
li devrini yaşayanve çok geniş bircoğ-rafyayıiçine alanOsmanlı İmparatorlu
ğununhakimiyetine de girdiği (Oktay, s8:88-100, 103-104) düşünülecek olursa Türkler'in eski yurtlanndaki kültürel et-kileşimin yanındaAnadolu'ya gelene ka-dar ve geldikten sonra edindikleri pek-çok yenilik vefarklılığın,bu yansıroada ki yerinialacağı,tabidir.
Bu yüzden yukanda söz konusu
et-tiğimiz "Üç Yavrulu Keçi" ile "İnsanın Aptallığı" adlarını taşıyaniki masal üze-rindeyapacağımızve önceilki üzerinde gerçekleştireceğimizsöz konusuaraştır ma bu anlatmalarınAnadolu'da yaygın olan benzerleri ve teşekkül şekilleri
nında, Türkler'in eski ve yeni hayatla-nylabatı küıtüründenetkilendiği yönle-rini tesbit ve tahlil etmek şeklinde ola-caktır.
.- Üç YAVRULU KEçi-Anadolu'da "Kurt'la Üç Keçi Yavru-su", "Yedi Keçi YavruYavru-su", "Kurtla Keçi Yavruları"olarak bilinen bumasalı ince-lemeyebaşlamadanönce hikayeyi aynen verrnekistiyoruz:
Bir zamanda varmış,bir zamanda yokmuş. Bir keçi annenin üç yavrusu varmış.Büyük ve ortancakardeşlerçok yaramaz olduklan halde en küçükleri akıllıveçalışkan imiş.Atasözüyle de be-lirtildiği gibi "Elin beş parmağı vardır ama, hiçbiridiğerinebenzemez."
Birgün annelerioğlaklan çağırarak onlara:
- Canım yavrulanm! Ben ormana gidip yiyecek getireceğim.Siz kapıyı ki-litleyin, sessizce beni bekleyin,kapıyıda kimseye açmayın.Ben geldiğimidesize şöyleseslenirim :
"Üç yavruoğlağım Annenizekapıyı açın! Çünkü anneniz size
Ağzındayemeye yiyecek Memelerinde içmeye süt Sırtındatuz,
Ellerinde çiçek getirmiştir." Beni duydunuz mu?
Yavrular:
- Evetanneciğim, demişler. Anne keçi:
- Size güvenebilir miyim? Diye so-runca da:
- Sen hiç merak etme anne, demiş büyük oğlaklar. Biz büyüyünce ( erkek olacağız; verdiğimizsöz sözdür.
- Peki, gelin sizi öpeyim! Tann sizi korusun,hoşçakalın!
Anneleri gittikten sonra oğlaklar 46
kapıyı kilitlemişler. Ama derler ya "Du-.varlarınkulaklan, pencelerin de gözleri vardır". Onlann düşmanıolan bir kurt daherşeyi dinlemiş.Çünkü o,çoktandır oğlaklanyemek istiyor, ancakfırsat bu-larmyermuş.Bu yüzden keçiningittiğini gören kurt kapıyagelerek "annelerinin
dediğini tekrarlamış.Büyük ve ortanca
oğlaklar"
-Koşun, annem geldi, açın kapıyı! Diyebağırmışlar.Ancak en küçükleri :
-Hayır, yapmayın, demiş;bu anne-min sesi değil. Onun sesi o kadarkalın değildir,ben onun sesinitanırım!
Bunlar duyan kurt hemen bir de-mirciyegitmişvedişlerini sivrileştirmi,
sesi daha incelsin diye Sonundaoğlakla nnkapısınagidip:
Üç yavruoğlağım Annenizekapıyı açın! Çünkü anneniz size Ağzındayemeye yiyecek, Memelerinde içmeye süt, . Sırtındatuz,
Ellerinde çiçekgetirmiştir, demiş. Bu sefer büyükoğlak dayanamamış ve en küçük yavrunun ısrarlanna rağ men kapıyı açmış.Kurdu gören en kü-çükoğlak ocağıniçine saklanmış, ortan-ca dadivanın altına.
İçerigirip önce en büyükoğlağı yi-yen kurtdiğerleriniaramaktan yoruldu-ğu için divana oturmuş. Hapşırığına oturduğu divanın altından"çokyaşa am-ca" sesini duyunca ortaneayı da tutup yemişve evdençıkıp gitmiş.Bunu gören en küçükoğlakocaktançıkarak ağabey leri için ağlamaya başlamış ve nihayet bayılıp kalmış.
Bir süre sonra anneleri sevinç 'için-de evinedönmüş. Kapıdadurup şarkısı nı söyleyince en küçük oğlak annesini karşılamışve olanlanağlayarak anlat-mış.Anne keçi bu duruma çoküzülmüş
Milli
Folklor
ve kurttan intikam almak içindüşünme ye başlamış. Bulduğu çareyi uygulama-ya karar veren anne keçiyaptığı çeşit çe~ şit yemeklerin piştiği ocağın korlarını, evin yanındaki hendeğin içine
doldur-muş tahta ile örttüğü bu yerin üstüne birhalı sermiş. Halmınüstüne de mum-lan eriterekyaptığısandelyeyi koyarak sofrayı hazırlamışve ormanda bulduğu kurdu "çocuklarının duasını yapacağım söyleyerek"'yemeğedavet etmiş.
Kurt bu daveti sevinerek kabul et-mişveiştahlabirbirinin ardınalokmala-n yuvarlarkeardınalokmala-n saardınalokmala-ndalyekorların sıcaklı ğıyla erimişve hendeğe düşmüş. Canı yanan kurtyardımisterse de keçi ona:
- Benim de canım yanmıştı yavru-lanm için. İştegörbakalım nasıl oluyor-muş! Diyerek en küçük yavrusuyla bir-liktebulduğubütüntaşlankurdun üstü-neatmışvecezasını vermişler.
Komşukeçiler buişe çoksevinmiş ler ve annekeçiyitebrik için evine gel-mişler. Çünkü yavrulan için hiçbir tehli-kekalmamıştı.
Ben de oradaydımve buraya, sizler için gelip bumasalı anlattım.Bir teker-lekle geldim,masalıntümünüanlattım. Bir deçileğim vardı.
Sevgiliarkadaşlar,bu biryalandı. Metnini aynen aldığımızbu anlatı aslındabir hayvanrnasalıdır,Çünkü an-latıda yer alan keçi ile üç yavrusu ve kurt, kendilerine has özelliklerini yitir-miş;insanniteliği kazanmışlardır.Nite-kim keçi veyavrulannınyerine "üç çocu-ğunabakmaktanbaşka birşey düşünme yen bu anne ile üççocuğu"nu,kurdun ye-rine de "çevresine, kendi halindeki in-sanlara zarar vermeyi bir marifet sayan kötü kalpli biradam"ıkoyarsak,masalın vermekistediğindebir değişiklikmeyda-na gelmez. Bu sebeple ilk örneklerini
gördüğümüz Pançataütra ve Aisopos
masallannıhatırlatanbu özellik, bu tür masalların fıkralar gibi bir düşünceyi güçlendirmek, ibret dersi vermek, örnek getirmek v.b. gerekli hallerde anlatıldı ğını doğrulamakta(Boratav I, ss:204-205);masalınsonlannda "kurdunatılan taşlarla çıkmasının engellendiği..yana-raköldüğü"bölümde de bu,apaçık görül-mektedir. ,.
Masal "bir zamandavarmış,bir za-mandayokmuş" şeklinde kısabir masal başıtekerlemesi ile başlamaktadır. Per-tev NailiBoratav'ın1963'te, Paris'te "Le Tekerleme" adıyla Fransızca olarak
ya-yınladığı katalogda Illa (evvel zaman içinde) ve II12a (bir varmışbiryokmuş) dakayıtlıtekerlemelerin ilginç bir kan-şımıolan ancak kendibaşınabir tekerle-me tipini temsil ettekerle-meyen bu başlangıç formeli aşağıdaki Kırım tekerlemesine benzemektedir:
Bir zamanda bar ekan
Bir zamanda yok ekan (Boratav II, s:40)
Masalın sonunda yer alan "ben de oradaydımve buraya..." şeklindeki ma-salınmutlubittiğiniifade eden tekerle-me iseBoratav'ınsözünüettiğimiz kata-loğundaLXXIII72d (Ben de orada idim)
dekayıtlıdır. .
Bu konuda 'dikkatimizi çeken bir başkanokta ise sözünü ettiğimizmasal sonu tekerlemesinden sonra anlatının "Sevgili arkadaşlar,bu büyük bir yalan-dı" şeklindesona ermesiolmuştur. Kara-göz (And, ss:154-155) ve Ortaoyu-nun'nda "muhavere" (And, ss:211-222) meddah hikayelerinde ise"giriş" kısmın da buşekildeuzun,çoğunluklasonu "rü-ya" ~a da "yalan" diye biten ve anlatıcı nınkendibaşından geçmişgibi anlattığı tekerlemeleri (And, ss:73-74) bu Romen masalında da görülmesimasalemın(ya da diğer masalcıların)bu anlatıya bakış
açılarını, bir başka ifadeyle anlatının
yaygın olduğuçevre içinde nasıl yorum-landığınıortayakoymuştur.
Bazıörneklerini Barak baba'ya iza-fe edilen "Risale"de (Boratav II. 8s:35-36),bazılarınıKaygusuz Abdal (Borata-vII, 37-41; Güzel, ss:174-175) ve Yunus Emre'de (Boratav II, 8s:41-43; Tatçı, s:372; Kabaklı, ss:134-135) de bulabile-ceği.miz tekerleme motiflerinden başka ilgimizi çAen diğerbir husus ise daha çokolağanüstümasallardakarşımıza çı kan "ÜçlüBakışım Kuralı"oldu.İlkdefa Axel Olrixtarafındanortaya konan epik kanunlanndan biri olan bu kurala göre masaldaki olaylar üç süreli düzen içinde geçerler ve anlatının en son halkası, en önemli olay ya dakişiyiiçinde bulundur-maktadır.Masalkahramanıya da onun-la ilgiliolayınön planageçtiğibu durum "Üç Yavrulu Keçi"de en küçük oğlağın
ağabeylerindendahaakıllı olduğu, kur-dayakalanmadığıve olanlan anne keçi-ye anlatarak, beraberce kurdu ortadan kaldırdığı şeklinde karşımıza çıkmakta dır.Daha çokasılmasallar grubunda söz konusu olan bu kanunun sÖz konusu Ro-men masalında çıkmasıise bize iyi bir masalanlatıcısıilekarşı karşıya kaldığı mızı düşündürmektedir.
Gelelim bu masalın Anadolu Var-yantlanna. Pertev Naili Boratav ile WolframEberhard'ınbirliktehazırladık lan ''Türk Halk MasallarıTip ve Motif Kataloğu (Eberhard- Boratav)'nda 8 no.da "Kurtla Üç Keçi Yavrusu" adıyla
kayıtlıolan ve iki anlatmasıbulunan bu masalın B formu yapı bakımından Ro-menmasalıylabüyük bir benzerlik gös-termektedir. Nitekim katalogda : (
FormA
ı. Bir keçi yayılmaya giderken üç yavrusunu evde bırakır. Yavrular ak-şamleyin kapıyı, muayyen bir sözü
işi-48
tince açarlar.
2. Kurt bu sözleri duyupöğrenirve tekrar derek eve girmek ister ama, içeri alınmaz.
3. Kurt sesini değiştirir, sonra da ayaklarınıboyar ve böylece içerialınır.
4. Bütün yavrulan yer.
5. Anne keçi bir çukurkazıpiçinde birateş y~r,kurdu davet eder. Kurt da içine düşüpyanar.
Form B
4. Kurtikiyavruyu yer, üçüncü yav-rusaklanır.
5. Anne keçi kurdu bulup yakalar, karnını deşer, yediğiyavrulandışan çı kartır.Kurt da ölür.
Dikkat edilecek olursa masalın Anadolu varyantlan katalogda tek bir tip temsilettiğihaldeanlatınınsonu iki
ayrı şekildesona erer. Romen "Üç Yavru Keçi"masalıkurdun içeri girmek için de-nediği yollarınbirdeğilikiaşamada ol-ması hariç (Anadolu varyantlannda kurt önce sesini değiştiririr,daha sonra da ayaklarını boyamak zorunda kalır) anlatıkurdun cezalandırılmasıkısmına kadar Form B'ye uyan birşekildedevam eder.Masalınsonu ise FormA'nın'Sonuç kısmına benzemektedir. Buna dayana-rak Romenmasalının yapısını anlatının (Typen Türkischer Volksmiirchen)deki tipikyapısınabakarak
FormAve B: 1 2 3. Form B 4 FormA 5 şeklindebelirlemelniz mümkündür. Bu aradailgiıniziçeken bir hususu
belirtıneden geçmeyelim. Masalın
RO-manyaanlatmasındakurduncezalandı rılması sırasındakarşımızaçıkan "mum-danyapılmışsandalye" motifinin masala batı etkisiyle girdiğini düşünüyoruz.Çünkü "muınyakma", "dilek sırasında mum dikme ya da adama"aslında Avru-pa-Hristiyan kültürüne has bir durum olup, 'ne eski Türkhayatında,ne de Ana-dolu veİslamkültüründe yeri yoktur.
Yerigelmişken masalınTürk Halk Masallan Tip ve MotifKataloğu'ndayer almayan birvaryantındanda söz etmek istiyoruz.Batıanadolu'nunMuğlave
Ay-dın çevresinden derlediğimizbu anlat-mada anne keçinin üç değil,yedi oğlağı vardır, Kurt hem sesini değiştirerek, .hem de ayaklarınıboyayarakgirdiği-ev de altı oğlağı yer, yedincisi saklandığı için kurtulur, Eve gelen anne keçi en kü-çükoğlağındandurumu öğrenirve kur-du aramayaçıkar.Bu arada kurt yedik-lerindenkarnı şişmişbir halde, sahilde yatmış uyumaktadır.Anne keçi elindeki
bıçaklakurdunkarnınıyarar,altı yavru-sunusağsalimdışarı çıkarır.Yerinetaş doldurur karnınıdiker. Kurt uyanıpsu içmek için dereye eğildiğinde karnında
kilerinağırlığıylasuyadüşer boğulur. Görüldüğüüzere masalınbu Ana-doluvaryantının yapısı:
-, Form A ve B : 1 2 3
Form B 4 (Altı yavruyu
yer, yedincisisaklanır)
Form B 5
şeklindebir özellik göstermektedir. Masalda üçdeğilyedi yavru görülmesini ise tamamen anlatının yaygın olduğu çevre ile ilgili bir durum olarak değer lendiriyoruz. Büyük bir ihtimalle masal
anlatıcısıdağarcığındabulunan veİslam
inancında da yerini alan yedi formelini masala monte etmiş olmalıdır. "Yedi Dev" ('!TV 216 no.da kayıtlı) ve "Yedi Kardeş"(TTV 161 no. da kayıtlı)masal" larmda da yerini alan bu ifade kaynağı ıneskiŞamanistkültürdenalmış
olma-lıdır.Nitekim "Tann Ülgen" in yedioğlu vardır;o, Ay veGüneş'inötesinde,yıldız larm üstünde yaşarve onun huzuruna gidilen yolda yedi budak (engel) bulunur
(İnan,ss:32-33). II
- İNSANIN
APTALLIG!-İkinci sıraya aldığımızve yukanda sözünü ettiğimit:kitapta yer alan bir
başkamasal ise"İnsanın Aptallığı" adım ,taşımaktadır. Boratav'a göre "Realist Masallar" grubunda yer alan (Boratav I, ss:82-85) bumasalıincelemeyebaşlama dan önce aynen vermeyi uygun buluyo-ruz.
Bir varmış,bir yokmuş,bir adam varmışBu adamkansı, çocuğuvekayın validesi ile birlikteyaşamaktaymiş.
Adamın işinde olduğubirgün kan-sı çocuğunuyıkamış, giydirmişve kış ol-duğuiçin deocağın yanına yatınp
uyut-muş. Uyutmuşuyutmasınadakadın bir-den bireağlamayabaşlamış.Annesi ya-nma gelip "niye ağladığın"sorunca da :
- Ahanneciğim,benim bebeğimöle-cek!Demiş.
Annesi
- Nasıl,ne zaman?Dediğindeise - İşte görmüyor musun ocağın üs-tündeki büyük tuz kutusunu? Kedi oca-ğa tırmamrsa,kutubebeğimintambaşı nadüşüponu öldürecek diye cevap ver-miş. Bunları duyan annesi kızınahak vermişve bu dabaşlamış ağlamaya...
Bir süre sonra eve gelip dekansıyla kaynanasının ağladığını göre adam 011-lardan "neler olupbittiğini anlatmaları ın" istemiş. Olanları öğrendiğindeise:
- Aman yeter! Hayatımdaçok aptal gördüm, ama sizin gibisinideğil.Ben gi-diyorum. Yolda sizden daha aptalına rastlarsaİn,geri geliriro;değilsehiç dön-mem! demişve yolaçıkmış.
adam elindeki boş çuvalın ağzını açıp güneşebir müddet tuttuktan sonra ko-şar adımevinekoşmaktaymış.Bu duru-mun birkaç defa tekrarladığını seyret-tikten sonra ona selamvermişve "buişi nedenyaptığını" sormuş.
Adam, elindeçuvalıgöstererek: - Günlerdiruğraşıyorum,şu güneşi alıp evime sokmaya ancak yapamıyo rum. Çünkü evim çokkaranlık diye ce-vap ..ermiş.
Bunu duyan bizim kahraman on-dan bir baltaistemişve evine gidip bü-yücek bir delikaçmış.Delikten içeri gi-rengüneş ışıklarıda odayı aydınlatmış. Adam, bizimkine:
- Sağol kardeşim,büyük bir mucize gerçekleştirdin.Bize seni tanrı gönder-miş, diye teşekkür etmiş. Bizimıd orada daha fazlakalmamışve "bu da bir aptal" diyerek yoluna devametmiş.
Gide gide bir arabacıya rastlamış. Adam evinin içinde yaptığı arabasına atını koşmuşancak bir türlükapıdan dı
şarı çıkaramıyor;bunun için de duvarın
birini yıkmaya uğraşıyormuş.Durumu gören bizimki hemen olaya el atmış ve arabayı parçalarınısökerek, dışarıya çı kardıktansonra yeniden yerine takmış, Adam çok sevinmişve binlerceteşekkür etmiş.Bizimki orada da fazlakalmamış ve "bu da bir aptal" diyerek yoluna de-vametmiş.
Gide gide birbaşka adama rastla-mış.Adam elindeki diren(tarımda kula-nılanve "çatal" da denilen biraletıle ce-vizleri ambarına doldurmaya çalışıyor muş. Onu uzun süre uğraşıpda bir tek cevizi bile çuvalasokamadığınıgören bi-zimki, yine duruma müdahele etmişve çuvalın ağzını açarak cevizlerıelleriyle içinedoldurmuş.Adam buna çok sevinip defalarcateşekkür etmiş.Bizimki orada da fazla kalmamışve "bu da bir aptal" diyerek yoluna devametmiş.
50
Gide gide bir başkaadama
rastla-mış. O da ineğini deposunun çatısına "yemini yemesi için" çıkarınaya uğraşı yor ancak bir türlü başaramıyormuş. Haniineğinboynundakiurganıbiraz da-ha çekse öldürecekmiş. Bir müddet bu
olayıseyreden bizimki, yine duruma el koymak zorundakalmış.Adama:
-'Sen çatıdakiyemi bir çuvala ko-yupaşağıyaindir veineğininönüne koy. Adam, denilenleriyaptıktansonra
"ine-ğini ölmekten kıırtardığını"söyleyerek ona binlerceteşekkür etmiş.
Bunlarıgören bizimki"karımın de-diğiolabilir kediocağın başına tırmana rak tuz kutusunu çocuğumuzun başına
düşürürebilirdi.Oysa güneşi eve taşı mak, atlı arabayı parçalamadan dışarı
çıkarmak,cevizleri direnle çuvala dol-durmak veineği çatıda yeınlemek olma-yacak şeylerdir."diye düşünerek evine, ailesinedönmüş.
Görüldüğüüzere bu anlatı, olağa nüstü özelliğihemen hiç bulunmayan, gerçek hayatta da benzerlerini görebile-ceğimizinsan ve olaylarla örtülüdür. Bu tür masallar,anlatıcınınhünerine ve bil-gisine göre birbirine eklenebilir nitelikte veistenildiğiorandauzatılıp kısaltılabi len macera kesimlerinden meydan gel-miştir. Pertev N aili Boratav'ın "Realist
Masallar'ıniçine dahil ettiği Keloğlan ve Köse Masallanndanbaşka:
ı.Delikişilerinmaceralan
·2. Hırsız, yankesici, haydut masal-ları
3. Düzenbaz erkek ve kadınların masallan,
4. Fakir erkek,kadınveya gençkız ların zengin ve güçlü kimselerle karşı laştınpbirincilerin zeka vesağduyuları sayesinde üstün çıkmalarını anlatan masallar (Boratav I, ss:82-85)
şeklinde tasnif ettiği anlatmalann
Milli Folklor
ilkgrubuna yerleştirebileceğim.iz''İnsa nın aptallığı"T'JY'da, 331 no.da "Aptal Köylüler" adıyla kayıtlıtipe aynen ben-zemekte ve katalogda :
ı. Adamınbirikansının aptallığın danuslanıpköyü terkeder
2. O bir köye gelir. Ancak buranın salaklan daha da aptal kimselerdir.
3. Bunu gören adam, evine döner. şeklindebirşemaile verilen masala tıpatıp uymalrtadır.
"İnsanınAptallığı"adlıRomen masa-lıylabenzer konulanişleyenbu masallar Anadolu sahasında "Aptal ve Haydutlar" (TI'V; No: 324), "Aptal Uşak" (TI'V; No: 325), "Aptal Hırsız"
rrrv,
No: 326), "Hiç" (TTY,No: 328), "Ayna" ('ITV, No: 329), "Aptal ve Sağır" (TI'V; No: 330), "Tembel Kadın" (TTV, No: 332), "Aptal Kadın" (TI'V; No: 333), ''Herkes Dinlenilmemeli-dir"(TrV;No: 336) ve "Edi ileBüdü"(TI'V; No: 327) adlanyla bilinmektedir.Bu tür masallarm çocukedebiyatın daki yeri ve fonksiyonu onlanneğlenme sini, hoşçavakit geçirmesini sağlamak ve Lu tür insan tipleriyle karşı karşıya getirerek onlann ileriki hayatlanna ha-zırlamaktır. Bu sebeple olacak büyükle-rin de severekdinlediğideli ve aptal ma-sallantıpkı fıkragibi bir düşünceyigüç-lendirmek, örnek getirmek, karşısında kini odüşüneeye inandırmakya da fik-rindeki direnişinin yanılgısını göster-mek için anlatılır (Boratav I, ss:85-86). Özellikle masalkahramanlarınınanlatı
nınsonunda yanlışını anlayıpgeri dön-mesi "İnsanın Aptallığı"nınAnadolu varyantlannındaha çokyetişkinler ara-sında yaygın olmasını sağlamıştır. Bir yerde dinleyiciyi ya da dinleyici grubunu bir konuda uyarmayıhedef edinen bu tür masallann o çevre içinde fıkra gibi görevyaptığıgözlenirken bir türü belir-lemek de "şekil"ve "konu" (Dizdaroğlu,
ss:45-50) nun yanında "fonksiyon" (iş lev)un da etkiliolduğuortayaçıkmakta
dır. J
Bu ikimasalıda inceledikten sonra diyebiliriz kigeçnişteortak bir hayat ya-şamış,ortak bir tarihe sahip olan toplu-luklar bugünçeşitlisebeplerlefarklı coğ rafyalarda bulunsalar bile yeni hayatla-nnda eskiye dair pek çok hususu görebi-leceklerdir. Özellikleyaşananhayat tar-zının anlatı ihtiyacını karşılayan, bir başkaifadeyle o hayattarzının doğurdu ğu sözlü ürünlerde bu durum, daha da belirgin bir. hale gelecektir.
KAYNAKçA.:
GÜRüN, Karnuran. Türkler ve Türk Devletle-ri TaDevletle-rihi. 1984İstanbul:BilgiYayınlan Özel Dizi: 20[1981]
Oktay,EminTarih. 1982.İstanbul:AtlasYayı
nevi,Şubat Matbaası.
BORATAV, P. Naili
m
100 SorudaTürkHalkEdebiyatı.1988.İstanbul:GerçekYayınevi.100. So-ruda Dizisi. 13 [1969, 1973, 1978, 1982]
BORATAV, P. Naili (ID Zaman Zamanİçinde
Tekerlemeler, Masallar ve Masal ile Tekerlemeleri Üzerine birİnceleme.1992:İstanbul:AdamYayın
lan [1958]
AND, Metin Geleneksel Türk Tiyatrosu (Kuk-la -Karagöz-ortaOyunu) 1969: Ankara: Bilgi
Ya-yınlan,Özel Dizi:6
DİZDAROULU, Hikmet HalkŞiirinde Şekil ve Türler. 1969. Ankara: Türk Dil KurumuYayınla
n,ÇeşitliKonular Dizisi: 7 Ankara Üniversitesi
Ba-sımevi.
GÜZEL, Abdurrahman Kaygusuz Abdal (Alil-addin Gaybl), 1981. Ankara: KültürBakanlığı,
Do-ğumunun100.YılındaAtatürkYayınlan:29
TATÇı;Mustafa Yunus EmreDivanıII. 1990. Ankara: KültürBakanlığı Yayınlan:1281. Klasik Türk Eserleri Dizisi: 14
KABAKLI, Ahmet Yunus Emre. 1978.İstan
bul: Tokar Genel Dizi: 39. 100 Büyük Edip 100 Bü-yükŞairNo:2
EBERHARD, Wolfram - Pertev N. BORATAV. Typen Turkischer Volksmarchen. 1953:Vıesbaden
İNAN,Abdülkadir. Tarihte ve BugünŞama
nizm."(~ateryallerveAraştırmalar)1954. Ankara: Türk Tarih KurumuYayınlanndanVII.Seri, No:24 Türk Tarih KurumuBasımevi.6s:32-33