• Sonuç bulunamadı

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YARGITAY HUKUK GENEL KURULU"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 28.03.2018 Esas: 2017 / 1634 Karar: 2018 / 633

Fatura – İcra Takibi - İtirazın İptali – Ödeme Savunması – Cari Hesap İlişkisi – İspat Yükümlülüğü – Yazılı Delil

Özet:

Dava faturaya bağlanmış alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu icra takibinde iki adet faturaya dayanılmış, davalı ödeme savunmasında bulunmuştur. Bu durumda ispat külfeti davalıda olup davalı takibe konu fatura bedellerini ödediğini yazılı şekilde kanıtlamakla yükümlüdür. Mahkemece bilirkişi raporu alınmış, bilirkişi tarafından tarafların ticari defterleri incelenerek rapor tanzim edilmiş ise de raporda taraflar arasındaki tüm cari hesap ilişkisi irdelenip değerlendirilmiştir. Oysa davamızın konusu sadece iki faturadır. Nitekim davalı vekilince bu yönler bakımından bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu edilen faturalarla sınırlı olarak ve ödeme savunması gözetilerek inceleme yapılması gerektiğinden bilirkişiden itirazların da değerlendirileceği ek rapor veya gerektiğinde yeni bir bilirkişiden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince itirazın kısmen iptaline dair verilen 20.02.2013 gün ve 2012/108 E., 2013/70 K. sayılı karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23.09.2013 gün ve 2013/10465 E., 2013/14493 K. sayılı kararı ile;

(...Dava; faturadan doğan toplam 14.847,38 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davalı vekili; takibe konu edilen toplam 12.876,00 TL bedelli 2 adet fatura borcu için müvekkilinin çek ve havale yoluyla toplam 15.490,00 TL ödeme yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere göre; tarafların defter kayıtlarının fatura kayıtları yönünden birbirini teyit ettiği, farklılığın nedeninin davacı defterinde kayıtlı olup davalı defterinde kayıtlı olmayan 1.000,00 TL'lik davalı nakit ödemesi ve 4.437,00 TL'lik davalı borç dekontu ile davalı defterinde kayıtlı olup davacı defterinde kayıtlı olmayan 45,00 TL ödeme farkından kaynaklandığı, bunun yanında 4.437,00 TL'lik borç kaydının davalı tarafça sunulan belgelerde de kayıtlı olduğu, dolayısıyla davacının bu miktar kadar da davalıdan alacaklı olduğu, ayrıca davacı tarafın kendi kayıtlarında 450,00 TL olarak geçen ödemeyi 495,00 TL olarak kabul ettiği, bu durumda davacının davalıdan 10.252,53 TL alacaklı olduğu, ancak davalının faiz talebinin haksız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu icra takibinde iki adet faturaya dayanılmış, davalı ödeme savunmasında bulunmuştur.

Bu durumda ispat külfeti davalıda olup davalı takibe konu fatura bedellerini ödediğini yazılı şekilde kanıtlamakla yükümlüdür. Mahkemece bilirkişi raporu alınmış, bilirkişi tarafından tarafların ticari defterleri incelenerek rapor tanzim edilmiş ise de raporda taraflar arasındaki tüm cari hesap ilişkisi irdelenip değerlendirilmiştir. Oysa davamızın konusu sadece iki faturadır. Nitekim davalı vekilince bu yönler bakımından bilirkişi raporuna itiraz edilmiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu edilen faturalarla sınırlı olarak ve ödeme savunması gözetilerek inceleme yapılması gerektiğinden bilirkişiden itirazların da değerlendirileceği ek rapor veya gerektiğinde yeni bir bilirkişiden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesi ile bozularak dosya

(2)

yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava faturaya bağlanmış alacağın tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı vekili aralarındaki ticari ilişki uyarınca müvekkilinin davalıya mal satışı yaptığını ve fatura düzenlediğini, davalının fatura bedelini ödememesi üzerine aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının fatura bedellerinin ödendiği iddiası ile takibe haksız yere itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili davacı taraf ile müvekkili arasında ticari ilişki bulunduğunu, cari hesap ekstreleri incelendiğinde 26.05.2010 tarihinde 10.000,00 TL bedelli çek, 30.04.2010 tarihinde 2.990,00 TL EFT ile 29.05.2010 tarihinde 2.500,00 TL EFT ile ödeme olmak üzere toplam 15.490,00 TL ödeme yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, tarafların defter kayıtlarının fatura kayıtları yönünden birbirini teyit ettiği, farklılığın nedeninin davacı defterinde kayıtlı olup davalı defterinde kayıtlı olmayan 1.000,00 TL'lik davalı nakit ödemesi ve 4.437,00 TL'lik davalı borç dekontu ile davalı defterinde kayıtlı olup davacı defterinde kayıtlı olmayan 45,00 TL ödeme farkından kaynaklandığı, bunun yanında 4.437,00 TL'lik borç kaydının davalı tarafça sunulan belgelerde de kayıtlı olduğu, dolayısıyla davacının bu miktar kadar da davalıdan alacaklı olduğu, ayrıca davacı tarafın kendi kayıtlarında 450,00 TL olarak geçen ödemeyi 495,00 TL olarak kabul ettiği, bu durumda davacının davalıdan 10.252,53 TL alacaklı olduğu, ancak faiz talebinin haksız olduğu gerekçesiyle itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçeler ile bozulmuştur.

Yerel mahkemece tarafların ticari kayıt ve belgelerinde yapılan incelemenin yeterli olduğu, yeni bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı, tarafların ticari ilişkilerinin sadece dava konusu iki faturaya dayalı olmadığı, dava konusu faturaların 09.04.2010, 18.05.2010 tarihli olduğu, davalının ödeme yaptığını belirttiği 10.000,00 TL lik ödemenin 08.04.2010 tarihinde davacının defterlerine ödeme olarak işlendiği, faturaların bu tarihten sonra düzenlendiği, kaldı ki davalının yaptığı ödemelerde hangi faturaya istinaden ödeme yaptığı hususunu belirtmediği, davacının ticari kayıtlarına göre en son 29.05.2010 tarihinde davalı tarafından yapılan nakit ödemenin bulunduğu, davalı tarafın ise yapmış olduğu tüm ödemeleri 31.01.2011 tarihi itibariyle defterine işlediği, bu durumda davalının ödeme iddiasının dava konusu faturalarla sınırlı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki cari ilişkiye istinaden teslim edilen mallar ile yapılan ödemelerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Taraflar arasında var olan ticari ilişkiye istinaden yapılan mal satışı nedeni ile ödenmediği iddia edilen iki adet fatura alacağına bağlı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında yapılacak olan incelemenin taraflar arasındaki tüm cari hesap ilişkisi gözetilerek mi, davaya konu edilen faturalar ile sınırlı olarak ve ödeme savunması gözetilerek mi yapılması gerektiği noktasında toplanmıştır.

Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal düzenlemelerin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

(3)

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddede cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’ nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.

Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’ daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.

“İtirazın iptali davası 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Ödeme emrine itirazın iptali davası, (konusu borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) bir eda davasıdır.

İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, ödeme emrine (süresi içinde) itiraz etmiş (m.62) olan takip borçlusuna karşı açılır. Alacaklı davayı kazanırsa (yani, mahkeme borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa), mahkeme, borçlunun itirazının iptaline karar verir; işte bundan dolayı, bu davaya itirazın iptali davası denir.

İİK m.68-68/a' daki yazılı belgelerden birine sahip bulunmayan alacaklı, itirazın hükümden düşürülmesini sağlayabilmek (yani, itiraz ile duran icra takibine devam edilmesini isteyebilmek) için, yalnız itirazın iptali davası yoluna başvurabilir; icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez.

Buna karşılık, alacağı m.68-68/a' daki yazılı belgelerden birine bağlı olan alacaklı, itirazın iptali için mahkemede dava açmak (m.67) veya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmak (m.68- 68/a) hususunda, bir seçim hakkına sahiptir.

İtirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu yapılmış olan alacaktır; bu nedenle, itirazın iptali davası açılmadan önce, borçlu itiraz ettiği borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmakta hukuki yararı (HMK m.l 14/1-h) yoktur ” ( Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflâs Hukuku Ders Kitabı, Eylül 2007,s.107 ).

İtirazın iptali davası icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.

Kısmi ifaya ilişkin kurallar (taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği ve icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre birden fazla borcu bulunan borçlu, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına haizdir. 86 ncı maddeye göre de yasal olarak geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Birden çok borç muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. İcra takibi yapılmamış ise tediye, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2006 tarih, 2006/19-260 E.-2006/251 K., 09.06.2010 tarih, 2010/19-262 E.-2010/304 K. ve 27.01.2016 gün 2015/15-1830 E.-2016/98 K. sayılı kararlarında da bu yönde açıklamalar yer almaktadır.

Somut olayda ise, taraflar arasında bir borç ilişkisi bulunduğu ve borçlunun daha evvel bir kısım ödemeler yaptığı belirtilmekte, davacı davasını yalnızca iki adet faturaya dayandırmakta ve davalı da ödeme savunmasında bulunmaktadır.

(4)

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, eldeki davada, ispat yükünün davalı tarafta bulunduğu, yapılan ödeme savunmasının da yazılı delille ispatının gerektiği, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından aradaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak değerlendirilebileceği ve Özel Daire kararında belirtildiği gibi mahkemece sadece takip konusu faturalar ve ödeme savunması bakımından araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, aksi yönde yapılacak araştırmanın ise itirazın iptali davasının niteliği ile bağdaşmayacağı hususları açık olduğundan, mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru değildir.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında davalı tarafça cari hesap ekstresi adı altında sunulan belgeden taraflar arasında bir açık hesap ilişkisi bulunduğu, bu itibarla takip öncesinde yapılan kısmi ödemelerin alacaklı yanca hangi borca mahsup edilmesi istenmişse bu iradeye üstünlük tanınması ve ödemelerin birden çok borcun vadelerine göre sıralanması gerektiği, kaldı ki tarafların defter ve belgelerinin de 1.000,00 TL lik tek bir unsur dışında örtüştüğü, uyuşmazlığın ancak açık hesap ilişkisinin sonuna kadar incelenerek çözümlenebileceği ileri sürülmüşse de bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük yasal süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 28.03.2018 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dava, faturalı alacağa yönelik icra takibine vaki itirazın iptali isteminden ibarettir.

Yerel mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucunda, taraflar arasındaki ticari ilişkinin cari hesap biçiminde sürdürüldüğü, taraf defterlerinin incelenmesinde davacı tarafça kesilen faturaların davalı defterinde de kayıtlı bulunduğu, keza davalı yanca yapılan ödemelerin davacı yanın defterinde yer aldığı gibi davalı tarafından yapılan ve kendi defterinde kayıtlı olmayan 1.000 TL tutarındaki ödemenin dahi kayıtlı bulunduğu, davalının yaptığı ödemelerin hangi faturaya mahsup edileceği konusunda herhangi bir kayıt koymadığı saptanmış olup bu hususlar taraflar arasında esasen uyuşmazlık konusu değildir. Her ne kadar taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığından kararda "cari hesap" denilmesi yerinde değilse de yaptırılan bilirkişi incelemesinin açık hesaba dayalı olarak gerçekleştirilmiş olması nedeniyle yapılan bu hata sonuca etkili değildir.

Bu durumda, ödeme tarihleri itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı BK'nın 85. ve özellikle 86.

maddesi uyarınca, alacaklının, davalının yaptığı ödemeleri daha önce muaccel olan alacaklarına mahsup etmiş olması yasaya uygundur. Davalı yanın, muhtelif tarihlerde yapmış olduğu ödemelerin tümünü aynı gün defterine kaydetmiş olması olgusunun sonuca etkisi yoktur. Çünkü, davacı alacaklı yanın, topluca yapılmış olsa dahi ödemeleri daha önce muaccel olan alacaklarına mahsup etmesine davalının karşı çıkabilmesi yasal olarak mümkün görünmemektedir. Şu halde, mahkemece, bu yasal durumun ve işin kaçınılmaz aritmetiğinin gerektirdiği üzere, taraflar arasındaki ilişkinin tümü incelenerek sonuca varılması son derece isabetlidir. Nitekim bu yönteme uygun şekilde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davalının takip konusu faturaların 10.252,53 TL'lik kısmını ödemediği, bir başka deyişle, davalının, takip konusu fatura tutarlarını tümüyle ödediğine ilişkin savunmasını ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, Özel Dairenin bozma kararında yazılı olduğu biçimde yeni bir araştırma yapılmasına gerek olmadığına değinen, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerektiğini düşünmekteyim.

Esasen, Özel Daire'nin 27.3.2013 gün ve 2013/1237-5405 sayılı kararına da yansıdığı üzere, Yargıtay 19. HD'nin uygulaması da bu yönde olduğu gibi gerek HGK ve gerekse de üyesi

(5)

bulunduğum Yargıtay 11. HD'nin uygulamaları da aynı yöndedir. Nitekim, Genel Kurul görüşmeleri sırasında da bu husus açıkça ortaya konmuş olmasına karşın yasaya, Yargıtay uygulamasına ve dosya kapsamına aykırı olacak biçimde direnme kararının bozulmasına oy çokluğu ile karar verilmiş olmasının, son derece hatalı olduğu inancındayım.

Referanslar

Benzer Belgeler

Açıklanan bu yasal kurallar karşısında, ilköğretim müfettişlerine ödenecek gündelikler yasada yer alan özel düzenlemelere göre belirlenmelidir. Davalıların 6245 sayılı

2016 Nisan ayı itibariyle hukuki takibata başlanan ticari alacaklar yoktur. 2016 Mayıs ayı itibariyle hukuki takibata başlanan ticari alacaklar yoktur. 7) İlgili ay sonu

Hukuk Dairesi görüş yazısında İcra ve iflas Kanunu’nun 42’nci maddesinde, “Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icraların icra

maddesi gereğince ödetilmesi istemine ilişkin davalarda zararın, kamu tüzel kişisi olan davalının suç sayılan bir eyleminden doğmadığının, bu durumda uygulanacak

Yerel Mahkemece Türk Borçlar Kanunu’nun 603’üncü maddesinde kefaletin şekline ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla kefil olma ehliyetine ve eşin

(…1- Davacıların davalı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na ilişkin temyizi yönünden; dava, 17 Ağustos 1999 depreminde davacıların bağımsız

Feshe konu olan olayda, davacı bir otel müşterisi ile mesai saatleri içerisinde ve görev yeri dışında uygunsuz bir vaziyette görülmüştür. Bu durum otelin

(...Davacı vekili, işe iade dosyasında mahkemenin davanın kabulüne karar verdiği halde, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nce iş sözleşmesinin belirli