• Sonuç bulunamadı

Tü- müyie bir Türk kenti olarak gelişen Edir- ne de ne yazık ki

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tü- müyie bir Türk kenti olarak gelişen Edir- ne de ne yazık ki"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T a r i h i g . ' ö r ü n i i m ü n d e n u z a k l a ş a n E d i r n e

Arkeolog Erdem Yücel

Türkiye'nin sosyo-ekonomik koşulla- rının değişmesi başta İstanbul olmak üzere kentlerimizin tarihî görünümünü büyük ölçüde etkilemiştir. Bilinçsizlik- ten, sorumsuzluktan her geçen gün bi- raz daha tarihî görünümünden uzaklaşan İstanbul'a, özellikle Boğaziçi'ne daha ön- ceki yazılarımızda değinmiştik. (1) Bu kez, gereken ilgiyi görmemesine, ahşap evlerinin yıkılmasına ve her türlü ihma- le değin hâlâ yüzümüzü ağartan yapıt- larla dolu Edirne'den söz edeceğim. Hiç kuşkusuz, d ' i s r kentler gibi Edirne'nin de kendine özgü varlığı, üzerine titren mesi gereken yapıtları vardır.

Tarihî çağlarda Edirne

Arda (Arpessos), Tunca (Tonzas) ve Meriç (Hebros) nehirleri arasında, yem- yeşil bir ovanın ortasında kurulan Edir- ne, Orta Avrupayı Anadoluya bağlayan yol üzerinde oluşundan ötürü tarih bo- yunca daima ön plânda gelmiştir. Tü- müyie bir Türk kenti olarak gelişen Edir- ne de ne yazık ki. tarihî cağları belgele- yen kalıntılar yok denilecek kadar azdır.

Edirne yöresinde arkeofojik araştırma- lara Türk Tarih Kurumu 1936 da ufak çap- ta sondajlarla başlamış ve Ergenenin ku- zeyindeki tümülüsler üzerinde durulmuş- tur. Uzun bir aradan sonra çalışmalara Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu 1959 da yeniden başlamış ve Edirnenin 5 km. ku- zeybatısındaki Çardakaltında bazı pre- historik yerleşmeleri ortaya çıkarmıştır.

Toprak üstünde' çok sayıda keramiklere, taştan el değirmenlerine ve cilâlı balta- lara rastlanmıştır. Bunu izleyen 1960 yı- lından sonraki araştırmalarda ise gene prehistorik malzeme ile karşılaşılmıştır Çardakaltı keramikleri elle yapılmış, ka- ba hamurlu, sarımtırak, siyahımsı gri ve kırmızı renkte olup bezemeler noktalı, oluklu, kırık, meyilli, yuvarlak, helezon- lu çizgilerden oluşmuştur. Buradaki il-

ginç bir özellik de konutların temel izle- rine rastlenmayışıdır. Büyük bir rastlan- tıyla yerleşme alanının k(jm ve çakıl oca- ğı olarak kullanılışı terVıelleri bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Ayrica Sinanköy ka- ya sığınaklarında araştırmalar yapılmışsa da olumlu bir sonuç alınamamıştır.

Çardakaltı prehistorik istasyonu Trak- ya bölgesinde tesbit edilen ilk tarih ön- cesi yerleşmeyi gösterdiğinden ötürü bü yük önem kazanmıştır.

Anadolunun geç kalkolatik, ilk tunç çağ kültürleriyle bağlantılı olan Çardakaltı M.Ö. 4000 - 5000 yıllarına tarihlenir. Baş- ka bir değişle Anadolu Kalkolatiğinin ba- tıdaki en uç noktasıdır. (2)

Edirneye M.Ö. 1400 - 1200 yıllarında Akalar yerleşmiş, ardından Pers Kralı Daryüs l'in egemenliğine girmiş (M.Ö.

513) sonra B. İskender tarafından Make- donya Krallığına bağlanmıştır.. Orta Çağ başlarında Roma imparatorluğunun önem- li kalelerinden biri olmuşsa da Balkan- lardan sürekli olarak inen kavimlerin teh-

Edirne İstasyon binası.

tidinden de kendin, bir türlü kurtaranı!

Edirne tarihdeki gerçek yerini Türkll rin eline geçtiketn :;onra almıştır. İsttö buldan önce bir süre Osmanlı İmparatof luğunun başkenti olmuş, fetihdon sonrl önemini yltirmemiştir. Fatih Sultan MeH med İstanbulu yeni baştan kurarken Edin neyi ihmal etmemiş, Sultan Sayezid !l i l mini taşıyan bir külliye, Kanunî Sulta]

Edirne'nin en eski kalıntısı : Kale burcu.

(2)

Süleyman da Yeni Sarayı yaptırmıştır.

Türk çağında Edirne camiler, kervansa- raylar, hamamlar .köprüler, çeşmeler, se- billerle bezenmiş ve ahşap konutlar da bunları tamamlamıştır. Edirne'de Türk

aşantısının sosyolojik, siyasal yapısı yepyeni bir kültür oluşturmuştur. Kentin Türk Sanatı yönünden ilginç bir özelliği vardır; Erken Osmanlı çağının yanında Klâsik Çağ yapıları da yer almaktadır.

Örneğin Üç Şerefelinin, Eski Camiin he- I yanı başında Mimar Sinan'ın Seii- miyesi yükselir.

BUGÜNÜN EDİRNESİ

Tarihine kısaca değindiğimiz Edirne bugün büyük bir gelişim düzeyine eriş- miştir. Avrupa ile Türkiyenin bağlantısı- sağlayan Londra asfaltının kentin orta- sından geçişi, başta tekstil olmak üzere

jr takım sanayi kuruluşları bu gelişimin başlıca nedenleridir. Artık yolların iki Inında benzerlerine İstanbul ve diğer büyük kentlerde rastlanan modern blok-

ıVSbirbirini izlemiye başlamıştır. Böylece birpamanların Almanya yolu üzerindeki fküçtik uğrağı, silkinmiş, uzun yılların ih- malinden kurtulmuştur. Ne var ki, sevinç- gtoşılanan bu gelişim kentin tarihî gö- ii ve yapıtlarına ters düşmüştür.

Sanayi tesislerinin, plânsız kuruluşu kentlerin içini apartman, dışını da gece- kondularla doluşturduğu bugün artık bi- linen bir gerçektir. İstanbul, Ankara, İz- j|r, Kocaeli ve Bursa da karşılaşılan : plânsız uygulamalar bu kez Edirne'de

şahneye konmaktadır. Sınır şehri olu- şundan yıllar yılı devlet yardımından yoksun kalan Edirne'de arazi ucuzluğu özel sektör yatırımlarının başlamasına j yol açmıştır. Kentin görünümü bir kaç yıl|;içerisinde şaşılacak derecede değiş- miş, sivif mimarî yavaş yavaş yok olma- a; başlamıştır, imar plânında anıtlar dik- kate alınmayarak yükseklik fazla veril- fiş, bu nedenle de tarihî yapıtlar mo- dern (!) bloklar arasında kaybolmaya [başlamıştır. Bakın bu konuya sayın Pröf.

Dr. Doğan Kuban nasıl değiniyor: «Tür- kiye'de çağdışı yaratmanın eskiyi silip işüpürerek olacağını düşünen aydınlan- . mamış kafa anıt - kent Edirne için bü- yük tehlike idi ve olmakta devam ediyor.

; Bizim sadece ayakta duranlarla övün- mek değil ,fakat onları ayakta tutmakla kararlı olmamız önemlidir. Almanya pa- zarında karpuz, köfteci dükkânından köf- te, paytonlar ve süpürgeciler arasından

geçen asfalt ve üzerinde yabancı plâka- lı arabalar, büyük TIR kamyonları, asker- ler .bandolar ve modern-fakat sonuncu mertebeden apartımanlar ve onların he- men arkasında kentleşemeyen bir ekono- mik sefalet. Bu sefaletin, Kapıkule'ye fabrika yapmakla azalmayacağını Edirne' den daha daha büyük kentler belgeli- yor.» (3)

Edirne'de bugün artık ahşap ev de yok denilecek kadar azalmıştır. Kaie içi ile Selimiye Camii çevresinde kalmış bir kaç evi dikkate almazsak, hayretle ken- tin sokaklarında döner, döner, «Acaba Edir- ne'nin gerçek Türk yapıları nasıldı» diye düşleriz. Oysa bir süre öncesine kadar daha anlamlı, görkemli bir görünümü olan Edirne'de camilerin, evlerin ve faytonla- rın oluşturduğu atmosfer kentin özelliği idi. Sayın Çelik Gülersoy da bu üzücü değişiklikten yakınmaktadır: «Bu yapılar ve bu hava, bizce Edirne'ye fabrika ya- pılmasından daha önemli bir unsurdur Çünkü fabrikalar her zaman ve her yere yapılabilir, ama, yüzyılların biriktirdiği değerler bir kere yitirilince yerlerine konulamaz. Sonra bu tarih ve bu mimarî (Kullanılması iyi bilinirse ve zevkle, akıl- lıca değerlendirilebilirse) bir şehre fab- rikalar kadar para getirir. Dünya bunun örnekleriyle doludur. Ayrıca, mevcut ör- neklere bakılarak endüstrinin Edirne fiz- yonomisine getireceği şeyi tahmin et- mek kolaydır : Şehrin içinde varlıklılara ve orta hallilere betebeli, gömme banyo- lu, marleyli apartıman, şehrin dışında yoksullara gecekondu. Onun için teklifi- miz, henüz son bir şans varken, Edir- ne'de Kale İçi mahallesinin koruma altı- na alınması ve modernize edilmemesidir.

Yüksek Anıtlar Kurulunun ve Turizm Ba- kanlığının dikkatlerine sunarız: Henüz vakit var.» (4)

Selimiye, Üç Şerefeli, Eski Cami dışın- da Edirne camilerinin bakımsızlığı, mi- narelerinin yıkık oluşu bir yana, mezar- lar da yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.

Türk sanatının yazı ve taş işçiliği yö- nünden değer taşıyan, belge niteliğinde- ki mezarlarının da birer birer yok oluşu üzüntü vericidir. Aslında Edirne'de birbi- rinden güzel, sanat niteliğindeki taşlar- dan oluşmuş mezarlıklar vardı. Bunlar- dan bir kaçını şöyle sıralıyabiliriz; İstan- bul yolu mezarlığı, Uzun Kaldırım me- zarlığı, Zindan mezarlığı, Buçuktepe me- zarlığı, Acıçeşme mezarlığı, Seyit Celâ- li mezarlığı...

Edirne mezarlıklarının değerli taşların- dan bazıları müzeye kaldırılmışsa da bü- yük çoğunluğu yok olup gitmiştir. Kimi- nin yer kazanılmak için spekülâtif amaç- larla kaldırıldığından, kiminin de nehire atıldığından söz edilmektedir.

Kanımızca tarihî kent Edirne'yi yok e- den ihmal, vurdum duymazlık bir yana ona faydalı olmak isteyen bilinçsizlik- tir...

(1) E. Yücel, Yozlaşan İstanbul, Cumhu- riyet Gazetesi (1 Mayıs 1974); Tarihî Görünümünü Yitiren Boğaziçi, Cum- huriyet Gazetesi (26 Ekim 1974, 27 Ekim 1974, 28 Ekim 1974); Geçmiş Günlerin Aksarayı, Hayat Tarih Mec-

muası, İst. 1975, s. 3/123.

(2) Bkz. A. Müfid Mansel, Trakya Haf- riyatı, «Türk Tarih Kurumu Bellete- ni» Ank. 1940, s. 13; Edirne Arma- ğan Kitabı, Türk Tarih Kurumu, Ank.

1965

(3) Prof. Doğan Kuban, Edirne Eski ve Yeni, «T.T.O.K. Belleteni» İst. 1973, s. 39/318, s. 6-7

(4) Çelik Gülersoy, Edirne'de Sivil Mima- rî «T.T.O.K. Belleteni» İst. 1973, s.

39/318, s. 14-15

Edirne'de eski bir

Referanslar

Benzer Belgeler

Tablo 5’deki çalışan kadına karşı tutum ve cinsiyetçilik alt boyutlarının mutfak çalışanlarının yaş gruplarına göre karşılaştırılmasına ilişkin

Bu satırlarda sık sık tarım politikalarımızın hatal ı olduğundan, daha doğrusu tarım politikamız olmadığından söz ediyorum.. Benim gibi kırklı yaşlarını sürmekte

“ İlla ki, baraj yapacağım, illa ki Hasankeyf’i sular altında bırakan bir baraj yapacağım” diyen çevre Bakanı, neden Antep’in Halfeti’sine şöyle bir

Doğru ve güvenli beslenme bir takım uzmanların pazarladıkları bir mal haline geldikçe, köylerde hızla boşalıyor, keçiler ve insanlar, şirketlerin bant üretim

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Çünkü, WoS’ta 2001 yılında listelenen ve 2001 tarihli 6570 yayına ek olarak daha önceki yıllarda yayımlanan dergilerde çıkan Türkiye adresli 1022 yayın daha

Cette yule antique aura une contribution au tourisme" a assure Turan soulignant que la plus grande yule souterraine du monde avait été découverte dans le cadre du projet

Edirne Kenti, yapılanma biçimi, sokak-yol bağlantıları ve topografyası ile entegre olmuş/bütünleşmiş külliyeleri, anıtsal yapıları ve Klasik Osmanlı Dönemi