• Sonuç bulunamadı

ARKİTEKT AYLIK MİMARLIK, ŞEHİRCİLİK VE SÜSLEME SANATLARI DERGİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ARKİTEKT AYLIK MİMARLIK, ŞEHİRCİLİK VE SÜSLEME SANATLARI DERGİSİ"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARKİTEKT

A Y L I K M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ

r ^

M ü s a b a k a l a r v e J ü r i l e r . Z e k i S A Y A R .

— D a ğ c ı l ı k k u l ü b ü b i n a n ( T a k s i m ) . Y . M i m a r R ü k n e t t i n G ü - ney, F a z ı l A y s u — D. D . Y . E r z u r u m m e m u r e v l e r i v e t o p l a n t ı b i n a s ı p r o j e m ü s a b a k a s ı . Y . M i m a r E, K B m ü r c ü o ğ l u , M G ö k - d o ğ a n , K . A h m e t A r u , O r h a n S a f a . L e m a n T o m s u v e s a i r e — Y ı l d ı z ç i n i f a b r i k a s ı . T a h s i n Öz. T o p k a p ı M ü z e s i M ü d ü r i i — Y a - p ı l a r d a k a t y ü k s e k l i k l e r i n i n s e ç i m i ( d e v a m ) Y . M . M a h i r K u t t r s

— Ş e h i r c i l i k islerimiz', Y . ' M . S f î l a h a t t i n O n a t — Y a p ı p r o j e l e - r i n i n d ü z e n l e n m e s i n e y a r a y a n b i l g i l e r , Y . M . H ü s e y i n K a r a — R e s i m t e n k i t l e r i m ü n a s e b e t i l e . R e s s a m  l i K a r s a n — P a f l a g o n - y a m e z a r ı , A h m e t G ö k o ğ l u , K p s t a m o n i M ü z e s i M ü d ü r ü T a - r a n t i p i e v l e r . M i m a r R. S t e w a r t — i ı ı g i l t e r e d e b i r y ü z m e ha- v u z u — B i r l e ş i k A m e r i k a d a M i m a r î — L o n d r a m e t r o s u , — P i y a s a c e t v e l i h a b e r l e r , b i b l i o r r a f i . —.

V - J

X V i n c i Y ı l . 1 9 4 5 I s t a n b u

(2)

B a ş y a z ı

M Ü S A B A K A L A R ve J Ü R İ L E R Yazan : Y. Mimar Zeki Sayar

• -• — — • —————— • — —

, . » | | r » | M İ M A R L I K , Ş E H İ R C İ L İ K V E S Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ A K l I I t I I 1 M T IY A Z SAHİBİ ; ZEKİ SAYAR U. NEŞRİYAT MÜDÜRÜ, ABİ DİN MORTAŞ A D R E S : A N A D O L U H A N N O : 33 E M İ N Ö N Ü İ S T A N B U L T E L : 2 1 3 0 7 S A Y I : 1 6 1 - 1 6 2 « S E R I I I I . « Y I L - . 1 9 4 5

V

Bir kaç yıldan beri açılan proje müsabalarmın sonuçları daima bir dedikodu vesilesi olmakta ve bu dedikodular dışarıya sızmadan mimarlar arasın- da devam etmektedir. Bu mesele, üzerinde durul- ması gereken bir konu ehemmiyetini gösteriyor.

Hakikaten son zamanlarda yapılan müsabakaların sonuçları mimarları tatmin etmektan uzaktır.

Memleket mimarlığının yükselmesi için güzel nihetylerle yapılan bu müsabakalar, şartlarının iyi hazırlanmaması ve bilhassa jürilerin bu şartlara sa- dık kalmamaları yüzünden, beklenen faydayı ver- memekte ve bu durum müsabakalara karşı itimat- sızlık yaratmaktır. Müsabakalar işini bir defa göz- den geçirmeği ve beynelmilel usul ve kaidslere uy- mayan aksak taraflarını incelemeği faydalı buluyo- ruz. Çünkü bu dava, bir ferdin veya bir zümrenin dâvası olmaktan ziyade, memleket mimarlığını ve sanatını üzen bir konu olmuştur.

Olaylar gösteriyor ki, müsabakalarda çok defa verilen programlar ve şartnameler kifayetsiz iyi etüd edilmemiş bir şekilde tertipleniyor. Bu prog- ramların hazırlanması ekseriya müsabakayı açan dairelerin fen kurulları tarafından yapılmaktadır.

Beynelmilel usul ve kaidelere göre, başka mem- leketlerde, müsabaka şartlarını ya önceden seçilmiş olan jüri âzası hazırlar veya o dairenin mimari ku- rulu tarafından, müsabaka mevzuu avanproje halin-

Müsabaka program ve şartlarının kifayetsizliği - Bu •projramları hazırlayanlar ve jüri âzası - Prog- ramları önceden seçilecek jüriye tertip ettirmek usulü - Jüri raporlarının tatmin edici olmaması - Jü- ri kararlarında programdan ayrılış - her bakımdan serbest olan fikir müsabaları - Müsabakalar da meslek ahlâkının ehemmiyeti - Mimarlığımız için müsabakadan beklenen faydalar - T. Y. Mimarlar Birliğinin müsabaka şartnamesi - Müsabakalar «asıl tertiplenmeli?

de esaslı şekilde etüd edildikten sonra, müsabaka şartlan tertiplenir, öncedcn yapılan bu mesai, şüp- hesiz ki, boşuna değildir. Programın çözülmez bir muamma olmaktan kurtulması ve elde edilecek ne- ticelerin iyi olması ancak bu programların selâhi- yetli kimseler tarafından yapılmasile kabildir.

Konkurlarda, bugün bizim karşılaştığımız zor- luklara, ileri memleketlerde vaktile, maruz kalmış- lar ve önleyici tedbirlere başvurmuşlardır.

Asıl mühim elan bir mesele de, müsabaka şart- larım hazırlayan elemanlara, jüri âzası kadar ehem- miyet verilmemişidir. Ekseriya jürilerimize otori- teleri, profesörleri iştirak ettirdiğimiz halde, hiç bir zaman, her hangi bir müsabakanın programını, ve şartlarını bu gibi mütehassıslara hazırlatmamakta- yız.

Noksan programlardaki kifayetsizliği gören jü- riler, çok defa neticede müsabaka şartlarına uyma- yan kararlar vermek zorunda kalıyorlar ki müna- kaşanın asıl sebebi de budur.

Bir jürinin, kararlarında neyi esas tutması lâ- zımdır? Gaye en uygun eseri ve mimarı seçmek de- ğilimdir?

Bunu sağlayan bir jüri ödevini görmüş sayıl- maz mı?

Diğer taraftan, ortada bir program ve bir şart- name mevcutken her hangi bir müsabık, kanaatle-

(3)

rine aykırı bile olsa, bunlardan aynlamıyacağı gibi jüıininde bunlara sadakat göstermesi lâzım gelmez- ini? Bahusus bazı müsabakalarda, bu istekler rak- kamla zikredilir ve verilen şartlara uymayan proje- lerin reddedileceği kat'î bir lisanla yazılırsa, buna rağmen müsabık program ve şartnamenin dışma çıkabilirmi? (*)

Bu tekdirde, müsabaka tamamen şansa bırakıl- mış veya jürideki azanın hâkim olan mimari kanaat ve meyline feda edilmiş olur. Program ve şartname- de k:ymet ve ehemmiyetini kaybeder. Halbuki başka memleketlerde program ve şartnameye büyük bir önem verilir. Jüri bu çerçeve içinde inceleme ve çalışmalarını yapar. Müsabekalarda derece alan ve almayanlar - birinci hariç - tatmin edici bir jüri ra- poru beklerler. Bu açık bir hak olduğu kadar, aynı zamanda psikolojik bir meseledirde... Çünkü her mü- sabık kendi projesinin güzel ve iyi olduğu kanaatile müsabakaya iştirak etmiştir. Projesinin hangi ba- kımdan kifayetsiz olduğu öğrenmek, beğenilen ve beğenilmeyen taraflarını bilmek ister.

Jüriler, pek zaifleri müstesna, bütün eserler hakkında rapo'larında izahat vermek mecburiyetin- dedirler. Son zamanlarda yapılan müsabakalarda bu cihet ihmâl edilmektedir. Jüri raporlarının biraz egoist bir zihniyetle yazılmakta olduğu görülüyor.

Bunu jürilerde mimarî otoritelerin bulunmamasına atfediyoruz.

Bir proje müsabakası şartlarını hazırlayanlar, ne istediklerini önceden iyi bilmelidirler. Projelere bakılııken şartnamelerde yer almayan bazı hakikat- lerin sonradan ortaya çıktığına her zaman rastlıyo- ruz. Çanakkale' abidesi müsabakası buna, kâfi bir misaldir. Kapalı bir şeref holü istenilen bu müsa- bakada jüri, tamamen programa aykırı olan ve şans deneme maksadile gönderilmiş bulunan, bir mektep diploma projesini seçmiştir. Elliye yakın müsabı- k:n, verilen şartlar çerçevesi içinde altı ay emek verdikleri, yalnız Y. Mimarlar ve Y. Mühendislere tahsis edilmiş bir müsabakada yabancı bir profesö- rün müteaddit tashihlerinden geçen bir projenin kazanması, beynelmilel usul ve kaidelere tamamen aykırıdır. Meselenin mahiyeti meydana çıktıktan sonra, bu jüri kararının bozulması kadar tabiî bir şey olmazdı.

Çünkü jüri, Çanakkale abidesinin müsabaka programında istenilenlerden bambaşka bir şekilde olamsı icabettiğini anlamış bu kanaatine uygun, bir projeyi bulunca,müsabaka şartlarını düşünmeden bu eseri seçmiştir.

(*) İstanbul Radyoevi müsabakasında bazı ölçüler veril- miş, binayı teşkil eden servislerin adedi kat'î şekilde tasrih edilmiştir. Buna rağmen jüri kararında bu esasların gözönün- de tutulmamış olduğu anlaşılıyor.

Bu hareket, eğer bu müsabaka serbest bir fikir yarışması olsaydı belki doğru olabilir, ne iştirak edenler tahdid edilir ve ne de projenin şu veya bu şekilde olmasından dolayı kimsenin bir söz söyle- meğe hakkı olurdu.

Bu müsabakada jüri, bir iki kişinin sürükleyici tesiri altında program haricine çıkmakla vazifesini icabettiği şekilde yapmamıştır.

Jürinin Çanakkale de yapılacak abide için, A- nıt - Kabir proje müsabakasından mülhem bir prog- ramı uygun bulmasa bile, seçeceği projelerde mev- cut programa sadık kalması gerekirdi. Şüphesizki burada müsabıkların hakkı zayi olmuştur. Hiç bir memlekette böyle bir sonuç veren müsabakaya rast- lanmamıştır.

Burada müsabakanın hukukî değer taşıyan şartlarına aykırı hareket eden jüri üyeleri, talebe eserlerine imza koyan mimar, muayyen ünvan ve salâhiyetlere tahsis edilmiş bir işe fuzulî bir mü- dahale yapan profesö- ve şube şefi bu muvazaadan manen ve maddeten mesuldürler. Bu olay, mü- sabakalarda meslek disiplinine ve haysiyetine ria- yet edilmemekte olduğunu gösteren bir gerilik ör- neğidir.

Bu çirkin olaylar, memleket mimarlığını geliş- tirmek ve yükseltmek maksadile açılan müsabaka- ların yapılışlarile daha yakından ilgilenmemizi ge- rektiriyor. Yıllarca önce Reşit Galibin Maarif Ve- killiği zamanında kurulmuş olan Akademi heyeti- nin hazırladığı ve T. Y. Mimarlar Birliğinin fırsat buldukça tatbik ettiği bir Mimarî müsabakalar ni- zamnamesi vardır. Bu nizamname, bugünkü şart- lara göre yeniden incelenmek ve ikmal edilmek şar- tile yürürlüğe konursa müsabakalardan memleket mimarlığı hesabına beklenen iyi neticeler elde edi- leceği muhakkaktır.

Müsabakaların, gerek meslekî araştırma ve ça- lışma, gerekse yapılacak işin en iyi ve en güzelini bulma bakımından faydası inkâr edilemez. Ancak bu güzel vesileyi, muvazaa yolile, fena kullanma- mak lâzımdır. Müsabakalarda adaleti sağlamak için her müsabıkın aynı şartlar içind? çalıştırılması ge- rekir. Bu da ancak müsabaka nizamnamesinin, ilgi- li makamlar tarafından, düzenlenmesi ve jürilerin konulacak esaslara saygı gösterm^lerile kabildir.

Müsabaka işlerimiz düzenleninceye kadar, muh- telif Bakanlıklar ve Kurumlar tarafından açılacak konkurların program ve şartlarının önoeden teşkil edilecek kuvvetli jürilere hazırlatılması konkurla- rın selâmeti ve samimiyeti bakımından elzemdir.

Ancak böyle bir itimat havası iğinde hakikî değer- lerin çalıştırılması ve konkurlara iştiraki sağlana- bilir.

(4)

• ' ' J T E N İ S , E S K R İ M V E D A Ğ C I L I K

K U L Ü B Ü

(ı k Yüksek Mimar Riİknettin Güney ve Fazıl Aysu

Bina Taksim eski Sürpagop mezarlığında ve Belediye gazinosunun karşı köşesindeki sed üzenin- de inşa edilmiştir.

Kulüp İnönü gezisinin imtidadmı teşkil eden ve müstakbel gençlik parkile birleşen yeşil saha- nın bir ucunda tenis sporuna tahsis edilen köşede beş tenis kortile» bir santrkort için gereken soyun- ma ve toplatı kısımlarını ihtiva ettiği gibi ayni zamanda mezkur kulübün çalışmasına dahil bulu- nan eskirim ve dağcılık sporları için de lüzumlu servisleri havidir.

Plânm te tibinde; giriş vaziyeti, hol ve salondan kortların görünmesi mecburiyeti, santrkort ile lü- zumlu irtibat, şimal cephesinin fazla rüzgâr tutma- sı ve ayni binada üç cins sporun ayrı ayrı ihtiyaç- larına cevap verilebilmesi mevzuları hâkim olmuş- tur.

Plân taksimatına gelince: Gardrop ve idare

memuru odası kulüp azasının her zaman oturduğu, bilârdo ve Pingpong oynadığı bir salon vardır.

Binanın manzaraya en hâkim köşesindeki toplantı odası ve küçük büfesi kulüp misafirlerinin ağırlan- dığı kabul kısmını teşkil eder.

Esas hol ile büyük jimnastik: salonu geniş bir kapı ile birleştirilmiştir. Bu şekilde eskrim müsa-

bakaları için lâzım gelen pist tulü salonun daha büyük yapılamaması dolayısile holün iştirakile te- min edilmiştir.

Büyük salon aletli jimsastik, kültür fizik, rit- mik danslar ve eskrim müsabakaları için kullaml- mıya elverişli bir ölçüdedir.

Gerek bu salonun ve gerek hariçteki kortlar- da oynıyan tenisçilerin yıkanma ve soyunma ih- tiyaçlarını temin eden kısımlar binanın şimal ci- hetinde tertiplenmiştir.

Asma katta salonda yapılan müsabakaları gü-

(5)

Kabul kısmı

Kapalı salonun görünüşü

(6)

d*[KOM III) ULUM

Kat plânları iç ve dıştan görünüşler Y. Mimar R. Güney ve F. Aysu

zelce seyredecek bir balkon bir kulüp idare heyeti odası ve bir oyun odası bulunmaktadır.

Bina bir kapı ve bütün kortu saran bir pergola ile arka kısımdaki santrkortla ahenktar bir şekilde bağlanmıştır.

İnşaat temiz olmakla beraber çok iktisadidir.

Bu sebeple arkadaki 500 kişilik tribünlü tenis kor- tile beraber bina 120 bin lira mal olmuştur.

Binanın geniş saçakları ve üst pencereleri eski eserlerimizden mülhem motiflerle bezenmiştir. Bü- tün salon ve odaların tavanları insülitle kaplanmış- tır. Bu malzemenin verdiği imkânlar dolayısile her salon ve edada istenen şekilde, hacme ve mevkie uygu ayrı birer taksimat yapılabilmesi sağlanmış- tır. Taksim civarına güzel bir şekilde uyan bu bina- yı yapan mimarlarımızı tebrik ederiz.

(7)

ERZURUM İŞLETME, TOPLANTI BİNALARI VE MEMUR EVLERİ MAHALLESİ MÜSABAKASI

Birkaç ay önce D. D. Yolları U. Müdürlüğü ta- rafından Erzurum'da müteaddit maksatlara göre yaptırılacak binaların gurup halinde projesinin tan- zimi Türk Y. Mimarları ve Y. Mühendisleri arasın- da müsabakaya konulmuştur.

Aynı zamanda küçük bir şehircilik konusu teş- kil eden bu enteresan müsabaka da derece alajı projelerden temin edebildiklerimizi yaymlayoruz.

Erzurum mahallesi her yıl milyonlarca liralık yapı yapdıran D. D. Y. U. Müdürlüğün, ilk müsabakası olduğu için şayan dikkattir.

Birinci mükâfat: Eyüp Kömürcüoğlu ve Mukbil Gökdoğan projesi

Aksonometrik genel durum plânı

JÜRİ RAPORU

1 •— Birinci ve ikinci elemede tasfiye edilmiş bulunan 10385, 72727, 70509, 12365, 12145 ve 81556, 15175, 37656, 71417, 54925, 33333 rumuzlu proje- ler ya Şehircilik ya Mimarî veya plân tertibi bakım- larından kifayetsiz bulunmaktadır.

2 — Üçüncü elemeye kadar kalabilen proje- ler hakkındaki jüri mütaleası teker teker bildiril- miştir :

(8)

Cepheden görünüş ve Toplantı binası zemin

kat plânı

Birinci mükafat Y. Miîh. Mimar Eyüp Kömürcüoğlu ve Mukbil

Gökdoğan projesi

kalması doğru görülmez, Umumiyetle çok parçalı ve çatılı binalar kullanılmışken otel binasının kutu gibi dümdüz ve az meyilli tek satıhlı bir çatı ile örülü olarak ön plâna alınması doğru değil. Bilhas- sa yandan görünüşleri iyi değil. İstasyon caddesine amut blok evler yapmak doğru değil. İşletme bina- sındaki yalnız 5 metre kalınlığındaki kule kâfi de- recede kudretli olmamış. Ve mimarın arzusunu ye- rme getiremiyecek kadar oyuncaklı olmuş. Evlerde bir hususiyet göstermemektedir.

27445 Rumuzlu proje :

Mimar vaziyet plânında parkın yerini değiştir- mek ve istasyon caddesi kenarına hiç inşaat yapma- B3337 Rumuzlu proje :

Vaziyet plânında giriş yerleri iyi intihap edil- miş, otelin cenuba doğru oluşu güzel, fakat evlerin toplantı salonuna 7 metreye kadar yaklaştınlması ve evler arasında çok az mesafe bırakılmış olması iyi değildir. İşletme binasının Ankara'daki Umum Müdürlük binasının küçük bir modeli oluşu fena.

Halbuki küçük hacimde olan bu bina için daha iyi bir şekil bulunabilirdi.

yet tabiî olarak bir çok kusurlar ve önemlenmisi güç 76167 Rumuzlu proje '•

Vaziyet plânında otelin istasyon meydanı tara- fına konması ve loplatı evinin bunun arkasında

(9)

Z tıci Mükâfat

Dcçent Y, Mimar Orhan .Safa ve Doçsııt Y. Mimar Kemal Aru projesi

mak suretile büyük değişiklikler yapmıştır, iyi ci- hetlerden istifade edilmesi bilinmiş. Evelrin tek olu- şu Erzurum gibi soğuk bir yer için kusurludur.

Toplantı evinde istenen kısımların birbirlerile olan irtibatları iyi. 7 metreden uzun sütunlarla çevril- miş çok güzel cenup avlusu buraya bakan kısımla- rın azlığı dolayısıle kendisine verilen ehemmiyete- dir, Zelzele bölgesi için bu sütunlar şüpheli görül- müştür. Gerek salon ve gerekse Şimale bakan dük- kânların arkatlar arkasmda kalmaları bunların loş olmalrını mucib oluyor. Toplantı evile otelin hiçbir organik irtibatları olmadığı- için yana konuşları ge- lişi güzel hissini vermektedir. Otelde hep iyi cihet- lerden istifade edilmiş ve Mimari bakımdan sanat- kârane durumu derece almasına hak kazandırmıştır.

57311Kumuzîu proje :

Vaziyet plânı ilk bakışta biraz karışık görülü- yorsada dikkat edilir va plândaki organizma takip

Genel durum plânı

edilirse her kısımm diğerlerile çok iyi irtibtta ol- duğu görülür. Toplantı evinin esas girişi yemek sa- lonu, fümüar, gayet ferah gardrop ve otelle çok iyi irtibat projeyi yükselten vasıflarıdır. Her kısmın ce- nup bahçeleri ile olan irtibatıda iyidir. Vaziyet plâ- mndaki cenuba karşı açıklık ve ferahlık daha iyi- dir. Küçük ve mahfuz bir avlu üzerindeki dükkân- lar pek sevimlidir. Şimaî cephesi bu mevzua yakış- maktadır, Ve güzeldir. Buna rağmen Mimarî her tarafta olgun sayılmaz. Meselâ İşletme binasında giriş motifile hol pencereleri motifi hangisinin üs- tün olması icabettiği belli olmayan bir rekabet gös- termektedirler. Bilhassa merdiven evlerine açılan küçük pencerecikler rahatsız edici vaziyettedirler.

Lojmanlar kullanışlıdır.

01894 Rumuzlu proje :

Projenin en iyi not alan tarafı toplantı evinin ve otelin önüne konmuş geniş ve güzel bahçedir.

Yemek salonları, taraşlar ve kütüphane hep bu gü- zel bahçeye bakmaktadırlar. Vaziyet plânının iyi halledildiği görülmektedir. Otelin ve toplantı evi- nin girişleri kapalı bir irtibat holüna açılmaktadır.

Bunların böyle gizli olmaları mahzurlu görülmüştür.

Salon giriş w? bilhassa gardrobu ihtiyaca kifayet etmiyecek kadar küçüktür. Mimarisi vaziyet plâ- nındaki olgunlukta görülmemektedir. Bir nevi şe- matimus seviyesinde kalmaktadır. İstasyon meyda- nındaki arkatlar konmasını icabettiren fikri tatmin edici değildirler. Bilhassa işletme binası tarafında- ki adeta yapıştırılmış gibidir. Yanyana çok uzatılan evlerde şematikdirler ve entresan değildirler. Fa- kat konuşları, iyi cihetten istifade edişleri, ferahlı- ğı bakımından proje derece almayı hak etmiştir.

(10)

81118 Rumuzlu proje :

Vaziyet plânı çok sade bir şekilde düşünülmüş ve umumiyetle iktisadî plânlar aranmıştır. Dük- kânların böyle istasyon meydanından pek gizli ol- ması iyi değildir. Otelde odaların iyi cihetlere kon- masına itina edilmemiştir. İstasyon caddesine kona- cak sıra evlerin ayni plânda tatbiki doğru değildir.

Mimarın gerek evlerde ve gerek diğer binalarda Erzurumun karakterine uymak için çalıştığı görül- mektedir. Mimarî elemanlar çok mütevaziane fakat kuvvetle tesir edicidir. Sanat bakımından olgun bir projedir.

52457 Rumuzlu Proje

Vaziyet plânında otelin toplantı evinin yerleri iyidir. Her binanın teker teker işlenmesi olgundur.

Ve düşünülerek çalışılmıştır. Yemek salonu ile ofi- sin toplantı salonundan uzak oluşu bir kusurdur.

Toplantı evi ve otel binalarının Şimal cephesi iyi in- kişaf etmiştir. İşletme binası sakin ve ağır başlıdır.

Evler de muvaffak olmuş sayılabilir.

27027Rumuzlu proje :

Vaziyet plânında evler gelişi güzel serpilmiş hissini vermektedir. Toplantı evinin yeri iyi fakat otelin geriden kalışı iyi sayılmaz. Bu proje plân ve Mimarî bakımdan gayet garip ve enteresan fikirler taşımaktadır. Diğer tarafları alçak tutulup salon kısmının yüksek yapılışı ve şekli, otel sahasının ya- nsım tutacak büyüklükte ve iki kat yükseklikte otel holü, keza, işletme binasında ayni surette iki katlı olan ve 400 metre karelik bir sahayı kaplayan

(11)

Doçent Laman Tomsu projesi

giriş holü bu arada sayılabilir. Bu kısımlardaki mübalağalar pek ileri gitmiştir. Alçak bir toplan-

tı evinden, sonra 4 katlı yüksele bir otel garip ve' an- laşılmaz bir kontras yapmaktadır. Etrafı kapalı çar- şının sevimliliğine mukabil yeri iyi intihap edilme- miştir. Toplantı evinin bahçe yüzü pek sevimlidir.

İki metreden fazlaya kadar uzatılan saçaklar Erzu- rum için hiç iyi değildir. Her binanın her tarafın- dan alâka çekici birşey olması bu projeyi son şeç- meye kadar yükseltilmiştir.

01717 Rumuzlu proje :

Toplantı evile otelin bir sıraya çizilmesi ve hiç- bir irtibat göstermemesi Şehircilik bakımından hiç entresan değildir. Salon kanadile idare kısmı kana- dının ayni ehemmiyette bloklar halinde yapılması doğru değildir. Otel binasının yeknesak olduğu

i Genel görünüş menazısj

söylenebilir. İşletme binasının iyi bir duruşu ve ağır başlı bir mimarisi vardır. Toplantı salonu ile otelin ise bu ağır başlılığa ihtiyaçları yoktur. Ev plânlarında antreler pek küçüktür.

14444 Rumuzlu proje '

Mimar toplantı evinin ve oteli Şimali açık bir bahçeye göre inkişaf ettirmiş. Erzurum iklimile bağdaşamıyacak bir hal şekli. Yemek salonu ile toplantı salonunun üst üste olmaları salonun diğer kısımlarla irtibatını ve kolay girip çıkma imkânla- rını ortadan kaldırmış bulunuyor. Yemek salonu- nun her iki tarafına konan arkatlar buranın aydın- lık olmasına mani olmaktadır. Otel ve toplantı salo- nu mimarisinde birçok güzel motifler olmasına rağ- men heyeti umumiyede bunların müşterek ve irti- batlı bir duruşları yoktur. Diğer tarafdan İşletme binasının mimarisi pek kurudur, İşletme binasının ortasındaki çıkma ile istasyon binasının ortasındaki

Çikma pek hoş olmıyan bir rekabet göstermektedir.

54321 Rumuzlu proje •

Heyeti umumiyesınin lüzumundan fazla bir araya sıkıştırılması gerekli inkişaf mani olmuştur.

Otel binasının salon arka cephesine yapıştırılmış gibi bitiştirilmesi de iyi bir hal şekli değildir. İki yataklı bir otel odasının 2,60 m. genişliği çok azdır.

Otel girişinin istasyondan saklanmasıda doğru de- ğildir. Evlerin tek olarak yapılmaları Erzurum için iyi sayılmaz. Mimarî pek şematiktir. Ve çatılı değil-

(12)

Zemin kat plânı

dir. Dükkânlara lüzumundan fazla ehemmiyet veril- miş ve fazla saha ayrılmıştır.

İdarenizin Erzurumde yaptırmak isteyip Yük- sek Mimar ve Yüksek Mühendisler arasında müsa- bakaya koyduğu Erzurum demiryolu "mahallesine ait jüri zaptıdır.

1 — 8/2/1945 Tarihinde Jüri Heyeti aşağıdaki üyelerden teşekkül etmiş bulunuyordu :

Devlet Demiyolları adına Prof. P. Bonatz, Y.

Mühendis Nurettin Evin, Nafia Bakanlığı adına Y.

Müh. Mim. Orhan Alsaç, Yüksek Mühendisler bir- liği adına Y. Müh. Sabiha Güreyman, Y. Mimarlar.

Mansiyon kazanan projelerden Y. Mimar Sabri Oran projesi

Kat plânı, cephe görünüşü ve genel durum menazırı

/ .

ıBMiy ıff

cephe elevasyonları

B. ad:na Y. Mim. Sezai Ergüç.

2 — Jüri heyeti aralarında Prof. Bonatz'ı Reis ve Orhan Alsaç'ı Raportör seçrek çalışmalarına baş- lamıştır.

3 — idarenin anlattığına göre bir müsabık Projesinin bir gün sonra kabulünü İsrarla istemiş, kabul edilip edilmemesi Jüriden soruldukda Jüri bu projenin disiplin bakımından red edilfnesi kara- rını almıştır. Bundan başka müsabıklardan birinin projesini yanlışlıkla Yol Dairesi Reisliği yerine U- mum Müdürlüğe vermesi üzerine o dairece zarf açılmış fakat jüri azasından hiç birinin zarfın muh-

(13)

Mansiyon

Prof. Y. Mimar Kemâli Söylemezoğlu ve Y. Mimar Harika Söylemezoğlu projesi

teviyatından haberi olmadan tekrar kapatılarak mühürlenmiş bulunduğundan jüri bu projenin seç- melere iştirak etmesinden bir mahzur olmıyacağı kanaatini göstermiş ve proje jüriye kabul edilmiştir.

Bundan sonra projeler geliş sıralarına göre a- çılmış ve istenen resimlerin tamam olup olmadık- ları tetkik edilerek her lâvhaya sıra numarası ya- zılmıştır.

5 — Jüriye giren «22» Projenin sıra numara- ları, rumuzları ve lâvha adetleri aşağıda gösteril- miştir :

S. No. Rumuz. Lâvha. S. No. Rumuz Lâvha

1 10385 7 12 81118 16

2 81556 9 13 54925 19

3 15175 9 14 52457 16

4 83337 11 15 27027 09

5 37656 11 16 70509 11

6 76167 11 17 01717 09

7 71417 07 18 12365 09

8 27445 17 19 14444 15

9 57311 13 20 33333 13

10 01Ş94 12 21 12145 10

11 72727 08 22 54321 07

6 — Jüri 13/2/1945 Tarihine kadar her azanm teker teker projeleri incelemesine ve 13/2/1945 Sa- lı günü saat 14 de toplanarak birinci elemeyi yap- mağa karar vermiştir.

7 •— 13/2/1945 günü saat 14 de toplanan jüri birinci elemede 5 jüri azasından da gayri kâfi notu alan ve sıra numaralan taksim çizgisinin üstüne yazılmış bulunan aşağıdaki 5 projeyi tasfiye etmiş- tir :

1/10385, 11/72727, 16/70509, 18/12365, 21/12145.

8 — Geri kalan projeler arasında yapılan ikin- ci elemede de aşağıdaki 6 proje tasfiye edilmiştir:

2/81556, 5/15175, 5/37656, 7/71417, 13/54925, 20/33333.

9 >— Son seçime kalan 11 projenin teker teker yeniden tetkiki ve izahnamelerinin müştereken o- kunmasından sonra mükâfatların dağıtılması işi 15/2/19*5 Perşembe günü saat 14 deki toplantıya bırakılmıştır.

10 — 15/2/1945 Perşembe günü saat 14 de top- lanan jüri son elemesini yapmış ve aşağıda sıra nu- maraları ve rumuzları yazılı 6 projeyi de derece ve-

(Devamı 121 inci sayfada)

(14)

Y I L D I Z Ç İ N İ F A B R İ K A S I Yazan : Tahsin öz

Tcrpkapı Müzesi Müdürü Ne gariptir ki memleketimizde fayans karşılığı

olan çiniye kâşi çin porselenlerine fağfurî, son za- manın yıldız fabrikası porsslenlerine de çini denil- miştir. Bu isim karışıklığına rağmen ortadan kesin bir hakikat varki bilhassa XVI ıncı yüz yılda Türk çiniciliğinin ulaşdığı sanat üstünlüğüne hiç bir mil- letin erişememiş olmasıdır. Hele duvar çinilerimi- zin renk, motif, kompozisyon itibarile nasıl olağan üstü birer varlık olduğunu görüpte, bu buluş ve sanat kudreti karşısında eğilmemek kabilmi?

Ne yazık ki porsölenciliğin beşiği olan Çin is- tina edilirse, dünyanın hemen her tarafında umu- miyetle XVII incil yüz yıldan itibaren fayanstan por- sölene geçildiği halde memleketimizde bu yapılma- dıktan başka pek ileri olan çinicilikte birçok sebep ve âmiller altında tedricen inhitat ve nihayet su- kut etmiştir. Ancak XVIII inci yüz yıl sonlarında

münferit bazı teşebbüslerle İstanbul'da mahdut por- sölen evani yapılmağa başlanmıştır ki bunları, altın- daki birkaç çeşit (Eseri İstanbul) damgasını göre-

Dolmabahçe Mehmet Ağa sebili resmedilmiş bir tabak (Zekâi Paşa imzasını taşımaktadır.)

(15)

rek tanımaktayız. Bazılarının bu damgala ı bulun- masa Saks ve Viyana denilecek ayardadır. Nede olsa bu ufak ölçüdeki san'at hamleleri dünyanın her tarafından akıp gelen her cins porsölenler kar- şısında devam edememiş ve erimiş gitmiştir.

Uzun seneler geçtikten sonra ikinci Abdulha- mit Yıldız sarayında bir fabrika tesisini düşünmüş, Fransa'dan birkaç usta getirterek basit bir fabrika kurdurmuştur, Hiç şüphesiz merakla ele alman ve daima göz önünde tutulan birçok işlerde olduğu gi- bi bu fabrikada cidden bir başarı göstermiş ve bu- rada Sevr tesiri altında bir işçiliğe dayanan/vazolar, tabaklar, türlü biblolar yapılmıştır.

Bugün orta yaşlıların bile pek iyi hatırlayaca- ğı veçhile, Yıldız fabrikası mamûlâtı daimî olarak şimdi İstanbul Postanesi civarında Halk Sandığının bulunduğu yerdeki Hereke satış mağazasında ve Ramazanlarda da Bayazıt Camii avlusunda Hereke, Feshane, ve Yıldız fabrikaları namına açılan ser- gi pavyonunda satılırdı.

İkinci Abdulhamit bu fabrika mamûlâtmdan uygun gördüğü parçaları Avrupa hükümdarlarına, yabancı devlet adamlarına ve kendi maiyyetinde bulunanlara hediye de ederdi.

Yıldız fabrikasında lüks denilecek derecede a- ğır parçalar yapıldığı gibi harcı âlem, üzeri çıkart- ma desenli yeya düz beyaz tabak ve saire de çıka- rılır ve bunlar birkaç kuruşa satılırdı.

Sevr tesiri altında yapılmış Yıldız fabrikası işi bir tabak

İşte bu fabrika meşrutiyyetin ilânına kadar ça- lışmasına devam etmiş Abdülhamid'in hallinde fab- rikanın hareket ordusu tarafından tahrip edildiği işidilmişdi. Halbuki hatırda kaldığına göre 1912 se- nelerinde bu fabrikanın ele alınarak faaliyete geçi- rilmesi işi o vakit ki Maarif Nazaretince İstanbul Müzeleri İdaresine verilmesi üzerine bu fabrikaya ilk defa gittiğimde binanın yukarıda sözü geçtiği gibi bir tahribe maruz kalmadığını gördüm. Ancak geçen birkaç sene zarfında bekçisiz ve bakımsız kalmaktan mütevellit bir harabî göze çarpıyordu.

Hattâ firma ikinci defa girmeğe hazır bir takım eşya ile çalışılmış ve yarım kalmış birçok parçalar- la hayli malzeme de mevcuttu. Fabrika müdüriye- tine çok temiz bir zat olan Sanayii - nefise hocala- rından ressam Adil bey merhum getirildi. Yabancı iki ustabaşıdan gayri Türk olan ve işlerini pek iyi başaran usta, ressam, işçilerde bulundu. Başlanmış ve yarım kalmış parçalar tamamlanarak fırınlandı, bazı ufak aksaklar olmasına rağmen verimli netice- lerle yüzlerce eser ortaya çıkarıldı. Bunlar o vakit Hamidiye türbesi karşısında bulunan ordu pazarın-

da satılığa çıkarıldı.

Bir müddet sonra birinci dünya harbi belâsı etrafı daha ziyade sardığından ve mühür değiştiğin- den fabrika telgraf fincanları yapmağa başlamış ve hattâ yeri uygun olmadığından Fenerbahçe tarafla-

rında yeniden inşası gibi düşünce ve çıkmazlara gi-

(16)

Bordürleri içinde çeşitli İstanbul manzaraları

bulunan bir yıldız işi tabak

rince, bütün bütün kapandı. Ondan sonra yapılan teşebbüslerden de bir netice alınamadı. Bu defa bu fabrikanın çalışması için harekete geçildiğini gaze- telerde okuyunca, başarı dileği ile şu satırları yazı- yorum.

Yıldız fabrikası, elde bulunan parçaların dam- gasından anlaşıldığına göre 1896 (1312) senesinde ilk mhsulünü vermişdir. Bu seneye ait prosölenle- rin altında yeşil boya ve yahut yaldızlı bir ay içinde beş köşeli bir yıldız ve altında 1312 senesi yazılı- dır. Ondan sonra 1312 rakkamının altına sene ya- zılmış ve bunun altınada kaçıncı yıl ise o rakkam konulmuştur. Ele geçen parçalardan 14 üncü yıla kadar olanlara tesadüf ediliyor. Yukarıda işaret et- tiğimiz veçhile bir iki usta başının kurduğu bu fab- rikada çalışanlar ve bilhassa ressam ve dekoratör- ler Türk olduğundan san'at itibarile pak üstün ol- masada taşıdıkları motifler, dekorlar ve bazı resim- ler dolayısile yurdumuza ait bir hususiyeti taşı- maktadır. Bu sebepten bugün Yıldız fabrikası ma- mulâtı büyük bir rağbette olup ele geçen parça- lar yüksek fiatlarla satılmaktadır.

Topkapı Sarayı Müzesinde, Yıldız fabrikası porsölenlerinden altı yüz parçadan mürekkep bir kolleksiyon bulunmaktadır. Bunların çoğu ikinci Abdulhamid'in kolleksiyonundan gelmiş en nadir ve sevilmiş parçalardır, aralarında 1.20 yüksekli-

ğinde büyük vazolarda bulunmaktadır. Bazıları Sevr mamûlatından ayırt edilemiyecek bir derece- dedir. Fakat burada yabancı karakterde yapılmış o- lanları bırakarak mahallî zevke göre bezenmiş bu- lunanları kısaca belirtelim:

Bunların başında mücellit başı Ragıp Bey mer- humun Türk tezhip ve tezyin esaslarına göre beze- meleri, Zekâî Paşanın şehrin bazı anıtlarını göste- rir resimleri gelir. Bazı tabak veya vazolarda, Çi- nili köşk'ün, yahut Anadoluhisarjnın, Çağlayan kas- rının çok eski resimlerini buluyoruz.

Çay ve kahve fincanlarmda seri halinde Osman I den başlıyara'k Sultan Mecid'e kadar padişah re- simleri görülüyor. Yine büyük ve nefis tabaklar etrafı zengin bordürlerle çevrelenmiş ve ortalarına Selim III ün resmi, Selimiye kışlası ve mühendis- hane güzelce istif edilmiş, bazan bu resimler ka- bartma olarak yapılmış ve daha ziyade canlandırıl- mıştır. İşte bunların her biri hem bir san'at eseri ve hemde tarihî bir belgedir.

Yine nature morte taşıyan bazı tabakların ke- narlarına şehrimizin öyle estetik köşecikleri yer- leştirilmiştir ki bir eski istanbul albümü karşısında bulunulmaktadır. Bunlardan başka bazılarında man- zumeler, tuğralar, nefis yazılar vardır.

İşte bir birinden güzel bu resimleri, bordürleri, yaldızları yapan ressamlarm imzalarıda birer taraf-

(17)

Yıldız fabrikası başlangıçta, toprağını Avrupa'- dan getirtmekte imiş, şüphesiz en çek kullanılan bu iptidaî maddenin hariçten gelmesi uygun olmadı- ğından araştırmalar yaptırılmış muhtelif yarlerde topraklar bulunmuş alınan tecrübeler müsbet ne- ticeler vermiştir ki hayli yıldız porsöleninin altında (yerli toprağı) kelimeleride yazılıdır.

Şu kısa sözler gösteriyorki, bir vakitler dünya- nın erişemediği bir yücelikte çiniler yapmışız. Son- raları porsöleneilik üzerindeki çalışmalar ve dene- melerden de başarılı neticeler almışız, iptidaî mad- delerde bulunmuş ve bugün her medeni memleke- tin ihtiyaçları arasında porsölen mamulâtmm en önde geldiğide malûm, bunu ehemmiyetini harp yılları bir kat daha belirtti.

Binaenaleyh Yıldız fabrikasının yeniden açıl- ması büyük bir zarurettir. Ancak başarılar diler- ken bu teşebbüsün yurdun tam ihtiyacını ve hattâ san'at zevkini temin tatmin edeesk Ölçüde porsölen işlerine başlangıç elmasını da temenni ederiz.

Tahsin öz A r k i t e k t : Yıldız çini fabfikası içindeki kalıp- lar yarı pişmiş 3000 tabak, vazolar ve fırın geçen kış esnas:nda istanbul defterdarlığı tarafından art- dırma ile 1350 liraya bir antikacıya satılmıştı. G.

S. A kademesi eski hocalarından Hikmet mese- leden vali Lütfi Kırdar'ı haberdar etmiş, bu su- retle fabrika yıkılmaktan kurtulmuştur. Kanunî mevzuat müsait olmadığı için bslediye fabrikayı işletemem ektedir. Esasen belediyecilikle bu işin bir alakası da yoktur. Fabrikanın işletilmesile memur- lar kooperatifi ilgilenmiş ve bazı tecrübeler yap- dırmıştı™.

Bay Hikmete nazaran, burada halen, çok ihti- yaç olan tabak fincan gibi şeyler yapılması düşü- nülmüşseds kooperatif G. S. Akademisi seramik pro- fesörlerine bir tetkik yapdırarak fabrikanın duru- munu tesbit ettirmiştir.

Verilen rapora nazaran fırın küçük ve eski sis- tem olduğundan fabrikanın işlemesinden tüccarî bir menfaat beklenemeyeceği ancak, mahdud mikdarda sanat değeri olan vazo tabak ve saire gibi eserler yapılması kabil clduğu anlaşılmıştır. Alâkalı maka- mın fabrikanın faaliyetini temin için çalışmalara devam -Ettiğini memnuniyetle öğrenmekteyiz.

Fabrikanın kâr temin etmesi düşülmiyerek şimdilik kendi masrafını çıkaracak bir şekilde ça- hşması temin •edilmesinin dahî memleket sanatı ba- kımından bir kazanç olacağı muhakkatır.

ta göze çarpıyor ki ölenlerin rahmetle, sağ olanla- rında saygı ile isimlerini sıralamağı lüzumlu görü- yoruz.

Mücellit Başı Ragıp — Zekâî Paşa — Hacı' Bey Zade Ali — Reşit — Halit — Mehmet — Server İz- zet — Ali — ismail — Ömer — Mesrup — Ederuni Nuri — Hüseyin Hulusi — Enderuni Abdurrahman

— Vasfi — Mardiros — Halit Naci — Ferit — Rifat

— ibrahim,

Porsölen bilindiği veçhile fildsbat ve kaolinden yapılır. Hamurun bu terkibi sade görünmekle bera- ber her fabrikanın kendi bulunduğu toprak for- mülleri va'dır ki gizli tutarlar. Hamurun süzülme- si, dinlendirilme ameliyeside mühim olup, Çinde buna evladiyet derler. Yani babanın hazırladığı ha- muru evlâdı kullanırıma. Kezalik ateş dereceleri, boyalarda ayrı mevzu ve ayrı ihtisas ve dikkat işi- dir.

Yıldız işi bir vazo

(18)

Harpten sonra İngiltere'de, mümkün olan en kısa bir zamanda anormal derecede büyük mikdar- da ev inşa etmsk meselesile karşılaşılacaktır. Ace- le olara A takriben 400,000 yeni eve ihtiyaç olacağı tahmin edilmektedir. Malzeme tedarikinin ciddî bir güçlük arzetmesi beklenilmemekle beraber, adî tip- te ev yapabilen usta adedi böyle bir programa ta- mam kifayetsizdir. Bundan gayri, bu gibi ustala- rın yetiştirilmesi birkaç seneye bağlıdır. Bu şerait tahtında, dikkat nazarı yeni başka inşaat malzeme- si ve usullerine, bilhassa önceden imalâta elverişli olanlara çevrilmiştir. Kütle halinde istihsalâta uy- gun normal yapı demirleri ve diğer malzeme ile küçük eyler inşa ederek, hükümet £jn acil ihtiyaç- ları karşılamak için bir proje ileri sürmüştür. Ma- mafi bu nevi evlerin ömürleri azamî on sırjne oldu- ğundan, bunlar ancak muvakkat yapılar olabilir.

Demek oluyor ki, bu evler, önceden hazırlanmış ev meselesinin ancak kısmî bir çözme şekildir.

Tam bir sureti hal, Hull şehrinde tanınmış bir inşaatçı olan Mr. Robert G. Tarran tarafından ve- rilmiştir. Tarran tipinde, önceden imâl edilmiş ev altmış Veyahut yüz sene dayanabilecek bir yapıdır,

beton, çelik ve normal profiller halinde geniş öl- çüde istihsal edilen başka elemanlardan müşteşek- kildir, tam ve ikâmete hazır olarak, birkaç saat zarfında kurulabilir. Montajın sürati hakikaten ina- nılmaz derecadsı büyüktür. Bir oturma odası, bir yatak odası, bir küçük mutbak ve bir banyo odası- nı ihtiva eden bir villâ halinde, duvarlar, döşeme Vı£> damın kurulması, borular ve diğer teşhizatın tesisi için sarf edilen vakit yalnız altı saat olmuş- tur. Tabiî burada temeller ve kanallar önceden ha- zırlanmış bulunuyorlardu. Mamafi, arazinin hazır- lanması ve temellerin örülmiîjsi dahil olduğu halde, bir Tar an evinin tamamen inşasının bir haftada babaşarılabildiğini tecrübe göstermiştir; bir gün kanallar için, bir gün temelter için, bir gün montaj için, iki gün dahili teşhizat için, ve bir gün de boya ve dekorasyon için lâzımdır. Son zamanlarda, Hull şehrinde, bir demonstrasyon evi ilk kazmanın vu- rulduğundan altı gün sonra ikmâl edilmiştir. Bu 3rvin ü); yatak odası, bir oturma odası, bir mutbağı, bir çamaşırhanesi ve bir banyo odası vardır.

Bu şayanı dikkat neticeler, hepsi süratli ima- lâta ve kolay montaja elverişli birçok malzemenin

(19)

istimalile elde edilmiştir. Temeller, 10 santimetre

1 kalınlığında basit bir beton radiyeden müteşekkil- dir; kısa sütunlar, U demiri çerçevelerden imâl edilmiş, tutkalla yapıştırılmış tahta veya sert fiber kaplı, döşemeyi tutar. Dış duvarlar, levha halinde tahtadan mamul çerçevelerle oturtulmuş beton ar- me panolardan mürekkeptir. Fabrikadan çıkmadan evvel, her panonun kenarlarına, gemi güvertelerin- de görünen, asfaltlı amiant yünündjsn bir ek malze- mesi sürülür; montajdan sonra ek yerleri, elektrik- le ısıtılan bir kalafat cihazile tamamile su geçmiş z şekilde tıkanır. Duvarların iç tarafı, kontrplâk ve- yahut alçı kaplanmış ve levha halinde tahtadan mamûl elemanlardan yapılmıştır. Tavanlar için ay- nı inşa tarzı kabul edilmiştir. Damın Örtülmesi için halen bitümlü malzeme kullanılmaktadır, fakat im- kân olunca çinko, bakır ve saire, bitümün yerini alacaktır. Bütün dolaplar ve diğer teşhizat ve he- men hemen tekmil boru teçhizatı fabrikada tamam- lanır ve sadece yerlerine takılmaları kalır. Elektrik tesisatının çoğu fabrikadan çıkmadan evvel döşe- me, duvar ve tavanların içinde hazırlanır ve montaj esnasında yalnız son birkaç telin bağlanması kalır.

Tarran usulü ev inşasının yukarıda balısedilem muvakkat evler için kabul edilen usulden, dahilî hacim birimi başına yüzde 25 daha ucuz olduğu bil- dirilmektedir. Bu bariz tasarruf, başlıca, malzeme- nin itina ile seçilmesinden ve yapının her kısmına standardizasyon metodunun harfiyyen tatbik edil- mesinden meydana gelmiştir. Mamafi, buradaki

standardizasyon, projede yeknasakhk veya çirkin- lik doğurmaz. Muhtelif boy V» şekilde evler, önce- den imal edilmiş aksamdan inşa edilebilir. Bugüne kadar iyi düşünülmüş evler yapılmıştır ve sistemi- nin tam estetik gelişmesini teşvik için Mr. Tarran, Britanya Mimarları Kıraliyet Birliği vasıtasıle, Tarran elemanlarını ihtiva eden harp sonrası evle- rine ait bir proje müsabakası tertip etmiştir.

Bu nevi inşaatın tam gelişmesi için fabrikala- rın ve inşaat müteahhitlerinin geniş ölçüde teşriki mesai etmelerinin lüzumunu Mr. Tarran tebarüz ettirmiştir. Malzemenin satın alınması ve önceden hazırlanacak evlerin imalât, tevzi ve kurulmasını kontrol etmek üzere, icra heyeti inşaaat müteahhit- tedir. Bu cemiyet aynı zamanda bina inşasında araş- lerinden müteşekkil bir cemiyetin (Corporate Buil- ding Board) teşekkülünü Mr. Tarran teklif eıtmek- tırmalar tertip edecek ve yışni metod için lüzumlu muhtelif işçi tiplerinin yetiştirilmesini deruhte ede- cektir. Halen, inşaat müteahhitleri arasında tanın- mış yirmi firma bu teşebbüsü desteklemişler ve et- raflı tetkikattan sonra bu müşterek usulün senede 100,000 ev temin edebileceğini bildirilmişlerdir.

Lüzumlu işçilerin yalnız yüzde onunun usta sını- fından olmasının kâfi geldiği belirtilmektedir; geri kalanları, ustalar nezareti altında, muhtelif montaj- işlerini başarabilmek üzere kısa bir zamanda yetiş- tirilmiş erkek, çocuk ve kadınlardan müteşekkildir.

Bu teşkilât sayesinde, memleketin harp sonrası ev ihtiyacı ekonomik bir surette halledilebilecektir.

(20)

T a r i h k ö ş e s i ;

t

P A F L A G O N Y A D A G E R D E K - B O Ğ A Z I K A Y A M E Z A R I

Yazan: Ahmet Gökoğlu Kastamonu müzesi müdürü

Soğanlı suyun güneyinde olup bugün Çerkeş'e bağlı Karakoyunlu köyünün hemen yakınında bu- lunan bu mezar, ilk defa profesör R. Leonhard tara- fından görülmüştür. Mezar, adı geçen köyün 400 M- güneyinde, yukarı doğru gittikçe daralan ve Ger- dek boğazı adını taşıyan bir derenin batısında, 8-10 M. yüksekliğinde sarı kum taşlarına dikey olarak oyulmuştur.

Dişarıdan bakınca sütünleri kırılmış bir giriş- yeri ile 3 oda ve bir de alınlık görülmektedir.

Giriş yeri yerden 3 m. yukarda bulunmaktadır.

Boyu, yan duvarlar arasında 8,60, anten'ler arasın- da 8,30, eni 3,60, yüksekliği de 4,60 metredir. Baş odanın dış duvarında uzunluğu 3 m-, eni 0,50, derin- liği de 0,40 cm. olan dört köşe bir oyuk vardır. Yan- larda odaların pencerelerinden başka birşey yoktur.

Buradan birisi ortada iki taneb! vanlarda olmak üzere üç mezar odasına girilmektedir.

Baş oda (A) tipik üaflag~**ya kaya mezarların- da olduğu gibi giriş boşluğunu .amam il e doldurmu- yor; ancak yarısından fazlasını işgal ediyor. Taban- dan 1,70 m. yukarda, boyu 1,30, eni 0,65 cm o!an kapusu, odanın sağ köşesinden açılmıştır. Bunc^

yanlarında bulnan üç kat korniş, uzaktan bakınca kapuyu büyük göstermektedir. Ön sol duvarda, oda- tabanmdan 0,80 cm. yukarıda iki pencere, bulun- maktadır. Her ikisinin de boyları 0,50, -enleri 0,40 cm. dir. Bunlardan daha soldaki pencereye korniş konulmamıştır. Belki de önüne sütun geldiği için tir.

Odanın boyu 4,10, eni 3.10, yüksekliği de 2.30 metredir. Arka duvarda 2,10 m, uzunluğunda 0,40 om. derinliğinde ve 1 metre yüksekliğinde duvarın içine oyulmuş bir ölü sediri bulunmaktadır. SoIda>-

Gerdek boğazı kaya, Paflagonya mezarlarının genel görünüşü

ki duvarda 0.90 yükseklik ve o kadar kenişlıkte, 0,45 em derinliğinde bir niş daha vardır.

Tavanın ortasında ağaç mimariyi takliden 0.30 cm, kalınlığında bir kirişle bunun iki tarafında yu- varlak birer kiriş bulunmaktadır.

Bakana göre sol taraftaki odanın (c) kapusu, yerden 1.70 m yukarda olup, yüksekliği 1 m, geniş- liği de 0.90santimetredir. Bu kapu da baş odanın kapusu gibi üç kornişle çevrilmiştir. Odanın tabanı kapu eşiğinden aşağıdadır. Boyu 2 m eni 1.60, yük- sekliği de 1.80 metredir. Oda tabanının ortasında boyu 1.30 eni ve derinliği 0.80 cm. olan bir çukurla sağ duvarda 2 m boyunda, 0.50 cm eninde ve 0.20 cm yüksekliğinde bir ölü sediri vardır. Bu odanm duvarları sonradan harçla sıvandığı, bugün görülen artıklarından anlaşılmaktadır.

Bakana göre sağ yandaki odaya (B) 1,70 yük- seklik ve 0.65 genişliğinde bir kapu ile girilmekte- dir, Bu kapunun üstünde kü^ük bir delik vardır.

Odanın boyu 3.40, eni 2.60, yüksekliği de 2.30 met- redir. Sağ yan duvarın köşesinden dışarıya sonradan açılmış muntazam olmayan bir pencere vardır. Bu duvarın ortasında 1.50 genişlik, 0.80 yükseklik ve 0.30 cm derinliğinde yarım daire şeklinde üstü ke- merli muntazam bir niş bulunmaktadır. Arka duva- rın önünde bir ölü sediri var idise de bugün kırıl- mış bir durumdadır. Bu sedirin üstüne gelen duvar- la arka duvarın ortasına eni 0.45, yüksekliği 0.65, derinliği de 0.20 olan üzerleri kemerli birer niş daha yapılmıştır.

Odanın tavanı ağaç mimariyi tekliden süslen- miştir: önce büyükçe bir dik dörtgen şekli oyul- muş, bunun içine eş kenar dörtken, bunun da içine yine dörtken şekiller kabartma olarak çıkarılmıştır.

Giriş yerinin 1.10 m aşağısında ve bugün ka- puları yere beraber olan döşemeleri düz, tavanla-

(21)

rı tonozlu 1.59 m, uzunluğunda, 1.20 genişliğinde ve 1 m, yükseliğinde iki mezar odası daha vardır ki bu odalar sonradan yapılmışlardır.

Giriş yerinin önünde üç tane sütün bulunduğu- nu bugünkü artıklarından öğreniyoruz. Bunlardan sol yandaki sütünle orta yerdeki sütunun başlıkları ve sağdaki sütunun kaidesi yerinde durmaktadır.

Bu sütunler Leonhard tarafından yapılan restoras- yon da şöyle görünmektedirler. (Resim 2).

Sütunlar arasındaki aralık birbirine eşit de- ğildirler. Soldan sağa doğru, 1.40, 1.30, 1.10 metre- dir. Yerinde duran sol yandaki kaidenin dört köşe olmasından diğerlerinin de aynı olduğu neticesine varılmıştır. Bu köşelerden her biri birer m, uzunlu- ğundadır. Bunun üstünde 0.40 cm. yüksekliğinde bir mulür bulunmakta ve bundan sonra bir bilezik- le sütun gövdesine geçilmektedir.

ince, uzun, yuvarlak olan bu sütunlar bir nisbet dahilinde yukarı çıktıkça incelmekte ve ni-

hayet kare şeklinde bir başlıkla sona ermektedirler.

Başlığın, baş tabanın altına gelen iki parçalı tablesile, sütun gövdesine bitişik kaidesi arasında, hurma yapraklarından yapılmış süsler vardır. Bu süs ortada ince bir sap üstünde ok ucu gibi uzanan bir yaprağın yanlaıına dizilmiş ve uçları halkalar halinde kıvrılmış şekilden ibarettir. (Şekil 3). Her yanında saplan beşere ulaşan bu yapraklar tama- men usluplandırılmiştır. Aşağıdakiler in sapları kı- sa, yukarı doğru çıktıkça uzamakta ve birbirinin üstüne doğru kıvrılmaktadırlar.

Giriş yerinin yanlarında sütunlara paralel ola- rak uzayan birer de Anten bulunmaktadır. Bunlar

mmt

•kMbEL^TcSH^HH^^H

1 Mezardaki sütun başlıklarından biri

Gerdek boğazı kaya mezarının restorasyonu

da aynen sütun kaide ve başlıkları gibi süslenmiş- lerdir, Sütunlarla antenlerin üzerine baştaban, bu- nun üzerinde de alınlık vardır.

Baş taban iki tabakadan ibarettir. Sütunler in üstüne gelen kısım 0.30 cm yüksekliğinde olup ay- nı zamanda yuvarlaktır. Bunun üstündeki kısım da- ha yüksek (80 - 90) cm ve ileri doğru çıkmış bir du-

rumdadır. ;

Alınlığın alt kaidesi baş tabanın yukarı kısmı- na konulmuş, meyilli kısımları da üç katlı kirişten

yapılmıştır. Bu kirişler o.15 cm, birbirinin üstüne doğru bindirilmiştir. Alınlığın ortasında üç tabaka bir pîinthe üzerine oturan 1.80 m. yüksekliğinde küçük bir sütun vardır. Bu sütun pilinthe ve koni şeklinde bir başlıkla sona ermekte ve çatı köşesinin boşluğunu doldurmaktadır.

Hirschfeld İskilip'te bulduğu kaya mezarın alınlığında böyle bir sütun görmüştür, (1). Bundan başka Paflagonya'da yine Soğanlı suyun kuzey ge- cesinde ve Aracın Güney köyündeki (arslantaş) kaya mezarı ile Taşköprünün Bademci köyündeki kaya mezarın alınlıklarında da bu sütunu görmek- teyiz,

Karakoyunlu köyündeki Gerdekboğazı kaya mezarının alınlığı diğerlerinden Aîcroter'lerile ay- rılmaktadır. Gerçekten sütun başlıklarında 'gördü- ğümüz nebatî süsleri alınlığın orta ve yan akroter- Ierinde de görüyoruz. Yalnız köşelerdeki akroter'- lerde orta yaprak yoktur. Akroterler eski bir tekâ- mül zincirinden gelmektedirler. Eski ağaç inşaatta çatıların orta ve köşelerini korumak için yapılan bu şekiller sonraları süs olarak daha sonraları da bilhassa mabetlerde ayinlarla ilgilendir ilmişlerdir.

"Bu mezar (konumuz olan) eski bir ikametgâhın kopyasıdır. Bunun Inantis mabet inşasile bağlılığı düşünülebilir. Fakat Leonhard'ın da dediği gibi as- la Eğe çevresindeki ağaç inşa şeklinden çıkmamış- tır. (1).

Paflagonyamn tipik kaya mezarlarında birer

(22)

Demirlide Arslantaş Kaya mezarında bulunan sütun başlığı

Nemrudun sarayında bulunan bir sütun başlığı

oda gördüğümüz halde, bu mezarda, Taşköprünün (Deneler) köyündeki Kalekapu kaya mezarında, Kastamonu merkezindeki kaya mezarda iki veya üç oda görmekteyiz. Alacadaki Gerdekkaya meza- rında da yan odaları görmekteyiz. Hattâ bunları Kol de Hilâni tipile de kıyaslandırmışlar. Fa- kat bu yan odalar hep sonradan eklenmişlerdir. Tıp- kı bunlar gibi konumuz olan gerdek boğazı kaya mezarındaki yan odalar da sonradan eklenmişlerdir.

Profesör Richard Leonhard'm da dediği gibi bu kaya mezarın eskiliği sütunler üzerindeki hunma yaprağı süsler ile anlaşılmaktadır. Keza Hirschfel- din de (İskilip'te bulduğu 1 No. lu mezara göre) de- diği gibi Alınlıktaki plinthe'li küçük sütunlar yu- nan (eski yunan) tekâmülünde bilinmiyordu. Biz bunun menşeini batıya değil doğuya veriyoruz.

Leonhard'm, Fon. ve Luschanm (Entstehung und Herkunft der jonischen saeuk. Leipzi<g 1912, Al- ter orient XIII, 4) adlı eserinden alarak verdiği bil- giye göre, nebat süslü sütunler (birkaç Mısır sütu- nu müstesna) hepsi de hurma yaprağı yelpazesinin kıvr:mmdan çıkmıştır. Bu tekâmülü bilhassa ilk İyon sütun başlıklarında hissediyoruz. Meselâ: îlk İyon mabetlerine ait başlıklardan 7 inci yüz yıla ait Trovadaki Neandria mabedinde bunu esas bir parça olarak görüyoruz. Sonra ortadaki yaprak ya- vaş yavaş kayboluyor. İç yaprakların artıkları kalı- yor, Daha sonra dışta iki kıvrım haline geliyor. (2).

Konumuz olan Karakoyunludaki Gerdekboğazı ka- ya mezarındaki başlık daha eskidir, Çünkü orta- sındaki yaprak bütün açıklığıla durmaktadır.

Bu şekildeki süsün Asur ve Firigya eserlerin- deki başlıklarda gördüğümüz süslerle yakından il- gisi vardır.

Gerçekten bir kere Brandenburg tarafından Nemrud'un (Naramsin) kuzey sarayında bulunan

ve aynı şahıs tarafından (A. H. Layard, The monu- ments of Niniveh. London 1849 Pl. 966) adlı eserde yaymlanan, Bronz tahta kakılmış yaprak şekilleri- le kcnumuzdaki nebat süslü başlıklar arasında ben- zerlik vardır. (1). (Resim 4).

Paflagonya da böyle hurma yaprağı süslü bir kaya mezarı da Beşdut'da bulunmaktadır,

E. Herzfeld'e göre bu şekildeki süsler, Zencirli ve Kyros mezarlannda da görünüyor.

Bundan başka Demirli'de (Arslantaş) kaya me- zarında buna benzer hurma yaprağı süsleri görüyo- ruz (1) (Resim 5).

Bütün bu ese: ler milâtdan önce 7 nci yüz yılda yapılmış olduklarından^ konumuz olan Karakoyun- ludaki Geredekboğazı kaya mezarmuı da aynı ta- rihlerde yapılmış olduğunu düşüne biliriz.

Biz Gerdekboğazı kaya mezarının PafLagonya- yı ilk işgaleden (Leuykesyrer = beyaz süryeliler) tarafından yapılmış olduğuna ihtimal veriyoruz.

1 — Prof, Leonhard, Paflagonya, Berlin 1915. Sahire, 275.

2 — Aynı eserin 276 ncı sahifesi.

İSTANBUL EMINÖNÜ

EMNİYET SANDIĞI ^

*

KADıKÖY BEŞIKTAŞ

Kuruluşu 1868 ve

ANKARA CAĞALOĞLU Merkezi

Buralarda ve civarındaki sayın müşterilerinin:

MENKUL MALLAR, EMLAK mukabilinde

türlü ödünç isteklerini hemen ve yerinde yapar.

(23)

L O N D R A T Ü N E L L E R !

lstanbulun metro ihtiyaçı bahis mevzuu oldu- ğu şu sırada Londra'nın metrolarından bahis eden bu yazıyı (yayınlamayı faideli bulduk.

Londra yer altı tünelleri son 80 sene içersinde inşa edilen demiryollardan müteşekkil büyük bir şebekedir. Bu demiryolların hepsi, bütün uzunluk- larınca yer altında bulundukları gibi, bazıları da muhtelif yerlerde açık araziden geçmektedirler. De- rinlikleri 5 ile 75 mî.tre arasında olan bu hatların uzunlukları mecmuu 352 kilometreyi bulmaktadır.

Yeraltı trenleri esas itibariyle, Londra'nın bir nok- tasından diğerine vreya merkez mıntıka ile civar banliyöler arasında yolcu taşımak hususunda kul- lanılmaktadır. Günlük yolcu taşıtı ortalama hesabi- le bir milyon insan kadardır. İlk tünel hattı seyrü- sefere 1863 senesinde açılmıştır. Bu hat, toprak sat- hında kazılıp, üstü örtülmek süretile vücuda geti- rildiğinden mahdut bir derinlikteydi. Mamafih bun- dan sonra inşa edilen yer altı tünellerinin çoğu bu şekilde meydana getirilmekle beraber 60 sene evvel yapılan bir teklif üzerine tünellerin daha derin açıl- masına karar verilmiştir. Bu o zamana kadar takip edilen plânları alt üsteden bir fikirdi. Fakat icad ve başarıları sayesinde, tünel inşaatını büyük bir çap- ta tesiri dokunan yol mühendisi James Greathead, bu yeni fikri muvaffakiyetle tatbik etti. James.

Lonra'da işletmeğe açılan ilk derin tüneli inşa eder- ken, bu cins ameliyelerin hepsinde tatbik edilebilir

Yeni istasyonlardan berinin bekleme yeri

iki yenilik ihdas etmiştir ki, bunlardan birincisi, kendi isimini taşıyan ve tünelin delinmesinde des- tek rolünü oynıyan muhafaza saçı ve diğeri de tü- nellerin daimî yapılması teşkil eden dökme iç kapı- lardı.

Size şimdi derin seviyeli tünellerin nasıl inşa edildiklerini kısaca anlatalım.

Evvel emirde inşası plânlaşan hattın geçeceği arazi adamakıllı tetkik edilir. Bu bittikten sonra mühendis bu hat üzerindeki her hangi bir noktanın tam mevki ve seviyesini, yalnız hattın, diğer bir noktasına göre değil, ayni zamanda tünelin üstün- de bulunan bina, nehir ve kanallar gibi toprak üs- tü arızalarını da nazarı itibara alarak hesapla bu- labilir.

Bunu müteakip, müstakbel hat boyunca seçi- len noktaların derinliğince toprak sathında sunda- lar yapılır. Muayyen aralıklar yapılan sundalar, tü- nel kazma ameliyelerinin esasını teşkil etmektedir.

Tünel açma işine her şaftın dibinde başlanır. Biri gidiş diğeri de geliş yolu olmak üzere iki tünelin inşası lâzım gelmektedir. Bunlar umumiyetle 3, 6

* metre kutrundadırlar. Tünellerin istasyonlardaki kuturları ise bunun iki mislidir.

Tünel açma ameliyesine biraz evvel zikrettiğim Greathead muhafaza saçının yardımıyla başlanılır.

Bu muhafaza saçı hakikaten tünelin kazıldığı nok- tadaki toprak tazyikine karşı kullanılan protatif

(24)

Londrada Colindale yeraltı istasyonu

bir destek rolünü oynamaktadır. Kazılan tünelden kuturca daha geniş mütehammil bir çelik silindir- den ibaret olan bu desteğin gerisinde, ameliye iler- ledikçe tekmil silindiri ileri sevketmeğe yarıyan kuvvetli idrolik şahmerdanlar bulunmaktadır. Kaz- ma işi pnömatik âletler kullanan ameleler tarafın- dan yapılmaktadır. Zira, Londra arazisi sert bir balçıktan müteşekkilse de, desteksiz bırakılacak kadar mukavemetli de değildir. Tünelin daimî des- teğini teşkil eden bir takım iç kaplamalar mevcut- tur. Bu kaplamalar ayrı ayrı parçalardan müteşek- kil olup biribirlerine vidalandıkları zaman bir si- lindir teşkil ı?derler. Böylelikle tamamlanan her si- lindir diğerine vidalanır ve neticede mütehanunil ve sabit yapınm bir kısmı halini almış olur.

Tünel kazma ameliyesi tamamlandıktan sonra bile hattın işletmeğe açılabilmesi için yapılacak da- ha birçok işler vardır. Tünellere ray ve elektrik kablolarının döşenmesi, telefon hatları ile işaret ci- hazlarının konulması lâzımdır. Tünel istasyonların- da yaplması icab eden, tezyin ve ışıklandırma gibi, birçok işler daha vardır.

Burada bilet gişesini de unutmamak lâzımdır.

Gişe, ya toprak sathmdadır, yahut ta onun hemen altında bulunmaktadır. Gişeyle halkın irtibatını te- min için sokağın muhtelif yerlerinden yeraltı yol- larının da açılması icap etmektedir. Bu yollara mer- divenler vasıtasile inilir. Bundan sonra, bilet gişesi- ni, istasyondan aşağıda bulunan platformlara bağ- lamak meselesi vardır, Evvelce metrolarda, plat-'

Londramn en işlek yeraltı istasyonlarından «Underground»

un manzarası

formlara asansörlerle iniliyordu. Fakat şimdi trene girip çıkan yolcular müteharrik merdivenler saye- sinde beklemek zorundan kurtulmuşlardır. Eski tarz istasyonlarda, tabiî elân asansör kullanılmaktadır.

Londra'da yer altı yolculuğunun çabuk ve ra- hat olmasını temin maksadiyle büyük gayretler sar- fedilmektedir. Paranızın üstünü iade eden otoma- tik bilet makineleri, bir düğmeye basmakla açılıp kapanan sürgülü kapılar, istasyona yaklaşan tren- lerin maksut mahallini gösteren otomatik elektrik işaretleri, işte hep bu gayretlerin meyveleridir..

Tünellere temiz ve taze hava, havalandırma aletleri vasıtasile temin edilir. Yer altı trenleri, o- tomatik merdivenler ve elân mevcut tek tük asan- sörler elektrikle işlemektedir.

Londra'lılar yer altı demiryolu şebekesine sa- hip bulunmakla kendilerini bahtiyar addetmelidir- ler. Tüneller İngiliz Başkentinin büyük bir kısmı- nın balçıklı araziden teşekkül etmesinden istifade edilerek yapılmıştır. Zira balçıksız, bu yer altı de- miryollarını fazla güçlükle karşılaşmadan ve altın- dan kalkınmaz masraflara girişmeden inşa etmek mümkün olamazdı. Fakat Londra, tüneller için en ziyade Greathead gibi Nafia mühendislerine şük- retmelidir. Tamamile yeni bir inşaat usulü ile yeni seyahat imkânları temin edileceğini gören bu mü- hendisler, plânlarını mevkii tatbike koymak için lâzım gelen cesaret ve maharete sahip bulunuyor- lardı.

(25)

B a ş k a M e m l e k e t l e r d e M i m a r i

ihM 'Ma

BİRLEŞİK AMERİKA

Getıel görünüş

New york'da Searsdale'de Mimar John Websr'- şeklinin basitliği ve içinde bulunduğu peyzaja inti- sin küçük evi. Bu küçük ev plânının sadeliği, inşa bakı itibamle güasl bir eserdir.

oturma odası ve plân

(26)

t

?

Burlington'da bir demir yol istasyonu

Şikago demir yolu üzerinde yeniden inşa edilen Burlington istasyonu, bekleme salonları, büfesi, ba- gaj dairesi itibarile geniş ve yeni bir düşünüşe gö- re yapılmıştır. Hariçî mimarisi şimdiye kadar alışıl-

ın uş olan istasyon binaları uslubundan kurtulmuş ssrbest bir mimarî karakterdedir.

Chrleston'da Şarki Virginya kömür birliğinin binası. Bu büro binasının her katı tip bir plâna gö- redir. zemin katı mağazalara tahsis edilmiştir.

(27)

İ N G t L T E R E ' D Ev B Î R Y Ü Z M E H A Y U Z U

M i m a r : P e r c y T h o m a s, O. B. E., L L.

D., P. R. I. B. A.

Yeni yüzme havuzunun yeri Millî kütüphane- nin hemen doğusundadır.

Banyo binası, Ingilterede mevcut eski yüzme havuzu tipine çok üstün olan modern Avrupa pren- sipine göre etüd edilmiştir.

Banyo binasının' holü 75 ayak uzunluğunda ve 30 ayak genişliğinde bir havuzu ihtiva eder; 75 a- yağın dört misli 100 yarda ettiğinden bu uzunluk seçilmiştir.(

Havuzun her iki tarafında 1,5 metre eninde bir geçit bırakılmıştır; dip tarafta 3 metrelik atlama ye- , ri için 3 metre genişliğinde bir saha ayrılmıştır. Bu- nu karşı tarafında seyirciler ve yahut yüzme veya atlama.,öğrenen talebeler için- yüksekte iki sıra o- turma yeri mevcuttur. Bu sıralara hem havuz tara- fından, hem de antre holünden çıkılabilir; böylece antreden gelen bir kimsenin ayak kabı ile ha- vuzun bulunduğu yerden geçmemesi temin edilmiş-

tir. j

(28)

Banyo holünün bütün bir tarafı, 18 metre enin- de ve 5 metre yüksekliğinde demir çerçeveli bir ca- mekândır; yaz mevsiminde bu carrvekânın açılması banyo holüne -yarı açık hava tesiri verir. Enine ha- valanmanın temini için soyunma kabinelerinin da- mı üzerinde ilâve pencereler vardır.

Soyunma ve giyinme yeri :

Soyunma ve giyinme yeri Banyo Holünün biti- şiğinde küçük bir k:sımda inşa edilmiştir. Yüzme havuzuna gelen kimseler, önde ve arkada kapıları olan "kabinelerin ortasındaki koridordan girerler.

Soyunduktan sonra elbiseler kabinelerin karşısın- da bulunan dolaplara kitlıenir; bu dolapların önce- den tedarik edilmiş anahtarları lâstik bir şeritle bi- lek veya boyunda taşımr. Bunu müteakip dış kori- dorlar yolile üç duş ve iki ayak banyosu bulunan yi ere geçilir.

Duş odasından sonra, içinde on santimetre su bulunan ve aynı zamanda yukarı kısımda otomatik duş tertibatı bulunan bir ayak banyosu tarikile Banyo Holüne geçilir. Ayak banyosunda akar su mevcuttur ve böylelikle banyo holüne girilmeden evvel şahıslar üzerinde bulunabilen sabun ve saire temizlenmiş olur. Helâlar duş odası yanındadır.

Banyo holü ile duş arasında bir kapı mevcut- tur; bu kapı banyodan çıkan kimselerin ayak ban- yosundan tekrar geçmemeleri için yapılmış olup duş odası tarafından açılamaz.

Yalnız yirmi iki kabine' olmasına rağmen nor- mal vaziyette her kabine üç veya dört dolaba ait olduğundan, aynı zamanda 64 kişi havuzda buluna- bilir. Fakat projenin büyük hususiyeti hijiyen bakı- mındandır: Kirli ayakkabıları olan hiç bir kimse- nin banyeda bulunanlar tarafından kullanılan yer- lere basmaması temin edilmiştir; böylece banyo ho- lüne kir nakil edilemez; yüzme havuzuna girmeden evvel herekıes temizlenmek mecburiyetindedir; el- biseler kabinelerde bırakılmayıp kilit altında olduk- larından zayi olmaları ihtimali ortadan kaldırılmış- tır.

Isıtma ve saire :

Afazinin alçak seviyede bulunan taraflarında inşa edilmiş bir binada modern bir süzme havalan- dırma teçhizatı, kazanlar ve otomatik kömür cihaz- ları mevcuttur.

Yapı tarzı :

Holün ve bitişik binanın duvarları yerli taştan yepılmış ve yieni üniversite binalarına uyması için Dean Ormanı taşı ile kapanmıştır. Damlar düz olup adFâltla kaplıdır.

Havuzun kendisi beton olup asfaltla sıvanmış ve çini taşı ile kaplanmıştır. Soyunma kabineleri metal yüzlü kaplamadan imal edilip boyanmıştır.

(The Architect and Buildinq News) den

(106 ıncı sayfadan devam)

ya mansiyon almaya kifayetsiz bularak tasfiye et- miştir :

4/83337, 6/776167, 15/27027, 17/01717, 19/14444, 22/54321.

11 — Geri kalan 5 projeden 9/57311 rumuzlu proje 5 cyla ve ekseriyetle birinci, 1001894 rumuzlu proje 4 oyla ikici seçilmişler ve 8/27445, 12/81118, 14/52457 rumuzlu projelerde mansiyon kazanmış- lardır.

12 — Böylece neticeler tesbit edilip zapta geç- tikten sonra derece alan 5 projnin zarfları açılmış ve birinciliği, Prof. Dr. Müh. Bay Mukbil Gökdo- ğan ile Y. Mim. Bay Eyüp Kömürcüoğlunun müş-

tereken hazırladıkları projenin;

ikinciliği : Doçent Y. Mim. Bay Orhan Safa ile Doçent Y. Mim Bay Kemal Ahmet Arunun el birliğile hazırladıkları projenin kazandığı anlaşıl- mıştr. Mansiyon alan proje sahipleri şunlardır :

Y. Mim. Bayan Leman Tomsu, Y. Mim Bay Ha- mit Kemali Söylemezoğlu ve Y. Mim. Bayan Harika Söylemezoğlu ve Y. Mim. Bay Sabri Oran 17.2.1945.

Jüri Başkanı Raportör Uye Prof. P. Bonatz Y. Müh. Mimar Y. Mimar

Sezai Ergüç Üye

Y. Müh.

S. Güreyman

Raportör Y. Müh. Mimar

Orhan Alsaç Üye Y. Müh.

N. Evin

(29)

R e s i m

R E S İ M T E N K İ T L E R İ H A K K I N D A Yazan • Ressam Ali Karsan

Bu sene şehrimizde hiçbir seneye nasip olma- mış derecede bol resim sergileri açıldı. Sanat haya- tımızda güzel bir dönemeci müjdelemesi itibariyle fazla Önemli bir olay. Sergilerde nazarı dikkati çe- ken bir cihet de sanat sevenler tarafından resimler- den bir çoklarının satın alınmış olması. Bu da res- mimizin geleceği hakkında insana ümit ve cesa- ret veriyor. Bir ressama yapılacak en büyük takdir onun eserini satın almaksa da bir sanat hareketi karşısında en mühimmi iyi bir tenkit yapmaktır.

Acaba, resim tenkitlerimiz istenilen tarzda mıdır- lar? Sayın muharrir Burhan Felek Cumhuaiyet gazetesinde yağı benden boyası sizden başlıklı ya- zısında resim tenkidini biss ressamlara bırakıyor.

Ve ressamların bu işi yapmasının doğru olacağını söyliyerek resim tenkitlerini meslekdaşlardan isti- yor, Ayni konu birçok tanıdıklar tarafından da aşa- ğı yukarı aynen tekrarlandığı da vaki. Bu itibarla bir ressamın resim tenkidi yapmışı doğru olur mu?

Buı mevzuu biraz inceliyelim. Ervvjelâ şunu arze- deyim ki, söyliyeceklerim benim şahsî kanaatim- dir. Bu itibarla kimseye tariz etmek veya münaka- şa mevzuu açmak niyetinde değilim.

Meslekten olan bir ressam, sanatmde ya ara- ma devresindedir, veya kendisine iyi kötü bir yol çizmiş orada yürümektedir. Eğer arama devresinde ise fikirlerinde sebat olmayacağından sık sık sana- tinde değişiklikler gösterecektir. Bugün bisyaz de- diğine yarın... kara demiyelim de esmer diyelim...

esmer diyecektir. Böylesinin tenkidinden ne1 kadar istifade edilebilir?

Kendine bir yol çizen ressam ise o yolu çizdi- ği veya bulduğuna inandığı günden itibaren onun da görüş zaviyesi oradan başlar. Tâbiatiyledir ki kendi yolundan başkasınınkini beğenmez ve doğ- ru bulmaz. Sonra unutmayalım ki biz ressamlarda hislerimizin tesirinde kalırız, arkadaşlarımız ol- maları itibariyle bazı ressamların işlerinde belki

ressamın görmediğini ve farkında tolmıyarak yap-

tığı yerleri bile bir meziyet olarak gösteririz. Çok defa ölçülerimizde arkadaşlara karşı bitaraflıkdan ziyade birtaraf oluruz. Resim jürilerinde bu cihet pek bariz olarak kendini göstermektedir. Bu bah- settiğim nokta yalnız bizim memlekete göte değil- dir. Sanat cereyanlarının şiddetle [çarpıştığı Paris- te de arkadaş kayırmak ve hatır saymak aynen vardır. Demek ki hastalık umumî.

Madem ki ressamlar tuttukları ve benimsedik- leri sanat yollarında tıpkı körlerle fil hikâyesinde olduğu gibi şiddetle sebat ediyor ve çarpışıyorlar, o halde tenkidi kimden istiyebileceğiz.

Hikâye malûmdur. Padişahın birisi anadan doğma ve hiç kimseden filin tarifini işitmemiş kör- leri toplamış ve onlara, ortaya fil isminde bir hay- van koyacağını ve kendilerine de az bir müddet bu hayvanı istedikleri gibi yoklıyabilmelerine mü- saade edeceğini, ve bu müddetten sonra hangisi fi- li iyi tarif ederse ona bilmem ne kadar ihsanda bu- lunacağını vadetmiş. Körler vakit geçirmeden he- men file saldırmışlar. Kimi ayağını, kimi kuyruğu- nu, kimisi de hortumunu eline geçirmiş, başlamış- lar iyice yoklamaya. Müddet bitince sıra ile padi- şahın karşısında fili tarife başlamışlar. Hortumuna göre tarif edeni ayağını ele geçiren tenkit etmiş, ayak tarafını anlatanı kuyruğu yoklıyanı cerhetmiş, hülâsa orada, padişahın önünde başlamışlar doğru, yalan diye kavga etmiye. Hakikatte ise aralarında- ki davada hepsi ayrı ayrı haklı, fakat hiç Ibırisi de biraz ileride durup, fili açık gözle etraflıca görmüş ve tetkik etmiş vaziyette değil. İşte bizlerin sanat telâkkilerimiz de tıpkı bunun gibi. Sanati hangi taraftan görürsek o tarafı tutuyoruz. O halde bu tenkidi yapacak olan kimsenin ressamlardan hariç olması ve arkadaşlık bilmiyerek, hatır saymı yarak sırf sanat namına ve o kaygu ile hareket eden de- rin görüş ve bilgi sahibi olması lâzım gelmez mi?

Hülâsa. -Sanatkâr ressamlar topluluğunun mihenk taşma, Ar münekkidine (Critique d'Art) ihtiyacı- mız var.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Geçmişten günümüze sürüp gelen maddi kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel el sanatlarımız arasında önemli bir yeri vardır..

gibi yapıların kubbelerini, tavanlarını ve iç duvarlarını sıva, ahşap, bez, taş, deri gibi elemanlar üzerine renkli boyalar, kabartma ve bazen de altın varak kullanılarak

• TC MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI’NIN EL SANATLARI TEKNOLOJİSİ, GELENEKSEL TÜRK SÜSLEME SANATLARI, 2012.. •

Koyulaştırıcı bir madde (kitre) ile kıvamı artırılmış suyun üzerine, içine öd katılmış, suda erimeyen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin

• Somaki ebru: Gelgit veya şal ebrusu üzerine fırça yardımıyla battal ebru yapılarak

• Teknik gelişmeler karşısında önemini hemen hemen kaybetmekte olan bu el sanatları dalı, motorlu taşıtların bulunmadığı veya az olduğu yıllarda önemli bir geçim

yet kabul etmez. 1954 senesi, Türkiyede inşaat malze- mesinin karaborsaya intikal ettiği se- nedir. İkinci Dünya Harbinin en had devresinde bile, Türkiyede inşaat mal- zemesi

Artık, İstanbul limanının nerecıe kurulacağını değil de, bugünkü lima- nın yine bugünkü veya yarınki ihtiyaç- lar için ıslâhı çarelerine tevessül etme- liyiz..