• Sonuç bulunamadı

YARGITAY BAŞKANLIĞI. Ceza Genel Kurulu 2017/16 E., 2017/420 K. "İçtihat Metni" Mahkemesi:Ağır Ceza

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YARGITAY BAŞKANLIĞI. Ceza Genel Kurulu 2017/16 E., 2017/420 K. "İçtihat Metni" Mahkemesi:Ağır Ceza"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YARGITAY BAŞKANLIĞI

Ceza Genel Kurulu 2017/16 E. , 2017/420 K.

"İçtihat Metni"

Mahkemesi:Ağır Ceza

Kasten öldürme suçundan sanık ...'ın eyleminin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 21/2, 29, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin Bodrum Ağır Ceza

Mahkemesince verilen 16.03.2016 gün ve 145-58 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.10.2016 gün ve 4296-3591 sayı ile onanmasına oyçokluğu ile karar verilmiş,

Daire Üyeleri M. Üstüner ve ...; sanığın kasten öldürme suçundan TCK'nun 81, 29 ve 62. maddeleri gereğince cezalandırılması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.11.2016 gün ve 188906 sayı ile;

"İtiraza konu uyuşmazlık; kovuşturma konusu olan bir kişinin ölümü ile neticelenen olayda sanık ...'in eylemini taksirle mi, bilinçli taksirle mi, olası kastla mı yoksa doğrudan kastla mı gerçekleştirdiğinin tespitine ilişkindir.

...

İncelenen dosya kapsamına göre; maktul ...'in sanıklardan ...'in babasına ait ... isimli yatta çalıştığı, olay tarihinde ... isimli yat ile sanık ...'in amcasına ait olan ... isimli yatın yan yana demirledikleri, anlaşılamayan bir sebepten dolayı sinirli olan maktulün alkol alarak yüksek sesle müzik dinlediği sırada ... isimli teknede bulunanların rahatsız oldukları, bu rahatsızlığın dile getirilmesi ile zaten sinirli olan maktulün etrafındakilere hakaret edip tehditler savurmaya başladığı, arkadaşı olan İsa'nın ortamı yatıştırmak istemesi üzerine maktulün ona da küfür ettiği, sanık ...'nın ... isimli tekneye geçmesine teknedekilerin engel oldukları, taşkınlık yapmaya devam eden maktulün ... isimli tekneye geçmek istediği ancak başarılı olamayınca yüzerek ... isimli tekneye geri çıktığı, bu sırada maktulün kolunu denize inen merdivenlere çarptığı, maktulün saldırgan tavırlarını sürdürmesi üzerine ... isimli teknede bulunanların tanık ...'tan sahilde bulunan sanık ...'i getirmesini istedikleri, gece yarısından sonra kıyıya giden tanık ...'ın bulunduğu bota sanık ... ve arkadaşı 'in bindikleri, tekneye yaklaştıklarında sanık ...'nın da ... isimli tekneden bota bindiği, botta bulunanların ... isimli tekneye yaklaşıp güvertesine çıktıkları, maktulün taşkınlık yapması nedeniyle sanıklar ... ve ...'in de bulunduğu grubun, demir çubuk da kullanarak tekme tokat maktulü basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde dövdükleri, maktulün darbedildiği sırada komşu teknelerde bulunanlar tarafından çığlık atılır tarzda 'yapmayın, vurmayın' şeklinde bağrışmaların olduğu, aldığı darbelerin etkisiyle yere düşen maktulün küpeşte denen korkuluklara tutunarak ayağa kalktığı sırada ...'in maktulü itekleyerek denize düşürdüğü, denize düşen maktulün hiçbir çırpınma ve hayat belirtisi göstermeksizin suyun içinde denizin dibine doğru battığı, maktulün dibe doğru battığını gören sanık ...'nın derhal suya atladığı ancak maktulü bulup denizden çıkaramadığı, sanık ...'in de içinde bulunduğu grubun yaklaşık 40 dakika maktulü aramalarına rağmen bulamadıkları, havanın aydınlanmasıyla maktulün cesedinin sahil güvenlik birimlerince

denizden çıkartıldığı, maktulün suda boğulmaya bağlı mekanik asfiksi sonucu öldüğünün anlaşıldığı olayda; sanığın eyleminin sübut bulduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.

Tüm bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olayda; yüzmeyi bilen ve onüç aydır ... isimli teknede gemici olarak çalışan, ölüme neden olan eylemden kısa bir süre önce aşırı alkollü vaziyette ... isimli tekneye gitmek amacıyla denize atlayarak yüzen, dosya kapsamına göre sağlıklı ve güçlü olduğu 06/10/2021 06:55 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur.

(2)

YARGITAY BAŞKANLIĞI

anlaşılan maktul ...'in ölebileceğini sanığın öngöremediği kanaatine varıldığından, öngörülebilir olan suçun kanuni tanımında belirtilen neticesini öngöremediği eylemi nedeniyle taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması...,

Mahkemenin kabulüne göre de; 'olay akşamı çevreye verdiği rahatsızlıklar ve sanık ...'ın yemek yediği sırada rahat ve huzurunun kaçırılarak olay yerine gelmiş olması nedeniyle bir nevi cezalandırma

düşüncesiyle denize atılması olayında maktulün ölebileceğinin öngörüldüğü, ancak buna rağmen denize atıldığı' belirtildiğinden, itekleyerek denize düşürdüğü maktulün ölebileceği olasılığını öngörmesine rağmen bu neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünerek işlediği eylem nedeniyle, sanığın bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan cezalandırılması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 08.12.2016 gün, 5761-4220 sayı ve oyçokluğuyla, itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Yerel mahkemece, tanıklar ... ve ... hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, Özel Dairece, sanıklar ...

ve ... hakkında kasten öldürme suçundan kurulan beraat hükümleri onanmak suretiyle kesinleşmiş, sanık ... hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç niteliğinin belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç

Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, tanık dinlenmesi hususunda eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında maktul ...’i, ... isimli tekne içerisinde birlikte darbettikleri, sanık ...’ın maktulün kafasına bir cisimle vurduğu, yere düşen maktulün ayağa kalkmak için çabaladığı ve

tutunacak bir yer aradığı sırada sanık ...’ın maktulü itekleyerek denize düşürdüğü, maktulün sanıklar tarafından darbedilerek hareket kabiliyeti kısıtlanmış ve kendinden geçmiş şekilde deniz dibine batarak öldüğü, sanıkların bu suretle iştirak halinde kasten öldürme suçunu işledikleri iddiasıyla kamu davaları açıldığı,

Sanık ... müdafiinin kovuşturma aşamasında verdiği 08.12.2015 tarihli dilekçesinde; Göltürkbükü Jandarma Komutanı ile Cemal Yarar isimli kişinin olayın akabinde birlikte olay yerine gittikleri, inceleme dışı sanık ...’ın bu kişilere olayın sıcaklığı ile samimi itiraf ve beyanlarda bulunduğu yönünde

açıklamalara yer vererek, Cemal Yarar ile Göltürkbükü Jandarma Komutanının, yine olay yeri krokisinde bahsi geçen Serbekan (Serbeca) isimli teknenin sahibi olduğunu belirttiği Selim Erdoğan’ın ve savcılıkta dinlenen tanık Tayfun Özdoğan'ın dinlenmesini talep ettiği, yerel mahkemece sanık müdafiinin

dinlenmesini istediği tanıkların çağrılıp çağrılmayacağı hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği ve adı geçenlerin tanık olarak dinlenmediği,

29.12.2015 tarihli oturumda; olay sırasında ... isimli teknede bulunduğu belirtilen ...’ın tanık olarak dinlenmesine karar verildiği, tanığın dinlenmesi için yazılan talimatın ikmal edilmeden döndüğü,

sonrasında bu tanığın dinlenmediği ve dinlenmesinden vazgeçilmesi hususunda da bir karar verilmediği, Anlaşılmaktadır.

Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi 06/10/2021 06:55 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur.

(3)

YARGITAY BAŞKANLIĞI

gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.

Ülkemizin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil Yargılanma Hakkı” başlıklı 6.

maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi;

“3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

...

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;” şeklinde düzenlenmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi ile ilgili olarak öğretide; "...3.

fıkranın (d) bendi sanığa istediği kişileri savunma tanığı olarak dinlenmeleri için mahkeme önüne davet ettirmek gibi mutlak bir hak tanımamaktadır...İç hukuk, tanıkların kabul edilmesine ilişkin bazı kurallar koyabilir ve özellikle yetkili yargı makamı delilin ilgisiz olduğu nedeniyle tanığın dinlenmesini

reddedebilir. Delillerin ilgili veya ilgisiz olduğunu, gerçeği aydınlatmaya yardımcı olup olmayacağını değerlendirmek konusunda asıl yetkili milli mahkemedir. Bununla beraber Sözleşme organları

yargılamayı bir bütün olarak denetlemektedir. Bu nedenle, md. 6'nın ihlal edildiğini iddia eden bir kişi, sadece belirli bir tanığı davet edemediğini değil, gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için bu tanığın

dinlenmesinin gerekli olduğunu ve dinlenmemesinin savunma haklarına zarar verdiğini de ispatlamak zorundadır. Eğer gerçeğin ortaya çıkması ile milli mahkemenin çağırmayı reddettiği tanıklar arasında bir bağın olduğu başvurucu tarafından ortaya koyulamazsa adil yargılanma hakkı da (md. 6/1 ve 6/3-d) ihlal edilmemiş olacaktır...İHAM'ne göre savunma tanıklarının daveti ve dinlenmesi açısından, md. 6/3- d'nin amacı, savunmanın istediği bütün tanıkları dinletebilmesi değildir, hükümde yer alan 'aynı şartlar altında' sözcüğü ile işaret edildiği gibi, 'silahların eşitliği'dir. Dolayısıyla savunmanın tanıklarını dinletme hakkına sınırlama getirilebilir, fakat bu konuda getirilecek sınırlamalar silahların eşitliği ilkesine uygun olmak zorundadır...Adil yargılama kavramına uygun olduğu müddetçe bir delilin gerekli olup olmadığına karar verme yetkisi yetkili ulusal makamlara bırakılmıştır; fakat, iddia ve savunma kanıtlarının

mahkemeye sunuluşu, bunların mahkeme tarafından kabulü veya reddi ve ispat değerlerinin takdiri, her ne kadar, ulusal mevzuat uyarınca ulusal mahkemenin yetkisinde ise de, yargılamanın bütünü açısından bu işlemlerin adil niteliğini takdir İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin yetkisindedir. Bu nedenle, Sözleşme organlarına göre, bir savunma tanığının dinlenmesi istemini reddeden mahkeme, kendisini bu sonuca götüren gerekçeleri, kararında göstermek zorundadır" (Sibel İnceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı-Kamu ve Özel Hukuk Alanlarında Ortak Yargısal Hak ve İlkeler, 4. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2013, s.224-225); "Sözleşmenin 6 (3) (d) bendi ayrıca, sanığın 'lehine olan tanıkların aleyhine olan tanıklarla aynı şartlarda hazır bulunmalarını ve sorguya çekilmelerini sağlama' hakkını güvence altına almaktadır. Bu hak, sanığın 'tanık dinletme hakkı'nı da içerir. Mahkeme'ye göre, genel bir kural olarak, önlerindeki kanıtları ve sanıkların

göstermek istedikleri kanıtın olayla ilgisini değerlendirmek, ulusal mahkemelere düşen bir iştir.

Sözleşme'nin 6 (3) (d) bendi tanıkları çağırmanın uygun olup olmadığını değerlendirmeyi de kural olarak ulusal mahkemelere bırakmıştır. Bu bent, sanığın lehine olan bütün tanıkların çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmez; bu bendin esas amacı, 'aynı koşullar altında' sözcüklerinin de işaret ettiği gibi, olayda tam bir 'silahlarda eşitlik'tir. Dolayısıyla bir sanığın bazı tanıkları dinletemediğinden şikâyet etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu tanıkların dinlenmesinin niçin önemli olduğunu ve gerçeğin ortaya çıkması için niçin gerekli olduğunu açıklamak suretiyle tanık dinletme talebini desteklemelidir. Buna rağmen, tanık dinletme talebinin gerekçesiz olarak reddedilmesi, bu bent bakımından bir sorun doğurabilir" (Osman Doğru-Atilla Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Açıklama ve Önemli Kararlar, 1. Bası, Yargıtay Başkanlığı, Ankara, 2012, s.650) şeklinde görüşler bulunmaktadır.

5271 sayılı CMK'nun, "Kovuşturma Evresi"ne ilişkin üçüncü kitabının, "Kamu Davasının Yürütülmesi"

başlıklı birinci kısmının, "Delillerin Ortaya Konulması ve Tartışılması" başlıklı dördüncü bölümünde yer 06/10/2021 06:55 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur.

(4)

YARGITAY BAŞKANLIĞI

alan, "Delillerin ortaya konulması ve reddi" başlıklı 206. maddesi;

"(1) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır. (Ek cümleler:

25/5/2005 - 5353/29 md.) Ancak, sanığın tebligata rağmen mazeretsiz olarak gelmemesi sebebiyle sorgusunun yapılamamış olması, delillerin ortaya konulmasına engel olmaz. Ortaya konulan deliller, sonradan gelen sanığa bildirilir.

(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.

b) Delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa.

c) İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa.

(3) Cumhuriyet savcısı ile sanık veya müdafii birlikte rıza gösterirlerse, tanığın dinlenmesinden veya başka herhangi bir delilin ortaya konulmasından vazgeçilebilir.",

"Delil ve olayın geç bildirilmesi" başlıklı 207. maddesi ise;

"(1) Delilin ortaya konulması istemi, bunun veya ispat edilmek istenen olayın geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemez."

Şeklinde düzenlenmiştir.

CMK'nun 206. maddesinin ikinci fıkrasında, ortaya konulması istenilen bir delilin reddolunacağı hâller gösterilmiş, 207. maddesinde ise, delilin ortaya konulması isteminin geç bildirilmiş olması nedeniyle reddedilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Uygulamada, iddianamede yer verilmeyen yeni delillerin duruşma evresinde araştırılması ve

tartışılmasına soruşturmanın genişletilmesi (tevsii tahkikat) denilmektedir. Taraflar da mahkemeden soruştumanın genişletilmesi talebinde bulunabilirler.Soruşturmanın genişletilmesi kavramı, yargılamada bir geriye dönüşü ortadan kaldırmak, taraflara delil ileri sürme olanağını tanımak amacına yönelik bir ilkedir. Soruşturmanın genişletilmesi imkânından yararlanılarak bir delilin ortaya konulması istemi, mahkemenin süzgecinden geçmek durumundadır. Mahkeme bu istemi serbestçe değerlendirecek, ret gerekçelerini dikkate alarak talebin kabulü ya da reddi biçiminde bir karar verecektir. Mahkemece soruşturmanın genişletilmesi kapsamı içinde bir delilin toplanması ve tartışılması yerinde görüldüğünde, bunun için gerekli işlem yapılacaktır. Söz gelimi bu bir tanık olduğunda, tanık duruşmaya çağrılacak ve dinlenecektir. (Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, Beta Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.607; Erdener Yurtcan, Ceza Yargılaması Hukuku, 10. Bası, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 2004, s.537-538)

Anayasa Mahkemesinin başta 26.02.2015 gün ve 2014/9817 başvuru numaralı kararı olmak üzere süregelen kararlarında, yargılama sırasında tanık dinletme hakkının adil yargılanma hakkının unsurlarından olan "silahların eşitliği ilkesi" kapsamında olduğu, silahların eşitliği ilkesinin davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına geldiği, genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında uygun imkânların tanınması gerektiği, AİHS'nin 6. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinin ilk olarak sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkını, ikinci olarak da sanığın, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla "aynı koşullar altında" davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkını güvence altına aldığı, ancak sanığın lehine olan bütün tanıkların

çağrılmasını ve dinlenmesini gerektirmediği, gösterilen tanıkların dinlenmek üzere çağrılmasının uygun olup olmadığının değerlendirilmesinin kural olarak yargılamayı yapan mahkemenin takdir yetkisi

dahilinde olduğu, mahkemenin maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olmayacağını değerlendirdiği savunma tanıklarının dinlenmesi talebini reddedebileceği kabul edilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.04.1973 gün ve 114-377 sayılı kararında, soruşturmayı

genişletmeye götürecek istekler ve yeni tanıklara ilişkin dilekler konusunda, kabul veya ret niteliğinde açık bir karar verilmesinin zorunlu olduğu, 02.02.1981 gün ve 431-20 sayılı kararında ise,

06/10/2021 06:55 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur.

(5)

YARGITAY BAŞKANLIĞI

çağrılmalarına karar verilen ve adlarına davetiye çıkarılan tanıklar dinlenmeden veya usulüne uygun şekilde dinlenmelerinden vazgeçilmesi hususunda bir karar verilmeden hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.

Bütün kararlarda olduğu gibi, tanıkların çağrılması isteminin reddine ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Gösterilen gerekçelerin hukuka, yasaya ve dosya kapsamına uygunluğunun da kanun yolu mercilerinin denetimine tâbi olacağında şüphe bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Ceza yargılamasının amacının, hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olduğundan hareketle, adil bir yargılamanın yürütülebilmesi için "silahların eşitliği ilkesi"ne uygun olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi ile güvence altına alınan, sanığın savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkını gözetmek bakımından, sanık müdafiinin soruşturmanın genişletilmesi kapsamında ortaya konulmasını istediği tanık deliline ilişkin 08.12.2015 tarihli dilekçesi ile dinlenmesini istediği tanıklar ...,... ve ... ile Göltürkbükü Jandarma Komutanının dinlenmek üzere çağrılıp çağrılmayacağı hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği, yine tanık ...'ın dinlenmesine karar verildiği halde, bu tanık dinlenmeden ya da CMK'nun 206/3. maddesine uygun şekilde dinlenmesinden vazgeçilmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, sanık müdafiinin 08.12.2015 tarihli dilekçesi ile dinlenmesini talep ettiği tanıkların çağrılıp çağrılmayacağı hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden ve tanık ...'ın dinlenmesine karar verildiği halde, bu tanık dinlenmeden ya da CMK'nun 206/3. maddesine uygun şekilde dinlenmesinden vazgeçilmeden yargılamaya devam edilerek eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin

bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; tanık dinlenmesi hususunda eksik araştırmayla hüküm kurulmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,

2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 17.10.2016 gün ve 4296-3591 sayılı onama kararının sanık ... yönünden KALDIRILMASINA,

3- Bodrum Ağır Ceza Mahkemesinin 16.03.2016 gün ve 145-58 sayılı hükmünün, sanık müdafiinin 08.12.2015 tarihli dilekçesi ile dinlenmesini talep ettiği tanıklar ...,... ve ... ile Göltürkbükü Jandarma Komutanının çağrılıp çağrılmayacağı hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden ve tanık ...'ın dinlenmesine karar verildiği halde, bu tanık dinlenmeden ya da CMK'nun 206/3. maddesine uygun şekilde dinlenmesinden vazgeçilmeden yargılamaya devam edilerek eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, ön sorun bakımından 04.07.2017 günü yapılan ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 17.10.2017 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

06/10/2021 06:55 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Kolluk görevlisinin, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda ve genel görevi kapsamında, kimliğini gizleyerek, alıcı rolüne girip, kışkırtma yoluna gitmeden

“Mahrem imamların belirledikleri periyodik zaman diliminde grubunda bulunan askeri personelle sohbet adı altında örgütsel toplantıları düzenledikleri, bir sonraki

Hukuk Dairesinin 28/12/2006 tarih 10209-18598 sayılı içtihadında belirtildiği üzere düğünde damada hediye olarak takılan 5 adet bileziğin kadına bağışlanıp

kaplayacağı, bununda aracın ağırlıklı bölümünü oluşturmayacağı belirtilmiştir. Bu bilgi ve belgeler kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, hakkında mahkumiyet

Ancak, uyarlama isteminin reddine karar verilmesi halinde ise doğal olarak kararda bu unsurların yer almasına gerek olmayacaktır. Ancak bu hatalı uygulamanın

Davacı vekili; müvekkilinin, 06/09/2004 tarihinde davalıya ait iş yerinde çalışmaya başladığını, haftanın 5 günü ... Gümrük Departmanında çalıştığını, 04/10/2011

hukuka aykırı olacaktır. Önleme aramasının nasıl icra edileceği hususunda 2559 sayılı PVSK'da ve Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde özel bir düzenleme

sayılı kararı ile 30.960TL'nin tahsiline karar verildiğini, boşanma kararından bir hafta sonra 13.06.2005 tarihinde davalı ...’ün adına kayıtlı taşınmazı çok düşük bir