* Bu konferans, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Haftası çerçevesinde Selçuk Üniversİtesi'nde verilmiştir.
** Atatürk Araştırma Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi, 3 Aralık 1996 tarihinde Allah'ın rahmetine ka
vuşmuştur.
1 H. A. Simon, D. W. Smithburg, V. A. Thompson, Kamu Yönetimi, (Çev. C. Mıhçıoğlu), An
kara, 1975, s. 93.
Prof. Dr.
SÜLEYMANARSLAN
GİRİŞTürkiye
Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk büyük
bir devlet adamıidi. Atatürk'ün bu
vasfı, gerekyerli gerek
yabancı bilimadamları,
fikir adamları,büyük
askerler ve devletadamları
tarafından çe şitli
inceleme ve yazılarakonu teşkil etmiştir.Bu konudaki
genel kanaat,Atatürk
’ün modern
devlethayatının gerektirdiği
değerlerle dolumüstesna
birşahsiyet
olduğudur. Dahaaçık bir deyimle
Atatürk karizmatik birli
derdir.
Bu incelememizde
Atatürk'ün devlet adamlığıvasfını ele
almakve
O'nunnasılbir karizma
olduğunu örnekleriyle açıklamakistiyoruz.I.
GENEL OLARAK LİDERLİK
KAVRAMIDevlet
adamının lider olması
gerekir. Bu sebeple devlet adamlığıvas
fına, liderlik
kavramını
inceleyerekbaşlamak
çokyerinde
olacaktır.A. LiderKimdir?
Kamu
yönetimi açısından
lider,insanları
bir gaye peşinde bir leştirebilen kimse olarak tanımlanabilir.
Bir başkadeyişle
liderlik,in
sanların, planları ve
kararlan eylemedönüştürmelerini
sağlamasanatıdır.
Bu husus bir
insan
becerisidir. Buyüzden kimi insanlar
bukonuda öbür
lerinden daha
beceriklidir.Simon,Smithburgve
Thompson'a göre,
birkimsenin lider olarak
kabul edilebilmesi,önce üstün nitelikleri
bulunduğununkendisini
izleyenlercekabul edilmesine,
buniteliklerin onlara
güvenvermesineve onun etkisini
kabullenmelerini sağlamasınabağlıdır.’
Lider
olabilecek kişilerde aranılan vasıfların başında zeka, eğitim, tec
rübe üstünlüğü, kişilere yönverme veçözüm
yolları
göstermegelmektedir.
Diğer
yandan, liderin etkisi
büyük oranda içinde bulunduğuduruma bağlı
olmaktadır. Bu sebeplebazı hallerde büyük bunalımların büyük
li derler
getirdiğigörülmüştür.
B.
Karizmatik Lider
Genelolarak "lider"
kavramını tanımladıktan ve liderliğin
vasıflarını or
taya koyduktansonra,
konumuzla ilgili olduğu için"karizmatik liderlik"
kavramı
hakkında kısa
bir bilgivermemizgerekmektedir.
Karizma terimini
toplumbilime Almantoplumbilimci
Ernst Troeltschkazandırmıştır.
Karizma tabiri,
kitleler karşısındaolağanüstü saygınlığı ve
etkileme gücübulunan bir yönetici için kullanılır.
Karizmatikgüç, Max
Weber'egöre,
birbirey olarak
kendisini aşan,ama kendinde
bulunanbir kutsallığı
canlandıran birkimseninegemenliğini ifade etmektedir. Kişinin
gurupüze
rindeki gücünü kullanması bu
aşkınlıktan kaynaklanır.22 Bk. Meydan Laroıısse, Karizma maddesi.
Weber,
karizmatikotoriteyi, bir kişinin kutsallığına
yada kahramanlık gücüne veya örnek alınacak vasıflarına ve
bu kişitarafından
yönetilenlerinkurulan
düzene tambir teslimiyet içinde bağlanmaları
sonucunda ortayaçıkan
otoritetipi
olarak tanımlamaktadır. Karizmatik lider, taraftarlarınıngözünde, ortalama
insanların üstündeyer
alan,onların
yararına mucizeleryaratmaya
muktedirkimsedir. Karizmatikliderlik açısından
önemliolan,
liderinolağanüstü vasıflarının bulunduğuna
dair genişhalk kitlelerinde sağlam bir inanç uyandırmasıdır.
Karizmatiklider
biranlamda büyük
buh ranların ortaya çıkarttığı bir
liderliktir.II.
KARİZMATİKLİDER ATATÜRK
Atatürk'ün
liderlik yapısını
inceleyenbilim
adamlarıbu
liderlikşeklinin
"karizmatik liderliğe" uygun
düştüğünükabulederler.3
3 İsmet İnönü, "Devlet Kurucusu Atatürk", Atatürk Konferansları-ÜI, 1969, Ankara 1970, s. 1.
4 Dankwart A. Rustow, "Devlet Kurucusu Olarak Atatürk", Abadan'a Armağan, Ankara 1969, s.
574.
5 Taner Timur, Türk Devrimi, Tarihi Anlamı ve Felsefi Temeli, Ankara 1968, s. 94.
6 Kılıç A1İ, Atatürk'ün Hususiyetleri, İstanbul 1955, s. 31.
Atatürk, başarıları ve devlet
adamlığı vasıflarıyla karizmatik lider ola
rakkabuledilir.
Dankwart
A.Rustow’a göre, "Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye Cumhuriyeti'ne geçişi
sırasındaAtatürk'ünoynadığı
rol, Weber'in deyimiylekarizmatik niteliktedir." 4 Gerçekten
yenibir
devlet kurmaküstün bir
gücün ve başarınıneseridir.
Atatürk,üstün
kişiliğiile bu
üstüngücün ve
başarınınadamı
olmuştur.Büyük Atatürk,
Türk İnkılâbının hem fikrîhazırlığını yapmış,hem de aksiyon alanında
onubaşarıya ve zafere ulaştırmıştır.
İnkılâpçı Atatürk,artık
zamanınıtamamlamış olduğuna
inandığıbir
İmparatorluğunüzerine,
yepyenitemellere dayanan
bir devletkurmuştur.5Tarihte çok
az lider tarihin akışını değiştirmiş
ve "millîlider"
veya"tarihî lider" olma niteliğini kazanmıştır. İşte büyük Atatürk, istilaya uğ
ramış ülke
topraklarını kurtarmak için milletinbağrından çıkan
vemil
letine dayanak Anadolu'yu
esarettenkurtarıp yeni bir
devlet kuran ve ta
rihinakışını
değiştiren birliderdir.
III.
ATATÜRK
’ÜNÜSTÜN KİŞİLİĞİ
Büyük adamları büyük
milletler
yetiştirir.Tarihi
büyükadamdan
yok sun
olanbir
millet fakirbir millettir.Kökünü
tarihin derinliklerinden alanyüce Türk
Milleti'ninyetiştirmiş olduğuen
sonbüyük
adamAtatürk'tür.
Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin açıklamalarına
göre 6,
"Atatürk'ün
hayatıincelenecek olursa görülür ki,
gençliğinden, okul ha
yatından
itibaren çok canlı ve hareketlibir yaşayış tarzı
vardı. Neredeve
ne rütbede
olursa olsun, onu daimabir baş
olarak görürüz. Nereye gitse,hangi
meclistebulunsa,
onunderhal bu
meclislerin,bu toplantıların reisi
olduğu görülür. Hatta gençbir
erkânı harbsubayı olarak emrinde
bu
lunduğukomutanların dahi
çokdefalar
onaboyun eğdiklerine
şahitolu-
yoruz."
20 Temmuz
1922'de GaziMustafa
Kemal, T,B. M.
Meclisi'ndenBaş
komutanlık
yetkisinin tekrar uzatılması kararını aldıktansonra,
son ha zırlıkları
bir defadaha
gözdengeçirmek
üzere, osırada kendisini
ziyaret içinKonya'ya kadar gelmiş
olanİngiliz Generali
Towshend'legörüşmek
bahanesiyle 21Temmuz
1922'deAnkara'dan ayrıldı. Önce Akşehir’
debu
lunan Cephe Genel
Karargahı'nauğradı.
Taarruzhazırlık planını İsmet Paşa
ile görüştüktensonra bir defa
da Genelkurmay Başkanı ile birliktein
celemek
üzere
ayrıldı. 24Temmuz'da
Konya'daGeneral
Tovvshend'i kabul etti.Birinci Cihan Savaşı'nın
bu ünlü Generali, Mustafa Kemal'leyaptığı
görüşmedensonra
büyükbir
hayranlıklakendisinden ayrılmış
ve "Benşimdiye kadar 15 hükümdar
vecumhurbaşkanı ile
özel veresmî
konuşmayaptım. Mustafa Kemal'de
büyük birruh kudretinin esrarı var." diyerek onun müstesna kişiliğinin ne kadar
büyüsüaltında kaldığını
samimi söz lerle belirtmiştir.
77 S. Omurtak, H, A. Yücel, 1. Sungu, E. Z. Karal, F. R. Unat, E. Sökmen, U, iğdemir, Atatürk, İs
tanbul 1970, s, 157.
8 Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Millî Mücadele Tarihi, İstanbul 1958, s. 508.
Türk Orduları 1922'de
Yunan Orduları'nı Akdeniz'e
dökünceIngiltere
Parlamentosu büyük birtoplantı
yaptı. Lordlar Kamarasıile
Avam Ka-marası'nda heyecanlı
bir sahne yaşanmıştır.Celse
açılınca İngilizİşçi Par
tisi
lideri Macdonald kürsüye gelerek şöyle seslenir :Nerede
BaşvekilLloyd George? Bize
ne söz verdi, neticeneoldu?
Hâzineden büyük paralar
alıpbizi boş
yeremasraflara
soktu.Hani
Bo
ğazlar bizim olacak,Anadolu taksim olunacaktı?
Heyhat,hiçbiri
olmadı.Bunun
hesabını
bizeversin!"
Dediği zaman, Lloyd
Georgeyavaş
adımlarlakürsüyegeldi
:"- Arkadaşlar! Asırlar pek
nadir olarak
dâhi yetiştirir.Şu ta
lihsizliğimize bakın kİ,
obüyük dâhiyi asrımızda Türk Milleti yetiştirdi.
Mustafa Kemal'in
dehasına
karşıelden
ne gelir?Der ve
kürsüden iner.Daha
sonraBaşbakanlıktanistifasını
verir.8Yunanlı
fikir adamı ThomasVaidis'egöre, "MustafaKemal'inTürkiye sınırlarınıaştığı
ve onun eseri olan yeni Türkiye'ye bütün dünyanın göz
lerinibüyük bir dikkatle
çevirmişolduğu kabul
edilen birgerçektir.
Pek çoklarıbu husustan,
yani yeni Türkiye'nin Mustafa Kemal'in eseriol
duğundan
şüphe etmeye
hazırdırlar.Belki
haklarıda
vardır.Bu,
olaylara dar, ya da geniş açıdan bakma meselesidir. Ama şüphe edilemeyecek birşey
varsao
da, yanlışşekilde
açıklanamayacakve
yalanlanamayacak olan direnmefikrinin Türkiye'nin
dahaiyi
birgeleceğe lâyık
olduğuanlayışının,güçlü ve
dostlarınınsaygı
gösterdiği,düşmanlarının
dakorktuğu
Tür
kiye’nin, geçmişten kalma herşeyle
bağını koparmışTürkiye'ninkurulması
fikrinin, MustafaKemal'in ruhunda doğduğu, onun zekâsı İle
işlendiği ve onun elleriyle gerçekleştirildiğidir.99 Thomas A. Vaidîs, Kemal Atatürk, Yeni Türkiye'nin Kurucusu, (Çev. Ahmet Angın), İs
tanbul 1967, s. 12.
Atatürk'ün
üstünkişiliği
hakkındadaha
pek çokdevlet adamı ve fikir adamının görüşü
mevcuttur.Bunların hepsine burada temas
etmeim
kanımız,
mevcut
değildir.Sonuç
olarak,
Atatürk'ünbüyük
bir devletadamı
olduğuyerli
ve ya bancı birçok
düşünürve bilim adamınca kabul edildiği
gibi, büyük devletadamlarınca
datasdik
edilmiştir.IV.
DEVLET ADAMI OLARAK
ATATÜRK'ÜN
BAZI ÖZELLİKLERİ
Atatürk'ün kendisine büyük
devlet adamı vasfını kazandıran bazı
özel likleri vardı.
Bu özelliklerinden, çokönemli
bazılarını elealarak ortaya
koymayaçalışacağız.
A.
Karar
VermeNitelikleri
Atatürk,
süratli, kesin ve
isabetli kararvermekte mahirdi.
Onunka
rarları
plana ve hesaba dayanır, hiçbir
şeyi tesadüfebırakmayarak ihtiyatlı
hareketederdi,
Mustafa Kemal cesurdu;
çünkü yapacağı işlerde muvaffakolmak için,
bütün şartların
hazırlığını
tamamlayarak ve karşısındakininneler
ya pabileceğini
hesap ederek,onlara
karşı tedbirlihareket
etmeyiönceden
ka
rarlaştırırdı.Örneğin, Büyük
Taarruz'akararverdiği zaman
planlarınıtespitettirirken, düşman kuvvetlerinin mukabil ne gibi
hareketler yapabileceğinihesap
ettiği veen
kötü ihtimalleregöre
dahi,tedbirler almayı önceden dü
şündüğünü
söylemiştir. 10
10 A, Afetinan, M. Kemal Atatürk'ten Yazdıklarını, İstanbul 1971, s. 114,
11 "Eski Umumî Kâtip Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, İstanbul 1955, s. 90-91.
12 Birinci Cihan Savaşı'nda, birçok hallerde kurulan ve bir tümenden fazla olan kuvvete "grup" adı verilmiştir. Çanakkale'de gruplarımızın kuruluşlarında, iki tümenden altı tümene kadar birlikler vardı,
13 Fahri Belen, Atatürk'ün Askeri Kişiliği, İstanbul 1963, s. 37.
"İş ve eser,
sahibininkarakterini
vekudretini gösterenbir aynadır"
sözüboş
yeresöylenmiş
birlaf
sayılmamalıdır. MustafaKemal, her yapacağı
işi günlerce, bazenaylarca
incedeninceye düşünerek
fikrenhazırlardı.
Bir defakarar verdi mi, onu hiçbir güçlük yolundan çeviremezdi.
Yaptığıher işte,
onunazim
vekarakteri
açıkçaokunurdu.
Bugün Türkiye'deelle
tu tulacak
ne varsa,onun kudret ve kabiliyetinin,
yılmak bilmeyença
lışmasının, gece
gündüzara vermeden didinmesininmeyvesidir.
11Atatürk'ün isabetli ve çabuk karar
verme kabiliyetinin gelişmesinde, almış olduğu askerî eğitim
vetecrübenin büyük katkısı olmuştur.
Zira,Ata
türk "iyi birdevlet
adamı olma" niteliğinekavuşmadan önce,
"iyibir
ko mutan" idi. Atatürk'ün hayatının önemli bir kısmı
"komutan" olarakgeç
miştir. Gerçekten, 18
Ocak 1915’
de19.
Tümen Komutanlığı'naatanan
MustafaKemal, bundan sonra
sırasıyla grupkomutanlığı l2
, kolorduko
mutanlığı, ordukomutanlığı
ve başkomutanlık
görevlerinde bulunmuştur.Komutanlar,
durumları
muhakemeettikten sonra
birkaç türlühareket tarzı
ilekarşılaşırlar. İşte
bunlardanzamanave şartlara en
uygunolanı
seç
mek komutanlığınhünerleridir ki,
fikirveruh kabiliyeti
yüksekolanlar
isa betli kararlara varmakta güçlük çekmezler.
İyi düşünenve
gören bir çokinsan vardır ki bunlar,
kararlarını tatbik etmek veyadoğru
yolu bulmak kudretindenmahrumdurlar. 13
Mustafa Kemal, görüşlerini kabul
ettirmeyi sevmiştir; ama bu
asla rast- gelebir esinti, bir
kapris sonucuolmamıştır. Her
önerisini,her reformu
uzun
süre
kafasındasaklamış,
uzun uzundüşünmüş,
İyiceolgunlaştırmış, sonra ortaya
atmıştır. Bununla dayetinmemiş,
çevresine nasılkabul
et
tireceğini,sindirilmesini
nasılsağlayabileceğini düşünmüş,
etkilerinin ne olacağınıhesaplamış,
ancak ondansonra
gündemekoymuştur.
Amayararlı olduğunakesinlikle inanınca
da her engeliacımasızca ortadan kaldırarak uygulamaya koyulmuştur.
14Atatürk, çalışmaları
sırasında,
zaman, mekânve
hattaimkân kav-
14 Paraşkev Paruşev, Atatürk, (Çcv. Naİmc Yılmaer), İstanbul 1981, s. 305.
15 "Haşan Rıza Soy ak’tan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 10.
16 "Eski Umumî Kâtip Tevfik Bıyıklıoğlu'ndan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e,, s. 91.
17 "Haşan Rıza Soyak'tan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 7-8.
Haşan
Rıza
Soyak'ınanlattığına göre
15 birAmerikalı kadın gazeteci Atatürk'e
:İşlerinizde nasıl muvaffak
oluyorsunuz?diye
sormuşve şu cevabıal mıştı
:Ben,
birişte
nasılmuvaffak
olacağımıdüşünmem,
O işeneler
mâniolur, diye düşünürüm
: Engellerikaldırdın mı iş
kendikendine
yürür."B, Çalışkanlık
Atatürk
için
çalışma saatidiye birşey
yoktu. Yapacağıişi bitirinceye
kadaruyumadan, dinlenmeden,
yemek yemeden çalışırdı.Oturduğu
kuruçalışma sandalyesinden kımıldamadan
yirmidörtsaat aralıksız çalıştığı onun için
olağanüstübirşey değildi.
Mücadele yıllarında, normalmun
tazam
uykunedir
bilmemişti.Atatürk,
tarih, dilve genellikle
ülkeso
runlarıyla meşgul olduğu zamanlarda,
tıpkı savaş
meydanında imişgibi
uyumadan çalışmışve en
büyükzevki,en
çok sevdiğimilletine en küçük bir fayda
sağlamaktave hizmet edebilmekte
bulmuştur. TürkMillerinin
kaybetmişolduğu yüzyılları,
çok çalışmaklakapatmak lüzumunakaniydi,
Atatürkböyle
çalıştıve
bugünkü şanlı Türk Milleti'ni ve Türkiye Cum-huriyeti'ni meydana
getirdi.16
Atatürk'ün
en güvendiği
insanlardan biri olanve onun özel
kalemmü
dürlüğünü
ve genel sekreterliğini yapan
HaşanRıza Soyak anlatıyor
:17
ramlarıyla kafiyen
bağlı
değildi.Nerede
vehangi
şartlaraltında
olursaolsun,
resmî,millî veya vatanî bir
görevortaya çıktı mı,
derhal onuyerine getirmeye
çalışırdı.Çoğu
zaman,herhangi bir
gezi anında,kırda, bayırda
ısrarıüzerine otomobil içinde
çalıştığımızve evrak
tetkikettiğimiz
za
manlarolmuştur. Eğlenirken,
beni veyabirgörevliyi
görünce,derhal
"beni miistiyorsunuz?" der ve
olumlu cevap alınca,eğlenceyi
bırakırve gö
revliyi takip
ederdi. Bütün görevliler,
emrinde çalışanlar,kendisini her
karar verdiğimizdakikada,uykuda olsa
bile, uyandırmakyetkisini
haizdik, Atatürk, eline gelen birişi
bitirmeden rahatedemezdi. Zaruret
mevcut de
ğilsebile,işi ileriye bırakmak âdeti değildi;
bazan hiç durmadan okuduğu,kırksekiz
saatçalıştığıda
vâkidir.Bir
keresinde, birİstanbul seyahatinden Ankara'ya
dönmüştüm. Derhalköşke
gittim, hizmetçilere Atatürk'ün ne durumda olduğunusordum. "İki gün,
ikigecedir devamlı okuyor,
birkaç defabanyo yaptı ve
şezlongda is
tirahat etti."dediler.
Hemenyatak
odasınagirdim. Atatürk, koltuğa
bağdaşkurmuş
oturuyordu. Genelliklebu
şekilde otururdu.Elinde bir tarih kitabı vardı,
bitirmeyeçalışıyordu. Bana,
"Hoşgeldin!" dedikten sonra :
"Elimebir kitap geçti,
bilmemne zamandan
beri okuyorum."diye ilave etti.
-
YorulmadınızmıPaşam?
diyesordum.
"-
Hayır!" dedi.
"Yalnızgözlerim yaşarıyor; fakat onun da
çaresinibul
dum. Biraz
tülbendaldırttım ve parça parça kestirttim.
Bu parçalarlagöz
lerimi
siliyorum."18
18 "Haşan Rıza Soyak'tan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 8.
19 "Cevat Abbas Gürer'den Bazı Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e,, s. 58-59.
İşte bu örnek,
Atatürk'ünçalışmada zaman kavramı
tanımadığını gös termektedir.
Atatürk'ün Çanakkale’den
İtibarenyaverliğini yapmış
olan veonunla Anadolu'ya birlikte
geçip,zaferden
sonra milletvekiliolan
Cevat AbbasGürer,
Atatürk'ün çalışkanlığınışu şekilde dile getirmektedir
:19
Atatürk
’ünuyanık geçirdiği zamanla, uykuda geçirdiği
süre,kı
yaslanamayacak kadar
farklıdır. Atatürk'ün birinsan
ömrüne sığamayacakkadar
zenginolan mesaisini tasnif ederek açıklayacak
ve detaya girecekdeğilim. Atatürk'ün
durmayan, dinlenmeyen, yıpratıcıçalışma
tarzınınaçıklanması bu yazıya
sığmaz. Ben yalnız Atatürk'ün içindebulunduğu durum
ve olaylarıtasnif etmeden
vedetaylı
izahınagirmeden, genel me
saisi
içerisindepekazma
temasederek,çalışmasıuğrunda
ne içinve
ne de
recekendini
fedaettiğini Özetlemeye
çalışacağım: Atatürk'üyakından
ta
nıyanlarpek iyi bilirler ki,
yirmidört
saatlik hayatınıhiçbir
zaman bir programa sığdıranıamıştı.Zaten
onunkarşı karşıya
kaldığıolaylar,
zamanabırakılamayacak kadar acele karar ve
uygulamayı gerektirdiklerinden, programlı birhayatsürmesine müsaade etmemişlerdi.
Muharebelerde
olduğu gibi, günlük devlet işlerinde de,önemine göre bu işin, gece veya
gündüzünher saatinde kendisine
arz olunmasınıisterdi.Uykunun dostu
değildi. Zaman zaman geçirdiğikısa hastalıkları hariç,
sabahgüneşini
görmeden yatağınagirmezve uyumazdı. Genellikleuykuda geçirdiği
zamanaacırdı.
Birdefabana
demiştiki
:-
Hayat pek kısa.
Çocuklukve okulhayatı bir kısmını alıyor.
Geriyeka
lanını
ise, uyku
yarıyaindiriyor.
Uykusuzluğugiderecek ve insan vü
cuduna verdiği dinlenme gıdasınıverecek tabletler icat
edilse...
Bir gün o daolacaktır. Nitekim
tıpve
kimya ilmi uyutmak içinpekgüzel
ilaçlaryap
mışlardır.Gülerek ilave
etmişti
:- Bunu
daha
dagenişletebiliriz.
Ordularınyiyecekleri de
bir güntablet
halinegetirilebilir. Aylık
yiyecekleriniaskerler çantalarında
taşıyabilir.Yalnız cephane
nakliyatı
işi kalır. O damotörlü
araçlarla sağlanır. Böyle birordu
neleryapmaz?..
20C.
GerçekçilikÇok yönlü bir insan
olan Atatürk realistti.Atatürk
gerçeği arayanve onu buldukça
dakuvveti ve
kudreti artan birinsandı. Hiçbir
işi talihe bı rakmazdı. Maceracı değil hesapçı
idi;açık anlamı
İlegerçekçiidi.
20 "Cevat Abbas Giirer'den Bazı Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 59,
Atatürk
1923tarihli
konuşmasında2I,
"Birbirimize daimahakikati söy
leyeceğiz. Felaket
ve
saadet getirsin,iyi
ve fena olsun, daimahakikatten
ayrılmayacağız."demiştir.
Kezayine 1931
yılındabir konuşmasında
22,
"biz daima hakikati arayan ve onu buldukça
ve bulduğumuza kani oldukçaaçıklamaya
cür'etgösteren adamlar olmalıyız."
demeksuretiyle
hem ger çekçiliğini ortaya
koymuş,hem de
devlet yöneticilerinebiristikamet gös
termiştir.
21 Atatürkçülük, Birinci Kitap, Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri, Ankara 1982. s. 110, 22 Atatürkçülük, a.g.e., s, 110,
23 Atatürkçülük, a.g.e,, s, 71.
24 Atatürkçülük, a.g.e., s, 71,
25 Hamza Eroğiu, Atatürk'ün Üstün Kişiliği, Ankara, baskı tarihî yok, s, 75,
Böylece,
hayatıboyunca gerçekçi
bir yolizleyen Atatürk, yönetici du
rumunda olan herkesin ve
hatta devlet memurlarının
dagerçekçi olmasınıistemiştir.
Atatürk, gerek
içpolitikada gerekse dış
politikada hayalciliğidaima büyük bir hata
olarakkabul etmiştir.
O’
nagöre, "dünyanın bugünkü
genelşartları ve
yüzyılların dimağlarda vekarakterlerde biriktirdiği
gerçeklerkarşısında,
hayalperestolmak
kadarbüyük hata olamaz. Tarihin anlattığı
budur;ilmin,
aklın,mantığın ifadesi
böyledir." 23 Yine Atatürk'egöre,
"millî
siyasetdediğimiz
zaman kastettiğimizanlam
veişaret
etmek is
tediğimiz hususlardanbirisi de, varılması
mümkün olmayanamaçlar
pe
şinde milletin zamanını alarakonları zarara uğratmamaktır."
24Atatürk,
iç
politikadaolduğu gibi
dış politikadadarealistti. Hayalci ve maceracı
davranışlardanmilletin neler
çektiğini çokiyi
bildiğinden, ka
zanılanzaferleri tehlikeye
sokmamakiçin azami derecede tedbirli
idi.25Atatürk’ün
gerçekçi
olmasınınen
tabiisonucu,
bütünişlerinde
aklıve
bilimiesas
almasındakendisini göstermektedir.
D.İleri
Görüşlülüğü
Atatürk,
ileri
görüşlü birdevlet
adamıidi.
Zaten büyük devlet adam
larında bulunması
gereken vasıflardanbiriside
ilerigörüşlülüktür.
Atatürk'ün
ileri görüşlülüğünü kelimelerle anlatmak yerine, bu konuda onun
yakınındabulunan
bazı kişilerin anlattığı anıları ele almakçok
daha isabetli olacaktır.Kılıç
Ali'ninanlattığına
göre 26Mustafa
Kemal,Selanik'te
yinebir
akşamo zaman sıhhiye
müfettişi olaneski
HariciyeVekili
Dr. Tevfİk RüştüAraş,
NuriConker,
SalihBozok Beylerle birlikte Olimpiyos bi
rahanesinde
oturmuşlar, içerlerken
devletindış siyaseti
bahismevzuu
olu yormuş.
Buarada Mustafa
Kemal, bir takım acıtenkitler yaptıktan sonra
işi lâtifeyedökmüş
veTevfikRüştüBey'igöstererek :"-Bıı
bozuk siyasetibir gün
doktorvasıtasıyla
düzelttireceğim,"deyince yakın
veteklifsiz arkadaşı
olanNuri Conker
:"- Ne?
Ne?...
Sen mi düzelttireceksin?"diye küçümseyerek
sormuş. Bunun üzerineNuri Bey
ilearasında
şöyle birkonuşmageçmiş;
"- Evet,
ben
doktoruHariciye
Nazırıyapacağım, bütün falsoları
ona tamirettireceğim."
Nuri
Bey
lâtifeederek sormuş
:”
-Demek sen
doktoruHariciye
Vekiliyapacaksın,
o haldeyabeni?"
"-
Seni de
vali vekumandan
yaparım!"Bu konuşmaya hazır
bulunan SalihBozok
dakarışıyor
:"- Herhalde
bu arada
beni debirşey yaparsınız?"
Mustafa
Kemal, Salih Bey'iıı bu
sualine, biraz düşündüktensonra
:"-Salih
seniyaveryapacağım veyanımdan ayırmayacağım."
26 Kılıç Ali, a.g.e., s. 32-33.
cevabını
verinceNuri
Beyyine
dayanamamış, tekrar atılarak :"-
Allahım
seversensen
ne olacaksınki
hepimizeşimdiden böyle
bir takım makamlarveriyorsun?"
demiş.Mustafa Kemal, Nuri
Bey'insorduğubu
sualegülerek :Bu
memuriyetleri, bu
makamları veren neolursa işte ben
oola
cağım."
diyecevap vermiş.
KılıçAli'nin
açıklamasına göre vaktiyle genç bir subay çağında iken ar
kadaşları
arasındacereyan etmişolan veileri
görüşün şayanı hayretbir te
zahürü
sayılan
bukonuşmayı
Atatürk,bu
arkadaşlarına sık sıktekrar ettirip
aniattırırdı.
Atatürk'ün
ileri
görüşlülüğü konusundason derece
enteresanbir
anıyıda Afet înan anlatmaktadır :
"Tuhafbir
olaydırbelki...
Mustafa Kemal'in Mussolini'ninTürkiye
hakkmdakibeyanatlarından
birisiniokuduğu bir andı. Yine hırslandı
veMussolİni için
şöylesöyledi
:Memleketi İçin
iyibir insan
değil.Göreceksiniz
bunuayaklarından asacaklar.
Ben şaşırmıştım.Ayaklarından asacaklar ne demekti?
Nitekimöyleoldu.
Buhusus
onun ön-görüşü müdür nedir bilemiyorum."27 28
27 Afet İnan, "Atatürk'ün Bazı Özellikleri", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. I., Sayı: 1, Kastm 1984.
28 "Dr. Tevfik Rüştü Aras'ıtı Zengin Havralarından Bir Kaçı..,", Yakınlarından Mahralar, a.g.e., s, 32-33.
Gerçekten Afet İnan'ın da belirttiği
gibi, Mussolİni,İtalyanlar
ta rafından
ayaklarındanasılarakÖldürülmüştür.Atatürk'ün
yakın arkadaşlarından olanve
12sene onun
HariciyeVe
killiğini
yapmış bulunan Dr. Tevfik Rüştü Araş,
Atatürk'ün hem ça
lışkanlığınıhem de ileri
görüşlülüğünü gösteren birhatırasını şu şekilde anlatmaktadır
:21i"1920
yılı,ilkbaharın sonlarına
doğrubir
gün MustafaKemal beni An
kara îstasyonu'nun
bitişiğinde ikamet etmekte
olduğu evciğeçağırdı.
"Yeşil
Ordu"adı
verilen gizli teşkilat ile ilgilibazı hususları
görüştük.Mustafa Kemal
ogece bazı
arkadaşların dadavet
edilereknezdindetop
lanmaklığımızı
istedi. Öylece
de yapıldı.Hatırımda kaldığına
göre o gece dokuz, onkişi
kadarvardık. Bulunanlar arasında sayın Cum
hurbaşkanımızı, merhum
Muhtar Beyi, merhum
Yunus NadıBeyi
veKılıç
Ali Beyiiyi
hatırlıyorum. Ciddi işler konuşulduğuzaman Atatürk’ün
ya
nındakahveden başka
birşey İçilmezdi.
Hele alkol aslabul
undurulmazdı.O
geceki görüşme uzunca sürdü.
Bittiğizamangece
yarısınıgeçeli
ikisaat
olmuştu.Toplantıya
herzamanki gibi
kendisi başkanlık ediyor vegö
rüşmeleri
o
yönetiyordu. Ülkedışından ve
içinden çeşitli yerlerdenve ki
şilerden
gelen
raporlarokunmuş, ülkenin kurtuluşuile
ilgiliçeşitli konular
konuşulmuş ve aramızdaçetin tartışmalardan
sonra üzerindeanlaştığımız görüşler
ve hattabazı
kararlarsırasıyla
yazılmıştı. Görüşmemiz tümüylesona
erdiktensonra o
gece içinson kahve
içilirken MustafaKemal bana hitap ederek
:Bugün
öğledensonra
bu konular etrafında birarkadaşla görüşmüş bazı notlar
almıştım.Tevfik
Rüştü,lütfen
köşedeki saksınıniçinde
duran onotları
alıp okurmusun?"
dedi.Tabiatıyla
istediği kağıdı
bulupokumaya koyuldum.
Hepimiz hayret içinde kalmıştık.Saatlerce üzerinde
konuşarak vardığımızve kendimizin zannettiğimiz
kararların hepsinintamamiyle aynı olmak üzere
onot
ka ğıdında
yazılmış olduğunugördük."E, Vatan
ve
MilletSevgisi
Vatan ve millet
sevgisi, tahsil yıllarından
ölümünekadar
Atatürk'ün bütünhayatındakendisinedüstur olmuş en önemli
prensiplerdenbirisidir.Atatürk'e göre, "millete efendilik yoktur,
hizmetkârlık vardır. Bu mil lete
hizmetedenonun efendisi olur."
Atatürk bir konuşmasında, bağlı
olduğubu prensibi
şu şekildedile ge
tirmiştir
:"Bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt,
bağrındançık tığımız
TürkMilleti vebirde milletler
tarihinin binbirfaciaveızdırap
kay deden
yapraklarından çıkardığımız neticelerdir."29
29 Enver Ziya Karal, Atatürk'ten Düşünceler, Ankara 1956, s. 151.
Atatürk
vatanını
karışkarış tanımıştı. Onu canından aziz bellemişti. Di
yordu
ki: "Yurt toprağı! Sana herşey fedaolsun. Kutlu
olansensin.
He
pimizsenin için
fedaiyiz;fakat sen
TürkMilletini ebedîhayattayaşatmak için feyizli kalacaksın.
Türktoprağı! Sen,
seni seven Türk Milletininme
zarı
değilsin. Türk Milletiiçin
yaratıcılığını göster."ALatürk, vatan toprakları
üzerinde yaşayan milletinin
sevgisiyle iş ba
şarmayolunu
tutmuştur. O,bu sevgiyi "Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi
yoktur"sözleriyle ifade etmiştir.
Atatürk'te bulunan
vatan ve millet
sevgisi,daha sonra
Atatürkçülüğün bir ilkesi olan "milliyetçilik ilkesi"şeklinde
tezahüretmiş ve
devlet ha
yatına hâkim olananayasal ilkelerden biri
olmuştur,Vatan ve
milletsevgisinin
birsonucu olarak
Atatürk, iç politikadaülke vedevletin
menfaatlerinien üst
planda tutar, dışpolitikada da Türkiye'nin
itibarınınkorunmasına
çokdikkat
ederdi. Atatürk dış politikada Türkiye içinbir takım
İstekleribulunan
devletadamlarına
karşıhiçbir şekilde mü
samahakâr değildi ve
bunlarınönlenmesi
için daima karşıkoymuştur. Afet înan'ın
nakletmiş olduğubir
olay Atatürk'ün buniteliğini
göstermesi açı sından
sonderece
ilgiçekicidir
:Bilindiği
gibi
oyıllarda
Mussolini'nİnTürkiye üzerinde
büyük bir id
diası vardı.Mussolini eski Romaİraparatorluğu'nu ihya
edecekşekilde bir lakım yerlerimize
gözkoymuştu.
Hattabu
arada Habeşistan'ıda
İstilâ et mişti.
BudönemdeMussolini'nİn bazı beyanatları çıkmakta
idi.Atatürk'ün, bu beyanatları
okuduğu zamançok
hırslandığını görüyordum.Kendi
ken dine,
"Nasıl olur? Bizimmemleketimize
gözdikemez!"
diyordu.Bir
29Ekim günüydü ve yine Mussolini'nİn Türkiye
hakkında böyle bir demeciçıkmıştı.
O günAnkara Palas'ta
bütünsefirlere
verilecekbir ziyafet
vardı.Atatürk
deoraya gidecekti. Fakat
Mussolini'nİndemeci ile
ilgili haberi okuduktan sonramüthiş hırslandığını gördüm. Osıralarda
ItalyanSefiri de Türkiye'ye yeni gelmiş ve
itimatnamesiniyeni vermişti.
Yemekte Italyan Sefiride Atatürk'ün yan karşısında
oturuyordu. Atatürk'ün sağındaise Tev
fik Rüştü Araş oturmaktaydı.
ALatürkTevfik Rüştü Aras'a hitaben
dedikİ
:"Ekselâns'a
bir şeylersöylemek
istiyorum. Tercüme ediniz!" VeMus
solini'nİn o beyanatı
hakkında konuşmaya
başladı. Tevfik Rüştü Araşbir-
den çekindi.
Bunun üzerine
Atatürk, "Ha...evet!
Sen bırak! Ben kendimkonuşurum! Tercüme etmene gerek
yok!” dedi.
Bir debaktım
ki Atatürk,Fransızca
olarak doğrudan doğruya sefirehitaben, Mussolini’nin o günkü
beyanatınıtenkit
ederekyüksek sesle konuşmaya başladı.
Tabiîsof- radakilerin
hepsi sustularve
dinlemeyebaşladılar. Halbuki daha
evvelara
larında konuşuyorlardı. Atatürk
konuşmayabaşlayınca
durdular. Bu ko nuşma o zamanın
gazetelerindeçıkmadı.
Atatürk konuşmasında,Mussolini
’nin sözlerinişiddetle eleştirdi
:"Bizim memleketimize herhangi
birsuretle
gözkoyamaz, bunu
aklındançıkarmalıdır!"
dedi.Daha
sonradiğer
davetlileredönerek, "Söylediklerimi
dinlediniz.Mussolini
’nin söz
lerine karşı
benim fikirlerim
bunlardır. İstiyorum ki, sayınsefir
bunları kendimemleketine,
Mussolini'ye olduğugibi
yazsın!" demiştir. Afet İnan, İtalyan Sefiri'ninbunları yazıp
yazmadığım bilmediğini,ancak
buolaya orada bulunanlarla beraber
kendisininşahit olduğunu ifade
etmiştir.3030 Afet inan, "Atatürk'ün Bazı Özellikleri", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. I., Sayı : 1, Kasım 1984, s. 98-99.
31 "Rahmetli M. Kemal Öke'den Bîr Kaç Hatıra", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 104-105,
Operatör Dr. Mim
Kemal
Öke,Atatürk'ün
millîgururumuza
verdiği önemibelirtmek için şu olayı anlatmıştır :31
- Eski
MaliyeVekillerindenRaşitErer,
birgün bana
Larousse’da "Türk- ler siyasî mahkûmlarını
kazıklarlar" diye bir ifadeninmevcut
olduğunu göstermişti. Bende
bir akşam yemeğindebunu Atatürk'e arzettim. Gazi derhal
kütüphanesinden Larousse’
ugetirterek söz
konusu ifadeyi okuttu.Atatürk
fena haldesinirlenmişti. Hemen Hakkı
Tarık Us'abunun dü
zeltilmesi için gerekli
teşebbüslerde bulunulmasınıemir buyurdular.
Yeni Larousse'lardaartık
böyle birifadenin mevcut
olmaması Atatürk'ün sa yesindedir.
Bu
çok basit
örnek, Atatürk'ün millîşeref ve haysiyet söz
konusuol
duğu zamanne derece
hassas olduğunu göstermektedir.
F.
İdealizmAtatürk bir dava adamı idi.
Bununsonucu olarak
büyükidealler
peşindekoşmuştur. Gerçekten
yaptıklarıile büyük
olan Atatürk,fikir ve
idealleriile
de büyüktür."Küçük
işlerlemeşgul olmayınız. Daima
büyükdavalar
peşinde ko şunuz;
otakdirde eserleriniz
sizden sonrada muammer
olur," Bu vecizifade Atatürk'ündür. Bugün,
Atatürkİnkılâbı'nın devamı
vazifesini üzer
lerine alanlariçin, O'nun bu veciz
işaretinden dahabüyük bir
ilham kay nağı bulunamaz. Böylece Atatürk,
sadece büyükbir komutan ve
büyükbir
inkılâpçı olarak değil, aynı zamandabir
devlet başkanı olarak da, et rafındakilere ve
kendindensonra
geleceklere örnekolmuş
birinsandır.32
32 Celal Bayar, Atatürk'ten Hatıralar, İstanbul 1955, s. 105-106.
33 Celal Bayar, a.g.e,, s. 67.
34 Atatürkçülük, a.g.e.. s. 63.
Celal
Bayar, Atatürk'ün bu sözüiçin, "Hayatta kendisinden
feyiz al dığım nasihatleri arasında
çoğu defayer alan
bu ifadenin manasınışimdi daha
iyi anlıyorum.Büyük
adam olmakiçin büyük
iş görmeklâzımmış.
Küçük işi
herkes görebilir."
33demiştir.
Millet gerçeğinden
hareket eden Atatürk'ün ilk büyük
ideali, milletin özgürlüğü ve bağımsızlığı olmuştur.Özgürlük ve bağımsızlık,
Türklüğün şanlıve
şerefli kaderi olmuştur. Atatürk ise, Türklüğün bukaderini
çizen millîbirkahraman olmuştur.Vatan
kurtaran,
özgürve bağımsız
Türkiyeidealini
gerçekleştirenAta
türk,
yeniTürkiye'yi
batılı olmak, modernleştirmek amacıile
çağdaşuy
garlık idealine
yöneltmiştir."Yaptığımız
veyapmaktaolduğumuz
inkılâplarıngayesi, Türkiye Cum
huriyeti
halkını
tamamençağdaş ve
bütün anlamve görünüşü ile medenî
birtoplum
halineulaştırmaktır. İnkılâplarımızın
anailkesi
budur."34Büyük Atatürk
büyük idealiniOnuncu
YılNutku'nda şu şekildedile
ge tirmektedir
:"Az zamanda çok
ve
büyük işler yaptık.Bu
işlerin enbüyüğü, temeli
TürkKahramanlığı ve
yüksek Türk kültürü olanTürkiyeCumhuriyetidir...
Fakat
yaptıklarımızı asla kâfi görmeyiz.Çünkü
dahaçok
vedaha
büyükişler yapmak
mecburiyetinde
ve azmindeyiz.Yurdumuzu
dünyanınen mâmur
ve enmedenî
memleketleriseviyesine çıkaracağız. Milletimizi
engeniş refah, vasıta
vekaynaklarınasahip kılacağız. Millî
kültürümüzü çağ
daş medeniyetseviyesinin
üstüneçıkaracağız."
Atatürk, yüksek
idealinin
devamıkonusundada
yüceTürk
Milleti'neşu görevi vermektedir
:"Bu
dünyadan göçerek
Türk Milleti'neveda edeceklerin çocuklarına, kendinden sonra
yaşayacaklara,son sözü
buolmalıdır
:Benim Türk Mil- leti
’ne,
Türk Cumhuriyeti'ne, Türklüğünistikbaline
ait ödevlerim bit
memiştir, sizonları tamamlayacaksınız.
Sizde
sizdensonrakilere benim
sözümü tekrar ediniz. Bu sözler, bir ferdindeğil, bir
TürkMilleti
duy
gusununifadesidir. Bunu her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere
mütemadiyentekrar etmekle
son nefesiniverecektir.Her
Türkferdinin son nefesi,
TürkMilletinin
nefesininsönmeyeceğini, onun
ebedîolduğunugös
termelidir.
YüksekTürk!
Seniniçin
yüksekliğinhududu
yoktur,işte
parolabudur."
3535 Atatürkçülük, a.g.e., s. 17.
36 Atatürkçülük, a.g.e., s. 69.
37 "Atatürk Otuz Beş Senelik Arkadaşımdı", Yakınlarından Hatıralar, a,g.e„ s. 56.
Atatürk,idealizminin
gereği olarak
hiçbir zamanşahsî hırs ve
ihtiraslarpeşinde koşmamış,
bu şekildehareket
edenyöneticilerin ülkeye büyük za
rarlar vereceğini
belirtmiştir:
O'na göre,"bir millette, özellikle
birmilletinyönetiminden
sorumlu bulunanyöneticilerin kişisel ihtirasları,
kişiselmü
nakaşaları
millîve vatanîgörevlerin
gerektirdiği yüce duygularagalebeça
lacak
dereceye varmış
olanülkelerin, dağılmak
vebatmaktan
sa kınabilmesi mümkün değildir."
36G.İstişareEtmesi
Atatürk'ün
otuz
yıllıkarkadaşı olması
nedeniyleözel
hayatını çok iyi bilenSüreyya Yiğit
bu konudaşunları söylemektedir :37
Atatürk büyük
işler hazırlarken aslaalkole iltifat
etmezdi.Nitekim
Erzurum'da iken biz
içerdik.Teklif
ettiğimizdekabul
etmez, yalnızkahve
içerdi. Herhangi
bir
meseleye kararvermeden
önceherkesin ayrı
ayrı fik rini
dinlerdi. Korkunçderecede bir irade
kuvvetivardı, İçkiyi
irade za afından
değil,düpedüz
şarhoşolmak için
içerdi."Atatürk'ün fikir
alışverişine verdiği değeri Haşan Rıza Soyak şu şekilde
anlatmaktadır:
3838 "Haşan Rıza Soyak'tan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 9.
39 Atatürkçülük, a.g.e., s. 68.
40 Atatürkçülük, a.g.e., s. 78.
"Atatürk, hergörevlinin
üzerine
aldığıişleri, aklını, zekasını
vekanunî yetkilerini
son haddine kadarkullanarak,
zamanında çözmeye çalışmasınıve sorumluluk
almaktan çekinmemesiniisterdi,
ilgililerinve
görevlileringörüşlerini dinlemeden, hatta
kendileriylemüzakere etmeden bir konu
hak-kındaki görüşünü
bildirmezdi. Ben maiyetindeki bütünçalışma hayatım
es nasında
konuşmadan ve fikiralışverişinde
bulunmadan biremir
aldığımıhatırlamıyorum. Aynı
zamanda,birçok
konuşmalarımızdakendisine
aklınagelen
herhangi birgörüşü
arzetmekten çekinmekhissinekapıldığımıda
ha tırlamıyorum."
Atatürk 1921 tarihinde, "dünyadahükümet
için meşru olan
tekbir pren
sip vardır ki, o
daistişareden
ibarettir.Hükümet
içinilk ve temel şart
yal
nızve
yalnızistişareetmektir." 39 demek suretiyle fikiralışverişinin
devlethayatındaki
önemini vurgulamıştır.H.Şefkat
ve
İnsancıllıkAtatürk son derece şefkatli
ve
insanları seven bir yapıya sahipti. Yüreği milletsevgisi ve insansevgisiiledoluidi.Atatürk, bu özelliği nedeniyle
savaşlarakarşı
olmuş, ancak"zarurî ve hayatî olması halinde "savaşa cevaz
vermiştir.Atatürk'ün
bukonudaki öl
çüsü şudur
:"Milleti
harbegötürünce
vicdanımdaazap
duymamalıyım.Öl düreceğiz
diyenlerekarşa,
"ölmeyeceğiz" diyeharbe girebiliriz.
Lâkinmil
letin
hayalıtehlikeye
maruzkalmayınca, harpbir cinayettir."
40Atatürk'ün insancıl vasfı,
devletyönetiminde de
kendinigös-
(.ermektedir. Atatürk
bu
vasfısadece kendi için değil, tüm
devletmemurları için
birprensip
olaraköngörmüştür.
Gerçekten,
1937yılında yapmış
olduğu birkonuşmada,
'İleri hükûmetçiliğintemel prensibi, halkı
kudretine olduğu kadarşefkatine
de samimiyetle inandırabilmesidir.Büyük, küçük
bütün Cumhuriyet me
murlarında,bu
zihniyetinen geniş
ölçüde gelişmesineönem vermek,
çokyerinde
olur."41
41 Atatürkçülük, a.g.e., s. 68.
42 Atatürkçülük, a.g.e., s. 121.
43 Paruşey, a.g.e., s. 304-305.
44 "Eski Umumî Kâtip Tevfık Bıyıkhoğlu'ndan Hatıralar", Yakınlarından Hatıralar, a.g.e., s. 88.
Atatürk'e
göre,
"Diktatör, diğerlerini iradesineboyun
eğdirendir. Ben,kalpleri
kırarak değil,kalpleri
kazanarakhükmetmek isterim."
42demiştir.
Bunun sonucu olarak büyük Atatürk, gerek Millî
Miicadele’de
gerekseza
ferden
sonra
milletinin sevgisiyleiş
başarmayolunu tutmuştur.
V.
ATATÜRKDİKTATÖR
MÜYDÜ?Bazıları onu bir diktatör
olarakkabul ederler, bazıları isebu görüşü
ke sinlikle
reddederler.Bulgar fikir adamı Paruşev'e
göre, "heriki tarafında
hakkı vardır. O,bir
diktatör değildi, ama gerektiğindediktatör
gibidav
ranmasını bilmiştir.
Onun kişiliğitarihteki diktatörlerin
tipik yanlarıile
bağdaşmaz. Yönetimlerini koruyabilmekiçin
zulmü seçen diktatörler var
dır. Mustafa Kemal,kendi
kişiliğiniaşanamaçlarını gerçekleştirmek
için diktatörce yollardan yararlanmıştır. Kişiliğindekimi
kezgörülen dal
galanmalar hiçbir
zaman
bu ya daöteki tez için kanıt
olarakalınamaz.
Ta
rihte,kişilerin özel
hayatındadalgalanmalar,
toplumiçindeki
rollerindekarar
vericiunsur
olamaz. Onlar yalnızcahayatının değişik renkleri ola
bilir.
Önemli olan
amaçtır, önemli olan amaca eriştirecek yöntemdir,önemli olan
sonuçtur."43Atatürk,
elinde
birdiktatörlük kurmak
için kâfive lüzumlu
bütünimkânlara, kuvvete,
milletin sonsuz itimatve
sevgisinesahip
olduğu halde aslabu yola dökülmemiştir."
44MustafaKemal
kendisine
"diktatör” diyenlere
kızardıve
derdiki:
"-
Eğer
zorla, tazyik vetehdit
ilefikirlerini kabul ettirenlere diktatör derlerse, ben diktatör
değilim. Eğer benim muhitimdekiinsanlar,benim
fi kirlerimin isabetini takdir ederek kendi
gönülrızaları
ilebu
fikirleri kabulediyor
veonagöreçalışıyorlarsa,ben diktatörüm."
4545 Celal Bayar, a.g.e., s. 81.
46 Kılıç Ali, a.g.e., s, 115.
1930
yılındaAnkara
HalkevindeBirinci Tarih Kongresi toplanmıştı.
Mevsimyaz, okullar
tatil
edilmişolduğu için üniversite
profesörleri ilebe
raber,
orta ve lise öğretmenleride bu kongreye davet
edilmişlerdi. Toplantıbir
hafta sürmüştü. Kongreninsonunda, üyelere
MarmaraKöşkü'nde
bir çay verilmişti. Samimibir havaiçinde geçen
ve ayak üzerekonuşmalarla sürüp giden
çayda,Atatürk'ünetrafını sarmış
olanöğretmenler, gelişi
güzelbir takım sorularla
Atatürk'üâdeta
bir baskı altına almışbulunuyorlardı.
ÖğretmenlerdenbiriAtatürk'e:
Paşam! Bir
çok
Avrupalıyazar, yazdıkları
eserlerinde sizidiktatör diye nitelendiriyorlar.
Bunane
buyurursunuz?"diye bir sorusormuştu.
Atatürk
bu
soruyagayet soğukkanlılıkla ve gülerek cevap
verdi:"- Ben diktatör
değilim ve heveslisi de
olmadım. Benim diktatör ol madığıma
şuradan hüküm veriniz: Ben diktatör olsaydım,
siz banabu so
ruyu
soramazdınız!"
diyezarif ve çok makûl
bir mukabelede bu
lunmuşlardı. 46Atatürk'ün
Cumhurbaşkanlığı sırasında, 1930'lu yıllarda Ankara'da In giltere
Büyükelçisi olarakbulunan
Sir PercyLoraine, 1948 yılında
ya
yınlanan"Kemal Atatürk :
BirDeğerlendirme" adlı
incelemesindebuko
nuda şu görüşe
yer vermektedir
:"Atatürk diktatör olarak
nitelenir. Benimkanaatime
göre, O'nun hak-kındaki bu
görüş, yanlışve yanıltıcıdır, itiraf edelim
ki elimizde, modernçağlarda
diktatörlerle ilgili yetkilibir tanımlama
dayoktur.
Bununla be
raber, busıfatın
Hitler veyaMussoliniiçin
kullanılmasınaitirazedecek,
sa
nırım kimse bulunamaz.
Ohalde, Atatürk'ün
neden aynıkategoriye
ait ol-madığnı sorabilirsiniz. Bunun birçok nedeni var, Bu
nedenlerin
başlıcası, kendisininyokluğu
halinde deişleyecek
bir mekanizmayı bilinçliolarak kurmasıdır. Bunu, kendisinden sonra
dayaşayacak sistemli bir
hükümetveyönetim yaratmaya ve
görüşleriile uyumluluk
sağlamaktançok, dokt
rinlerini
öğretmeye çalışarak gerçekleştirmek istiyordu...İhtilâller
çocukoyuncağı değildir.
İlkgünlerde,
yeni anayasa yapılmadan vebunun
ku
ruluşlarınormal
işleyişlerinekavuşmadan
önceAtatürk,
birçok konuda, kuşkusuz kendi inisiyatifi ilehareketlerde bulunmakdurumunda idi. Bun
dan
başka,
yasalformlarla iş
görmekbakımından
da güçlükleriçinde
bu
lunuyordu...Genellikle
sanıldığı gibi,herkese
her şeyiçin
emirlerver
mekten çok,
sürekliolarak, bütün
bakanlıklarınkendi
sorumluluklarınıbaşarmalarına çalışıyordu... Daha
1923 yılıgibi
çok önceden,Atatürk,
onyıl
içinde bir millî ekonomi sisteminin kurulamaması halinde,Millî Mü-
cadele'de gerçekleştirilenbütün başarı
vefedakârlıkların hiçbir
işe ya
ramayacağınımilletine cesaretle söylemişti...
Atatürk’
ündış
politikasında diktatörlükkokusunu
verecekne
vardı? Hiçbirşey!"4747 Cemal Enginsoy, "Ingiliz Kaynaklarına göre Atatürk", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: VII, Sayı; 19, Kasım 1990, s. 84-85.
SONUÇ
Atatürk,
çağımızın
yetiştirmiş olduğu enbüyük
devletadamlarından bi
ridir. îleri görüşlü,
gerektiğindesüratli
ve kesin,gerektiğinde
yapacağıişi
günlerce,bazan
aylarca inceden inceye düşünerekfikren
hazırlayan,ama
heriki
durumdadadaima en isabetli kararı ve çözüm
yolunu bulanbir li
derdi.
Onun kararları
plânave hesaba
dayanır,hiçbir
şeyitesadüfe bı
rakmayarak ihtiyatlı hareket
ederdi. Bir
defakarar verdi
mi, onuhiçbir
güçlükyolundan çeviremezdi. Yaptığı
her işte,onun azim
vekarakteri açıkça
okunurdu.Atatürk
çalışkan vezeki idi.
Fikiralışverişine ve
istişareyeönem
ve
rirdi. Atatürkülkesi ve
milletiiçin
daimabüyük idealler peşinde koşan
bir davaadamıidi.
Atatürk'ün büyük
devlet
adamlığı vasfı, yerlive yabancı
birçok bilim, fikirve devlet
adamıtarafından kabul
edilmişbir
gerçektir.Atatürk'ün büyük
devlet adamlığıvasıflarından
bazılarım elealıp
ortaya koymayı amaçlayanbu makalemizi, ülkemizde
çok iyi tanınan ve bilinen Lord Kinross’un
birdeğerlendirmesiyle bitirmek
istiyoruz.Lord Kinross, Atatürk
:
TheRebirthof aNation (Atatürk :
BirMilletin Yeniden
Doğuşu) isimli eserindeAtatürk hakkında şu
değerlendirmeyi yapmaktadır:
"...Kemal Atatürk'ün
çağımızın yetiştirdiğien
büyükdevletadamlarından
biri olduğu hakkındaen
ufakbir kuşkum yoktur.Benim ül
kemin
en büyük
adamlarındanbiri
olanWinston
Churchill,"Atatürk'ü
I.Dünya Savaşı ve sonrasının
en
büyük dört-beşsimasından biri
olarak" an
latır.Churchill,
O'ndan"Türk Milletinin önderi,
büyükbirasker olarak
Sa
vaşçıPrens" diye
sözetmişti. Gerçek
de budur. Atatürk herşeyden
önce, büyük biraskerdi; fakat
zamanla,büyük
bir devlet adamıoldu. Tarihin bize anlattığı pek çok
büyükaskerler
vebüyük
devlet adamlarınınyanında, bu
ikiözelliği kendinde toplayan pek
azkişi
vardırve Atatürk, bu
seyrekgörülür
kişilerdendir. O,büyük bir
asker-devlet adamıdır.Atatürk,
bir ta raftan savaş
adamı, öte yandan da barış adamıdır.İçindeki büyük askerî dehâ,
milletiniçökmekten kurtarmış
ve yineiçindekidevlet adamı
özelliği, hayatınaışık
saçtığımilletinin
yenidendoğuşunu sağlamıştır.
Bubüyük
ba
şarı,insanlarda
azrastlanan
yetenekbirleşimlerinineseridir.48
48 Cemal Enginsoy, a.g.nı., s. 89.