• Sonuç bulunamadı

TEFSİR ANABiLiM DALI VII. EŞGÜDÜM TOPLANTISI BİR MÜFESSİR OLARAK " " MUHAMMED B. CERIR ET-TABERI SEMPOZYUMU. i\.çiliş- KONYA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TEFSİR ANABiLiM DALI VII. EŞGÜDÜM TOPLANTISI BİR MÜFESSİR OLARAK " " MUHAMMED B. CERIR ET-TABERI SEMPOZYUMU. i\.çiliş- KONYA"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TEFSİR ANABiLiM DALI VII. EŞGÜDÜM TOPLANTISI

VE

BİR MÜFESSİR OLARAK

" "

MUHAMMED B. CERIR ET-TABERI SEMPOZYUMU

i\.ÇILIŞ-

11 HAZİRAN 2010

KONYA

(2)

2. Tebliğ:

"Sryakın Hegemonik Dun1pma Taberi Diizeltmesi'' Prof. Dr. Mustafa ÜNVER

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

ÖZET

Bu çalışma Taberi Tefsiri'nde siyak prensibinin nasıl işlendiğini, daba açık deyişle siyakın hegemonik olmaktan kurtanlarak öteki tefsir etme yöntemleriyle uyumlu hale nasıl getirildiğini ortaya koymayı hedeflemektedir. Taberi Tefsi- ri'nin hem genel tefsir edebiyatının hem de "rivayet tefsiri" alanının öncüsü

olması durumu da göz önüne alındığında onun tefsirde siyak alanına hangi teo- rik ve pratik katkılar sunduğunu ortaya koymanın Tefsir alanına katkı sağlayaca­

ğı düşünülmektedir.

Anahtar Keliıneler: Taberi, Cı1miu'l-Beyan, Siyak, Tefsir, Hegemonik Yöntem.

I. GİRİŞ

İnsanın en belirgin vasıflarından olan anlama, beyan etme ve yorumlama kabiliyederini destekleyen önemli karinelerden birisi, "siyak"tır. Sözün içinde

geçtiği ortamın, bahsi geçen hassaların sağlıklı işletilmesinde olumlu katkıda bulunduğu şüphesizdir. ı

kur'an'ı sağlıklı anlama ve tefsir etmeyi tevlid etmesi düşünülen çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Bu kriterler daba ziyade Tefsir Usulü ve Kur'an İlirole­

ri

başlıkları altında

ele

alınmaktadır.

Bunun

yanında

müstakil

çalışmalar

olarak

da bu yöntemlerin detaylı biçimde incelendiği bilinmektedir. Bu tür detaylı ça-

lışmaların pek çok yararı yanında, Kur'an'ın sağlıklı olarak aniaşılıp tefsir edil- mesi amaç ve sürecinde maksadını aşan bir takım sıkıntılara yol açtığına dair

endişeler de duymaktayız. Bu endişelerimizi şöyle izab etmek istiyoruz: Müstakil

Bahsedilen anlamda siyak prensibinin pek çok katkısı hakkında geniş bilgi için bkz. Ünver, Mustafa, Kur':lıı'ı Anlamada Siyakın Rolü, Ankara 1996, s. 125-216; a.mlf., "Kur':lııi Siyakın

Metinsel Boyutlan Üzerine Yeni Bir Öneri", OMÜ. İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 8, Samsun 1996, s. 239-264; a.mlf., ''Kur':lıı'ı Siyakla Anlamak", Yeni Ümit Dergisi, 83, 45-48, Ocak-Şubat-Mart, 2009; a.mlf., "Kur' an-ı Kerim'in Anlaşılmasında Siyak-Sibakın Önemi", Tifsirin Diinii ve B11giinii

SenpOiJII!llll, Samsun, 22-23 Ekim 1992, s. 99-114.

. .

, 57

(3)

çalışmalar, sayısız yararlan mahfuz tutulmak kaydıyla, Kur'an'ın sağlıklı olarak

aniaşılıp tefsir edilme sürecinde, kendilerini diğer yöntemlerden bağımsız ve tüm anlama ve tefsir etme sorunlannın üstesinden gelebilecek kudrette görmektedir- ler. Hadd-i zatında müstakil olmayan, ancak muhtemelen müstakil olarak çalışıl­

dığından süreç içerisinde kendini tam bağımsız ve diğer kriteriere karşı da mut- lak bir hegemonik güce sahip gören bu yöntemler, bize öyle geliyor ki, olumlu etki ve katkılarının örselenmesine de sebep oluyorlar. Oysa bu yöntemlerin bir saati işleten senkronize çarklar hüviyetinde araçlar olarak görülmesi ·gerekir.

Çarklardan küçük de olsa bir vidanın sökülüp atılması halinde, tıkır tıkır işleyen

bir yapı nasıl bozulacaksa; biri diğerini ihmal eden, hatta biri ötekiler üstünde

baskıcı ve hegemonyacı bir güce sahip olduğu kuruntusuna kapılan yöntemler de son tahlilde Kur'an'ın sağlıklı aniaşılıp tefsir edilmesine olumsuz etkiler yapa-

caktır.

Öyle görünüyor ki esbab-ı nüzul, siyak, lügat, Mekki-Medeni, hakikat- mecaz, emsal gibi pek çok ulumu'l-Kur'an maddeleri birbirlerini desteklediği,

birbirlerinin sakıncalarını minimize ettiği, birbirinin katkısına saygı duyduğu, deyiş yerindeyse ona yer açtığı oranda sağlıklı bir anlama ve tefsir etme yönte- minden söz edilebilecektir. Bu bakımdan elinizdeki bildirinin, en çok da Taberi gibi büyük bir müfessirin zikretmeye çalıştığımız sakıncaları nasıl ortadan kal-

dırdığıaı, bir kriteri başka kriterleri devreye sokarak onu hegemonyacı bir görü- nüm üstlenmekten nasıl koruduğunu ortaya koymaya çalışacak olması bakımın­

dan önemli olacağını düşünmekteyiz. Çürıkü Taberi'nin tefsirinde siyak ilkesini

kullandığı, daha önce yapılmış çeşitli çalışmalarla az ya da çok ortaya konmuş, çeşitli örnekler verilerek de bu tez desteklenmiştir. Ancak biz bu çalışmada, endişesini paylaşmaya çalıştığımız hususların Taberi tarafından nasıl minimize edilmeye çalışıldığını, bunu yaparken de kemiyet ve keyfiyet açısından önceki

çalışmalarda sunulan örneklerden çok daha fazlası üzerinden hareket ederek

dest~klemeye çalışacağız.

Bilindiği gibi Kur'an'ın anlaşılması, açıklanması ve beyan edilmesi fonksi- yonunu ifa etmek üzere vaz edilmiş tefsir eserleri siyak konusuna farklı derece- lerde ilgi duymuşlardır. Söz gelimi müfessirlerden Bulcii ve Said Havva gibi kimileri, siyak ilkesini son derece verimli kullanırken; kimileri de yoğun olma- makla beraber zaman zamari istihdam etmişlerdir.

Anlama ve tefsir etmede siyaktan istifade eden müfessirlerden birisi, hatta bu kriteri· dikkatle kullanan ilk müfessirlerden birisi İbn Cerir Taberi (310/922)'dir.2 Tefsir tarihi ve edebiyatındaki önemi hiçbir şekilde tartışılamaz

olan Taberi'nin tefsirinde siyak ilkesini hangi yönleriyle ele aldığı, nasıl bir tasnif ve sınırlama geliştirdiği, ortaya koyduğu yorum faaliyetinde bu prensipten nasıl

istifade ettiği; bu çalışmanın ulaşmak istediği hedefler arasında yer almaktadır.

BuradaTaberi'nin salt bir rivayet tefsircisi değil, aynı zamanda tercihte bulunan

ı Bkz. Okumuş, Mesut, "Taberi Tefsiı:inde Bağlaının Yeri ve Önemi", Ekev Akade!lli Dergisi, Erzurum, 2002, c. 6, S. 13, s. 134, 151; Albayrak, İsmail, "Kur'an ve Anlan(m) Bilim", EkevAka- de!lli Dergisi, Erzurum, 2002, c. 6, S. 13, s. 89.

58

(4)

bir Kur'an yorumcusu olduğunu da hatırlamak gerekir.3 Bu bakınıdan rivayetler

kanalıyla değindiği yorumlann olumlu veya olumsuz yönlerini ön plana çıkanr­

ken, yorumlar arasında tercihte bulunurken siyak ilkesinden nasıl yararlandığı da ortaya konmaya çalışılacaktır.

Taberi tefsiri incelendiğinde siyak alanına ait şu kavramlan kullandığı gö- rülmektedir: "siyak: mine'l-kelam", "siyaku'l-ayet", "siyaku'l-ayat", "fi siyılkı

kavlihl", "fi siyakin vılhidin", "enne'l-habera mineilahi kableha ve ba'deha", "el- ayatu kableha" ''li'ttisalihl bima kablehıl mine'l-kelam", "ma kable'l-ay(e)atin ve ma ba'deha" ve "fima meda kablü". Bu tür deyişlerle, ibarenin siyak bütünlüğü­

ne işaret eder. 4

Ne var ki siyak kriterinden hareket ederek tavır koyması beklenen Taberi'nin bir yerde tavır koymadığı, konu üzerine nitelikli bir araştırma yapmış

olan meslektaşuruz Mesut Okumuş tarafından ömeklenmiştir.s Taberi, Ahzab suresinin 33. ayetinde geçen ehl-i beyt deyişinin muhtevası hakkında, Hz.

Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyn olan birinci görüşle, Hz. Peygamber (sas)'in eşleri olduğunu söyleyen ikinci. görüşü ardı ardına verir. Fakat ayetin

siyakında peygamber hanımlardan söz eelilmesini nedense elikkat çekici bulma- makta ve bu değiniyi tercih te belirleyici görmemektedir. 6

II. TABERI'NİN SİYAK MADDESİNE KATKILARI

Bu başlık altında Taberi'nin siyak maddesine ilişkin sağladığı teorik ve pratik katkılar üzerinde örnekleriyle durulacak ve böylece onun siyak anlayışı

ortaya konmaya çalışılacaktır. 7

A. Taberi'nin Siyak Maddesine Teorik Katkılan

Kur' an açısından geliştirilen si yak çeşitleri üzerinde bazı teoriler ve çalış­

malar bulunmaktadır. Ayet içi, ayetler arası, konular arası, süre içi, bütün Kur'an içi siyak münasebetleri yanında, benzerlik (tanifr), iftltk ve istidrad (ara sö":() gibi genel sınıflamalar doğrultusunda Kur'

am

siyak değişebilmekte ve aralarında kimi

ilişkiler kurula bilmektedir. s

Esasında bağlaının yönü; llerişimin genişlemesi, ifadeye ait yararın kap-

~

sanılı olabilmesi için değişebilir, hatta değişmelidir. Temel akışın kaybolmadığı

siyahlarda ise yine çeşitli yarariara binaen istidracli bağlamlar zuhur edebilir, araya girebilir; görevini tamamladıktan sonra yerini yine temel akışa terk edebilir.

3 Bkz. İsmail, Muhammed Bekr, İb11 Cerir et-Taberi ve Mmheciihrl.ft't-Tifsir, Kahire 1991, D:iru'l- Memir, s. 137-163.

4 Aynca bkz. Okumuş, "Taberi Tefsirinde Bağlaının Yeri ve Önemi", 134; Bayar, Fatih, Taberi'nin Tefsir Metodolojisi, Bursa 2008, basılmamış doktora tezi, s. 382-383.

s Okumuş, "Taberi Tefsirinde Bağlaının Yeri ve Önemi", 150.

6 Taberi, XX, 263-267.

7 Taberi'nin siyak ilkesini kullanmasına değişik açılardan temas eden bir çalışma için bkz. Bayar, Taberi'nin Tefsir Metodolojisi, 382-394.

s Geniş bilgi için bkz. SuyU.ti, el-İt:lcin fi Ulfuni'l-Kur'an, İstanbul, trz., D:iru Kahraman, c. II, s.

139-140; Zerkeşi, Bedreddin, el-Burhan fi Ulumi'l-Kur'an, thk. Muhammed Ebu'l-Fadl, Beyrut, trz., Daru'l-Ma'rife, c. I, s. 47-50; Ünver, Kur'an'ı Anlamada Siyakın Rolü, s. 99-109.

. . .

59

(5)

..

N e var ki bu tür durumlarda yine de bağlamlar arasında mutlak bir ilgi görüle- bilmekte ve kurulabilmektedir.

Taberi, Kur'an'ı anlama ve tefsir etme yöntemleri ve sorunlarının farkın­

da olan çok önemli bir müfessirdir. Zira tefsirinin hemen her sayfasında bu tezi destekleyen ibareler bulmak mümkün görünmektedir. 9 Bu bakımdan müfessi- rimizin siyak karinesi konusunda da sessiz kalmamış olması şaşırtıcı görülme-

miştir.

Taberi siyak karinesinin sınırlan konusuna değinmekte ve sebepsiz yere sözün siyakından başka bir yöne çevrilmesinin caiz olmadığını, hatta keyfi yere kimsenin bu tür iddialara yol açınada mazur sayılayamayacağını ifade etmekte- dir. Ona göre bir söz, ayetin zahirinin delaletinden, başka bir deyişle akışından

ve siyak.ından ancak şu iki sebeple ayrılabilir: 1. Teslim olunması gereken bir huccet. 2. Yahut Hz. Peygamber (sas)'den gelen ve üzerine huccet bina edilen bir haber. ı o

Bu husus Taberi'nin siyak maddesine yönelik geliştirdiği, hatta bu ilkenin tek başına hegemonik bir yapıda görünmemesi için ortaya koyduğu önemli bir

katkısı olarak dikkat çekmektedir. Çeşitli karinelere dayanarak sözün siyak.ının değişebilir olması kendisiyle beraber öteki yorum yöntemlerinin de aynı değer ve derecede _dikkate alınmasını gerektirir. Çünkü sözde anlam ve mesaj vardır ve söz, ihtiyaca göre belirli bir münasebet ve bağ kurarak değişik konulara temas etmek durumundadır. Aksi takdirde sözün muhataba tesiri ortaya çıkmamış, hedeflediği düşünce ve davranış değişikliği gerçekleşmemiş olur. Su akışının

keyfe göre çatlak değiştirmesi nasıl mümkün değilse, beliğ bir sözün akışı da ancak bir karine ve ihtiyaç saikiyle ve mutlaka bir münasebetle kanal değiştirebi­

lir.

Gerçekten de Taberi, herhangi bir karinenin -en azından siyakın­

hegemonik baskı kurmasına karşı çıkacak kadar dikkatli ve gerçekçi bir müfes- sirdir. Nitekim ona göre siyak da bazı durumlarda sınırlanmalıdır ve son söz tek

başına ona bırak.ılmamalıdır. Bu nokta çok önemlidir. Kur'an'ı anlama yöntem- leri her biri kendi başına bir güç olmaktan çıkıp hepsi aynı hedefe hizmet eden birimler, kurumlar ve bahsi geçen saatin çarklan gibi olmak zorundadır. Birbirini destekleyen, birbiriyle çelişmeyen birimler, külle bihak.kın hizmet edebilirler.

Taberi'nin bu inceliğe sahip çıkması, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, son dere- ce anlamlı ve önemlidir ve bu bassası onu büyük müfessir yapan meziyetlerin- den biridir.

9 Benzer düşünceler için bkz. Okumuş, "Taberi Tefsirinde Bağlarnın Yeri ve Önemi", 129.

ıo

cr

_r.;-_,ı •J..r:Jı.r"l.b .u'J~ '-"' 4J ~ı~~ 'i! .. .d-...ıı .ı>L,..- .j

_,.,.w.

r~' ...;.r"' ;~ ~"

" . ..ı,..\.).<> _;.i.:;~ 'ıSJ~;lıı t..l; .~ ~ i _,z J_,.... )1 Taberi, EbU Ca'fer Muhammed b. Cem, Cfun.iu'l- Beyan fi Te'vili'l-Kur'an, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Beyrut 1420/2000, Müessesetü'r-Ris:ile, c. IX, s. 389; X, 118 . .ı\.ynca bkz. Okumuş, "Taberi Tefsirinde Bağlaının Yeri ve Önemi", 135- 136.

60

(6)

Haber ve aklı siyakı sınırlayan ve deyiş yerindeyse onu hegemonik bir güç olmaktan koruyan iki etkili araç olarak kabul eden Taberi, bu doğrultuda hük- mün sadece siyakla tahsis edilemeyeceğini, daraltılamayacağıru, daha geniş deyi-

şiyle sınırlanamayacağıru ifade eder. Talak suresi 4. ayetle ilgili olarak ortaya

koyduğu yorum, siyakın sınırlanması konusuna sağladığı katkıyı örneklemekte- dir.tt Bu örneği ileride detaylı olarak ele alacağız.ı2

Taberi'nin bu konudaki katkısını ortaya koyacak bir diğer örnek de,

Kıyame suresinin 16-19. ayetlerinin tefsirinde izlediği tutumudur. Müfessir, sure

bütünlüğüne damgasını vuran konu birliğine, siyak bütünlüğüne, gelen kuvvetli haberler doğrultusunda ara verir ve siyakın deyiş yerindeyse kanalını değiştirir.

Nitekim söz konusu ayetler Hz. Peygamber (sas)'ın vahiy alırken dilini aceleyle

kıpırdatması üzerine nazil olmuş ve bu husus sure bütünlüğünde yeni bir siyak

uğrağı olmuştur. Taberi bu konuyu o kadar doğal karşılamıştır ki, hatta anılan

durumu izah etme ihtiyacıdahi hissetmerniştir.t3 Bu yaklaşım Taberi'nin farklı

anlama ve tefsir etme yöntemlerini birbirine deyiş yerindeyse çarpıştırmadan, kırdırmadan çalıştırdığıru ve de bu yöntemlerin tek başlarına birer baskıcı güç hale gelmesine izin vermediğini göstermektedir.

Ayetlerin bağlamını, akışın yönünü tespit etmenin ibarelerin sağlıklı ania-

şılıp tefsir edilmesinde büyük önem taşıdığı açıktır. Çünkü siyakın yarılış akış

üzerine kurulması, isabetsiz çıkanmların yapılmasında en büyük faktörlerden

olması mümkündür. Müfessirirniz, siyakın hangi konu etrafinda döndüğü konu- sunda hassasiyet göstermekte; akışın eksenini tespit ederken siyak bütünlüğünün değişip değişmediğine dikkat etmektedir.

Bu bakımdan siyak alanına Taberi'nin sağladığı teorik katkılar sadedinde onun, ayetin siyakının muhtevasını belirlediğini önemsediği kadar, ayetin muh-

tevasının da siyakını belirlediği tespitini vurgulamış olmasını zikretmek gerekir.

Bazen öyle olur ki, ayeti, devam ettiği sanılan siyakı doğrultusunda anlamak, ciddi yarılışlıklara sebep olabilir. Bu durumda ayetin muhtevası da siyakın başka

bir kanala akıp akmadığının test etmiş olmalıdır ki bu husus, siyak alanına dair çok ciddi bir teorik katkıdır. Bu hususa dair şu örneği zikredebiliriz:

Nahl suresinin 106. ayeti, siyak ekseninin değişip değişmediğini tespit et- menin ne kadar önemli olduğunu gösteren merkezi bir örnektir ve şu mealdedir:

'Kalbi imanla mutmain olduğu halde dini inlcira zorlanan hariç, kim imanından

sonra Allah'ı inkar eder ve gönlünü de küfre açarsa, onlara Allah'tan bir gazap

vardır. Elim bir azap onlarındır." Taberi'ye göre bu ayet, önceki ayetlerden beri gelen siyakın ve akışın devamı niteliğinde düşünülemez. Başka bir deyişle akışın

yön değiştirmiş olması gerekir. Aksi takdirde iman ettikten sonra küfre düşen

kimselerin, surenin 101. ayetinde sözü edilen, bir ayetin bir başkasıyla değişti­

rilmesi karşısında Hz. Peygamber (sas)e "sen müfterisin" diyen müşriklerden olması gerekecektir. Çünkü siyak bunu gerektirmektedir. Böyle bir iddianın

ı ı Bkz. Taberi, XXIII, 455.

ız Bkz. "5.g. Umum-Husus Belirlemesinde Siyaka Sınır Koyması" başlığı.

13 Bkz. Taberi, XXIV, 65.

. . .

61

t'

(7)

tefsir ilmi ehlinin yaptıklan tefsir çizgisinden clışan çıkınakla fasit olacağı açıktır.

Ayetlerin birbiriyle değiştirilmesi karşısında Hz. Peygamber (sas)'i müfteri ol- makla itbam edenler başka bir müşrik gruptur. Kalclı ki mevzu babis ayetin,

babası ve annesi gözünün önünde şehit edilen Hz. Arnmar b. Yasir hakkında

nazil olduğu açıktır. Arnmar b. Y asir'in de Hz. Peygamberi müfteri olmakla suçlayanlardan olması mümkün değildir.ı4

Taberi'nin siyak maddesine sunduğu katkı, elbette, sadece bahsi geçen teorik tespitlerle sınırlı değildir. Şimdi de tefsirinin tamamında siyak ilkesini bilfiil istihdam edip, sonuçlan itibariyle dikkate alan Taberi'nin siyak alanına sağlaclığı pratik katkılara bakalım:

B. Taberi'nin Siyak Maddesine Pratik Katkılan

Taberi'nin siyak ilkesini bir anlama ve tefsir etme aygıtı olarak kabul ettiği tartışılmaz bir hakikattir. Biraz önceki başlıkta gördüğümüz gibi Taberi, bu alana önemli teorik katkılar sunmuş bir müfessirdir. Fakat şurası da açık bir tespittir ki, Taberi'nin yoğun olarak siyak maddesine sağlaclığı katkı daha ziyade uygula- mada, başka bir deyişle pratikte olmuştur. Ahm.ış civarında ayetin tefsirinde siyak prensibini fonksiyonel olarak işletmiş ve sonuçlarını dikkate almıştır.

_Ayette bildirilen hükmün siyak tarafından desteklenmesi, teyid edilmesi kriterin istihdam edilmesinin en açık yararlarından biridir. Bu hususu Taberi'nin Yusuf suresinin 11 O. ayeti vesilesiyle vurgulaclığıru görmekteyiz:

Yusuf suresi 11 O. ayette, Peygamberlerin kavimlerinin imanlarından ümit kesmeleri ve yalanlanclıklan konusunda kanaat sahibi olmalan durumunda dile- nen kimselerin kurtarılacağı, suçluların ise Allah'ın azabından kurtulamayacaklan ifade edilmektedir. Taberi'ye göre bu ayette ifade edilen, peygamberlerini irıkar

edip onlan yalanlayan kimselerin bu şartlar altında helak edilecekleri gerçeği,

siyak tarafından da açıklanmakta ve teyit edilmektedir. Çünkü siyak, peygamber- ler ve ümmetieri etrafında dönmektedir.ıs

Taberi'nin alana dair esaslı pratik katkılarını da aşağıdaki başlıklar altında

tasnif ederek incelemek istiyoruz:

1. Kapalılıklan Siyakla Açıklaması

Kur'an'da açıkça ifade edilmemiş olan bazı kapalılıklar vardır ki bu husus- lar Kur'an ilimleri içerinde "mübhemat" başlığı altında ele alınırlar. Kur'an'da

kapalılıkların bulunmasının istinga, şöhret, gizlemenin açıklamaktan daha hayırlı olması gibi bir çok sebebi vardır.16 Ancak bu kapalılıkların bir kısmı ayetin siya-

kını dikkate almakla açılmaktadır. Taberi de Kur'an'daki kimi kapalılıkların çö- zümünde siyak kriterini istihdam etmiş ve meseleyi çözüme kavuşturmuştur:

14 Taberi, XVII, 303-304.

15 Taberi, XVI, 305.

16 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Suyılti, Cel:lleddin, el-İtkiıı fi Ulfuni'l-Kur'an, 4. bsk., İstanbul 1978, Kahraman Yay., c. II, s. 184-189.

(8)

J.a. Bilmeyenler (ellezfne la ya~emWıe) Kimlerdir?

Kur'an'ın nazil olduğu dönemde mevcut olan gayr-i Müslim dini gruplar- dan birisi, iman etmeleri için Hz. Peygamber (sas)'den, Allah Teala'nın kendile- riyle konuşmasllll ya da mucize göndermesini talep etmişlerdir.17 Acaba Bakara suresinin 118. ayetinde gayr-i Müslimlerden olmak üzere sözü edilen "biiJJJryenler (elleifm Id ya'lenu1m)" ve Hz. Peygamber'den bu cüretkar talepleri dillendiren

kiml er dir. .

Bu soruya cevap verirken Taberi'nin siyak ilkesini çalıştırdiğını görmekte- yiz. Taberi, ayetin siyak bütünlüğü içinde kendilerinden, Allah'a yönelttikleri

iftiraları, O'na çocuk isnad etmeleri yönüyle bahsedildiği gerekçesine dayanarak bu kimselerden kastın sadece Hıristiyanlar olduğunu savunur ve bu dini grup

mensuplarının da zaten bu yönüyle müşrik sayıldığını söyler. ıs

i. b. İmanlarından Sonra Küfre Dü§enler Kimlerdir?

Al-i İmran suresinin 90. ayetinde, iman ettikten sonra küfre düşenierin revbelerini kabul etmeyeceği, çünkü onların dalruete düştükleri ifade edilmekte- dir. Taberi'ye göre bu kimselerden kasıt Yahudilerdir ve bu tespit en sağlıklı

yorumdur. Çünkü önceki ve sonraki ayetlerin Yahudiler hakkında nazil olduğu

sabittir ve siyak da aynı konu etrafında dönmekte, başka bir akış meydana gel- memektedir.19

J.c. İyilikler Kat Kat Nerede Artmlacaktır?

Nisa suresinin 40. ayeti, kulun iyiliği zerre kadar bile olsa, Allah'ın onu kat kat artıracağını haber verir. Abdullah b. Mes'ud bu ayeti, ahirette hesaplaşma

sonucu, zerre kadar iyiliğinden başka bir şeyi kalmamış bir kula Allah'ın rahmet etmesi ve böylece cennete girmesi olarak tefsir eder. Kacide ise bu durumu dünya hayatında rızklllln bereketlendirilip artırılması, ahirette de ecir olarak

mükafatlandınlması olarak anlar. Taberi'ye göre her bir görüşün kendine göre bir izah şekli bulunmasına rağmen tercihi ettiği tevil, İbn Mes'ud'a ait alandır.

Bu tercihte Taberi'nin hadis yanında yine siyak ilkesinden hareket ettiği görül- mektedir. Nitekim ona göre ilgili ayetin siyakında Şeytan yolunda değil, Allah'a itaat yolunda infak teşvik edilmekte ve Şeytan'a itaat yolunda infak eden müna-r fiklar, zerre kadar zulmedilmemekle tehdit edilmektedir. Buna göre ilgili ayet, dünya rızklllln kat kat artırılmasından daha çok ahiret durumuyla ilgili olmakta-

dır.20

J.d. Yaptıklarıyla Sevinen, Yapmadıklarıyla Övgü İsteyenler Kim- lerdir?

Ehl-i kitap bilginlerinin hakikati gizlememeleri, açıklamaları gerektiği ifa- de edilen Al-i İmran suresinin 188. ayette yaptıklan işten dolayı övünen, üstelik

17 Bkz. Bakara, 2/118.

18 Taberi, II, 552.

19 Taberi, VI, 581-582.

zo Taberi, VIII, 365.

. .

' 63

(9)

yapmadıklan işlerden dolayı da teşekkür edilmeyi bekleyen kimselerin yanlış yaptıklanndan söz edilmektedir. Ancak ayet, bu kimselerin kim olduklannı açık

olarak vermemektedir.21 Taberi'ye göre ayetin siyakı, kendilerinden sahip olduk- lan bilgiyi gizlerneyerek insanlara açıklamalan yönünde misak alınan ehl-i kitab

hakkında geçmektedir. Müfessir siyak gereği, yaptıklan yanlış işten memnun olup, yapmalan gerekeni yapmadıklan gibi üstelik bir de teşekkür ve övülme bekleyen insanlann, kitaplannda geleceği müjdelenen Hz. Peygamber (sas)'in haberini gizleyen ehli kitap mensuplan olduğunu tasrili etmektedir. 22

l.e. Gündüzün İld Ucunda ve Geceye Yalan Saaderde Hangi Na-

maz Kılınır?

Hud suresinin 114. ayetinde gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze

yakın saatlerinde namaz kıJmak emredilmekte, ayrıca iyiliklerio kötülükleri silip yok edeceği kaydedilmektedir. Taberi'ye göre bu ayet, beş vakit farz namaza

işaret etmektedir. Bu tercihini Hz. Peygamber (sas)den gelen konuyla ilgili ha- berler ve arulan ayetin siyakı olmak üzere iki delille desteklemektedir.23

l.f. Hz. Meryem'e Alt Tarafından Seslenen Kimdir?

Meryem suresinin 24. ayeti, Hz. Meryem'in Hz. İsa'yı doğurması esnasın­

da altından bir sesin ona "sakın üzülme! Rabbin senin alt yanında bir su arkı

meydana getirdi" diyerek ünlediğini haber vermektedir. Burada ünleyenin melek veya çocuk, yani Hz. İsa olduğu tefsirlerde vfu:ittir. Taberi'ye göre ünleyenin İsa bebek olması daha uygundur. Çünkü ayetin siyakında bebeğine hamile kaldığın­

da uzakça bir yere çekildiğinden ve doğum sancısı gelince bebeğini doğurmak

için bir hurma ağacına dayandığından söz etmektedir ki, bütün bu anlatımlar

Hz. İsa'nın devrede olmasını zihinlere yakınlaştırmaktadır. Bu itibarla Taberi daha yakın olan Hz. İsa seçeneğini, daha uzak olan melek seçeneğine tercih etmeyi evla bulmuştur. 24

2. T efsirleri Siyaka Göre Eleştirisi

Siyak karinesi, ortaya konan görüşlerin, tefsir ve te'villerin isabetli olup

olmadığını belirleyen önemli kriterlerden birisidir. Taberi'nin de tefsirinde bu kriteri, bazı yorumların eleştirisinde kullandığı görülmüştür:

2.a. Tabilerinden Kaçacak Olan Metbular Kimlerdir?

Dünyada takip edilenler, ahirette hakikati öğrendiklerinde kendilerini ta- kip edenlerden uzaklaşacaklar, kaçacaklar ve onlarla hiçbir ilgi ve ilişkilerinin bulunmadığını iddia edeceklerdir. 25 Acaba bu metbular kimlerdir, onlarla ilgili olarak ayetin delaleti nedir? Başka bir deyişle, ayette geçen ve bazı insaniann

tapındığı, Allah'a eşler koştuklan haber verilen "endad" kimlerdir? Bu mdadın

21 Bkz. Al-i İmran, 2/188.

22 Taberi, VII, 471-472.

23 Taberi, XV, 515.

24 Taberi, XVIII, 174-175.

25 Bkz. Bakara, 2/166.

(10)

şeytanlar olduğu yapılan tefsirler arasındadır. Buna göre şeytanlar, kendilerine uyan insanlardan uzaklaşacaklardır. Oysa Taberi'ye göre bu tevil f:lsiddir, çünkü siyak karinesi, mevzu bahis "endad"ın Allah'tan başka sözü ve emri dinlenip itaat edilen, karşılığında Allah'a da isyan edilen insan endadı olduğunu göstermektedir.

Oysa mü'minler sadece Allah'a itaat ederler, O'na isyanın söz konusu olduğu bir durumda başka da kimseye itaat etmezler. Sonuç olarak bu ayetle ilgili olarak Südcli'den gelen insanlardan olan endad tevili, bu kimseleri takip eden insanlar

hakkında vaki olan siyak tarafından destek bulmaktadır.26

2.b. Ehl-i Kitap Ölmeden Önce Kime İman Edecektir?

Nisa suresi 159. ayet, her bir ehl-i kitap mensubunun ölümünden önce muhakkak surette "ona" iman edeceğini ifade eder. "Ona" ifadesinden kastın kim

olduğu, başka bir deyişle ehl-i kitabın ölmeden önce iman edeceği kimse hak- kında çoğunlukla müfessirler, Hz. İsa (as) ismini telaffuz ederler. Ancak İkrime, ilgili ayetin tefsiri sadedinde tüm Yahudi ve Hıristiyanların ölmelerinden önce muhakkak Hz. Muhammed (sas)'e iman edeceklerini ifade eder.27

Taberi'ye göre İkrime'den gelen bu yorum isabetli değildir. Çünkü ayetin siyakı Hz. İsa (as) hakkında geçmektedir. Hz. Muhammed (sas)den hiçbir şekil­

de söz edilmemektedir. Bu durumda siyakın yönünün sebepsiz yere değiştiril­

mesi doğru olamaz. Sonuç olarak Taberi bu ayeti şöyle tefsir eder: Hz. İsa halen

hayattadır ve ölmeden önce tüm ehl-i kitap mensuplan ona iman edeceklerdir. 28 2.c. Allah7 Hakkıyla Takdir Edemeyenler Kimdir?

En' am suresi 91. ayette, "Allah hiçbir insana bir şey indirmedi" diyenierin

Allah'ı hakkıyla takdir edemediklerini acı bir dille ifade eder. Acaba böyle davra- nanlar kimlerdir? Taberi'ye göre bu kimselerin Yahudiler olması doğru değildir.

Ayette Kureyş müşrikleri kastedilmektedir. Çünkü siyak, müşriklerden söz et- mektedir. Tevrat Hz. Musa'ya verilen bir kitap olarak dururken Yahudilerin 'Allah kimseye bir şey indirmedi' demeleri de zaten mümkün değildir. 29

2.d .

.Efz.

Peygambere Bakıp Da Gönneyenler Mü§rikler Mi, Pudar

Mı?

A'raf suresinin 198. ayetinde Allah Teala, Hz. Muhammed (sas)'e hitaben

"onların sana baktıklarını görürsün, ama onlar görmezler" buyurur. Mücahid ve Süddi'ye göre Hz. Peygambere bakıp da görmeyenler müşriklerdir. Ne var ki Taberi'ye göre, siyak putlardan söz ettiği için baktıklan halde görmeyenierin putlar olması daha uygundur. 30

26 Taberi, II, 288.

27 Bkz. Taberi, IX, 386.

28 Bkz. Taberi, IX, 389, 386.

29 Taberi, XI, 524-525.

30 Taberi, XIII, 325.

. . .

65

(11)

2.e. Yeryüzünün En Kötü Varbklan Mü§rikler Mi, Münafıklar Mı?

EnfaJ. suresinin 22. ayeti Allah katında en kötü canlılann hakka karşı sağır

ve dilsiz olanlar olduğunu ifade eder. Acaba bunlar kimlerdir? İbn İshak, aynı konunun devamı niteliğindeki bir önceki ayetin, zahirden itaat edip inanmış

görünen ama gizlide isyan içinde olan münafıklara hitap ettiği görüşündedir. 31 Taberi bu görüşü siyak karinesinden hareketle uygun görmez ve hitabın müşrik­

lere yapıldığını ifade eder. Çünkü siyak müşriklerden söz ede gelmektedir. Ayn- ca aynı gerekçeden hareketle İbn-i Abbas da hitabın Kureyş müşriklerine yapıl­

dığı kanaatindedir. 32

2.f. Tevbe Ettikleri Halde Azap Edilmeyecekler Mü§rikler mi?

Mü'minler mi?

Enfal suresinin 33. ayeti Hz. Peygamber (sas)'e hitaben "sen onlarıniçin­

deyken Allah onlara azap edecek değil, tevbe istigfar ettikleri halde de Allah onlara azap etmeyecektir" demektedir. Devamındaki ayette ise onlan!ı Mescid-i Haram'a engel olmakla azabı hak ettikleri ifade edilmektedir.33 Acaba tevbe istigfar edenler kimlerdir? Bu soruya bir çok müfessir, hicretten önce Mekke'de olan mürninler cevabını vermektedir. 34 Ne var ki Taberi bu yoruma katılmaz.

Çün.k:?

ayette ifade edilen şey, gerçek anlamda tevbe istigfar etmek değildir.

Müşrikler başlarına azabın gelmesini istemişlerdir. Ancak Hz. Peygamber (sas) içlerinde olduğu için başlarına bu dünyada bir azap gelmeyecektir. Bir de tevbe istigfar etmeleri durumunda dünya azabı gelmeyecektir; zaten böyle bir şey,

onlar için söz konusu değildir. Ama Hz. Peygamber (sas)'i Mekke'den ve Mescid-i Haram'dan çıkarınakla başlarına dünya azabı gelmemesi imkfuıını yok

etmişlerdir. Madem ki Hz. Peygamber (sas) artık aralannda değildir ve madem ki kendileri Mescid-i Haram'a engel olmaya devam ediyorlar, artık başlarına azabın gelmemesi için bir mazeret kalmamıştır. Zaten Bedir günü başlarına

büyük bir felaket de gelmiştir. Şu halde Taberi'ye göre, siyak itibariyle ilgili ayet- ler grubu müşriklerden söz etmekte olup siyak yönü de bir şekilde değişmiş değildir. Bu bakımdan istiğfar etme durumunun Müslümanlada ilgili olmasının izahı mümkün değildir. 35

2.g. Kuluna Vahyettiğini Vahyeden Kimdir?

Necm suresinin 10. ayeti "kuluna vahyettiğini vahyetti" şeklindedir. Bu cümlenin öznesi konusunda iki kavil söz konusudur. Birincisine göre özne Ceb- rail (as)'dır, bu takdirde mana 'Allah'ın kuluna, Rabbinin kendisine vahyettiğini vahyetmiştir' anlamına gelmektedir. Diğer kavle göre özne, Allah Teala'dır ve kuluna vahyedeceğini vahyetmiştir. Taberi'ye göre öznenin Cebrail olması daha

doğrudur, çünkü ayetin siyakı Hz. Peygamber (sas) ve Cebrail (as)'dan bahset-

31 Taberi, XIII, 458.

32 Taberi, XIII, 459, 461.

33 Enfal, 8/33-34.

34 Taberi, XIII, 510.

35 Taberi, XIII, 518.

66

(12)

mektedir ve bu ikisinden verilen haberin yönünün başka bir tarafa değiştiğine

dair bir delil de varit olmamıştır.36

2.h. Gökyüzünün Dumanla KaplanmasiNe Zaman Olacaktir?

Duhan suresinin 10. ayeti "o halde gôzetle (ry habibi!JJ) o senıanın açık bir dll-

nıan getireceği giinii" demektedir. Acaba bu gün, hangi gündür? Ali b. Ebi Tıilib ve İbn Abbas'tan gelen kavle göre bu duman, kıyametin kopmasından önce mey- dana gelecek olan dumanclır. Bu duman mü'minleri nezle edecek, inançsızıarın

kafalarına ise dolup onlan feveran ettirecektir. Buna mukabil İbn Mes'ud'dan gelen ikinci yoruma göre ise bu duman, Kureyş'in başına kıtlık yıllarında gelen durumu ifade etmektedir. Nitekim Hz. Peygamber, inatçılık ve düşmanlıklan karşısında Kureyş'e beddua etmiş ve onlar da ciddi sıkıntılar yaşamışlardı.

Taberi'ye göre İbn Mes'ud'dan gelen bu ikinci yorum, daha isabetli ve uygun- dur. Çünkü ayetin siyakında, Allah Teala'nın Kureyşli müşriklere hitabı ile şirk­

leri yüzünden başlarına gelecek olan olaylardan söz edilmektedir,37 2.1. En Güzeli Tasdik Etmek Nedir?

Leyl suresinin 6. ayeti, olumlu ve iyi insanların vasfindan söz ederken "en güzeli tasdik edenler" nitelemesine yer verir. ''En güzeli tasdik etmek" ifadesi müfessirler arasında, hayır yolunda infak karşılığında Allah'ın vereceği karşılık,

kelimey-i tevhid, cennet ve Allah'ın vaad ettiği şey olmak üzere çeşitli marralarda

anlaşılmıştır. Taberi'ye göre ayetin siyakı, Allah yolunda veren ve takvalı olan insandan bahsettiği için "en güzeli tasdik etme''nin manasının hayırda infak

karşılığında Allah'ın vereceği mükafat olarak anlaşılması daha uygun olacaktır. 3s 2.i. İnsana Hangi Yol Kolayla§t:ırılmı§ttr?

Abese suresinin 20. ayeti Allah'ın insana yolu kolay kıldığından söz et- mektedir. Müfessirler kolay kılınan bu yolu; annesinden doğması, iyilik ve kötü- lük yollannın gösterilmesi, hayır yolu ve İslam olarak tefsir etmişlerdir. Taberi'ye göre ayetin siyakı insanın spermden yaratılması ve ona ölçülü bir şekil verilmesi gibi meselelerden bahsettiğinden ilgili ayetin, insanın anne karnından dağına yollannın kolaylaştırılması şeklinde anlaşılması daha uygundur. 39

2.j. İnanlar Kime Vekil Kıbnacaklardi.r?

En'am suresinin 89. ayetinde Kureyşli müşriklerin inkar etmeleri duru- munda yerlerine inananların vekil edileceğinden bahsedilmektedir. Acaba inanan

insanların vekil ve emanetçi kılınacağı kimseler kimlerdir? Bu kimseler hakkında

müfessirlerin çeşitli görüşleri varclır: Medineliler, Ensar, Melekler ve on sekiz peygamber. Taberi siyak karinesinden hareketle, daha önceki ayetlerde zikredi- len on sekiz peygamberin40 vekil bırakılacağı görüşünü tercih etmektedir.41

36 Taberi, XXII, 506.

37 Taberi, XXII, 18.

38 Taberi, XXIV, 470.

39 Taberi, XXIV, 223.

40 En'am, 6/83-86.

. .

' 67

(13)

3. Hitap Yönünü Tespit ve Tercihte Siyakı Kullanması

Ayetlerin kime hitap ettiği, başka bir deyişle kimden söz ettiği önemli bir tefsir problemidir. Çünkü Kur'an-ı Kerim yapısı gereği, örneğin Esk-i Abit'ten bütünüyle ayrı olarak, zaman, mekan, şahıs ve grup isimlerinden söz eden bir kitap değildir. Bu detayların tespit edilmesi sürecinde siyak önemli katkılar su- nabilen bir yöntem olabilmektedir. Taberi de ayetlerin hitap çevrelerini tespit ve terelli hususunda siyak prensibini dikkate almaktadır:

3.a. "İyilik yüzleri doğu ve batı tarafına çevirmek değiltfir' Kime Hitap tır?

Taberi'ye göre "iyilik, yüzleri doğu ve batı tarafına çevirmek değildir"

ayetinin42 muhatabı Yahudiler ve Hıristiyanlardır. Çünkü daha önceki ayetlerde

onların yanlışlarından ve onlar için hazırlanmış elim azaptan söz edilmiştir. Şu

halde gerçek iyilik olan birr; Allah'a, ahiret gününe, meleklere ve kitaba iman etmektir. 43

3.b. Sayıh Günlerdeki Oruç Hangi Aydadır?

Oruç ibadetinin mü'minlere sayılı günlerde farz kılındığı Kur'an-ı Kerim

tarafından bildirilmektedir. 44 Ancak ilgili ayetlerde sayılı günlerin hangi aya ait

olduğu, ya da bu günlerin hangi aydaki uygulama yerine ilidas edildiği ifade edilmemektedir. Bahsi geçen ayetlerin devamında, siyakında, başka bir deyişle

Bakara suresinin 185. ayetinde Ramazan ayından söz edilmektedir. Siyak karine- sinden hareketle sayılı günlerin başka bir ayda değil, ancak Ramazan ayında olduğunu Taberi ifade etmektedir. 45

3.c. Peygamberimizi Şehirden Kim Çıkarmaya Çalı§ıyor?

İsra suresinin 76. ayeti Hz. Peygamberi Mekke şehrinden çıkmaya zorla- yan kimselerden bahsetmektedir. Acaba bunlar kimlerdir? Bu kimselerin Y alıu­

diler veya Kureyşliler olduğu ifade edilmektedir. Taberi'ye göre bu kimseler Yahudiler değil, Kureyşli müşriklerdir. Çünkü ayetin siyakı Yahudilerden değil,

Mekkeli müşriklerden bahsetmektedir. 46

3.d. Ehl-i Kitap Aıimleri Ne Okunduğunda Secdeye Kapanmı§lar-

dır?

İs ra suresinin 1 07. ayeti ilim sahiplerinin kendilerine okunduğunda seede- ye kapandıklarını belirtir, ama okunan şeyin ne olduğunu sarili olarak ifade et- mez. Okunan şeyin kendi kitapları veya Kur'an olduğuna dair tefsirler vardır.

Taberi'ye göre bu ayette kastedilen Kur'an'dır .. Çünkü ayetin siyakında

41 Taberi, XI, 518.

42 Bakara, 2/177.

43 Taberi, m, 338.

44 Bakaı:a, 2/183-184.

45 Taberi,

m,

417.

46 Taberi, XVII, 511.

68

(14)

Kur'an'dan söz edilmiştir. Önceki kitaplardan bahsedilmediği için sözün Kur'an'a sarfedilmesi gerekir.47

3.e. Allah

w

Kimseye Vermediği Nimeder Kimlere Verildi?

Maide suresinin 20. ayeti alemlerden hiç kimseye verilmeyen nimetierin kendilerine verildiği kimselerden söz eder ve şöyle der: "Hani Musa kavmine

şöyle demişti: Ey kavmim, AJlah'ın size olan nimetini düşünün, zira içinizde Peygamberler vücude getirdi ve sizi varlık sahibi yaptı ve size alemlerden kimse- ye vermediği şeyi verdi."48 Ebu Malik ve Said b. Cübeyr'e göre Allah'ın alemler- den kimseye vermediği nimetleri lutfettiği kimseler, Hz. Muhammed (sas)'in ümmetidir.49 Buna karşın Taberl, ayetin siyakında Allah'ın size olan nimetini düşünün" ifadesinin İsrail oğullarına hitap etmesinden ve siyak yönünün de

değişmemesinden dolayı nimet lütfedilenlerin ümmeti Muhammed değil,

İsrailoğullan olduğunu ifade eder.5o

3.f. Allah

w

lndirdiğiyle Hükmetmeyen Kafirler Kimlerdir?

Ehl-i kitap kafirlerinden bahseden ayetin sonunda Allah'ın indirdiğiyle

hükmetmeyenlerin kafirler olduğu ifade edilmektedir. 5t Acaba bu ayetler kim- lerden söz etmektedir? Taberl, siyak yönü değişmediğinden ve halen konu İsrail

oğullarından söz etmeye devam ettiğinden hitabın yine onlarla ilgili olmaya de- vam etmesinin daha uygun olduğunu belirtmektedir. 52

3.g. Talep Eden de, Talep Edilen de Güçsüz Nedir?

Hac suresinin 73. ayeti Allah'tan başkasına tapılan putların, hepsi bir ara- ya gelseler dahi, bir sinek bile yaratamayacaklarını; sinek onlardan bir şey kapsa, onu dahi geri alamayacak kadar aciz olduklarını dile getiren bir temsil anlatır.

Ayetin sonunda da "talep eden de azic, talep edilen de aciz" ifadeleri yer alır.

Acaba "talep eden" nedir, kimdir, "talep edilen" nedir, kimdir? Bu konuda İbn Abbas'tan gelen rivayete göre talep eden, putlardır; talep edilen ise sinektir.

Diğer tefsire göre ise talep eden, Allah'ı bırakıp da putlara tapan müşriktir, talep edilen ise' tapınılan putlardır. Taberl, ayetin siyakının putların bir sinek bile yara- tamayacak kadar güçsüz oluşlarından bahsetmesi gerekçesine dayanarak, en uygun te'vilin İbn Abbas'tan gelen haber olduğunu, yani talep edenin putlar, ,.

talep edilenin ise sinek olduğunu ifade etmektedir. 53

3.h. Kafirleri Sözlerinde Yalancı Çıkaranlar Kimlerdir?

Furkan suresinin 19. ayeti "Onlar sizi yalanlamaktadırlar. Artık ne savma- ğa, ne de bir yardıma çare bulamayacaksınız. İçinizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattıracağız" mealindedir. Mücahide göre bu ayet, Allah'tan baş-

47 Taberi, XVII, 578, 579.

48 Maide, 5/20.

49 Taberi, X, 164.

50 Taberi, X, 166.

51 Maide, 5/44.

52 Taberi, X, 358.

53 Taberi, XVITI, 686.

. . .

69

(15)

kasına tapanlann hesap günündeki durumlanndan söz etmekte ve Allah Tea-

la'nın o gün onlara hitaben söyleyeceği sözleri dile getirmektedir. Ona göre Allah Teala'run bu hitabına maruz kalanlar, Hz. İsa, Hz. Uzeyr ve meleklere

tapanlarclır. Oysa bu muhterem zevat müşriklerin kendilerine tapınm:ıl:ınnı yalanlayacaklarclır. İbn Zeyd'e göre ise bu ayet, Mekkeli müşriklerin, Hz. Pey- gamber (sas) ve diğer peygamberlerin Allah katından getirdiği hakikarlere iman eden mü'minleri yalanlamalanndan söz etmektedir. Taberi bu noktada İbn Zeyd'in yorumunun Mücahid'in yorumu karşısında daha isabetli ve uygun oldu-

ğunu ifade eder. Çünkü ayetin siyakı müşriklerden haber veren bir konu bütün-

lüğüne sahiptir. 54

3.ı. "Yakın yerden Yakalanacak Olanlar, Kimlerdir?

Sebe suresinin 51. ayeti "bir görsen o korkuya düştükleri vakit, artık ka- çamak yoktur, yakın yerden yakalanmışlarclır" mealindeelir ve bu ayette kimler- den bahsedildiği konusunda iki tefsir varittir. İbn Abbas'tan gelen qirinci yoru- ma göre bunlar, Hz. Peygamber (sas)'e karşı gelen müşriklerclir. Aynı yorumun detaylanclırılmış şeklini de İbn Zeyd, Bedir savaşında katledilen putperestler olarak verir. İkinci yoruma göre ise bunlar, fitne zamanlannda çıkacak ve çölde tepelenecek olan kimselerclir.55 Taberi ayetin siyakında Hz. Peygamber (sas)

zamapındaki müşriklerden, onlann kötü akıbete düçar olma sebeplerinden ve

Allah'ın onlara yönelttiği tehditlerden söz edilmekte olduğunu, dolayısıyla birin- ci yorumun tercih edilmeye daha uygun olduğunu belirtmektedir. 56

3.i. Nimete Kavu§tuktan Sonra Allah,a E§ler Ko§ması Nedir?

Zümer suresi 8. ayet, sıkıntıya düştüğünde tüm samimiyetiyle Allah'a dua eden, ama nimete kavuştuğunda ise Allah yolundan saptırmak için hemen Al- lah'a eşler koşan insanın çelişki ve açmazını eleştirel bir şekilde anlatır. Bu insan- Iann Allah'a eşler koşmalaniki şekilde tefsir edilmektedir. Südcli'den gelen bi- rinci kavle göre bunun anlamı, Allah'a isyan hususunda itaat ettikleri insanlarclır.

Diğer yoruma göre ise putlara tapınmalanclır. Taberi'ye göre ise bu iki yorumun en uygunu, onlatın putlara taparak Şeytan'a itaat etmiş olmalanclır. Çünkü ayetin

siyakında putlara tapmak ciddi şekilde tenkit edilmekte ve ilgililer Allah'ın aza-

bıyla tehdit edilmektedir. 57

3.j. Hz. Peygamber Neye Davet Etmelidir?

Şura suresi 15. ayet, Hz. Peygamber (sas)'e "durma davet et,

ernrolunduğun gibi dosdoğru ol" emtini vermektedir. Peygamberimizin davet

edeceği husus hakkında, netice itibariyle birbirinden çok da farklı olmayan iki yorum varclır. Bir tanesi Allah'ın bütün peygamberlerine vahyettiği hakikatlerclir.

Diğer yorur.rı ise Kur'an-ı Kerim' dir. Taberi'ye göre bu iki yorum netice itibariy- le birbirinden farklı olmamakla birlikte, birinci yorum daha uygundur. Çünkü bu

54 Taberi, XIX, 251.

55 Taberi, XX, 421-422.

56 Taberi, XX, 424.

57 Taberi, XXI, 264-265.

70

(16)

ayetin siyakında, aynı surenin 13. ayetinde bir çok peygamberin ismi anılarak

onlann hepsine Allah Teala'nın vahyettiği, değişmez hakikatleri emrettiği ifade edilmektedir. Bu durumda Hz. Peygamber'in de bu hakikatiere davet etmesi daha isabetlidir. Zaten siyak yönü de bir başka söze doğru değişmemiştir. ss

3.k. Çok Görerek Ba§a Kalanak Nedir?

Müddessir suresinin 6. ayeti, ''hem de çok görerek başa kakma" diyerek daha vahyin başlannda Hz. Peygamber' e davecin ruhuna ilişkin prensipleri öğüt­

le!I!ektedir. Acaba "çok görerek başa kakmak" ne anlama gelmektedir? Bu ko- nuda çeşitli görüşler varclır. İbn Abbas, İkrime, Dahhak, Kacide, Tavfıs ve Mücahid gibi ilimler bunun, verdiğini daha çok geriye almak üzere verme, daha büyük karşılık bekleyerek iyilik yapma gibi anlamlara geldiğini söylerler. Diğer görüşe göre ise Rabbine karşı yaptıklarını çok görmeye, gözünde büyüterek minnet etmeye kalkma anlamına gelmektedir. Bu görüş ise Hasen el-Basri ve Rabi' b. Enes'den gelmiştir. Mücahid'ten gelen bir üçüncü görüşe göre ise

ilgili

ayet ''hayırlı arnellerini artırmakta zayıflık ve acizlik gösterme" anlamına gelmek- tedir. İbn Zeyd'ten gelen son görüşe göre ise ayetin anlamı, "insanlara yönelik

yaptığın peygamberlik ve Kur'an hizmetine karşılık bir ücret beklentisi içine girme" demektir.59 Taberi bu görüşler arasında tercih yapmakta ve ''bu görüşle­

rin bana göre doğruya en uygun olanı; yaptıklarını, salih arnellerini çok görerek, gözünde büyüterek Rabbine karşı minnet etmeye kalkma şeklinde olaruclır"

demektedir. Ona göre siyak bu görüşü desteklemektedir. Çünkü ayetin siyakında

Allah, davet konusunda elçisini büyük bir ciddiyete çağırmakta, bu uğurda karşı­

laşacağı eziyetlere karşı sabırlı olmasını emretmektedir. Bu bağlamda 6. ayetin de tercih edilen şekliyle anlaşılması isabetli görünmektedir. 60

3.1. Önceki Uyarmalar Nedir?

Necm suresi 56. ayet, "işte bu, önceki uyarıcılardan biridir" demekte ve Hz. Muhammed (sas) ve Kur'an'ın önceki uyarınalar ve inzarlarla aynı tür ve

sıfatta olduğunu ifade etmektedir. Ayette ifade edilen önceki inzarlarla hangileri kastedilmektedir? Bu sorunun cevabıyla alakalı olarak Ebu Malik'ten Hz. İbra­

him ve Hz. Musa'nın sahifelerinde olan inzarlar kavli gelmektedir. Taberi bu yorumu ayetin siyakına uygun olduğu61 gerekçesiyle, siyakta zikri geçmeyen ..

diğer yorumlardan daha isabetli görmektedir. 62

3.m.

Hz.

Peygambere Kimin Ba§ma Gelecek Musibetler Gösterilir?

Zuhruf suresinin 41 ve 42. ayetleri, Hz. Peygamberin içinde yaşadığı top- luluktan çıkarılması ve alınması durumunda, Allah Teala'nın muhakkak surette onlardan intikam alacağını ya da Allah'ın onlara vaad ettiği şeyi mutlaka pey- gamberine göstereceğini ifade etmektedir. Acaba Hz. Peygambere gösterilecek

ss Tabeıi, XXI, 516.

59 Bkz. Tabeıi, XXIII, 14-16.

60 Tabeıi, XXIII, 16.

61 Bkz. Necm, 53/36-37.

62 Tabeıi, XXII, 557.

. . .

71

(17)

..

olan şey, kimin başına gelecek olan belalar olacaktır?63 Bu cümlenin iki şekilde

tefsir edildiği görülmektedir. Hasan ve Katade'ye ait olan birinci yoruma göre, Hz. Peygambere kendisinden sonra ümmetinin başına gelecek olan sıkıntt, bela ve musibetler gösterilecektir. Süddl'den gelen ikinci yoruma göre ise Hz. Pey- gambere düşmanlarının, başka bir deyişle müşriklerin başlarına gelecek olan musibet ve belalar gösterilecektir. Zira Allah önceki ümmetierin inkarcılannı nasıl helak edip intikam aldıysa, bu müşriklerden de intikam almaya kadirdir. 64 Taberi'ye göre Süddl'den gelen bu ikinci yorum, en isabetli ve uygun olan tevil- dir. Çün)rii ayetin siyakında müşriklerden ve onların arasından Hz. Peygamberin

çıkarılmasından söz edilmektedir. Taberi'ye göre siyakında kendilerinden biç söz edilmeyenierin murat edilmiş olması uygun değildir. 65

3.n. Kurban Edilmekİstenen Oğul İsh'a.k im, İsmail mi?

Saffat suresi 83-113. ayetler, Hz. İbrahim'in tevbid mücadelesi ve Allah

uğrunda oğlunu kurban etmeye hazır olacak kadar teslimiyet içerisinde olması,

neticede Allah'ın büyük bir kurbanlık vererek onun kesilmesini istemesi ve Hz.

İshak'ın müjdelenmesi gibi çeşitli konulardan bahseden uzunca pasajlardan meydana gelmektedir. Taberi, ayetler grubunun bütünlüğünden ve de bu pasaj- lar içerisinde Hz. İshak'tan söz edilmesinden, diğer Kur'an pasajlarında ise müj- delenen oğlun İshak olmasından hareketle kurban edilmeye götürülen oğlun da İshak olduğu görüşünün daha uygun olduğunu ifade etmektedir. 66

4. Ayetin Meldci-Medeni Oluşunun Siyakla Tespiti

Ayetlerin Mekki ve Medeni oluşlarının kendilerine özgü karakteristikleri

vardır ve bu ilmin Kur'an'ın sağlıklı aniaşılıp tefsir edilmesinde önemli katkıları bulunmaktadır. Ayetlerin Mekki ve Medeni oluşlarının tespiti konusunda akıl ve nakil gibi kriterlerin yanında siyak ilkesi de önem arzetmektedir.67 Taberi'nin de bir ayetin Mekki mi, Medeni mi olduğu konusunda bu prensibi çalıştirdığı gö-

rülmüştür:

4.a. Saldırana Dengiyle Mukabele Etme Emri Nerede Nazil 01- mujtur?

Taberi siyakından hareketle "kim size saldırdıysa siz de ona saldırdığının

misliyle karşılık verin, daha ileri gitmeyin, Allah'tan korkun"68 ayetinin Medeni

olduğunu tespit etmektedir. Nitekim Taberi bu ayerin siyakında, kıtal ve cihaclın

mü'minlere emtedilmesinin geçtiğini, 69 bu emrin de bicretten sonra geldiğini,

63 Zuhruf, 43/42.

64 Taoerl, XXI, 608-609.

65 Taberl, XXI, 606.

66 Taberl, XXI, 86. Konuyla ilgili daha geniş bigi için bkz. Ünver, Mustafa, &dfm Bir Et11ik Rekabet Ömeği: Kıtrhan Edilmek İstetieti Oğ11/, İshak !!If İsmail mi?, Tezkire, S. 30, Ocak/Şubat, 2003, s.

111-129.

67 Bkz. Ünver, Tefsir UsulündeMekki-Medeni İlmi, Samsun 2001, Sidre Yay., s. 223-264.

68 Bakara, 2/194.

69 Bkz. Bakara, 2/191.

72

Referanslar

Benzer Belgeler

Dilimde ezkarım virdim Bir Allah bir de Muhammed Her nere varırsam derdim Bir Allah bir de Muhammed Var amma yetmiş bin perde Hızır’dır anılsa nerde Yedi kat gökte hem yerde

Diğer taraftan Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi'nde ve Erzurum Atatürk Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi'nde İslam Ta- rihi, İslam Müesseseleri Tarihi,

Osmanlı Resim Sanatında Saz Üslubu, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.  MAHİR,

Đkinci bölümde genel olarak Kur’ân tercüme çalışmalarından bahsederken, aynı zamanda Kur’ân’ın tercümesi hakkında yapılan değerlendirmelere ve

şeklinde gelmesinin azapta mübalağa kastı içermesinden kaynaklandığını vurgulamış ve bunu şu hadisi şerifle açıklamıştır: “Bu âyet ehl-i nâr için en

Peygamber İmajı”- nı ele alan Hıdır, Kıta Avrupası’nda etkili olmaya başlayan ve özellikle entelektüel çevrelerde yayılmaya başlayan kilise ve kilisenin otoritesine

ilk defa insanlan islam'a davet ettiginde nasll insanlardan bir insan olarak miiteva.zt idi ise, Mekke'nin fatihi olarak Kabe'ye girdiginde de ayru tevazuya sahipti. Bu da

ayaklarını yere sert vurmaz, sakin fakat hızlı ve vakarlı yürür, meyilli bir yerden iniyormuş görünümü verirdi. Bir tarafa döndüğünde bütün vücuduyla