• Sonuç bulunamadı

BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ KONUŞMA MAKALE BANKACILIK RİSK YÖNETİMİ HAZİRAN 2007 KONFERANS - SEMİNER MEVZUAT SAYI 61 ISSN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BANKACILAR TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ KONUŞMA MAKALE BANKACILIK RİSK YÖNETİMİ HAZİRAN 2007 KONFERANS - SEMİNER MEVZUAT SAYI 61 ISSN"

Copied!
94
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN 13-0217

BANKACILAR

T ÜRKİYE B ANKALAR B İRLİĞİ

KONUŞMA

Ersin Özince

Türkiye Bankalar Birliği 50. Genel Kurul Toplantısı Açılış Konuşması

MAKALE

Atilla Çifter- Dr. Alper Özün

Koşullu Copula ve Dinamik Koşullu Korelasyon ile Portföy Riskinin Hesaplanması: Türkiye Verileri Üzerine Bir Uygulama

Dr. Adnan Akın – Dr. Suphi Aslanoğlu

İşlevsel ve Yapısal Açıdan Türk Bankacılık Sisteminde Kurumsal Yönetim İşleyişi

BANKACILIK

Türkiye Bankalar Birliği

Türkiye Bankacılık Sistemi Banka, Şube, Mevduat ve Kredilerin İllere ve Bölgelere Göre Dağılımı

RİSK YÖNETİMİ N. Burak Akan Piyasa Riski Ölçümü

HAZİRAN 2007

KONFERANS - SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

Konut Edinme Amaçlı Konut Finansmanı Sözleşmeleri ve Uygulama Sorunları

SAYI

61 MEVZUAT

(2)

BANKACILAR

Yayın türü : Yerel süreli Basım yeri : İstanbul Yılı : 18

Sayısı : 61-Haziran 2007 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni:

Melike MUMCU Yayın Danışmanları:

Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR

Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR

Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi:

Nispetiye Caddesi

Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Baskı-Yapım

Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Tel: 212-629 06 07 Faks: 212-629 03 85 Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır.

Para ile satılmaz.

ISSN 1300-0217

Bankacılar Dergisi

- Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevre- lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan- maktadır.

- Dergide yayımlanacak yazılara karar ve- rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir.

- Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması gerek- mektedir.

- Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye gir- mek üzere,

Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği

Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL

adresine gönderilmelidir.

- Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban- kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar.

- Dergide yer alan çalışmalar kaynak göste- rilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir.

- Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarına ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir ve- ya bunların yapılması yazardan istenebilir.

- Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön- derilmez.

- Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektro- nik ortamda olmak üzere tüm yayın hakları- na sahiptir.

(3)

İçindekiler

KONUŞMA Ersin Özince

Türkiye Bankalar Birliği 50. Genel Kurul Toplantısı Açılış Konuşması 3 MAKALE

Atilla Çifter- Dr. Alper Özün 12

Koşullu Copula ve Dinamik Koşullu Korelasyon ile Portföy Riskinin Hesaplanması: Türkiye Verileri Üzerine Bir Uygulama

Dr. Adnan Akın – Dr. Suphi Aslanoğlu 28

İşlevsel ve Yapısal Açıdan Türk Bankacılık Sisteminde Kurumsal Yönetim İşleyişi

BANKACILIK

Türkiye Bankalar Birliği 43

Türkiye Bankacılık Sistemi Banka, Şube, Mevduat ve Kredilerin İllere ve Bölgelere Göre Dağılımı

RİSK YÖNETİMİ

N. Burak Akan 59

Piyasa Riski Ölçümü

KONFERANS-SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu 75

Konut Edinme Amaçlı Konut Finansmanı Sözleşmeleri ve Uygulama Sorunları MEVZUAT

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (1 Nisan-30 Haziran 2007) 85

(4)
(5)

Türkiye Bankalar Birliği 50. Genel Kurul Toplantısı Açılış Konuşması

*

Ersin Özince

Türkiye Bankalar Birliği’nin 29 Mayıs 2007 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 50. Genel Kurulu’nda Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ersin Özince’nin yaptığı açılış konuşması aşağıda yer almaktadır.

Değerli Konuklar, Medyamızın Değerli Temsilcileri, Değerli Meslektaşlarım, Türkiye Bankalar Birliği’nin 50. Genel Kurul Toplantısına hoşgeldiniz. Yönetim Kurulu ve Denetçile- rimiz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geleneksel olarak, toplantımızın bu bölümünde yakın dönemde ekonomide ve banka- cılık sisteminde yaşanan gelişmeleri değerlendirmeyi ve gündemde önemli gördüğümüz konuları sizlerle paylaşmayı amaçlıyoruz.

Türkiye Ekonomisinde ve Bankacılık Sisteminde Gelişmeler

Kısa dönemli bir analiz yapıldığında, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sistemi açısın- dan 2006 yılında öne çıkan başlıca gelişmeler; ikinci çeyreğin sonlarına doğru para ve sermaye piyasalarında yaşanan dalgalanma, enflasyonun ve faiz oranlarının yükselmesi, ikinci yarıda ekonomik faaliyetin büyüme hızının yavaşlaması, özel sektör tasarruf açığındaki genişleme, özelleştirme programının hızlanmasına da bağlı olarak kamu kesiminde iyileşme- nin sürmesi, doğrudan yabancı sermaye girişinin rekor düzeyde gerçekleşmesi, para ikamesi- nin yeniden artması, bankacılık sisteminde sahiplik yapısının değişmeye devam etmesi olmuştur. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız dalgalanmanın en önemli nedeni, uluslararası piyasalar- da yatırımcıların portföy tercihlerindeki farklılaşmadır. Sermaye hareketlerindeki değişmeler, ülkemizde de çok yakından yaşadığımız gibi gelişmekte olan ülkelerin performansını önemli ölçüde etkileyebilmektedir.

Dünya ekonomisinde 2000'li yılların başından günümüze kadar geçen dönemde dikka- ti çeken en önemli olaylardan bir tanesi finansal piyasalardaki koşulların iyileşmesi olmuştur.

Dünyada tasarruf düzeyi, 2002 yılında son 30 yılın en düşük düzeyine indikten sonra, yeniden yükselen bir trend göstermiştir. Geçmiş yıllara göre henüz çok düşük düzeyde olmakla birlikte tasarruf düzeyindeki bu iyileşmenin kaynak arzının artmasına önemli bir katkı yaptığı aşikardır.

Ayrıca, daha fazla sayıda ülkenin uluslararası ekonomik ilişkiye katılması, fiyat istik- rarına daha fazla önem verilmesi, mal ve hizmetlerin yanı sıra sermaye hareketlerine getirilen serbestinin yayılması, teknolojik gelişmelerin verimliliğe olan katkısı, Asya ülkeleri ile petrol ihraç eden ülkelerde tasarruf fazlasının yükselmesi de dünya ekonomisindeki iyileşmeyi desteklemiştir. Başta petrol olmak üzere, başlıca temel girdi fiyatlarındaki yükselmeye rağmen, dünya genelinde ekonomik büyüme hızlanmış, enflasyon ve faiz oranları düşmüş, ticaret hacmi büyümüştür. Bu süreçten gelişmekte olan ülkeler de olumlu yönde etkilenmiştir.

(6)

Gelişmekte olan ülkelere giden sermaye miktarı artmış, bu ülkelerin büyüme performansı gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olmuştur.

Dünya ekonomisindeki iyileşmenin, yeni fırsatlar yarattığı kadar riskleri büyüttüğü, riskleri daha bulaşıcı hale getirdiği de malumunuzdur. Bu nedenle, yeni fırsatları ülkemizin çıkarları doğrultusunda değerlendirebilmek için uluslararası alanda rekabet gücümüzün artırılmasına daha fazla çaba sarf edilmelidir. Aynı zamanda makro ve sektörel anlamda risklerin daha iyi yönetilmesine de hassasiyet gösterilmelidir. Bunun için öncelikle makro dengelerin sağlam olarak kurulması ve kalıcı hale getirilmesi büyük öneme haizdir.

Esasen, makro dengeleri gözeten ekonomi politikasının uygulandığı yakın dönemde, uluslararası gelişmelerin de katkısıyla ülkemizin ekonomik performansı iyileşmiştir. Temel makro göstergeler baz alındığında, 2001 yılından sonra yaşanan gelişmeler öngörülenin ötesinde gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisinde, 1990-2001 döneminde ortalama yüzde 2,9 olan büyüme hızı 2002-2006 döneminde ortalama yüzde 7,4 olmuştur. Tüketim ve yatırım talebindeki artış hızının ikinci yarıda ivme kaybetmesi nedeniyle 2006 yılının ilk yarısı sonunda yüzde 8,5 olan büyüme hızı, yıl sonunda yüzde 6’ya yavaşlamıştır. Son beş yıllık dönemde kişi başına gelir, 2.700 dolardan 5.500 dolara yükselmiştir.

Yurtiçi tasarruf eğilimi düşmeye devam etmiştir. Tasarruf oranı yüzde 17’nin altına inerek 1980’li yılların düzeyine gerilemiştir. Bu oran özel sektörde, son yirmi yılın en düşük düzeyi olan yüzde 11,3’e gerilerken, kamuda ise son onyedi yılın en yüksek düzeyi olan yüzde 5,3’e yükselmiştir. Bu arada, özel sektörde makine ağırlıklı yatırımlardaki artışa bağlı olarak tasarruf açığının gsmh'ye oranı yüzde 8 ile piyasa ekonomisine geçtiğimiz 1980’den sonraki en yüksek değerinde gerçekleşmiştir. Yurtiçi tasarruf oranındaki düşüş ve tasarruf açığının büyümesi dikkat etmemiz gereken önemli bir konudur.

Hassasiyet göstermemiz gereken diğer bir konu ise enflasyondur. Enflasyonda 2002 yılında başlayan düşüş eğilimi geçen yılın ikinci yarısından itibaren tersine dönmüştür.

Tüketici enflasyonu, hedefin yaklaşık iki katı düzeyinde, yüzde 9,7 olarak gerçekleşmiştir.

Geçmişe göre enflasyonun düşürülmesi konusunda önemli bir mesafe alınmasına rağmen Türkiye'de enflasyon hala yüksektir ve fiyat istikrarının sağlanmasında daha fazla gayret gösterilmelidir.

Merkez Bankası enflasyon hedefini değiştirmemiş, beklentilerin, açıklanan enflasyon hedefine yeniden yönlendirilmesini teminen parasal sıkılaştırmaya yönelik önlemler almıştır.

Kısa vadeli faiz oranları hızla yukarıya çekilmiştir. Böylece, iç talep artışının ivmesinin düşürülmesi de amaçlanmıştır. Bu sırada, yasa değişikliğiyle, yurtdışında yerleşik yatırımcılar için Devlet iç borçlanma senetlerinin getirisi stopaj vergisinden muaf tutulurken, gerçek kişi yerleşikler için aynı vergi oranı yüzde 15'ten yüzde 10’a düşürülmüştür.

İlk yarıda olduğu gibi, ikinci yarıda da likiditeyi yaratan en önemli faktör sermaye gi- rişi olmuştur. Ancak, Merkez Bankası döviz alım ihaleleri ile yarattığı döviz talebini sınırlı tutmuştur. İç talep büyümesinin sınırlandırılmasına yönelik parasal ve mali önlemlerin etkisi yanında uluslararası piyasalarda dalgalanmanın kısa sürede yatışmasına da bağlı olarak, iç piyasalarda istikrar yeniden sağlanmıştır. Üçüncü çeyrekten itibaren faiz oranlarında yükselme durmuş, sermaye girişinin hızlanmasının da etkisiyle YTL yeniden değer kazanmış- tır. Merkez Bankası’nın rezervleri yavaş bir düşüşten sonra, yeniden yükselmiştir. Buna karşılık, yılın ikinci yarısından itibaren yerleşiklerin döviz mevduat talebi, dolayısıyla

(7)

Merkez Bankası'nın para politikasında sıkılaştırmaya yönelik önlemlerinin yanı sıra Maliye Bakanlığı kamu kesimi dengesinde disiplinin kararlılıkla sürdürüleceğini açıklamıştır.

Kamu kesimi dengesi gsmh’nın yüzde 3'ü oranında fazla vermiştir. Yakın dönemin en yüksek performansını gösteren kamu kesimi dengesine faiz harcamalarındaki düşüş yanında özelleş- tirme gelirlerindeki artış ve TMSF tarafından yapılan ödemeler de önemli katkı yapmıştır.

Kamu kesimi dengesindeki hızlı iyileşme sayesinde kamu kesimi borç stokunun gsmh'ye oranı düşmeye devam etmiştir. 2002 yılına göre, iç borç stokunun gsmh’ye oranı 10 puan azalarak yüzde 45'e, toplam kamu borç stokunun gsmh’ye oranı ise yüzde 89'dan yüzde 61'e gerilemiştir. İç borç stoku içinde nakit dışı borç stokunun payı azalırken, piyasaya olan borçların payı yükselmiştir. Diğer önemli iyileşme, sabit faizli kağıtların payının artması, döviz kurlarındaki veya faiz oranlarındaki değişmelere duyarlı kağıtların payının düşmesidir.

Kamu borç stokunun gsmh'ye oranının düşmesi kamunun finansal sektör üzerindeki baskısının da azalmasını sağlamıştır. Nitekim, iç borç stokunun geniş anlamda para talebi ile yerli ve yabancı yatırımcıların devlet iç borçlanma senetleri talebinin toplamına oranı yüzde 84'ten yüzde 63'e gerilemiştir. Diğer bir deyişle, kamunun finansal sektörde dışlama etkisi azalmıştır. Bunda yurtdışında yerleşiklerin Devlet iç borçlanma senetlerine olan talebindeki artışın da etkisi olmuştur. Faiz oranlarının düzeyi ve yurtdışında yerleşikler lehine yapılan vergi düzenlemelerinin etkisiyle yurtdışında yerleşiklerin Devlet iç borçlanma senetlerine olan talebi önemli ölçüde artmıştır. Bu talep 2002 yılında 1,3 milyar dolar iken 2007 Nisan sonunda 32 milyar dolara ulaşmıştır. Yabancı yatırımcıların portföylerindeki Devlet iç borçlanma senetleri piyasada alım satımı yapılan bu senetlerin yüzde 23'ünü oluşturmaktadır.

Buna karşılık, yurtiçinde yerleşik gerçek kişilerin Devlet iç borçlanma senetlerine olan talepleri azalmaktadır.

Bu dönemde, dikkati çeken önemli bir gelişme uzun bir aradan sonra yabancı para i- kamesinin yeniden artmasıdır. 2006 yılının Haziran ayından Nisan 2007 sonuna kadar geçen dönemde toplam döviz mevduat hesapları 24 milyar dolar artmıştır. Döviz mevduatının toplam mevduat içindeki payı 2002 yılından geçen yılın Haziran ayına kadar olan dönemde yaklaşık 20 puan düşmüş, fakat sonra yeniden artmıştır. Bu nedenle YTL cinsinden para talebinin gsmh'ye oranının büyümesi de sınırlı kalmıştır. Buna bağlı olarak bankaların likidite tercihleri artmış, faiz oranlarının yükselmesi ve iç talepteki yavaşlamanın da etkisiyle kredi stokundaki büyüme hızı ikinci yarıda ivme kaybetmiştir. Nitekim, toplam mevduatın yıllık büyüme hızı 2006 yılının ilk yarısı sonunda yüzde 35 iken yıl sonunda yüzde 22'ye gerilemiş- tir. Benzer şekilde, kredi stokunun büyüme hızı yüzde 61'den yüzde 40'a yavaşlamıştır.

Yavaşlama eğilimi 2007 yılının ilk dört ayında da devam etmiştir.

Türkiye’deki bankalardan kullanılan kredilerin büyümesi yavaşlarken, banka dışı ke- simlerin yurtdışından borçlanmaları hızla artmıştır. Banka dışı kesimlerin dış borç stoku, Türkiye'deki bankalardan kullanılan yabancı para kredilerin üzerinde gerçekleşmiştir.

Nitekim, banka dışı kesimlerin Türkiye'deki bankaların yurtiçi ve yurtdışı şubelerinden kullandıkları krediler 43,5 milyar dolar iken yurtdışındaki bankalardan kullandıkları krediler 53,4 milyar dolar olmuştur. Bunun ana nedenleri vergisel yükler ve yurtiçindeki bankaların döviz kredisi açmalarının sınırlandırılmasıdır.

Banka dışı kesimler tarafından kullanılan dış borçlanma sermaye girişinin de önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Ayrıca, özelleştirmenin hızlanması, yurtdışı yerleşiklerin banka ve banka dışı kurumlara olan doğrudan yatırımları ve portföy yatırımları da sermaye girişini desteklemiştir. 2006 yılında sermaye girişi 49 milyar dolara yaklaşmıştır. Özel sektörün dış borçlanması 33 milyar dolar olmuştur. Bunun 6 milyar dolara yakını bankalar tarafından

(8)

yapılmıştır. Kamu kesimi net olarak borç ödemeye devam etmiştir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları 19 milyar dolar ile rekor kırmıştır. Hisse senetleri ve Devlet iç borçlanma senetlerine yapılan yatırımlar nedeniyle gelen sermaye miktarı ise 8 milyar doları aşmıştır.

Güçlü sermaye girişi, rekor düzeye ulaşan cari işlemler açığının kolaylıkla finansma- nını sağlamıştır. Dış ticaret açığındaki büyüme yanında, turizm gelirlerindeki düşüş nedeniyle hizmetler dengesinin küçülmesi cari açığın büyümesini hızlandırmıştır. Net sermaye girişin- deki hızlı büyümeye rağmen, sermaye hareketleri içinde doğrudan yabancı sermaye girişi, portföy yatırımları gibi yabancı para cinsinden borç doğurmayan kalemlerin ağırlığının artması dış borç stokundaki büyümeyi sınırlandırmıştır. Dış borç stoku 2002 yılına göre yüzde 58 oranında artarak 206 milyar dolara ulaşırken, artışın tamamına yakını özel kesimden kaynaklanmıştır. Bu dönemde, dış borç stoku içinde özel sektörün payı yüzde 35’den yüzde 59’a yükselmiştir. Dış borç stokunun gsmh'ye oranı 2001 yılından sonra ilk kez artmış ve yüzde 52 olmuştur.

Ekonominin performansındaki değişme İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) hisse senetleri işlem gören şirketlerin piyasa değerine de yansımıştır. Nitekim 2006 yılında yaşanan dalgalanmaya bağlı olarak şirketlerin piyasa değerindeki artış yavaşlamıştır.

Piyasa değeri, dolar bazında 2002 yılına göre yaklaşık 5 kat artmıştır, fakat gsmh’ye oranı 2000 yılındaki düzeyinin gerisindedir.

Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler*

Değerli Konuklar, bu bölümde ekonomideki gelişmelerin bankacılık sistemine yansı- malarını değerlendirmek istiyorum. Ülkemizde ekonomik performansın seyri bankacılık sistemi açısından hala son derece önemlidir. Diğer taraftan ekonomide yüksek performansın sağlanmasına ve sürdürülmesine katkıda bulunacak en önemli sektörlerin başında da finansal sektör gelmektedir.

Türkiye'de finansal sektör içinde çok yüksek bir paya sahip olan bankacılık sisteminde yakın dönemde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bilançonun büyüklüğü, yapısı ve bankaların davranışı değişmiştir. YTL cinsinden finansal araçlara ve finansal hizmetlere olan talep artmıştır. Likidite yüksektir, aktif kalitesi iyileşmiştir. Özkaynaklar daha güçlüdür, karlılık artmaktadır. Risk yönetimi iyileşmiştir. Bankalar yüksek teknoloji ile çalışmaktadır. Ürün ve hizmet yelpazesi genişlemiştir. Rekabet artmıştır. Düzenlemelerde uluslararası iyi örneklere yaklaşılmıştır. Denetim çok daha etkin hale gelmiştir.

Bankacılık sisteminin toplam aktifleri, 2005 yılına göre yüzde 22 oranında büyüyerek 486 milyar YTL’ye, dolar bazında ise yüzde 17 oranında artarak 347 milyar dolara ulaşmıştır.

Toplam aktiflerin gsmh'ye oranı yüzde 82'den yüzde 85'e yükselmiştir.

Bankacılık sistemindeki gelişmelerin önemli bir yansıması da temel bilanço kalemle- rindeki seyrin değişmesidir. Kredilerin gsmh'ye oranı 2002 yılına göre bir kat artışla 2006 yılında yüzde 37'e yükselmiştir. Buna karşılık, bankalar tarafından tutulan menkul kıymetle- rin gsmh'ye oranı 3 puan düşüşle yüzde 28'e gerilemiştir. YTL mevduatın oranı ise yüzde 22'den yüzde 31'e yükselmiştir.

* 2006 yılı için BDDK tarafından yayımlanan veriler kullanılmıştır.

(9)

Birliğimiz üyesi olarak faaliyet gösteren banka sayısı 46'dır. Mevduat bankalarının sa- yısı 33, kalkınma ve yatırım bankalarının sayısı 13'tür. Mevduat bankalarının 3 tanesi kamusal, 12 tanesi özel, 17 tanesi yabancı sermayeli bankadır; 1 tanesi ise Fon bankasıdır.

Geçen yıl sonu itibariyle, toplam aktifler içinde, kamusal sermayeli mevduat bankala- rının payı yüzde 30, özel sermayeli mevduat bankalarının payı yüzde 55, yabancı sermayeli mevduat bankalarının payı yüzde 12’dir. Kalkınma ve yatırım bankalarının payı ise yüzde 3'tür. Bankacılık sisteminde 2006 yılı sonu itibariyle halka açıklık oranı yüzde 18 düzeyinde- dir.

Bankalarda çalışan sayısında ve banka şube sayısında 2003 yılının son çeyreğinden i- tibaren hızlı bir artış eğilimi vardır. 2007 Mart itibariyle bankacılık sisteminde çalışanların sayısı 145 bin, şube sayısı ise 6.974 olmuştur. Her iki büyüklükte de 2001 yılı düzeyi aşılmıştır. Bankalarda çalışanların yüzde 48'ini kadınlar oluşturmaktadır ve son yıllarda kadınların payında dikkati çeken bir artış vardır.

Şube sayısındaki artış yanında, alternatif işlem kanallarında ve kullanımında artış sürmektedir. Geçen yıl sonu itibariyle, ATM sayısı 16 bini, POS cihazı sayısı ise 1,2 milyonu aşmıştır. Banka kartı sayısı 53 milyon, kredi kartı sayısı 32 milyonu aşmıştır. İnternet bankacılığı hizmetlerine kayıtlı bireysel müşteri sayısı 17 milyonun, kurumsal müşteri sayısı ise 800 binin üzerindedir. Banka ve kredi kartları ile yapılan işlem hacmi 217 milyar YTL, internet üzerinden yapılan işlem hacmi ise 105 milyar YTL olmuştur.

Bankacılık sektöründe yoğunlaşma, 2002 yılına göre artış eğilimindedir. Toplam aktif- lere göre yoğunlaşma 2005 yılına göre ilk beş bankada yüzde 63 ile aynı kalmış, ilk on bankada ise 1 puan artarak yüzde 86'ya yükselmiştir. İlk on banka mevduatta yüzde 90, kredilerde ise yüzde 83 oranında pazar payına sahiptir.

YTL kalemlerin bilanço içindeki payı 2006 yılında 2 puan düşmüştür. Ancak, 2002 yılı ile karşılaştırıldığında YTL aktiflerin payı 9 puan artarak yüzde 66'ya, YTL kaynakların payı ise 12 puan artarak yüzde 62'ye yükselmiştir. Yabancı para net genel pozisyonu 184 milyon dolar düzeyinde fazla vermiştir.

Aktifte kredilerin payı 2002 yılına göre 19 puan artarak yüzde 43'e ulaşmıştır. Özel karşılık öncesi sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı yüzde 20'den yüzde 4'e gerilemiştir.

Sorunlu kredilerin yüzde 91’i için karşılık ayrılmıştır. İştirakler, bağlı değerler ve karşılık sonrası sorunlu kredilerden oluşan duran aktiflerin payı azalmaya devam etmiş ve yüzde 7'den yüzde 3'e düşmüştür. Mevduatın kredilere dönüşme oranı yüzde 38’den yüzde 72'ye çıkmıştır.

Kredilerde hızlı büyüme olurken dikkati çeken önemli bir gelişme kredilerin çeşitlenmesidir.

Krediler içinde bireysel kredilerin payı 2002 yılında yüzde 13 iken 2006 yılında yüzde 31'e yükselmiştir. Bu gelişmede özellikle konut kredilerindeki artış etkili olmuştur. Bireysel kredilerde sorunlu kredilerin oranı yüzde 3 düzeyindedir.

Bu noktada üzerinde hassasiyetle durulması gereken konu, kamu kesiminde borçlanma ihtiyacının düşürülmeye çalışıldığı ve özel sektör öncülüğünde büyümenin yeniden önem kazandığı bir dönemde, bankaların kısa bir sürede kredilerini artırabilmeleridir. Büyümeyi destekleyen bu yaklaşım, bankaların değişime gerek düşünce ve gerekse alt yapı açısından hazır olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu geçişi kısa sürede ve başarıyla yönetmek kolay değildir. Bu nedenle sektörün takdiri hak ettiğine inanıyoruz.

(10)

Kaynaklar içinde YTL mevduatın ağırlığı artmıştır. Yurtdışından sağlanan kaynakların payında da artış vardır. Toplam kaynaklar içinde YTL mevduatın payı yüzde 37, yabancı para mevduatın payı ise yüzde 24 olmuştur. Yurtdışından sağlanan kredilerin payı yüzde 11 olmuştur. Yurtdışından borçlanma sayesinde kaynakların maliyeti düşmüş ve vadesi uzamış- tır. Buna karşılık, mevduatın vade yapısında önemli bir iyileşme olmamış, ortalama vade yaklaşık 3 ay ile sınırlı kalmıştır.

Özkaynaklar büyümeye devam etmiş, 58 milyar YTL'ye, dolar bazında ise 41 milyar dolara ulaşmıştır. Sermaye yeterliliği standart rasyosu ise yüzde 22 ile yüksek bir düzeyde gerçekleşmiştir. Bu arada, serbest özkaynaklar 5,6 milyar YTL'den 43 milyar YTL'ye yükselmiştir. Özkaynakların güçlendirilmesi çabası olumlu sonuç vermiştir. Bununla birlikte, banka sisteminin boyutu, Türkiye ekonomisinin büyüme ihtiyacı ve bölgemizin sunduğu yeni iş fırsatlarının değerlendirilmesinin önemi dikkate alındığında özkaynakların daha da artırılması beklenmelidir. Bunu sağlamanın etkin yollarından bir tanesi de karlılığın sürdü- rülmesidir.

Son dönemde bu alanda da iyileşme vardır. Karlılık rasyoları yakın dönemin en yük- sek değerlerini almıştır. Özkaynak karlılığı ilk kez Devlet iç borçlanma senetleri ortalaması- nın üzerinde gerçekleşmiştir. Buna rağmen, enflasyonun düzeyi ve Avrupa Birliği'ndeki bankacılık sektörünün özkaynak karlılığı ile karşılaştırıldığında performansın daha da iyileşmesi beklenmelidir.

Ekonomide olduğu gibi, bankacılıkta da iyileşen performans finansal kurumların piya- sa değerine de yansımıştır. Hisse senetleri İMKB’de işlem gören finansal kurumların piyasa değeri 2006 Haziran sonunda bir önceki yıla göre yüzde 30 oranında azalarak 45 milyar dolara gerilemiştir, ikinci yarıda yeniden artmıştır.

Bankacılık sektörünün performansının değerlendirilmesinde kullanılan temel gösterge- ler, bankacılık açısından 2006 yılının olumlu geçtiğini göstermektedir. Bankacılık sistemi, geçmişe göre daha büyük ve daha güçlüdür; özel sektöre açılan krediler hızla artmıştır;

ekonomik büyümeye daha fazla katkı yapmaktadır. Yakalanan performansın sürdürülmesi ve sektörümüzün büyütülmesi için daha çok çaba sarf etmeliyiz. Bankacılar olarak daha fazla gayret göstermeye hazırız. Ancak, gündemimizde bulunan konulara çözüm getirilmesinin de bu sürece olumlu katkılar sağlayacağı aşikardır.

Gündemdeki Konular

Değerli Konuklar, bu bölümde gündemimizdeki önemli konular hakkında bilgi ver- mek ve beklentilerimizi sunmak istiyorum.

Son dönemde yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, uluslararası göstergelere göre ül- kemizde bankacılık sistemi henüz büyüme aşamasındadır. Nüfusa oranla bazı göstergeler hala 1980’li yılların ve Avrupa Birliği ortalamasının çok gerisindedir.

Başka bir açıdan bakıldığında Türkiye’de finansal sektör ve bankacılık sistemi yüksek bir büyüme potansiyeline sahiptir. Avrupa Birliği ülkelerinde banka sisteminin aktif büyüklü- ğü ve kredilerin gsmh'ye oranı ülkemizdeki büyüklüklerin oldukça üzerindedir. Ülkemizde finansal sektörün henüz küçük ölçekte ve sığ olduğu da bir gerçektir. Sermaye piyasamız hala çok küçüktür ve özel kesim bu piyasalardan uzun vadeli kaynak yaratamamaktadır. Bankalar

(11)

ekonomik ve politik gelişmelerden kolayca etkilenebilmektedir. Finansal sektörün büyümesi ve sağlıklı olarak çalışmasında ekonomik istikrar, tasarruf düzeyinin artırılması ve finansal sektörün etkin denetimi yanında, düzenlemelerin istikrarlı, birbirleriyle uyumlu, ekonomik realiteye ve uluslararası standartlara uygun olması çok önemlidir.

Finansal sektörün büyümesinde önemli bir faktör de özel girişimcilerin bu sektörde faaliyet gösteren kurumlara yatırım yapmasını ve özkaynaklarını büyütmesini özendirmektir.

Oysa ülkemizde hala bazı düzenleme ve uygulamalar var ki finansal sektöre yatırımı ve sektörün büyümesini maalesef desteklememektedir, tersine sınırlandırmaktadır. Süreci olumsuz etkileyen faktörlerin başında finansal işlemler ve kaynaklar üzerindeki yükler, piyasa ekonomisinin işleyişine ve bankaların risk yönetiminin etkinlikle yapılmasını destekle- yen ürünlerin eksikliği ve kuralların belirsiz olması, yurtdışındaki kuruluşlar karşısında Türkiye'de yerleşik kuruluşlar aleyhine haksız rekabete neden olan düzenlemeler, banka dışı kesimlere ilişkin reform sürecinin çok yavaş işlemesi, kayıt dışı faaliyet hacminin büyük olması gelmektedir.

Bu olumsuzluklar finansal kaynakların büyümesini sınırlamakta, riskin yönetimini zorlaştırmaktadır. Kaynakların önemli bölümünün finansal sektör dışında bulunduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’deki bankaların yurtdışındaki bankalar karşısında rekabet gücü zayıflamaktadır. Son dönemde, aracılık maliyetinin düşürülmesine yönelik olarak somut ve önemli adımlar atılmıştır. Bu nedenle Hükümetimize ve Maliye Bakanlığımıza şükranlarımızı sunarız. Ancak, bunlar yeterli değildir ve finansal aracılık işlemlerinde yükler hala önemini korumaktadır. Bu konudaki çabaların ve kayıtdışılık ile mücadelenin sürdürülmesini talep ediyoruz. Enflasyondaki düşüş dikkate alındığında kayıtdışılık, faaliyetleri kayıt içinde olan ve rekabete açık sektörler ve işletmeler açısından haksız rekabete neden olmaktadır. Bankacı- lık Kanunu’nun değişen koşullar ve daha güçlü hale gelen rekabet dikkate alınarak normal- leşmesini, özel sektörün risklerinin daha iyi yönetilmesini desteklemek amacıyla İcra ve İflas Yasasının gözden geçirilmesini talep ediyoruz. Sadece bankacılık sistemini değil, kamuyu ve özel sektörü de çok yakından ilgilendiren Basel II konusunda bilgilendirme ve hazırlık çalışmalarının tüm kesimleri kavrayacak şekilde yapılması hayati öneme sahiptir. Sektörümü- zün bu konudaki beklentisi ülke tercihlerinin, uluslararası düzenlemelerin izin verdiği ölçüde ekonominin, bankacılığın ve sanayinin özellikleri dikkate alınarak, ülkemizin çıkarları doğrultusunda belirlenmesidir. Faaliyetlerimizi ilgilendiren konulardaki görüş ve önerilerimiz gerekçeleri ile birlikte ilgili kurumlara sunulmuştur.

Birliğimizin talebi, düzenlemelerde yapılan değişiklikler ile piyasa mekanizmasının daha iyi işlemesinin sağlanması, rekabetin iyileştirilmesi, uluslararası kurumlar karşısında Türkiye'deki kurumların aleyhine olan haksız rekabetin önlenmesi, uluslararası iyi örneklere uyum gösterilmesi, hukukun ve ekonominin temel prensiplerine uygun, uygulanabilir olması ve risklerin daha iyi yönetilmesinin sağlanmasıdır. Bankaların performanslarının iyileşmesi risklerinin iyi yönetilmesine, büyümesi ise yönetilebilir risklerin alınmasına bağlıdır.

Sayın Üyeler,

Finansal sektörün sağlıklı olarak büyümesi, derinleşmesi ve bankacılık sisteminin so- runlarına sağlıklı çözümler bulunması amacıyla Birliğimiz gündemdeki konuları yakından takip etmekte, görüş ve öneriler hazırlamakta ve ilgili kurumlara sunmaktadır. Bankaları doğrudan ilgilendiren ana düzenlemeler ile alt düzenlemeler önemli ölçüde tamamlanmıştır.

Bundan sonraki çabamızı, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümüne ve Birliğimiz bünyesinde oluşturulan çalışma grupları vasıtasıyla sektörde iyi uygulama örneklerinin

(12)

hazırlanmasına yoğunlaştıracağız. Temel düzenlemelerin dışında, risk yönetimini desteklemek için kurumsal kredi kayıt merkezinin kurulması, TRLIBOR, müşterilerin bilgi edinme başvurularının yanıtlanması, türev ürünler ve vergilendirilmesi, bankacılık sisteminin faaliyetleri hakkında kamuoyunun ve basının bilgilendirilmesi, EFT-MKT, kambiyo, internet bankacılığı ve dolandırıcılığına karşı mücadele, uluslararası banka hesap numarası, dış ticaret e-belge çalışmaları, swift, emisyon, eğitim alanlarında, üyelerimizin de katılımı ve desteği ile çalışmalarımız sürmektedir. Uluslararası ilişkilerin geliştirilmesine özel bir önem verilmiştir.

Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı gelişmeler nedeniyle önemi daha da artan ikili ilişkiler çerçevesinde uluslararası yatırımcılar ve kuruluşlar nezdinde Türkiye ekonomisi, finansal sektör ve bankacılık sistemindeki gelişmeler anlatılmaktadır.

Ülkemizin ve sektörümüzün potansiyelinin daha iyi anlaşılmasını teminen İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması için fizibilite projesi başlatılmıştır. Önümüzdeki dönemde müşteri odaklı bankacılık ürün ve hizmetlerinde beklenen artışla birlikte daha da önem kazanacak olan bireysel müşteriler ile daha sağlıklı ilişkiler kurulması için müşteri şikayeti hakem heyetinin alt yapısı tamamlanmıştır. Risk santralizasyon merkezinin faaliyeti- ni Birliğimiz koordinasyonunda gerçekleştirmesine ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. 2008 yılında 50. yılını dolduracak olan Birliğimizin kurumsal kimliğinin yenilenmesi konusunda da çalışmalar yapılmaktadır. Bunlara paralel olarak üyelerinin ve işbirliği içinde olduğu kişilerin, kurumların ve kamuoyunun beklentilerinin mümkün olduğunca doğru algılanması ve karşılanmasına yönelik bir proje ile faaliyetlerin daha da iyileştirilmesini teminen Birlik bünyesinde ulusal kalite çalışmaları başlatılmıştır.

Bankacılık sistemini doğrudan ilgilendiren bir çok konuda üyelerimizin ve/veya diğer kurumların katılımıyla oluşturulan ortak çalışma grupları Birliğimiz çalışmalarına çok önemli katkılarda bulunmuşlardır. Üyelerimize ve çalışmalara katılan tüm arkadaşlarımıza katkıların- dan dolayı ayrı ayrı teşekkür ederiz. Birliğimiz görüş ve önerileri ilgili kişilere ve kurumlara iletilmiş, dikkate alınması konusunda gayret gösterilmiştir. Bu amaçla, ilgili Bakanlığımız ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu başta olmak üzere kamu kurumları ve sektör temsilcileri ile yakın çalışmalar yapılmıştır. Kendilerine gösterdikleri anlayış ve Birliğimiz çalışmalarına sağladıkları destek için teşekkür ediyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

Teknolojinin hızla geliştiği, verimlilik artışına dayalı yüksek katma değerli üretimin, hukukun temel ilkelerinin ve uluslararası düzenlemelerin önem kazandığı yeni dönemde, ekonomimizin ve sektörümüzün büyümesine ve uluslararası rekabet gücünün artırılmasına daha fazla önem vermeliyiz. Rekabeti bozan, rasyonel olmayan ve bankacılık mesleği ile bağdaşmayan uygulamalardan kaçınmalı ve bunların karşısında olmalıyız. Kurumlarımızın daha güçlü, karlı ve sağlıklı bir yapıda büyümesine gayret etmeliyiz. Müşterilerimizin ve çalışanlarımızın hak ve çıkarlarını da gözeten bir yaklaşım içinde olmalıyız.

Finansal sektöre duyulan güveni ve bankacılık sisteminin itibarını korumak öncelikle bizim görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Kredi arzı yoluyla ekonomik faaliyetin finansmanını destekleyen bankalar aynı zamanda ekonominin yapılanmasında da önemli bir role sahiptirler.

Kredi kararlarında ve bankacılık hizmetlerinde ülkemizin çıkarlarını gözetmeli, ekonomik ve sosyal özelliklerimize uygun davranmalıyız. Ekonomik alanda olduğu gibi sosyal alanda da ülkemizin geleceğine katkıda bulunacak projeleri desteklemeye devam etmeliyiz. Enflasyon ile mücadeleye, piyasalarda istikrarın korunmasına ve sürdürülmesine destek vermeliyiz.

(13)

faaliyetin hem de finansal sektörün sağlıklı büyümesi ve rekabet gücünün artması mümkün- dür. Tasarrufların büyütülmesi, finansal araçlara ve hizmetlere olan talebin artırılması, kaynakların vadesinin daha makul sürelere uzatılması, daha etkin ve verimli olarak kullanıl- ması, temel bankacılık ilke ve kurallarına uyulması, risklerin doğru tespit edilmesi ve iyi yönetilmesi temel görevimiz olmalıdır. Sizlerin de desteği ile görevimizi bu bilinçle sürdür- meye devam edeceğiz.

Genel Kurulumuza katılmanızdan dolayı teşekkür ederim. Genel Kurulumuzun hayırlı olmasını dilerim.

Dipnot:

* Açılış konuşmasına ilişkin sunuma TBB web sitesinden (www.tbb.org.tr) ulaşılmaktadır.

(14)

Koşullu Copula ve Dinamik Koşullu Korelasyon ile Portföy Riskinin Hesaplanması: Türkiye Verileri Üzerine

Bir Uygulama

Atilla Çifter * - Dr. Alper Özün**

Bu çalışmada, 02.01.2002-15.02.2007 tarihleri arasındaki bir günlük Türk Lirası faiz oranı ile günlük ABD Doları/YTL döviz kurundan oluşan eşit ağırlıklandırılmış bir portföye ait riske maruz değer; delta normal, EWMA, dinamik koşullu korelasyon ve koşullu simetrik joe-clayton copula yöntemleriyle tahmin edilmiştir.

Ampirik sonuçlar, koşullu copula yönteminin risk öngörüsünde en başarılı performansı sergilediğini göstermek- tedir. Lopez (1999) testi ile yapılan geriye dönük test sonuçlarına göre en düşük aşım sayısına koşullu copula yöntemiyle ulaşılmıştır. Diğer yöntemlerle hesaplanan riske maruz değer için aşım sayısı Basel Komitesi tarafından yayınlanan 1996 yılı Piyasa Riski Düzenlemeleri’nde belirtilen normların üzerinde gerçekleşmekte, bu durum ise bankaların piyasa riski için ilave yasal sermaye tahsisini gerektirmektedir. Copula yöntemi ise mevcut portföy için daha başarılı öngörü performansı sayesinde, yasal sermaye gereksinimi hesaplamalarında daha yüksek bir katsayı kullanılmamasına yardımcı olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dinamik koşullu korelasyon, copula, koşullu simetrik joe-clayton copula, porföy riske maruz değeri, çok değişkenli GARCH

1. Giriş

Geleneksel finans teorisinin yapı taşları olan, “getirilerin normal dağıldığı, yatırımcıla- rın yatırım kararlarında rasyonel davrandığı ve piyasada bilginin simetrik paylaşıldığı”

varsayımları günümüz karmaşık finansal piyasalarının davranış dinamiklerine uymamaktadır.

Getirilerin normal dağıldığı varsayımını temel alan öngörü modelleri gelişmiş piyasalarda kısmen başarılı performans sergilerken, zaman içerisinde değişen varyans ile yüksek oynaklık sergileyen gelişmekte olan finans piyasalarında uç gözlemlerin öngörüsünü zorlaştırmaktadır.

Oysa risk yönetimi açısından önemli olan nokta, risk faktörlerindeki uç gözlemlerin kestirile- bilmesi suretiyle beklenmeyen potansiyel risk miktarını asgari seviyeye indirerek risk-getiri dengesini bozan ekonomik kaybın engellenmesidir.

Finans literatüründe son zamanlarda önem kazanan başka bir konu ise portföye ait riske maruz değerin, risk faktörleri arasındaki korelasyonu etkili bir şekilde dikkate alarak riske maruz değer öngörüsü yapan finansal modellerin oluşturulmasıdır. Bu amaca hizmet edebilecek alternatif iki temel yöntem bulunmaktadır. Bunlardan ilki portföy bileşenlerinin her birinin normal dağılıma sahip fakat bağımsız olduğunu kabul eden ve bileşenler arasında- ki korelasyonun zaman içerisinde değiştiğini varsayan dinamik koşullu korelasyondur. Bu yöntem, geleneksel varyans-kovaryans yöntemine göre, korelasyonun zaman içerisinde değiştiği varsayımını kullanması nedeniyle gelişen piyasaların dinamikleri ile daha uyumlu bir performans sergilemektedir. Diğer taraftan, dinamik koşullu korelasyonun, portföyü oluşturan bileşenlerin getirilerinin normal dağılıma sahip oldukları varsayımını kullanarak öngörüde bulunması nedeniyle getirilerde doğrusal olmayan davranışların sergilendiği kaotik piyasalarda etkili öngörüde bulunamamaktadır. Günümüzün karmaşık finansal piyasalarında

* MA, Deniz Yatırım-Dexia Group, Mali Raporlama Yönetmeni, atilla.cifter@denizyatirim.com

** Türkiye İş Bankası A.Ş., Teftiş Kurulu Başkanlığı, Müfettiş, alper.ozun@isbank.com.tr

(15)

13 portföyü oluşturan varlıkların getirilerinin doğrusal korelasyona sahip olmayabileceği düşüncesinden hareketle, copula yöntemi uygulanarak portföy riske maruz değeri hesaplan- maktadır. Özellikle zaman içerisinde değişen koşullu copula yöntemi, portföyü oluşturan finansal varlıkların marjinal dağılımını baz alan koşullu koşullu korelasyon ile öngörüde bulunmaya imkan tanımaktadır.

Copula yöntemi, portföydeki finansal varlıklar arasındaki zamana göre değişen korelasyonu, dinamik koşullu korelasyon yöntemine göre daha üst seviyede dikkate almakta ve varlıkların getirileri arasında rastsal korelasyon değerleri atayarak portföy dinamiklerine en uygun korelasyon yapısına ulaşmakta ve bu doğrultuda riske maruz değer öngörüsünde bulunmaktadır. Sabit varyans yönteminde portföyü oluşturan iki değişken arasındaki varyansın sabit olduğu; dinamik koşullu korelasyon yönteminde değişkenler arasındaki varyansın ARCH etkisi ve zamanla değişen korelasyonu içerdiği; koşullu copula yönteminde ise korelasyonun yine zamanla değiştiği fakat dinamik koşullu korelasyon yöneminin aksine, değişkenlerin getirilerinin normal dağılıma sahip olduğu varsayımı yerine, getirilerdeki marjinal dağılımı baz alan korelasyonlar atanarak portföy dinamiklerine uygun getiri dağılımına erişilmektedir.

Çalışma, 02.01.2002-15.02.2007 tarihleri arasındaki günlük veriler kullanılarak hazırla- nan varsayımsal bir portföye uygulanan ampirik testleri içermektedir. İki finansal varlığa ait zaman serilerinden oluşan yapay portföy, eşit ve sabit ağırlıkta (1/2) 1 günlük YTL faiz oranı ve ABD doları/YTL döviz kurundan oluşturulmuştur. Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde, yapılan analizlerde, faiz oranı ve döviz kurundan oluşan bir portföyün riske maruz değeri, bahsi geçen iki finansal varlık arasındaki zaman içerisinde değişen korelasyonlarını da dikkate alarak portföy riske maruz değeri öngörülmektedir. Çalışma, yukarıda aktarılan metodolojik karşılaştırmalar doğrultusunda, Türkiye finans piyasalarına ait veriler kullanarak sabit varyans, dinamik koşullu korelasyon ve koşullu copula yöntemlerinin portföy riske maruz değerinin öngörü performanslarını karşılaştırmaktadır. Bu makale, copula yöntemi kullanılarak Türkiye finansal verileriyle oluşturulan portföy için riske maruz değer öngörü- sünde bulunan, yazarların bilgisi dahilindeki ilk çalışma olma özelliğini taşımaktadır.

Çalışmanın ikinci bölümünde, güncel literatür taramasına yer verilecektir. Üçüncü bö- lümde ise çalışmada kullanılan veri ve metodolojiler karşılaştırmalı olarak aktarılacaktır.

Dördüncü bölümde, ampirik bulgular tartışılacaktır. Dördüncü bölümde, uygulanan yöntemler ve geriye dönük test sonuçları karşılaştırmalı olarak aktarılacak ve gelecekte yapılacak çalışmalara ilişkin görüşlerin yer aldığı beşinci bölümle çalışma sonlandırılacaktır.

2. Literatür Taraması

GARCH ve türevi yöntemlerin zaman serisinin zamana göre değişen varyansını modelleme konusundaki başarısı sonrasında bu modellerin çok değişkenli olarak uygulanma- sına yönelik ampirik çalışmalar yapılmıştır. Çok değişkenli GARCH modellerinin öngörü performansı farklı finansal veriler üzerinde yaygın olarak test edilmiştir. Kroner ve Claessens (1991), çok değişkenli GARCH modelini farklı döviz kurlarından oluşan optimum portföyün tespiti için kullanmıştır. Karolyi (1995), uluslar arası hisse senedi piyasalarının etkileşimini ölçmek amacıyla çok değişkenli GARCH modellerini seçmiştir. Söz konusu modeller, futures piyasalarda emtia fiyatlarının zamana göre değişen varyansının tespiti amacıyla Baillie ve Myers (1991) tarafından tercih edilmiştir. Gourieroux (1997), Bera ve Higgins (1993) ve Bollerslev v.d. (1992) tarafından yapılan ilk çalışmalar da söz konusu modellerin uygulama alanlarına yönelik detaylı bilgiler içermektedir.

(16)

Diğer taraftan, dinamik koşullu korelasyon yönteminin oldukça güncel ampirik çalışma- larda başarıyla kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. Dinamik koşullu korelasyon yönteminin büyük kovaryans matrisleri üzerindeki performans analizi ilk olarak Engle ve Sheppard (2001) tarafından yapılmıştır. Hafner v.d. (2005), Dow Jones endeksine bağlı 30 hisse senedinden oluşturdukları portföy üzerinde yaptıkları çalışmada, modelin hisse senetleri arasındaki asimetrik korelasyonu etkili olarak ölçtüğü ve minimum varyansa sahip optimum portföy oluşturma konusunda en az parametrik yöntemler kadar başarılı olduğunu göstermiş- tir. Paletier (2006) dinamik koşullu korelasyon yöntemini Engle ve Sheppard (2001) ile aynı data setine rejim değişken yapıda uygulamış ve modelin özellikle ani ve yüksek oynaklığı tespit etme yönünde başarılı performans sergilediğini göstermiştir. Cuaresma ve Wojcik (2006), ABD doları ve Euro cinsinden faiz oranlarının, Avrupa Birliği’nin yeni üyeleri olan Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan’ın para politikaları üzerine olan etkisini test etmek amacıyla, her iki değişkenin ortak korelasyonunu dikkate alan dinamik koşullu korelasyon yöntemini kullanmıştır. Bautista (2006) döviz kurları ile faiz oranları arasındaki zamana göre değişen korelasyonu dikkate alan modelin performansını altı Asya ülkesinin verileriyle test etmiştir. Wang ve Thi (2007) Tayvan ve ABD hisse senedi piyasaları arasındaki zamana göre değişen korelasyonu asimetrik oynaklığı da kavrayacak şekilde tespit etmek amacıyla dinamik koşullu korelasyon modelini kullanmıştır. Dinamik koşullu korelasyon, ayrıca Lanza v.d.

(2006) tarafından vadeli ve futures petrol piyasalarında fiyatların zamana göre değişen oynaklığının modellemesine yönelik olarak kullanılmıştır. Lee (2006) dinamik koşullu GARCH modelini, enflasyon ve üretim arasındaki ilişkinin İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası yönünü tespiti amacıyla kullanmıştır.

Koşullu korelasyonun modellemesi amacıyla alternatif bir yöntem olarak Copula son yıllarda finans alanında kullanılmaya başlanmıştır. Esasen bir çok finansal değişkenin bireysel dağılımının normal olmayan özellikler gösterdiği oldukça erken bir dönemde Mills (1927) tarafından ampirik olarak ortaya konmuştur. Son zamanlarda geliştirilen modeller, Miller (1927)’in bu tespitini kullanarak birden fazla değişken arasındaki korelasyonun normal dağılım sergileyip sergilemediği şeklindeki ampirik çalışmalar ekseninde genişletilmiştir.

Değişkenler arasındaki zaman içerisinde değişen korelasyonun herhangi bir dağılım varsayımı yapılmadan tespine yönelik çalışmaların temeli ise ilk olarak Sklar (1959) tarafından literatüre kazandırılmıştır. Sklar (1959) değişkenler arasındaki bağımlılığın göstergesini copula terimi ile ifade etmiştir. Copula yöntemi, değişkenlerin dağılımının ortak bir marjinal dağılım ile modellemesi için oldukça güçlü bir araç olarak literatürde yer almaktadır. Bu gücün altında yatan en temel özellik, copula fonksiyonunun değişkenler arasındaki ortak dağılımla ilgili olarak normallik varsayımında bulunmaması ve n boyutlu ortak dağılım için n sayıda marjinal dağılımı tespit edebilmesidir. Bu sayede bir copula fonksiyonu, marjinal dağılımları çoklu dağılımla birleştirerek ve değişkenler arasındaki bağımlılığı hesaplayarak zaman içerisinde değişen ortak korelasyonlu oynaklığın tespitine imkan tanımaktadır. Dowd (2004), yukarıda sayılan özellikleri nedeniyle copula yönteminin portföy dağılımının modellemesi için kullanılabileceğini belirtmiştir.

Gelişmiş bir yöntem olan copula, yukarıda yer verilen metodolojik özelliklerinin üstün- lüğü nedeniyle son dönemlerde finansal ekonometri alanında yapılan ampirik çalışmalarda kullanılmaya başlanmıştır. Copula yöntemini Frey ve McNeil (2003), Hamerle ve Raosch (2005), Goorbergh v.d. (2005) opsiyon fiyatlamasında, Junker v.d. (2006) faiz oranlarının vade yapısının analizinde, Giesecke (2004) ve Meneguzzo ve Vecchiato (2004) kredi riskinin analizinde, Demoulin v.d. (2006) bankaların operasyonel riskinin hesaplanmasında, Accioly ve Chiyoshi (2004) kalkınma ekonomisi dinamiklerinin tespitinde, Kaishev ve Haberman

(17)

15 Copula yönteminin riske maruz değer öngörüsünde kullanıldığı uluslararası çalışmaların geçmişi son beş yıl öncesine gitmektedir. İlk çalışmalar, koşullu olmayan dolayısıyla zaman değişkenliği içermeyen oynaklık modellemelerinden oluşmaktadır. Bu çalışmalara, Cherubini v.d. (2004), Rockinger ve Jondeau (2001), Fortin ve Kuzmics (2002) Embrechts, McNeil ve Straumann (2002), Embrechts v.d. (2003), Lee ve Long(2005), Palaro ve Hotta(2006), Özün ve Çifter(2007a), Özün ve Çifter(2007b) tarafından yapılan ampirik araştırmalar örnek verilebilir. Palaro ve Hotta(2006), Özün ve Çifter(2007a), Özün ve Çifter(2007b) koşullu copula ile hesaplanan riske maruz diğerin parametrik modellerden daha iyi öngörü sağladığını tespit etmiştir.

Koşulsuz copula yönteminin, ilk ve ikinci şartlı momentinin zaman içerisindeki değiş- kenliğini kavrayan model Patton (2002) tarafından yazılan doktora tezinde geliştirilmiştir.

Patton (2002)’un metodolojik açılım getiren çalışması sonrasında portföy riske maruz değerinin öngörüsü amacıyla koşullu copula kullanılmaya başlanmıştır. Jondeau ve Rockinger (2006) uluslar arası hisse senedi endekslerinden oluşturduğu portföy için riske maruz değerin öngörüsünde GARCH temelli copula yöntemini kullanmışlardır. Junker v.d. (2006) ABD doları cinsinden faiz oranlarının 1982-2001 dönemi arasındaki aylık getiri eğrisi riske maruz değerinin öngörüsünün tespitinde uygulamışlardır. Chen ve Fan (2006), copula yöntemini Markov zinciri temelli GARCH modelini baz alarak oluşturduğu yarı parametrik bir model oluşturmak amacıyla kullanmıştır.

Literatürde copula yöntemi, beklenen kuyruk kaybı ile birlikte, riske maruz değer öngö- rüsünde kalın kuyruk tahmini için uygulanmaya başlanmıştır. Finansal piyasalarda ani ve yüksek oynaklık neticesinde ortaya çıkan kalın kuyruk dağılımının tespitine yönelik uç değer teorisi ile birleştirilmiş bir şekilde uygulama alanı bulan copula yöntemi, portföy riskinin ölçümü ve öngörüsünde yeni bir açılım oluşturmuştur. Embrechts v.d. (2005) copula yöntemi ile en kötü koşullar için riske maruz değer senaryoları oluşturmuştur. Juri ve Wüthrichts (2002) uç değer teorisi ile, Mendes ve Souza (2004) ise stres senaryoları ile riske maruz değer tespitinde copula yöntemini kullanmışlardır.

Patton (2002, 2006a, 2006b) ve Sheppard (2006) tarafından yazılan koşullu copula ve dinamik koşullu korelasyon matlab kodları kullanılarak tarafımızca koşullu copula çok değişkenli GARCH hesaplamasına olanak sağlayacak şekilde matlab kodu yazılmıştır.

Koşullu copula çok değişkenli GARCH (quantile copula multivariate GARCH), Bauwens v.d.

(2006)’nin önerisine parelel şekilde iki aşamalı maksimum olabilirlik yöntemi kullanılarak dinamik koşullu korelasyon çok değişkenli GARCH yöntemi baz alınarak hesaplanmıştır.

3. Veri ve Metodoloji 3.a. Veri

Çalışmada, 16/01/2002-15/02/2007 arasındaki günlük 1281 faiz oranı ve USD/YTL dö- viz kuru verisi kullanılmıştır. Gösterge niteliği taşıması, işlem hacminin yoğunluğu ve daha sağlıklı fiyat oluşumuna imkân tanıması nedeniyle referans bonolara ilişkin bir günlük faiz oranı tercih edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, çalışmada kullanılan faiz oranı Türk Lirası için bir günlük getiri eğrisini oluşturan faiz oranlarına karşılık gelmektedir. USD/YTL kur verisi TC Merkez Bankası web sitesinden, referans bono faiz oranı Reuters’ten alınmıştır. Seriler logaritmik fark olarak oluşturulmuş olup, Grafik 1’de gösterilmiştir. Logaritmik fark faiz oranı ve USD/YTL döviz kuru serpilme diyagramı Grafik 2’de gösterilmiştir. Faiz oranı ve USD/YTL döviz kuru arasındaki korelasyon pozitif olmakla birlikte 0.50’den küçüktür.

(18)

Doğrusal korelasyon 0.4684 olmakla birlikte parametrik olmayan korelasyon (spearsman sıralama korelasyonu) -0.0719’dur. Grafik 3’te görüldüğü üzere faiz oranının yoğunluk fonksiyonu ve dağılım grafiği normal dağılımdan uzaklığı doğrulamaktadır. Bu sonuçlar, doğrusal ortak dağılım (linear joint distibution) yerine marjinal dağılımı baz alan copula modellerinin korelasyonu daha doğru hesaplayabileceğine işaret etmektedir.

-0,2 -0,15 -0,1 -0,05 0 0,05 0,1 0,15 0,2

17.01.2002 17.04.2002 17.07.2002 17.10.2002 17.01.2003 17.04.2003 17.07.2003 17.10.2003 17.01.2004 17.04.2004 17.07.2004 17.10.2004 17.01.2005 17.04.2005 17.07.2005 17.10.2005 17.01.2006 17.04.2006 17.07.2006 17.10.2006 17.01.2007

Faiz Kur(USD/YTL)

Grafik 1. Faiz Oranı ve USD/YTL Döviz Kuru Logaritmik Fark Serileri

y = 0,1537x + 0,0002 R2 = 0,2194 -0,04

-0,03 -0,02 -0,01 0 0,01 0,02 0,03 0,04 0,05 0,06

-0,2 -0,15 -0,1 -0,05 0 0,05 0,1 0,15 0,2

Grafik 2. Faiz Oranı ve USD/YTL Döviz Kuru Serpilme Diyagramı ( Logaritmik Fark) Logaritmik fark serilerin temel istatistik özellikleri ve birim kök testi sonuçları Tablo 1’de gösterilmiştir. Birim kök Augmented Dickey-Fuller testine göre belirlenmiştir. ADF birim kök testi sonucuna göre faiz oranı ve USD/YTL döviz kuru değişimi logaritmik fark serilerinin düzeyde durağan (I∼(1)) oldukları tespit edilmiştir. USD/YTL döviz kuru serisinin basıklık ve çarpıklık değerleri normal dağılıma yakın olmakla birlikte faiz oranı serisinin basıklık ve çarpıklık değerleri normal dağılımdan uzaktır.

(19)

17 Tablo 1. Temel İstatistik Özellikleri ve Birim Kök Testi

Faiz Oranı USD/YTL Kur

Ortalama -0,0010673 9,8974e-006

Standart Sapma 0,024829 0,0081481

Basıklık 7.7732 3.4959

Çarpıklık 0.18023 0.89802

Minimum -0.15213 -0.027750

Maksimum 0.13829 0.047744

Asimtotik Test 3229.5 [0.0000]** 823.84 [0.0000]**

Normallik Testi 948.75 [0.0000]** 164.16 [0.0000]**

ADF Testi -40.75** -34.32**

Spearsman Rho -0,0719

Doğrusal Korelasyon 0,4684

% 99 güven arağılında anlamlı.

-0.1 0.0 0.1 0.2 0.3 0.4 0.5

10 20 30

Density faiz

-0.1 0.0 0.1 0.2 0.3 0.4 0.5

0.0 0.2 0.4

Distribution faiz

-0.02 0.00 0.02 0.04

25 50

75 Density dolar

-0.02 0.00 0.02 0.04

-0.025 0.000 0.025 0.050

Distribution dolar

Grafik 3. Faiz Oranı ve USD/YTL Döviz Kuru Yoğunluk ve Dağılım Grafikleri 3.b. Metodoloji

Bu bölümde koşullu dinamik korelasyon ve koşullu copula metodolojisi aktarılacaktır.

Çalışmada delta normal ve EWMA yöntemleri performans karşılaştırması amacıyla kullanıl- dığı ve oldukça yaygın olarak kullanılan metodolojiler oldukları için açıklanmamıştır.

x ve y finansal varlıkları arasındaki koşullu korelasyon 1 No’lu denklemdeki şekilde hesaplanmaktadır.

) ( ) (

) (

2 1 2 1

1 ,

,

t t t t

t t t t

y

x E x E y

y x E

ρ (1)

(20)

x ve y finansal varlıklarını 2 No’lu denklemdeki şekilde tanımladığımızda koşullu kore- lasyon 3 No’lu denklemle ifade edilebilir.

t y t y t t y t y

t h x h

y,ε , , ≡ ,ε , (2)

) ) (

( ) (

) (

, , 2 1

, 1 2

, 1

, , 1 ,

, t xt yt

t y t t x t

t y t x t t

y

x E

E E

E ε ε

ε ε

ε

ρ ε

=

≡ (3)

Dinamik koşullu korelasyon (DCC) ise Engle (2002) tarafından oluşturulan zaman de- ğişkenliği içeren bir yöntemdir. Bu yöntemde öncelikle portföydeki tüm finansal varlıklar için tek tek oynaklık tahmin edilir. Daha sonra standartlaştırılmış hata terimleri oluşturulur. Bunun için, getiriyi şartlı standart sapmaya bölmek yeterli olacaktır. Daha sonra ise standartlaştırıl- mış hata terimleri arasındaki korelasyon az sayıdaki parametre örnekleri kullanılarak tahmin edilir. Engle ve Sheppard (2001) dinamik koşullu korelasyonu, DCC (p,q), 4 No’lu denklem- deki şekilde ifade etmiştir.

(

R

) (

Q R

)

R

Q t j

p

j j

j t j t p

j j

t = + − +

=

=

1

' 1

β ε

ε

α (4)

Bir çok veri seti için DCC (1,1) modeli yeterli olmaktadır. Bu haliyle, koşullu dinamik korelasyon yöntemi için log olabilirlik fonksiyonu 5 No’lu denklemle ifade edilir (Engle, 2002).

( )

+ +

=

t

t t t

t r H r

H

L log(2 ) log ' 1 2

1 π (5)

=

(

+ + + +

)

t

t t t t t

t t t t t

t r D r r D r R R

D ε ε

π) 2log ' 2 ' 2 log ' 1 2

2 log(

1

t t t

t DR D

H =

Formüllerde, Rt zamana göre değişen korelasyon matrisini, Dt ise tek değişkenli GARCH modellerinde i’inci diyagonal için kxk diyagonal matrisin zamana göre değişen standart sapmasını ifade etmektedir. Copula yöntemi ise marjinal dağılım ve korelasyonun, portföyün ortak çoklu dağılımının tespit için yeterli olmadığı düşüncesiyle oluşturulmuştur.

Korelasyon, portföy değişkenleri arasındaki bağımlılığı özellikle kuyruk dağılımlarında ortaya koyamamaktadır.

Latincede “biraraya getirme, bağlama” anlamına gelen copula, istatistikte, rastsal değiş- kenleri anlamlı bir şekilde bir araya taşıma aracı olarak kullanılmaktadır. Literatürde farklı copula yöntemleri mevcuttur. Bu modellerden; normal copula, Joe-Clayton copula, Frank copula, Gumbel copula, Student-t copula, simetrik Joe-Clayton copula (SJC copula), koşullu normal copula, koşullu Gumbel copula ve koşulu simetrik Joe-Clayton copula AIC Bilgi Kriteri sonuçlarına göre karşılaştırılmış ve akaike sonuçlarına göre koşullu simetrik Joe- Clayton copula yönteminin faiz oranı ve döviz kuru portföyü için en uygun model olduğu

(21)

19 tespit edilmiştir.1 Bu nedenle, portföyün riske maruz değerinin öngörüsü için koşullu simetrik Joe-Clayton copula yöntemi tercih edilmiştir.

Koşullu copula yöntemi, Sklar (1959)’ın bağımlılık teoremi üzerinden geliştirilmiştir.

t = 1,...T için, 6 No’lu eşitliğin t zamana kadar geçmişteki veriyi temsil ettiğini varsayalım.

Bu varsayımla, Sklar (1959) teoremi 7 No’lu denklemle ifade edilebilir.

{

11, 22,..., 1, 2,...

}

= t t nt nt

t σ X X X X

ξ (6)

) / ( ),..., /

( ), / ( ( /

, ,...

,

(X1t X2t Xnt t Ct F1t X1t t F2t X2t t Fnt Xnt t

F ξ = ξ ξ ξ (7)

Eşitlikte, Ct her t için copula fonksiyonu özelliği taşımalıdır. Patton (2002, 2006a), mar- jinal dağılımı modellerken, koşullu ortalamanın otoregresif sürecine, koşullu varyansın ise GARCH (1,1) sürecine göre oluştuğunu varsaymaktadır.

Simetrik Joe-Clayton (SJC) 8 No’lu denklemle ifade edilebilir (Patton, 2006a). DenklemdeτU ve τL kuyruk bağımlılığını ifade etmektedir.

1 )

, / 1 , 1 ( ( ) , / , ( ( 5 . 0 , / ,

(u v = C u v + Cuv +u+v

CSJC τU τL SJC τU τL SJC τU τL (8) τUL eşitliği modeli simetrik hale getirmektedir. 8 No’lu denklem koşulsuz simetrik joe-clayton copula açılımıdır. Diğer taraftan, koşullu dağılımı modelleme, başka bir ifadeyle, geçmişteki veriye şartlı hale getirme, finansta tahmin amacıyla yaygın olarak kullanılmakta- dır. Patton (2001, 2006a, 2006b) copula teorisini koşullu olacak şekilde zaman içinde değişen şartlı bağımlılığın modellemesinde kullanmıştır. Koşullu simetrik joe-clayton copula alt ve üst bağımlılığı 9 ve 10 No’lu denklem olacak şekilde modellenebilir (Patton,2006a).



 

 + + −

Λ

=

=

10 1

1 10

. 1

j

i t i t U

U t U U U

t ω β τ α u v

τ (9)





 + + −

Λ

=

=

10 1

1 10

. 1

j

i t i t L

L t L L L

t ω β τ α u v

τ (10)

) 1 ( )

(x ≡ +ex

Λ , tüm değişimlerde τU veτL parametrelerini (0,1) olacak şekilde sabitlemek için lojistik transformasyondur.

Koşullu copula çok değişkenli GARCH, Bauwens v.d. (2006)’nin önerisine parelel şe- kilde iki aşamalı maksimum olabilirlik yöntemi kullanılarak dinamik koşullu korelasyon çok değişkenli GARCH yöntemi baz alınarak hesaplanmıştır. Ayrıca, portföy riskinin öngörüsüne yönelik Schmidt (2006) ve Miller ve Liu (2006) tarafından yapılan çalışmalar detaylı bir şekilde copula metodolojisine ilişkin açıklayıcı bilgiler içermektedir. Çalışmamızda faiz oranları ve döviz kurlarından oluşan iki faktörlü bir portföy kullandığımızı dikkate alırsak, üç farklı model alt-hesaplama yapmamız gerekecektir. Faiz oranları ve döviz kurları için ayrı ayrı marjinal dağılım; portföy için ise koşullu copula fonksiyonu oluşturulmalıdır.

1 Copula modelleri AIC Bilgi Kriteri sonuçları, ampirik bulgular bölümünde yer almaktadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

yayımlanan “2010 Yılı Programı” eki sayfa 140 da “ TÜİK’in 2009 yılı verilerine göre, sığır karkas ağırlığı ortalama 215 kg …..” olarak bildirilmiştir.. -

İpotekli sermaye piyasası araçları; ipotek teminatlı menkul kıymetler, ipoteğe dayalı menkul kıymetler, ipotek finansmanı kuruluşları tarafından ihraç edilen hisse

- Sermaye Piyasası Kanununa eklenen madde hükümlerine aykırılığa ilişkin cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla, Sermaye Piyasası Kanununun ağır para cezası öngören

Konut finansmanı kuruluşu satış öncesinde konut için 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (r) bendi uyarınca yetki verilmiş kişi

Konut finansmanı kuruluşu satış öncesinde konut için 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (r) bendi uyarınca yetki verilmiş kişi

MADDE  21  –  (1)  Federasyonun  idari  birimi;  Genel  sekreter,  teknik  yönetici  ve  öğretici  ile  diğer  idari  ve  teknik  personelden  oluşur. 

Sigortalılar 01 Hizmet Akdi ile Tüm Sigorta Kollarına Tabi Çalışanlar (Yabancı uyruklu sigortalılar dahil) 02 Sosyal Güvenlik Destek Primine Tabi Çalışanlar 04 Yer

Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Ancak, diğer nedenlerle bu maddenin yürürlüğe