• Sonuç bulunamadı

ulusal toplantısında açıklanan araştır- ma, "bohryum’un aynen kuramda ön- görüldüğü biçimde davrandığını" orta- ya koydu. Bu ilk bakışta yeri yerinden oynatacak bir buluş gibi görünmüyor.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ulusal toplantısında açıklanan araştır- ma, "bohryum’un aynen kuramda ön- görüldüğü biçimde davrandığını" orta- ya koydu. Bu ilk bakışta yeri yerinden oynatacak bir buluş gibi görünmüyor."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16

Bilim ve Teknik

Yeni elementler yaratmak güç bir iş. Ama son yıllarda başarılı örnekleri- ni gördüğümüz bu iş, ürünlerin kim- yasal davranış biçimleri konusunda önerilerde bulunmanın güçlüğüyle kı- yaslandığında çocuk oyuncağı kalıyor.

Örneğin 107. element olan bohryum.

İlk kez 1976 yılında Rusya’nın Dubna kentindeki Birleşik Nükleer Araştır- ma Merkezi’nde bulunmasından bu yana neredeyse çeyrek yüzyıl geçmiş olmasına karşın, elementin kimyasal özellikleri ancak geçtiğimiz Ağustos ayının ortalarında açıklanabildi. İsviç- reli araştırmacıların başını çektiği uluslararası bir ekipçe yürütülen ve sonuçları Amerikan Kimya Dern e- ği’nin Washington’da yapılan 220.

ulusal toplantısında açıklanan araştır- ma, "bohryum’un aynen kuramda ön- görüldüğü biçimde davrandığını" orta- ya koydu. Bu ilk bakışta yeri yerinden oynatacak bir buluş gibi görünmüyor.

Oysa kimyacılar için sonuç son derece önemli. Bilinmeyen elementlerin kimyasal özelliklerini tahmin edebil- mek için kimyacılar periyodik tabloya başvuruyorlar. Bu, elementleri tepki- meye giren dış kabuklarındaki elektronların diziliş biçimine göre ai- lelere ayıran bir tablo. Periyodik tablo, bilinen 115 kadar elementin (Geçtiği- miz yıl bulunan iki yeni elementin özellikleri henüz tam olarak bilinmi- yor) deneysel özellikleriyle şaşılacak başarıda bir uyum göstermiş bulunu- yor. Ancak fizikçiler, önünde sonunda periyodik tablonun Einstein’ın göreli- lik kuramının kurbanı olacağı görü- şündeler. Nedeni, elementlerin kütle-

si arttıkça elektronların çekirdek çev- resinde daha hızlı dolanmaları. Ama önünde sonunda relativistik etkiler nedeniyle (E=mc

2

formülü uyarınca ışık hızına yaklaştıkça kütlenin artma- sı) elektronların artan kütlesi, çekir- deği çevreleyen elektron bulutunun biçimini çarpıtacak. Bu çarpıklığın, çok ağır elementlere vereceği kimya- sal özelliklerinse, daha hafif kardeşle- rine bakılarak çıkartılmasının bir nok- tadan sonra olanaksız kılacağı düşü- nülüyor. 105. ve 106. Elementler bu

tür çarpıklıkların ön işaretlerini verdi- ğinden araştırm a c ı l a r, element 107’nin "deveyi çökerten son saman parçası" olup olmayacağını merak edi- yorlardı.

Bu ağır sıklet elementlerin kimya- sal özelliklerini deneylerle belirle- mekse olağanüstü güç. Nedeni, nere- deyse ortaya çıkar çıkmaz merkezle- rindeki kararsız çekirdeğin parçalana- rak daha küçük ve kararlı çekirdekle- re bölünmesi. Örneğin 1981’de yaratı- lan bir bohryum çekirdeği, bozunma- dan ancak 9 milisaniye dayanabildi.

Bu süreyse, herhangi bir deney için çok yetersiz. Ne var ki, elementler yalnız tek bir biçimde değil, her biri farklı sayıda nötron içeren ve izotop denen kardeşlerle birlikte ortaya çıkı- yorlar. Bazı izotoplar da, kardeşlerin- den daha uzun ömürlü olabiliyor.

Bu noktadan hareketle İsviçre l i nükleer kimya araştırmacıları Andreas Türler ve Heinz Gaeggeler, Alman ve Amerikalı bilim adamlarıyla birlikte İsviçre’nin Villigen kentindeki Paul Scherrer Enstitüsü’nde bohryum izo- topları yaratmak için bir deney yürüt- müşler. Neon atomlarından oluşan bir demeti bir berkelyum hedefe çarptı- rarak iki yeni bohryum izotopu elde etmişler. Bunlardan

267

Bh, 17 saniyelik bir yarı ömre sahip ve dolayısıyla da kimyasal tepkime özelliğinin belirle- nebilmesi için ideal bir deney aracı.

Araştırmacılar, izotopun elektronları- nın yapısını inceleyerek

267

Bh’nin de periyodik tablonun 7. Grubundaki ak- rabaları, örneğin teknetyum ve ren- yum gibi davranması gerektiği sonu- cunu çıkarmışlar. Bu varsayımı sına- mak için araştırmacılar, izotopu oluşur oluşmaz 1000°C sıcaklıkta, oksiijen ve hidroklorik asitle dolu bir akı odasına göndermişler. Bu gazlar, teknetyum ve renyumla hemen tepkimeye giri- yorlar. Tepkime sonunda odada arta kalanlar, 70-180°C derecede görece soğuk bir kromotografi sütunundan geçirilmiş. bohryumun normal olarak bu soğuk yolculuğu yapamaz. Nede- ni, bu düşük ısıda içine bulunduğu gazdan ayrışarak aygıtın duvarlarına yapışması. Ama eğer oksijen ve HCl ile birleşip BHO(3)Cl baryum oksik- lorid haline gelmişse gaz içinde yüz- meye devam etmesi beklenir. Araştır- macıların gözlediği de tamı tamına bu.

Bir ay boyunca kesintisiz sürdürülen deney sonucu ancak 6 tane uzun ömürlü

2 6 7

Bh atomu üre t i l e b i l m i ş . Ama bunların hepsinin de kimyasal ayrıştırıcının içinden geçip gittiği, bo- zunma izlerini tarayan bir detektörce belirlenmiş. Bu durumda bohryum’un kimyasal özelliği de belirlenmiş bulu- nuyor: Kendisi, Grup 7 ailesinin uyumlu bir üyesi! Sonuç, periyodik tablonun, en azından şimdilik geçerli- liğini koruduğunu gösteriyor.

Science, 25 Ağustos 2000

Periyodik Tablo Güvende – Şimdilik!

Grup**

Periyot

Lantanid dizgesi*

Aktinid dizgesi~

Referanslar

Benzer Belgeler

Katyon değişim kapasitesine toprak tekstürü ve organik madde miktarının etkisi.  Kil tipi aynı kalmak koşulu ile toprağın kil yüzdesi arttıkça

• Elektronun (Negatif yüklü) bağa katılan iki atom tarafından eşit kuvvette çekildiği kovalent bağa denir. Polar

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Periyodik sistemin incelenmesinde görüldüğü gibi elementlerin kimyasal özelliklerindeki periyodluluk bir çok fiziksel özelliklerinde de kendini gösterir. Örneğin,

Bu flütün günümüz modern flüt- lerine kıyasla birçok ses çıkarabildiği düşünüldüğün- de, Hohle Fels flütünün daha çok ses çıkarabileceği muhtemeldir.. Ayrıca geniş

Bir grupta yukarıdan aşağıya doğru inildikçe proton, nötron sayıları, kütle ve atom numaraları, elektron verme isteği (metalik özellik), yörünge sayısı, atom hacmi ve

Men- deleyev elementleri atom ağırlıklarına göre sıraladı, an- cak atom ağırlığı dışındaki özellikleri de ön planda tuttu.. Hazırladığı tabloda istenen

Sempatik deri yanıkiarı (SDY) ise polinö- ropatilerde, erektil disfonksiyonda, santral dejeneratif hastalıklarda, multipl stlerozde, sempatik refleks distrofide,