• Sonuç bulunamadı

Kanserle SavaştaDev Adım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kanserle SavaştaDev Adım"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ç

alışmanın lideri Washington Üniversite- si’nden Dr. Richard Wilson, bu çalışmanın kanserlerin hemen tedavi edileceği anlamı-na gelmediğini ancak kansere neden olan DNA’daki bozuklukların belirlenmesiyle doktorların çok daha etkin bir tedavi uygulayabileceğini belirtti. Dr. Wil-son ayrıca Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün hedefi olan 1000 dolara bir kişinin gen haritasının çıkarılacağı günlere de yaklaştığımızı dile getirdi.

Şimdiye kadar yapılan bu tür çalışmalarda, yal-nızca kanser açısından önemli olduğu bilinen bazı genlerde tarama yapılıyordu. Bu yaklaşım, biraz da kullanılan teknolojinin sınırlı olmasından kaynak-lanan bir zorunluluktu. Ancak, özellikle son yir-mi yılda DNA diziliyir-mini belirleme tekniklerinde yaşanan inanılmaz ilerleme, bireysel gen haritası çıkarılmasını çok yakında olanaklı kılacak gibi gö-rünüyor.

DNA’nın yapısını bulan üç kişiden biri olan Ja-mes Watson, gen haritası çıkarılan ilk insan olarak tarihe geçti. Kendini beğenmişliği ve diğer bilim in-sanlarına tepeden bakışıyla bilinen Watson, gen ha-ritası düşüncesi ilk ileri sürüldüğünde, projenin ta-mamlanması için 1000 yıllık bir çalışma gerektiğini söylemişti. Ancak teknolojik ilerlemeler sayesinde proje, hedefi olan 15 yıldan da kısa bir sürede, 13 yılda, bitirildi. Üç milyar bazdan oluşan gen harita-sının tamamlanması için üç milyar dolar harcandı. Bütün genleri okunan ikinci insan, gen haritasını çıkararak onu bir para kaynağına dönüştürme ha-yalleriyle yola çıkan ve inanılmaz bir şekilde harita-yı çıkarmaharita-yı başaran Craig Venter olmuştu.

Bu yeni çalışma Dr. Wilson ve arkadaşlarının yıl-larını değil, yalnızca birkaç ayını aldı ve yaklaşık bir milyon dolara mal oldu. Hastanın kemik iliğinden

Tıp tarihinde bir ilke daha imza atıldı. Bilim insanları 52 yaşında kan kanserinden

hayatını kaybeden bir kadının, ölmeden önce bağışladığı hücrelerinin

gen haritasını çıkararak onu ölüme götüren DNA bozukluklarını keşfettiler.

Hastanın hem kanserli hücrelerinin hem de normal hücrelerinin gen haritasını

çıkarıp karşılaştıran araştırmacılar, bu karşılaştırmanın sonucunda kanserli hücrelerde

anormalliğe uğramış 10 gen belirledi. Bu anormalliklerden bazıları, hücrenin normal

çoğalmasını kontrol eden genlerde ortaya çıkarak kansere neden olmuştu.

Bazılarıysa kanser hücreleri için uygulanan ilaç tedavisini etkisiz kılmıştı.

Kanserle Savaşta

Dev Adım

*Dr., Iowa Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bölümü ve Holden Kanser Merkezi Öğretim Üyesi

Stac y Ho w ar d - C en ter for D isease C on tr ol

Lösemili kan hücreleri

Bahri Karaçay*

(2)

aldıkları kanserli hücrelerin gen haritasıyla cildinden aldıkları normal hücrelerinin de gen haritasını kar-şılaştırdılar. İkisi arasındaki farklar, kanseri ortaya çıkaran genler olmalıydı.

Yalnızca bilinen ve kanser için önemli olduğu öngörülen birkaç gene değil, hastanın taşıdığı yakla-şık 20.000 genin hepsine bakıldığı için sonuçlar çok önemliydi. Nitekim bulunan 10 genden yalnızca ikisi daha önceden kanser oluşumundaki rolleriyle bilini-yordu. Diğer sekizinin kanserdeki rolü bilinmibilini-yordu. Yeni keşfedilen bu genlerden biri, ilaçların kanser hücrelerine girmesini engellemiş ve tedaviyi etkisiz kılmıştı. Hasta hayattayken bu bilgi doktorların elinde olsaydı çok daha etkin bir tedavi uygulayabilirlerdi.

Washington Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gö-ren hasta “akut miyelojen lösemi” adı verilen bir çeşit kan kanserine yakalanmıştı. Kansere yakalandıktan iki yıl sonra da ona yenik düşmüştü.

Kanser, bazı hücrelerin kontrolsüz bir şekilde sü-rekli çoğalması sonucunda ortaya çıkan bir hastalık-tır. Halk arasında sanki tek bir hastalıkmış gibi algı-lansa da aslında kanser çok sayıda hastalığa verilen genel bir isimdir. Nasıl değişik enfeksiyonlar ve her enfeksiyona neden olan virüs ya da bakteriler fark-lıysa, kanserler de farklı farklıdır. Değişik kanser tür-lerine neden olan genetik bozukluklar (mutasyon) ve onları taşıyan genler de farklıdır. Hatta aynı kanser türünde bile hastalar arasında farklılıklar olduğu bir gerçektir. Örneğin meme kanserine neden olan mu-tasyonla kolon kanserine neden olan mumu-tasyonlar farklıdır. Bununla birlikte çoğu kanser hastalığında ortak olan mutasyonlar da vardır.

Kanser vakalarının yalnızca %5-10’u kalıtsaldır. Başka bir deyişle, kanser hastalıklarının %90’dan çoğu yaşam boyu DNA’da biriken bozuklukların so-nucunda ortaya çıkar. Ne yazık ki milyonlarca insan sigara içerek, kanser yapıcı maddeleri içeren gıdaları

tüketerek, sağlıklarına dikkat etmeyerek bu mutas-yonların ortaya çıkmasını hızlandırıyor. Kanserin ortaya çıkması için kaç gende mutasyon olması gerektiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, gü-nümüz bilimsel verileri hücre çoğalmasını kont-rol eden genlerden dört ya da beşinde mutasyon oluşmasının yeterli olduğunu gösteriyor. Bir aile-nin değişik kuşaklarından bireyler aynı kanser tü-rüne yakalanmışlarsa, bu o kanserin kalıtsal olma olasılığını artırır. Ancak bu durum o ailede yeni doğacak çocukların mutlaka kansere yakalanaca-ğı anlamına da gelmez. Toplum ortalamasına göre kansere yakalanma olasılıklarının daha yüksek ol-duğunu gösterir.

Dr. Wilson ve arkadaşları aynı tür kan kanserine yakalanmış 187 hastanın DNA’sına baktılar. Ama onların tüm gen haritalarını çıkarmak yerine, ilk hastada buldukları 10 geni incelediler. Bu hastalar-dan hiçbiri yeni keşfettikleri sekiz gendeki mutas-yonu taşımıyordu. Farklı genetik bozukluklar aynı felaketi doğurmuştu. Bu durum, tedavinin kişiye özel olmasının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermesi açısından son derece önemlidir.

Bireylerin gen haritasının çıkarılması, “kişiye özel tıp” uygulamaları devrini başlatacaktır. Yal-nızca kanserde değil, hemen her hastalıkta tek tip tedavi devri kapanacak ve yerini her hastanın ge-netik yapısına dayanan tedavi biçimleri alacaktır. Hastanın DNA’sına bakılarak ona hangi ilaçların iyi geleceği ya da hangi ilaçların işe yaramaz ola-cağı yüzde yüz kesinlikle belirlenerek tedavide ba-şarı olağanüstü düzeylere ulaşacaktır. Moleküler yaşam bilimlerindeki baş döndürücü gelişmelere bakarak pek çoğumuzun bu gelişmeleri göreceği rahatlıkla söylenebilir.

Kanser vakalarının sadece %5-10’u kalıtsaldır. Diğer bir değişle kanserlerin %90’dan fazlası yaşam boyu DNA’mızda biriken bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Maalesef milyonlarca insan sigara içerek, kanserojenik maddeleri içeren gıdaları tüketerek, genelde sağlıklarına dikkat etmeyerek bu mutasyonların ortaya çıkmasını hızlandırmaktadırlar. Kaynaklar

Ley, T. J., et al., “DNA sequencing of a cytogenetically normal acute myeloid leukaemia

genome”, Nature, Sayı 456, s. 66-72, 6 Kasım 2008. http://mednews.wustl.edu/news/page/ normal/12873.html

DNA dizilimi çıktısı Bilim ve Teknik Şubat 2009

> <

Referanslar

Benzer Belgeler

The sign results from a higher signal intensity in the tegmentum, and additionally, normal signal intensity in the red nucleus (panda’s eyes) and the lateral part of the

Ancak bazı virüslerin doğal olarak sahip olduğu, bazılarına da genetik müdahalelerle kazandırılan bazı özellikler, onları insanlığın en çok muzdarip olduğu

Bu çalışmaların yanı sıra, damar yoluyla verilen C vitamininin güvenilirliği Illionis’da bulunan Amerikan Kanser Tedavileri Merkezi’nde de başka tedavişansı olmayan,

Laparoskopinin skleroterapiden daha etkili bir tedavi yöntemi olduğu da saptanmıştır (8). Laparoskopik kist dekortikasyonu ile ilgili çalışmalarda laparoskopik

Yapılan çalışma sonucunda hasta grubunda ERCC2 genindeki polimorfizme göre elde edilen sonuçlar.. Yapılan çalışma sonucunda kontrol grubunda ERCC2 genindeki

Y-12 ve gaz diffüzyonu tesisle- rindeki gecikmeler karfl›s›nda, Philip Abel- son, do¤al uranyumun termal diffüzyonla biraz, %0,71’den %0,89 düzeyine zengileflti- rilmesini,

Manşete dikkat ettiğiniz zaman aklımıza ilk gelen şey şu oluyor; kanser aslında o kadar basit bir hastalıktır ki söz konusu hastalığa yakalanan birey bu hastalığı

Olgumuzda diyastolik bas›nçlar›n eflitlenmifl olmas›na karfl›n oldukça yüksek olmas›, pul- moner arter ve sa¤ ventrikül sistolik bas›nçlar›n›n belir- gin derecede