• Sonuç bulunamadı

Türk hamamı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk hamamı"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK

HAMAMI

SABİHA TANSUĞ

«Fotoğraflar:

HALÛK TANSUĞ

Türk hamamının hususi kıyafetini giyinmiş bir kadın manken. - Costume worn by wom en in the Turkish

(2)

Anadolu’da, çok eski zamanlardanberi, bir su kültürü (hamam geleneği) olduğu bilinir. Ama bu kültüre hem güncellik katan hem de onu ölümsüzleştiren, Türk hamam geleneğidir. Türklerin, Asya'da yaşarlarken de hamam ge­ lenekleri vardı, örneğin, Uygurlarda hamam çok önemliydi.

işte, Türklerin Anadolu'ya getirdikleri hamam kültürüyle Anadolu'da buldukları hamam kül­ türü birleşti. Böylece, kendisine özgü bir Ana­ dolu Türk Hamamı kültürü doğdu. Bu, giderek müesseseleşti. Ve tüm dünyaya ün saldı. O kadar ki, Avrupalı ressamlar bile, «Türk Hamamı»nı gravürlerine konu aldılar. Dünya­ nın pek çok yerinde «Türk Hamamları» kurul­ du. Bugün bile bir çok ülkede, hamamlar, «Türk Hamamı» adı altında çalışmaktadır. Yine bu­ gün, halkımızın yaşantısında, hamamların önemli bir yeri hâlâ vardır.

Kentimizde, kasabamızda, köyümüzde tarihî hamamlar hâlâ halka (eksik aksak bile olsa) hizmet eder. Hattâ kimi yerlerde, hamama, üc­ ret vermeden girilir. Bu eskiden kalma güzel bir gelenektir. Çünkü geçmişte, hamamlar, tıp­ kı çeşmeler gibi devletin halka sunduğu hiz­ metlerdendi. Su, sebil sayılırdı. Hayır işlemek isteyenler çeşme, hamam yaptırırlardı. Çeş­ melerden ve hamamlardan, bütün halk yararla­ nırdı.

Böylece, «Türk Hamamı», müesseseleşmiştir. Türk halkının güncel yaşamına girmiştir. Ha mam kültürünün gelişmesi sonucu da, Türk- ler, pek çok özel günlerini hamamda kutlar olmuşlardır.

Bugün dahi, hamamda yapılant örenlere rastlı­ yoruz. Örneğin «gelin hamamı», «lohusa ha­ mamı», «bebenin kırk hamamı», «adak hama­ mı», «yas alma hamamı» gibi.

Erkekler arası yapılan hamam toplantıları da vardır; «damat hamamı», «sünnet hamamı», «asker hamamı», «bayram hamamı» gibi. Bütün bu törenler, davetfilerle beraber kutla­ nır. Erkek hamamına, yalnız erkekler çağrılır. Kadın hamamı, yalnız kadınlar içindir.

EV HAMAMLARI

Halka açık (umumî) hamamlardan başka, ka­

saba ve kentlerdeki konakların (İstanbul yalı­ larının) özel hamamları da vardı.

Bahçeye kurulmuş hamamla konak arasında, bir çiçek serası bulunurdu. Evden hamama, ha­ mamdan eve gidip gelmeler seradan olurdu. Serada, binbir çiçek yetiştirilirdi; ayrıca, kuş kafesleri asılıydı. Kuşların sesleri, nadide çi­ çeklerin güzelliği ve kokusu insanları dinlen- dirirdi. Böylece bir tür cennet âleminden geçi­ lirdi, hamama giderken.

Hamama girince de, şadırvanların su sesleri karşılardı insanları.

Bir gün bir gece sıcak kalan hamamda, tüm ev halkı yıkanırdı grup grup, önce evin ninesi, dedesi, torunları... Sonra, oğullar ve gelinler; kızlar ve damatlar... Daha sonra, hizmetkâr­ lar... Böylece ev halkı sırayla hamama girip yıkanır, eğlenir, dinlenirdi.

Hamamda zeytinyağlı dolmalar, börekler ye­ mek; serin şerbetler içmek; çeşitli taze mey­ velerden tatmak ayrı bir zevk sayılırdı. Hamama girmeden önce soyunulur. Çıplak be­ dene, ipek peştemal dolanır; hamama öyle gi­ rilir.

Yıkandıktan sonra, kadınlar üç parça havluya bürünürler. Bunlardan en büyüğü bele, orta boydaki omuza, en küçüğü başa sarılır. (Erkek­ lerse eskiden kukuletalı, Japon kimonosu gi­ bi, bir havlu giysi giyerlerdi) Havluların kenar­ larına (gümüş veya altın simle) çiçek, kuş şe­ killeri veya üzüm salkımları işlenmiştir. (Ha­ mamda üzüm yemek, üzüm şırası içmek de gelenektendir).

Peştemala ve havluya sarınmak, bir tür sarma giyimdir; Hint Tayland sarma giyimi gibi. An­ cak Türkler, sarma giyimi yalnızca hamamda kullanmışlardır.

(Anadolu'da dokunmuş peştemallar, aynen Tayland’da dokunan sarma giyimin kumaşları­ na benzer ikiz kardeş gibi; rengiyle, kareli de­ senleriyle, ipeğinin kalitesiyle, dokunmasıyla.)

HAMAM TASLARI

Her ailenin, kendi beğenisine ve varlığına uyan hamam tasları vardı. Bunlar çift olurdu ve ara­ larında küçük farklar bulunurdu. Genellikle tasların büyüğü erkeğin, küçüğü kadınındı..

(3)

Kadınla erkeğin peştemalı, havluları, nalinleri de farklıydı. Zaten halk arasında şöyle bir inanç izliyoruz. «Aynı takımı kullanan karı ko­ ca, geçimsiz olur» derler. Belki bu nedenle, erkeğin takımı, ayrı, kadınınki ayrıdır. Bebele­ rin, çocukların takımları da ayrıdır. Böylece de ailenin hamam takımları, ayrı ayrı bohçalara konur. Bohçalar, her zaman temizdir; hazır bekler.

Hamam taslarınınsa bir çok çeşidine rastlıyo­ ruz. Bunlara (yapılışlarına göre) şu adlar veri­ liyor: kabartmalı, kakmalı, göbekli.

Kabartmalılar ve kakmalılar, genellikle çiçek desenleriyle bezenmiştir. Göbeklilerin ortası yuvarlak ve kabarıktır. Ve süslemesi, nisbeten sadedir.

Tasların madeni gümüşten, bakırdan, sarıdan, tombaktan olabiliyor. (Hitit devri taslarının biçimleri, günümüze dek gelmiştir. Hatta aynı şekil, günümüzün plâstik hamam taslarında bile izlenebilir.)

NALİNLER

Hamamda, ayağa nalin giyilir. Nalinler, ağaç­ tan oyulur. Burada, ağaç işçiliğinin çok güzel örneklerini izleyebiliriz. Ama, bu sanat dalı­ mız da, bugün unutulmaya yüz tutuyor. Oysa, eski nalinlerin her biri birer sanat eseriydi. Nalinci, keseriyle ağaca şekil verirdi. Nalin ağacı daha çok selviden, duttan, meşeden, ce­ vizden seçilirdi. Sonra, üzeri, arzuya göre süs­ lenirdi.

«Olma nalinci keseri gibi hep bana, hep bana. «Ol testere gibi bir sana, bir bana.»

Bazen ağaç, çıplak bırakılırdı. Bazen gümüşle kaplanır, sedefle işlenir, veya buğday saplarıy­ la sarılırdı. Bazense renkli çuha parçaları ko­ nur, onun üzerine (pirinçten, gümüşten) ma­ deni parçalar oturtulurdu bir uyum içinde. Ba­ zı nalinlerin üzeri, oyma işiyle süslüydü. Süs­ lemede çiçekler, güller, kuşlar, selviler, geo metrik desenler hakim olurdu.

Nalin tasmalarıysa, genellikle deridendi. Üzer­ leri kadifeyle, çuhayla, sırmayla, gümüşle kap­ lanırdı. Tasmaların üzerinde titreyen kuşlar, çi­ çekler de görülürdü. Bu tür tasma, eskiden Ege ve Marmara yörelerinde makbul sayılır­ mış.

Gümüş kaplı nalinler, hemen hemen her yerde kullanılmıştır.

Anadolu'nun bazı bölgelerinde de, şıngırdaklı nalinler görülüyor. Varlıklı aileler, bu tür na­ linleri, altın paralar dizerek süslüyorlar. Bazen de gümüş paraları, gümüş topları nalin çevre­ sine sırayla diziyorlar. Zilli nalinle yürüyen kadın, hamamda hoş bir şada bırakıyor. Nalinlerin yüksekliği, her yöreye ve kişiye gö­ re değişir. Çok yüksek olanın yanında, basık olanı da vardır.

(Nalin kullanma geleneğini, örneğin bugün Ja­ ponya'da da görüyoruz. Onlar nalini hamamda, ayak yolunda giydikleri gibi sokakta da kulla­ nıyorlar. Çünkü böyle, büyük yağmurlarda yü­ rümek kolaylaşıyor; nalin giyen insanın ayağı, suda ıslanmıyor.)

AYGITLAR

Şimdi, kadınların hamamda kullandıkları aygıt­ ları, şöyle bir hatırlayalım: Havlu takımı, peş- temal, hamam tası, nalin...

... Sık ve seyrek tarakar, sabunluk, keseler, sabunlama bezi, sabun, hamam yaygısı, hamam tülbenti, mücevher kutusu, ayna, sürmedanlık, kına ve rastık tasları, hamam yaygısı, iç ve dış bohçalar...

Eskiden (bundan 60-70 yıl önceleri) evlenen her kız, çeyizinde bir çok hamam eşyası gö­ türürdü. Bunların bir kısmı, erkeğe (damada) aitti. Gelinin ve damadın hamam bohçaları, bü­ yük bir özenle hazırlanırdı. Bohçadaki hamam eşyası, birer sanat eseriydi.

Hamam için, özel kokulu sabunlar da yapılır­ mış. Çiçek desenli sabunlara çiçek kokusu verilirmiş, örneğin bazı sabunlar gül şeklin­ de, gül renginde, gül kokulu olurmuş.

Baş yıkamada kullanılan kil de, güle kokarmış. Çünkü kll’i, gül yaprakları üzerine yatırırlarmış bir süre. Nemli kil, gül yapraklarının kokusunu böylece alırmış.

K ile sormuşlar: «Sen bir kil parçasısın, nasıl olur da böyle güle kokarsın?»

O da yanıt vermiş: «Ben güllerle yattım, kalk­ tım. Onlarla dostluk ettim. Onların kokusunu aldım. Elbette güle kokarım.»

(4)

Yüzyıl öncesinin Edirne sabunu. - Edirne soap of a Sabun olmayınca, kil, saç yıkamak için kulla-

century ago. nılır. Ve, köy kadınlarının sandıklarında, bir to­

pak kil hâlâ vardır.

VÜCUT BAKIMI

Türk hamamı, yalnız bir temizlenme yeri de­ ğildir. Bir tür güzellik enstitüsüdür de. Orada vücut bakımı yapılır. Vücut keselenir uğulur. El, ayak bakımı uygulanır. Nasırlar alı­ nır.

Saçlar kesilir; çeşitli otlarla beslenir; rastık­ la boyanır! başa kına yakılır; saç uzun uzun taranır, örülür. Kirpikler boyanır. Kaşlar alınır, boyanır. Vücudun bazı yerlerine ve yüze, ağda yapılır; tüyler temizlenir.

Ağda istemeyenler, özel otlar sürerek vücutla­ rını tüylerden arındırırlar. Cilt bakımı, saç ba­ kımı hamamda uygulanır...

İşte, eskiden, bütün bu işleri yapabilmek için bir gün boyu hamamda kalınırdı. O ara, yeni­ lip içilirdi. Sohbetler edilirdi. Ve, kadınların, böyle çıplak olarak toplum içinde sereserpe kalabildikleri yer hamamdı.

(5)

Gündelik dertlerinden, işlerinden uzaklaşma yerleri de hamamdı. Kadınlar için hamam gü­ nü, bir tür özgürlük günüydü.

(Nitekim İngiliz araştırmacı Lady Patricia Jel- licoe, şöyle demiştir: «Kadının hamamda top­ luca bakım gördüğü sadece iki ülke vardır; biri Türkiye, biri Çin.»)

GELİN HAMAMI

Bütün bu anlattıklarımızın ötesinde, Türk Ha- mamı’nın bir de sosyal yönü bulunuyor. Zaten Türk Hamamını «müesseseleştiren», asıl bu yönüdür.

Yazımızın başında da değindiğimiz gibi, bir çok önemli gün, hamamda toplu olarak kutlanır. Böylesi törenlerin en ilginciyse, «gelin hama­ mı töreni»dir.

«Gelin Hamamı »m bugün de Anadolu’nun her yöresinde görebiliriz. Hamamı bulunmayan köylerde bile, «gelin hamamı töreni» uygulanır (örneğin Bergama’nın Yerli Tahtacı Türkmen köyünde).

Kadın çalgıcılar def ve ziili maşa çalarlarken, köy kızları gelip gelini baba evinden alıyorlar Başka bir kızın evine götürüyorlar.

Gelin kız, misafir gittiği evde yıkanıp taranı­ yor. Ve o ara, büyük eğlence yapılıyor. Bu da, hamam kültürümüzün geleneklerimize ne ka­ dar yerleşmiş olduğunu, köklerinin ne kadar eskilere ve derinlere gittiğini gösteriyor. «Ge­ lin hamamı», hamamsız bir köyde bile gelenek­ ten sayılıyor.

BOHÇALAR KOLTUKTA

Şimdi, gelin hamamı törenine bir değinelim. Günlerce'sürecek düğün, ilk, «gelin hamamı» yla başlar. Törene, kadınlar ve kızlar katılırlar. Herkes, hamam bohçalarını özenle hazırlar. Düğün evinde toplanılır.

Hamam bohçaları iki tanedir ve üzerleri ağır işlemelerle (altın simle, gümüş simle, pullar­ la, boncuklarla) süslüdür. Bu süslü bohçalar, törenlerde kullanılır. Gündelik bohçalarsa, ta­ bii daha sadedir ve yazmadandır.

(Bohça, Avrupa ülkelerinde bilinmez. Buna karşın Asya ülkelerinde, örneğin Japonya’da halk hep bohça kullanır.)

Hamam nalını. - Hamam clogs.

Yazma hamam bohçası. İstanbul işi havlu takımı. Dam­ galı, gümüş hamam tası. - Hamam bundle. Set of İs­

tanbul made towels and stamped silver hamam bowl.

Kakma çiçek bezemeli kalaylı sabunluk. Hamamdan sonra ıslak sabun, tarak, kese bunun içine konur. Altı deliklidir, suyu süzer ve hava alır. - Tinned soap con­

tainer decorated with flow er inlay. This w as used fo r the wet soap, com b and hamam glove. It has six holes to allow the water to escape and a ir to circulate.

9

to

(6)
(7)

Gelin hamamı alayında, kadınlar, bohçalarını başları üzerinde veya ellerinde ya da koltukta taşırlar.

Gelin hamamı günü, kız evi, kadın çalgıcılar tutar. Çalgı aletleri tef, dümbelek, zilli maşa­ dır. Yalnız tef de olabilir.

Herkes hazırlanınca, bohçalar elde topluca yo­ la çıkılır. Bir tür kadın alayı oluşturulur. Önde çalgıcı kadınlar. Sonra natır, (gelinin süslü bohçalarını özenle taşıyarak) onun arkasın­ da gelin ve kızlar. Gelinin sağında, solunda genç yengeler. Onların da arkasında, kadınlar. Bu tam bir gösteri yürüyüşüdür.

Seyrek dişli, tarak, İstanbul markalı. Boncuk işi oyalı hamam tülbendi. -Wide toothed comb, made in Istanbul. Muslin hamam cloth decorated with beads.

1

İpek kadın peştemalı. woist-cloth.

Woman’s silk

(8)

HAMAM CÜPPESİ

Zaten çalgı sesini duyan çevre halkı, kapılara pencerelere koşar. «Gelin hamamı alayı geçi­ yor» derler. Bu geçidi, herkes zevkle seyreder. Alay, yavaş yavaş ve bir düzen içinde ilerler. Böylece hamama varılır. İçeri girilir.

(Soğuk yörelerde, gelinin hamama gidiş giyimi çuhadandır. Çuha şalvar ve çuha cepken, simle işlenmiştir. Kütahya ve Eskişehir’de böyle takımlara hâlâ rastlanabiliyor.)

Hamama girildikten sonra, bir kaç basamakla, soyunma yerine geçilir. Burada, uzun sedirler vardır. Ayrıca, perdelerle örtülü küçük ahşap odacıklar (kabinler) de bulunur.

Herkes yerleşir. Bohçalardan ilk, hamam yay­ gıları çıkarılır; serilir. Onların üzerine oturulup soyunulur. Bohçalar da oraya konur.

Sonra hamam tasları, taraklar, keseler, sabun­ lar çıkarılır. Ayağa, nalinler giyilir. Peştemal- lara sarınılır. Saçlar çözülür, açılır. Hamam, bir anda sergi yerine dönüşüverir. Çünkü herkes hamam takımlarını çıkarıp ortaya koymuştur. Gelinse, soyunma yerinde taht gibi yüksek bir yere oturtulmuştur. Etrafına mumlar yakılmış­ tır. Orada, gelinin «kızlık giysileri»ni çıkarır­ lar. Tenine, ipekden yapılmış özel bir «hamam cüppesi» giydirilir; cüppe kimono gibidir (cüp­ peyi oğlan evi hazırlamıştır).

Bu ara, türküler söylenir.

AL DUVAK

Soyunma yeri ortasında, mermer bir alan var­ dır. Bu alanın orta yerinde de (kubbenin altın­ da), fıskiyeli bir havuz bulunur. Kubbenin yu­ varlak, kalın camları yıldız gibi parıldar. Ha­ vuzun şırıltıyla akan suyu, hamamın bu kıs­ mında çok hoş bir ses yaratır. İşte bu havu­ zun başında, çalgıcılarla tören başlar.

Gelin, soyunma yerinden alınır. Yüzüne al du­ vak atılır. Çalgıcılar önde gelin arkada, havuz çevresinde dönülür. Gelinin arkasında da kız­ lar, türküler söyleyerek yürürler. Bu ara, iste­ yen, havuza para atar; dilekte bulunur. Su sesine zilli tef, zilli maşa, dümbelek ses­ leri katılmaktadır. Kubbenin altında, çok hoş bir şada oluşmaktadır. Başka türlü bir musi­ kidir bu.

Böylece havuz çevresinde dönülür, dönülür. Türküler biter. Tören sona erer. Yıkanması için gelin, bu kez hamamın içine, kurna başı na götürülür. Kızlar yine türküler söyleyerek, gelini yıkarlar. Kendileri yıkanırlar. Saçlar ya­ pılır. Oyunlar oynanır. Natır, oradan oraya ko­ şuşur; herkese can-ü gönülden hizmet eder. Çünkü düğün bahşişi ve hediyeleri yüklü ola­ caktır.

Kızlar, gelinin çevresinde güzelliklerini sergi­ lerler özenle. Çünkü oğlan anaları ve kız kar­ deşleri, kalabalık arasında kız beğenirler. Gü­ zel, çirkin hamamda belli olur.

«Hakiki güzele hamamdan sonra bak.» «İyi kocanın karısı, kurna başında belli olur.» «Gurbette öğünmek, hamamda şarkı söyleme­ ye benzer.»

«¡ki çıplak bir hamama yaraşır.» «Hamama giren terler.»

HAVLULAR

Yıkanması bitince gelini, işlemelerle süslü üç parça havluya sararlar. Havluların işlemeleri, geline çok güzel bir görünüm kazandırır. Gelinin hamam tasını, tarağını natır toplar. Dı­ şarı çıkar. «Gelinin yıkanması bitti» diye ha­ ber verir.

Kızlar, gelini, hamamın soğukluk kapısına ge­ tirirler. Yıkanıp hazırlanmış olan oğlan evi yen­ geleri gelip, gelini burada teslim alırlar. Yen­ gelerden biri, gelinin bir koluna girer; öbürü, diğer koluna. İşte o anda gelin, erkek tarafına geçmiş sayılır.

Gelin, yerine oturtulur. Ona oğlan evi yenge­ leri, şakalar yaparak gelinlik giysilerini giydi­ rirler. Ve bu ara, kıza, şakayla karışık öğütler verirler.

Bu kez, diğer genç kadınlar ve yeni gelinler, hamam cüppeleri üzerlerinde olarak oynama­ ya başlarlar. Bu, hamam töreninin sona erdi­ ğini gösterir.

(Ege yöresinde şimdi, ipek hamam cüppesi yerine, askılı kombinezona benzeyen ipekten bir tür tualet giyiliyor.)

Hamam süresince konuklara çeşitli yiyecekler, içecekler, meyveler sunulur. Gülabdan'la gül suları serpilir. Sonra herkes giyinir,

(9)

tara-BATH

T e x t: Sabiha TANSUĞ

Photographs : Halûk TANSUĞ

food was served in the bath - stuffed vegeta­ bles in olive oil and various kinds of pastries- together with cool sherbets and all kinds of fruit.

In the bath a peshtemal was worn wrapped around one’s waist. This was sometimes made of silk, with flowers, birds or clusters of grapes embroidered in silk or gold thread. After washing one was wrapped in three towels, one around the waist, another over the shoulders and the upper part of the body, and a small one over the head.

Every family had a collection of hamam bowls used for pouring water over the bather. These were always kept In pairs, the larger one for the man and the smaller for the woman. It was throught unlucky for husband and w ife to use the same bowl.

These bowls were made of wilver, copper, brass or an alloy of copper and zinc, and were often beautifully inlaid or engraved.

Naims, or wooden shoes, were worn in the

both, and these often displayed very fine workmanship and decoration. The peshtemals, bowls and nalins were kept in separate bund­ les, and great care was taken to keep the bundle and its contents scrupulously clean.

Gümüş kabartmalı hamam tası ve naiini. - Silver ha­ mam bowl with relief decoration and hamam clogs.

39

Referanslar

Benzer Belgeler

1.Vücut sopa şeklinde uzamış, bacakları ince uzun ve kanatsız formlardır.. Örn:

691 Testi.T4 başlığı altında incelenen eserler Antik Yunan kap formlarından olpe ile büyük benzerlik göstermektedir Roma seramiklerinde olpe ifadesi yerine testinin tercih

Gelin; ablası, yengesi, teyzesi, halası gibi çok yakınları ve bir kaç arkadaşı ile birlikte oğlan evinin yakınları, kına gecesinden bir veya iki gün önce hamama

Büyük bir ticari canlılığın bulunduğu, herkesin bir iş yerine sahip olmak istediği bu bölge- de zemin, çok kıymetlidir.. Ayrıca her iş sahibinin özlemi, zemine en

Şair Yahya Kemal’in yanıbaşında, daha doğrusu içinde daima bir ressam Yahya Kemal’in de bulunduğunu hatır­ lamalıyız.. Şiirle resmin bağdaşması en güç iki

Abdiilhamit, en çok Abdülaziz'in hal’i olayı Hatıralarını, Mabeyncilerinden Besim Bey'e yazdırmış ve Yıldız Sarayı üzerinde durmakta, buna ait bildiği

Kirlili¤in rolü tama- miyle temize ç›km›fl de¤il, ama son arafl- t›rmalara göre bu art›fl›n as›l nedeni, kiflilerin, bebekken afl›r› hijyenik bir or-

Son senelerinde Konserva­ tuar İcra Heyeti Şefliği y^- pan Eyyubi Ali Rıza Şengel halen Merkez efendi kabris- tanıda yatmaktadır. Aşağıda bestekârın iki