• Sonuç bulunamadı

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAR İNCELEMESİ GUZZARDİ-İTALYA KARARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAR İNCELEMESİ GUZZARDİ-İTALYA KARARI"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARAR İNCELEMESİ

GUZZARDİ-İTALYA KARARI

HAZIRLAYAN: MURATHAN ŞAHİN* İnsan hakları sorunlarının çözümüne ilişkin tartışmalar çok eski zamanlardan beri devam etse de ihlallerin önüne geçilmeyişi bu sorunların çözüm yollarının önemini halen haiz kılmaktadır. Çünkü insanlığın bütününü kapsamına alan insan hakları konusunda önemli olan çözüm yollarının belirlenmesi ve uygulanmasıdır. Dolaysıyla amaçlanması gereken insan hakları konusunun önemini sürekli tekrarlandığı üzere vurgulanmaktan öteye geçip somut adımlar sonucunda ihlalleri ortadan kaldırmaktadır.

İnsan hakları evrensel olsa da, ulusal bir yanı da vardır ki, günümüzde Türkiye ne yazık ki insan hakları ihlalleri konusunda oldukça yüksek tazminatlara mahkum olmaktadır. İşte bu noktada Türk insanının kendisine, ulusuna ve uluslararası topluma saygınlığının ölçüsü insan haklarına verdiği değerde yatmakta olup, ulusal düzeyde nasıl çözüme ulaştıracağı öncelikli olarak belirlenmelidir. Çünkü insanlık güçtür ve bilinmelidir ki, insan hakları öncelikle hukuk kurallarını uygulayanlar tarafından dikkate alınarak kararlarında kullanmalıdır.

HSYK Genel Kurul tarafından 14.03.2012 tarihinde kabul edilen 2012-2016 yıllarını kapsayan Stratejik Planda insan haklarına ilişkin hedefleri gerçekleştirmek amacıyla uygulamaya konulmak üzere Hakim ve Savcıların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Hakkındaki Farkındalıkların Arttırılması projesi geliştirilmiştir. Proje Kapsamında hakim ve savcıların AİHM kararlarına atıf yapmaları bekleneceğinden bu çalışmada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5. Maddesi uyarınca özgürlük ve güvenlik hakkı Guzzardi Kararı ele alınarak incelenecektir.

1. ÖZGÜRÜK VE GÜVENLİK HAKKI

Hiçbir kelime yoktur ki, özgürlük kelimesi kadar kendisini değişik anlamlar verilmiş ve düşüncelere çeşitli biçimlerde yansımış olsun

(1)Özgürlük hakkı, hukukun üstünlüğüne bağlılığını açıklayan bütün siyasal rejimlerin merkezinde yer alan bir hak olmakla birlikte mahkemenin kararlarında da çok büyük öneme sahip bir hak olarak demokratik

toplumlarda vurgulanmaktadır.

Sözleşmenin 5. Maddesi herkese özgürlük ve güvenlik hakkı tanımaktayken aynı zamanda özgürlükten yoksun bırakma sebeplerini de göstermektedir.

* Adana 2. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi

(2)

Sözleşmenin ilgili maddesine göre ister özgür olsun isterse tutulu

bulunsun herkes kişi özgürlüğünden yararlanır.

Özgürlük kavramını anlamanın yolu özgürlükten yoksun bırakma halinin bir olayda incelenmesinden geçmektedir. Yani öncelikle kimsenin özgürlükten yoksun bırakılmış olup olmadığını meselesi önemlidir, çünkü özgürlükten yoksun bırakma varsa sözleşmenin 5. Maddesi ilgili olaya uygulanabilir.

Unutulmamalıdır ki, kişi özgürlüğü mutlak bir hak değildir.

1MONTESQUIEU 2GUZZARDİ

A. Özgürlükten Yoksun Bırakma

4. No'lu Protokolün, Anayasa madde 38/6'da yapılan değişikliğe fkaynak teşkil etmiş olan ve AİHS madde 5'de düzenlenen hareket hürriyetini geliştirmeyi amaçlayan 1. Maddesi ise aynen şöyledir.

''Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememiş olmasından dolayı özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.''

Sözleşmenin 5. Maddesi özgürlük ve güvenlik hakkını düzenlemekte olup, maddenin 1.fırkasının (b) bendindeki düzenleme ise şu şekildedir:

''Bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak, verilen bir karara irayetsizlikten dolayı veya yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için usulüne uygun olarak yakalanması veya tutulu durumunda bulundurulmasıdır.''

Sözleşme'nin 1. Fırkasının (b) bendi iki farklı durumu içermektedir.

Bunlardan biri bir mahkeme tarafından yasaya uygun olarak verilen bir karara uymama, diğeri de yasal bir yükümün yerine getirilmesini sağlamak amacı ile kişinin tutuklanmasıdır.

Mahkemeye göre bir kimsenin özgürlükten yoksun bırakılıp bırakılmadığının belirlenmesindeki nokta o kimsenin içinde bulunduğu somut durumun belirlenmesinin ardından tüm faktörlerin dikkate alınmasıdan geçmektedir.

Bir kimsenin özgürlüğünün kısıtlanması veya olağanüstü hallerde askıya alınmasının Sözleşme'nin 5. Maddesi bakımından haklı görülebilmesi için iki şartın yerine getirilmiş olması aranmaktadır. Dolaysıyla müdahalenin keyfi olmayıp hukuki olması ve Sözleşmede gösterilen sebeplere uygun olması gerekmektedir. Aksi takdirde Sözleşme'nin 5. Maddesinin 1. Fıkrası ihlal edilmiş olacaktır.

B. Kara İncelemesi:

İtalyan vatandaşı olan Guzzardi 8 Şubat 1973'te gözaltına alınmış ve bir işadamının fidye amacıyla kaçırılması olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Başvurucu, tutuklu bulunduğu dönemde evlenmiş ve bir çocuğu olmuştur. Başvurucunun tutukluluğu, Ceza Muhakemesi Kanunun 272.maddesine göre iki yıldan daha fazla süremeyeceği için, 8 Şubat 1975 tarihine sona ermiştir.

(3)

Tutukluluk döneminin sona erdiği gün, 23 Aralık 1974'te milan Emniyet Müdürlüğü'nden Savcılığa gönderilen, 1956 ve 1965 tarihli yasalarda öngörülen özel gözetim tedbirlerine tabi tutulması tavsiye edilen rapor uyarınca Savcı tavsiyeye uyarak 14 Ocak 1975'te Milan ikinci Ceza mahkemesi'ne başvurmuş, mahkeme 30 Ocak'ta verdiği kararda başvurucunu üç yıl süre ile özel denetim altında tutulmasına karar vermiş ve başvurucu Milan'dan alınıp Asinara Adası'na götürülmüştür. Yerel mahkeme Başvurucunun 1 ay içinde iş bırakmasına, belirlenen yere yerleşip adresinden yetkili makamları haberdar ermesini, belirlenen yeri izinsiz terk etmemesine, günde iki kez yetkili makamlara görünmesine ve istendiği zaman gelmesine, yetkililere önceden haber vereceği istisnai durumlar hariç, ikametinden sabah saat 7'den önce çıkmamasına ve akşam saat 10'dan daha geç vakte kadar dışarıda kalmamasına; Silah bulundurmamasına ve taşımamasına; sık sık barlara veya gece kuluplerine gitmemesine ve açık toplantılara katılmamasına; her defasında telefon edeceği kişiyi ve telefon numarasını ve telefon edeceği ve kendisine gelecek şehirlerarası telefonun zamanını yetkililere önceden bildirilmesine karar verilmiştir.

Başvurucunun bu karara karşı yaptığı üst başvuru ve temyiz olumsuz sonuçlanmıştır.

Başvurucu, üç yıllık zorunlu ikamet süresinin sona erdiği 8 Şubat 1978 tarihine kadar Force'de kalmıştır. Başvurucunun zorunlu ikamete tabi tutulduğu Asinara toplam 50 kilometre karelik bir ada olup, bunun sadece iki buçuk kilometre karelik denize açık bir bölümü zorunlu ikamete tabi tutulanlara ayrılmıştır. Adanın yüzde doksanlık bir bölümünde bir hapishane bulunmaktadır. Bu ada idari bakımdan Sardunya'ya bağlı küçük bir ilçe olan Porto Torres'ye bağlı olup, Sardunya'ya vapurla bir saat mesafededir. Bu adada daimi oturanlar 200 kişi kadardır; bu nüfusu hapishane görevliler, onların aileleri, öğretmenler, bir rahip, postane çalışanları ve birkaç esnaf oluşturmaktadır. Zorunlu ikamete tabi tutulanların bulunduğu mevkii bir oku, küçük bir kilise ve tutulanların günde iki kez görünmek zorunda oldukları polis karakolu gibi bazı binalar bulunmaktadır.

Hükümete göre, burada zorunlu ikamete tabi tutulanlar, kendilerine ayrılan iki buçuk kilometre karelik alanın her yanında gidebilirler ve adanın her yerini dolaşabilirler. Başvurucuya göre ise, burdaki polis zorunlu ikamet alanını 800 metre çapındaki bir bölgeyle sınırlamıştır.

Zorunlu ikamete tabi tutulan daimi ikamet edenlerin bölgesine girememektedirler; sağlık ve ailevi sebepler ile adli makamların çağırması halinde polisin sıkı nezaretinde Sardunya Adası'na gidebilmektedirler. Zorunlu ikamete tabi tutulanla, eskiden sağlık merkezi olan iki ana binada oluşturmaktadırlar. Bu binalar büyük olup bir veya iki yataklı odalardan oluşmaktadır. Üçüncü bir bina, aileleriyle kalanlara ayrılmıştır; burada bir yatak odası ve bir mutfağı bulunan iki daire vardır.

Başvurucu yalnız veya ailesi ile birlikte olmasına göre, ya ana binalarda vaya bu dairelerden birinde kalmıştır. Akşam saat 10'dan sonra sabah saat 7'den önce bu binalardan çıkılamaz; sadece gereklilik halinde ve yetkililere önceden haber vermek koşuluyla çıkabilir. Başvurucuya göre bu binalar, bakımsızlıktan metruk yapı görünümündedirler. Hükümete göre,

(4)

burada kalanlardan bazılarının buraları kırıp dökmelerine kadar, buraları oturabilir yerlerdendir.

Güvenliğe ve genel ahlaka karşı tehlike gösteren kişiler hakkında alınabilecek çeşitli önleyici tedbirleri düzenleyen 27 Aralık 1956 tarihli ve 1423 sayılı yasa ile 31 Mayıs 1965 tarihli ve 575 sayılı yasalar başvurucunun şikayet ettiği muamelenin hukuki dayanağını oluşturmaktadır. Başvurucu İnsan Hakları Avrupa Komisyonu'na başvurmuştur. Komisyon ve Mahkeme başvuru Re'sen nitelendirmiş ve konuyu Sözleşmenin 5. Maddesi açısından incelemiştir.

Mahkeme'nin öncelikle incelediği, olayda kişi özgürlüğüne bir müdahale bulunup bulunmadığı hususudur. Mahkeme sonrasında Sözleşmenin 5(1) fıkrasındaki hükümlere aykırılık olup olmadığını incelemiştir.

Komisyon yaptığı incelemede başvurucunun kişi özgürlüğünden yoksun kaldığı görüşündedir. Komisyona göre başvurucunun tutulduğu alan çok küçük olmakla birlikte, sürekli gözetim altında bulunması da sosyal ilişki kuramamasına neden olmaktadır. Hükümete göre ise özgürlüğün ayırıcı niteliği ayrılan alandan çok bu alanın kullanılabilirliğindedir.

Ayrıca başvurucunun ceza evi şartlarından daha iyi muamele gördüğü görüşündedir.

Mahkeme'ye göre 1956 tarihli yasa da öngörüldüğü biçimiyle özel gözetim tedbirleriyle birlikte belirli bir alanda zorunlu ikamete tabi tutulma kararı, kendiliğinden Sözleşmenin kapsamına girmez Mahkemeye göre hükümetin ileri sürdüğü gerekçeler hafif değildir; ancak sözleşme demokratik devletlerde halen hüküm süren kavramla ışığında yorumlanmalıdır.

Başvurucu için ele alınan tedbirler başvurucunun hareket edebileceği alanın bir hücrenin boyutlarından fazla olması, fiziksel engellerle çevrili olmaması olarak gösterilse bile başvurucu ailesi ve kendisi gibi tutulanlar ve polis dışında başka kişilerle ilişki kurma imkanına sahip bulunmamaktadır. Yükümlülüklerinden birini yerine getirmediği takdirde tutuklanma tehdidi altındadır.

Mahkeme'ye göre tedbirlerin bir bütün olarak ve birlikte ele alınması durumunda Sözleşmenin 5.maddesindeki kategorileşme bakımından bir sorun ortaya çıkabilir. Birçok belge Asinara adasının 1956 ve 1965 tarihli yasaların uygulanması da kabul edilmiş, mahkeme de bu olayda özgürlükten yoksun bırakma bulunduğunu kabul etmiştir.

Mahkeme zorunlu ikamet tedbirinin Sözleşmenin 5(1) fıkrası anlamında bir özgürlükten yoksun bırakma olduğunu tespit ettikten sonra, bu durumun Sözleşme'nin Sözleşmeci devletlere bireyleri gözaltına alma veya tutulma yetkisi veren sınırlı sayıda ki şartlardan birine girip girmediği hususunu incelemiştir.

(5)

Mahkeme öncelikle Hükümetin olayda 5(1) (e) bendindeki ''serserilen tutulması'' şartına uygunluk iddiasını incelemiş, sonra diğer bentlere göre re'sen inceleme yapmıştır.

Hükümet Başvurucunun serseri ve daha fazla olduğunu belirtmiş ve durumun Sözleşmenin ilgili maddesinin ilgili fıkrasına uygun olduğunu savunmuştur. Hükümete göre serserinin özgürlüğünün kısıtlanmasına imkan verilmesinin nedeni böyle bir kimsenin geçim kaynaklarını belirleme imkanımın bulunmamasıdır. Mahkemeye göre başvurucunun yaşam tarzı SÖzleşme bakımından kullanılması gereken serseri kavramının olağan anlamıyla bağdaşmamaktadır. (DE Vilde, Ooms ve Versyp, p.68).

Hükümete göre başvurucu geniş anlamda serseri, paralıserseridir. Ancak SÖzleşme'nin dar yorumlanması gerekmektedir. Ayrıca Mahkeme Sözleşme'nin 5(1) (e)bendinde serserilerin yanında akıl zayıflığı bulunan kişilere de yer verildiğini bu nedenle olayda başvurucunun tutulmasının serserilerin tutulma şartına girmediği sonucuna varmıştır.

Mahkeme'ye göre 1956 tarihli yasada öngörülen usule göre yargısal kararlar, önceki bir uyarıya uymama nedeniyle getirilen bir tür yaptırımdır. Mahkeme'ye göre ''hukuk öngördüğü bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için'' terimleri hukukun bir kimseyi özel ve somut bir yükümlülüğü yerine getirmeye zorlamak için tutulmasına izin verdiği durumlara uygulanır. Oysa 1956 ve 1965 tarihli yasalar genel yükümlülükler yüklemektedir. Bu nedenle Mahkeme olayın mahkeme kararına uymama nedeniyle tutma şartına veya hukukun öngördüğü bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için tutma şartına girmediği sonucuna varmıştır.

Mahkeme'ye göre, başvurucunun adada tutulduğu süre boyunca, kendisi hakkında suç işlediğinden makul şüphe bulunmakta ve hakkındaki suç isnatları devam etmektedir. Başvurucunun tutukluluğu iki yıl sona erdikten sonra 8 Şubat 1975 tarihinde sona ermiştir. Mahkeme'ye göre şikayet konudu tedbirin alınması nedeniyle daha yakın bir hipotez ''başvurucunun suç işlemesini önlemek için makul nedenlerin bulunması'' veya '' kaçmasının engellenmesi'' dir. Ancak burada tedbirlerin hukuka uygunluk sorunu ortaya çıkaracaktır. Çünkü zorunlu ikamete tabi tutma kararı uygulanma tarzı hariç tutulduğunda, suç işlediğinden makul kuşku duyulması üzerine tutma veya suç işlemesini önlemek için tutma şartına

girmediği sonucuna varmıştır.

Sonuç olarak Mahkeme başvurucunun 8 Şubat 1975 tarihinde 22 Temuz 1976 tarihine kadar tutulması nedeniyle keyfi özgürlükten yoksun bırakma yasağı getiren 5(1)fıkrasının ihlaline kara vermiştir.

DEĞERLENDİRME

Guzdzardi/İtalya kararı ilgili maddeye örnek oluşturan, İtalyan vatandaşı Michele Guzzardi'nin Asinera adasında zorunlu ikametine ilişkin karadan, bu adada bulunduğu süredeki yaşam şartlarından, aynı sürede özel

(6)

hayatına, aile hayatına ve din hürriyetine getirilen kısıtlamalardan şikayeti üzerine hakkındaki kararın yetkililerce keyfi alındığı, hürriyetinden basit bir şüphe üzerine yoksun bırakıldığı bu nedenle 5. Ve 3.,6.,8.,ve9. Maddelerin ihlali üzerine komisyona yapılan başvurudur. (3)

1977 yılında komisyon Guzzardi'nin iddialarnı esastan ele alınıp incelenmesine karar vermiştir. Uyuşmazlık konusu 8 Mart 1979 yılında Mahkeme önüne getirilmiştir.

Mahkeme söz konusu iddiaların esastan incelenmesine karar vermiş ve başvuranın adada 16 aydan fazla kaldığını, bu süre boyunca adanın sadece küçük bir kısmında hareket etme imkanına sahip bulunduğunu, hemen hemen sürekli gözetim altına tutulduğunu bu nedenlerle de hürriyetten yoksun bırakıldığını yani sözleşmenin 5. Maddesinin 1. Fıkrasının ihlal edildiğin karar vermiştir. Ancak Mahkeme'nin kararı şu şekilde görülmektedir.

Olayda Sözleşme'nin 5. Maddesinin 1. Fıkrasının (b)bendindeki hukukun öngördüğü bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlamak için tutma şartı bir yasa hükmünün kişinin yerine getirmediği belirli ve somut bir yükümlülüğü yerine getirmesini sağlama ile ilgili durumları kapsadığından ilgili bendin uygulanabilir olmadığına (4) böylelikle de kişi özgürlüğüne müdahale birinci fıkradaki özgürlükten yoksun bırakma sebeplerinden hiç birine girmediği için kişi özgürlüğünün yani 5.

Maddenin ihlaline karar verilmiştir.

Sözleşmenin 3. Maddesi maddenin aradığı ağırlıktaki olamadığından (6) oybirliği ile, 8. Maddesi bire karşı on yedi oyla başvuranın talebi olmadığından(7) 9. Maddesi de oybirliği ile başvuran kiliseye gitmek için herhangi bir talepte bulunmadığından ilgili maddelerin ihlal edilmediğine sözleşmenin 50. Maddesi uyarınca altı oya karşı on iki oyla da başvurana 1.000.000. Liret ödenmesine karar verilmiştir.

Sonuç olarak söylenebilir ki, Mahkeme ilgili davada mafya türü faaliyetleri nedeniyle, adanın iki buçuk kilometrelik bölümünde, çocukları ile kararının da yanına gelmesine izin verilen gün içerisindeki polise iki deva görünmesi gereken, gece evden çıkmayan ve gündüz de birkaç sokak dolaşabilen zorunlu ikamete tabi tutulan müvhele Guzzardi'nin özgürlükten yoksun bırakılıp bırakılmadığını incelemiş ve seyehat özgürlüğünün sınırlanması ile kişi özgürlüğünün kısıtlanması arasında bir derece ve yoğunluk farkı olduğunu ama başvurucuya uygulanan tedbirin seyahat özgürlüğünü kısıtlama tedbirini aştığını ve bazı bakımlardan açık cezaevine veya bir disiplin birimine kapatılmaya benzediğini ve dolaysıyla başvurucunun özgürlükten yoksun bırakıldığını tespit etmiştir.

3 Aydoğan ÖZMAN, '' Avrupa İnsan Hakları Divanı'nın 1980 yılında Verdiği Kararlar'', AÜHF Dergis, Sayı:37, 198 s.501

4 Guzzardi/Italy, para, 101,

(7)

5 Guzzardi/Italy, para, 89-104 6 Guzzardi/Italy, para, 107, 7 Guzzardi/Italy, para, 109,

Referanslar

Benzer Belgeler

Sulh Ceza Hâkimliği’nin 4 Kasım 2016 tarihinde verdiği karar, başvurucu- nun tutukluğunun hangi suç(lar)a dayandığına ilişkin temiz bir zemin sağlamamaktadır… 2

Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin iptal kararının gerekçesini oluşturan "eş durumu mazereti" ile ilgili olarak davacı tarafından İdareye yapılmış bir

Yarg. Kazancı İçtihat ve Mevzuat Bilgi Bankası. 38 Asli ve ferî talebin ayrı mahkemelerin görevine girmesi durumunda mahkemenin nasıl karar verebileceğine ilişkin

Fıkrasına göre sorumluluğunu yerine getirmede eksik kalmıştır (bkz. “Ibrahimi ve diğerleri”, “Prokshi ve diğerleri” ile “Merlaku ve diğerleri” dava

Söz konusu başvurular KO 40/09 sayılı Imer Ibrahimi ile Kosova Elektrik Kurumunun 49 eski çalışanının Kosova Yüksek Mahkemesinin bireysel kararlarına karşı

Hükümet 12 Haziran 2012 tarihinde “Kosova Cumhuriyeti Anayasası 92.4 ve 93.4 fıkraları uyarınca” 03/78 sayılı “Adalet Bakanlığı’nın Kosova Cumhuriyeti Anayasası

Davalı Sözleşmeci Taraf, kabul edilemezlik hakkında bir itiraz ileri sürmek istediği takdirde, itirazın niteliğinin ve koşulların elverdiği ölçüde, duruma

İlk derece mahkemesi tarafından doğrudan temyiz yolu açık bulunan hükümlerle ilgili olarak verilen karara ilişkin dosya, hükmü veren ilk derece mahkemesine gön-