• Sonuç bulunamadı

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 ISSN: yeni yüzyıl da. iletişim çalışmaları. T.C. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 ISSN: yeni yüzyıl da. iletişim çalışmaları. T.C. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi"

Copied!
103
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

.

yeni yüzyıl’da

iletişim çalışmaları

T.C. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 ISSN: 2757-7007

2

(2)

Derginin Adı: Yeni Yüzyıl’da İletişim Çalışmaları Dergisi

İçerik: İstanbul Yeni Yüzyıl İletişim Dergisi içeriği, İletişim ve medya ile ilgili araştırma raporları, özgün makaleler, medya ile ilgili kitap eleştirileri ve incelemelerinden oluşmaktadır.

Amacı: Derginin amacı, iletişim ve medya alanında üretilen akademik çalışmaları alan akademisyenleri ile paylaşarak bilim dünyasına katkı sağlamaktır.

Periyodu: Yılda 2 kez, 6 aylık dönemler halinde.

Dili: Türkçe-İngilizce

Yayına Başlama Yılı: 2020 /Haziran / June

ISSN: 2757-7007

Yayın Tekniği: Dijital

Sahibi/Owner İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Adına Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, Rektör Sorumlu Yazı İşleri Müdürü/ Prof. Dr. Aysel Aziz, İletişim Fakültesi Dekanı Managing Editor

Editör/Editor Dr. Öğr. Üyesi Cihan Oğuz, Yeni Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Editör Yardımcıları/ Araş. Gör. Serkan Karatay, Araş. Gör. Gizem Çelik, Araş. Gör. Deniz Reka Editor’s Assistants

Tasarım Dr. Öğr. Üyesi Özlem Vargün

On-line Yayın Sorumlusu/ Tayfun Güler – İYYÜ Bilgi İşlem Daire Başkanı Chair For On-line Publication

Yayın Kurulu/Editorial Board

Prof. Dr. Aysel Aziz Prof. Dr. Jale Sarmaşık Doç. Dr. Serra Çelebi

Dr. Öğr. Üyesi Sevil Bektaş Durmuş Dr. Öğr. Üyesi Nimet Ersin Dr. Öğr. Üyesi Sevgi Nur Sadedil Dr. Öğr. Üyesi Yücel Sarı Dr. Öğr. Üyesi Özlem Vargün Akademik Danışma Kurulu/

Academic Advisory Board Prof. Dr. Abdülrezak Altun – Ankara Üniversitesi Prof. Özden Çankaya - Galatasaray Üniversitesi (E) Prof. Dr. Şükran Esen - Marmara Üniversitesi (E) Prof. Dr. Süleyman İrvan – Üsküdar Üniversitesi Prof. Dr. Levent Kılıç - Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Hasip Pektaş – Üsküdar Üniversitesi Prof. Dr. Nilüfer Sezer – İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Oya Tokgöz – Ankara Üniversitesi (E) Prof. Dr. Hülya Yenğin - İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Konca Yumlu - Ege Üniversitesi

Hakem Kurulu/Board of Refree

İletişim/Contact Prof. Dr. Fatoş Adiloğlu - Doğu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Sevda Alankuş – İzmir Ekonomi Üniversitesi Prof. Dr. Mutlu Binark - Hacettepe Üniversitesi Doç. Dr. Mutlu Erbay - Boğaziçi Üniversitesi

Prof. Dr. Sevimece Karadoğan Doruk – İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç – Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Dursun Gökdağ - İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Prof. Dr. Tevhide Serra Görpe - APR Sharjah Üniversitesi Prof. Dr. Nazife Güngör - Üsküdar Üniversitesi Prof. Dr. Neşe Kars - İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Fatih Keskin – Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Levent Kılıç - Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Hasip Pektaş – Üsküdar Üniversitesi Prof. Dr. Bahire Özad – Doğu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Ruken Öztürk - Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Nilüfer Timisi - İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Deniz Yenğin - İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Sacide Vural – İstanbul Gelişim Üniversitesi

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Topkapı Dr. Azmi Ofluoğlu Yerleşkesi Yeni Doğan Mahallesi Yılanlı Ayazma Caddesi, No: 26 P.K. 34010 Cevizlibağ / Zeytinburnu / İSTANBUL

Tel : 444 50 01 Faks : 0 212 481 40 58

Editör : Dr. Öğr. Üyesi Cihan Oğuz - iletisim.editor@yeniyuzyil.edu.tr

(3)

EDİTÖRDEN…

“Yeni Yüzyıl’da İletişim Çalışmaları” dergisinin ikinci sayısıyla karşınızdayız. İlk sayımızın ardından hiç ara vermeden bu sayı için hazırlanmaya başlamıştık. İkinci sayımızda 7 makale yer alıyor. Hepsi değerli olmakla birlikte, kuşkusuz bizi gururlandıran ve sevindiren en önemli çalışma, iletişim dünyasının duayeni Hıfzı To- puz’un “İletişim Özgürlüğü” başlıklı makalesi. Makale, gerçekte, KKTC Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından 2018 yılında kendisiyle yapılan bir dizi röportajdan, kendisinin makale haline getirilmesi için izin verdiği bir söyleşiden üretilmiş. UNESCO’da uzun yıllar çalışmış bir kişinin tarihe ışık tutan bir yazısı; bir anlamda sözlü tarih çalışması… Bu söyleşi dizisinden kendisinin izin verdiği makaleleri yayımla- mayı sürdüreceğiz…

İkinci makalemiz, Prof. Dr. Jale Sarmaşık’ın, son yıllarda çok konuşulan ve yasal altyapısı sıkça tartışılan “İn- ternette Fikri Haklar” konusunu ele alan çalışması…

Üçüncü makalemiz, Prof. Dr. Remziye Terkan ile Doç. Dr. Serra Çelebi’nin İngilizce olarak ortaklaşa kaleme aldığı “Whatsapp Kullanımlar ve Doyumlar: Odak Grup Çalışması” başlıklı alan çalışması… Makale özellikle Whatsapp kullanıcıları için ilginç çıkarsamalar içeriyor.

Dördüncü makalemiz de yine ortak bir çalışma... İstanbul Aydın Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Akbulut ile Öznur Sade’nin müzelerde dijital sunumu konu alan “Özel Müzelerde Dijital Halk- la İlişkiler Araçlarının Kullanımı” başlıklı makalesi de özgün yanıyla dikkat çekiyor.

Dergimizde yer alan beşinci makale, iletişim eğitimini konu alan ve Türkiye genelinde irdeleyen İYYÜ Öğre- tim Görevlisi Aycan Erdenir’in “Avrupa Yükseköğretim Alanı Projesi Doğrultusunda Türkiye’de İletişim Eğiti- mindeki Nicel Gelişmelere Bakış” başlıklı makalesi… Çalışma, iletişim eğitimine ilişkin yeni yaklaşımlar içeriyor.

Canan Bozkurt ile Dr. Öğr. Üyesi Sevgi Sadedil’in ortaklaşa yaptıkları altıncı makalemiz “Medya ve Toplumsal Bellek: Toplumsal Olayların Hatırlanması Çerçevesinde Sosyal Medya ve Geleneksel Medyanın Karşılaştırıl- ması” adlı makale ise toplumsal bellek açısından geleneksel medya ile teknolojik gelişmelerin desteğiyle gi- derek yaygınlaşan sosyal medyanın karşılaştırmalı bir çalışmasını yapıyor… Özgün bir çalışmanın ürünü.

Yedinci makalemiz, çok güncel bir konuyu irdeliyor: Covid-19 döneminin yoğun olarak yaşandığı 2020 yılında- ki siyasal söylemlerde twitter kullanımı ile ilgili ampirik bir araştırmanın sonuçlarını veriyor. Bülent Biricik,

“Toplumsal Kriz Dönemlerinde Sosyal Medyadaki Siyasi Lider Söylemleri: 2020 Yılı Koronavirüs Salgınında Twitter Kullanımı” başlıklı makalesinde, siyasal iletişim kanalı olarak Twitter’ın pandemi döneminde liderler tarafından nasıl kullanıldığını inceliyor…

Bu sayımızda yer alan araştırmaları, başlıklar halinde vermeye çalıştık. Dergimizin Haziran ayında yayımla- mayı planladığımız 3. sayısında, siz değerleri iletişim akademisyenlerimizden ve araştırmacılarımızdan da, konusu iletişimin genel çerçevesinde kalmak üzere, yazılarınızı ve bu sayımızla ilgili görüşlerinizi bekliyoruz...

Gelecek sayımızda buluşmak üzere…

Prof. Dr. Aysel AZİZ

YENİ YÜZYIL’DA İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 ISSN: 2757-7007

(4)

İÇİNDEKİLER

• İletişim Özgürlüğü 4

Dr. Hıfzı Topuz Gazeteci, Yazar

• İnternette Fikri Haklar 7

Prof. Dr. Jale Sarmaşık

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi

• Whatsapp Uses and Gratifications: A Focus Group Research 26 Doç. Dr. Serra Çelebi

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Remziye Terkan

Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi Rektörü

• Özel Müzelerde Dijital Halkla İlişkiler Araçlarının Kullanımı 36 Öznur Sade

İstanbul Aydın Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı Öğrencisi

Doç. Dr. Deniz Akbulut

İstanbul Aydın Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü

• Avrupa Yükseköğretim Alanı Projesi Doğrultusunda Türkiye’de İletişim Eğitimindeki 52 Nicel Gelişmelere Bakış Aycan Erdenir

İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Programı Öğrencisi

• Medya ve Toplumsal Bellek: Toplumsal Olayların Hatırlanması Çerçevesinde Sosyal 62 Medya ve Geleneksel Medyanın Karşılaştırılması

Canan Bozkurt

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Yönetimi Programı Mezunu Dr. Öğr. Üyesi Sevgi Sadedil

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü

• Toplumsal Kriz Dönemlerinde Sosyal Medyadaki Siyasi Lider Söylemleri: 2020 Yılı 82 Koronavirüs Salgınında Twitter Kullanımı

Bülent Biricik

İYYÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Yönetimi Programı Öğrencisi

YENİ YÜZYIL’DA İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 ISSN: 2757-7007

(5)

YENİ YÜZYIL’DA İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 (4-6) ISSN: 2757-7007

İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ Dr. Hıfzı Topuz

Gazeteci, Yazar

İLETİŞİM HAKKI

İletişim hakkı çok önemli bir şey… Daha evvel biz enformasyon diyorduk haberleşme hakkı diyorduk, söz hakkı diyorduk, düşünce hakkı diyorduk, anlatım hakkı diyorduk. Bu hak önce Fransız İhtilali ile başladı. Daha sonra ise somut olarak “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nde yer aldı. Evrensel bildir- genin 19. maddesinde “…her insanın iletişim hakkı vardır…” der. Bu hak toplanma ve toplantılara katılma hürriyeti, haber verme ve haber alma hürriyeti, özel yaşamı korumak ve kültürel yaşama katkı- da bulunmak haklarından oluşur. Bunlar iletişim hakkının parçalarıdır. Daha açık söylemek gerekirse, düşüncelerini açıkça söyleyebilme, saklamadan söyleyebilme, konuşabilme ve başkalarından gelecek haberlere ulaşabilme haklarını kapsar. Haberlere ulaşmak çok önemli bir şey. Tarihsel gelişimi içeri- sinde bazı devletler insanların haberlere ulaşmasından korkuyorlar; bu hakları kısıtlıyorlar, engelliyor- lar… Haberlere insanların ulaşmasını engellemek için engell er koyuyorlar. Buna karşı da önlemler alınıyor. Bu hakkı saptamak için dünya çapında her zaman bir takım gelişmeler oldu. Evvela uluslar- arası toplantılarda bu konu gündeme geldi; Birleşmiş Milletler toplantılarında, daha sonra UNESCO toplantılarında ele alındı.

“İletişim” yeni bir kavram olarak 1960’lı yıllarda ortaya çıktı ve kullanılmaya başlandı. Ondan önce

“haberleşme” kavramı vardı. Haberleşme Bakanlıkları vardı. “Haber verme” yani “enformasyon” kav- ramları kullanılıyordu. Bütün faşist diktatörlüklerde; örneğin Nazi Almanya’sında, Mussolini’nin İtal- ya’sında hepsinde ‘haber verme’ yani ‘enformasyon’ vardı. Haber veriliyor, ancak haberin tepkisi me- rak edilmiyordu. Hitler’in Propaganda bakanı Goebbels konuşuyor, veyahut Mussolini konuşuyor, halk bu haberi nasıl karşıladı, insanlar ne diyorlar, benimsiyorlar mı, itiraz mı ediyorlar? Tek yönlü bir haber aktarımı vardı, gerçek bir enformasyon yoktu. Sonra tek yönlü haber olmaz denildi. Verilen mesaj karşısında insanlar ne diyorlar? Onları da merak etmek lazım! O insanlardan gelecek tepkilere göre yeni haberler hazırlanmalı yeni mesajlar veyahut yeni iletiler, bildiriler hazırlamak lazım. Şimdi bir enformasyon, bir mesaj ve buna karşı bir “retro enformasyon”; karşı enformasyon, karşı bildiri…

Ben o karşı bildiriyi alıyorum, onun ışığında yeni mesajlar hazırlıyorum. Bu da demokratik bir şey.

Yani birinde dikte ediyorsun, öbüründe dikte etmekle kalmıyorsun karşındaki ne düşünüyor, onu da alıyorsun ona göre yeni kararlar veriyorsun. Demokratik oluyor, çok yönlü oluyor, çok sesli oluyor.

Sen bir kişiye değil, elli kişiye birden sesleniyorsun. Onlardan da mesajlar alıyorsun, o mesajlar dağılıyor; demokratik bir aşamaya geçmiş oluyorsun. Böylece iletişim, daha çoğulcu nitelik kazanıyor.

UNESCO’da olduğu gibi bütün uluslararası örgütlerde, kanunlarda her tarafta iletişim sözü yer almaya başladı.

İLETİŞİM POLİTİKALARININ DOĞUŞU

İletişim hakkı insanın doğal hakkıdır! Bu hak, basın hakkından farklıdır. Basın hakkı değimiz zaman, enformasyon hakkında bir “haber alma hakkı” var. Başlangıçta yalnız yazılı basın vardı. Oysa sonraları hızla iletişim teknoloji gelişti; radyo yayınları yaygınlaştı, televizyon yayınları başladı ve 2000’li yıllar-

(6)

da da sosyal medya çıktı. Basın onun bir bölümü oldu. O yüzden basın hakkı, gazete hakkı değil, bunu daha geniş olarak ele almak lazım. İletişim hakkı deyince, bunun içine radyo da, televizyon da girdi, sosyal medya da girdi.

Birleşmiş Milletler Bilim Sanat ve Kültür Örgütü olan ve kısa adıyla UNESCO’da iletişim hakkı daha geniş olarak ele alınmaya başlandı. Neler çıktı ortaya? “İletişim politikaları” kavramı ortaya çıktı.

İletişim politikaları çok önemli bir şey. Bu kavram Fransız İhtilali’nden, insan hakları ihtilalinden beri dünyada gündeme geliyor. Bütün ülkelerin prog- ramlarında yer alıyor. Hemen hemen her partinin programında yer alıyor, seçim kampanyalarında kullanıyorlar ondan sonra ise unutuluyor. Bazen bazı partiler bunu programlarına bile almıyorlar.

Günümüzde ise her devletin iletişim politikası var, ancak bu politika açıklanmıyor.

Konuya bilimsel bir şekilde bakıldığında bu hak- kın nasıl sağlanacağı, nasıl saptanacağı konusu, sorunu gündeme geldi. Bu politika nasıl saptana- cak? İletişim politikalarının olması şart! Her dev- letin, her partinin, her üniversitenin, her derneğin kısaca her kamu, sivil toplum örgütünün hatta özel kuruluşların iletişim politikası olması lazım.

Ama devlet çağında olduğu zaman bu politika nasıl saptanacak, kim saptayacak?

UNESCO’NUN İLETİŞİM POLİTİKALARI İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARI:

UNESCO’da bu konunun demokratik bir şekilde saptanması kararı verildi. Bir diğer deyişle, bu politikayı hükümetler tek başına saptamasın, bir organ saptasın denildi. İletişim politikası buradan önem kazandı. Bu organ nasıl olacak? Bir komis- yon olacak, bir kurul olacak; bunun içinde dev- let temsilcisi olacak ama çoğunlukta olmayacak, demokratik güçler, kamusal güçler çoğunlukta o- lacak. Örneğin üniversite temsilcileri olacak, gazeteci derneklerinin temsilcisi olacak, belediye- lerin yani yerel yönetimlerin temsilcileri olacak.

Bütün kuruluşların aralarında seçimler yapılacak, finale bazı örgütler ka-lacak. Onlar katılacak.

Senede bir iletişim politikaları konferansı olacak.

Onlar konuşacaklar, öneriler getirecekler.

O öneriler meclisten geçecek, kanunlaşacak, yasa- laşacak... İletişim programında uygulanacak ne- ler üzerinde durmak lazım, içeriği nasıl olacak?

Öncelikle basının olması gerekiyor. Gazetecilerin kâğıt hakkı olacak, gazetecilerin özgürlüğü ola- cak, gazetecilerin çalışma koşulları olacak…

Gazeteci hakları bunun içine girecek. Televizyon- ların, televizyon sahipleri, kamusal televizyon, özel televizyon bunların denetimi olacak mı, olmayacak mı? Bunların özgürlüğü nasıl sınır- lanır, ne olur? Kamunun buna katılışı gereke- cek… Yönetime kamu kuruluşlarının katılışlarını sağlayacak önlemler gerekecek. Yani radyo te- levizyon alanında bunlar düşünülecek, basın alanında bunlar düşünülecek, kâğıt dağıtımı düzenlenecek, gazetecilerin eğitimi yapılacak, örneğin basın kartını kim verecek, nasıl verecek?

Bütün bu hususların programda tespit edilmesi için geniş bir düzenleme gerektiriyordu.

UNESCO’da bu tür çalışmalar yapıldı. İletişim politikalarının saptanması istendi. Devletlere bu önerler getirildi. Toplantılar düzenlendi. Bölgesel toplantılar düzenlendi. İlk olarak Latin Ameri- ka’da Costa Rica’da 1976 yılında “Latin Ameri- ka Devletleri İle tişim Politikaları Konferansı”

toplandı. Toplantıya üniversite temsilcileri, devlet temsilcileri, milli komisyon temsilcileri, medya temsilcileri katıldı. Bu konferansta İletişim poli- tikalarının nasıl saptanacağı; iletişim politikala- rına hangi konuların gireceği üzerinde duruldu.

İlk deneyim orada oldu. Bütün bunlar bir kamu sorunu, halkı ilgilendiren bir sorundur. Tek başına devletin eline bırakılmamalı; kamu her zaman bu- nun içinde olmalı; haber alışverişine devlet müda- hale etmemeliydi.

İletişim teknolojindeki gelişmelerle birlikte, in- sanlar sosyal medyada -ne kamu kuruluşlarının, ne devletin, ne belediyelerin, ne büyük sermaye- nin çıkarları aracılığı olmadan- haberleşmeye başladılar. Daha demokratik bir haberleşmeye geçildi. Bu durum hükümetleri rahatsız etti. He- men buna el atmaya kalktılar. Sosyal medyayı denetlemeye başladılar. Sosyal medyanın deneti-

5 İletişim Özgürlüğü

(7)

mi diye bir şey ortaya çıktı. Ama ne var, devletin müdahalesi arttığı ölçüde, aynı süreç içinde yeni teknolojik gelişmeler oluyor, sansürü önleyecek başka yollar bulunuyor. Yani devlet sansürüyle, baskısıyla teknolojik gelişmeler karşı karşıya geli- yor. Bir taraftan onlar yenilerini buluyorlar, devlet yeni baskılar kuruyor. Yani göz açtırmıyor dev- let. İletişim özgürlüğüne sınırlar getiriyor. Bazı devletlerde bu çok ağır oluyor. Bazı devletlerde belki de hiç olmuyor. Biz hep özgür haberleşmeyi savunduk; Amerikan tekeline karşı ve büyük sermaye tekeline karşı ‘çoğulcu haberleşme’yi savunduk. Çok uluslu ortaklıkların tekeline karşı savaş açtık. Bu da develeri ürküttü. Onlar da karşı kampanya açtılar.

ABD’NİN UNESCO’DAN AYRILMASI

Tüm bu savaşım verilirken, bu gelişmelerden memnun olmayan, Başkan Reagan yönetimindeki ABD 1984 yılında, UNESCO’nun Sovyetler le- hine çalıştığını ileri sürerek UNESCO’dan ay- rıldı. 2003 yılına kadar ABD, UNESCO’nun dışında kaldı. 2003 yılında tekrar girdi, ancak 10 sene geçtikten sonra bu kez Trump yönetimi Ekim 2017’de İsrail ile birlikte UNESCO’dan ayrılma kararı aldı. 2019 yılının başında da tüm olarak ay- rıldılar. Şimdi Amerika ve İsrail üye değil… Yani demokratik bir davranış olduğu zaman bundan büyük sermayeler, çok uluslu ortaklıklar rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorlar? Haberlerin tekelden dağıtılmasını yıkmaya kalktığımız için karşı çıkıyorlar. Bütün bu haberleşme süreci bir- den bire siyasal bir nitelik kazanıyor; siyasal mü- cadele konusu oluyor. Bugün iletişim hakkı dün- ya çapında bir hak, dünya çapında savunulması gereken bir haktır ve insan haklarının bölünmez bir parçasıdır.

“İLETİŞİM HAKKI”NIN GÜNÜMÜZDE DURUMU”

Bugün UNESCO ne “İletişim Hakkı” ile ilgili olarak ne yapıyor? Kanımca hiç etkisi kalmadı; UNESCO bu işten galip çıkamadı; artık böyle bir gücü yok…

UNESCO’nun iletişimdeki gücü duyulmuyor, görülmüyor. İletişim hakkı programdan çıkarıldı,

kaldırıldı. Bütün o yapılan mücadele boşunaymış.

Oysa o zaman gelişen ülkelerde bu hareket çok benimsendi, kabullenildi. Birçok alandan etkileri oldu. UNESCO bugün bu savaşta savaşır durum- da değil, artık adı geçmiyor. Devam etmediğine göre duruma çok uluslular hâkim, bütün sermaye hâkim. Ama ben bunu da geçi-ci olarak kabul edi- yorum. Bu bir yenilgi ama geçici bir yenilgidir.

Bu ilelebet böyle devam edemez. Tarihte örnekleri var; Fransız İhtilali ile büyük haklar kazanılıyor.

Sonra yavaş yavaş kaybediliyor, yıkılıyor, devrim- ler kalkıyor. Sonra karşı devrimler geliyor, 48 İhtilalleri oluyor. Yeniden iktidara geliyor; sonra 71’de tamamen kaybedilmez bir güç oluyor. Ben iletişimi de öyle görüyorum. Bugün bazı yerlerde iletişimciler yenik düşüyorlar. Engeller ortadan kaldırılamıyor, devlet sansürü, devletin gücü ağır basıyor ama bütün dünyada değil; ülkeden ülkeye çok farklı uygulamalar var. Diktatörler yönetime geldiğinde, ülkelerde iletişim hakkı en çabuk te- cavüze uğrayan, saldırıya uğrayan bir hak oluyor.

Ama bunun için meslekte olanlarla mücadele et- mek; vazgeçmemek, direnmek, dayanmak lazım, iletişim hakkını savunmak lazım.

Hıfzı Topuz

6

(8)

İNTERNETTE FİKRİ HAKLAR

Prof. Dr. Jale SARMAŞIK

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi

ÖZ

İnternet teknolojisindeki gelişmeler; bireysel ve toplumsal yaşamın hemen her alanını etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. İnsanoğlu için pek çok kolaylık sağlarken, bir o kadar da sorun yaratmıştır.

Çünkü internet teknolojisinin sağladığı her kolaylık; onu kötü niyetle kullanmak isteyenler için de aynı derecede “kolaylık” olmuştur. Bu bağlamda; sanat ve fikir eserlerinin internet üzerindeki dolaşımı ve paylaşımında, hukuki ve yönetsel ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır.

İnternet ortamındaki en önemli hukuki sorunlardan biri fikri haklarının ihlali sorunudur. Günümüzde iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmeyle video, fotoğraf, resim, müzik ya da yazı gibi fikir ve sanat yalnızca birkaç saniye içerisinde, İnternet üzerinde tüm dünyanın erişimine açılabilmektedir. Böylece pek çok içerik, eser sahibinin izni ve hatta bilgisi olmaksızın üçüncü kişilerce kopyalanmakta, çoğaltıl- makta ya da benzeri şekillerde eser sahipliği hakları ihlal edilmektedir. Yeni teknolojik gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan sorunlara cevap bulmak için yapılan uluslararası toplantılar sonucu ülkeler fikri hak ihlallerini önleyecek yasal düzenlemeler yapmaktadır.

Bu çalışmanın amacı; İnternet ortamında yapılan telif hakkı ihlalleri ile bu alanda Türkiye’de yapılan hukuki düzenlemelere yönelik bir tespit yapmaktır. Önce, İnternet ve fikri haklar haklarıyla ile ilgili temel kavramlar açıklanmış; devamında hukuki sorunlar ve konuyla ilgili düzenlemeler özetlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Telif Hakları, Veri Tabanı, Çoğaltma Hakkı, Dijital Haklar Yönetimi, İçerik Sağlayıcı

Türkiye’deYükseköğretimde Kalite Güvencesi ve İletişim Eğitimi Akreditasyonu

YENİ YÜZYIL’DA İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 (7-24) ISSN: 2757-7007

(9)

INTELLECTUAL PROPERTY RIGHTS ON THE INTERNET

Prof. Dr. Jale SARMAŞIK

Istanbul Yeni Yüzyıl University, Faculty of Communication

ABSTRACT

Developments in internet technology has reached dimensions that can affect almost all areas of indi- vidual and social life. While it has provided many easiness for human beings, it has also created many problems. Because every convenience provided by internet technology has been equally easy for those who want to use it maliciously. In this context; serious legal and administrative problems emerge in the circulation and sharing of works of intellectual property works on the internet.

One of the most important legal problems in the internet environment is the violation of intellectual property rights. Today, with the rapid development in communication technology, ideas and art such as video, photography, painting, music or writing can be accessible to the whole world on the Internet in just a few seconds. Thus, many contents are copied, reproduced or similarly violated by third parties without the permission or even the knowledge of the owner of the work. As a result of the international meetings held to find answers to the problems arising due to new technological developments, coun- tries make legal regulations to prevent intellectual property violations.

The aim of this study is; to make a determination for copyright violations on the Internet and the legal regulations in Turkey. First, basic concepts related to Internet and intellectual property rights are ex- plained and then legal problems and related regulations are summarized.

Keywords: Copyright, Database, Reproduction Right, Digital Rights Management, İnternet Content Provider

Assueing Quality in Higher Edication in Turkey and Accredi- tation of Communication Education

YENİ YÜZYIL’DA İLETİŞİM ÇALIŞMALARI DERGİSİ

Yıl: 2 Sayı: 2 Ocak 2021 (7-24) ISSN: 2757-7007

(10)

GİRİŞ

Bilgi teknolojilerinin en önemli uygulama alanı olan İnternet’in hayatımıza girmesiyle, bu yeni teknolo- jinin bireylere sunduğu hak ve özgürlükler, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatımızda büyük değişik- liklere yol açmıştır. İnternetin, diğer kit-le iletişim araçlarına göre çok yönlü iletişim niteliğinin bulun- ması ve bilgilere anında ulaşma olanağını taşıması yönünden üstünlükleri vardır. Diğer yandan, bilginin paylaşımına yönelik pek çok imkânın yanı sıra olduk- ça fazla sayıda hukuki ve yönetsel sorunu da bera- berinde getirmiştir. İnternet’in kullanımının yaygın- laşması sonrasında ilk ve en önemli hukuki problem- ler fikrî haklar alanında ortaya çıkmıştır.

Kitaplar, fotoğraflar, müzik klipleri, şarkılar, film- ler, bilimsel yayınlar, resimler, romanlar, bilgisayar programları gibi fizikî ortamlar üzerinde taşına- bilen ve saklanabilen fikrî eserler internet içeriğinin yarısından fazlasını oluşturmaktadır.

Saklama ve aktarılma aşamalarında dijitalleştirilen eserler, bilgisayar klavyesindeki birkaç tuş yardımıy- la internet ortamında sınır ötesinde kullanıcıların bilgisayarlarına kopyalanmakta ve çoğaltılabilmekte ve bu eserler üzerindeki fikri haklar kolayca ihlal edilebilmektedir (Başpınar ve Kocabey, 2007: 82).

Bu çalışmada, İnternet ortamında fikir haklarının ihlali sorunları irdelenmektedir. İleriki sayfalarda önce İnternet ve fikri haklar ile ilgili temel kavram- lar açıklanmakta; devamında, ulusal ve uluslarararası alandaki hukuki düzenlemeler genel hatlarıyla ele alınmaktadır.

1. İNTERNET KAVRAMI VE KAPSAMI

1865 yılında radyonun icadıyla başlayan iletişim tek- nolojisindeki hızlı gelişmelerin, günümüzde hem kit- le iletişim aracı hem de bireysel iletişim aracı olarak karşımıza çıkardığı “İnternet”, artık hayatımızın ay- rılmaz bir parçası olmuştur. Günümüzde bilgiye ula- şımın en kolay, en hızlı ve ucuz yolu olan iletişim sis- temlerinin en başında internet vardır. İnternet, dünya üzerindeki milyonlarca bilgisayarın birbirlerine bağ- lanmaları ile oluşan küresel bilgisayar ağları siste- mini ifade etmektedir (Sınar, 2001: 21).

İnternet kavramında yer alan ‘net’ sözcüğü; İn- gilizce’deki bilgisayar ağı anlamına gelen ‘Inter- national Network’un (Uluslararası Çalışma Ağı) kısaltılmış halidir. ABD Yüksek Mahkemesinin almış olduğu bir kararda; ‘İnternet birbirleri ile bağlı bu- lunan bilgisayarlardan oluşan uluslararası ağdır…

bireylerin dünya çapında haberleşmesi için tama- men yeni ve benzeri olmayan bir ortamdır” şeklinde tanımlanmıştır.

İnternet; bilgisayarlar arasında veri iletişimini güvenli ve kesintisiz bir şekilde sürdürebilmek için düşünülmüş ve tasarlanmıştır. Dolayısıyla ana işlevi- nin ağ içerisinde çift yönlü bilgi paylaşımını sağla- mak olduğu söylenebilir. Bu işlevi sayesinde; İnter- net erişimi olan bir kullanıcı, İnternet’e bağlı diğer herhangi bir bilgisayardaki bilgilere erişebilir, onları kendi bilgisayarına aktarabilir. Benzer şekilde kendi bilgisayarından İnternet erişimi olan başka bir bilgisa- yara bilgi gönderebilir. Bu olgu; İnternet aracılığıy- la dünyadaki hemen hemen tüm kütüphanelerde araştırma yapabilme, dergileri ve bilimsel yayınları inceleyebilme anlamına gelmektedir. Henüz vizyona girmemiş sinema filmlerinin kısa tanıtımını izleyebi- lir, hatta o filmler için önceden yerinizi ayırtabilirsi- niz. Yeni çıkan müzik eserlerini dinleyebilir, mp3 formatında bilgisayarınızın hard diskine kaydedebi- lirsiniz. İnternet ortamında çıkarılan gazete ve dergi- lere; dünyanın neresinde olursa olsun anında ulaşa- bilirsiniz.

Günümüzde sosyal, ekonomik ve gündelik hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen ve her geçen gün sayılamayacak veya sınıflandırılamayacak kadar çok çeşitli alanda kullanılan İnternet’in işlevsel özellikleri;

elektronik posta göndermek ve almak, posta listeleri ve haber grupları oluşturmak, eş zamanlı sohbet et- mek, bilimsel ve eğitim amaçlı kullanmak, dosya ak- tarma gibi örneklenebilir (Sırabaşı, 2007: 134).

2. İNTERNET İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAM- LAR

2.1. Dünyayı Saran Ağ (World Wide Web-www) World Wide Web, internet üzerinde yayınlanan bir- birleriyle bağlantılı hiper-metin belgelerinden oluşan bilgi sistemidir. Bu belgelerin her biri çoğunlukla

“html” formatında kullanılan web sayfalarıdır. Bu sayfalar bütün dünyada www sunucularında saklan-

9 İnternette Fikri Haklar

(11)

maktadır. Web sayfalarına; internet kullanıcısının bilgisayarında çalışan ve web tarayıcısı adı verilen bilgisayar programları aracılığıyla erişilir.

2.2. Alan adı (Domain Name)

Alan adı, bilgisayar veya internet sitelerinin adresini belirlemek için kullanılan internet protokol numara- sıdır. Bu protokol numarası, internet ortamında bulu- nan bir kişiyi tanıtmayı veya bir mal ve hizmet sunan

“web sitesi”ne erişimi sağlar (Kent, 2019; 30).

Bir bilgisayardan, diğer bir bilgisayara mesaj gönde- rilmesi ve alınması da alan adının bilinmesine bağlıdır. Örneğin, alan adı www.yeniyuzyil.edu.tr olan web sitesinin e-posta adresi;

……... @yeniyuzyil.edu.tr şeklindedir.

2.3. Elektronik posta (e-mail, e-posta, ileti)

İnternet’in en temel hizmetlerinden biri elektronik posta (e-posta, e-mail, ileti) hizmetidir. Bu, İnternet kullanıcılarının mesaj ya da daha genel anlamıyla bil- gi alışverişini sağlayan bir posta sistemi olarak tanım- lanabilir. E-postanın en önemli özelliği, posta ve tele- fon gibi geleneksel iletişim araçlarından daha hızlı ve son derece güvenli bir iletişim aracı olmasıdır. Öyle ki, bir kimseye gönderilen e-posta mesajı, kullanıcı ismi ve şifre gibi özel bilgiler olmaksızın okunamaz.

Bu sistem başlangıçta sadece düz yazı içeren me- sajlar göndermek amacıyla geliştirilmiştir. 1995’li yıllardan sonra geliştirilen tekniklerle, günümüzde sadece yazılı bir metnin değil aynı zamanda resim, grafik, ses ve görüntüler gibi çok çeşitli multi-medya dosyalarının da aktarılması mümkündür (Sınar, 2001: 34).

2.4. Posta listeleri ve haber grupları

Posta listeleri, benzer ilgi alanına sahip kişilerin e-pos- ta adresleri üzerinden oluşturdukları bir ortamdır.

Posta listesinin üyelerine; belirledikleri her hangi bir konuda yine e-posta yoluyla görüş alışverişinde bulunma olanağı sağlamaktadır. Haber grupların- da; gruptaki herhangi birinin göndermiş olduğu bir e-posta, aslında biri birini tanımayan grup üyelerinin tamamına ulaşmakta ve her üye aldığı e-posta konu- sunda görüş bildi-

rerek ve tartışarak yeni boyutlar kazanması sağlana- bilmektedir (Turhan, 2006: 13-14).

Haber grupları, İnternet ağı üzerinden tartışmaların yapılabildiği bölümlere verilen isimdir. Haber grup- larının posta listelerinden farkı, bu gruplara üye ol- mak gerekmemektedir. Bu bölümlere herkes mesaj gönderebilir ve okuyabilir ve gönderen kişiye özel ya da herkese açık bir cevap yazabilir (Sınar, 2001: 36).

2.5. Usenet

En eski İnternet servislerinden biri olan “Usenet”

(dünya çapında çoklu tartışma ve iletişim platformu) konularına göre hiyerarşik olarak sınıflanmış bin- lerce haber grubundan oluşan bir tartışma ortamıdır.

Dünyadaki milyonlarca kullanıcı değişik konulardaki görüş ve düşüncelerini paylaştığı her haber grubunun bir adı vardır (Sırabaşı, 2007: 137).

Bu gruplar konularına göre hiyerarşik olarak sınıflan- dırılırlar. Haber grupları alt gruplara, onlar da daha alt derecede gruplara ayrılırlar. Bir haber grubunun isminden hangi alanla ilgili olduğunu anlamak müm- kündür. Örneğin, comp: bilgisayar teknolojisi ile ilgi- li konular; soc: toplum ve kültür ile ilgili konular; sci:

akademik konularla ilgili grupların isimleridir (Sınar, 2001: 37).

Usenet sisteminde bilgi akışını kontrol eden merke- zi bir otorite olmadığı için; usenet bir kuruluş veya örgüt olarak nitelendirilemez. Ancak yerel Usenet servis sağlayıcıları bünyelerindeki grupları kontrol edebilir ve bazı grupları listelerinden çıkarabilir. Diğer yandan, iletileri toplayan ve toplu olarak dağıtıma sokan haber grubundan sorumlu olan işleten (servis sağlayıcının bulunduğu yerdeki yerel sorumlu) ileti- leri hukuka ve grubun amacına uygunluk açısından denetleyebilir (Turhan, 2006: 15).

2.6. Sohbet (IRC)

IRC (Internet Relay Chat - İnternet Aktarmalı Soh- bet) İnternetteki en çok kullanılan protokollerden biridir. Günümüzde, dünyanın her yerinde kullanılan bir platform olan IRC pek çok kişinin aynı anda ile- tişim kurmalarını sağlayan bir ortamdır. IRC’nin diğer haber gruplarından farkı, eş zamanlı olarak sohbet etme imkânı sunmasıdır. IRC olarak nitelenen

Jale Sarmaşık

10

(12)

sohbet faaliyetleri; farklı ülkelerden insanları, aynı anda ve tek bir kanal içinde bir araya getirerek eşi görülmemiş bir iletişim zenginliği gerçekleştirmekte ve geleceğe dönük yeni iletişim modellerine öncülük etmektedir (Sınar, 2001: 38).

2.7. Telnet

Telnet, Internet ağı üzerindeki çok kullanıcılı bir makineye uzaktaki başka bir makineden bağlanmak için geliştirilen programlara verilen genel isimdir. Telnet sistemi, bilgi- ye daha kolay ve hızlı ulaşabilme gereksiniminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, sistemi en yoğun kullanan kuruluşlar kütüphanelerdir.

Günümüzde, bilgiye kolay ve hızla ulaşım sağlaması nedeniyle, Telnet sistemini yoğun bir şekilde kütüphaneler ve yayınevleri kullanmaktadır. Pek çok yayınevinin yayınlamış oldukları kitap ve belgelere Telnet sistemi aracılığıyla İnternet üzerinden erişile- bilmesi dijital yayıncılık kavramına yeni bir boyut kazandırmıştır.

2.8. Geçici Hafızaya Kayıt (Caching)

Herhangi bir şekilde İnternet ortamında erişilen bir eserin bilgisayarın RAM’inde görünmesi, geçici hafızaya kayıt- tır. Geçici hafızada bulunan veriler bilgisayarın kapatıl- ması ile ortadan kaybolur. Verilerin bu şekilde geçici hafızaya alınması teknik bir çoğaltma olarak kabul edil- mektedir (Kocabey, 2004).

2.9. Ana Hafızaya Kayıt (Harddiske kayıt)

Bilgisayarın ana hafızasına kaydedilen veriler, bilgisayar kapatıldığında silinmez. Ana hafızaya kaydedilmiş olan bilgiler başka veri taşıyıcılara kaydedilebilir veya internet aracılığıyla nakledile- bilirler. Ana hafızaya yapılan kayıt, Fikri Mülkiyet Hukuku bakımından çoğaltma olarak kabul edilmek- tedir (Memiş, 2002: 115).

2.10. Dosya Aktarma Protokolü (FTP)

Dosya aktarma protokolü (FTP-File Transfer Pro- tokol), ilk geliştirilen İnternet protokollerinden biri- sidir. İnternet’e bağlı bir bilgisayardan, diğerine (her iki yönde de) dosya aktarımı yapmak için geliştirilen bir İnternet protokolüdür.

FTP ile büyük dosyaların herhangi bir sorunla karşılaşmadan uzak mesafelere aktarılması ve ak- tarılan dosyanın doğrudan bilgisayarın belleğinde bir dosyaya yerleştirilerek saklanması mümkün olmak- tadır. Diğer yanda; İnternet üzerinden dosya aktarımı, bilgisayar güvenliğinin sağlanamaması ve telif hak- ları gibi pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir (Sırabaşı, 2007:140).

2.11. Dijital Haklar Yönetimi (Digital Rights Ma- nagement- DRM)

Dijital haklar yönetimi; fikri mülkiyet hakkı içeren ürünlerin kolayca kopyalanabilir ve dijital ortamda paylaşılabilir olması nedeniyle, fikri hak içeren ürün- lerin kullanılması sürecinin hak sahiplerince izlen- mesi amacıyla geliştirilmiş kontrol sistemidir.

DRM yazılımları dijital ortamdaki dosyaların kopya- lanması, değiştirilmesi ve görüntüsünün alınmasını engelleyebilir. Sistemin en önemli ve zorunlu koşulu;

dijital veriler üzerindeki fikri hak sahibi ve/veya diğer hak sahiplerinin korunan hakları ile eseri oluşturma zamanı ve tanımlama işleminde kullanılan metodun tanımlanmasıdır (Aşçıoğlu ve Şamlı, 2008: 2).

Dijital haklar yönetimi sisteminin tarafları şunlardır:

(a) içerik sağlayıcılar (eser sahipleri, icracı sanatçılar ve bağlantılı hak sahipleri), (b) içerik dağıtıcıları (eser sahibinden mali hakları devralmış olan Radyo TV kuruluşları, web yayıncıları, yayıncılar), (c) tek- noloji sağlayıcılar (teknoloji ve yazılım firmaları), (d) meslek birlikleri (hak sahiplerinin haklarını takip eden kuruluşlar), (e) kullanıcılar (Başpınar ve Koca- bey, 2007: 85).

2.12. Eserin Dijitalleştirilmesi

Dijitalleştirme, internet ortamında kolay ve hızlı bir şekilde aktarılabilmesi için bilgilerin ve verilerin sayısal biçimlere dönüştürülmesidir. Dijitalleştirme ile eserde bir değişiklik yapılmamakta sadece teknik anlamda bir yenilik yapılmaktadır. Dijitalleştirilme ile eser üzerindeki fikri hakların ihlali kolaylaştırıl- makta ve hızlandırılmaktadır. Bu ihlalleri engellemek için hukuki mekanizmaların yanı sıra teknik imkan- lar da geliştirilerek dijital eserler kopyalanamaz hale getirilmeye çalışılmaktadır (Başpınar ve Kocabey, 2007: 82).

11 İnternette Fikri Haklar

(13)

2.13. Multimedya Eser

Multimedya metin, ses, sabit veya hareketli görüntüler, bilgisayar programı ve diğer verilerden en az ikisini dijital ortamda ve tek bir kaynakta bağlayan ürün veya hizmettir. (Ürey, 2008: 33). İletişim alanın- da var olan yöntemlerin birkaçının bir arada sunul- ması olarak da tanımlanan multimedyada, bu hizmet- ten yararlananlar zamana bağlı olmaksızın istediği zaman içeriğe ulaşabilmektedir (Kocabey: 2004).

2.14. Mp3

Dijital hale getirilmiş olan müzik verilerinin sıkıştırma programları ile hacimlerinin azaltılmasın sağlayan programa Mp3 denilmektedir. Bu program sayesinde müzik parçalarının bilgisayarda kapladığı hacim on kata yakın oranda azalmaktadır. Böylece, müzik verilerinin daha kolay kaydedilebilmesi, indi- rilebilmesi ve nakledilebilmesi mümkün olmaktadır.

Ancak diğer yandan, fikri hakların ihlali sorunları art- maktadır (Başpınar ve Kocabey, 2007: 76).

2.15. Trafik bilgisi

Bir bilgisayar sistemi tarafından üretilen iletişimin başlangıç noktasını, varış noktasını, izlediği yolu, saatini, tarihini, boyutlarını, süresini veya bu iletişim- de hizmetin tipini gösteren herhangi bir bilgisayar verisini ifade etmektedir.

2.16. Sunucu (Server)

Sunucu, dijital bilgilerin kapasiteleri oranında saklandığı manyetik bir ortam ile ağdaki bilgisayarlara hizmet sağlayan bir bilgisayar ya da bir programdır. Bir ana bilgisayar ola- rak da düşünülebilecek olan server; bir ya da daha çok ağa bağlanabilen bir düzenek olarak da ifade edilebilir. Server’ın önemi; İnternet’te yayınlanmakta olan bilginin server üzerin- den yayınlanıyor olmasından kaynaklanmaktadır. İnternet servis sağlayıcıları üstlendikleri hizmetleri yerine getire- bilmek için sunucuları kullanırlar. Herhangi bir özel veya kamu kurum ve kuruluşu da kendi yerel sunucusunu kurarak kendine ait bilgileri saklayabilir. Kendi bilgisayarını sunucu olarak kullanan kişi; bu bilgileri internet ortamında kullana- bilmek için, ya kendisi servis sağlayıcı hizmeti görecek, ya da bir başka internet servis sağlayıcının hizmetinden yararla- nacaktır (Sırabaşı, 2007: 143-144).

3. İNTERNETİN SÜJELERİ

İnternetin kullanıcıların hizmetine sunulması, bu alanda faaliyet gösteren süjeler tarafından yerine geti- rilir. İnternet ortamında yapılan ve sayısız kişiye ula- şan yayınlardaki hak ihlallerinden doğacak hukuki ve cezai sorumlulukları olan süjelerin belirlenmesi ve tanımlanması önem arz etmektedir.

Nitekim, Türkiye’de internet ile ilgili ilk ve kapsam- lı düzenleme olan 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkın- da Kanun” da İnternet süjelerinin tanımları yapılmış, sorumlulukları belirlenmiştir.

Fikri haklarla ilgili internet aktörleri; içerik sağlayıcı, eserin internette yayılmasına aracılık etmeye yetkili servis sağlayıcı ve internet kullanıcılarıdır (Kaplan, 2004: 55).

3.1.Telefon/Telekomünikasyon İdareleri

İnternet bağlantısı genel haberleşme kanalları üzerinden sağlanır. Her ülkenin telefon/telekomünikasyon idareleri- nin mülkiyeti ya da kontrolü altındaki bu kanallar; İnter- net hizmeti sunmak isteyen servis sağlayıcılara, sözleşme ile tahsis edilmektedir. Telefon/telekomünikasyon idare- leri; sözleşme gereği, iletişim alt yapısını sağlamakla yükümlüdür. Telefon/telekomünikasyon idareleri, kiraya verdiği ile-tişim hatları üzerinden yapılan yayınlardan sorumlu değildir (Oğuz, 2010: 47).

Türkiye’de bu hizmeti, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi yerine getirmektedir. Türk Telekom’un sunduğu bu hizmet; kamu hizmeti niteliğinde olsa da, İnternet servis sağlayıcıları ile yapılan sözleşmeler idari nitelikte değildir. Bu sözleşmeler özel hukuk hükümlerine tabidir.

Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar adli yargı mah- kemelerinde görülür (Kaya, 2019: 32).

3.2. İnternet Servis Sağlayıcılar- ISS (Internet Service Provider-ISP)

İnternet Servis Sağlayıcıları; kişi ve kurumların İnter- net’e erişimini/bağlanmasını sağlama, sunucu kirala- ma, sunucu barındırma, içerik sunma gibi hizmetleri veren gerçek veya tüzel kişilerdir.

Jale Sarmaşık

12

(14)

İnternet Servis Sağlayıcı şirketler; arama motoru programı işleten şirketler, tartışma ve haber grupları sağlayan kişiler, web sitesi sahipleri ile internet alt yapısı sunan telekomünikasyon şirketleridirler. Tür- kiye’dekii ISS’lere örnek olarak TTNET ve Superon- line verilebilir (Kaya, 2019: 47).

İnternet sistemi içinde, hukuki açıdan en önemli süje, kendi bilgisayarlarını kullanıcıların Internet’e ulaşa- bilmeleri için bir giriş kapısı olarak sunan İnternet Servis Sağlayıcılarıdır. İnternet bağlantısı telefon hatları üzerinden yapıldığı için; telekomünikasyon idareleri, internet erişimi için “data hatları” adı veri- len özel hatları ISS’lere ayırmaktadır. Sağladıkları hizmetlerin içeriği hizmet veren kuruluşa göre değişiklik göstermekle birlikte; her ISS, kullanıcılara bir kullanıcı adı ve şifre aracılığıyla İnternet’e ulaş- ma imkanı ve bir e-mail adresi sağlamaktadır (Sıra- başı, 2007: 142).

İnternet servis sağlayıcısı olmak isteyen gerçek veya tüzel kişiler; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kuru- mu’nca yetkilendirilmedikçe internet servis sağlayıcı faaliyetini yürütemezler. Servis sağlayıcılar; sunduk- ları hizmete göre, aşağıda açıklanan üç gruba ayrıl- maktadırlar.

3.2.1. İnternet Erişim Sağlayıcı (Internet Access Provider -IAP)

Erişim sağlama hizmeti, internet servis sağlayıcıların sunduğu en temel hizmettir. Zira, İnternet ortamında başkasına ait bilgileri sadece ileten veya bilgilere erişi- mi sağlayan hizmet sağlayıcılarıdır. İnternet ortamın- da yer alan her türlü bilgiye ulaşmak için kullanıcılar, öncelikle bir erişim sağlayıcı ile bağlantı kurar, son- rasında erişim sağlayıcı bu talebi ağ sunucusuna yön- lendirir ve ağ sunucusu yoluyla da arzu ettiği web say- fasına erişirler (Demirbaş, 2015: 85).

5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzen- lenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” un 2 nci maddesinde ve “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” in 3 üncü maddesinde “…

Erişim sağlayıcı: “İnternet toplu kullanım sağlayıcılarına ve abone olan kullanıcılarına internet ortamına erişim olanağı sağlayan işletmeciler ile gerçek veya tüzel kişiler…” olarak tanımlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde erişim sağlayıcı olarak faaliyette bulunmak isteyen işletme- ler ile gerçek ve tüzel kişiler, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan faaliyet belgesini almak zorun- dadır. Erişim sağlayıcı faaliyet belgesi, yetkili kuru- mun belirlediği süre kadar geçerlidir. Faaliyet belge- si alan erişim sağlayıcılarının, “Erişim Sağlayıcıları Birliği” ne üye olmaları gerekir.

3.2.2. İnternet Yer Sağlayıcı (Web Host Provider-WHP)

“Yer sağlayıcı”; internet ortamındaki hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek ya da tüzel kişilerdir (5651 Sayılı Kanun, Md.

2). Yer sağlayıcılar herhangi bir içerik üretmemekte, başkasına ait içeriği barındırmakta ve kullanabilir hale getirmektedir. Tanımlardan anlaşılacağı gibi, yer sağlayıcılar müşterilerine barınma (depolama) alanı tahsis etmektedir. Böylece müşteriler kendilerine ait içeriği, sağlayıcının sunucusunda depolayabilecek ve talep halinde çağırmaya hazır tutabileceklerdir (Gezder, 2017: 114).

5651 sayılı kanunun 5 inci maddesinin 4’üncü fıkrası- na göre; yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri iti- bariyle farklılaştırılabilir.

Yer sağlayıcılar, ticari amaçla hizmet sunan yer sağlayıcı ile kendi bünyesinde hizmet veren yer sağlayıcılar olarak ayrılmaktadır. Özellikle kul- lanıcıların da web sitesi üzerinde içerik yarata- bildiği, içerik değiştirebildiği facebook, twitter, ins- tagram, youtube, linkedin gibi sosyal medya araçları yer sağlayıcı sıfatına sahiptirler. Çok sayıda satıcının ürünlerini satışa sunabildiği (içerik oluşturabildiği);

kendi bünyesinde hizmet veren yer sağlayıcı statüsündeki “hepsiburada”, “n11” gibi elektronik ticaret siteleri de yer sağlayıcıya örnek gösterilebilir.

3.2.3. İçerik Sağlayıcı (Internet Content Provider-ICP) 5651 sayılı Kanun’un1 2 nci maddesi ile “İnter- net Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenme- sine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetme- lik”in2 3 üncü maddesinde; içerik sağlayıcıyı, İnternet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi ya da veriyi üreten, değiştiren ve

13 İnternette Fikri Haklar

(15)

1 R.G., T.23.05.2007, Sy. 26530.

2 R.G., T. 30 Kasım 2007, Sy. 26716.

sağlayan gerçek ve tüzel kişi olarak tanımlan- maktadır.

Yukarıdaki tanıma göre; kendisine ait içeriği, ürünü veya hizmeti internet ortamında kullanıcılara sunan herkes içerik sağlayıcıdır. Bu bir web sitesinin işle- teni olabileceği gibi; bir haber grubu, tartışma plat- formu ya da paylaşım sitesine (web formuna) ileti gönderen kişi de olabilir (Gezder, 2017: 27). İnter- net sitelerine yorum ve yazı yazan, resim, müzik gibi içerikler yükleyen kullanıcılar; internette sayfa açan tüm gerçek ve tüzel kişiler birer içerik sağlayıcıdır.

Kendi blogunda yazılar yayınlayan bir kişi kendi yazıları açısından, bir üniversite kendi sitesindeki tüm içerikler açısından içerik sağlayıcıdır. Benzer şekilde haber sitelerindeki başkasına ait haberlerin altına yorum yazan kişiler ilgili yorumları açısından içerik sağlayıcıdır. Bir internet gazetesindeki editör, muhabir ya da yorum yazarak katkı sağlayan okuyu- cular; çeşitli içerikleri Facebook ve Twitter’da pay- laşanlar da içerik sağlayıcılarıdır.

3.3.Toplu Kullanım Sağlayıcı

“Toplu kullanım sağlayıcı”; 5651 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde, kişilere belli bir yerde, belli bir süre internet kullanım olanağı sağlayan kişi olarak tanım- lanmıştır. İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yö- netmelik’in 3. maddesinde de “Ticari amaçla internet toplu kullanım sağlayıcı” tanımı verilmiştir. O tanı- ma göre; “… İnternet salonu ve benzeri umuma açık yerlerde belirli bir ücret karşılığı internet toplu kul- lanım sağlayıcılığı hizmeti veren veya bununla bera- ber bilgisayarlarda bilgi ve beceri artırıcı veya zekâ geliştirici nitelikteki oyunların oynatılmasına imkân sağlayan gerçek veya tüzel kişiler…” ticari amaçla internet toplu kullanım sağlayıcısıdır.

3.4. Kullanıcılar

5651 sayılı Kanun’da “kullanıcı” kavramına yer verilmemiştir. “İnternet Ortamında Yapılan Yayın- ların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkın-

da Yönetmelik” in “Tanımlar” kenar başlıklı 3 üncü maddesinin 1inci fıkrası (l) bendinde; “kullanıcı”

“Aboneliği olup olmamasına bakılmaksızın internet ortamından yararlanan gerçek veya tüzel kişiler…”

olarak tanımlanmıştır.

Diğer yandan, Avrupa Birliği E-Ticaret Yönerge- si’nde kullanıcı “mesleki ve diğer amaçlarla bilgi toplumu hizmetini kullanan; özellikle bilgi alan veya bilgiyi erişime açan gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır.

4. FİKRİ HAKLAR 4.1. Fikri Hak Kavramı

Fikri hak kavramı, yaratıcı fikri çalışma sonucu mey- dana gelen ürünler üzerinde yaratıcılarının yetkileri- ni ifade etmektedir. Fikir ürünü, aklın, düşüncenin ve hissedip ifade etmenin ortaya çıkardığı bir sonuçtur.

Diğer bir deyişle fikir ürünü, düşünce, yaratıcı fikri çalışma ve bu fikri çalışmanın ortaya koyduğu sonuç- tur. Korunması gerekli bir fikir ürününden söz ede- bilmek için, (a) fikri çalışma sonucu bir eserin ortaya çıkması, (b) bu eserin maddi bir vasıta ile cisimlendi- rilmesi, (c) fikir ürününün yaratıcısının elinden çık- ması ve çoğaltılabilmesi gereklidir.

Günümüzdeki modern hukuk sistemleri; fikir ürünle- rini, iktisadi değere sahip olan hukuki düzenlemelere ve işlemlere konu olabilecek bir “mal” saymaktadır.

Yaratıcı insan zekası ve harcanan fikri emeğin açıkça görüldüğü “”ın konusunu teşkil eden fikir ürünleri, menkul ve gayrimenkul malların (maddi mallar) dışında “gayri maddi mallar” olarak kabul edilir.

Fikir ürünleri üzerindeki haklar; yaratıcısına, maddi ve manevi anlamda tasarruf yetkisi verir; hak sahibi- ne hakkın konusu üzerinde doğrudan bir egemenlik sağlayan, bu niteliği itibariyle de herkese karşı ileri sürülebilen ve herkes tarafından ihlal edilebilecek

“mutlak haklar” kategorisinin içinde yer alan haklar- dandır.

Jale Sarmaşık

14

(16)

Geniş anlamıyla “fikri haklar” kavramı; hem fikir ve sanat eserleri üzerindeki hakları hem de “sınai hak- ları” ifade eder. Dar anlamıyla “fikri haklar” kavramı ise, fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar olarak kullanılmaktadır (Erel, 2009: 23). Fikri Mülkiyet Hukuku mevzuatında fikir ve sanat eserleri üzerinde- ki hakların daha çok “telif hakları” terimi ile de ifade edildiği görülmektedir.

Fikir ve sanat eserleri dışında markalar, ihtiralar, sınai resim ve modeller, ticaret unvanları, menşe ve mahreç işaretleri gibi fikir ürünleri üzerindeki haklar da “sınai haklar” kavramıyla anılırlar. Eserleri yorum- layan sanatçılar, ses-görüntü kaydı yapan yapımcılar ve radyo- televizyon kuruluşlarının eserler ile ilgili hakları ise eser sahibinin hakları ile bağlantılı haklar olarak adlandırılmaktadır.

Türkiye’de; korunması gerekli fikir ürünleri, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile eser sahiplerinin ürünleri üzerindeki haklarını belir- lemek, korumak ve bu ürünlerden yararlanma koşul- larını düzenleyen 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) 5 Aralık 1951 tarihinde kabul edil- miş ve 1 Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Halen yürürlükte olan 5846 sayılı Kanun günümüze kadar pek çok değişikliğe uğramıştır.

4.2. Eser Kavramı

Tüm fikir ve sanat ürünleri eser niteliğine sahip değildir. “Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesinde; eser kavramının tanımı yapılmamakta ve yasal korumanın uygulanacağı eser- lerde bulunması gerekli iki özellik üzerinde durul- maktadır. Bunlar (a) eserlerin özgün olması, (b) eser- lerin yaratıcı bir düşünce ürünü olmasıdır (Beşiroğlu, 2004: 74).

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun birinci mad- desinde; eser, “... sahibinin hususiyetini taşıyan .... ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulü....” olarak tanımlanmıştır. Bu tanım; Bern Sözleşmesinde öngörülen niteliklere; (a) sahibi- nin özelliğini taşıması ve (b) yasada sayılan eser gruplardan birine dahil olması niteliklerini eklemiştir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda eser türlerinin sınıflandırılmasında esas olarak eserin muhteva ve

niteliği dikkate alınmış, bazen de ifade aracı ve şek- liyle niteliğine önem verilmiştir. FSEK’nda eserler muhteva ve nitelik bakımından “ilim ve edebiyat eserleri”, “musiki eserleri”, “güzel sanat eserleri”,

“sinema eserleri” olmak üzere dört ana kategoriye ayrılmıştır.

Diğer bir eserden istifade edilerek meydana getirilen ve bu esere nispetle müstakil olmayan yazılı fikir ve sanat mahsulleri ise; FSEK’in 6. maddesindeki

“işlenmeler ve derlemeler” başlığı altında belirtilmiş- tir ve bunların neler olduğu sıralanmıştır. “İşleme eser” bir romanın, şiirin, tiyatro eserinin bir diğeri- ne çevrilmesi, müzik eserleri ve edebî eserlerin film haline getirilmesi vb. şekillerde ortaya çıkan önce- kinden bağımsız olmayan ve yaratıcı faaliyet sonucu ortaya çıkan eserlerdir.

Fiziksel ortamda mevcut olan bir eserin, bir kitabın veya müzik parçasının internet ortamına aktarıla- bilmesi ve saklanabilmesi için sayısal kodlara dönüştürülmesi yeni bir teknolojinin uygulamasıdır.

Müzik eserini Mp3 formatına çevirme esere yaratıcı bir katkı değil, teknik bir katkı olduğundan işleme eser olarak kabul edilmez.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda değişiklik yapan 07.06.1995 tarihli 4110 sayılı Kanun ile 2. maddede yapılan değişiklik; bilgisayar programlarını, diğer ülkelerde olduğu gibi ilim ve edebi eserleri kapsamı- na almıştır. Anılan maddenin gerekçesinde; bilgisayar kavramının “…donanıma birleşik olanlar da dahil, her biçimde ifade edilen tüm programları ve doğası gereği bir sonraki aşamada bilgisayar programı so- nucunu doğurması koşulu ile, bilgisayar programının gerçekleşmesine götüren hazırlık tasarımlarını…”

kapsadığı belirtilmiştir.

Diğer yandan, 4110 sayılı Kanunla FSEK’nun 6.

maddesine eklenen “belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okuna- bilir veya diğer biçimdeki veri tabanları…” hükmü ile orijinal veri tabanları da eser olarak telif hakkı ko- ruması altına alınmıştır.

Veri tabanlarının yasal olarak korunmasına dair 11 Mart 1996 tarihli 96/9/AT sayılı Avrupa Parlamento- su ve Konseyi Direktifi’nde veri tabanı kavramından,

15 İnternette Fikri Haklar

(17)

edebiyat, sanat, müzik veya diğer eserlerin koleksi- yonlarının veya bağımsız nitelikteki metinler, sesler, görüntüler, sayılar, olgular veriler veya materyalle- rin, sistematik veya metodik bir şekilde düzenlenmesi suretiyle oluşturulan ve çeşitli şekillerde erişilen derle- melerinin anlaşılması gerektiği ifade edilmiştir

Web sayfaları, değişik türdeki eser tiplerinin bir araya gelmesi sonucu oluşan multimedya ürünleri niteliğinde olduklarından veri tabanı olarak kabul edilmektedir. Ancak, içeriklerinden bağımsız olarak, kendileri eser niteliği taşıdıkları takdirde korumadan yararlanırlar.

4.3. Eser Sahipliği

“Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir...” hükmü evrensel olup kaynağını tabii hukukta bulur. Hukuk düzeni, eser sahibine bu sıfatı bahşetmemekte; eserin meydana gelmesiyle birlikte eser sahipliğine hüküm- ler bağlamakta; eser sahibine manevi yetkiler ve mali haklar tanımakta ve onu korumaktadır (Tekinalp, 1999: 136-137).

Bir eserin üretimine ya da alenileşme aşamasına baş- ka kişilerin katılması iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Birincisi; iki veya daha fazla kimse, yaratıcı çabalarıyla ayrılmaz bir bütün olan eserin oluşmasına katkıda bulun- muşlardır ya da birden fazla bağımsız eserin birleştirilme- siyle yeni bir eser meydana gelmiştir.

Eseri oluşturan parçaların tek başlarına yaratıcılarının özelliklerini taşıması ve değerlendirilmesi durumunda

“müşterek eser sahipliği” nden söz edilir ve bunlardan her biri meydana getirdiği kısmın sahibidir. Eserin ayrılmaz bir bütün olması ve daha sıkı bir ortaklık teşkil etmesi durumunda ise “iştirak halinde eser sahipliği” nden, söz edilmektedir, bu takdirde eserin sahibi onu vücuda geti- renlerin birliğidir (FSEK, Md. 9-10).

FSEK’nun 10 uncu maddesindeki “Bir eserin vücuda ge- tirilmesinde yapılan teknik hizmetler veya teferruata ait yardımlar ise iştirake esas teşkil etmez” hükmü; eserlerin İnternete aktarılmasında zorunlu teknik yardımlar açısın- da ortaya çıkabilecek sorunları engellemektedir.

FSEK kapsamında bir eser ortaya çıkarıldıktan son- ra bunun özellikle koruma altına alınması için her- hangi bir işlemin yapılmasına gerek yoktur. Ancak,

telif hakkına konu eser üzerindeki hak sahipliğinin belirlenmesinde; ispat kolaylığı sağlanması ve mali haklara ilişkin yararlanma yetkilerinin takip edilebil- mesi amacıyla kayıt ve tescili yaptırılır.

Hem internet yayın ve eserlerinde, hem de diğer or- tamlardaki telif haklarını korumak için; bazı durum- larda, zorunlu kayıt tescil yapılması gerekmektedir.

Zorunlu kayıt ve tescile ilişkin esasları düzenleyen

“Fikir ve Sanat Eserlerinin Kayıt ve Tescili Hak- kındaki Yönetmeliğin 5. maddesine göre, müzik ve sinema eserlerinin pazara sunulmasından önce kayıt ve tescil işleminin yapılması bir zorunluluktur. Diğer eser grupları için ise, isteğe bağlı olarak beyana daya- lı tescil işlemi gerçekleştirilebilir. Böylelikle internet yayın ve eserleri dahil, her türlü telif hakkının korun- ması mümkün olacaktır.

4.4.Eser Sahibinin Hakları

Eser sahibinin yarattığı eser üzerindeki hakları aynı zamanda bir insan hakkıdır. Bu haklar, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 27 inci mad- desinde “Herkes toplumun kültürel yaşamına ser- bestçe katılma, güzel sanatlardan yararlanma, bilim- sel gelişmeye katılma ve bundan yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin yaratıcısı olduğu bilim, edebiyat ve sanat ürünlerinden doğan maddi ve manevi çıkar- larının korunmasına hakkı vardır.” hükmü ile korun- ma altına alınmıştır.

Türkiye’de; sahiplerinin fikir ve sanat eserleri üze- rindeki mali ve manevi hakları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 13 üncü maddesi ile ko- ruma altına alınmıştır.

4.4.1. Eser sahibinin manevi hakları:

Eser sahibine, kendi kişiliğini korumak amacı ile tanınan haklara manevi haklar denilmektedir. Bu haklar eser sahibine; eserin, sahibinin kişiliğinden doğması ve onun kişiliğinin bir parçası olması nede- niyle tanınmıştır. İnternet kullanımının yaygın- laşmasıyla, eser sahibinin manevi hakları açısından hak ihlalleri artmıştır.

Manevi haklar eser sahibinin yaşamı boyunca korun- maktadır. Manevi haklar, eser sahibinin ölümünden sonra da sırayla şu kişiler tarafından kullanılabilir:

Jale Sarmaşık

16

(18)

a) Vasiyeti tenfiz memuru b) sağ kalan eş c) çocuk- lar d) mansup mirasçılar e) ana-baba f) kardeşler. Bu kişiler eser sahibinin manevi haklarını eser sahibinin ölümünden itibaren 70 yıl kendi adlarına kullana- bilirler. Manevi hakları kullanma yetkisi, bu kişil- erin ölümünden sonra onların mirasçılarına intikal etmeyip son bulur. Bu kişilerin bulunmaması veya yetkilerini kullanmamaları halinde memleket kültürü bakımından önemli görülen eserler üzerindeki mane- vi haklar, Kültür Bakanlığı tarafından süresiz olarak kullanılabilir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre, eser sahibinin manevi hakları dört kategori altında düzenlenmiştir. Bu haklar, eseri kamuya sunma yetkisi (Md. 14); eserde sa- hibinin adını belirtme hakkı (Md. 15); eserde değişiklik yapılmasını yasaklama hakkı (Md. 16) ve eser sahibi- nin zilyed ve malike karşı haklarıdır (Md. 17).

4.4.1.2. Kamuya Sunma (Umuma Arz) Yetkisi:

Eserin kamuya arzı; eser yaratıcısının kendi eserini, rızası ile kişisel alanının dışına çıkarması anlamına gelmektedir. FSEK’in 14 üncü maddesine göre, bir eserin (a) umuma arz edilip edilmemesini, (b) yayım- lanma zamanını ve (c) tarzını münhasıran eser sahibi tayin eder. Henüz kamuya arz edilmemiş bir eserin, bütünü veya bir kısmı hakkında bilgi verme yetkisi eser sahibine aittir.

Eserin umuma arz edilmesi veya yayımlanma tarzı;

sahibinin şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise, eser sahibi, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile, eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılmasını veya yayımlanmasını menedebilir.

Aleniyet eser okunma, gösterilme, temsil edilme, yayınlanma gibi çeşitli biçimlerde gerçekleşebilir. Ba- zen bir resim müzeye satılmasıyla aleniyet kazana- bilir. Bir eserin aleniyet kazanması sergide gösteril- mesiyle gerçekleşebileceği gibi, kamuya açık olan meydan, yol, sinema, tiyatro gibi yerlerde teşhiri ile de gerçekleşebilir (Yarsuvat, 1984: 114).

Bazı eser türlerinde; kamuya arz yoluyla aleniyet kazan- masının özel bir şekli yayımdır. FSEK’nun 7’nci mad- desinin 2’nci fıkrasına göre; “Bir eserin aslından çoğalt- ma ile elde edilen nüshaları hak sahibinin rızasıyla satışa çıkarılma veya dağıtılma yahut diğer bir şekilde ticaret

mevkiine konulma suretiyle umuma arzedilirse o eser yayımlanmış sayılır”. Dolayısıyla, bir eserin sahibinden izinsiz İnternette yayınlanması eser sahibinin umuma arz hakkının ihlali olmaktadır. Zira bilgisayara yüklenmiş olan bir eser; tek bir tuşla, anında pek çok insana ulaştırı- labilmektedir.

4.4.1.3. Eserde Sahibinin Adını Belirtme Hakkı:

Bu hak; eserinin kendisine ait olduğunu ileri sürme, eseri üzerinde adına yer verme ya da vermeme konu- larında sadece eser sahibinin yetkili olduğunu belirten bir haktır. Bu yetki; eserini gerçek adı, takma ad veya adsız olarak kamuya sunma ve yayımlama hakkını kapsar. Bir eser sahibi eseriyle olan ilişkisinin bilinme- sini istemeyebilir, eser sahipliğinin gizli kalmasını is- teyebilir. Diğer yandan, eser sahibi olarak bilinmesinde bir sakınca görmüyorsa eseri üzerine ismini koyabi- lir. Eser sahibi eserini adsız olarak kamuya duyurma hususundaki hakkından vazgeçmedikçe, eserin sahibi- nin adı ile açıklanması gereklidir.

Eser türüne bağlı olarak çoğaltma ile elde edilen kopyalar ya da bir işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshaları üzerinde; asıl eser sahibinin ad veya ala- metinin, kararlaştırılan veya adet olan şekilde belirtil- mesi gerekir. Vücuda getirilen eserin bir kopya veya işlenme olduğunun da açıkça gösterilmesi şarttır.

Eser sahibinin adının eserden çıkarılması ya da be- lirtilmemesi; klasik umuma arz hallerinde kolay ol- mazken, internet ortamında klavye ile kolay, basit ve ucuzca yapılabilmektedir.

4.4.1.4. Eserde Değişiklik Yapılmasını Yasaklama Yetkisi:

Bir fikir ve sanat eseri gerek içeriği gerek biçimi ile bir bütündür. Eser sahibi eserinin bozulmadan, değiş- meden yaşamasını ister. Bu nedenle; fikir ve sanat eserlerinde, sahibinin izni olmadıkça eserde veya eser sahibinin adında kısaltma, ekleme ve değişik- lik yapılamaz. Eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak yazılı izin vermiş olsa bile; şeref ve itibarını zedele- yen veya eserin özellik ve bütünlüğü bozan değişik- likleri menedebilir (FSEK, Md.16).

Eser sahibinin izniyle bir eseri işleyen, umuma arz eden,

17 İnternette Fikri Haklar

Referanslar

Benzer Belgeler

• Birey – kitle etkileşimi - Örneğin sosyal medya ortamlarında paylaşılan bir videoya farklı bireylerin yorum yapması.. • Birey - teknoloji/içerik etkileşimi -

Yeni bir grafiksel yayın akışı modeli olarak nitelendirmek mümkündür.... İçerik

Bu çerçevede Facebook hesapları üzerinden yapılan paylaşımlar, bu paylaşımların multimedya özellikleri, etkileşime açıklık dereceleri ve paylaşımlara

Plevre ve Mediasten Hastalıkları SERBEST ÇALIŞMA Siyanotik ve Asiyanotik Kalp Sağ ve sol kalp

31 Mart 2021 Çarşamba Böbreküstü bezi gelişimi

Hülya Güven KURUL III KOORDİNATÖRÜ: Prof.. Demir

NO DERSİN KODU DERSİN ADI ÖĞRETİM ELEMANI 1 HIR105 YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ÖĞR..

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi.. Ders Programı