• Sonuç bulunamadı

O k - tay Aslanapa bu plân şemasının Selçuklu medreselerinde belirmiş bulunduğuna işaret etmektedir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "O k - tay Aslanapa bu plân şemasının Selçuklu medreselerinde belirmiş bulunduğuna işaret etmektedir"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2 A V İ Y E L İ ( T A B H A N E L Î ) B I R

C A M 1

Arkeolog: Erdem Y Ü C E L

Büyükçekmece'deki (1) T ü r k eserleri- ni 1967 ve 1970 yıllarında inceleme imkâ- nını bulduğum sırada buradaki bir ca- mi dikkatimi çekmişti. Bu yazımda şimdi- ye kadar üzerinde d u r u l m a y a n ve hakiki hüviyetine literatürde rastlanmayan İmaret Camiini tanıtmaya çalışacağım.

Dizdariye mahallesinde, H ü k ü m e t so- kağı üzerindeki meydanımsı bj,r açıklığın arkasında yer alan bu yapının kitabesi b u - lunmadığından bânisi ve yapım tarihi ke- sin olarak bilinmemektedir. Esaslı bir ta- dilata uğradığına şüphe olmıyan cami (3), XV yüzyılda inşa edilmiştir; üzerindeki ba- zı izler de bunun erken Osmanlı devri mi-

marisinde zâviyeli veya tabhaneli camiler denilen guruba dahil bir cami olduğuna işa- ret etmektedir.

E r k e n Osmanlı devri mimarisinde iek kubbeli ve çok kubbeli camilerin yanı' sı- ra karşımıza çıkan bu tipe, önceleri örnek- lerine Bursa'da rastlandığından «Bursa ti- pi» denilmişti. Ters T veya ± biçiminde diye sözü edilen bu tipe sonradan çapraz mihverli veya yan mekânlı camiler ismi de verilmişti. (4) Diğer t a r a f t a n Prof. Dr. O k - tay Aslanapa bu plân şemasının Selçuklu medreselerinde belirmiş bulunduğuna işaret etmektedir. (5)

Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş ve gelişim yıllarında uygulanan bu plân tarzı Bursa ve İznikten başlıyarak T r a k y a y a at- lamış, A n a d o l u n u n içlerine kadar gitmiş, T r a b z o n d a da karşımıza çıkmıştır. O s m a n - lıların yayılışına paralel olan bu tip, X V I . yüzyıl başlarında da görülmüş ve ondan sonra yava,ş yavaş terkedilmiştir. Bu ya- pıların mesçit olarak yapılmadıkları açık- ça bellidir. Ayrıca kitâbe ve vakfiyelerinde imaret deyiminin kullanılmış oluşu, ilk de- virlerde yaşayan gezgin dervişlerin bunlar- la olan ilgisini göstermektedir. Nitekim Os- manlıların yayılmasında rolü olan gezgin dervişler için bir takım zaviyelerin yapıldı- ğını bazı eski kaynaklardan bilmekteyiz.

Zâviye-cami veya zâviyeli cami diye isimlendirilen T ü r k mimarisinin bu tipini ilk defa Prot. Dr. Semavi Eyice, Milletler- arası I T ü r k Sanatları kongresinde bir teb- liğ konusu yaparak tanıtmıştır. (6) Prof. S.

Eyice bu yapıların özelliklerinden şöyle bah- setmektedir: «Bu tip binalar esas itibariyle bilhassa erken misallerde aynı aks üzerinde birbirini takip eden her biri bir kubbe ile örtülü iki ayrı mekândan ve bunlardan cümlekapısı tarafında olanın iki yanına bi- tişik yine kubbeli (nâdir hallerde tonozlu) küçük hücrelerden meydana gelir. Şimdiye kadar tespit edilen irili ufaklı altmış kadar örneğin hepsinde bu ana şemanın esas pren-

siplerini bulmak kabil olmaktadır. Yalnız geç devirlere doğru büyük kubbeli m e k â n - lardan birincisinden vazgeçilmeye başlan- dığı görülür.» (7) Bundan sonra Prof. S.

Eyice bir diğer yazısında da bu konuya yeniden değinmektedir: «Bu çeşit yapıların çoğunda, tabhancler artık görevini kaybet- tikten sonra, bu kanatlar aralarındaki perde duvarları açılmak suretiyle ana mekâna bağ- lanmışlar ve buralarda da n a m a z kılınır ol- muştur. H a t t a bu d u r u m yüzünden, bu çe- şit binaların bütün aksamları ile cami ola- rak yapıldıkları bazı Batılı sanat tarihçi- leıce sanılarak bunlara ters T veya _L tipi camiler gibi yalnız şekle dayanan fakat gö- revi (fonksiyonu) belirtilmeyen sathî bir de garip ad yakıştırılmıştır ki, maalesef bu T ü r k sanat tarihçileri tarafından da kont- rolsüzce benimsenmiştir.» (8)

K o n u m u z olan Büyükçekmece'deki İma- ret Camiinin üzerinde durulmağa değer ta- rafı zâviyeli bir camiin orijinal görünüşü ile bazı izlerini günümüze kadar koruya- bilmiş oluşudur. Yapı malzemesini kesme taş ve tuğla meydana getirmektedir. Nis- beten geniş bir avlunun gerisinde inşa edil- miş olan caminin giriş kapısında, iki ince ahşap sütunun taşıdığı bir s u n d u r m a bu- lunmaktadır. Sütünlara göre oldukça geniş olan mermer kaideler aslında bunlara ait değildi. Bu da bize cami tadilata uğrama- dan önce önünde m e r m e r sütunlu bir son cemaat yerinin olduğuna işaret etmektedir.

Bugün son cemaat yeri olarak düşü- nülen yer, zâviyeli camilerde aynı eksen üzerinde birbirini takib eden iki mekândan öndekini m e y d a n a getiriyordu. F a k a t sü- tun kaidelerinin son cemaat yerine yakın- lığını göz önüne alır ve X V I yüzyıl baş- larında, bazı hallerde ilk m e k â n d a n vaz- geçildiğini düşünecek olursak, caminin ori- jinal plânı ile bir dereceye kadar yapım tarihi ortaya çıkmaktadır. Buna göre İma- ret Camii, XV yüzyılın ilk yarısında inşâ edilmiştir.

Orijinal d u r u m u n d a son cemaat yeri dı- şa açıktı ve önünde de sütunlu bir revak

bulunuyordu. Burası ibâdet mekânından 4.20 m. genişliğinde yuvarlak bir kemerle ayrılmaktadır. Zâviyeli camilerde aynı ek- sendeki iki mekân geniş kemerlerle birbir- leri ile irtibatlandırılmıştır. Diğer taraftan üzerinde durulması gereken bir başka nok- ta da kemer ayağının n o r m a l ölçülere gö- re biraz daha alçak oluşudur. Zâviyeli ca- milerde ibâdet mekânının diğerinden bir iki basamak daha yüksek olduğunu düşü- necek olursak, ön taraftaki mekânın son- radan doldurulduğunu, kemer ayaklarının da bu nedenle kısaldığı kendiliğinden orta- ya çıkmaktadır.

İbâdet mekânı 7.00 X 7.00 m . ölçü- sünde kare plânlıdır; üzeri kiremit kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Kıble duvarının ortasında yer alan mihrap nişi dışarıya çı- kıntı y a p m a m a k t a d ı r . Burada dikkati çe- ken bir başka husus da çok az sayıdaki pencerelerdir. Mihrabın iki yanında birer,

doğu duvarında da bir tane olmak üzere ibadet mekânı sadece üç pencere ile ay- dınlanmaktadır. F a k a t duvarlarda bugün kullanılmayan, taşla örülmüş bazı pencere izleri görülmektedir. Nitekim doğu duva- rındaki pencere üzerinde sonradan doldu- rulmuş, sivri kemerli bir pencerenin izi vardır. Bunun karşısına gelen minare ya- nındaki diğer kenarda da gene doldurulmuş başka bir pencerenin varlığı dikkati çek- mektedir. Bunun yanı sıra mihrap duvarın- daki pencerelerin üzerinde de sivri kemer- li pencerelerin kalıntıları kendisini açıkça belli etmektedir.

Zâviyeli camilerde bir başka özellik yan höerelerdir. İbâdet mekânı ile doğru- dan doğruya bağlantısı olmıyan bu höere- lerin içerisinde dolap nişleri ve ocaklar var- dır. Bunların fonksiyonunu gene Prof. S.

Eyice şöylece açıklamaktadır: «Bunların ibadete mahsus yerler olmadıkları açıkça kendisini göstermektedir. Kapalı hacimler oluşları, dışarısı ile bağlantıları ve ancak kubbeli avlu sofasına irtibatları oluşu bun- ların, içinde oturulmak, iskân edilmek ü - zere tasarlandıklarını gösterir. Bazı kay- naklarda bunlara tabhane denilmektedir.

Tabhane bir nevi misafirhane olduğuna çö- re, bu höerelerin fonksiyonu bir dereceye kadar aydınlanmaktadır. Ancak, bu tabha- nelerin alelâde kervansaraylardan daha fark- lı bir mahiyet ve görevleri olduğu, bunla- rın muayyen bir prensibe hizmet ettikleri- ne muhakkak nazarı ile bakılabilir.» (9)

Büyükçekmece İ m a r e t Camiinde böyle bir yan m e k â n ı n bulunmadığı söylenemez.

Zira yapı dikkatle incelenecek olursa yan mekânların varlığını ispat edecek izler kendini açıkça belli etmektedir. Doğu ta- rafındaki duvarın ortasında dıştan uzanan bir temel kalıntısı vardır. Ayrıca bununla

(2)

aynı eksende olan cami duvarı üzerinde de çatıya kadar yükselen bir iz dikkati çek- mektedir. Minare kaidesinin dayandığı 1.00 m. genişliğindeki çıkıntı da diğer taraftaki yan kanada aittir. Bu kalıntılara dayanıla- rak, yan kanatların 7.00 X 7.00 m. ölçü- sünde mekânlar olduğunu ve son cemaat- teki pencere boşluğuna kadar uzandıklarını tahmin edebiliriz.

İbadet mekânının ortasında, yan ka- nat kalıntılarından istifade edilmek suretiy- le inşâ edilen minare, bu d u r u m a göre ca- miin yapımından sonraki tarihe aittir. Zâ-

viyeli camilerin bazılarında minare buluri- mamaktadır. Nitekim Yakııp Çelebi, Nilü- fer Hatun, Yenişehir Postinpuş Baba zâ- viyesinde minare yoktur. Ayrıca zâviyeli camilerin minareleri de orijinal olmayıp

sonraki devirlerde yapılmışlardır. Bu ba- kımdan Biiyükçekmece İmaret Camii mi- naresinin de sonradan yapılmış olması n o r - maldir. Dikdörtgen bir kaide üzerinden yükselen minare fazla bir yüksekliğe sahip değildir. T ü r k üçgenlerinin yardımı ile gövdeye geçilmektedir. Şerefesi çanak şek- lindedir, petek kısmı da oldukça kısadır.

Külaha geçişteki dalgalı bir hat da minare- nin geç devre ait oluşunun başka bir belir- tisidir. Bundan başka camiin avlu duvarının kenarına H.1273 (M. 1856-57) yılında Zey- nep D u d u isminde bir kadın tarafından ba- sit bir çeşme yaptırılmıştır.

(1) Tarihî çağlarda eski ismi Athyras idi. Bölgenin arkeoloji yönünden buluntulara sahip olduğuna şüp- he yoktur. Krş: Pauly-Wissowa, Athyras mad. «Real-Encyclopaedie»

Stuttgard 1896, Band II, 2, s. 2074;

A.V. Millingen, Byzantine Constanti- nople, I.ondon, 1899, s. 77; Eremya Çelebi Kömürcliyan (Tercüme ve tah- şiye H r a n d D. Andreasyan), istanbul Tarihi, İstanbul 1952, s. 192; Evliya Çe- lebi Seyyahatnamesi, İstanbul 1314, C.

III; Reşat Ekrem Koçu, Büyükçekme- ce mad. «İstanbul Ansiklopedisi» İstan- bul 1963, C. 6, s. 3217-3220, 3 2 2 4 - 3238.

(2) Büyükçekmece'deki T ü r k eserleri isim- li yazımız neşredilmek üzeredir.

(3) Bu eserin tahrip oluş sebebi tesbit edi- lememiştir. Belki 1894 depreminde, bel-

ki de 1911-1912 yıllarındaki Balkan Savaşı sırasında tahrip olmuştur.

(4) Krş: Ernst Diez-Oktay Aslanapa, Türk Sanatı. İstanbul 1955. 116-1 17, 138-143, 301; Apdulla'ı Kuran, İlk devir Os- manlı mimarisinde cami, A n k a r a 1964, s. 64-89

(5) Bkz: E. Diez - O. Aslanapa, aynı eser, s. 301

(6) Milletlerarası I. T ü r k Sanatları Kongre- si, A n k a r a 1959, s. 20-22

(7) Semavi Eyice, Zâviyeler ve zâviyeli camiler, «İktisat Fakültesi Mecmuası»

İstanbul 1963, C. 23, S. 1-2, s. 5 (8) Semavi Eyice, T r a k y a ' d a İnecik'de bir

tabhâneli cami, «Tarih Enstitüsü Der- gisi» istanbul 1970, S. 1, s. 193.

(9) Semavi Eyice, Zâviyeler ve zâviyeli ca- miler. s. 8-9

2 0 0 D E Ğ İ Ş İ K R E N K 2 0 D E Ğ İ Ş İ K E B A D

betebe MOZAİK ve SERAMİK SANAYİİ A. S.

Güvenebileceğiniz yegane kaplama malzemesidir

Atatürk &iHv«n, Emli* Banisi P*»an Aksarty a £ 2111 > 22M U

İstanbul

A R K / 2 8

Referanslar

Benzer Belgeler

Oktay Rifat’m iki romanını özet­ lemek gerekirse, bu büyük ve soylu şairimizin, romanda daha çok top­ lumsal - psikolojiyi anlatmayı yeğ­

Darülaceze, ikinci Abdülhamit devri sadra­ zamlarından Halil Rıfat Paşa tarafından kurul­ muştur. Bu fermanı hemen 5 gün sonra yayınlanan resmî bildiri

Emre yazılı bir çek, ibraz süresi içinde protesto edilinceye kadar ciro

76 Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası, Kırşehir Caca Bey Medresesi, Sivas Buruciye Medresesi, Konya Karatay Medresesi gibi medreselerde türbe eyvanlardan birine

Ayet Orta yer/Orta menzil Tasavvuru/ Bilinci/Öğretisi/Telkini/ Menzili 24.. Ayet Orta yer/Orta menzil Tasavvuru/

Gelişmenin en genç safhasında Genç Tersiyer ve Pleistosen yaşlı çökellerde olduğu gibi, hematit pigmenderi, gerek X-ışınları analizleri, gerekse taramalı elektron

Birleşik Amerikadan en dostane duygular­ la memleketimize gelen ve bize, oradan, bir çok ta iyi dilekler, hararetli teşvik sözleri getiren yeni Fener patriği

Filhakika sahilden biraz daha içerde Mahmut Ağa namında bir zat bir cami yaptırmış, zaman­ la harap olan camiin yerine bilâhare Üçüncü Ahmedin damadı İbrahim