• Sonuç bulunamadı

TUNCER CÜCENOĞLU / TOPLU OYUNLARI 2

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TUNCER CÜCENOĞLU / TOPLU OYUNLARI 2"

Copied!
210
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

TUNCER CÜCENOĞLU / TOPLU OYUNLARI 2

(3)

Bu kitap ta ki oy u n ların F ikir v e Sanat E serleri Y asasından ve yasalardan kayn aklan an t Um hakları yazarın a aittir.

Y ayınlanan oy u n ların sa h n elen m esi, oy n an m ası, h erhan gi b ir am açla eserlerden y ararlan ılm ası an cak eser sah ibin in izn in e bağlı oldu ğ u n dan , oyu n lardan y ararlan m ak isteyen kişi veya ku ra m la rla, ku ru lu şların doğru dan yazarın a

başvu rm aları zorunludur.

Tıtııcer C iiccn oğlıı:

e-posta:tuncercucenoglu@yahoo.co.uk - tcucenoglu@hotmail.com

T ü r k iy e Y ayın H akları:

© TEM Yapım Yayıncılık Ltd., 1993

M itos-B oyııt T iyatro Yayınları O yıııı D izisi 32

Tııncer C ü ceııoğlu / Toplu O yu n ları 2 1. B asım : A ralık 1993

2. B asım : Ş u bat 2 0 0 7

Baskı: Yeni G ü ven M atb.-T opkapı-İstan bııl; Tel 212. 5 6 7 69 20

TEM Y ap ım Y a y ın c ılık L td . Ş ti.

Ağa Çırağı Sok.7/2 G iim iişsuyıı-B eyoğltt, 80090 İstan bul Tel: 212. 2 4 9 8 7 37-3 8 ; Fax: 212. 2 4 9 02 18

E.posta: tem yapim @ yahoo.com - bilgi@ m itosboyu t.n et m om .m i tosboyı ıt.net

(4)

MİTOS-BOYUT Yayınları * Oyun Dizisi 32

TUNCER CÜCENOĞLU

T O P L U O Y U N L A R I 2

HELİKOPTER

x

YILDIRIM KEMAL

x

KADINCIKLAR

M ito s B o y u t

(5)

İÇ İN D E K İL E R

H elikopter, ... 5

Yıldırım Kem al, ... 77

Kadıncıklar, ... 131

Yazarın Biyografisi, ... 208

(6)

Prof. Dr. Hülya Nutku' ya..

TUNCER CÜCENOĞLU

H E L İK O P T E R

Komedi, İki Bölüm

1993 U luslararası T iyatro E nstitüsü O yun Yazım Yarışm ası Ödülü

(7)

6

HELİKOPTER

Hclikopter'in Dünya galası 17 Ekim 1993'te Makedonya Cumhuriyeti Üsküp Halklar Tıyatrosu'nda yapıldı (Yönetmen:

Murat Karasu)

Türkiye'deki ilk gösterimi ise 14.3.1995 tarihinde Ankara Devlet Tiyatrosu Yeni Sahne'de aşağıdaki kadro tarafından gerçekleştirildi:

Yazan Tuncer Ciicenoglu Rejisör Semih Sergen Sahne Tasarımı Suar Şeylan Giysi Tasarımı Nur Üzmen Işık Tasarımı Ersen Tunççekiç

Bakan Erol Kardeseci Müsteşar İlhan Kantarcı Müdür Levent Çelmen Koruma Sinan Pekinton Kameraman Sabri Özmener

Muhabir Güneş Hayat Gürzumar Pilot Faruk Topçu

Ses Orhan Karataş

Reji Asistanı Güneş Hayat Gürzumar Sahne Amiri Orhan Karataş

Koııdüvit Nail Akalın İşık Kumanda Ahmet Nail Çınar

Cücenoğlu'nun en çok sahnelenen oyunlarından Helikopter daha sonra KKTC Devlet Tiyatrosu'nda (Yönetmen: Alpaslan Uzun), Bursa Devlet Tiyatrosu'nda (Yönetmen: Erdal Gülver), OBKT'de (Yönetmen: Aydın Üstüntaş), Hadi Çaman Yeditepe Oyııncuları'nda (Yönetmen: Murat Karasu), Ankara Ekin Tiyatrosu'nda (Yönetmen: Murat Atak), Sivas Devlet Tiyatrosu'nda (Erdal Giilver) ve çok sayıda amatör topluluk tarafından sahnelendi /sahneleniyor.

(8)

H E L İK O P T E R

Prof. Dr. Hülya Nutku Tuncer Cücenoglu yirmi yılı aşkın bir süredir oyunlarıyla gündemde kalmayı başarabilm iş bir yazarımızdır. Onun oyunlarında sağlam bir içeriğin yanı sıra , özü ve sözü olan bir tavrın temel alındığını görürüz. Yine onun oyunlarının vazge­

çilmez bir diğer özelliği de karakterlerindeki yalınlık, diyalog­

larındaki ekonomi ve ele aldığı atmosferdeki gösterişten uzak­

lıktır. Yazarın bu özellikleri onu yazdığı son oyunu olan Heli- kopter'le çok daha farklı bir senteze götürmüştür. Çağdaş, güncel, tempolu ve atak bir gelişim çizgisine sokmuş, bir du­

rum değerlendirmesinin iç ve dış dinamiğini yakalamadaki ustalığa eriştirmiştir.

Tuncer Cücenoğlu'nun H elikopter adlı oyunu bir dağda, düz sayılabilecek bir alana zorunlu iniş yapmış hasarlı bir he­

likopterin bulunduğu bir mekânda (uzamda) geçer. Tam kar­

şıda atmosferi sağlayan dik bir şekilde yükselen sarp kayalar yer alır. Oyun günümüzde geçmektedir. Altı kişilik bu oyunda yedinci kişi helikopterin inişinden hemen sonra ölen pilottur.

Bir süre sonra yerinden alınan pilot, maskelenecek bir şekilde izleyicinin göremeyeceği bir yere konacaktır. Oyunu oluşturan altı kişiden ilki Denizcilik Bakanı, diğerleri Bakan’m Özel Ka­

lem Müdürü, Müsteşar, Koruma Görevlisi ve özel televizyon Kameraman'ı ile televizyon şirketinin bayan M uhabir' idir. Ül­

kemizde henüz Denizcilik Bakanlığı olmamasından yola çıka­

rak yazar Cücenoğlu oyunun bizim ülkemizde geçmediğine ilişkin bir not düşmüş oyunun başında... (Oyunun yazılışın­

dan sonra ülkemizde çevreden sorumlu Devlet Bakanı'na bağ­

lı olarak bir Denizcilik MiisteşarlığTnın kurulduğu 19 Ağustos 1993 tarihli Resmi Gazete'de yer almıştır. Konunun gündemde oluşu oyuna ilginçlik katmaktadır.) Helikopter oyunu iki bö­

lümden oluşuyor. Ortalama bir buçuk saatlik bu oyun tempo­

lu bir akış izliyor. Yazarın aksiyonu ileri götüren açıklamaları

(9)

s

ile işlevsel ve ekonomik konuşma örgüsü tempoya süreklilik kazandırıyor. Cücenoğlu, Helikopter oyununda çağdaş bir yaklaşımla senaryo tekniğini ve oyunu açımlayan iç ve dış ak­

siyona ilişkin betimlemeleri kullanışıyla yine tansiyonu dü­

şürmemeyi başarıyor. Kısacası bir çırpıda okunan ve algılana­

bilen bir oyun...

Günümüz dünya tiyatro yazarlarının sıkça başvurdukları bir oyun tarzı da durum oyunudur. Cücenoğlu'nun Helikop­

ter oyunu da tam bir durum oyunu... Durum oyunu, yalın bir tanımlamayla "bir an'ın değerlendirilmesi"dir. Cücenoğlu altı kişinin yer aldığı bu oyunda, bir helikopterin zorunlu iniş anından, kurtarılma anına kadar geçen süreci ele alıyor. Du­

rum oyunlarında genel anlamda bir büyük düğüme yer veri­

lir. Bu duruma egemen olan bir düğümdür. Helikopter oyu­

nunda "şimdi ne olacak?" sorusunu içeren bir an ele almıştır.

Helikopter tepeye inmiştir ve bu insanlar kurtarılacak mıdır?

Oyunun temelini bu soru oluşturur. Bu sorunun yanıtı şimdi:

ki zaman'ı kapsar. Zaten tiyatroda olup biten şimdi kavramın­

da yatar. Ama şimdi’yi içeren geçmiş ve gelecek kavramları şimdi’yi değerlendirmede önemli ipuçları verir. Cücenoğlu'­

nun ustalığı, bu ipuçlarını verirken ayrıntıları gözden kaçır­

mayan bir yol izlemesidir Biz böylelikle karakterleri, içinde bulundukları durumu, duruma ilişkin verileri, onların çatış­

malarını, çıkarlarını, tavır farklılıklarını algılıyoruz. Çağdaş durum yazarı, şimdi içinde -ki Cücenoğlu bunu helikopterin indiği çevre düzeni ve bekleyiş teması ile vermiş- diyalektik olarak şimdi’nin bir geçmiş'i olduğunu -yine Cücenoğlu bura­

da Bakan Müsteşar, Özel Kalem Müdürü üçlüsü ile bürokratik çatışmayı, Kameraman ve bayan Muhabir ile mesleki ve ikili açmazlarını sergiler- vermelidir.

Bu oyunda geçmişi ve geleceği olmayan tek kişi sanki Ko­

ruma Görevlisi' dir. Bilinçsizce salt hizmet veren bu adam, in­

sani değerlerin önüne görev bilincini getirmiştir. Örneğin heli­

kopterden getirdiği suyu önce Bakan'a sonra yaralı olan bayan muhabire verir. Bu koruma görevlisinin içki içmesi için Ba­

(10)

kan'dan izin alınırken Bakan çiş'i geldiği zaman bu izbe yerde onu yanına almayı ihmal etmez. Oyunda gelecek ise kurtulma olgusu ile birlikte ilişkilerdeki değişimi, değerlerdeki çeşitlili­

ği içermektedir. Belki de en önemlisi kişilerin, onların açmaz­

larının oluşturduğu bir mekân ve konumda çaresizliğin ve bir arada bulunmanın getirdiği zorunlu hesaplaşma, içini dökme, duygularını açmadaki içtenlikleri ve / ya da yapaylıklarıdır.

Çaresizlik, bir başmalık, bekleyiş bu hesaplaşmaya dramatik bir yoğunluk kazandırmaktadır. Bu dramatik yoğunluğun za­

man zaman yerini grotesk görünümlere bıraktığına da tanık olmaktayız.

Bu çarpıcı görüntü ve ilişkileri örneklersek: Örneğin oyu­

nun hemen başında helikopterin inişiyle ölen pilotu fark etme­

meleri günümüz bireylerinin aymazlığını ve bencilliğini vur­

guluyor. Bu tavra karşın Bakan kamera karşısında pilotun gö­

rev başında şehit olduğunu söylüyor. Bakanın bu tavrını bilen Kameraman fırsatları anında yakalayabilen belgeci bir tutum içinde, günümüzde hareketli deyimiyle fırlama bir elemanı, bunun karşıtı olarak yer yer doğrucu bir tutumu var, üstelik yönelişlerinde rahat bir yaklaşım içinde.... Onun çekim yaptı­

ğını bilen kurt bürokrat Bakan ise çıkarları doğrultusunda onu kullanma eğiliminde. Bu karşılıklı çıkar, aralarında ilginç bir konuşma örgüsü oluşturuyor.

Oyunda, gerginlik, sessizlik, bekleyiş, serimde verilirken aynı zamanda bürokratik çatışmalar yavaşça sezdiriliyor. Ör­

neğin Bakan gerçekçi bir yaklaşımda değildir, sürekli olarak kurtarılacakları inancını yineler. Müsteşar, oyunun başından beri gerçekçi yaklaşımı, beklentisi olmayan, doğruları olan, çarpıtmalara ve engellemelere karşı koyan yapısıyla Bakanın karşıtıdır. Alt kadroların kendisi için kendilerini feda edebile­

ceğini söyleyen Bakana tepki bile göstermez. Bakan ise tepki göstermeyen Müsteşar'a "kendilerini feda etmeyenleri de ben yerim zaten" der. Öte yandan kendisini feda etmeye hazır, Ba­

kan gelmeden içki içmeyen, çocuk gibi azarlanmaktan çekin­

meyen, gerektiğinde anlamsızca yağcılık yapan biri vardır.ki

(11)

bu da Müsteşar'ın karşıtı olarak ele alabileceğimiz Özel Kalem Müdürü'dür. Bu ciddi bürokratik çatışma ve tartışmaların yanı sıra yazar Kameraman'a yüklediği şakacı nitelikle zaman za­

man gerilimi yumuşatma yolunu seçmiştir. Örneğin sürekli olarak kurtulacaklarını söyleyen Bakan'a Kameraman, İçişleri Bakanı ile arası iyi ise kurtarılabileceğini söyler. Açlığın tehlike­

sinden söz edip şakalaşırlarken de Kameraman öncelikle Ba- kan’ın tadına bakmalarını önerir. Bir başka örnekte de Bakan, Muhabir bayan için "Deprem bölgesine giderek moral mi kaza­

nılır?" diye sorunca, Kameraman kendisinin de moral kazan­

ması için Ortadoğu Savaşma gönderildiğini, dönüşte yaşadığı ve yaralanmadığı için moral kazandığını anlatır. Bütün bu şa­

kalaşmalara kişilerin tepkileri de farklıdır. Özel Kalem Müdürü Bakan'a yönelik şakaları yağcılıkla karşılar. Kameraman şakacı­

dır, sözünü sakınmaz, işini de yürütür. Koruma, Bakan'ı adına şaka kaldıramaz. Müsteşar ise ne şaka yapar ne de şaka kaldı­

racak durumdadır. O ciddi bir hesaplaşmanın ve gelecek kara­

rının önemli bir aşamasındadır, çatışmayı yaşar. Örneğin Müs­

teşara göre deprem bölgesine Denizcilik Bakanı’nın gitmesi, basma şov yapmaktır. Yedek pilot almamak ise tedbirsizliktir.

Bakan'a göre Müsteşar'ın bunca yıllık izin hakkım kullan­

maması özveri değil, koltuğunu boş bırakmamak ve görevden alınma korkusudur. Bürokratik ve politik çatışmayı vermede şu örnek ilginçtir: 25 yeni mezunun Bakanlığa alınma istemini müsteşarın engellediğini söyleyen Bakan'a Müsteşar alınacak bu kişilerin istihdam fazlası olarak sorun yaratacaklarını söy­

lemesine karşın Bakan, bu kişileri Parti İl Başkanı'nın talimatı üzerine alınması gerektiğini vurgular. Bakan değişimi engelle­

yenlerin yok olacağını söyler. Kişilerin gelişimi kadar Cüce- noğlu, oyun boyunca nesnelerin kullanımındaki gelişimi de ustaca vermiştir, açıkçası tadına vara vara geliştirmiştir. Heli­

kopter, ilk yardım sandığı, sargı bezi, oksijenli su, kamera, ay­

dınlatma farı, su, ağrı kesici, viski, bardaklar, kâğıt tabaklar, kuruyemiş, (ELT) telsiz, cep telefonları, çalı çırpı, odun, yaka­

cak kâğıt, kalem (dilekçe, korumanın feneri, silahı, sonuçta da

(12)

ip merdiven) zenginleştiriyor. Oyun boyunca durum oyunu­

nun getirdiği zaman ve sınırlama bu gibi ayrıntılarla boyut- landırılmış. Kişiler ve konumları ile sorunları aynı şekilde bu sınırlılığa renk katacak biçimde zenginleştirilmiş, bu da sürek­

lilik taşıyan bir akışla gerçekleştirilmiş. Oyunda din kuralları, aşk ilişkileri, burçlar, oyunculuk ve insan yaşamının değeri üzerine yapılan konuşmalar da çok ilginç... Öte yandan akse­

suar, butafordaki çeşitlilik, karakterlerdeki soyutluluğun yanı sıra, dış dünya ile bağlantısı kopuk, bekleyişin tema olarak iş­

lendiği oyunda efektler de son derece ekonomik kullanılmış.

Oyunda iki kez helikopter, bir kez de uçak sesi duyuluyor. Fi­

nalde verilen helikopter sesi ve ardından megafonla verilen mesaj kurtuluşun da müjdesi oluyor. Bu insanlarla, kurtulu­

şun simgesi ip merdiven arasında bir köprü kuran Ciicenoğlu, muhabirin kurtarılması sırasında Bakan'm özveri şovunu ve­

rirken hem oyunu sonlandırıyor, hem de medyanın olağanüs­

tü gücünün olumsuz da kullanılabileceği konusunda bizi uya­

rıyor. Yarım saat sonra diğerlerini kurtarmaya gelecek heli­

kopterle varılan sonuç, yargıya ulaşmak artık izleyicinin duru­

ma bakışıyla netleşecektir. Cücenoğlu’nun politika temasını işlediği oyun, politikanın yatırım olduğu, amacın gündemde kalmak ve gelecek dönem yine seçilmeye dayandığını, pasta­

dan pay almak adına zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiği­

ne ilişkin politik oyunların temel kurallanna değinmektedir.

Helikopter oyunu nesnel bir yazarın, boyutlandırılmış bir durumu, seyirciyi düşünme ve yargıya götürmedeki ustalığı­

na dayanıyor. Helikopter, çağdaş, tempolu, oyunların tüm özelliklerini taşıyor. Oyun biçimiyle, özüyle, sözüyle, bekle­

yişten kurtarılma anına değin gelişimiyle, karakterlerin aynı anda ipi göğüslemelerini sağlıyor. Bu da Cücenoğlu'nun ka­

rakterleri birlikte geliştirme ve ayrıntıları gözden kaçırmama ustalığından kaynaklanıyor.

Oyunlarının tanıtımını üstlendiğim yazarın, böylesine çağ­

daş ve dinamik bir yapıtı şahsıma ithaf etmiş olması ise, yıllar­

ca taşıyacağım bir onurdur.

(13)

K İŞİL E R

BAKAN D enizcilik Bakanı. 55-60 yaşlarında. Özenli gi­

yiniyor.

M ÜSTEŞAR 60 Yaşlarında. Tedirgin bir bürokrat.

M ÜDÜR Özel Kalem M üdürü. 45 Yaşlarında. Tipik bir memur.

KORUM A Bakan'ın Koruma Görevlisi. 30 Yaşlarında. Ya­

kışıklı, suskun ve cahil.

KAMERAM AN Özel bir TV kuruluşunda çalışan, işini iyi yaptığı için vazgeçilem eyen 35 yaşlarında bir adam. Sakallı, yakışıklı. En önemlisi sem patik bir "fırlama."

PİLOT İzleyici tarafından oyunun başında çok kısa bir süre görülecek. Öldüğü için helikopterden aşa­

ğıya kollarından ve bacaklanndan tutularak indirilecek ve oyun boyunca nefes alm ıyorm uş gibi yapm am ası için izleyici tarafından görül­

meyen bir yere konulacak.

M UHABİR TV Şirketinin bayan muhabiri. 25 Yaşlarında.

Oyunun tek genç ve güzel kadın kahramanı.

Çevre D üzeni Bir Dağ'da:

Düz sayılabilecek bir alan...

Tam karşıda dik bir şekilde yükselen kayalar...

Zorunlu iniş yapm ış hasarlı bir helikopter...

Yer

Bizim ülkemizde geçm ez. Çünkü bizde henüz D enizci­

lik Bakanlığı yok.

Zaman

Günümüz.

(14)

B İR İN C İ BÖ LÜ M

Perde açılm adan duyulan bir helikopter gürültüsü. H eli­

kopter gü rü ltü sü g id erek yaklaşır. G ürültü dayanılm az bir hal alır... H elikopterin çatırtılarla in işi d u yu lu r yalnızca...

B elli ki zorunlu bir in iştir bu... Sessizlik... P erde açılır...

G üneş batm ak üzere... H elikopter'in içinde biiyü k bir kar­

gaşa... P ilot diğerlerin in dışarıya çıkm aları için yardım cı olm aktadır... B aşta Bakan olm ak üzere, M üsteşar, Ö zel Kalem M ü dü rü, M uhabir, K orum a G örevlisi ve K am era­

man helikopterin basam akların dan bağrışarak apar topar inerler. K im se fa rk ın d a değ ildir am a P ilot kargaşa sü rer­

ken helikopter'in içine düşer...

BAKAN Patlayabilir!

M ÜSTEŞAR Çabuk!

M ÜDÜR Başınızı koruyun!

MUHABİR Am an Tanrım!

KAM ERAM AN (Sırtında kam era. M u habiri de gözeterek.) Uzaklaşın!

(İnenler helikopter'den olabildiğince uzaklaşırlar.) Çökün!

(Kim i otu rum un a gelir, kim i otururken başını toprağa g ö ­ mer. K im i de elleriyle yü zü nü saklar, koru r ilerdeyse...) Uzamn, uzanın...

(Kam erayı helikopter'e çevirir, çekim yapar.) Yüzükoyun be!

(Y üzükoyun yatarlar. Ç ekim sürm ektedir.) Sakının başınızı!

(Sessizlik. Ö ylece beklerler... K onu şm alar kısık sesle...) M ÜDÜR Saym Bakanım ... Başınızı...

KORUMA (Yağcılık.) Ben korurum Bakanımı...

(15)

(Korum a G örev lisi Bakan'ın üzerine iterdeyse yatar.) BAKAN Nefes alamıyorum!

MÜDÜR Çekil biraz...

KORUMA (Biraz çeker kendisini.) İyi mi Bakanım?

BAKAN H aşat ettin beni!

KORUMA Özür...

BAKAN (K oru m a y ı nerdeyse dövecek.) Vur deyince öldürü­

yorsun be!

KORUM A (Bakan'ın üzerinden uzaklaşır.) Yeter mi? Sayın Bakanım...

BAKAN Havasızlıktan ölecektim nerdeyse!

KORUM A G üvenliğiniz için.

BAKAN Ö f be! Gene soğanlı bir şey mi yedin?

KORUM A Lahmacun yedim Sayın Bakanım.

BAKAN Ben sana yasaklam adım mı lahm acunu? Hergele!

KORUM A Bilemezdim bu kadar yakın düşeceğimizi Sayın Bakanım.

BAKAN Uzatma!

KORUMA Emredersiniz...

BAKAN Yüzüm e üfleme! Uzaklaş!

(K orum a G örevlisi u zaklaşır Bakan'ın yanından. K am era­

man kam erayı sabitleştirir.)

KAMERAM AN (M uhabir'e.) Geçti, korkma.

M UHABİR (Titremektedir.) Anlayamadım bile...

KAM ERAM AN Üşüyorsun. Kabanı vereyim mi?

M UHABİR Üşüme değil... Şok...

KAMERAM AN (Kabanı çıkartır.) Şimdi geçer.

MUHABİR Ama...

KAMERAM AN (Üstüne örterken.) Alırım biraz sonra...

M UHABİR Teşekkür ederim.

(Sessizlik. Bekleyiş sürer. Kam eram an çekim i sürdürür.) KAMERAM AN Patlam ayacak galiba.

M ÜSTEŞAR Patlayabilir.

(16)

BAKAN Ne biliyorsun patlam ayacağını?

KAM ERAM AN Tam bir çakılm a olm adı... Aslında sert bir şekilde indik. Hepsi bu.

BAKAN Biraz daha bekleyelim.

M ÜDÜR Uygundur Bakanım.

BAKAN İşi garantiye alalım.

MÜDÜR Haklısınız Bakanım.

BAKAN Sen ne dersin M üsteşarım?

(Bakan 'la M ü steşa r’m araların da bir g ergin lik olduğu se­

zilm ektedir. M ü steşar saygılı an cak soğu ktu r B a k a n ın a .) M ÜSTEŞAR Beklem ekte yarar var Sayın Bakan...

M ÜDÜR Em rederseniz biraz daha uzaklaşalım , BAKAN Niçin uzaklaşacakm ışız?

M ÜDÜR Uzaklaşmayalım Bakanım.

BAKAN Bir şey ortaya atıyorsun sonra attığın şeyin arka­

sından gitm iyorsun.

M ÜDÜR Siz niçin deyince ben de dem ek ki Sayın Bakanı­

mız istem iyor dedim.

KORUM A Burası çok iyi Bakanım . Siz nerde isterseniz or­

da bekleriz Bakanım.

BAKAN Susun be!

(Sessizlik. M üdür ceket cebinden cep telefonunu çıkartır, pin kodunu girer. Bakan dışında bütün kafalar M üdür'e dönm üştür.

M üdür cihazı sağa-sola döndürür. H at alam adığı bellidir.

Bu olum suz durum u diğerlerin e işaretle anlatır. Bu kez M uhabir çıkartır cep telefonunu. Çalıştırır. B elli ki O 'nun cihazı da şebeke dışıdır)

KAM ERAM AN Nerdeyiz acaba?

BAKAN Bir tepenin üstünde...

M UHABİR Buraya tepe denm ez Sayın Bakan. Dağın tepe- sindeyiz.

BAKAN Ne fark eder? Oldukça yüksek bir yerdeyiz işte.

(17)

KAMERAM AN Dağ ile tepe nasıl fark etm ez Bakanım? Adı üstünde biri dağ biri tepe.

BAKAN Ne inatçı adam larsınız yahu. Yükseklerdeyiz işte.

M ÜSTEŞAR En önem lisi neden buradayız?

(Sessizlik. K am eram an sıkılm ıştır)

KAMERAM AN Daha ne kadar bekleyeceğiz?

M ÜSTEŞAR Beklem esek ne yapacağız? Acil işimiz mi var?

BAKAN Randevun mu var delikanlı?

KAMERAM AN Sevgilim le buluşacağım biraz sonra.

M ÜDÜR Kalk git. G eç kalm asın değil mi Bakanım?

(Tedirgince gülüşürler. B ekleyiş sürer.)

KAMERAM AN (U zandığı yerden doğru larak otu rur) Eeee, sıkıldım bu işten.

BAKAN Sabret biraz daha.

M ÜDÜR Haklısınız Bakanım.

KAMERAM AN Zaten patlardı şimdiye kadar.

BAKAN Patlamadığı için üzgün gibisin.

M ÜSTEŞAR Burada değil misin sonuçta? Uzan, daha gü­

venli olur.

(Kam eram an oturduğu yerden, yatm akta olanları g örü n ­ tülem eye başlar)

BAKAN Ne yapıyorsun delikanlı?

KAMERAM AN Olaya tanıklık edelim Sayın Bakan. Konu başlığı: Patlamayı bekliyorlar... Denizcilik bakanım ız...

Müsteşarımız... Özel kalem müdürü ve bakanımızın koruma görevlisi.

BAKAN (Memnun ama gene de.) Rezil etme bizi.

KAMERAMAN Rica ederim Sayın Bakan. Sizi rezil etm ek bizim haddimiz değil.

(H epsi de başlarını hafifçe kaldırırlar. Ö zellikle Bakan, Ö zel Kalanı M üdürü ve Korum a G örevlisi poz verirler fazladan.)

KAMERAMAN Sırıtm a, sırıtma. Koruma sana sesleniyo-

(18)

rum. Gülmenin sırası mı şimdi? Bak daha hâlâ?..

BAKAN Gülme oğlum gülme.

KAM ERAM AN (Birden.) Paaaaat!..

(H erkes korkar.)

KAM ERAM AN İşte çekim zamanı...

(G örüntülem eyi sürdürür.) BAKAN Bu ne yahu?

M ÜSTEŞAR (Suskunluğunu bozar.) Lütfen.

M ÜDÜR Ödüm üz koptu zaten.

MUHABİR Aşkolsun arkadaşım.

KAMERAM AN Refleks. İstemeden oldu.

KORUMA (Yavaşça) Yavşak!...

(K am eram an duym azdan gelir, am a kızar Korum a'ya. Ç e­

kim i bitirip kam erayı yere koyar. C ebinden bir p aket sig a­

ra çıkarır.)

KAM ERAM AN Sayın Bakan?

BAKAN Kullanm ıyorum . KAM ERAM AN M üsteşarım?

M ÜSTEŞAR Teşekkür ederim . Bir yıl oldu bırakalı.

KAMERAM AN İçen var mı?

MÜSTEŞAR Kibritle yakm ayı düşünm üyorsun sanırım.

KAM ERAM AN Düşünm üyorum . Çakmakla yakacağım çünkü.

M ÜSTEŞAR Ne fark eder? Patlayabilir sonuçta.

KAM ERAM AN Kim derdi ki şu saatte bu dağın tepesine çakılıp kalacağız? Patlarsa alınyazısı.

(K am eram an diğerlerinin tedirgin bakışları altın da cebin ­ den çıkarttığı çakm akla sigarasın ı yakar.)

KAMERAMAN Şekilde görüldüğü gibi patlama olmadı.

Kalkabilirsiniz artık. Zahm et olm azsa. Hadi kalkın ar­

tık.

(D iğerleri yavaş yavaş doğrulurlar. G erginlik bitm iştir am a şaşkın lık sürm ektedir. Bulundukları y erlere otururlar

(19)

ayağa kalkm adan.) BAKAN Ucuz atlattık.

M UHABİR Verilmiş sadakam ız varmış.

M ÜDÜR Bir anda değişecekti dünyamız.

KORUM A Tahtalıköyü boylayacaktık.

M ÜDÜR Geçmiş olsun Sayın Bakanım.

BAKAN Teşekkür ederim.

KORUMA (Kalkıp Bakan'ın elini öper.) Geçmiş olsun Baka­

nım...

BAKAN Teşekkür ederim çocuğum.

M ÜSTEŞAR Geçmiş olsun.

BAKAN (Müsteşar'ın soğuk davrandığını saptar.) Teşekkür ederim. (Muhabir'e.) Sana da geçm iş olsun güzel m uha­

bir.

M UHABİR Teşekkür ederim Bakanım.

KAM ERAM AN Aslında hepim ize geçmiş olsun. Gerçekten çok önemli bir kaza atlattık. Yani şim di bir varmış bir yokmuş olabilirdik.7

BAKAN Doğru.

M ÜSTEŞAR O lm am ışsak eğer şansımızdan.

M ÜDÜR Tek sözcükle şans.

BAKAN Nasıl olduğunu hâlâ anlam ış değilim.

M ÜSTEŞAR Belliydi.

BAKAN Nasıl belliydi yahu?

MÜSTEŞAR İçime doğmuştu sanki...

BAKAN Tevekkeli gitm eyelim diye tutturdun.

M ÜSTEŞAR Ben yarınki toplantı nedeniyle gitmeyelim de­

dim.

BAKAN Toplantı yapılır...

M ÜSTEŞAR Ama yurt dışından geliyor uzmanlar. Aylar öncesinden program lanm ış bir toplantı. Çok yanlış ol­

du. Ayıp...

BAKAN Ayıp olacak bir şey yok. Deprem bu yahu. Yurdu­

(20)

muzun bir yöresinde deprem oluyor. Gitm em iz gereki­

yordu.

M ÜSTEŞAR Depremin bizim bakanlığım ızla ne ilgisi var Sayın Bakanım?

BAKAN Bu meseleyi sonra görüşelim.

MÜSTEŞAR O lur Bakanım .

BAKAN Biraz korkuttu olay hepimizi.

MUHABİR Biraz değil Bakan bey. Çok.

BAKAN (Sanki vecize söyler gibi.) İnsanoğlu yiğitliği ve kor­

kuyu içinde taşır...

MÜDÜR (Sanki duyurmaya çalışır gibi.) Ne güzel bir özde- yiş.

BAKAN M adem ki insanız korkacağız.

M ÜDÜR Ama yazm ak için b ir kalem im bile yok...

(Korum a, kalem ini uzatır M üdür'e.)

M ÜDÜR (İç cebinden çıkarttığı küçük bir not defterini açar.) Si­

zi kutlarım Sayın Bakanım . Yazabilir miyim?

BAKAN Ne yazacaksın?

MÜDÜR Şimdi söylediklerinizi... M ükemmeldi Bakanım.

BAKAN Ne demiştik? İnsanın korkusu. İnsanın korkusu...

Ne var? Neden yazm ıyorsun?

MÜDÜR Böyle değildi Bakanım . İnsanoğlu yiğitliği ve kor­

kuyu... gibi bir şeyler söylem iştiniz.

BAKAN Aynısını nasıl söylerim ? Yazmak istiyorsan bir da­

ha yanında teyp taşı...

MÜDÜR Emredersiniz Bakanım .

KAMERAMAN (İyice dalga geçer.) Teybe bant dayanmaz.

En iyisi kalemi kâğıdı hazır tutacaksın. Önemli bir veci­

ze şey yaptı mı hemen anında yazacaksın.

MÜSTEŞAR Eğer pilotun soğukkanlılığı olmasaydı şim di çoktaan...

(P ILO T sözcüğü geçin ce herkes birden çevresine bakına­

rak Pilot'u aram aya başlar.)

(21)

BAKAN Pilot nerde yahu?

MÜDÜR Ne dikkatli Bakanım ız var.

KAMERAM AN En son... Bizim çıkmamızı sağlarken gör­

müştüm.

KORUM A B en d e...

M ÜSTEŞAR Evet, bizim le koştuğunu görmüştüm.

BAKAN Yok yok, buralarda yok. (Koruma' ya.) Gel bakalım, birlikte çıkalım helikoptere.

(Bakan ve K oru m a helikoptere yönelirler. M iidiir hem en yollarım keser.)

MÜDÜR Hayır Bakanım.

BAKAN Ne diyorsun sen yahu?

M ÜDÜR Sizi gönderem eyiz yukarıya. O helikoptere gire­

mezsiniz. Bu ülkenin size gereksinimi var.

BAKAN Ne saçm alıyorsun yahu? Ne ilgisi var şimdi?

M ÜDÜR Hayır hayır... Ya patlarsa?

BAKAN Saçmalama.

M ÜDÜR Biz Bakanım ızı seviyoruz.

BAKAN Yolumu kesme.

M ÜDÜR Ben giderim Bakanım . Canım sizin yolunuza fe­

da olsun.

(Bakan, Ö zel Kalem M iidiirü'nü yana çeker, sessizce.) BAKAN Tehlike kalmadı. Bir şey yapm ak istiyorsan şu fır­

lamanın çekim yapm asını sağla. Anlaşıldı mı?

MÜDÜR Anladım Bakanım.

BAKAN (Diğerlerinin de duyacağı şekilde.) Alınyazımızda öl­

mek varsa ölürüz gerekirse. Çekil önümden. O adamı orda yapayalnız bırakamam.

(Bakan helikopter'e yiirür.)

M ÜDÜR (Kameraman'a.) Belgelesenize.

BAKAN (Oyalanır.) Sorum luluk diye bir şey var.

KAMERAMAN (Bakan 'm şov yaptığım anlamıştır.) Sayın Ba­

kan.

(22)

BAKAN (Durup geriye bakar.) Evet...

KAM ERAM AN Ya patlarsa?

BAKAN (Dalga geçtiğini anlamaz.) O da şans artık.

(Bakan ve Korum a helikopter'e yürürler.) KAM ERAM AN Paaat!

(Bakan v e K orum a irkilirler.) KORUM A Yavşak!

(Bakan, Koruma'yt eliyle, sakin olm ası konusunda uyarır.) KAM ERAM AN Şaka yahu.

(K am eram an çekim y ap m aya başlar. Bakan v e K orum a h e­

likoptere girerler... M u h ab ir sırtın ın acıdığını hisseder.) M ÜDÜR (M üsteşar’ın hoşuna gideceğini bildiğinden.) N edir

bu adam dan çektiğim iz? Kan kusturuyor bize kan?

M UHABİR N eden yanm dasm ız öyleyse?

M ÜDÜR Çaremiz yok ki. Em eklilik falan derken beklem ek zorundayız...

KAMERAM AN Senin gibi bir yağdanlık görmedim dersem abartmış olmam sayın müdürüm. Buna bir açıklam a y o k mu?

M ÜDÜR Açıklaması rahat etmek. Bu benim ikinci baka­

nım. Oldukça deneyim liyim dir bu konuda.

(Ö nde Bakan, arkada K orum a in erler helikopterden.) BAKAN (Üzgün bir çehreyle.) Size çok kötü bir haber. Kay­

bettik pilotu.

M ÜDÜR (Sanki anlamam ış gibi.) Arayalım Sayın Bakanım . BAKAN Ölmüş pilot!

M ÜSTEŞAR Belliydi.

M ÜDÜR Allah günahlannı affetsin.

KAMERAMAN Vay canına!

M UHABİR Ölm üş mü?

M ÜSTEŞAR Pilotun rahatsızlandığını anlamıştım.

KAMERAMAN İnişim iz teknik bir anzadan sanmıştım.

MÜSTEŞAR H ayır delikanlı. Pilot havadayken rahatsızlan-

(23)

dı. Büyük bir özveriyle buraya indirdi bizi. Halta heli­

kopterin patlam a olasılığını da düşünerek dışarıya çık­

mamızı sağladı ve öldü.

KAMERAM AN Açıklam a akla yakın.

M UHABİR Çok kötü.

BAKAN Allahtan indirdi bizi sağ salim.

M ÜSTEŞAR Ama sonuçta Allahın dağında kaldık. Bunun böyle olacağı da belliydi zaten.

BAKAN Nerden belliydi?

MÜSTEŞAR İkinci pilotu beklem eliydik.

BAKAN O zaman geç kalırdık.

MÜSTEŞAR Şimdi hiç gidemeyeceğiz.

BAKAN Böyle olacağını bilem ezdik.

M ÜSTEŞAR Ama yedek pilot için sizi uyarmıştım Sayın Bakanım.

BAKAN (K ızm ıştır am a belli etm em eye çalışarak.) Basireti­

miz bağlandı canım ;

M ÜSTEŞAR Şimdi çoktan deprem bölgesindeydik. Hayatı­

mızı da tehlikeye attık böylece.

M ÜDÜR Burnumuz bile kanam adı Sayın M üsteşarım...

M ÜSTEŞAR Şu ana kadar bir ölü verdik. Bundan sonra ka­

namayacağına da kimse güvence veremez. Bilm ediği­

miz bir yerdeyiz. Pilotum uz ölmüş. Gece olmak üzere.

BAKAN (Sinirli.) Sevinir gibisin.

M ÜSTEŞAR Yalnızca yanlışı vurguluyorum.

BAKAN Bunları sonra görüşelim.

(Susnıa.)

KAMERAMAN Aslında gerçeği görmemiz ve tartışmamız gerekir... Nerdeyiz biz? Hadi beyler.

(K am eram an çevreyi dolaşm aya başlar. Bakan, Ö zel Kalem M üdiirii ve K orum a G örevlisi de ayrı bir ekip halinde anıa resm i bir gezi g ib i dolaşırlar. M üsteşar ve M u habir otu­

rurlar.)

(24)

M UHABİR İnanamıyorum pilotun öldüğüne.

M ÜSTEŞAR Bir arkadaşım vardı. Eşinden ayrılalı en az on yıl olmuştu. Delikanlı b ir oğlu vardı, annesiyle kalıyor­

du. Arkadaşım yaz tatillerinde oğluyla birlikte olabili­

yordu ancak. Denizde... Ü ç yıl önce birlikte çıkmıştık ta­

tile. Biz satranç oynuyorduk. Birden oğlunun batıp çık­

tığını gördük. Yardım istiyordu. Delikanlı boğulm ak üzereydi... Arkadaşım o yaşma rağmen büyük bir ça­

bayla yüzdü oğluna doğru. Yakaladı saçlarından ve ina­

nılmaz bir güçle getirdi sahile. Delikanlı kurtulmuştu ama arkadaşım hiç kalkamadı bir daha yerinden. Pilo­

tun sonu bana arkadaşım ın ölümünü anım sattı neden­

se...

(M uhabir kendi sırtın a uzanm aya çalışır. Belli ki acım ak­

tadır. Ö nde Bakan yan ın da K am eram an ve arkada d iğ erle­

ri g elir teftiş havasın da.) BAKAN Yüksek.

KAMERAM AN Daha kötüsü sarp. Buradan inm ek için .dağcı olm ak gerek. Anlam ak da yetm ez, araç-gereç de gerekir. Halat, çivi, çekiç gibi şeyler... İster m isiniz kala­

lım burada böylece günlerce...

BAKAN Yok canım. Hem en bulurlar bizi.

KAMERAMAN Bizi bulm aları için adamlarla haberleşm e­

miz gerekir. Çalışıyor mu sistem? Daha doğrusu içim iz­

de haberleşmeyi sağlayacak biri var mı?

M ÜDÜR (Cep telefonunu gösterir) Haber verebilsek bulurlar ama hat yok.

MUHABİR Benimki de almıyor.

KAMERAMAN (Koruma'ya.) Ya sen?

KORUMA (Telsiz’i gösterir.) Çekmiyor.

KAMERAMAN Bak bakalım içerdekine.

BAKAN Koş durma.

(K orum a helikopter'e koşar. D iğerleri sessizce bekler.)

(25)

KORUM A (Gelir.) Çekm iyor Sayın Bakanım.

KAM ERAM AN Doğal. Bu çekm eyince o da çekmez herhal­

de. O halde haberleşm e olanağım ız yok.

BAKAN Kaybolduğum uzu anladıkları anda bütün ülke ayağa kalkar.

KAMERAM AN Ama yerim izi bilmiyorlar ki. Kuşkusuz arayacaklar ve bulacaklar bizi. Ama bu yarın da olur, bir hafta sonra da. A nlayabiliyor musunuz baylar ba­

yanlar. Yani buradayız. Üstelik kaç gün kalacağımız da belli değil. Peki, helikopteri uçurabilecek biri var mı aramızda? Sayın M üsteşarım ?

M ÜSTEŞAR Öyle bir becerim olsaydı burada olmazdık şimdi.

KAM ERAM AN Ben araba kullanmasını bile bilmem.

M UHABİR (Dalga geçer) Uçak olsaydı kolaydı.

KORUM A Ben bilmem.

KAMERAM AN Pilot olması da işe yaramaz arkadaşlar. Ba­

kın o tepede dönen zım bırtısı da düşmüş bu meretin.

BAKAN Bunlar bilinen şeyler. Karam sar bir tablo çizmek kimin işine yarar?

KAMERAM AN Karam sar değil gerçekçi bir tablo çiziyo­

rum Sayın Bakan. H elikopterle gitme şansımız yok. Biz­

den sinyal gitm ediğine göre yerimizi saptamaları da olanaksız. Öyle değil mi?

M ÜSTEŞAR Korkarım ölüm üzü bulacaklar sonunda.

M ÜDÜR Allah korusun.

M ÜSTEŞAR Ya bir hafta kalırsak, olacağı o.

BAKAN (Haykırır.) Ne diyorsun sen yahu?

M ÜSTEŞAR Endişelerimi Sayın Bakan. Endişelerimi...

BAKAN Kes be!... İnadıma konuşuyorsun günlerdir! Sinir­

leneceğimi bile bile konuşuyorsun!

KAMERAM AN (Ortalığı yatıştırm ak için.) M oraller bozuk Bakanım.

(26)

BAKAN Hayır hayır. Bilmediğiniz durumlar var. Kes de­

dim!

M ÜSTEŞAR Çocuk gibi azarlayam azsınız beni!...

BAKAN Kes dedim! Kes!

(Susm a.)

KAMERAMAN Şim di sinirlenm eden konuşalım Sayın Ba­

kan. Biraz sonra kararacak ortalık. Henüz aydınlıkken önlemimizi alalım. Bakın daha önce burada ateş yakıl­

mış. Demek ki dağcılar gelm işler buraya... Yakılacak bir şeyler toplayalım çevreden. Hem üşümemiş hem de geçm e olasılığı olan bir uçağa ya da helikoptere yerim i­

zi belli etm iş oluruz. Uygun mu Sayın Bakanım?

BAKAN (Koruma' ya.) G it topla yakacak bir şeyler.

(Korum a hem en fırlar.)

KAMERAMAN H ayır hayır. Hep birlikte. Hem çabuk olur hem de koşullara eşit olarak katılm ış oluruz.

M UHABİR Doğrusu bu.

M ÜDÜR Siz' yorulm ayın Bakanım. Biz gereğini yaparız.

KAMERAMAN Hadi durm ayalım . Yakabilecek ne bulur­

sak toplayıp getirelim . Uzaklaşmayalım fazlaca. A m an dikkat.

(Bakan dışında herkes dağılır çevreye. Bakan da bir sü re bekler, kendisine yedirem em ekle birlikte katılır d iğ erleri­

ne.) KARARMA

(Sahne yen iden aydın lan dığın da ortada bir ateş y an m ak­

tadır. Bakan dışında diğerleri kucaklarında getirdikleri çer-çöpii ateşe yakın bir y ere yığm ışlardır. Ve de y ığ m akta­

dırlar.)

KAMERAMAN İyi, kışlık odunum uz hazır.

BAKAN Üstelik ücretsiz.

KAMERAMAN Sabaha kadar yeter sanırım.

(27)

M ÜDÜR Yetmezse yeniden toplarız canım.

M UHABİR Sırtım çok ağrıyor. Belki de acıyor. Sanki bıçak yarası gibi.

(Kam eram an gelip dıştan bakar önce.)

KAMERAM AN Parçalanm ış gömleğinin arkası. Dur baka­

yım şöyle. (Elini sokar, yüzünü buruşturarak çıkartır elini.) Sırtında şey var. Bak kan. Sanki bir yere çarpmışsın.

(D iğerleri de gelirler.) M ÜDÜR Geçmiş olsun.

M ÜSTEŞAR Sonunda burnum uz kanadı...

KAM ERAM AN Nasıl farkına varamadın şimdiye kadar?

M UHABİR Bilmiyorum.

KORUMA Geçmiş olsun bacı.

MÜDÜR Geçmiş olsun.

M ÜSTEŞAR Geçmiş olsun.

MUHABİR Teşekkür ederim.

KAMERAM AN İçerde.ilk yardım çantası görmüştüm.

BAKAN (Koruma'ya.) Koş, al da gel.

(K orum a koşarak gider.)

KAMERAMAN (M u habire.) Aslında biz de gidelim içeriye.

Rahatça bakarız. Ne gerekiyorsa yaparız.

M UHABİR Pilotu görmeye dayanamam.

KAMERAMAN Peki peki. (Koruma'nm getirdiği çantayı alır.) Sırtını ateşe ver. İnşallah derin değildir yara. (M uhabir’- in üstiindekileri yukarıya doğru kaldırır. Yüzünü buruştu­

rur.) Korkacak bir şey yok canım.

M UHABİR Şimdi hatırladım . Yere çakılmamızla birlikte vurdum bir yerlere. Uuuf... Acıdı.

KAMERAMAN Allah Allah hangisi oksijen bunların?

M ÜDÜR (Bulur, uzatır.) Pamuk da ister misin?

(Kam eram an M iidür'iin uzattığı pam uğa oksijenli sudan dam latır, yarayı tem izler.)

M UHABİR Uuuf. (Belli etmemeye çalışır ama gene de.) Çok

(28)

acıyor...

KAM ERAM AN Sık dişini.

(M u habir inler.)

KAM ERAM AN Bir şey kalmadı. Biraz daha, ha gayret...

Şimdi de tentürdiyot meselesi. İşte buna biraz şey yap­

man gerek. Dayanacaksın.

(M iidür uzattığı şişeden pam u ğa dökerek paranın üzerin­

de gezdirir. M u h ab ir acı içinde kıvranır. B elki biraz da ba­

ğırır. K am eram an kızın bağırm asın a rağm en işlem i bitirir.

Sargı beziyle sarar yarayı, belki de bantlar.) KAM ERAM AN Dur. G iyinm ene yardım edeyim.

(M uhabir K am eram an'ııı yardım ıyla ü stiindekileri giyer.) KAM ERAM AN Geçm iş olsun arkadaşım.

M UHABİR Teşekkür ederim.

BAKAN Geçm iş olsun.

M ÜSTEŞAR Geçmiş olsun.

M ÜDÜR Geçm iş olsun.

KORUM A G eçm iş olsun bacı.

M UHABİR H epiniz sağ olun. Teşekkür ederim.

(K am eram an ilk yardım çantasından çıkarttığı ilaçların adlarını oku m aya çalışm aktadır.)

KAM ERAM AN Bak, ağrı kesici buldum. Biraz su.

BAKAN (K orum a’ ya) Koş git içerden su getir. Bana da ge­

tir.

(K orum a, helikoptere koşar.)

KAMERAM AN Şim di bir şeyin kalmaz. Sabret azcık.

(K orum a iki şişe/poşet su ile gelir. İki de bardak vardır elinde. Ö n ce B ak an ’ a verir, son ra K am eram an ’ a. İlkin ken d isin e verilm ediğ in den K am eram an kız a ra k b akar K oru m a’y a.)

KAMERAM AN (Suyu bardağa boşaltırken.) İçerde ne kadar su var?

KORUMA Saym adım .

(29)

KAMERAM AN Git say! (M uhabir'e ilaçları içirir.) Durma!

BAKAN (Kendi Korum a’sm a emir verilmesinden rahatsız.) Ne­

den gerek duydun buna?

KAM ERAM AN Bunu daha önce konuşmuştuk. Burada kalmamız uzayabilir Sayın Bakan. Suyum uzu, varsa yi­

yeceğimizi, herkes için eşit bir şekilde bölüştürm em iz gerekir.

, : (Bakan eliyle işaret eder, Korum a gider.)

KAMERAM AN Gerçi bunları söylem ek istemezdim ama söylemekte de yarar var doğrusu. Belki anım sayacaksı­

nız, buna benzer bir uçak düşme olayı olmuştu geçm iş­

te... Kazazedeler sonunda dağdan inem ediler aşağıya ve birbirlerini yediler açlıktan... Yani bu kavga etme şeklinde birbirlerini yem e eylemi değil, gerçekten yeme şeklinde sonuçlanm ıştı. Sanıyorum iki general, üç mil­

letvekili ve iki de işadamı öncelikle indiler midelerine dağdakilerin. Ü stelik silahlar da vardı bunların. Ama açlık silah falan dinlem ez biliyorsunuz. A ç insandan daha tehlikeli bir silah henüz bulunam adı...

(Bir tedirginlik yaşanır. Bir an herkesin böyle bir durum u gerçekm iş gib i dü şün düğü hissedilir.)

BAKAN Yanlış hatırlam ıyorsam o olay sırasında kar vardı dağda. Şimdi öyle mi? (Gülümseyerek.) Ama gene de be­

nim yaşlı etim in size lezzetli gelm eyeceğini söyleyebili­

rim.

KAM ERAM AN (Gülerek.) Denemeden buna karar verem e­

yiz Sayın Bakan... Çarşıdan aldığımız tavuk etinin her zaman lezzetli olduğunu söyleyebilir miyiz? Gene de indiririz mideye. Siz ve koruma görevliniz bizim bir ay­

lık yiyecek gereksinimimizi giderirsiniz sanıyorum.

BAKAN (Sırıtarak) Benim alt kadrom benim için her zaman kendilerini feda etmiştir. Öyle değil mi?

MÜDÜR (Endişeyle) Feda olsun canımız Bakanım.

z8 Helikopter

(30)

BAKAN (Müsteşar'ııı konuşmadığını görünce) Kendini feda etmeyenleri de ben yerim zaten.

KAM ERAM AN Şaka şaka.

M ÜSTEŞAR Her şakanın altında bir gerçek yatar.

KORUM A (Gelir.) On poşet var yukarda...

KAM ERAM AN Buradakiler?

KORUM A On iki yapar.

KAM ERAM AN Tamam. Kaç kişiyiz?

M ÜDÜR Yedi.

KAMERAM AN (Sayar.) Altı.

M ÜDÜR İçerdeyken yedi kişiydik.

KAMERAM AN P ilotu unuttun. Bu durumda ikişer su dü­

şüyor adam başına. H erkes suyunu yanına alsın. İster hemen içsin, ister yarınları da düşünüp içmesin. H erke­

sin kendi bileceği iştir.

BAKAN Canım bu kadar ince eleyip sık dokumaya gerek yok. Nasılsa bulacaklar bizi.

KAMERAM AN Ya bulam azlarsa? Ağustos'un sonu. Kar da yok çevrede. Biz önlem im izi alalım, eşeğimizi sağlam kazığa bağlayalım.

(M üsteşar, M u habir'in uyuduğunu fark eder.) M ÜSTEŞAR (Kameraman a.) Uyumuş.

KAMERAMAN Tabii uyuyacak. Hem dün geceden uyku­

suz hem de uyku hapı verdim. Tetanos falan olmasın da...

BAKAN Yok canım.

KAMERAM AN Ama derin bir yara. Nereye çarpm ış olabi­

lir? Gidip de göreyim bakayım .

(K am eram an h elik o p tere gider. B akan işaret ed in ce K orum a da arkasından gider. M iidiir toplanan parçalar­

dan atar ateşe. M ü steşar kü sm ü ş sanki. Birden helikopter­

deki aydınlatm a fa r ı yanar. G ündüz gib i aydınlanır orta­

lık. K am eram an ve K orum a gelirler.)

(31)

M ÜDÜR İyi akıl ettiler Bakanım.

BAKAN Aferin.

KAMERAM AN Kurcalıyorduk sağı solu, yanıverdi. Yalnız muhabirin çarptığı şey paslı biraz. Başına bir iş açmaz inşallah.

M ÜSTEŞAR Burada üşüyecek.

BAKAN İçerde yatsın.

KAMERAMAN Pilot var orda. Ama çıkartalım pilotu dışa­

rıya. Nasılsa üşümez o.

(Kam eram an ve K orum a helikoptere girerler y eniden.) M ÜDÜR Sizi bulurlar Bakanım . Sıradan bir insan değilsi­

niz ki. Şimdi ortalık birbirine girmiştir. Tüm ülke ayağa kalkmıştır.

BAKAN Ne saçm alıyorsun yahu? Belki düştüğümüzün far­

kında bile değiller.

(Susma. K am eram an ve K orum a; Pilot'u kollarından v e bacaklarından tutarak in dirirler aşağıya.).

BAKAN Kalk da yardım etsene.

M ÜDÜR Emredersiniz Bakanım. (Koşarken döner.) Bende bel fıtığı var Bakanım.

(H elikopter'in arkasına g ötü rü rler Pilot'ıı, izleyici tara­

fın d an görü lm eyecek bir yere yatırırlar... -İyi de ederler.

Yoksa oyun boyu nca nefes alm ıyorınuş gib i yapm ak z o ­ runda kalacaktı Pilot'u oynayan oyuncu- K am eram an ve Koruma, Pilot'u bıraktıktan sonra diğerlerinin yan m a g e ­ lir.)

KAM ERAM AN (M ulıabir'e dokunur.) Hadi kalk. Kalk. Üşü­

yeceksin...

M UHABİR (Zorlanarak uyanır. Şaşkın.) Ne oldu?

KAMERAMAN M uhabbet devam ediyor. (Sanki bir oyun ya da film adı gibi yineler.) Dağ Başında M uhabbet. Kanadı Kırık M uhabbet. Olm adı bunlar. Pervanesine Yandığı­

mın Muhabbeti.

(32)

BAKAN Üşüyor. Yatır, sonra devam edersin.

KAM ERAM AN İçeriye yatırayım seni.

M ÜSTEŞAR Acınız var mı?

MUHABİR Zonkluyor. Hareket edince daha çok acıyor.

(K am eram an kolu n a g irer M uhabir'in, yürürler.) M ÜSTEŞAR Rahatça uyu içerde.

BAKAN Geçm iş olsun yavrum .

M UHABİR (Tam içeriye girecekken.) Hayır hayır! Ben yat­

m am içerde.

KAMERAM AN Aldık P ilotu . Bak ayaklan görünüyor ga­

ribanın

(H elikopter'e girerler.)

MÜDÜR O adamın üstü açık Bakanım.

BAKAN Hangi adamın? Bilm ece gibi konuşma be!

MÜDÜR Pilot'un.

BAKAN Üşümez korkma.

MÜDÜR Vahşi bir hayvan falan.

BAKAN Ne saçm alıyorsun yahu? P ilotu yerler. Söylem ek istediğin bu mu?

MÜDÜR Hem en hem en.

BAKAN (Koruma' ya.) Sen ne diyorsun bu işe?

KORUMA İçerde gazete var Sayın Bakanım. Em rederseniz örterim üstüne.

BAKAN Oğlum burası yol mu? Bu adam kazada mı öldü ki üstüne gazete örtüyorsun? (Kendi kendini yanıtlar.) Evet kazada öldü sayılır. (Ama gene de.) Bak rüzgâr esi­

yor gazete durur m u üstünde? Ne adamlarla çalışıyo­

rum be? Beni bile şaşırttınız...

(K am eram an elin de bir şişe viski, tepsi içinde bardaklar, kâğıt tabak ve ku ru yem işle gelir.)

KAMERAMAN N eler buldum size, bakın. Bu kıyağımı unutmayın ha. Hey be viskim iz bile var. Üşüm em izi de önler bu meret. (Koruma' ya.) Yardım etsene bana. A l şu

(33)

kuruyemişi, koy tabağa. (Koruma kuru yem işi hazırlar.) Alırsınız değil mi? (Bardaklara viski koyar. Bir yan dan da hazırladığı bardakları sırasıyla Bakan, M ü steşar ve Özel Kalem M üdiirii'ne verir. K oru m a’ ya uzatır.) Alsana ya­

hu.

KORUMA (Sessizce.) Sayın Bakanımızın yanında.

KAMERAM AN Bırak Sayın Bakanını.

KORUM A Ayıp, içemem.

KAMERAM AN Ayıpsa o da işliyor aynı ayıbı. Alsana ya­

hu.

KORUMA Olmaz.

KAMERAM AN Sayın Bakanı bu da içsin mi? Yoksa kakır- dayacak soğuktan.

BAKAN İç oğlum iç.

KAM ERAM AN Çiş etm eye giderken de soruyorlar mı si­

ze?

BAKAN Dedin de aklıma geldi. Bir saattir kıvranıyorum yahu. (Koruma'ya.) Gel benimle.

(Bakan, K orum a ile birlikte gider. K orum a cebinden bir el fen eri çıkartıp yakm ıştır.)

BAKAN Bu nerden çıktı?

KORUMA İçerden buldum Bakanım.

(Kaybolurlar.)

KAM ERAM AN Haydi sağlığınıza.

M ÜDÜR (Yeniden otururken.) Bekleyelim. Yoksa, içtiğimizi zıkkım eder bize.

KAM ERAM AN İşiniz zor. Şeytan ne diyor biliyor musu­

nuz? Al makineyi eline, git peşlerinden. Tam hacetini görürken çekimini yap. Sonra da sat muhalif bir özel te­

levizyona. "Bakan çevreyi kirletiyor" başlığını atıp ya­

yınlasınlar.

MÜSTEŞAR Bu kızcağızın başına bir şey gelirse bu adamı bağışlamam.

(34)

M ÜDÜR Ne gelir elim izden Sayın M üsteşarım ?

M ÜSTEŞAR Yoo, çok şey gelir. Benim mem uriyetten bekle­

diğim hiçbir şey kalmadı. M üsteşarlıktan öte ne olabili­

rim ? Emekliliğim gelm iş. A çıklanın basına olur biter.

Benim kişiliğim le oynam aya hakkı yok. İzin vermem buna. Bütün yaşamım boyunca kaç Bakan gördüm ben?

Bizim Bakanlığım ızla yurdun bir yöresinde olan bir depremin ne ilgisi var? Üstelik yurt dışından gelecek uzm anlarla bir toplantı yapılacak yarın. Kaç ay önce programlandı o toplantı biliyor musunuz?

MÜDÜR (Telaşla.) Geliyor... M üsteşarım geliyor. Aman pi­

relenir gene.

(B akan, a rka sın d a K oru m a. M ü d ü r ay a ğ a kalkar.

M üsteşar, Bakan geldiğin de kalkm am ak için zaten ayakta.) MÜDÜR Tamam mı Bakanım?

BAKAN Ne tam am mı yahu?

MÜDÜR Yani. Yaptınız mı? Şeyinizi.

BAKAN Yani sırf konuşma olsun diye konuşuyorsun ha.

Böyle saçm a sapan konuşma. İş olsun diye konuşuyor­

sun be.

MÜDÜR Bir daha konuşm am Bakanım.

BAKAN Bak şimdi, bir uçtan bir uca. Gerektiği zaman ko­

nuş yahu.

MÜDÜR Emredersiniz Bakanım.

KAMERAMAN Haydi bakalım sağlığınıza.

MÜDÜR Sağlığınıza Bakanım.

BAKAN Hepinizin sağlığına.

MÜSTEŞAR (İslemeden de olsa.) Sağlığınıza.

(K orum a izn e rağm en g en e de gösterm eden içer. D iğerleri de içm ekte. K uruyem işten de alırlar.)

BAKAN Ooooh... İyi geldi yahu.

KAMERAMAN Aslında viski değil de rakı olacaktı. Şöyle güzel tem izlenm iş iki tane de lüfer. (B ir eliyle diğerini bi-

(35)

leğindetı kavrayarak san ki lüfer tanım ı yapar.) Ooooh, ate­

şimiz de hazır. Pişirip pişirip koyacaktım önünüze. Ye­

mediğinizi de arkanıza atacaktınız.

M ÜSTEŞAR Bir dahaki düşüşümüze.

KAM ERAM AN Bir daha önlem siz düşmeyiz canım. Değil mi Bakanım?

BAKAN Şimdi büyük bir olasılıkla aramaya başlam ışlardır bizi.

KAMERAM AN İçişleri Bakanıyla aranız iyidir inşallah Ba­

kanım.

BAKAN Neden soruyorsun?

KAMERAM AN Aranız kötüyse buldurm az sizi. Dolayısıy­

la biz de ayvayı yeriz.

(Bakan p ek hoşlan m az espriden am a g en e de gülüm ser.) KAMERAM AN Arkadaşa bir bakayım da geleyim.

(K am eram an ilk yardım çantasını da alarak helikoptere g i­

rer.)

BAKAN Amma da cıvık herif yahu.

KORUM A Yavşağın biri Bakanım . Pat mat diye korkutun­

ca dövecektim az daha.

BAKAN Bak işte. Kafa bu kadar çalışıyor. Oğlum siz ne za­

man akıllanacaksınız? Hiç kızıyor muyum ben? Bu fır­

lama, televizyonun önemli bir kameramanı. İşimize ya­

rıyor yahu.

KORUM A Ama çok gıcık bir herif Bakanım.

BAKAN Yooo. Tam tersine çok sempatik. Cıvıklığını da görmezden geleceksin. Çünkü işe yarıyor. Şimdi sen bu hergeleyi dövsen görüntüler mi bizi bir daha? (Müuür'- e.) Bak aslında gecikiyoruz. Aklıma ne geldi biliyor mu­

sun? Dinle. H elikopter sanki yeni inmiş gibi olayı bel­

geleyelim. Anladın mı? Anladın mı yahu?

MÜDÜR Anladım Bakanım... Ama nasıl olacak?

BAKAN Zaten helikopterden kaçışımızı, yerde yatışımızı

(36)

belgelemedi mi bu fırlam a. Şim di yeniden m izansen v e­

rip görüşlerim izi falan bildirelim . Anladın mı?

M ÜDÜR Şimdi anladım Bakanım .

BAKAN Dur geliyor. Sanki i benim haberim yokm uş gibi.

M ÜDÜR Anladım.

BAKAN (Sanki başka bir konuda konuşuyorlarmış gibi.) O ka­

dar telaşlanacak bir şey yok.A dam lar bir hafta daha bu­

rada olacaklar. Toplantıyı uygun bir günde yaparız.

KAMERAM AN (Yavaşça M üsteşar'a.) Kurtulduk da iş top­

lantıya kaldı...

BAKAN Hastamızın durum u nasıl?

KAMERAMAN İnleyip duruyor. Ateşi de çıkmış.

BAKAN Geçer.

KAMERAMAN Korkmaya başladım aslında... İnşallah ters bir şey olm az. Zaten şanssız bir dönem yaşıyor.

BAKAN Ne şanssızlığı?

KAMERAM AN Birlikte olduğu adam dan ayrılmış. Bir haf­

ta önce, şamata olsun, m orali düzelsin diye beni yanma katıp gönderdiler bu göreve.

BAKAN M orali düzelsin diye deprem bölgesine gönderil­

menin mantığını çözemedim.

KAMERAMAN (İyice dalga geçer.) Hayır bu çok iyi. Ben bir ay önce bir sıkıntı geçirm iştim . Haber müdürümüz be­

ni "moralimin düzelmesi için" Orta-Doğu'daki savaşa gönderdi.Bir hafta bom balanan kentleri dolaştım ve ül­

keme büyük bir moralle döndüm. Çünkü yaralanma- mıştım ve en önem lisi yaşıyordum .

(Sırasıyla Bakan, M ü steşar ve M ü dü r gülerler. Koruma suskun yalnızca. O da espriyi an lam ış gib i yaparak garip bir şekilde güler.)

BAKAN Buna içilir. Haydi şerefe.

BİRLİKTE Şerefe. Şerefe Bakanım. Sağlığınıza.

KAMERAMAN Uzatm bardağınızı Bakanım. (Bakan'm

(37)

uzattığı bardağa viski koyar.) Keyifler nasıl arkadaşlar?

M ÜDÜR Çok iyi.

KAMERAM AN M üsteşarım suskun. Biraz neşelenelim di­

ye getirdim. İsterseniz içmeyelim yani.

M ÜSTEŞAR Kızımın töreni var yarın.

KAM ERAM AN Ne töreni bu?

M ÜSTEŞAR Uluslararası bir resim yarışmasında ödül ka­

zandı kızım. İkincilik ödülü. İşte o ödülün töreni..

KAM ERAM AN Kızınız ne iş yapar?

MÜSTEŞAR Öğrenci. İngiliz Dili ve Edebiyatı'ııda okuyor.

Son sınıfta. Resim le de ilgileniyor. (Kızıyla gururlandığı bellidir.) Oldukça yeteneklidir.

(Bu arada Bakan diğerlerin e çaktırm adan M iidiir'e "çe­

kim " işini K am eram an'a söylem esini işaretle yin eleyerek ayağa kalkar.)

BAKAN (K orum a’ya.) Gel şöyle dolaşalım çevreyi.

M ÜDÜR Ben de geleyim mi Bakanım?

BAKA N (' A ptal' der g ibi.) Hayır hayır.

(Bakan ve Korum a uzaklaşırlar)

KAMERAMAN Dolaşın Bakanım dolaşın. Buraya gelirse­

niz moraliniz düzelm iş olur. Çaktırm ıyor ama onun da bozuldu morali.

M ÜSTEŞAR Kutlarım bile demiyor.

M ÜDÜR Huyunu anlam adınız mı M üsteşarım? O şimdi küs size. Ama döndüğüm üzde gönlünüzü alacaktır.

M ÜSTEŞAR Hiç sanm ıyorum .

KAM ERAM AN Başka kaşık düşmanı var mı Müsteşarım?

M ÜSTEŞAR Bir de oğlum var. Amerika'da master yapıyor.

Ekonomist.

KORUM A (Sessizce) Komünist ha!

KAM ERAM AN Çocuklardan yana şanslısınız.

M ÜSTEŞAR Evet öyle. Ama zorlanıyoruz. Yurt dışında ço' cuk okutmak, hele hele Amerika'da. Üstelik burslu git'

(38)

ti. Bizim gönderdiğim iz yalnızca el harçlığı, gene de zorlanıyoruz.

KAM ERAM AN (M üsteşar'm bardağına viski eklerken.) Daha ne kadar sürecek ?

MÜSTEŞAR Ö nüm üzdeki yıl bitecek.

KAM ERAM AN Eh, yüze yüze kuyruğuna gelm işsiniz. Siz Sayın M üdürüm ? Çoluk çocuk?

MÜDÜR İki de benim var. B ir kız, bir de oğlan. Elleriniz­

den öperler. A m a benim kiler lisede henüz. Kız bu yıl bi­

tirecek, oğlan da gelecek yıl.

MÜSTEŞAR Asıl zorluk o zaman başlayacak.

MÜDÜR Başka umarı yok.

MÜSTEŞAR Siz delikanlı?

KAM ERAM AN Yalnız yaşıyorum . Daha doğrusu son iki aydır. Birlikte olduğum b ir kadın arkadaşım vardı, an­

laşamadık, ayrıldık.

MÜSTEŞAR Çok özel değilse, neden ayrıldınız?

KAMERAMAN (Biraz hü zünlenir gib i olu r am a hem en to­

parlanır,) Benim burcum koç. Onun burcu da koç. Beni yönetm eye kalktı ve dolayısıyla da bir çuval incirin içi­

ne etti...

MÜSTEŞAR (Gülerek.) Anlaşacağınız bir burçla birlikte ol­

saydınız keşke.

KAMERAMAN En çok aslanlarla anlaşırım.

MÜDÜR Ama aslan sonunda koçu yer. Ben de anlarım bu işlerden az çok.

KAMERAMAN Benim aslanlarım büyük değil, yavru as­

lanlardır... Onun için ben ham yaparım onları. (Diğerle­

ri gülüşürken.) İkizlerle de anlaşırım. Hele hele başakla.

Kova'yı unuttum galiba. Aslında koç dışında herkesle anlaşırım. Bütün kadınlar hoşuma gider en doğrusu.

Hepsinin de tenleri kokuları ayrı ayrıdır. (Göğüs geçirir.) Gel de şim di şu dağın başında çakıl kal...

(39)

(Bnkatı uzaktan M ü d ü r e "söylem edin mi" gibilerden işa­

ret eder. M iidiir de söylem ek iizerc olduğunu belirtir işa­

retle. Bakan çabu k olm asını yineler.) MÜDÜR Beni dinler misin? Hey.

MÜSTEŞAR (Kadın konusu açıldığından neşesi yerinde.) Şim ­ di kim bilir hangi kadını düşünüyor?

KAMERAM AN O oof of... Emret müdürüm.

MÜDÜR Estağfurullah. Şey diyecektim...

KAMERAMAN Söyle m üdürüm çekinme.

M ÜDÜR Zorunlu inişten hemen sonra çekim yaptın, belge­

ledin bazı şeyleri. Neden sürdürmüyorsun?

KAMERAMAN M uhabir arkadaş konuşacak halde olsa ne harikalar yaratırım ben.

MÜDÜR Canım soruyu da sen sor. Sonradan muhabirin se­

sini ekleyem ez misiniz?

KAMERAMAN Bu Bakanın fikri değil mi? M ahsus buralar­

dan da uzaklaştı ki sen bu tezgâhı iyi kurasın diye. Yo yo telaşlanma. Benim de işime geliyor. Haydi çağır Ba­

kanını.

(K am eram an hazırlan ırken M ü dü r helikopterin yanında oyalanm akta olan Bakan'nı yan ın a gider.)

MÜDÜR (Yavaşça) Tamam Bakanım . İkna ettim.

BAKAN (O da yavaşça.) Aferin. Kedi olalı bir fare yakaladın.

MÜDÜR (Yüksek sesle.) Sayın Bakanım. Lütfen gelirseniz çekim yapılacak.

BAKAN Ne çekimi yahu?

KAMERAMAN (Bağırır.) Sizinle söyleşi yapmak istiyorum Bakanım.

BAKAN (Güya espri yapar.) Şimdi zamanı mı yahu?

KAMERAM AN Siz bilirsiniz. (M üdiir'e.) Yani görüyorsun.

Ben de yapmam.

BAKAN (Kameraman'm yanına gelir aceleyle.) Yahu espri yaptık. Şimdi zam andan bol neyimiz var? Ayrıca ben en

(40)

yoğun işlerim arasında bile sayın basın mensuplarının isteklerini geri çevirmemiş bir politikacıyım . Akıllı ve zeki bir delikanlısın sen. Espriden anlarsın diye düşün­

müştüm.

KAMERAMAN Evet zekiyim. Ama siz de çok zekisiniz Ba­

kanım. Aslında iki cambaz bir de ip meselesi.

BAKAN (Hoşuna gitmiştir.) Başlayalım mı?

KAMERAMAN Başlayalım. Şimdi beni iyi dinleyin baylar..

Hep birlikte helikopterde toplanıyorsunuz. Sonra sanki yeni düşm üş gibi koşup geliyorsunuz buraya. Kuşku­

suz ben çağırdığımda...

BAKAN Kaçışımızı çekm em iş miydin yahu?

KAMERAMAN Fazla çekim göz çıkarmaz. Ü stelik montaj sırasında işe yarar. (Bakan'a) Sizi ön plana çıkartalım ba­

kanım.

BAKAN İyi olur.

MÜSTEŞAR (Yavaşça) Tam bir soytarılık..

M ÜDÜR (Kimseye duyurmadan) Soytarılık yalnızca bu mu?

Duymasın. Katlanacağız, çaremiz var mı?

KAMERAMAN Haydi acele edin azıcık. Toplanın helikop­

terde...

(K am eram an dışında herkes helikoptere doğru yürür.) MÜDÜR (Kameraman ’a) M uhabir bayan yok ama!..

KAMERAMAN Ben onu stüdyo çekimleriyle eklerim gö­

rüntülere. Kulagmız bende olsun.

MÜDÜR Buyurun bakanım.

KAMERAMAN (B ir yandan vizörden bakıp çekim yerlerin i saptarken, diğer yan dan ) Önce prova alalım... Yeter yeter.

Tam girm eyin içeriye...

(Bakan elbisesin i, saçını, başını düzeltir, en ön de yerini alır. M ü steşar gön ü lsüz. "Nerden bu laştık bu işe," d er g i­

bi bıkkın. M ild iir tam bir g örev bilinci içinde. K orum a sı­

rıtm akta boyuna.)

(41)

KAM ERAM AN O lm uyor Koruma, olmuyor!

BAKAN Ne yapıyorsun yahu? Ağzı açık ayran delisi gibi her şeye gülüyorsun... Salak!..

KAM ERAM AN Bütün em ekler boşa gider... Gülmemen ge­

rek...

BAKAN Gülmeyeceksin!

KORUM A (Korkuyla ifadesizleşlirir yüzünü) Emredersiniz...

KAMERAM AN Güzel, güzeeel.. Tam bir korku belirtisi..

Demek ki bakanın fırçası helikopterin düşmesi kadar ürkütücü... Hazırlanın baylar... (Diğerleri hazırlanıyor- ken) Yüz metre koşacak atletler gibi değil bay!ar..M ara- tona çıkacak atletler gibi hiç değil... Düşmüş bir heli­

kopterden kaçacaksınız bay!ar...Hatta kaçma bile den­

mez buna.. Uzaklaşma daha yerinde bir sözcük... Ta­

mam mı?

BAKAN Tamam!

(Kam eram an ağzıyla, uçm akta olan bir helikopter sesi çı­

karm aya başlar. D iğerleri, start verilm esin i bekleyen atlet­

ler gibi... Bunların arasın da birazcık M ü steşar uyum g ös­

terem ez gibidir. K am eram an sesiyle helikopteri san ki dü ­ şürür.)

KAMERAM AN Haydi koşun!

(D iğerleri yavaş çekim koşarak gelirler.. K oru m a g en e sı­

rıtm aktadır.)

KAMERAM AN Dur! Durun! G ene sırıttın be!

BAKAN M anyak nusın nesin? Çekimden çıkartalım bu he­

rifi!..

KAM ERAM AN Olacak iş değil. Zaten muhabir de yok...

BAKAN Gülme ulan!

KAMERAM AN Haydi yeniden...

(H erkes yerin e geçer. B ekleyiş başlar. Kam eram an ağzıyla g en e helikopter sesi çıkartır. Sonra da dü şüş sesi.)

KAMERAM AN Haydi!. Koşun!..

(42)

(G ene yavaş çekim koşm aya başlarlar. Bakan diğerlerin i kollayarak koşm aktadır güya. Yardımcı olm aktadır san ki diğerlerine. Kam eram an çekim i sürdürm ekte.)

KAM ERAM AN Yatın yere! Bravo. Çok güzel...

(Yere yatarlar.)

BAKAN (Korııma'ya şefkatle) Evladım... Başını sakın. (Diğer­

lerine de sevecenlikle.) Aman başınızı kaldırmayın yavru­

larım.

KAM ERAM AN Çok güzel... Bakanım bravo. Çok güzel.

(Çekimi durdurur.) Bu kadar yeter. Çok teşekkür ederim.

(H erkes kalkar yerinden . Bakan sessizce yaklaşır K am era­

m an'ın yan ın a.)

BAKAN Nasıl memnun musun çekimden?

KAMERAM AN Çoook. Bu işleri iyi biliyorsunuz bakanım.

BAKAN Bir ara kızı da çeksek...

KAM ERAM AN Ben o işi montaj sırasında çözümlerim ba­

kanım. Siz kafanıza takmayın.

BAKAN Ondan em inim ama gene de kızı çeksen. Ne olur ne olmaz. Sonra zorlanm am ış olursun.

KAMERAM AN (Dalgasını geçer) Aklıma çok parlak bir şey geldi bakanım... Üstelik size de yarar...

BAKAN (Heyecanlanır) Söyle...

KAMERAMAN (Birden umutsuz ve üzgün bir davranışa dö­

nüşür heyecanı) Sizin belinizde bir rahatsızlık mı var ba­

kanım?

BAKAN Disk kayması... Zam an zaman nükseder...

KAM ERAM AN Tüh! Büyük bir fırsattı aslında...

BAKAN Fırsatı değerlendirelim....

KAM ERAM AN Ama ağırlık kaldıramazsınız...

BAKAN Bana yararı olacaksa neden kaldırm ayayım ? Bu üstelik ne kaldıracağıma bağlı... Söylesene yahu!

KAM ERAM AN İçerdeki m uhabir arkadaşı kucağınızda ge­

tirecektiniz buraya. Ben de çekim yapacaktım. Ne olur­

(43)

du o zaman? Aaaah ah!..

BAKAN (Akima yatar) Kaç kilo kız?

KAMERAMAN Elli, ellibeş var...

BAKAN Elli ellibeş ha!.. Bana yaslanarak gelse?

KAMERAM AN O zaman ne kıymet ifade eder? Ama şöyle olabilir belki.. Koruma kızı taşısa... Kellesini çekmem..

Sonra sizin kellenizi sanki siz taşımışsınız gibi m ontaj­

da eklerim görüntüye...

BAKAN Akimla bin yaşa.

KAMERAMAN Ama sizde yüzük falan yok.. Bu hödükte at nalı gibi şövalye yüzük var...

BAKAN Onun yüzüğünü çıkarttırırım istersen. Hatta yut­

tururum o yüzüğü o hergeleye.

KAMERAMAN İş yüzükle bitm iyor ki!.. Baksana onun eli ayı eli gibi... Sizinki öyle mi, kibar, zarif bir el. Belli olur.

Dikkatli bir izleyici, o ellerin sizin olmadığını, olamaya-, cağını enseler.

BAKAN (Fırsatı kaçırmamak için) M üsteşarın elleri tıpkı be­

nim ellerim... Baksana... Ü stelik yüzüğü de yok....

KAMERAMAN Kızı taşımayı kabul eder mi?

BAKAN Nasıl etm ez? Yapacağın montajı bilmezse uçarak kabul eder...

KAMERAMAN Onu bilm eyecek ama ya seyrettiğinde, cı­

vıtır da açıklarsa durumu?

BAKAN Cesaret edemez. M ahvederim onu...

KAMERAMAN Yo yooo... Zaten olmaz. Çünkü kızı taşıya­

maz. Altında kalır. Durun bakayım. Benim ellerim tıpkı sizin elleriniz. Bakın! Ben taşırım sizin adınıza.

BAKAN Peki, çekimi kim yapacak?

KAMERAMAN Ya, onu düşünememiştim. Neyse, neyse, bu işten vazgeçelim.

BAKAN Canım, hem en vazgeçme! Öğret, çekerim ben.

KAMERAM AN Ö ğrenebilir misiniz?

Referanslar

Benzer Belgeler

Mersin'e nükleer santral kurulacak olmasının, turizmi olumsuz etkileyeceği yönündeki iddialara ilişkin Yıldız, “Paris'e 40 kilometre uzakl ıkta 4 tane nükleer santral varken,

Enerji Bakanı Taner Yıldız, Japon Toshiba şirketinden yetkililer ile yaptığı görüşme sonrası yaptığı açıklamada Japonya'nın Türkiye'de nükleer santral kurulması

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Tsunami etkisiyle, Türkiye-Japonya nükleer güç santralleri müzakereleri zaman olarak tabii ki etkilendi” diye konu

Artık nükleer santral konusu bir enerji sorunu değil, Bakan'ın ifade ettiği üzere bir namus meselesi oldu" diyen Polat, Güler'i iki aç ıdan eleştiriyor:. * Nükleer

Güler, Türkiye’nin nükleer enerjiyi bar ışçıl amaçlar için kullanacağını ve santral ihalesinin her firmaya açık olduğunu kaydetti.Dünya Ekonomik Forumu’nun

Nükleer santral için yönetmeliklerin düzenlenmesinde yasama, yürütme ve yargmm beraberce davranabilece ği bir uzla şı içinde olmak istediklerini belirten Yıldız,

Toryuma ilişkin sorular üzerine de Hilmi Güler, Türkiye'nin bu konudaki rezervlerinin gayet iyi olduğunu ve 300 bin tonun üzerinde rezervi bulundu ğunu belirterek, geleceğin

Şener, mali sektördeki üst kurulların birleştirilmesine yönelik görüşleri de değerlendirdi ve 2007 yılındaki seçimler öncesinde, böyle bir radikal dönüşümün