• Sonuç bulunamadı

Olmak ya da Olmamak. Covid-19 pandemisi ve aşıların kısa bir özeti. Yavuz Dizdar. Yayına Hazırlayan: Şükriye Özgül

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Olmak ya da Olmamak. Covid-19 pandemisi ve aşıların kısa bir özeti. Yavuz Dizdar. Yayına Hazırlayan: Şükriye Özgül"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

Hayykitap - 819 Söyleyecek Sözü Kalanlar - 14

Olmak ya da Olmamak Yavuz Dizdar

Yayına Hazırlayan: Şükriye Özgül Hayykitap Sağlık Yayın Yönetmeni: Nihal Doğan

Kapak Tasarımı: Latif Çetinkaya Sayfa Tasarımı: Turgut Kasay

ISBN: 978-625-7685-23-8 1. Baskı: İstanbul, Mart 2021 Baskı: Yıkılmazlar Basım Yay.

Prom. ve Kağıt San. Tic. Ltd. Şti.

15 Temmuz Mah. Gülbahar Cad. No: 62/B Güneşli - İstanbul

Sertika No: 45464 Tel: 0212 630 64 73

Hayykitap

Zeytinoğlu Cad. Şehit Erdoğan İban Sk.

No: 36 Akatlar, Beşiktaş 34335 İstanbul Tel: 0212 352 00 50 Faks: 0212 352 00 51

info@hayykitap.com www.hayykitap.com facebook.com/hayykitap

twitter.com/hayykitap instagram.com/hayykitap

Sertifika No: 12408

© Bu kitabın tüm hakları Hayygrup Yayıncılık A.Ş.’ye aittir.

Yayınevimizden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez,

çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Olmak ya da

Olmamak

Yavuz Dizdar

Yayına Hazırlayan: Şükriye Özgül

Covid-19 pandemisi ve

aşıların kısa bir özeti

(3)

6 OLMAK YA DA OLMAMAK

Yavuz Dizdar

1964’te İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ndeki orta eğitimini 1982’de; İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki eğitimini 1988’de tamamladı. Tıp eğitiminin ardından Batman’da yaklaşık bir yıl mecburi hizmet yaptı. Ardından 1989-1992 yıllarında İstanbul Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı’nda ilaç bilimi üzerine, 1992-1996 yıllarında Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’nda radyasyon tedavisi üzerine uzmanlık eğitimini tamamladı. Bu eğitimlerinin yanı sıra İstanbul Üniversitesi  Onkoloji Enstitüsü’nde kanser biyolojisi ve immünolojisi doktora eğitimini aldı. Halen aynı enstitüde radyasyon onkolojisi uzmanı olarak çalışmaktadır. Tıbbi çalışmalarının yanı sıra 1994-2019 yılları arasında Dünya gazetesinde sağlık ekonomisi ve politikası konusunda yazılar yazdı. Haftalık yazılarının tümüne www.yavuzdizdar.com sitesinden erişilebilir.

Yazar 2010’da beslenme paradigması zemininde kendiliğinden başlayan bir süreçle tıpta aslında yeni bir yorumun mümkün olduğu düşüncesine vardı ve okumalarını bu alana yöneltti. Bireysel çalışmalarının amacı bilimde yeni düşüncenin desteklenmesidir. Faaliyetlerinin bütünü “hakkaniyetli, bağımsız ve sürdürülebilir bir yaşam” başlığı altında özetlenebilir.

Hayykitap’tan yayımlanan kitapları Olmak ya da Olmamak, Mart 2021 Vicdan Hayat Kurtarır, Kasım 2018 Yemezler, Kasım 2013

Şükriye Özgül

1978 yılında Bulgaristan’ın Okorsh şehrinde doğdu. İlkokulu Bulgaristan’da okudu. Ardından 1989 yılında zorunlu göçle Türkiye’ye geldi ve ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Ortaokul ve liseyi Avcılar 50. Yıl İnsa Lisesi’nde okudu ve 1996 yılında mezun oldu. Aynı yıl Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde lisans eğitimine başladı ve 2001 yılında mezun oldu. Üniversitede okuduğu yıllarda yerel televizyonlarda sunuculuk ve muhabirlik yaptı. Ayrıca İHA (İhlas Haber Ajansı) uluslararası haberler servisinde editör olarak görev yaptı. 2007’den bu yana Basın ve Halkla ilişkiler Danışmanı olarak görev yapıyor. 2017 yılında kurduğu Haberuçur bloğunda özel röportaj ve haberlere yer veriyor. Ekim 2020’de de www.mansetteyiz.com’u kurdu.

Hayykitap’tan yayına hazırladığı kitaplar Olmak ya da Olmamak, Mart 2021

Vicdan Hayat Kurtarır, Kasım 2018

İçindekiler

Sunu 7

Giriş: Vicdan Hayat Kurtardı mı? 9 Salgın Senaryosunun Altında Yatanlar... 19

El Yapımı Bir Virüs... 43 Pandemi Neden Çıktı? 59 Pandemi Sürecinin Yönetimi 73 Mükemmel Komplo Nasıl Olur? 99

Pandemiden Sonra Olan Biten 117 İşin Arkasında Dönenler 129

Aşı Meselesi: Olmak ya da Olmamak 147 Olası Yeni Virüsten Nasıl Korunuruz? 179

Bundan Sonra Ne Olacak? 195

(4)

Sunu

B

aşlangıçta Corona olarak adlandırılan, daha sonra SARS-CoV-2 olarak adı değiştirilen virüs sadece dünya çapında bir ölümcül hastalığa neden olmadı, hemen her yaştan insanı etkileyen psikolojik ve ekonomik bir salgını tetikledi. Her olağanüstü durumda erzak stok- layanlar, her köşe başından virüs çıkacağını zannedenler olduğu gibi, hijyen konusunda zaten duyarlı olanlar faaliyetlerini sterilizasyon dü- zeyinde genişletti. Giderek yorgun düşen toplum, dikkatini artık olası ilaç ya da aşıya odakladı. Salgının ekonomik boyutu ve sonuçları ise henüz bilinmemektedir.

SARS-CoV-2 olarak adlandırılan virüsün bilinçli geliştirildiği açık olsa da, kasten mi yoksa kazayla mı laboratuvar ortamının dışına çıktığı sorusu olasılıkla hiç yanıtlanmayacaktır. Nitekim Wuhan’daki labora- tuvara ait görüntüler kazayla çıkışın pek olası olmadığını “teyit” eder.

Başında söylenemese bile sonraki seyri izlendiğinde bunun münferit bir olaydan ziyade planlanmış bir senaryo olduğu görüşü ağır basar. Virüs aslında çoktan vardır, ama var olan her şeyin anlaşılana kadar varlığı nasıl bilinemezse, virüsün varlığı da önceleri Dünya Sağlık Örgütü’nün uyarılarıyla somutlaşır.

İşin ekonomik, iletişim ve yönetim biçimi dikkate alındığında, pandemi, kontrollü kriz modelini çağrıştırır, bir cins oyun teorisi ola- rak görünür. Biz ne kadar birbirinden bağımsız binlerce şirket, ku- rum ya da devlet olduğunu düşünsek de, dünya finans sistemi, medya döngüsü ve yönetim birimleri toplam üç-beş yumaktan oluşur. Ancak

(5)

10 OLMAK YA DA OLMAMAK

bu yumaklar da birbirinden tamamen ayrışık değildir, sigorta siste- minin birikiminin ucu medya finansmanına, medya angajmanlarının ucu banka yapılanmalarına, bankaların ucu hayalet bankalara ve yine Dünya Bankası üzerinden Dünya Sağlık Örgütü ya da virüs-pandemi araştırmalarına bağlanmaktadır. Bu, şu anlama gelir: İyi örgütlenmiş on, bilemediniz elli karar verici (biraz özveriyle) böyle bir küresel dön- günün ortaya çıkması ve yönetilmesi için yeterlidir. Yanıtlanması ge- reken soru bunların kimler olduğu değil, başlattıkları küresel eylemin nedenidir.

Çıkacağı uyarıları hep tekrarlanan, hatta masa başı provaları yapı- lan bu salgın senaryosunun amacı hâlâ tartışmalıdır. Komplo teoris- yenlerinin savlarının bir kısmı mantıklı, ama önemli bir kısmı da mes- netsizdir. Nitekim komplo skalası dünya düzeninin bir zümre lehine değiştirileceğinden tutun, küresel iklim felaketinin virüs bahanesiyle yavaşlatılmasına kadar zıt kutuplarda değişkenlik gösterir. Oysa bütün bu yaşananlar yolculuğun bir aşamasında bir trafik sıkışıklığının oluş- masına ve açılmasına benzer. “Pandemi, bitmesini istedikleri zaman bitecek” dememizin açıklaması budur.

Bu kitabın amacı hâlâ süren, meslektaşlarımız da dahil pek çok ki- şinin hayatına mal olan, günlük yaşamı bütünüyle değiştiren ve üste- lik tekrarlaması olası pandeminin arka planını anlamaya çalışmak, aşı gibi ikilemli durumlara açıklamalar getirmek, küreselleşmiş dünyanın işleyiş modelini irdelemek, ama en çok da hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatmaktır.

Kitabın yayına hazırlanmasının itici gücünü oluşturan çalışma arka- daşım Şükriye Özgül’e özel teşekkürlerimi sunuyorum. Kurgu, önceki kitabımız Vicdan Hayat Kurtarır sonrasında yaşananlarla başlamakta, devamında pandemi bakış açısıyla günümüz dünyasını irdelemektedir.

Keyifli okumalar dileriz...

Yavuz Dizdar Mart 2021, İstanbul

Giriş:

Vicdan Hayat

Kurtardı mı?

(6)

Vicdan Hayat Kurtarır kitabından sonra neler oldu?

K

itap beklediğimden daha fazla ilgi gördü. Kitapta anlatılanları aslında ben bir biyografi olarak kabul etsem de, beri yandan toplumun yaşadığı birtakım sorunları dile getirdi. Kitabı hazırlarken, “Çocuklarıma” diye bir ön hatırlatma kullanmıştım. Amacım hayatın her zaman beklenildiği ya da umulduğu gibi geçmeyeceği uyarısını vermekti. İnsan bu gibi durumlarda genellikle yaşama küser, oysa yaşamın ne getireceği belli olmaz. Bazen umu- lan olmaz, bu durumda, olana uyum göstermek gerekir.

Kitap aslında daha fazla ilgi görebilirdi ama tıp konusundaki eleştiriler küçük bir meslektaş grubu tarafından saldırı olarak algılanmaya başlandı.

Oysa ben kişileri hedeflemedim, hedef göstermedim ama örnekleri ister istemez kişiler üzerinden somutlaştırıyorsunuz. Öte yandan bazı nokta- larda belki üstlerine alınmaları gereken ayrıntılar da vardı.

Meslektaşların bir kısmı kendilerini savunma ihtiyacı mı hissettiler dersen... Artık bilemiyorum. Gerek sosyal medya, gerekse internet sitele- rine yazdıkları görüşleriyle eleştirdiler. Birkaç gazete röportajı, birkaç da televizyon programı sonrasında mesele o kadar köpürtüldü ki, sonunda belli bir noktada İstanbul Tabip Odası bana bir soruşturma açarak tar- tışmayı kapattı. Oda tartışmayı kapatmak istemeseydi kitap daha fazla konuşulmaya devam edecekti.

Tartışmayı yapanların büyük bir kısmı kitabı zaten okumadı.

Yalnız genel olarak şöyle bir sorunumuz var. Bu doktorlar için de geçerli. Tartışmayı yapanların büyük bir kısmı kitabı zaten okumadı.

Hep öyle olur ya. Bir konu çok fazla tartışılmaya başlanır bir süre sonra ise konu değil, tartışmanın kendisi itici güç haline gelir. Dolayısıyla ortaya çıkan görüntü, benim aykırı biri olduğum, aradığımı bulama- dığım için saplantı beslediğim, hatta bizatihi prim yapmaya çalıştığım noktasına takıldı.

(7)

14 OLMAK YA DA OLMAMAK YAVUZ DİZDAR 15

Garip bir biçimde, kitaptan para kazanmaya çalıştığımı iddia eden- ler de oldu, o noktada önce gülsem de hem şaşırdım hem de üzüldüm.

Kitap yazarak zengin olunacağını düşünenler var, sanırım onlar beni Dan Brown’la1 karıştırıyorlar. Oysa yazar olarak size en fazla verdikleri, kitabın üzerindeki fiyatın onda biridir. Yazar sayısına göre bu rakam da ayrıca kendi içinde bölünür. Dolayısıyla yazarın kazandığı, etiket değeri yirmi lira olan bir kitap için her bir kitap başına iki liradır.

Tamam biz kitabı hazırlarken çok eğlendik ama absürt hayaller kuruduğumuz için eğlendik, çünkü insanı bir yerde ayakta tutan da hayalleridir. Olması neredeyse imkânsız olan şeylerin umuduyla ya- şarsınız, bu, yaşam için de genel bir kuraldır ama hiç de öyle olmadı.

Biz kitapla zengin olma hayali kurduk ama hayalimizde yaşattığımız o muhteşem yalının kapısının topuzunu alacak parayı bile bir arada gö- remedik. Fakat itiraf etmeliyim, bu hayalleri kurarken gerçekten çok ama çok eğlendik.

Şimdi dünyaya dönelim tekrar. İşin gerçeklik kısmına... Merak edenler için söyleyeyim, kitap üç yılda yirmi bin sattıysa bu rakamı te- mel alsınlar. Oysa benim iyimser tahminim hiç olmazsa elli bin kişiye ulaşacağı şeklindeydi ama öyle bir şey olmadı.

Bu arada ben de aslında piyasada çok fazla kitap olduğunu daha yakından gördüm. Türkiye, yeni çıkan kitap sayısı açısından dünya yedincisi... Çıkan ve alınan bütün kitaplar okunuyor mu? Böyle oldu- ğunu düşünmek de çekici bir hayal. Bazen bir kitap, nedeni anlaşıla- mayan bir biçimde tutuyor ve çok satılıyor. Bazen rakamların şişirildi- ğini, mesela üzerindeki baskı sayısının aslında gerçeği yansıtmadığını anlatıyorlar. Her yeni baskı aslında iki bin kitap olarak düşünülüyor.

Elli baskı yapmış bir kitabın yüz bin sattığını sanıyorsunuz, ancak yeni teknoloji, kitapların yüzer yüzer basılmasını sağlayacak kadar gelişmiş.

Durmadan kitap çıkıyor, satılıyor ya da satılmıyor, okunuyor ya da okunmuyor ama tüketiliyor. Arkasından da yenileri çıkıyor.

1 Amerikalı yazar (1964-), 2003 yılında çıkardığı Da Vinci Şifresi kitabı tüm dünyada satış rekorları kırmıştır.

İstanbul Tabip Odası size bu kitapla alakalı soruşturma açtı. Amacı neydi bu soruşturmanın?

K

itabın neden olduğu tartışmanın engellenmesiydi amaç. Ben bunu da anlayabiliyorum. Tabip Odası tıp mesleğini savunmakla yükümlü bir kuruluş. Mesleğin küçük de olsa dejenere olmuş bir grubunun ortaya çıkarttığı köpürtme dinamiği oldu. Bu köpürtme hareket-bereket ilkesini de taşır. Durumdan kendine vazife çıkaran ve topa girmek isteyenler de olur ve köpük büyümeye başlar. Kitap aslında piyasa çıktığında hiçbir şey olmadı. Bu bütün kitapların ortak kaderidir. Bir kitap piyasaya çıktığı zaman onu görebilecek insan sayısı çok azdır. Yeni bir kitap yayınlandığında, eğer şanslıysa kitapçıların “Yeni Çıkanlar” rafına konur, bu da bir çeşit vitrindir.

Daha şanslı ya da beklentisi yüksek olanlar orta göbek denen böl- gede bir hafta veya on gün kalırlar. Kitapçıya giren kişinin özellikle aradığı bir eser yoksa, sadece oraya bakar. Eğer kitap orta göbekte yer almayıp da sadece ilgili rafta sırttan görülecek biçimde konum- landırılırsa, rafta iki tane bile olsa, bu, kitabın dağıtılmış olduğu anlamına gelir ama bu rafta görülmesi mucize olur. O nedenle ki- tabın satışını etkileyen faktörlerden biri, duyurusunun iyi yapılma- sıdır. Bunun için birkaç ilan panosu alınması da işe yaramaz. Onlar sadece hatırlatıcıdır. Kitapçıya girdiğinde okuyucunun kitabı gör- mesi gerekir.

Nitekim Vicdan Hayat Kurtarır’ın piyasaya çıkması hiç kimseyi bağlamadı. Ancak gazete röportajları yapıldı ve bunlar okundu. Açık- çası ben gazete röportajlarının okunacağını da sanmıyordum ama ga- zetelerde ‘Doktorlar Paraya Meftun Olmuşlar’ şeklinde manşetler atı- lınca ilgi çekti. Nereden geldik biz buraya?

Mesele modern tıp ve şarlatanlık eksenine

sürüklendi.

(8)

Kitaptan para kazanma meselesinden hocam.

E

vet, biz de kitaptan para kazanılamayacağını görmüş olduk. Soruş- turma açıldı diye biz İstanbul Tabip Odası ile küs değiliz bu arada. Hiç- bir sıkıntımız yok. Ancak çevresel etkenler de söz konusu, hassasiyeti an- lamak mümkün, derken farklı bir dinamik ortaya çıktı. Mesele modern tıp ve şarlatanlık eksenine sürüklendi. Bu sürüklenmede elbette önceki açıklamalar etkili oldu. Doktorların tıp algıları konusunda giderek belir- ginleşen bir çatlak var, bu da aslında medya dinamiğinin etkisi. Canan Karatay Hoca’nın tereyağı meselesini tartışmaya açmasıyla başladı. Ben konuya istemeden çok sonra karıştım. Vicdan Hayat Kurtarır’da anlattı- ğım süreç bu, yani dış dünyada bir karşılık ya da meşgale bulamıyorsanız kendinizi çekip okumaya başlıyorsunuz.

Derken tıbbın aslında bir paradigmasının olmadığını, anlatılanla- rın ya da yazılan onca kitabın aslında bir tarihçe dökümünden öteye gidemediğini anlıyorsunuz. Bu bakış açısı her şeyden daha değerli çün- kü olaya merkezden değil, dışarıdan bakma şansı tanıyor. Siz kokoreç dediğinizde, “Hah, hah, adam daha çok medyatik olmaya çalışıyor”

diye düşünüyorlar, oysa söyledikleriniz mikrobiyotanın transfer edile- bileceğini anlatma amacını güdüyor. Ne var ki, bunu medyada ancak bir yere kadar gerçekleştirebilirsiniz.

Bu arada kimsenin birini dinlemeye sabrı ya da merakı olmadığını da anlamış oldum. Tartışmanın ekseni bir yandan “bilimsellik ya da şarlatanlık” düzeyine indirgenirken, diğer yandan da kendilerini mo- dern bilim savunucusu sayanların altındaki halı biraz kaymaya başladı, çünkü konunun esasını kavramaya başladılar. İşin ilginç tarafı, gerçek- ten alınması gerekenler hiç ses çıkarmadılar ama işini iyi ve dürüst ya- panlar bu kayan eksen nedeniyle deyim yerindeyse küçük bir kıyamet kopardılar. Bu tavır sadece üzücü değil, aynı zamanda gereksizdi. Ben onlara başka bir bilimin de söz konusu olabileceğini ve bunu sahiple- nerek çok büyük bir sıçrama sağlayabileceğimizi fısıldamaya çalışıyor- dum. Sonuçta durum aynıydı çünkü kitabı okumamışlardı.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Yurt dışından gelen kişiler, kesin vaka teması nedeni ile olası vaka olarak kayıt edilen ve evde izlemine karar verilen kişilerin Aile Hekimliği tarafından yapılan

Yanıt: 18 yaşın üzerinde, solunum sayısı dakikada 30’un üzerinde olan veya pnömonik infiltrasyonda 24-48 saat içerisinde yüzde 50’den fazla artmış veya PaO2 / FiO2

Eğer bir çizgi kalite kontrol hattında ve test hattı T1'de birer çizgi çıkar, fakat test hattı T2'de çizgi çıkmazsa, bu durum IgG antikorunun numunede mevcut olduğu fakat

Ev karantinası sırasında genel olarak hastalık hissi veya ateş, öksürük, solunum şikayetleri gibi hastalık belirtileri baş gösterirse vakit kaybetme- den

Yeni koronavirüs, SARS’a neden olan ve yine bir koronavirüs olan virüsten çok daha kolay yayılıyor ve bugü- ne kadar enfekte ettiği kişi sayısı SARS’a kıyasla on

Checklista – inför uppstart av antigen snabbtest för SARS-CoV-2 (covid-19). • Utse plats där testet

Ülkemizde de 2000’li yıl- ların başından itibaren hızla ilerleyen ve gelişen sağlık bilişimi; eskiden sadece fatura kesmek ve hastaları kayıt etmek

>%50 tutulum olan ve SpO2 <%90 veya ilk değerlendir- mede bu durum tesbit edilememiş ancak hastalık öykü- süne bakıldığında takip eden 48-72 saat içinde ağırlaşma