• Sonuç bulunamadı

2. 2. Çeşit Denemeleri İle İlgili Çalışmalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2. 2. Çeşit Denemeleri İle İlgili Çalışmalar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. GİRİŞ

Önemli bir sebze türü olan ve aşk elması (love apple) olarak da adlandırılan domates, Dünya’nın kuzey ve güney yarımküresindeki birçok ülkede geniş alanlarda yetiştirilmektedir. Anavatanı Güney Amerika olan domatesin Meksika ve Peru köylüleri tarafından yetiştirildiği, Yeni Dünya’nın keşfinden sonra Avrupa’ya, oradan da tüm dünyaya yayıldığı bilinmektedir.

Domates sözcüğünün, Aztek dilindeki “zitomate” / “zitotomate” ya da Meksika’daki yerel Nahua dilindeki “tomatl” sözcüğünden türetildiği sanılmaktadır.

Ticari açıdan son derece değerli Solanaceae familyasının üyesi olan domates, bu familyada yer alan Lycopersicon türüne bağlı bir kültür bitkisi olarak Lycopersicon esculentum Mill. adıyla sistematiğe geçmiştir. Bu tür, kendi içinde iki alt grubu içermektedir:

1- Lycopersicon esculantum 2- Lycopersicon pimpinellifolium.

Bu alt grup ise beş ayrı botanik çeşidi kapsamaktadır: (Rodale at al.,1967;

Varga at al,1973)

a) Normal, adi domatesler ( var. commune ).

b) Geniş yapraklı domates ( var. grandifolium).

c) Dik büyüyen domates ( var. validum ).

d) Meyveleri kiraz tipinde olan domates ( var. cerasiforme ).

e) Meyveleri armut tipinde olan domates ( var. pyriforme ).

Bugün çok geniş kullanım alanı olan domatese, geçtiğimiz yüzyıllarda uzun süre şüpheyle bakılmıştır. Bu şüphe belki de domatesin, zehirli olduğu bilinen Solanum nigrum (Köpek Üzümü), Atropa belladona (Baldıran Otu) ve Datura stramonium (Şeytan Elması) gibi diğer bitkilerle olan akrabalığından kaynaklanmaktadır. Amerikan yerlileri tarafından bir besin maddesi olarak kullanılan domatesin, Avrupa mutfağına girişi bu şüphe nedeniyle Eski Dünya’ya getirilişinden çok sonraya rastlamıştır. Domatesin sofralık kullanımına ait ilk kayıtlar İtalya’da 1544, Almanya’da 1553, İngiltere’de de 1597 yılını göstermektedir. Ancak aradan geçen süre içinde üretimi ve tüketimi ile patatesle rekabet edebilecek konuma gelmiş,

(2)

meyvesi yenebilir sebzeler arasında ağırlıklı bir öneme kavuşmuştur. (Rodale at al, 1967; Hesier, 1969).

Domates, patatesin aksine çok az nişasta içerir; ancak, vitamince zengindir.

Besin değeri böylesine yüksek olan domatesin yenilebilir kısmının 100 gramındaki besin içeriği Çizelge 1’de verilmiştir (Macgillivray, 1953; Tindall, 1968).

Çizelge 1. Domatesin 100 Gramındaki Besin İçeriği

Besin Maddesi İçeriği

Su % 94

Karbonhidrat 4 gr

Protein 1 gr

Kalori 23 cal

Askorbik Asit 22 mgr

Vitamin A 1000 I.U.

Thiamine 0,09 mgr

Riboflavin 0,03 mgr

Niacin 0,8 mgr

Nicotinamid 0,7 mgr

Kalsiyum 7 mgr

Demir 0,4 mgr

Lif 0,6 mgr

Kaynak: Macgillivray, 1953; Tindall, 1968

Salça sektörünün ana ürünü, domates ve biber salçaları ile bütün veya parça halindeki domateslerdir. Bu ürünler, kısa sürede dayanıklı hale getirilmek amacıyla hermetik kaplarda, çoğunlukla vakumlanarak ambalajlanmaktadır. Salça sektöründeki işlenmiş ürünlerin sınıflandırması Çizelge 2’de gösterilmiştir.

Salça, iyi olgunlaşmış taze ve sağlam domateslerin iyice yıkanıp ezildikten sonra ısıtılması, kabuk, çekirdek ve lif gibi katı maddelerden ayrılması ile elde edilen suyun konsantre edilerek hermetik kaplarda pastörizasyonu ve sterilizasyonu suretiyle üretilmekte ve % 28-30 oranında kuru madde içermektedir. Ticari sterilizeleri, kapatma sonrası veya dolum öncesi ısıl işlemlerle aseptik işleme koşullarında sağlanmaktadır.

Çizelge 2. Salça Sektöründe Ürün Sınıflandırılması

Ürün Sınıfı GTİP No

Kabuğu soyulmuş domatesler 20.02.10.10

Diğerleri 20.02.10.90

Salça 20.02.90

Kaynak: Tezcanlı, 1995

(3)

Salça, tiplerine göre üçe ayrılmaktadır:

a- Püre: Akıcı içerisinde çözünebilen, tuzsuz kuru madde miktarı % 11-24 arasındadır.

b- Duble Konsantre: Kıvamı koyu, tuzsuz kuru madde oranı % 28-30 arasındadır.

c- Triple Konsantre: Kıvamı katı, tuzsuz kuru madde oranı % 36-40 arasındadır.

Tuzsuz kuru madde oranı, brix olarak belirtilmektedir. Sofralarımızda kullanılan salçalar en az 28 brix değerinde konsantre edilmektedir. Kuru madde oranı

% 30’un üzerinde olan salçalar sofralık tüketimde kullanılmamaktadır (Tezcanlı, 1995).

Tesislerde işlenen belirli bir miktar domatesten imal edilen salça miktarına salça randımanı denir. Salça randımanı, domatesteki et ve su oranı ile kuru madde yani brix ve konsantre edilme derecesine bağlıdır. 28-30 brix salça 6 kg., 36-42 brix salça 7,2-9 kg. domatesten elde edilmektedir (Bingöl, 1992).

Salça üretiminde kullanılacak domateslerde üretim ve tüketim açısından aranan bazı özellikler vardır. Sanayide işlenecek domateslerde aranan bu özellikler şunlardır: (Güzel ve ark., 1993; Goose, 1973; Bingöl, 1992)

a- Kabuk ve et kısımları homojen kırmızı veya koyu kırmızı renkte, b- Kuru madde (brix) oranı yüksek,

c- Asit miktarı az,

d- Hastalıklara ve küflenmeye karşı dayanıklı,

e- Üretiminde birim alandan elde edilen verim yüksek, f- İnce kabuklu, çatlamalara karşı dayanıklı,

g- Hasat dönemi uzun,

h- İriliği ortanın üzerinde (çapı 50 mm. üzerinde olanlar), i- Çeşidi orta boy veya bodur habituslu tiplerden,

j- Az çekirdekli ve etli kısımları daha fazla olmalıdır.

Sanayi domatesinin işlenerek salça haline getirilmesi süreci Çizelge 3’de gösterilmiştir.

(4)

Çizelge 3. Domates Salçası Üretim Süreci

Kaynak: Bingöl, 1992

Dünyadaki sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışının doğal bir sonucu olarak gıda tüketicilerinin sayısı ile gıda ürünlerine yönelik talebin miktarı, çeşidi ve kalite standardı her geçen gün artmaktadır. Bu talebin farkında olan girişimciler ise alıcıların kalite standartlarıyla ilgili yükselen taleplerini karşılamak amacıyla, içinde domates ve türevlerinin de bulunduğu yeni işlenmiş sebze ve meyve işletmelerini kurarak gerek ulusal gerekse uluslararası pazardan, ekonomik kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde daha fazla pay almaya çalışmaktadırlar (Karabağlı, 1991).

Tarımsal üretimle beslenen gıda sektörünün on alt sektöründen biri olan sebze ve meyve sektörünün en önemli ürünü olan domates ve salça, üretim ve ihracattaki payı ile yarattığı katma değer açısından Türkiye’nin rekabet gücü en yüksek sektörünün en önemli nihai ürününü oluşturmaktadır (Tezcanlı, 1995).

1997 yılı verilerine göre 774.563 ha. alanda gerçekleştirilen 18.784.662 ton sebze üretiminin 6.600.00 tonunu, yani % 35’ini domates oluşturmaktadır. Türkiye yaş sebze üretim miktarı içindeki domates üretiminin miktarı Çizelge 4’de verilmiştir.

Çizelge 4. Yıllar İtibariyle Türkiye’de Üretilen Yaş Sebze ve Domates Miktarları

Yıllar Yaş Sebze Üretim Miktarı (ton) Domates Üretim Miktarı (ton)

1985 15.258.455 4.900.000

1986 14.838..075 5.000.000

1987 15.222.465 5.000.000

Domates Yıkama Ayıklama Parçalama Ön ısıtma

Palper ve ince elekten geçirme Buharlaştırma

Pastörizasyon Steril kutulara sıcak

olarak doldurma ve kapatma

Soğutma Kurutma

Kutuların karton Ambalajlara

konulması Depolama

(5)

1988 15.446.245 5.250.000

1989 15.281.830 5.750.000

1990 16.456.720 6.000.000

1991 17.437.920 6.200.000

1992 17.467.920 6.450.000

1993 16.818.636 6.150.000

1994 17.778.965 6.350.000

1995 18.944.345 7.250.000

1996 20.216.295 7.800.000

1997 18.784.662 6.600.000

Kaynak: Anonymus, 1997

Gıda sektörünün önemli bir ürünü olan domatesin büyük bir bölümü yaş meyve olarak tüketilip ihraç edilmekle birlikte; 1985-1999 döneminde toplam üretimin ortalama % 3,55’i salça olarak değerlendirilebilmiştir.

1960’lı yıllardan sonra verilen teşvikler sonucunda oluşturulan modern fabrika niteliğindeki tesislerin başlattığı salça üretimi, 1960 yılında 600 ton iken 1989 yılında 285.000 tona çıkmış; kurulu fabrikaların kapasite kullanım oranları ise en yüksek düzeyine 1989 yılında ulaşmış; bunun dışında 1979-1998 döneminde ortalama % 60’lar düzeyinde kalmıştır.

1960-1998 döneminde üretilen domates ve salça miktarları (28-30 Brix) ile oranları ayrıca ortalama kapasite kullanım oranları çizelge 5’de gösterilmiştir.

Çizelge 5. Türkiye’de Yıllara Göre 28-30 Briks Domates Salçası Üretim Miktarları İle Modern Tesislerin Kapasite Kullanım Oranları

Yıllar Salça Üretim Miktarı (Bin ton)

Ortalama Kapasite Kullanım Oranı ( %)

1960 0.6 -

1968 4.5. -

1970 15.2 -

1972 19.0 -

1974 52.0 -

1976 44.2 -

1977 38.9 -

1978 66.0 -

1979 55.3 41.4

1982 89.4 61.2

1984 152.7 65.0

1985 165.0 70.2

(6)

1986 110.5 47.0

1987 135.5 54.0

1988 195.6 71.0

1989 285.0 91.0

1990 250.0 77.0

1992 234.0 64.0

1993 220.0 43.0

1994 225.0 57.0

1996 363.4 88.0

1997 197.0 47.0

1998 287.0 69.0

Kaynak: Anonymus, 1998; Bingöl, 1982

Sebze işleme sanayiindeki kapasite miktarı, tesislerdeki makine ve teçhizatın mevcut teorik kapasitesi ile işlenecek sebzenin kalite, fiyat ve miktarca uygun düzeylerde tedarik edilebilmesi olanaklarının karşılıklı etkileşimiyle belirlenmektedir. Ayrıca, sebzenin yetiştirildiği ve tesislerin kurulu bulundukları bölgelerin yağış ve sıcaklık gibi iklim koşullarından oluşan ekolojik durumu ile toprak özellikleri ve toprak hazırlığı, ekim, dikim, sulama, gübreleme, çapalama, yabancı ot, zararlı ve hastalıklarla mücadele gibi uygulanan tarımsal tekniklerin nicelik ve niteliğine bağlı olarak da değişiklik göstermektedir.

Sebze işleme sanayiinde, yıl içindeki kampanya süreleri ile günlük vardiya sayıları da tesislerin kurulu kapasite düzeyleri ile işlenen hammadde ve üretilen mamul miktarlarını belirlemektedir. Tesislerdeki kampanya süreleri, hammadde üretimi ve tedariki olanaklarına göre yıllar itibariyle değişmektedir. Yapılan araştırmalar hammadde üretim miktarı ve kalitesinin, uygulanan tarımsal üretim teknikleriyle iklim koşullarından doğrudan etkilendiğini ortaya koymaktadır.

Örneğin, yeterli miktarda üretim yapılmasına karşın; ürünün, iklimsel nedenlerle birden olgunlaşması sonucunda tesislerde oluşan hammadde yığılmalarının ya yeterli miktarda mamul üretimini engellediği ya da hammaddede kalite ve miktar yönünden kayıplara yol açtığı belirlenmiştir.

Domates salçasının sınai maliyetini belirleyen unsurlar arasında yer alan ambalaj ve hammadde maliyeti, 1981 yılında en yüksek paya sahipken; 1988 yılında ambalaj maliyetlerinin önemini kaybettiği, hammadde maliyetinin ise önemini koruduğu görülmüştür. Ayrıca, sebze işleme tesislerindeki atıl kapasitenin nedenleri araştırıldığında, önceliğin yine hammaddeye ait olduğu belirlenmiştir. Hammadde

(7)

konusundaki temel sorunlar ise miktarca yetersizlik, fiyat yüksekliği ve kalite düşüklüğü olarak sıralanmaktadır (Bingöl, 1992).

Tesisler yönünden ihtiyaç miktarından az hammadde temini, kapasite kaybına; fazla hammadde gelişi ise zayiatlara ve her iki durumda da mamullerin üretim maliyetlerinin artışına neden olmaktadır. Esasen tesislerin, hammadde sağlanması bakımından tarımsal üretim potansiyeli yüksek alanlarda kurulma zorunluluğu vardır. Çünkü, tesislerde büyük miktarlarda işlenen sebzenin depolanması olanağı yoktur. Olsa bile, hammaddenin çoğu stoklanamadığından günü gününe işlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle, tesisler açısından en uygun tedarik yöntemi yeterli, düzenli ve sürekli hammadde teminini sağlayan sözleşmeli ve kontrollü sebze tarımının uygulanması olacaktır.

Türkiye, 1989-1990 döneminde fabrika niteliğindeki 35 tesiste sahip olduğu yıllık 495.000 ton/yıl üretim kapasitesiyle Avrupa’da İtalya’dan sonra ikinci, dünyada ise ABD’nin en büyük üretici konumu nedeniyle üçüncü sırada bulunmaktadır. Bugün mevcut işletme ve tesislerde diğer konserve, reçel-marmelat mamüllerinin yanısıra, ağırlıklı olarak domates salçası üretilmektedir. Sektörde, kayıtlı 42 şirket faaliyet göstermektedir. İşletmelerin çoğu Marmara Bölgesi’nde toplanmıştır. Bunun ana nedeni, domatesin Karacabey-Mustafakemalpaşa yöresinde bol ve kaliteli olarak yetiştirilmesidir. Kurulmuş fabrikaların bölgelere göre dağılımı Çizelge 6’da verilmiştir.

Çizelge 6. Salça İşletmelerinin Bölgelere Göre Dağılımı

Bölgeler Firma Sayısı

Akdeniz 4

Ege 11

İç Anadolu 6

Marmara 21

Kaynak: Tezcanlı, 1995

1989 ve 1990 yılları itibariyle, ülkemizdeki salça üretim kapasitesinin % 60.1’i Marmara, % 38’i Ege, % 1,9’u da Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerindeki tesislerde bulunmaktadır.

Salça üretim tesislerinin kurulduğu 1960’lı yıllardan bu yana salça üretim teknolojilerinde yaşanan en önemli gelişme ve değişimler, üretimin pastörizasyon ve

(8)

dolum aşamalarında gerçekleştirilmiş, aseptik işleme tekniğinin uygulamaya konulmasıyla teneke kutu ambalaj kullanımı azaltılmış, kalitede önemli gelişmeler sağlanmıştır (Tezcanlı, 1995; Bingöl, 1992).

1980’li yılların verilerine göre ülkemizde üretilen salçanın 50.000 ila 60.000 ton/yıl arasındaki kısmı yurtiçinde tüketilmekte; iç tüketim, gelir düzeyindeki artış, reklamlar, değişik ürünlerin geliştirilmesi, askeri birlik ve fabrika gibi toplu tüketim merkezlerinin artan gereksinimleri, ihracatın kötü gitmesi gibi nedenlerle her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de kişi başına ortalama 1 kg.’ın üzerinde salça tüketildiği ve bu miktarın her yıl % 4 oranında arttığı tahmin edilmektedir. Tüketimdeki artışları belirleyen yurtiçi talebin 1988-1994 yıllarındaki seyri Çizelge 7’de gösterilmektedir (Bingöl, 1992; Tezcanlı, 1995)

Çizelge 7. 1988-1994 Yılları Yurt İçi Salça Talep Miktarları (1000 ton)

Yıllar 1988 1989 1990 1991 1992 1993 1994 İç Talep 67.740 74.600 76.890 79.000 81.400 89.000 93.000 Kaynak: Tezcanlı, 1995

İç talebin üzerindeki üretim, ihracattaki dalgalanmalara bağlı olarak mali yapıları zorlayan ve fiyat rekabetini olumsuz etkileyen stok birikimlerine yol açmaktadır. Gerek ulusal ve uluslararası piyasalardaki olumsuz rekabet koşulları gerekse stokların her geçen gün artması işletmelerin güç durumda kalmasına neden olmaktadır. İşletmelerin salça üretim kapasiteleri fazla olmakla birlikte kapasite kullanım oranının % 60 gibi çok küçük bir düzeyde kalması hem sektörü hem de ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilemektedir (Özöner, 1996).

Tüketim artış oranının % 3 olduğu domates işleme sanayiinde dünya üretiminin % 45’ini elinde bulunduran A.B.D., en büyük üretici konumundadır. Son yıllarda A.B.D.’nin bu pazara girmesi dünyadaki arz-talep dengesini değiştirmiş, stok yığılmalarına neden olmuştur. A.B.D., 1990 öncesinde ithalatçı konumda iken 1990 sonrası yetiştirilen domatesin % 90’ının karşılandığı Kaliforniya Eyaleti’nde gerçekleştirilen üretim artışıyla ihracatçı konuma geçmiş ve Dünya üretiminde

(9)

birinci sıraya yerleşmiştir. A.B.D.’nin 1994 yılı domates üretimi 1991 yılı üretiminden % 8,6, 1993 yılı üretiminden % 20 daha fazla olmuştur. A.B.D.’den sonraki en büyük üretici ülkeler ise İtalya, Türkiye, İspanya ve Yunanistan’dır.

Cezayir, Fransa, İspanya, İsrail, İtalya, Malta, Portekiz, Tunus, Türkiye, Ürdün ve Yunanistan’ın oluşturduğu bölgesel bir örgütlenme olan Akdeniz Ülkeleri Domates Üreticileri Birliği (AMITOM) tarafından gerçekleştirilen sanayi domatesi ve salça üretimi ise, dünya sanayi domatesi ve salça üretiminin % 40’ını oluşturmaktadır. AMITOM ülkelerindeki domates ve ürünlerinin 1993-1994 sezonundaki dağılımı Çizelge 8’de, AMITOM üyesi ülkelerin 1989-1993 dönemi salça üretim miktarları ise Çizelge 9’da gösterilmiştir.

Çizelge 8. AMITOM Ülkelerindeki 1993-1994 Sezonu Domates Ürünleri Üretimi (1000 ton)

Ürün 1993 1994 Değişim

Salça 5.173 5.911 14.3

Soyulmuş domates 1.423 1.547 8.7

Diğerleri 947 1.072 13.2

TOPLAM 7.543 8.530 13.1

Kaynak: Tezcanlı, 1995

Çizelge 9. AMITOM Ülkelerindeki Salça Üretimi (Net 1000 Ton)

Yıllar İlk stok Üretim Satış Son stok

1989 0 1.133 1.038 95

1990 95 1.086 985 196

1991 196 1.017 985 228

1992 228 (6) 911 (200) 993 (169) 146 (37) 1993 146 (37) 819 (131) 965 (168) 0 (0) Kaynak: Tezcanlı, 1995. Not: Türkiye’ye ait veriler parantez içinde belirtilmiştir.

AMITOM üyesi ülkelerin 1989-1991 dönemi üretimi ufak düşüşler göstermekle birlikte asıl düşüş, % 15 oranında daha az üretimin yapıldığı 1992 yılında yaşanmıştır. Bu düşüş, vejetasyon dönemindeki etkili yağışlardan kaynaklanmıştır. Aynı dönemde A.B.D. ve Meksika’nın üretimlerinde de önemli düşüşler görülmüştür. AMITOM üyelerindeki kuru hava koşulları ve aşırı stok,

(10)

üretimi olumsuz etkilemekle birlikte; Türkiye’nin 1992 yılı üretimi, bir önceki yıla göre % 14 oranında artmıştır (Coffing, 1993). 1994 yılında ise AMITOM ülkelerindeki üretim artış oranı % 13’ü bulmuştur. (Tezcanlı, 1995) Bu yükselmede Türkiye, İspanya ve Portekiz’deki önemli üretim artışlarının etkili olduğu bilinmektedir (Neil at al. , 1995). Sanayi domatesi üretiminin bir önceki yıla göre % 2 oranında arttığı 1995 yılında ise Meksika, İtalya ve İspanya’daki gerilemeyi A.B.D., Brezilya ve Türkiye’deki artışlar telafi etmiştir (Kirby, 1995). 1996 yılındaki üretim, Türkiye, Meksika ve İsrail’deki gerilemelere karşın bir önceki yıla göre % 4 oranında artmıştır (Strzelecki, 1996). Bunun nedeni ihraç edilen domates püresinin ticari durumu ve fiyatların dengesizliği ile Kanada, Japonya, Dominik Cumhuriyeti, Haiti, Kolombiya ve Orta Doğu ülkelerindeki üretim artışlarıdır (Mc Neil at al., 1996; Mc Neil, 1996)

Türkiye, salça sektörü ile ilgili hedeflerini, pazar içindeki olası değişiklikleri ve Avrupa Birliği ile imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması hükümlerini göz önüne alarak belirlemiştir. Türkiye’nin 2000 yılına kadar hedeflediği üretim ve kapasite artışları Çizelge 10’da gösterilmiştir.

Çizelge 10. Salça Sektöründe Hedeflenen Üretim ve Kapasiteler (ton/yıl)

Yıllar Üretim Hedefi Yılbaşında kapasite

Eklenecek kapasite

1995 305.700 362.000 20.000

1996 322.400 382.000 21.000

1997 339.000 403.000 21.000

1998 355.800 424.000 21.000

1999 372.500 445.000 21.000

Kaynak: Tezcanlı, 1995

Dünya salça ticaretinin % 80’ini ellerinde tutan ülkeler sırasıyla İtalya, Yunanistan, Türkiye, Portekiz, A.B.D. ve İspanya’dır.

Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinin alım yaptığı ülkeler arasında uzun yıllardır yer almaktadır. Türkiye ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki salça ticaretinde kuru madde oranı % 30’un üzerinde olan işlenmiş domatesler salça olarak değerlendirilirken % 12-30 arasında kuru madde içeren domatesler “diğer domates ürünleri” olarak nitelenmektedir.

(11)

Bu sektörde, kaliteli ürün ancak kaliteli hammadde kullanımı ile sağlanabilir.

Kalitesiz hammaddenin niteliğini sonradan düzeltme olanağının olmayışı, kaliteli hammadde üretiminin önemini ve gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle gerek kaliteli domates üretiminin gerekse kaliteli domatesi işleyecek tesislerdeki tüm üretim süreçlerinde ve salçanın tüketiciye iletildiği satış ve pazarlama aşamalarının tümünde kalite kontrolünü de içeren toplam kalite anlayışının ve uygulamasının yaşama geçirilmesi gerekmektedir (Bingöl, 1992).

Türkiye açısından önemli diğer bir alıcı ülke ise Japonya’dır. Son yıllardaki alımları nedeniyle, Japonya’nın Türkiye açısından büyük bir pazar olduğu ve bunun giderek genişleme şansına sahip olduğu söylenebilir (Karabağlı, 1991; Ergun ve ark., 1994; Tezcanlı, 1995).

Türkiye’nin 1991-1994 yılları arasındaki salça ihracatının ülkeler itibariyle dağılımı Çizelge 11’de gösterilmiştir.

Çizelge 11. Türkiye’nin 1991-1994 Dönemi Salça İhracatının Ülkelere Göre Dağılımı

Ülkeler 1991 (ton) 1992 (ton) 1993 (ton) 1994 (ton)

Japonya 26.434 21.986 31.814 26.653

İngiltere 12.583 10.283 7.728 9.612

Irak 12.773 13.592 8.391 3.980

Libya 10.240 22.909 7.456 13.081

Suudi Arabistan 3.159 4.273 7.424 7.324

Diğerleri 11.792 8.554 13.952 9.693

Toplam 76.981 81.597 76.765 70.343

Kaynak: Tezcanlı, 1995

Türkiye’nin, üyesi olmaya aday gösterildiği Avrupa Birliği’ne daha çok salça ihraç edebilmesi kaliteli hammadde kullanımına ağırlık vermesine ve standartlara uygun üretim yapmasına bağlıdır. Gerek Avrupa Birliği gerekse dünya pazarında eşit koşullar altında yarışabilmek için işlemeye uygun domates çeşitlerinin üretimine öncelik verilmesi, kaliteli hammadde kullanımının yaygınlaştırılması ve işleme sırasında ortaya çıkabilecek kalite kayıplarının en aza indirilmesi amaçlanmalıdır (Karabağlı, 1991).

Ülke ekonomisinde bu kadar önemli bir yer tutan salça sektörünün sorunlarına çözüm bulunması için domates yetiştirme sistemlerinin iyileştirilmesi, fabrikalara düzenli olarak ürün akışının sağlanması, maliyetlerin düşürülmesi ve ürün

(12)

kayıplarının en aza indirilmesi gerekmektedir. Bütün bu sorunların, üretici koşullarında yapılan teknik uygulamalar çerçevesinde üreticiye aktarılacak yararlı bilgilerle giderilmesi mümkündür. (Yoltaş ve ark.,1993 a).

Tesislerin kurulu kapasite miktarının belirlenmesinde etkili olan hammaddenin üretim miktarı, uygulanan tarımsal üretim teknikleriyle çiftçinin kontrolü dışında olan aşırı yağış, dolu ve kuraklık gibi iklim koşullarına bağlı bulunmaktadır. İşletmeciler tesislerinde işleyecekleri domatesin belirli bir olgunluğa erişmiş olmasını, hasatlarının kolay ve verimlerinin yüksek olmasını, hastalık ve zararlılardan etkilenmemesini, çamur, küf ve pestisit gibi kalıntıları içermemesini istemektedirler. Çiftçilere zamanında ve yeterli miktarlarda tohum, fide, gübre ve tarımsal alet verilememesi, sebze üretimine yönelik modern tekniklerin yeterince aktarılamaması nedeniyle de sanayi için uygun sebze üretiminde gerekli artışlar sağlanamamaktadır (Bingöl, 1992).

Türkiye’de sanayi domatesi üretiminde bölgeden bölgeye değişen iklim koşulları hasat mevsiminin uzatılabilmesine imkan vermektedir. Salça üretimi, domates ürün rekoltesi ile rekolte alım süresine bağlıdır. Domates işleme sezonu 45- 60 gün arasında değişmekte, en çok 90 güne kadar uzayabilmektedir. Ege ve Marmara bölgelerinde yoğunlaşmış bulunan salça üretim tesisleri, sezon içerisinde tam kapasite ile günde 3 vardiya çalışmakta, sezon dışında da meyve ve sebze konservesi, hazır yemek, reçel ve marmelat üretimi yapmaktadırlar (Bingöl, 1992;

Tezcanlı, 1995).

Ülkemiz, ekolojik koşullar bakımından olağanüstü bir çeşitliliğe sahiptir.

Özellikle ülkemiz coğrafyasının sunduğu mikro klima olanakları bizi sebze yetiştirme açısından rakipsiz kılmaktadır. Bu olanaklar, yılın her mevsiminde üretim yapmamızı sağladığı gibi yüksek kalite elde edilmesine de yardımcı olmaktadır (Vural, 1998).

20-25 yıldır hızla gelişen sanayi domatesi yetiştiriciliği, Marmara Bölgesi’nden sonra Ege Bölgesi’nin de belirli kısımlarında (Bergama, Turgutlu ve Ödemiş gibi) yoğunluk kazanmaya başlamıştır. Bu bölgelerdeki salça fabrikaları, sözleşmeli tarım uygulamalarıyla sanayi domatesini önemli bir ürün haline getirmiş ve üretimi büyük ölçüde arttırmıştır. Ege Bölgesi’ndeki sözleşmeli tarım

(13)

uygulamasına, pamuk üretimi sorunlarının artması üzerine pamuğa alternatif bir bitki olarak önerilen sanayi domatesinin, 1996 yılında Aydın İli’ndeki üretimi ile başlanmıştır. İlin uygun ekolojik koşulları hem salçalık hem de kurutmalık sanayi domatesinin yetiştirilmesine imkan vermektedir. Ülke ve bölge düzeyinde sanayi domatesine olan gereksinimin artması ve üreticilere iyi bir kazanç getirmesi, Aydın İli’ndeki sanayi domatesi ekim alanlarının artmasına neden olmuştur (Karagöz ve ark., 1998).

Aydın İli’ndeki yeni üretim alanlarında sebze üretiminin payı % 4 gibi küçük bir düzeyde olup, yörede tarla ürünleri içinde pamuk en büyük paya sahiptir. Ancak, (GAP) Güneydoğu Anadolu Projesi’nin tarımsal üretimde devreye girmesi, Aydın İli’ndeki pamuk hasadında hissedilir bir işgücü kaybına yol açmıştır. Bu sıkıntıları yaşayan Menderes Havzası pamuk üreticilerine alternatif yeni bir ürün kazandırmak ve domates işleme sanayi için yeni bölgeler oluşturmak açısından Aydın ve civarı önem taşımaktadır (Yoltaş ve ark., 1998 c).

Çizelge 12. Aydın İli’nde Yetiştirilen Sebze Çeşitlerinin Ekim Alanlarının Miktarı (da) ve Toplam Ekim Alanlarına Oranı (%)

Ürünler Ekim Alanı Oranı (%) Ürünler Ekim Alanı Oranı (%)

Karpuz 31.950 23,48 Hıyar 7.100 5,22

Domates 31.630 23,25 Bamya 5.780 4,25

Biber 17.115 12,58 Kavun 4.900 3,60

Patlıcan 16.640 12,23 Kabak 4.340 3,19

Fasulye 15.070 11,08 Börülce 1.545 1,14

TOPLAM 136.070 100,00

Kaynak: Kaşkavalcı, 1998

Çizelge 13. Aydın İli Sebze Yetiştiriciliği Ekim Alanları (da) ve Toplam Ekim Alanına Oranları (%)

İlçeler Ekim Alanı Oran (%) İlçeler Ekim Alanı Oran (%)

Nazilli 28.250 20,8 Merkez 4.690 3,5

Çine 18.100 13,3 Buharkent 4.550 3,3

Bozdoğan 16.230 11,9 Karacasu 4.000 2,9

Koçarlı 10.140 7,5 Kuyucak 3.760 2,8

İncirliova 10.100 7,4 Köşk 2.265 1,7

Kuşadası 10.000 7,3 Germencik 1.355 0,9

Sultanhisar 8.840 6,5 Yenipazar 750 0,6

Söke 6.660 4,9 Yenihisar 360 0,3

Karpuzlu 6.020 4,4

TOPLAM 136.070 100,00

Kaynak: Kaşkavalcı, 1998

(14)

Aydın İli’nde yapılan bitkisel üretimde, birçok ürünün verimi Türkiye ortalamasının üzerindedir. 427.843 hektar tarım alanına sahip olan İl’de toplam sebze ekim alanı 17.548 hektardır. En fazla ekim alanına sahip Nazilli, Çine, Bozdoğan, Koçarlı ve İncirliova’daki ekim alanlarında yetiştirilen yazlık sebze çeşitleri içinde en önde gelenler karpuz, domates, biber, patlıcan ve fasulyedir. Bu alanlarda üretilen 491.668 ton yaş sebze içindeki domates miktarı ise, 1997 yılı itibariyle toplam 115.246 tondur ve bunun büyük bir kısmını sofralık domates çeşitleri oluşturmaktadır (Anonymus, 1997; Kaşkavalcı, 1998) (Çizelge 12, 13).

Aydın ve civarındaki alanlarda, 1994-1997 yılları arasında gerçekleştirilen yaş sebze ve domates üretimi ise Çizelge 14’de gösterilmiştir.

Çizelge 14. Aydın İli’ndeki Yaş Sebze ve Domates Üretim Miktarları

Yıllar Yaş Sebze üretim miktarı (ton) Domates üretim miktarı (ton)

1994 478.588 114.632

1995 486.045 118.535

1996 490.532 120.365

1997 491.668 115.246

Kaynak: Anonymus, 1997

Aydın İli’nde (Menderes Havzası’nda) yapılan bu çalışma ile, bölgeye alternatif bir ürün olarak sunulan sanayi domatesinde, bölgeye uygun verimli çeşitler belirlenirken aynı zamanda bölgenin mikroklima koşullarını göz önüne alarak fabrikalardaki domates işleme süresinin (sezonun) uzatılmasına yönelik erkenci çeşitlerle dikim dönemlerinden ve uygulamalardan hangilerinin yöreye uygun olduğunun belirlenmesine çalışılmıştır.

(15)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

Salça fabrikalarında, sanayi domatesi hasadının başlamasıyla birlikte çok kısa bir süre içinde kapasitenin tepe noktasına ulaşılır ve ekolojiye bağlı olarak yılda 2-2.5 ay yoğun çalışılır. Ancak daha sonra ürün gelişindeki azalmaya paralel olarak kullanımdaki kapasite düşüş gösterir. Sektör için önemli bir sorun olan ürün sezonunun uzatılması, bölgelere göre uygun erkenci çeşitlerde değişik dikim dönemlerinin kullanımı ile çözümlenebilir.

2. 1. Toprak ve Tarla Hazırlığı İle İlgili Çalışmalar

Rodale et al. (1967), domatesin kaliteli bahçe toprağında yetiştirilebileceğini;

kumlu toprakların erkenci, killi ve ağır toprakların ise geççi domates yetiştiriciliği için çok uygun olduğunu, en uygun toprak asitliğinin 6.0 ile 7.0 pH değerleri arasında değiştiğini belirlemişlerdir.

Tindal, (1968), domates bitkisinin iyi drene olabilen ve yüksek organik madde içerikli derin toprakları tercih ettiğini belirtmektedir.

Gould, (1983), domatesin genel olarak çeşitli toprak tiplerinde yetiştirilebildiğini; ancak kumlu veya kumlu killi toprakların iyi bir verim için tercih edilmesinin gerekli olduğunu vurgulamaktadır. İdeal toprak pH‘nın 6.0 ile 6.5 arasında değiştiğini, topraktaki organik madde miktarının ise hayvan gübresi uygulamalarıyla arttırılması gerektiğini, yetiştiricilerin çoğunlukla küçük habituslu domates çeşitlerini, 167 cm sıra arası, 30-40 cm sıra üzeri mesafelerde olacak şekilde, 7 000-9 000 adet/acre bitki populasyonunda, orta ve geniş habituslu çeşitlerde ise sıra arası 167 cm, sıra üzeri mesafesi 40-45 cm olacak şekilde 6 000- 8 000 adet/acre bitki sıklığında diktiklerini vurgulamaktadır.

Atherton et al. (1986), domatesin kumlu topraklardan killi topraklara kadar pH değeri 5.5-7.0 arasında değişen tüm tarım alanlarında rahatlıkla yetiştirilebileceğini belirtmişlerdir. Ayrıca topraktaki nematod, bakteriyel hastalıklar ile fusarium, verticillium gibi fungal patojenlerin, üretimi önemli ölçüde etkileyebileceğine dikkat çekmektedirler. Bitkilerin yöresel alışkanlıklara, çeşitlere,

(16)

elle veya makine ile hasat edilme durumlarına göre 100-125 cm sıra arası, 30-45 cm sıra üzeri veya 125-150 cm sıra arası, 50-60 cm sıra üzeri mesafelerinin uygulanabileceğini vurgulamaktadırlar.

Dumas, (1992), domates üretiminde geniş olarak doğrudan tohum ekimi tercih edildiğinden toprak strüktürünün, ürünün başarısında önemli bir yeri olduğunu bildirmiştir. Pulluk tabanı ve yanlış toprak işleme gibi kökün gelişimini olumsuz etkileyen problemlerin, başarıya ulaşmada ayrı bir önem gerektirdiğini belirtmektedir.

Gallardo et al. (1992), Uco Vadisi’nde yapmış oldukları çalışmalarda alüvyon birikintili kurak iklim koşullarına sahip, toprak asitliği 7.5 ile 7.8 arasında değişen, organik madde miktarı % 1-1.5 arasında olan tarım alanlarındaki sanayi domatesi yetiştiriciliğini incelemişlerdir. Domates yetiştiriciliğinde uyguladıkları iki farklı yöntemden birinde, 10 metre uzunluğunda 150 cm sıra arası mesafelerdeki tekli sıralara bitkilerin 20 cm aralıklarla dikimi sonucu, hektara 35714 bitki dikilebildiğini, diğer yöntemde ise çift sıradan oluşan 160 cm sıra arası, 25 cm sıra üzeri mesafelerde hektara 114000 bitki dikilebileceğini belirlemişlerdir.

May, (1992), Kaliforniya Bölgesi’nde sanayi domatesinin geniş ölçüde mekanizasyona dayandığını, bu nedenle direk tohum ekimi yönteminin daha çok tercih edildiğini belirtmekte ve çift sıralı yetiştiricilikteki tohum ve yabancı ot kontrolündeki yüksek maliyetin, üreticileri tek sıralı yetiştiriciliğe itmekte olduğunu göstermektedir. Üreticilerin, 170 cm olan sıra arası genişliği 150 cm değerine indirip, sıra üzeri verilen 30 cm mesafeyi değiştirmeden oluşturdukları yastıkları çok iyi işleyerek tek sıralı yetiştiricilik yaptıklarını vurgulamaktadır.

Yoltaş ve ark. (1993 a), Biga Bölgesi’nde erkenci bir çeşit olan VF-6203 varyetesinde, çift sıralı ekim yöntemi ile erkencilik açısından avantaj yakalayarak toplam verimde ilk hasadın payının arttığını belirlemişlerdir. Ayrıca bu çalışmada sertlik, pH, brix, renk gibi kalite kriterlerinde bir değişim olmadığını saptamışlardır.

Aydın, (1998), Menderes Havzası’ndaki Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Uygulama Çiftliği’nin toprak inceleme çalışmasında, çalışma bölgesinin nehir taşkınları sonucu oluşmuş alüvyon alanlardan oluştuğunu, farklı zamanlarda, farklı boyutlarda materyallerden oluşmuş belirgin horizon oluşumu

(17)

göstermeyen genç topraklar olduğunu organik madde içeriği bakımından zayıf ve asitlik olarak 7.32 ile 8.43 pH değerleri arasında bulunduğunu belirlemiştir.

2. 2. Çeşit Denemeleri İle İlgili Çalışmalar

Ferrarri et. al. (1990), sanayi domatesindeki kalite kayıplarını gidermek ve verimliliği arttırmak amacıyla yürüttükleri S. MARZANO çeşidinin genetik olarak iyileştirilmesi programı kapsamında, daha iyi ve değişik çevre koşullarına adapte olabilen homojen olgunlaşan, hastalık ve zararlılara karşı toleranslı, orta hacimli, uzun silindirik sert meyveli, güneş yanıklıklarından meydana gelen zararlara, kırılmalara dayanıklı hibrit PIL-88-045 çeşidini elde etmişlerdir. Ana bitkisi

‘Campania’ populasyonlarından gelen S. MARZANO MZ-80 hattıdır. Hastalıklara dayanım ve meyve özellikleri baba bitkideki dominant karakterlerden aktarılmıştır.

1989-1991 yıllarında üstün verim ve teknolojik özelliklere sahip domates çeşitlerinin belirlenmesi için, Vural ve ark. (1991)’nın yapmış oldukları dört farklı bölgedeki (Yenişehir, Karacabey, Biga, Turgutlu) ana verim denemelerinde 24 sanayi domatesi çeşidi yer almıştır. Manisa, Muradiye ve Mustafakemalpaşa’da yer alan introdüksiyon denemeleri kapsamına ise 123 sanayi domatesi çeşidini almışlardır.

Ana verim denemesindeki dört farklı bölgede, 24 çeşit arasında verim ve salça verimleri açısından inişli çıkışlı performans göstermeyen, ilk sıralarda yer alan çeşit olarak SHASTA görülmüştür. Bu çeşidin, tüm bölgeler ortalamasında 10.8 ton/da toplam verim ve % 64.83 değeri ile en yüksek erkencilik değerine sahip olduğunu belirlemişlerdir. Tüm bölge çeşitleri içersinde benzer davranışlara sahip ve üst sıralarda yer alan diğer çeşitler sırasıyla 89-8, 89-3, ALLEGRO ve BRIGADE çeşitleri olmuştur. Bu çeşitlerin ardında yer alan C-37, CENTURION, TRIDORA, VF-6203 çeşitleri davranışları ve meyve verimlerindeki değerleri ile dikkati çekmişlerdir. Bu çeşitler arasında bölge adaptasyon özellikleri yönünden CENTURION çeşidinin daha stabil olduğu araştırıcılarca gözlemlenmiştir. Nematod açısından bulaşık alanlarda başarılı domates üretimine de imkan verdiği belirtilmektedir. Erkencilik açısından ise SHASTA’nın ardından klasik erkenci

(18)

çeşitler olarak bilinen CENTURION, VF- 6203, İNTERPEEL çeşitlerinin geldiğini bildirmişlerdir. Ayrıca M-88-VF çeşidinin de erkencilik yönünden olumlu özelliklere sahip olduğunu vurgulamışlardır.

Manisa-Muradiye ve Mustafakemalpaşa bölgelerinde yapılan introdüksiyon denemelerinde ise en yüksek verimi gösteren çeşitler arasında XPH-5720, KONİA ve K-055’in ilk sıralarda yer aldığını belirtmişlerdir. Erkencilik yönünden ise bu denemede XPH-5922 çeşidinin ön plana çıktığı, bunu ISOLA ve RS.872704 çeşitleri ile XPH-5928 ve DELORO çeşitlerinin izlediği belirtilmektedir.

Don, (1991), plastik tünel ile kombine edilen doğrudan tohum ve fide ile yetiştiricilik, direkt tohum ve fide ile klasik yetiştiricilik uygulamalarıyla, iki erkenci çeşit olan PETO HIBRIT 31 ve HEINZ-8773 üzerinde yapılan denemede bu iki çeşidin performanslarını karşılaştırmıştır. Her ikisi de iyi sonuç vermiştir. Denemede gerek direkt tohum ekimi gerekse fideden yapılan klasik yetiştiricilikte 30 ton/acre ürün alınmıştır. Oysa direkt tohum ekimi ve plastik örtü ile kombine edilen uygulamadan 38 ton/acre ürün alınırken, fide ve plastik örtülü uygulamadan 45 ton/acre ürün elde edilmiştir. Ayrıca, direkt tohum ekimi ile elde edilen iki yıllık verilerin ortalaması, plastik tünelle yapılan yetiştiriciliğe göre 3-6 günlük bir erkenciliğin sağlandığını göstermiştir.

Vural ve ark. (1993), 1993 yılında iki bölgede 60 çeşit üzerinde introdüksiyon, diğer iki bölge ve dört lokasyonda da önceki yıllarda en iyi sonuçları veren 24 çeşit üzerinde bölge çeşit verim denemelerini gerçekleştirmişlerdir.

İntrodüksiyon denemelerini Manisa ve Mustafakemalpaşa’da, bölge çeşit denemelerini ise Mustafakemalpaşa, Biga, Bergama ve Manisa-Muradiye’de tamamlamışlardır. Bu çalışmalar sonucunda, bölge çeşit verim denemelerinde meyve verimi yönünden yapılan değerlendirmede BRİXY, NDM 055, NDM 163, SUNHY- 6075 ve CENTRUION çeşitleri ön plana çıkmıştır. Erkencilik özellikleri bakımından ise İNTERPEEL, PETOPRIDE III ve PSEUTOL varyetelerinin ön plana çıktığı belirtilmektedir. İntrodüksiyon verim denemelerinde bölgeler arası ekolojinin farklılıklar oluşturmasına karşın altmış çeşit arasından 30 çeşidin tarla ortalamasının üstünde verime sahip olduğunu bulmuşlardır. Erkencilik özellikleri bakımından NEVADA ve EARLY CANNERY çeşitleri en iyi çeşitler olarak belirlenmiştir.

(19)

Erkenci çeşitlerin küçük habitus ve az yapraklı çeşitler olmasından dolayı bu tip çeşitlerin ayrı bir dikim aralığı ile dikilmesinin verim açısından daha iyi sonuçlar verebileceği de bildirilmiştir.

Özzambak ve ark. (1994), Turgutlu ve Mustafakemalpaşa bölgelerinde yaptıkları çalışmalarda, 39 çeşit sanayi domatesini denemeye almışlardır. Turgutlu Bölgesi’nde I-123, SHASTA II, G-64, XPH-12047, G-65, ANT-93-09, ANT-93-06 çeşitlerinin ilk sıraları aldığını belirtmektedirler. Mustafakemalpaşa’daki denemelerinde XPH-12047, BRIGADE, I-123, NEMAPEEL, G-65, ULISSE, NIZ- 6357 ve ANT-93-06 çeşitlerinin en iyi çeşitleri oluşturduğunu, erkencilik yönünden ise her iki yörede de benzer çeşitler olan ANT varyetelerinin, CLX 3802 ve DIABLO’nun önemli olarak belirlendiğini vurgulamaktadırlar. Yalnızca Turgutlu’da erkencilik gösteren C-3044, C-3302, SHASTA II çeşitlerinin ve diğer bölge olan Mustafakemalpaşa’da erkencilik gösteren SUNHY-61331 çeşidinin dikkat çektiğini ayrıca belirtmektedirler.

Yoltaş ve ark. (1994), bu çalışmayı Turgutlu, Mustafakemalpaşa ve Biga bölgelerinde olmak üzere üç farklı lokasyonda yürütmüşlerdir. Her bölgede gerçekleştirilen denemelerde, daha önceki yıllarda ana verim ve introdüksiyon denemelerinde en iyi sonucu veren 20 çeşit denenmiştir. Çeşitler bazında değerlendirme yapıldığında toplam verim bakımından Turgutlu Bölgesinde BRIXY, BIG RIO, ABARIS, DIANAPEEL ve CENTURION çeşitleri ilk beş sırada yer almıştır. Mustafakemalpaşa Bölgesi’nde ise MARZANPEEL, XPH-5720, XPH- 12044 ve XPH-12046 ile NDM 055 çeşitleri ilk beş sırayı oluşturmuştur. Biga Bölgesi’nde ise KG-91-6, MAXILANDIA, RIO FUEGO, XPH-12045 ve DIANAPEEL çeşitleri ilk beş çeşidi oluşturmuştur. Erkenci verim değerlerine bakıldığında DEL ORO, XPH-12044, XPH-12045 ve XPH-5720 çeşitleri her üç bölgede en erkenci çeşitler olarak saptanmıştır.

Akıllı ve ark. (1995), Antalya ekolojisine adaptasyonunu belirlemek amacıyla LERICA, SHASTA, BRIGADE, BRIXY, CENTURION, NDM-725 hibrit çeşitlerini, ilkbahar yetiştirme periyodunda, iki ayrı deneme alanında salma sulama ve damla sulama sistemlerini uygulayarak denemişlerdir. Deneme sonucunda, Ege Bölgesi’nde son derece başarılı sonuçlar veren bu çeşitlerin, Antalya koşullarında

(20)

ekonomik salça üretimine olanak verecek verim ve kaliteye ulaşamadığını belirlemişlerdir.

Akıncı ve ark. (1995), Van Bölgesi’nde 19 adet standart ve hibrit domates çeşidini incelemişlerdir. En yüksek verimin 6692 kg/da ile 63/5, RED SHOULDER ve MECHEAST’tan elde edildiğini, en düşük verimin ise RIO GRANDE çeşidinden elde edildiğini belirlemişlerdir.

Anonymous (1995), dünyanın 110 ülkesinde çeşitli türlere ait tohumlar satan Sunseed firmasının, domates çoğaltım programı kapsamında elde edilen yeni hibrit sanayi domatesi çeşitlerini bildirmektedir. Bu çeşitler şunlardır: SUN-6200, doğranmaya ve dilimlenmeye uygun yüksek meyve verimi olan, yüksek brix değeri içeren özelliklerde; SUN-6109, bir çok hastalığa dayanıklı, uniform meyve olgunlaşmasına sahip, çeşitli şekillerde değerlendirmeye uygun özelliklerde; SUN- 6108, yüksek verimli, mükemmel renk ve sertliğe sahip, ketçap ve domates suyu prosesi için uygun özeliklerde; SUN-6064, nematoda dayanıklı, armudi şekilli, sapı meyve üzerinde kalmayan özelliklerde piyasa sunmuştur.

Dadamo et. al. (1995), 1994 yılında Emilia-Romagna Bölgesi’nde hem tek sıralı dikim olarak hem de erkenciliği belirlemek için değişik seviyelerde erkenci, orta ve geçci çeşitlerle dikimler yapmışlardır. Dikimi yapılan çeşitlerde kalite kriterleri ve verim değerlerine bakılmış, iyi bilinen agronomik özelliklerinden dolayı UC-82 çeşidi kontrol olarak seçilmiştir. Bu kontrole ek olarak bölgede tanınan CANNERY ROW, E-6203 çeşitleri de kontrol olarak kullanılmıştır. Birinci aşama denemede 34 çeşit sanayi domatesi denenmiştir. Bu çeşitlerden ilgi çekenler TOTEM Hyb., NUN-6937 Hyb., PETO-1077 Hyb., FRENCH CROSS Hyb. çeşitleri olmuştur. İkinci aşama denemeler erkenci varyetelerden oluşmaktadır. Kullanılan 9 çeşitten ilk sırayı FALCON Hyb., NUN-0940 Hyb. ve E-6203 çeşitleri almıştır.

Çeşitleri farklı bölgelerdeki çevresel koşullar meyve verimi açısından etkilerken, brix değerlerinde herhangi bir değişim olmamıştır. Fakat tüm bölgelerde TRAJAN Hyb.

ve SMILE Hyb. dışındaki çeşitler istatistiki açıdan uygun olarak belirlenmiştir. İkinci aşama denemelerinin orta ve geçci varyetelerden oluşturulan bölümlerinde 16 çeşit kullanılmıştır. Bu çeşitlerden en iyi sonucu veren çeşit PERFECT PEEL Hyb.

(21)

olmuştur. Yeni bir çeşit olan GSN-213 Hyb. çeşidinin ise dikkat çekici olduğu bildirilmiştir.

Duman ve ark. (1995), denemelerini Manisa-Muradiye, Bursa- Mustafakemalpaşa ve Çanakkale-Biga bölgelerinde olmak üzere üç farklı lokasyonda, daha önceki çalışmalarda en iyi sonuçları veren 18 sanayi domatesi çeşidinin kullanılması ile yürütmüşlerdir. Muradiye Bölgesi’nde CENTURION, G-64, XPH-12047 ve SHASTA çeşitlerinin ilk sıraları aldığını; Mustafakemalpaşa Bölgesi’nde CENTURION, XPH-12047, NIZ-6357, I-123 ve ANT-93-06 çeşitlerinin ön plana çıktığını; Biga Bölgesi’nde ise I-123, G-64, G-65, BRIXY ve BIG RIO çeşitlerinin ilk beş çeşit arasına girmiş olduğunu belirlemişlerdir. Erkenci verim özellikleri bakımından duruma bakıldığında, her üç bölgede de SHASTA, ANT-93- 06, ANT-93-09, NIZ-6357 ve NIZ-6355 çeşitlerinin ön sıralarda yer aldığı belirtilmektedir. Yaz mevsiminin çok sıcak ve kurak geçtiği bölgelerde büyük ve yatık habituslu, iri ve bol yapraklı çeşitlerin tercih edilmesi gerektiğinden her üç bölgede yapılan gözlemlerde ANT-93-06, ANT-93-09, NDM-338, SHASTA ve ULISSE çeşitlerini orta büyüklükte, diğer 13 çeşidi ise büyük yapılı habituslu olarak belirlemişlerdir. Ayrıca Ant-93-06, CENTURION, SHASTA ve ULISSE çeşitlerinin yatık olarak büyüdüğü; ANT-93-06, ANT-93-09, CENTURION, NIZ-6355, SHASTA ve T2-IMPROVED çeşitlerinin ise orta büyüklükte yaprak yapısına sahip olduğu belirtilmektedir.

Eşiyok ve ark. (1995), Ödemiş Bölgesi’nde yapmış oldukları introdüksiyon denemesinde 35 çeşidin performanslarını incelenmişler ve meyve verimi açısından 6398 kg/da verim ile SINALOA çeşidinin en yüksek verime ulaştığını belirlemişlerdir. Bu çeşidi, AG 2247 ve SHASTA çeşitleri izlemiş, en düşük verimi ise DIABLO çeşidi vermiştir. Erkenci verim olarak incelendiğinde, meyve verimi en düşük olan DIABLO çeşidinin en erkenci çeşidi oluşturduğu, bunu ALTA, SHASTA, TENEYA ve T2-IMPROVED çeşitlerinin izlediği belirlenmiştir.

Özzambak ve ark. (1995), Manisa-Muradiye ve Bursa-Mustafakemalpaşa bölgelerinde yapmış oldukları introdüksiyon denemelerinde 33 çeşit çalışmaya alınmış ve bu çeşitlerde toplam verim açısından Muradiye Bölgesi’nde 14 çeşit, Mustafakemalpaşa Bölgesi’nde de 17 çeşit tarla ortalamalarının üzerinde çıkmasına

(22)

karşın; APTX-270, SUN-6109, NIZ-63-56, SUN-6084, XPH-5811, ZU-0040 çeşitlerinin her iki bölgede de tarla ortalamasının çok üzerinde performans gösterdiği vurgulanmıştır. Erkencilik oranı açısından Muradiye Bölgesi’nde 15, Mustafakemalpaşa Bölgesi’nde ise 21 çeşit önemli bulunurken, APTX-278, 268, 176, DIABLO, CLX-3802, TEMPRANO, ANT-93-04, KG-93-8, CLX-3704, SUNEX-6078, SMX-052 çeşitlerinin en iyileri olduğu saptanmıştır.

Vural ve ark. (1995), Marmara ve Ege bölgelerindeki sekiz farklı lokasyonda test edilen sanayi domatesi çeşitlerinde farklı ekolojilerin etkilerini araştırmışlardır.

Bu araştırma sonucunda BRIXY, NDM-055, XPH-12046, XPH-12001 çeşitlerinin, meyve verimi açısından dikkat çekici çeşitler olduğunu, erkencilik yönünden de ALTA, SHASTA II ve XPH-5922 çeşitlerinin ilk sıralarda, BRIXY çeşidinin ise son sıralarda yer aldığını belirtmişlerdir.

Yoltaş ve ark. (1995), Menderes Havzası’nda ikisi standart çeşit olmak üzere 15 çeşidi denemeye almışlardır. Bu denemede SHASTA, CENTURION, KG-89-8, NDM-055, BRIGADE, ALTA ve NDM-725 çeşitlerini en iyi çeşitler olarak belirlemişlerdir. Erkencilik yönünden SHASTA çeşidinin ilk sırada yer aldığını, bunu SPECTRUM, XPH-5720, CENTURION ve ALTA çeşitlerinin izlemiş olduğunu vurgulamışlardır. Sonuç olarak bölgeye en iyi adapte olabilen çeşitler olarak CENTURION, KG-89-8, NDM-055, BRIGADE, NDM-725 ve SHASTA çeşitlerini belirlemişlerdir. Ancak bu çeşitlerin daha büyük alanlarda üretiminin yapılarak gözlemlenmesinin yararlı olacağını da belirtmişlerdir.

Düzyaman ve ark. (1996 a), Manisa-Muradiye, Balıkesir-Ovaköy, Biga- Merkez olarak seçilen üç bölgede yirmi çeşidi denemeye almışlardır. Her üç bölgede de verim bakımından NDM-553, ZU-40, CENTURION, ZU-32 ve SUN-6109’un ilk beş çeşidi oluşturduğunu belirlemişlerdir. Erkencilik değerleri yönünden CENTURION, SUN-6084 ve IT-6’nın en yüksek erkencilik değerine sahip çeşitler olduğu vurgulanmıştır.

Düzyaman ve ark.’nın (1996 b), Marmara ve Ege Bölgesi’nde yapmış oldukları denemede, toplam 21 sanayi domatesi çeşidinin uyum yetenekleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Toplam verimde, CENTURION, NDM-055 ve MAXILANDA iyi çevre koşullarına uyum gösteren çeşitler olarak belirlenmiştir. Bu

(23)

durumun, çevresel değişimlere karşı daha az duyarlı olan BRIXY, ABARIS ve KG- 91-6 için de geçerli olduğu görülmüştür. Erkencilik açısından % 70.8 ile BRIGADE,

% 58.8 ile DIANAPEEL, % 58.7 ile MARZANPEEL, % 63.7 ile MAXILANDA, % 64.8ile MAXIROMA, % 65.5 ile NEMAPEEL, % 67.6 ile NOVAPEEL, % 64.5 ile SOUSOLITO çeşitlerinin dikkat çekici olduğunu vurgulamışlardır. İyi koşullarda erkenciliklerini koruyabilen çeşitler olarak % 67 erkenci verim ile SPECTRUM, % 57 ile KG-91-6, % 56 ile RIO FUEGO ve % 53 ile BRIXY çeşitleri öne çıkmıştır.

Eşiyok ve ark. (1996 a), Marmara ve Ege Bölgesi’nde 30 sanayi domates çeşidi üzerinde yapmış oldukları çalışmada, AG-2214, AG-2270, AG-2271, APTX- 390, EARLY GEM, MESA, NDM-553, NIZ-63-102, NUN-3330, RELIANCE, T2- IMPROVED ve ZU-136’yı her iki bölgede de en yüksek verimi veren çeşitler olarak tanımlamışlardır. Her iki bölgede erkencilik açısından ortaya çıkan çeşitlerin ise APTX-278, APTX-403, CXD-187, G-45, NIROMECH, NUN-3330, SAPEKSA- 450, SHASTA ve ZU-135 çeşitleri olduğunu belirtmektedirler.

Yoltaş ve ark. (1998 c), Marmara Bölgesi’nde, 1996 yılı introdüksiyon denemelerinden seçilen 13, tekrarı yararlı görülen 15 ve ilk defa denenen 12 çeşit olmak üzere toplam 40 çeşidi denemeye almışlardır. Yeni üretim alanlarından Aydın ve Çine bölgelerinde yürütmüş oldukları denemelerde de 9 çeşidi incelemişlerdir.

Meyve veriminin, Marmara Bölgesi’nin Bakırköy bölümünde en yüksek değerle AG- 2274, APTX-268, EXTRA EARLY ve ZU-134 çeşitlerinden, Sultanköy Bölgesi’nde ise APTX-278, AG-2275, CXD-187, EXTRA EARLY, ZU-136, NDM-654, ZU-135, GRAND PEAK, NIZ-63-101 ve SUNEX-6235 çeşitlerinden elde edildiğini belirlemişlerdir. Aydın Bölgesi’nde, SHASTA ve ALTA çeşitlerinin 8 tonu aşan çeşit özelliği ile ilk grubu oluşturduğunu, bunları NDM-725 ve TAT-89-8 çeşitlerinden oluşan ikinci grubun izlediğini vurgulamışlardır. Çine Bölgesi’ndeki denemede ise SHASTA çeşidi 7971 kg/da ile ilk sırada yer almış, bunu ikinci grupta yer alan TAT-89-8 ve NDM-725 çeşitleri izlemiştir.

Erkencilik yönünden Marmara Bölgesi’nde, AG-2270, APTX-266, APTX- 403, EARLY GEM, NUN-3330 ve SAPEKSA-450 çeşitlerinin ilk sıralarda yer aldığı belirtilirken, Ege Bölgesi’nde SHASTA ve VF-6203 çeşitlerinin erkenci

(24)

çeşitleri oluşturduğu belirlenmiş ve Ege Bölgesi’nde ALTA, NDM-725, SHASTA ve TAT-89-8 çeşitlerinin yöreye uygun olacağı görüşüne varılmıştır.

Macua et. al. (1999), İspanya’nın Ebro Vadisi’nde yapmış oldukları çeşit çalışmalarında, RED SETTER, JUSTAR, UC-82, H-8892, PERFECTPEEL, SUAN, PETO-454, NEMAPRIDE, CLX-3803, EXH-98044, BRIGADE, NEMARED, SOPRANO, H-3044 çeşitlerini denemeye almışlardır. Üç yıl boyunca yapılan deneme ortalamalarına göre en yüksek verim, 94 ton/ha değeriyle PERFECTPEEL çeşidinden alınmış, bu çeşidi SUAN, H-8892, SOPRANO, PETO-454 çeşitlerinin izlediğini belirlemişlerdir. UC-82 çeşidi, 70 ton/ha ürün ile ortalama bir değere ulaşmış, JUSTAR ve RED SETTER çeşitleri ise bu değere dahi ulaşamayan çeşitler olarak belirlenmiştir.

Peixoto et. al. (1999), Brezilya’nın 4 değişik bölgesinde 1990-1991 yıllarında sanayi domatesi üzerine altı farklı tarlada 1990 yılında 80, 1991 yılında da 70 çeşitlik bir deneme yürütmüştür. Denemenin yapıldığı dört bölgeden Porangatu Bölgesi’nde çiçeklenme dikimden 35-41 gün sonra gerçekleşmiş, 38 gün sonra da hasat periyoduna girilmiştir. PETOMECH, IPA-6, IMPROVED, TOPMECH en yüksek verimi ve meyve kalitesini veren çeşitler olmuştur. Bunu ikinci sırada IPA-5 ve Agrocica-72 çeşitleri izlemiştir. Yüksek verim alınmasına karşın ROMA VFN, ROSSOL ve AGROCİCA-08 çeşitleri uzun nakliye süresine dayanıksız, kullanışsız meyveler vermişlerdir. AGROCİCA-33, CALMEC VF, IPA-6, RIO FUEGO, SANTA ADELİA, TOPMEC, MELHORADO ve UC-82 çeşitleri ise çevresel değişime uygun, yüksek stabilite gösteren çeşitler olarak bulunmuştur.

2. 3. Gübre Uygulamalarıyla İlgili Çalışmalar

Calado et. al. (1990), Portekiz’de 1988-1989 yıllarında Sorraia Vadisi’nde RIO GRANDE çeşidi üzerinde yaptıkları çalışmayla domatesin değişik dönemlerinde toprağa verilen gübrelerin hareketliliğini incelemişlerdir. Buna göre;

ihtiyaç duyulan N, P, K’nın istenen kök derinliğinde kalması ve yıkanmaması için özellikle kaba topraklarda ilkbahar toprak işlemesiyle beraber gübreleme yapılmamalıdır. Ayrıca perkolasyonun azaltılması için her sulamada su oranı

(25)

uygulamasını azaltıp az ama sık sulama yapılmalıdır. Yapılan çalışma sonucunda, bitkilerin ihtiyacı olan besin miktarı kadar, uygulama periyodunun günlük olarak yapılmasının da önemli olduğunu vurgulamışlardır.

Eryüce ve ark. (1991), RIO GRANDE çeşidinde yaptıkları N,P,K gübrelemelerinin, verim ve kaliteye olan etkilerini incelemişlerdir. Teknolojik özelliklerden pH, brix, Vit. C’nin, 8 kg/da azot dozunda en uygun değerlere ulaştığını, verimin ise bu dozdan itibaren 24 kg/da doza kadar artış gösterdiğini saptamışlardır. Fosfor açısından en uygun dozların 4-8 kg/da olduğu, potasyum için ise 24 kg/da doza kadar verimin arttığı, pH, brix, Vit. C değerlerinin 32 kg/da dozda dahi en üst seviyelerinde olduğu belirlenmiştir.

Vural ve ark. (1991) tarafından yapılan çalışmada yapraktan yapılan gübrelemenin ve uygulanan büyüme düzenleyicilerin özellikle erkencilikte önemli artışlar sağladığı belirlenmiştir.

Candilo et. al. (1993), 1991 yılında Ferrarra Bölgesi’nin asitli topraklarında HYPEEL-244 (Petoseed) çeşidi üzerinde yaptıkları gübre denemesinde biri kontrol olmak üzere kalsiyum ve magnezyum içeren 11 gübre uygulamasını ayrı ayrı ve karışım olarak uygulamışlardır. Bunlardan 8 uygulama topraktan, diğer 3 uygulama yapraktan gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, brix, toplam verim ve erkencilik yönünden istatistiki olarak iyi derecede önemli farklılıklar göstermiştir. Yapraktan uygulanan Ca+Mg en iyi sonucu verirken, tüm uygulamalarda kaliteyle ilgili önemli farklılıklar bulunamamıştır. Aynı zamanda çiçek burnu hastalığının önlenmesinde yaprak uygulamalarının daha başarılı sonuçlar verdiği vurgulanmıştır.

Yoltaş va ark. (1993 b), C-37 ve CENTURION sanayi domatesi çeşitlerinde, yaprak gübresi uygulamalarının verim ve kalite özelliklerine etkisini araştırmışlardır.

Klasik gübrelemeye ilave olarak 80 ml/da dozunda dört kez, 100 ml/da dozunda üç kez olacak şekilde yaprak gübreleri uygulanmıştır. Uygulamalar, toplam verim ve buna bağlı olarak salça veriminde artış sağlamış, kalite özelliklerinden pH değerini etkilemezken brix, meyve sertliği, renk, ortalama meyve ağırlığı ile ilgili değerlerin artmasına neden olmuştur. Ayrıca istatistiki olarak erkenciliğe önemli bir etkisinin olmadığı anlaşılmakla birlikte, CENTURION çeşidi, % 57.66 değeriyle en erkenci çeşit olarak belirlenmiştir.

(26)

Hakererler ve ark. (1994), yaptıkları araştırmanın sonucunda bitkilerin asal beslenme organlarının kökleri olmasına karşın besinlerin ekstra radikal olarak bitkiye verilmesi sırasında yapraktan gübrelenmesi gerektiği ve domates bitkisinde en uygun yapraktan gübreleme zamanının meyve oluşumunun başlangıcı olduğunu belirlemişler ve gübrelemenin bu dönemden itibaren 6-7 günde bir 3 kez uygulanmasını önermişlerdir.

Oktay ve ark. (1994), Manisa-Muradiye Bölgesi’nde, CENTURION hibrit çeşidi üzerinde yapraktan uygulanan gübrelerin etkilerini araştırmışlardır. Denemede, GH-Drip (15+5+35+mikro), Maxıcrop, NPK-36 (14+10+12+mikro), Fiton, Mairoline (14+27+17+mikro), Hortline (6+46+36+mikro), KTS (0+0+36+25), Nutriplant (9+15+30+mikro), Sol-U-Gro (12+48+8+mikro), Nutrıleaf (20+20+20+mikro) ticari preparatları kullanılmıştır. Yaprak gübreleri, 1. uygulama, çiçeklenme başlangıcı döneminde; 2. uygulama, ilk salkım meyvelerinin ceviz iriliğine ulaştığında; 3. uygulama, ilk salkım meyvelerinin normal iriliğini aldığı dönemde; 4. uygulama, ilk hasattan 10 gün önce olmak üzere dört aşamada gerçekleştirilmiştir. I. hasatta elde edilen ürün miktarı bakımından, uygulamalar arasında istatistiki olarak önemli farklılıklar bulunmuştur. En iyi etkiyi, 8571 kg/da ile NPK-36 preparatından almışlar, bunu 8535 kg/da ile Nutriplant izlemiştir. Sol-U- Gro ise 8313 kg/da ile üçüncü grupta yer almıştır. Diğer uygulamalardan da kontrole göre daha yüksek verimler alınmıştır. Toplam verimde de, I. hasada paralel olacak şekilde NPK-36, Nutrıplant, Maxıcrop ilk sıraları oluşturmuştur. Ayrıca yaprak gübresi uygulamalarının brix ve salça verimi üzerinde etkili olduğu; ancak, renk, pH, meyve sertliği ve ortalama meyve ağırlığına önemli bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.

Fidan ve ark.(1995), 1993 ve 1994 yıllarında Tokat Bölgesi’nde en çok yetiştirilen H-2274 çeşidinde, farklı malç materyalleri ile yaprak gübrelerinin domatesin verim ve kalitesine olan etkilerini araştırmışlardır. Araştırmanın ilk yılında, en yüksek verim 161.30 ton/ha ile Cytozyme+siyah plastik malç kombinasyonundan, ikinci yıl ise 85.20 ton/ha ile Proteinat+Macar fiğinin herbisit kullanılan kombinasyonundan elde edilmiştir. Erkencilik açısından ilk yıl yine Cytozyme+siyah plastik malç 61.20 ton/ha ile en yüksek erkenci verimi vermiştir.

(27)

İkinci yıl, en yüksek erkenci verim 39.30 ton/ha ile Proteinat+Macar fiği (herbisitli) uygulamasından alınmıştır. Yaprak gübrelerinin bulunduğu uygulamaların en iyi sonucu vermeleri, bu gübrelerin verime yapmış olduğu olumlu etkilere bağlanabilir.

Güvenç ve ark. (1995),’nın bu denemesinde % 0.2, 0.4, 0.6, 0.8, 1.0 farklı dozlardaki üre gübresi, SAKAT-F1 sera çeşidine yaprak gübresi olarak uygulanmıştır. Araştırma sonunda, uygulamaların meyve ağırlığına ve erkenci verime bir etkisi bulunamamıştır. Bitkideki meyve sayısı ve toplam verim, % 0.6 üre dozunda en yüksek değerine ulaşmıştır.

Başar (1996), 1996 tarihli çalışmasında sanayi tipi domates yetiştiriciliğinde, verim ve kalite özelliklerinin büyük ölçüde gübreleme programlarına bağlı olduğunu belirtmiş, bu nedenle uygulanacak gübrenin cinsi, verilecek gübre miktarları, bu gübrelerin verilme zamanları ve yöntemlerinin öneminden bahsetmiştir.

Duman ve ark. (1996 a), CENTURION çeşidinde, Marmara ve Ege Bölgesi’nde olmak üzere iki ayrı lokasyonda Bio Terra-1 adlı % 12 hümik asit içeren organik kökenli bir bitki düzenleyicisini uygulamışlardır. Denemede; tüm uygulamalar ilgili firmanın öneri dozunda ve uygulama zamanlarında sırt pülverizatörü ile yapraktan uygulanmıştır. Meyve verimi, tüm uygulamalarda kontrole göre artış göstererek 8554 kg/da değerine ulaşmıştır. Brix değerinde de artışlar olmuş, dolayısıyla salça veriminde 120-230 kg/da daha fazla salça verimi elde edilmiştir. Uygulamaların pH, renk, meyve sertliği, ortalama meyve ağırlığı ve erkenci verim değerlerine önemli bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.

Duman ve ark. (1996 b), Biga Bölgesi’nde SUN-6200 Hibrit çeşidinde yürütülen çalışmada, IMPA serisi yaprak gübrelerini kullanmışlardır. Temel gübreleme olarak 25 kg/da N, 10 kg/da P2O5, 10 kg/da K2O uygulanmıştır. IMPA serisi yaprak gübreleri olarak da PA 250, PF 250, PP 250 tipleri kullanılmıştır.

Yapılan 8 değişik uygulama sonucunda en yüksek verim; 6 numaralı uygulama olarak belirtilen, fidelerin 3-4 yapraklı döneminde+ meyvelerin ceviz iriliğinde + 1.

hasat sonunda olmak üzere toplam 3 kez 300 ml/70 l su/da PP250 uygulamasından elde edilmiştir. Brix açısından da önemli değerler elde edilmiş, 5 ve 8 numaralı uygulamalarda en yüksek değerler gerçekleşmiştir. Uygulamaların diğer teknolojik özellikler üzerine önemli bir etki yapmadığı bulunmuştur.

(28)

Eşiyok ve ark. (1996 b), standart RIO GRANDE çeşidinde, dekara 0, 10, 20, 30 ve 40 kg dozlarında kalsiyum nitrat uygulamış ve en yüksek meyve verimi, 10 kg/da olan dozdan elde edilmiştir. Çiçek burnu çürüklüğüne bakıldığında artan dozla birlikte çiçek burnu çürüklüğü olan meyve sayısının azaldığı belirlemekle birlikte;

uygulanan kalsiyum nitrat gübresinin brix, pH, sertlik ve ortalama meyve ağırlığına bir etkisinin olduğu istatistiki olarak belirlenememiştir.

Yoltaş ve ark. (1996), 19 ayrı tarlada her biri 20 dekar olan deneme parsellerinde 3 aşamalı, Omeobios adlı organik kökenli gübre uygulamaları gerçekleştirmiştir. İlk önce Omeobios 1-2-3 düzenleyici, anız üzerine uygulanmıştır.

İkinci olarak Omeobios sıvı gübre, dikimden 2-3 hafta sonra pülverize edilmiştir Üçüncü olarak Fylo biyolojik destekleyici gübre, hasattan 3-4 hafta önce pülverize edilmiştir. Uygulama yapılan 19 tarlanın 14’ünde, geleneksel gübreleme yapılan kontrollere göre daha yüksek verim artışı sağlanmıştır. Bu verim artışının öncelikle toprakta oluşan humus miktarından ve daha sonra üçüncü uygulama ile verilen iz elementli yaprak gübresinin olumlu etkilerinden kaynaklandığı vurgulanmaktadır.

Yapılan ölçümlerde brix değerlerinin yüksek çıkması, aynı zamanda verimle birlikte salça verimini de olumlu etkilemiştir. Aynı olumlu etki renk değerlerinde de saptanmıştır. Diğer özelliklerde olumlu ya da olumsuz bir yan bulunamamıştır.

Prasad et. al. (1997), 1991-1994 yıllarında Hindistan’ın Ranchi Bölgesi’nde PUSA RUBY cinsi domatese topraktan 0.00, 4.54, 9.09, 13.63, 18.18 kg/ha dozlarında bor vererek araştırma yapmıştır. Bu denemeye dikimden 25 gün sonra yapraktan verilen 0.00, 1.0, 1.5, 2.0, 2.5 kg/ha dozlarındaki bor uygulamaları ile devam edilmiştir. Araştırıcılar kontrole göre yapılan bor uygulamalarında verim artışını istatistiki olarak önemli bulmuşlardır. En yüksek verimin 2.5 kg/ha dozla yapraktan yapılan uygulamadan elde edildiğini belirtmektedirler.

Yoltaş ve ark. (1998 a), SPECTRUM ve ALTA çeşitlerinde, klasik gübrelemenin yanında bazı yaprak gübrelerinin verim ve kalite üzerindeki etkilerini araştırmışlardır. Denemeye Maxıcrop (Koyuncular Tar. Tic. A.Ş.), NPK-36 (Verim Islah Tar. San. Tic. Ltd.), Zintrac, Stopit, Seniphos, Phosanco (Phosyn Chem. Ltd.), Sol-U-Gro (Miller Chem. Fert. Co.) adlı yedi yaprak gübresi alınmıştır. Bu çalışmada kullanılan preperatlar önerilen doz ve zamanlarda dört kez uygulanmıştır. Sonuç

Referanslar

Benzer Belgeler

Kısmı, Madde 4’ün şartlarına uygun olarak gıda işletmecisi tarafından antibakteriyel ilaç kalıntısı için yapılan teste göre, 37/2010 sayılı Yönetmeliğin

Kısmı, Madde 4’ün şartlarına uygun olarak gıda işletmecisi tarafından antibakteriyel ilaç kalıntısı için yapılan teste göre, 37/2010 sayılı Yönetmeliğin

Ba¸ ska yerlere veya ka¼ g¬tlara yaz¬lan cevaplar kesinlikle okunmayacakt¬r... olmayan ve

Planlama ekibi, ilgili kurum ve kuruluşlar ile temas kurarak yeni planın genel kalkınma stratejilerine ilişkin önerileri (Taslak Strateji Dokümanı) belirlemiş ve

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü...

Fillerin veya fiilimsilerin anlamını zaman bakımından sınırlandıran sözcüklerdir. Fiile sorulan “Ne zaman?” sorusuna cevap veren zarf çeşididir. Gökyüzünü

MATERYALLER: Çocuk sayısı kadar farklı mutfak eşyalarının resimleri (çatal, kaşık, tabak, bardak, çaydanlık, tencere, tava, bıçak, rende, vb.).. SÖZCÜKLER:

Nüfus artış hızı en yüksek olan ilk üç il ise sırasıyla binde 49.4 ile Çankırı, binde 45 ile Bilecik ve binde 32.2 ile Isparta olduğu belirlendi.. • Nüfus yoğunluğunun