• Sonuç bulunamadı

Abdülhak Şinasi Hisar'ın bazı eserlerinin söz varlığı üzerine, 1. cilt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Abdülhak Şinasi Hisar'ın bazı eserlerinin söz varlığı üzerine, 1. cilt"

Copied!
932
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN BAZI ESERLERİNİN

SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Melih KÜÇÜK

Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı

Enstitü Bilim Dalı : Yeni Türk Dili

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL

MAYIS – 2019

(2)
(3)
(4)

ÖN SÖZ

Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelen en önemli unsurdur. Aynı dili konuşan

insanlar bu millet denilen varlığın özünü oluştururlar. Duygu ve düşüncelerin insandan

insana aktarılmasına dil olanak sağlar. Dil bu yönüyle de bir milletin yaşayan kalbi;

geçmişten bugünlere gelen, bugünlerden de yarınlara taşınacak olan sosyal ve kültürel

değerlerin elçisi konumundadır. Bu serüvende dili yaşatan, zenginleştiren sanatçılardır.

Diller değişmeye, zenginleşmeye, çeşitlenmeye uygun yapılardır. Bu çeşitlenmenin

sebebi dil ile toplum arasındaki ilişkiye dayanır. Bir toplumun yarattığı ve yaşattığı dili

bütün güzellikleri, incelikleri ve yücelikleriyle öğrenmek ve öğretmek gereklidir.

Bir sanatçıyı yalnızca eserlerinin temalarından, onların fikir dünyalarından tanımaya

çalışmak onları hep eksik tanımamıza neden olacaktır. Her yönüyle tanıyabilmenin yolu

ise sanatçının dil hazinesine inerek sözcük dağarcığı üzerinde yapılacak çalışmalarla

mümkün olacaktır. Bu çalışmayla kullandığı kelimelerin kullanış sıklıkları, kelime

çeşitleri, kelimelerin ne şekillerde kullanıldığı sonucuna ulaşılarak kişinin üslûbu, sanatı

ve karakteri hakkında bilgi sahibi olabiliriz.

Bu çalışmada edebiyatımızın önemli üslûp satçılarından Abdülhak Şinasi Hisar’ın bazı

eserlerinin söz varlığı üzerinde durulmuş, bazı kelime grupları tespit edilmiş ve detaylı

indeks çalışması yapılmıştır.

Bu çalışma için bana cesaret veren, yol gösteren ve beni yönlendiren danışmanım Prof.

Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL hocama, motivasyonumu kaybettiğim zamanlarda

varlıklarını hissettirerek bana destek olan değerli arkadaşlarıma ve her zaman yanımda

olduğunu bildiğim değerli aileme sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.

Melih KÜÇÜK

02.05.2019

(5)

i

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... v

TABLO LİSTESİ ... vi

ÖZET………..vii

SUMMARY ... viii

GİRİŞ ... 1

BÖLÜM 1: KELİME GRUPLARI... 4

1.1. Kelime Gruplarının Özellikleri ... 4

1.2. Kelime Gruplarının Sınıflandırılması ... 4

1.3. Kelime Gruplarının Çeşitleri ... 6

1.3.1. İsim Tamlamaları ... 6

1.3.2. Sıfat Tamlamaları ... 7

1.3.3. Sıfat-Fiil Grubu ... 7

1.3.4. Zarf-Fiil Grubu ... 7

1.3.5. İsim-Fiil Grubu ... 7

1.3.6. Tekrar Grubu... 8

1.3.7. Edat Grubu ... 8

1.3.8. Bağlama Grubu ... 8

1.3.9. Unvan Grubu... 8

1.3.10. Birleşik İsim Grubu ... 9

1.3.11. Ünlem Grubu ... 9

1.3.12. Sayı Grubu ... 9

1.3.13. Birleşik Fiil Grubu ... 9

1.3.14. Kısaltma Grubu ... 10

BÖLÜM 2: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR………..12

2.1. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Hayatı ... 12

2.2. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Edebî Kişiliği, Üslûbu, Dili ve Eserleri ... 18

2.2.1. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Edebî Kişiliği ... 18

2.2.2. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Üslûbu ve Dili ... 21

2.2.3. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Eserleri ... 22

(6)

ii

BÖLÜM 3: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR'IN YEDİ ESERİNDE KULLANDIĞI

BAZI KELİME GRUPLARI ... 24

3.1. İsim Tamlamaları ... 24

3.1.1. Belirtili İsim Tamlamaları ... 24

3.1.1.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları ... 24

3.1.1.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları. 47

3.1.2. Belirtisiz İsim Tamlamaları ... 172

3.1.2.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtisiz İsim Tamlamaları ... 172

3.1.2.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Belirtisiz İsim Tamlamaları

... 191

3.2. Sıfat Tamlamaları ... 222

3.2.1. İki Kelimeden Oluşan Sıfat Tamlamaları ... 222

3.2.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Sıfat Tamlamaları ... 315

3.3. Bağlama Grupları ... 559

3.3.1. "veyahut", "veya" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 559

3.3.2. "ve" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 560

3.3.3. "ama" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 561

3.3.4. "ne…ne", "ne...ne de…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 561

3.3.5. "…mI…", "…mI…mI" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 563

3.3.6. "hem... hem de…", "hem…hem..." Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları 563

3.3.7. "fakat" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 563

3.3.8. "…dE…dE" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 566

3.3.9. "ya…ya..." Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları... 566

3.3.10. "biri…öbürü…" , "biri…biri…", "biri…biri de…" Bağlacı ile Kurulan

Bağlama Grupları ... 567

3.3.11. "bir…bir…", "bir…bir de…", "bir de" Bağlaçları ile Kurulan Bağlama

Grupları ... 567

3.3.12. "önce/ilkin…sonra/ardından…", "öncesinde…sonrasında…" Bağlaçları ile

Kurulan Bağlama Grupları ... 568

3.3.13. "kimi…kimi…", "kimi…kimi de..." Bağlaçları ile Kurulan Bağlama

Grupları ... 568

3.3.14. "…değil…" Bağlaçları ile Kurulan Bağlama Grupları ... 569

(7)

iii

3.3.15. "yani" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 570

3.3.16. "yahut", "ya…yahut…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 571

3.3.17. "ha…ha…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 572

3.3.18. "yoksa" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 572

3.3.19. "ile" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 573

BÖLÜM 4: GRAMATİKAL DİZİN ... 574

BÖLÜM 5: KAVRAM ALANLARINA GÖRE SÖZCÜKLERİN TASNİFİ...910

5.1. Kişi Adlarını Karşılayan Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 19...910

5.2. Yer-Yön Bildiren Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 74...910

5.3. Şehir İsimleriyle İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 4...910

5.4. Ülke, Bölge, Dil ve Irk İsimlerini Karşılayan Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 11...910

5.5. Savaş, Askerlik, Devlet Yönetimi ile Siyasi Olaylarla İlgili Sözcükler ve Sıklık

Sayıları/ 36……...………..………....911

5.6. Meslek İsimleri ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 20...911

5.7. Renk Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/9...911

5.8. Zaman Kavramıyla İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 46...939

5.9. Yazı, İlim, Felsefe, Edebiyat, Eğitim ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 40....911

5.10. Manevi Hayat, Doğum-Ölüm, İnsana Ait Duygu ve Davranışlar ile İlgili

Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 88..………...912

5.11. Tabiat ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 18...912

5.12. Yiyecek ve İçecek ile İlgili Sözcükler ve Kelime Sıklık Sayıları/ 12...912

5.13. Sosyal Hayat, Giyim-Kuşam, Ev-Yapı, Madde Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık

Sayıları/ 88….………...912

5.14. Hayvan Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 5...913

5.15. Aile, Akrabalık Terimleri ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 21...913

5.16. Din, İnanç ve Kutsal Mekanlar ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 29...913

5.17. Varlıkların, İnsanların Durumu ile Niteliklerini Belirten Sözcükler ve Sıklık

Sayıları/ 139...913

5.18. Vatan, Millet İle İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 9...914

(8)

iv

5.19.Gök Bilimi ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 7...914

5.20. Sayı, Sıra İfade Eden Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 13...914

5.21. İşaret, Şahıs veya Belirsizlik İfade Eden Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 21...914

5.22. Bitki, Meyve, Sebze ve Çiçek Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 12..914

5.23. En Sık Kullanılan 100 İsim ve Sıklık Sayıları...915

5.24. En Sık Kullanılan 100 Fiil ve Sıklık Sayıları...915

SONUÇ ... 916

KAYNAKÇA ... 919

ÖZGEÇMİŞ ... 921

(9)

v

KISALTMALAR

A.Ş. : Anonim Şirketi

A.Şinasi : Abdülhak Şinasi

BM : Boğaziçi Mehtapları

BY : Boğaziçi Yalıları

ÇE : Çamlıca’daki Eniştemiz

FBVB : Fahim Bey ve Biz

GZF : Geçmiş Zaman Fıkraları

Prof. Dr. : Profesör Doktor

s. : Sayfa

sy : Sayı

TDK : Türk Dil Kurumu

vb. : ve benzeri

(10)

vi

TABLO LİSTESİ

Tablo 1: İsim Tamlamalarının Dağılımı ... 221

Tablo 2: Sıfat Tamlamalarının Dağılımı ... 558

Tablo 3: Tamlamaların Genel Dağılımı ... 558

(11)

vii

Sakarya Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Özeti

Yüksek Lisans Doktora

Tezin Başlığı: Abdülhak Şinasi Hisar’ın Bazı Eserlerinin Söz Varlığı Üzerine

Tezin Yazarı: Melih KÜÇÜK Danışman: Prof. Dr. M. Mehdi ERGÜZEL

Kabul Tarihi: 02/05/2019 Sayfa Sayısı: viii (ön kısım) + 921 (tez)

Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı: Yeni Türk Dili

Söz varlığı, bir dilin en büyük zenginliğidir. Bir toplumun kültürünün, değerlerinin,

yaşayışının, kavramlar dünyasının oluşmasında ve aktarılmasında söz varlığı

çalışmalarının önemli katkısı vardır.

Sanatçılardan hareketle yapılan söz varlığı çalışmaları ilgili sanatçının kelime dünyası,

üslûbu ve bakış açısının ortaya koyulmasını sağlar. Bu çalışmamızda öncelikle Türk

edebiyatında yer edinmiş yazarlardan biri olan Abdülhak Şinasi Hisar’ın hayatı, üslûbu

ve edebî kişiliği hakkında bilgiler verilmiştir. Sonrasında yazarın yedi eserinden

hareketle kullandığı kelime gruplarının bir kısmının tespiti yapılarak kelimelerin

kullanış sıklıkları üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın bu yedi

eserinde üslûbunu yansıtan cümlelerinden yola çıkılarak kültürünün ve hayata bakış

açısının eserlerinde yansıması anlatılarak söz varlığının genel görüntüsüne ulaşılmaya

çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Abdülhak Şinasi Hisar, söz varlığı, dizin, kelime grupları

X

(12)

viii

Sakarya University

Institute of Social Sciences Abstract of Thesis

Master Degree Ph.D.

Title of Thesis: About The Vocabulary of Abdulhak Sinasi Hisar’s Books

Author of Thesis: Melih KÜÇÜK Supervisor: Prof. Dr. M. Mehdi ERGÜZEL

Accepted Date: 02/05/2019 Number of Pages: viii (pre text) + 921

(mainbody)

Department: Turkish Language and Subfield: New Turkish Language

Literature

Vocabulary is the greatest wealth of a language. It significantly contributes to the

culture, values and lifestlyle of a society; and it helps create and transfer its world of

concepts.

The vocabulary studies based on writers can give a glimpse of their lexicon, wording

and mindset. This study firstly includes information about one of Turkish literature's

well-known writers, Abdülhak Şinasi Hisar's life, writing style and literary personality.

It moves on to scan his seven literary works in order to determine the most frequently

used word groups, and analyze them further. The article aims to capture a general idea

of Abdülhak Şinasi Hisar's culture and outlook on life and how it is reflected in these

seven works by analyzing the sentences that represent his style.

Keywords: Abdulhak Sinasi Hisar, vocabulary, index, phrases

X

(13)

1

GİRİŞ

Dil insanlar arasında iletişimi sağlayan, duygu ve düşüncelerin aktarılmasında kullanılan

en önemli araçtır. Alman filozofu Heidegger’in dil hakkında derin manalı güzel bir sözü

vardır: “Dil, insanın evidir” der (Kaplan, 2000: 133). Dil bir ev gibi insanların sığındıkları

yer, korundukları mekândır.

Dil, insan toplulukları arasında uzun yıllar boyunca gelişerek ve değişerek meydana

gelmiş sosyal bir kurum olmuş ve insanla birlikte varlığını sürdürmüştür. Bu sosyal

kurumun temeli ilk insana dayandırılır. Bununla birlikte dilin doğuşunda, kelimelerin

ortaya çıkışında doğadaki sesleri taklit etmenin önemli rolünün olduğu sanılmaktadır.

Dil, toplumun millet olmasında en önemli unsurdur. Fertleri; milleti, vatanı, tarihi ve

değerleriyle ilişkilendirilen dil, nesilden nesile aktarılarak getirilir ve insanı bu sürecin

bir parçası hâline getirir (Aksan, 2009: 13). Toplumların gelenek görenekleri, yaşayış

biçimi, âdetleri, inançları kendi dillerine yansır. O dil sayesinde de toplumun değerleri

öğrenilebilir. Bu bakımdan bir toplumda yapılacak olan söz varlığı çalışmalarıyla o

toplum hakkında ayrıntılı bilgiler edinilebilir.

Söz varlığı bir lisanın en önemli zenginliğidir. Kuşaktan kuşağa aktarılarak bugünlere

getirilmiş olan birikimler sonraki kuşaklara aktarılmadıkça dil kısır döngü içerisinde kalır

ve geçmişiyle bağlarını koparır. Bu birikim, yok olmadan çeşitli kaynaklara işlenerek

dilin değerleri, zenginliği kayıt altına alınmalıdır (Ergüzel, 2010: 62). Yapılan söz varlığı

çalışmaları bu zenginliğin korunması, gösterilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması

açısından önem arz etmektedir.

Yaşadığı milletin bireyleri olan sanatçıların çalışmaları üzerine oluşturulan söz varlığı

eserleri, çalışılan ismin kelime haznesini, bakış açısını sunması bakımından değerlidir.

Yaşadıkları muhitin ve çevrenin tesiri altında yetişen sanatçılar, kendilerine ait kelime

zenginlikleriye de ifade edilmelidir (Ergüzel ve Kirik, 2012: 51). Şair ve yazarlar var

oldukları toplumdan etkilenirlerken o toplumun aynı zamanda sesi de olurlar. Bu ses, bu

tür çalışmalarla gelecek nesillere ulaşacaktır. Bu gibi kültür tarihine etki eden yazarlar

bilimsel açıdan incelenmelidir. Bizler de bu amaç doğrultusunda medeniyetimizde önemli

bir yer edinen kendine has bir üsûbu olan Abdülhak Şinasi Hisar’ı çalışmamıza konu

edindik.

(14)

2

Çalışmanın Konusu

Bu çalışmada Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi eserinden hareketle, eserler içerisindeki söz

varlığı unsurları üzerinde incelemeler yapılmıştır. Konu olarak eserlerin içeriğinde geçen

kelime grupları, söz hazinesi, kullanılan kelimelerin sıklıkları belirlenerek bu sıklıklar

üzerinden sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır.

Çalışmanın Amacı

Ses ve şekil çalışmalarının önemi kadar sözcük zenginliği, ifade şekillerinin de dilimizin

servetini gösterebilmek açısından önemi vardır. Dilin zenginliğini gösteren önemli

unsurlardan biri sanatçılardan hareketle yapılan söz varlığı çalışmalarıdır (Ergüzel ve

Kirik, 2012: 52). Yapılacak incelemeyle her dönemin ayrı söz varlığı çalışmalarının

yanında, ilgili sanatçının kullanmış olduğu özel sözcükleri ve üslûbunu yansıtan sonuçlar

ortaya çıkacaktır. Bu sonuçlar bizlere ilgili sanatçının eserlerinde kullandığı kelimelerin

sıklık sayıları, kelime grupları ve üslûbu hakkında bilgiler verecektir.

Abdülhak Şinasi Hisar ile ilgili daha önceleri söz varlığı üzerine geniş kapsamlı bir

çalışma yapılmamıştır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi eserini kapsayan bu çalışmayla,

eserlerinde kullandığı kelime zenginliği gösterilerek, bu yedi eserin söz varlığını ortaya

koymak amaçlanmıştır.

Çalışmanın Önemi

Bir millet için dil ne kadar önemliyse, bir milletin diliyle yapılan söz varlığı çalışmaları

da o denli önemlidir. Söz varlığı bir milletin, bir dilin, bir sanatçının kimliğidir.

Edebiyatımıza Boğaziçi Medeniyeti kavramını kazandıran Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi

eseri üzerinde yapılan bu çalışma neticesinde bu zamanda güncelliğini koruyarak

varlığını sürdüren kelimelerin yahut güncelliğini kaybederek günümüzde kullanılmayan

kelimelerin tespit edilmesi bakımından çalışma önemlidir. Elde edilen verilerle yazarın

kelime sözlüğünün hazırlanabilmesi bakımından da yapılan çalışma önem taşımaktadır.

Çalışmanın Yöntemi

Çalışmamızda öncelikle Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi kitap hâlinde basılmış eserleri

temin edilip öncesinde Abdülhak Şinasi Hisar ile ilgili yapılmış ve edinebildiğimiz tüm

(15)

3

çalışmalar kaydedilmiştir. Kelime gruplarının tasnifi yapılırken bu konuda farklı

isimlerden faydalanılmıştır. Leyla Karahan'ın "Türkçede Söz Dizimi" isimli kitabında yer

alan tasnif örnek alınarak kelime gruplarının bir bölümünün tasnif çalışması yapılmıştır.

Burada "isim tamlaması, sıfat tamlaması, bağlama grubu" başlıkları altında kelime

gruplarının çalışması yapılmıştır. Çalışmanın başında dil bilgisi ve kelime gruplarıyla

alâkalı açıklamalar verilmiştir. Verilen kelime grupları sanatçının hangi eserinde yer

aldıysa kitap isminin ilk harfleri kodlanarak ve kelime grubunun bulunduğu sayfa

numarası belirtilerek verilmiştir. Çalışmadan sonra bu kelime gruplarının verileri sayısal

olarak gösterilmiştir. Bu veriler ışığında yazarın söz varlığı hakkında yorumlarda

bulunulmuştur.

Çalışmada ek dizine yer verilmiştir. Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi kitabında yer alan

sözcükler yapım ve çekim eklerine göre ayrılmış ve Cibakaya adlı dizin programından

faydalanarak yazarın yedi eserinin ek dizini oluşturulmuştur.

(16)

4

BÖLÜM 1: KELİME GRUPLARI

1.1. Kelime Gruplarının Özellikleri

Kelime grubu denilince genel manada tek bir kelime ile karşılanamayan nesneyi ya da

hareketi karşılamak üzere birden fazla kelimenin belirli kurallara göre oluşturduğu yapıyı

anlarız. Bunun yanında pek çok araştırmacı bu konu üzerinde çalışmalar yapmıştır.

“Kelime grubu bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği, bir durumu, bir hareketi karşılamak

veya belirtmek, pekiştirmek ve nitelemek üzere, belirli kurallar içinde yan yana dizilmiş

kelimeler topluluğudur”(Karahan, 2012: 39). Türkçede kelimelerin sırasını belirleyen ana

kural, asıl unsurlardan önce yardımcı unsurların gelmesidir.

Kelime grupları, birden çok sözcüğü içine alan, şekil ve mana itibariyle bütünlüğün

olduğu dil birimidir. Belirlenmiş kaidelerle bir düzen içinde sözcüklerin peşi sıra

dizilmesinden meydana getirilir (Ergin, 2012: 374).

Yapısında sözcükler barındıran, bir uyum içersinde bulunan dil birliğine kelime grubu

denir (Özkan, Esin ve Tören, 2006: 567).

1.2. Kelime Gruplarının Sınıflandırılması

Kelime grupları sınıflandırılırken kelimelerin anlam ilişkilerinin yanı sıra yapısal olarak

bağlanış şekillerine de önem verilmelidir. Aynı türden kelimeler bağlama grubunu

kurabilirken bazen de farklı türden kelimeler bir araya gelerek bağlama grubunu

kurabilmektedir. İkiden fazla kelime gruplarında iç içe geçmiş, birbirini tamamlamış

kelime grupları da bulunabilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi bazen ekli bazen de eksiz

birbirine bağlanmak şartıyla kelime grubu oluşturulabilir. Görev bakımından denk

olmayan unsurlardan oluşan kelime grubunda yardımcı unsurlar başta, ana unsurlar sonda

bulunur.

Bu hususta dilbilimcilerin yaptığı sınıflandırmalar değişiklik gösterir.

Leyla Karahan “Türkçede Söz Dizimi” isimli kitabında kelime gruplarını şu şekilde tasnif

etmiştir: (Karahan, 2012: 42-84)

1. İsim Tamlaması 2. Sıfat Tamlaması

(17)

5

3. Sıfat-Fiil Grubu

4. İsim- Fiil Grubu

5. Zarf- Fiil Grubu

6.Tekrar Grubu

7. Edat Grubu

8. Bağlama Grubu

9. Unvan Grubu

10. Birleşik İsim Grubu

11. Ünlem Grubu

12. Sayı Grubu

13. Birleşik Fiil

14. Kısaltma Grubu

Muharrem Ergin’in “Türk Dil Bilgisi” isimli kitabında kelime grupları şu şekilde tasnif

edilmiştir: (Ergin, 2012: 377-397)

1. Tekrarlar

2. Bağlama Grubu

3. Sıfat Tamlaması

4. İyelik Grubu ve İsim Tamlaması

5. Âitlik Grubu

6. Birleşik İsim

7. Birleşik Fiil

8. Unvan Grubu

9. Ünlem Grubu

10. Sayı Grubu

11. Edat Grubu

12. İsnat Grubu

13. Genitif, Datif, Lokatif, Ablatif

Grupları

14. Fiil Grubu

15. Partisip Grubu

16. Gerundium Grubu

17. Kısaltma Grupları

18. Akkuzatif Grubu

Mustafa Özkan, Osman Esin ve Hatice Tören’in birlikte hazırladıkları “Yüksek

Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım” isimli eserde kelime grubunun tasnifi şu

şekilde yapılmıştır: (Özkan, Esin, Tören, 2006: 568-581)

(18)

6

1. İyelik Grubu

2. İsim Tamlaması

3. Sıfat Tamlaması

4. İkilemeler (Tekrarlar)

5. Bağlama Grubu

6. Birleşik İsim Grubu

7. Unvan Grubu

8. Birleşik Fiil Grubu

9. Ünlem Grubu

10. Sayı Grubu

11. Edat Grubu

12. Kısaltılmış, Kalıplaşmış İfadelere

Dayalı Kelime Grupları

Yukarıda da görüldüğü üzere dilbilimcilerin kelime grupları tasnifinde farklılıklar vardır.

Bu tasniflerin bir bölümünü örnek teşkil etmesi açısından göstermeye çalıştık.

1.3. Kelime Gruplarının Çeşitleri

1.3.1. İsim Tamlamaları

İki isimden oluşan kelime grubudur. Bu tamlamalarda tamlanan, asıl unsurdur ve iyelik

eki almaya mecburdur. İyelik eki almayan bir tamlama isim tamlaması olmaz.

Sözcüklerin arasında aitlik, iyelik ilgisinin olması lazım gelir. Asıl unsurun yanında bir

de yardımcı unsur vardır. Bu unsur tamlayandır ve daima ilgi hâlinde bulunur. İlgi hâli

ek almış ya da almamış şekliyle karşımıza çıkmaktadır.

Tamlayanın ilgi ekini alıp almamasına göre belirtili ve belirtisiz isim tamlaması olmak

üzere ikiye ayrılır.

Birinci unsur ilgi hâli ekini almış ise tamlama belirtili isim tamlamasıdır.

Örnek: Kitabın ehemmiyeti (GZF, 121)

Birinci unsur ilgi hâli ekini almamışsa tamlama belirtisiz isim tamlamasıdır.

Örnek: Bursa eşrafı (FBVB, 54)

(19)

7

1.3.2. Sıfat Tamlamaları

Sıfat ve isim unsurundan oluşan kelime grubudur. Sıfat tamlayandır ve isim unsurunu

vasıflandırmak veya belirtmek için getirilir. İsim tamlanandır ve asıl unsurdur (Ergin,

2012: 380). Sıfat bu tamlamada teklik hâlinde bulunur, ek almaz.

Örnek: Maziden gelen bir uğultu: (BM,78)

Beyaz yalı: (BY,78)

1.3.3. Sıfat-Fiil Grubu

-An, -AsI, -AcAk, -Ar, -DIk, -mAz, -mIş sıfat-fiil eklerinin bir fiilin kök ya da gövdesine

eklenmesiyle oluşturulan kelime gruplarıdır. Vurgu sıfat-fiilden önce gelen unsura

yüklenir.

Örnek: Güzel hayalleri yıkılmış (kişiler)

1.3.4. Zarf-Fiil Grubu

-I, -A, -sA -AlI, -ken, -mAdAn -ArAk, -DıkCA, -IncA, -Ip, -mAksIzIn zarf-fiil eklerinin

bir fiil kök ya da gövdesine eklenmesiyle kurulan kelime gruplarıdır. Zarf-fiil grubun ana

ögesini oluşturur, genellikle grubun sonunda bulunur ve yüklem görevi yapar. Özne,

nesne, dolaylı tümleç gibi yardımcı öge ve ögeler de zarf-fiile bağlanır. Zarf-fiil grubu

cümle ve kelime grupları içinde sebep, karşılaştırma vb. işlevlerde bulunarak zarf görevini

üstlenirler.

Örnek: Çamlıca’nın bu asıl çevresine girer girmez (ÇE, 34)

1.3.5. İsim-Fiil Grubu

Hareket bildiren bir ismi karşılayan kelimeler fiil isimleridir. -mAk, -mA ve -Iş isim fiil

eklerinin bir fiil kök ya da gövdesine eklenmesiyle kurulan kelime gruplarıdır.

Örnek: Yuvaya dönüş

İsim fiil grupları, cümle ve kelime gruplarının içinde isim görevi yaparlar (Karahan, 2012:

55).

(20)

8

1.3.6. Tekrar Grubu

Aynı cins ve görevden iki sözcüğün arka arka gelmesiyle oluşturulan kelime grubudur.

Örnek: kat kat, yavaş yavaş vb.

Birbirlerini tamamlama şekillerine göre kelimeler; aynı kelimelerin tekrarı ile oluşturulan

tekrar grupları, eş/yakın anlamlı ya da zıt anlamlı kelimelerle oluşturulan tekrar grupları

gibi başlıklar altında sınıflandırılabilirler.

Tekrarlar kavrama çokluk vb. anlamlar katarken kelimelerin anlamlarını da güçlendirir

(Karahan, 2012: 60).

1.3.7. Edat Grubu

Bir isim ve bir edatın oluşturduğu kelime grubudur. Öncesinde isim, sonrasında edat

bulunur. Cümle içinde sıfat, isim ve zarf görevinde bulunur. Edat grupları cümleye edatın

çeşidine göre zaman , durum vb. gibi farklı anlamlar katar (Karahan, 2012:64).

Örnek: Çiçek gibi

1.3.8. Bağlama Grubu

Birden fazla ismin bağlama edatları ile birbirine bağlandığı kelime grubudur. İsimler

aralarına getirilen edatlarla birbirlerine bağlanır. İkiden fazla isimle kurulan bağlama

gruplarında bağlama edatı son iki ismin arsında yer alır.

Örnek: Melike ve Emre.

1.3.9. Unvan Grubu

Şahıs isminin yanında akrabalık, unvan gibi nitelik bildiren isimlerin yer almasıyla

oluşturulan gruptur. Makam bildiren bu sözler şahıs isimlerinden önce kullanılarak sıfat

tamlaması gibi gözükseler de bu gruplar nitelik ve özellikten daha çok unvan

bildirmektedir. Bu sebeple bu kullanımlar unvan grubu içersinde değerlendirilmelidir

(Özkan, Esin, Tören, 2006: 575).

Örnek: Melih Bey.

(21)

9

1.3.10. Birleşik İsim Grubu

Bir nesnenin adı olmak üzere ek almadan oluşturulan kelime grubudur. Vurgu her zaman

son ismin üzerindedir.

Örnek: Mustafa Kemal Atatürk.

1.3.11. Ünlem Grubu

Hitaplar için kullanılan bu kelime grubu bir ünlem ile bir isim unsuruyla oluşturulur. Ek

almadan kurulan bu grupta ünlem isim unsurundan önce gelir. Vurgu ünlemin üzerindedir.

Örnek: Ya Rab!

1.3.12. Sayı Grubu

İki veya ikiden fazla isimle, belirli bir sistem dahilinde sayıların dizilmesiyle kurulan

kelime grubudur (Özkan, Esin, Tören, 2006: 577). Küçük sayı hem sonda bulunur hem de

vurguyu üzerinde barındırır.

Örnek: Bin dokuz yüz altmış üç.

1.3.13. Birleşik Fiil Grubu

Bir isim veya anafiile yardımcı fiil eklenerek kurulur. Yardımcı fiiller kendisinden önce

getirilen ismi fiilleştirebilirken yine kendisinden önce getirilebilen ana fiilin manasına

çeşitli görevler ekler (Özkan, Esin, Tören, 2006: 576). Leyla Karahan fonksiyonlarına göre

birleşik fiilleri bir hareketi karşılayan ve bir hareketi betimleyen birleşik fiiller olmak üzere

iki başlıkta toplamıştır (Karahan, 2012, 73).

Mustafa Özkan, Osman Esin ve Hatice Tören’in birlikte hazırladıkları ‘Sözlü ve Yazılı

Anlatım’ kitabında birleşik fiil grubu isim ile yardımcı fiillerden oluşan birleşik fiiler ve

ana fiil ile yardımcı fiillerden oluşan birleşik fiiller olmak üzere iki başlığa ayrılmıştır

(Özkan, Esin, Tören, 2006: 576).

Bir isim veya kelime grubuna et-, yap-, kıl-, eyle- vb. yardımcı fiillerden birinin

eklenmesiyle oluşturulan birleşik fiil grubunda vurgu isim unsuru üzerindedir.

Örnek: var et-.

(22)

10

Ana fiil ve yardımcı fiillerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birleşik fiil grubunda vurgu

ana fiilin üzerindedir.

Örnek: atıp tut-.

1.3.14. Kısaltma Grubu

Zarf fiil, sıfat fiil, isim fiil gibi kelime gruplarının ve cümlelerinin kısalması, aşınması ve

kalıplaşması neticesinde ortaya çıkan kelime gruplarıdır.

Kısaltma grupları şu başlıklar altında yapılandırılabilir (Karahan, 2012: 79-84).

-Unsurlarında çekim ekine rastlanılmayan ve iyelik ekinin ilk unsurda yer aldığı gruplar

(isnat grubu).

Örnek: Ağzı açık, karnı tok vb.

-İlk ögesinde yükleme hâli ekini barındıran gruplar (yükleme grubu).

Örnek: Yetmişi aşkın hayvan.

-İlk ögesi yönelme hâli ekini barındıran gruplar (yönelme grubu).

Örnek: Güneşe bakan.

-İlk ögesinde bulunma hâli ekini barındıran gruplar (bulunma grubu).

Örnek: İkide bir, dağda kar.

-İlk ögesi vasıta hâli ekini barındıran gruplar (vasıta grubu).

Örnek: toprakla kaplı.

-İlk ögesi uzaklaşma hâli ekini taşıyan grup (uzaklaşma grubu).

Örnek: Zehirden acı.

-İlk ögesi eşitlik hâli ekini taşıyan grup (eşitlik grubu).

Örnek: huyu huyunca.

-İlk ögesi uzaklaşma hâlini, sonraki ögesi yönelma hâli ekini taşıyan gruplar.

(23)

11

Örnek: Gönülden gönüle.

-İkinci ögesi yönelme hâli ekini barındıran gruplar

Örnek: diş dişe.

-İkinci ögesi bulunma hâli ekini barındıran gruplar

Örnek: Can yolda.

.

(24)

12

BÖLÜM 2: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR

2.1. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Hayatı

Abdülhak Şinasi Hisar, 1888 tarihinde annesi Neyyir Hanım’ın babası olan Muhtar

Bey’in Rumelihisarı semtindeki yalısında doğmuştur. Muhtar Bey, Tophâne-i Amire-i

Kâtibidir. İki kuşak paşaoğlu olan ve son derece mütevazı kişiliği olan Muhtar Bey,

Belgrad Muhafızı Selim Sırrı Paşa’nın oğludur. Selim Paşa’nın seceresi II. Mahmut’un

devrinde hayat sürmüş olan Veli Paşa’ya kadar gider. Hisar’ın anne tarafından soyu

Mevlevî olmakla birlikte hemen her zaman bu aile Bahariye Dergâhı’na gitmektedir.

Muhtar Bey’in hanımı Mihricemal Hanım’dır ki kendisi piyano çalmaktadır (Uysal,

2016: 52). Bu hanımın kızı olan Neyyir Hanım, Abdülhak Şinasi’nin annesi olur ve o da

Mihricemal Hanım gibi musiki mereklısıdır.

Abdülhak Şinasi Hisar’ın baba tarafı soylu bir aileye dayanmaktadır. Hisar’ın babası

tahsili olan Mahmut Celalettin Bey’dir. Mahmut Celalettin Bey’in babası müfettişlik

görevinde bulunmuş Selâhattin Bey, dedesi Hacı Hüseyin Hüsam Efendi’dir. Hüseyin

Hüsameddin Efendi İstanbul’un ilk şehreminlerinden ve Mısır ve Bağdat Kethüdâlığı

yapmış olan bir isimdir. Büyükada semtinde oturmakta olan Mahmut Celalettin Bey; iyi

bir terbiye almış Neyyir Hanım’ı görünce ondan etkilenir ve onunla evlenmek ister.

Neyyir Hanım’ın ailesi, Boğaziçi semtine uzak kalan Büyükada’da oturan oğlan tarafının

bu isteğine pek olumlu yanaşmazlar. Mahmut Celalettin Bey ise iç güveyi olarak Neyyir

Hanımlar’ın evine yerleşme düşüncesine onay verince çift evlenir ve evliliklerinin birinci

yılında Abdülhak Şinasi doğar (Uysal, 2016: 54). Abdülhak Şinasi Hisar, bu evlilik

hadisesini yıllar sonra “Az kalsın söz verilmeyecek bu sebeple ben de dünyaya

gelmeyecekmişim” (Turinay, 1993: 29) sözleriyle anlatmıştır. Hisar’ın doğumundan dört

yıl kadar sonra kardeşi Selim Nüzhet dünyaya gelecektir.

Mahmut Celalettin Bey; iyi bir eğitim almış, dönemin sanatçılarının yakınında yer alan

isimdir. Abdülhak Hâmit, Namık Kemal, Recaizâde Ekrem Bey gibi isimlerle yakın

arkadaşlıkları bulunur. Hisar’ın gözlerini dünyaya açmasıyla baba, oğluna Tanzimat

döneminin şairlerinden Şinasi ile Abdülhak Hâmit’in Abdülhak kısmını isim olarak

vermiştir.

(25)

13

Çocukluk yıllarına dair hatırladığı bir hatırasında Abdülhak Şinasi Hisar şunları söyler:

“Ömrümün ilk yılları Büyükada ile Rumelihisarı’nda gerek Ada gerek Hisar’daki

evlerimizde gördüğüm ayaklı saatlerin hep bir yandan bir yana gidip gelen rakkasları gibi

bunların arasında gidip gelmekle geçti. Çocukluğumda söylediğim ve akrabama akıllı bir

adam olacağım zannını vermiş olduğu için, onların gülerek tekrar etmeyi sevdikleri

sözlerimden birini sonra, kendilerinden duymuştum. Ahbaplarımızdan biri beni köprü

üstünde annelerimin yanında görerek: “Böyle nereye?” diye sorduğu bir gün, ben daha

yeni konuşmaya başlayan çocuk: Ada’dan Hisar’a, Hisar’dan Ada’ya demişim.”

(Türinay, 1993: 42). Abdülhak Şinasi Hisar’ın çocukluk yılları eserlerinde geçen

mekanlardan hareketle de Hisar ile Ada arasında geçmiştir.

Abdülhak Şinasi’nin kişiliğinin oluşmasında bulunduğu aile ortamının önemi kadar

çevrenin de katkısı vardır. Hisarların yalısının etrafında pek çok mutena ismin evleri

bulunur. Evlerinin yakınında ailecek görüştükleri, geliş gidiş yaptıkları devrin ünlü

şairlerinden Nigar Hanım oturmaktadır. Nigar Hanım’ın oğlu olan Salih Keramet,

Hisar’ın çok sevdiği bir isimdir. İlerleyen yıllarda Paris’e kaçmadan önce kaçacağı

haberini sadece Salih Keramet’e söyleyecektir. Hisarların yalısının hemen üstünde

devrinin en büyük şairi görülen Tevfik Fikret’in kayınbabasının yaşadığı evi

bulunmaktadır. Diğer yanında komşuları Ahmet Vefik Paşa’nın evleri vardır (Uysal,

2016: 55 ). Tevfik Fikret önce Abdülhak Şinasi’ye sonra da kardeşi Selim Nüzhet’e özel

olarak Türkçe dersleri vererek iki kardeşin dillerini daha özenli ve güzel kullanmasına

katkı sağlamıştır.

Abdülhak Şinasi Hisar’ın babası Mahmut Celâlettin Bey, Mekteb-i Sultani’de okumuş;

iki yıl Paris’te eğitim görmüş; İstanbul’a dönünce de kadın haklarını savunduğu

Mürüvvet adlı bir dergiyle dönemin sanatçıları Recaizâde Ekrem, Abdülhak Hâmid ve

Ziya Paşa’nın şiirlerinin de yer aldığı Hazine-i Evrak isimli bir dergi yayınlar.

Abdülhamit idaresi, kadın hakları gibi bir konuyu çıkardığı dergisinde işleyen; birçok

mahzurlu isimlerle arkadaşlığı bulunan ve bu isimlere dergisinde yer veren Mahmut

Celâlettin Bey’i sürgün ettirir. Celalettin Bey Cezayir’e oradan Lübnan’a, Beyrut Maarif

Müdürü sıfatıyla yollanır. Bu sürgün iki çifti birbirinden ayırır. Neyyir Hanım’ın ailesi,

kızlarının çocuklarını alarak eşinin yanına gitmesini istemezler. Sadece Mahmut

Celâlettin Bey Beyrut’taki vazifesi sırasındayken Neyyir Hanım, oğlu Abdülhak

(26)

14

Şinasi’yle birlikte buraya gider. Abdülhak Şinasi’nin burada Fransızca öğrenmesi için bir

mürebbiye tutulur. Hisar burada Fransızca öğrenmeye başlar. Sonrasında Hisar’ın çok

seveceği bu mürebbiye ile birlikte yurda dönüş yapılacaktır (Uysal, 2016: 56-57). Geçmiş

Zaman Köşkleri isimli eserinde Hisar, sevgili mürebbiyesinden şu sözlerle bahseder: “Bir

yaşıma daha girmiştim. Şimdi hepimizin Matmazel diye çağırdığımız yarı Fransızca

hocası bir mürebbiyem vardı. Onunla her akşam pek beğendiği Nizam Caddesi’nde

gezinmeye çıkardık. Guruba karşı geçen bir romantik ve hülyalı saatleri yalnız

hatırlamakla kalmayarak, rüyalarımda hâlâ bazen ziyaret eder ve tekrar yaşarım.” (Hisar,

2012: 21).

1898 senesinde Hisar, Galatasaray Sultanisi’ne gitmeye başlar. Bu dönemde anne ile baba

birbirinden ayrılma kararı alırlar ve yakın zamanda ayrılırlar. İçe dönük bir çocukluk

dönemi yaşayan Abdülhak Şinasi için alınan bu karar onun daha da çok içine

kapanmasına sebep olur. Kırılgan kişiliği bulunan yazar, Paris’e gittikten sonra da bu

hadisenin tesirinde kalacak ve 1906 tarihinde yakın arkadaşı Hamdullah Suphi’ye

yollayacağı yazıda; yaşamı boyunca evlenmeyeceğinden bahsedecektir (Uysal, 2016: 16).

Yatılı olarak okuduğu Sultani’de her seferinde düşünceleriyle ve kendisiyle baş başa

kalan Hisar için bu zamanlar oldukça zor geçer. Önceleri Cumartesi günleri çıktığı

okuldan Rumelihisarı’ndaki evlerine varmak için âdeta can atan Hisar, artık babasının

burada olmayışını bildiğinden olsa gerek o sevincini yaşayamamaktadır. Eski

alışkanlıkları, eski heyecanları, mehtap âlemlerinde kayıkla gezmeleri, Çamlıca’daki

ahbap ve dostları görmek amacıyla yapılan görüşmeleri unutamayan Hisar için artık o

günler, özlemle hatırlanacak zamanlar olmuştur. Bu sebeplerle burada da kendisini

kalabalıklardan uzakta bir başına kalmış hisseder (Uysal, 2016: 57-58). Sanatçı, anne ile

babasının ayrılıklarına sebep olarak Abdülhamit yönetimini görmüştür. Bu dolaylı

ayrılığın sebebi gibi babasının zamanında sürgüne gönderilmesinde de Abdülhamit ve

yönetiminin imzası vardır. Bu yıllarda Fransızca’sını iyice geliştiren Abdülhak Şinasi

arkadaşlarıyla Fransızca edebiyat derslerine büyük ilgi gösterir. Fransızca yazılmış dergi

ve kitapları alıp okumalarında bir taraftan öğrendikleri dillerini daha iyi bilme amacı

yatarken, diğer taraftan da yeni görüşlere açık olma isteği yatmaktadır.

O sıralarda Paris özgürlüklerin başkenti, sanatın da merkezi konumundadır. Türkçe’ye

çevrilen romanlarda da Paris’in cezbedici etkisi bulunmaktadır. Kendisini yalnız hisseden

(27)

15

Abdülhak Şinasi Hisar da bu etkiye kapılarak ailesine bile haber vermeden, sadece yakın

arkadaşı olan komşuları Nigar Hanım’ın oğlu Salih Keramet’e haber vererek Paris’e

kaçacaktır. Paris, Abdülhak Şinasi’nin ifadesiyle dünyanın mühim bir kısmı için mistiği

olan bir yer, Mekke ve Medine gibi mukaddes bir şehirdir (Türinay, 1993: 55).

1905 Eylül’ünde Paris’e kaçışını ve orada oturduğu yeri “Ve nihayet Paris’e kaçmıştım.

Mektep’ten Paris’e kaçmıştım. Hayatın belki de en iyi senelerini Paris’te geçirmeye

başladım.”sözleriyle ifade eden Abdülhak Şinasi bir zaman sonra da bu şehre içinden

vurulduğunu ve bağlı olduğunu söyler (Uysal, 2006: 66-67). Ailenin bölünmesi

neticesinde yalnızlaşan kişiliğinde Paris şehri sanatçının sığınacağı bir liman olmuştur.

Abdülhak Şinasi Hisar gibi Yahya Kemal de 1903 yılında Fransa’ya kaçmıştır. Fransa’da

bu zamanlar epey sayıda Türk vardır. Ahmet Rıza, Prens Sabahaddin Bey, Samipaşazâde

Sezai, Doktor Rifat, Doktor Nihat Reşat, Abdullah Cevdet, şair Abdülhalim Memduh,

Halid Raşit gibi isimler de Paris’te bulunur. Jön Türkler, burada birbirlerine yakın iki

kümede toplanmıştır. Jön Türklerin oluşturduğu bir kesimin yanında, edebiyata yakın

olan isimler de diğer kümeyi oluşturur. Abdülhak Şinasi Paris’te siyasetin peşinde

koşmak yerine zamanının büyük bölümünü edebiyat sohbetlerine ayırmıştır (Türinay,

1993: 57-58). Politikayla çok yakın olmasa da ilgilenir. Hisar’ın Prens Sabahattin’in

girişimcilik ile ilgili fikirlerinden etkilenmesi ve onun bu etkilenmeyi edebî çalışmalarına

yansıtması açısıyla bu isim Abdülhak Şinasi Hisar için değerlidir (Sazyek, 2008: 53).

Paris yıllarında Fransız sanatçı Anatole France ve Morris Barres’le arkadaşlık edinmiş

olan Abdülhak Şinasi Hisar’ın; Jean Moeas, Emile Faguet, Jan Costeau ve Henry de

Regnier gibi isimlerle de dostluğu bulunmaktadır (Karaca ve Gökter, 2016: 240).

Hisar, Paris’te Bağımsız Siyasal Bilimler Okulu’na kaydolmuştur. Okul yıllarında

babasına göndermiş olduğu bir mektubunda babasının kendisine siz diye hitap ettiğinden

duyduğu hoşnutsuzluğa değinir ve oğluna kullanmasını istediği sen hitabından mahrum

bıraktığını ifade eder. Abdülhak Şinasi Hisar gurbetin havasında babasının hitaplarında

bir yakınlık aramaktadır. Birçok kaynak Abdülhak Şinasi Hisar’ın 1908 tarihinde yurda

döndüğünden bahsederken, ahbaplarından biri olan Taha Toros ise Hisar’ın 1909 yılında

İstanbul’a döndüğü düşüncesindedir (Türinay, 1993: 62). Hisar, İkinci Meşrutiyet

yıllarından sonra yurda döner.

(28)

16

Abdülhak Şinasi Fransa’dan İstanbul’a döndüğü zaman 1909 yılında Baron de

Lormais’nin şirketinde işe başlar. Bu şirkette 1913 yılına kadar çalışmıştır. 1911 yılında

açılan Türk Ocağı Abdülhak Şinasi Hisar’ın arkadaşlarıyla buluşup edebiyat meselelerini

konuştukları bir kurum olur. Türk Ocakları, Abdülhak Şinasi için yeni bir heyecanın

tohumlarının atıldığı önemli bir merkezdir. Bazı fikirlerine katılmasa da ocaklar onun

ruhuna ve ideallerine tercüman olmaktadır. Bu sıralarda faaliyette bulunan partilerden

birisi de Milli Ahrar Fırkası’dır. Bu partinin kurucuları arasında yer alan Abdülhak Şinasi

Hisar’ın siyasi faaliyetlere ilgisi bulunmasa da partinin kurucuları arasında isminin

geçiyor olması Paris yıllarında yakın arkadaşlarının etkisinde kaldığının ve onların

isteklerini yanıtsız bırakamadığının neticesidir (Türinay, 1993:73).

1913 yılından sonra Abdülhak Şinasi ‘kâtib-i umûmilik’ göreviyle maden şirketinde

çalışmaya başlar. Burada 1918’li yıllara kadar çalışır. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu

savaştaki dostu olan Almanya’nın savaştan mağlup ayrılması ülkenin ekonomik yapısını

da etkiler. Hisar bu şirketten sonra Osmanlı Bankası’nda vazifeye başlar ve Mütareke

yıllarına kadar burada mütercimlik görevinde bulunur. Bu sıralarda Abdülhak Şinasi

Hisar’ın babası vefat eder (Türinay, 1993: 70).

Rumelihisarı’nı şehrin merkezinden çok uzakta, tenha bir yer olarak gören Abdülhak

Şinasi, dönemin güzel semtleri olan Şişli ve Nişantaşı’nda yaşamayı istemektedir. O

dönemde bu semtler varlıklı ailelere ev sahipliği yapmaktadır. Hisar, bu düşünce

içersindeyken aile 1922 yılında yalılarına sıçrayan yangın nedeniyle evlerinden ayrılmak

zorunda kalır. Bu hadise komşuları Nigar Hanım’ın ölümünden birkaç yıl sonradır. Nigar

Hanım’ın yalısında tamirat vardır ve çatıda çıkan yangın sebebiyle yangın söndürülemez

ve bu yalıyla birlikte beş yalı daha kül olur. Yanan yalılar arasında Abdülhak Şinasi

Hisar’ın oturduğu yalı da vardır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın kitapları, notları, yazıları da

bu yangınla birlikte kül olur. Aile daha sonra Nişantaşı semtine taşınmak zorunda kalır.

Mütercimlik görevinden sonra Abdülhak Şinasi Hisar, 1924 yılında Reji İdaresi tercüme

kaleminde çalışmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda bu idarenin devletleştirilmesi üzerine

tercüme kalemindeki vazifesi resmi devlet memuriyetine aktarılır.1928 yılında Hisar,

annesini kaybeder (Uysal, 2016: 145). Bu vefat, annesini çok seven Hisar’ı derinden üzer.

(29)

17

Ankara’da bulunan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in davetiyle Abdülhak Şinasi, 1931

yılında Ankara’ya gider. Burada kâtib-i umûmililik görevinde bulunur. Hisar’ın bu

vazifesini ettiği kurum Balkan devletleri ile ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuştur.

Bu görevinden sonra kurum kapatılmış ve Hisar 1936 yılında tayin olduğu Dış işleri

Bakanlığı Müşavirliği görevini sağlık sorunları sebebiyle ayrıldığı 1948 yılına kadar

devam ettirmiştir (Türinay, 1993: 78). Abdülhak Şinasi, Ankara’da Balkan Birliği Genel

Sekreterliği’nden Dış işleri Bakanlığı’na müşavir sıfatıyla işe başladığı zamanda ruhsal

bunalım geçirir. Yaşamı boyunca en güzel anılarının geçtiği, sevdiği şehir İstanbul’a geri

dönmesinin bu bunalıma çözüm olacağı düşüncesiyle, sanatçı 1948 yılında çok sevdiği

İstanbul’a geri gelir. Ayaspaşa semtindeki Nimet Apartmanı’na taşınır. Boğaza bakan bu

apartmanın odalarında ikindi çayına gelen konuklarını ağırlayan Hisar, onları geçmiş

zamanın mazi dolu yolcuğuna taşır. On iki sene oturduğu bu apartman satılınca yeni ev

sahibi kiracıları çıkarmak zorunda kalır. Abdülhak Şinasi, buradan Cihangir semtinde

denize bakan Rüyam Apartmanı’na taşınır (Uysal, 2016: 146-147).

Abdülhak Şinasi Hisar’ın yaşamı boyunca nezakete önem veren, nazik bir yapısı vardır.

Yakın dostu olan Sermet Sami Uysal onu İstanbul beyefendisi olarak nitelemiştir. Her

seferinde kendisine ‘zât-ı âlileri, efendimiz ve siz’ vb. gibi üslûplarla hitap ettiğini beyan

eden Uysal, Hisar’ın sanki sözcük haznesinde sen kelimesinin olmadığını ifade

etmektedir (Uysal, 2016: 102). Abdülhak Şinasi bu kişesel özelliklerinin yanında eski

zaman âdetlerinin ve İstanbul geleneğinin savunucusu konumunda olması hasabiyle de

önemli bir isimdir.

Abdülhak Şinasi Hisar alıngan bir kişiliktir. İnsanlarla küs kalmamak için, dostlarıyla

resmi davranır. Sermet Sami Uysal, Abülhak Şinasi Hisar’la ilgili bir anısında şunları

ifade eder: “Kimi Cuma toplantılarına, Galatasaray’da nöbet günlerine rastladığımda

gidemediğim oluyordu. Ertesi sabah uşağı Sabri’yi makam odasında buluyordum.

Getirdiği pusulada, Abdülhak Şinasi’nin o çok güzel, işlek yazısıyla “‘Zât-ı âliniz, bu

Cuma toplantımızı teşrif etmediniz. Yoksa farkında olmadan bir şeye mi kırıldık? Öyle

ise affımızı diler, gelecek Cuma mutlaka bekleriz. Hürmetler, muhabbetler.” cümlelerinin

bulunduğunu söylemektedir (Uysal, 2016: 101).

Hisar’ın temizliğe önem veren titiz bir yapısı vardır. O meyvelerin mikrop taşıdığına

inanır. Karşılaştığı insanların elini mümkünse sıkmamaya çalışır. Tanımadığı bir kişiyle

(30)

18

tokalaşması neticesinde yanında elini temizleyeceği kolanyası mutlaka bulunmaktadır

(Uysal, 2016:106).

Artık Abdülhak Şinasi’nin çocukluk anılarında kalan, yaşayan ve yaşadıkça o geçmiş

zamanlar gibi özlenen yalılarındaki eşyalar gibi insanlar da yok olmaya başlamıştır.

1960’lı yıllarda Abdülhak Şinasi’nin yaşı yetmişi geçmiştir. Merkez Bankası’nın

kendisine İstanbul’da verdiği görevi yaşamının sonuna kadar sürdürecektir. Ölen kardeşi

Selim Nüzhet’ten kalan varlığı bitirmiş olan ve hiç evlilik yapmamış olan yazar, hayatının

son dönemlerince ciddi maddi sıkıntılar çeker. İçtihad Apartmanı’nda 1946’da vefat eden

kardeşi Selim Nüzhet Gerçek gibi; ağabeyi Abdülhak Şinasi Hisar da Rüyam

Apartmanı’nda 75 yaşında beyin kanaması geçirerek 3 Mayıs 1963 tarihinde vefat

etmiştir (Uysal, 2016: 151). Cenazesiyle ilgilenecek kimse bulunmadığından cenazesini

İstanbul Belediyesi üstlenir. Aksaray Valide Camisi’nde kılınan cenaze namazının

ardından cenaze Merkezefendi Mezarlığı’na defnedilir. Aynı zamanda bir bayram gününe

denk gelen cenazesinde Nihat Sami Banarlı, Abdülhak Şinasi Hisar’ın son üstün

medeniyetimizin lirizmini sezerek ifade eden bir sanatçı olduğunu ve övünülecek kişiler

arasında olduğunu ifade etmiştir (Türinay, 1993: 86).

En kıymetli zamanlarımız olarak gördüğü, onu geçen zaman ile bozulmadığı için itimat

edip solmadığı için severiz dediği mazi ikliminde Hisar da eserleriyle yerini almıştır.

“Eğer mezara girince, ruh en son hamlesi, en son kuvvetleriyle ömrümüzden dağınık ve

müphem olsun bir tutam hatıra götürebilse, ben şüphesiz mavi güllere benzeyen ve kalp

üstünde o kadar çabuk solan bu Boğaziçi gülleri ve tılsımlı Boğaziçi gecelerinden mavi,

mırıltılı, hülyalı ve mehtaplı birtakım hatıralar götürürdüm!” (Hisar, 2006: 33).

2.2. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Edebî Kişiliği, Üslûbu ve Dili ve Eserleri

2.2.1. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Edebî Kişiliği

A. Şinasi, ölümünden kısa bir zaman önce kendisine yöneltilen bir soruyu edebiyata ilk

çocukluk yıllarında başladığını, kendisine şair isimlerinin verilmesi neticesinde bundan

etkilenmediğini ve vakti hasıl olduğunda ne yazdığımı ve yazacağımı bilirdim diyerek

cevaplamıştır (Türinay, 1993: 119). Abdülhak Şinasi Hisar’ın edebiyat ve sanat ile

ilgilenen bir ailede yetişmiş olması, babasının çıkarmış olduğu dergiler, annesinin

üzerinde göstermiş olduğu ilgi ve âlaka, evin bir bölümünde düzenli kitaplığın bulunması

(31)

19

onun yazarlık ruhu üzerinde bıraktığı izlere örnek olarak gösterilebilir. Babasının

çıkarmış olduğu dergi dolayısıyla sürgün edilerek edebiyatın suç ve ceza kavramlarıyla

neticelendirilmesi ilerleyen yıllarında Hisar’ın fikrî kişiliğinin oluşmasını etkilemiştir.

Galatasaray okulunda okuduğu dönemde sanata ve edebiyata duyduğu ilginin altında

aileden gelen birtakım alışkanlıklar, edebiyata ve sanatçılara karşı birtakım yakınlıklar

söz konusu olmuştur. Okul yıllarında edebiyata ilgi duyan Gaziadi, Ahmet Samim, Orhan

Şemseddin, Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim, İzzet Melih, Refik Halid, Emin Bülent, ve

Ahmet Bedî gibi isimlerle tanışmıştır (Türinay, 1993: 120). Abdülhak Şinasi yazı

hayatına tanıştığı bu isimlerden çok sonra başlamıştır. Geç başlamasına sebep de

eleştirilme korkusudur. Abdülhak Şinasi Hisar, Türk Edebiyatı’na adını ne Fahim Bey ve

Biz romanıyla ne de Boğaziçi Mehtapları ile duyurmuş isim değildir. Türk Edebiyatı’nda

adını Cumhuriyetin onuncu senesinden itibaren duyurmuştur (Turinay, 2018: 19).

İlk olarak Birinci Dünya Savaşı yıllarının sonlarında bazı dergilerde şiirler yazmış,

devamlı olarak yazmaya ise Mütareke Dönemi’nde başlamıştır. Bu zamanda Dergah ve

Yarın dergilerinde şiir ve eleştiri türünde, İleri gibi gazetelerde ise çeşitli eleştiriler

kaleme almıştır. Cumhuriyet yılllarında ise Milliyet, Türk Yurdu gibi gazete ve dergilerde

yazı hayatına devam etmiştir. Bu dönemde yazarlar tarafında şair ve özellikle eleştirmeci

sıfatıyla bilinmiştir. Varlık dergisinde ise Hisar’ın mensur şiirleri, denemeleri, sanatçıları

ve yaşantısını anlatan hatıraları yer almaktadır (Karaca ve Gökter, 2016: 2). Komşuları

Nigar Hanım’ın yalısının onarımı sırasında çıkan yangının kendi yalılarına da

sıçramasıyla büyüyen yangında Abdülhak Şinasi Hisar’ın notlarıyla, yazıları da kül

olmuştur. Kaleme alındığı bilinen birçok yazısı bu yangınla birlikte yok olmuştur.

Hisar’ın eserlerinde geçmiş zamanı, geçmiş zaman yalılarını, eşyalarını büyük bir

özlemle dokuyor olmasında bu yangınla yitip giden eşyaların, anıların etkisi olduğu

düşünülebilir. Hisar bir nevi geçmiş zamanın sesidir, geçmiş zaman anlatıcısıdır.

Arkadaşları gibi Hisar’ın da edebî görüş ve düşünüşlerinin istikâmeti Fransa’dır.

Fransa’nın, Servet-i Fünûncular’ın İstanbul’un sıkan havasının yanında ruhlarına huzur

veren bir yapısı vardır.

Abdülhak Şinasi Hisar roman türünde vermiş olduğu eserleriyle tanınmıştır. Romanları

kadar eserlerinde işlediği Boğaziçi medeniyeti de bilinmelidir. Bu semtinin yalıları,

(32)

20

köşkleri ve Boğaziçi’nde hayatlarını sürdüren insanların oluşturdukları ince bir zevk ve

eğlencenin eseri olan Boğaziçi Mehtapları nostaljik ve masalsı ifadelerle tanıtılır. Bu

yönüyle eserlerin içeriği İstanbul’un yaşamlarından besleyip büyüyen romana

benzemektedir (Karaca ve Gökter, 2016: 76). Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz

ve Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği, Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları

ve Geçmiş Zaman Köşkleri gibi eserlerinde mazinin hatırlarını yaşatarak canlandıran

Hisar, eserlerinde yer alan kişileri daüssılâ özlemiyle konuşturur. Eserlerinde savaşlara,

isyan ve kötü olaylara hiç yer vermeyerek; çocukluk cennetim dediği dönemi, anılarını,

İstanbul’un âdetlerini bir nevi eski zamanı tüm güzelliğiyle dokusu bozulmadan anlatır.

Çocukluk zamanlarına dair içerikteki yazılarında bizim millî ve mahallî değerlerimizi

oluşturmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldığı yıllarda Bizanslılar sur için

içinde yaşamışlar, Boğaz kıyılarına yerleşmemişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra,

zamanla Boğaz’ın kıyılarında millî ve mahallî zenginliğimizi, değerlerimizi ve yaşam

tarzımızı ortaya çıkaran yerleşim birimleri kurulmuş ve bir Boğaziçi Medeniyeti buraya

hakim kılınmıştır (Uysal, 2016: 12). Boğaziçi Mehtapları isimli eserinde, Boğaziçi’nin

birbirinden farklı güzellikteki değerlerini yansıtan Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi’nin

Eski Venedik’i hatırlattığını ve buranın kendisine ait olan âdet ve eğlence anlayışıyla da

İstanbul’dan başka bir medeniyete sahip olduğunu ifade etmiştir. Kültür dünyamızda

“Boğaziçi Medeniyeti”ifadesini ilk kez kullanan isim Abdülhak Şinasi Hisar olmuştur

(Gökduman, 2008: 80).

“Bazı muharrirler ben diye başlayınca daha kolaylıkla yazarlar. Kendi hatıralarının

havasına daha kolaylıkla girerler. Ben de bunlardan biriyim. Biraz hatırladığım bir

zamanı, biraz iştirak ettiğim bir hadiseyi anlatmayı tercih ederim.” diyen Abdülhak Şinasi

Hisar için anılar onun en büyük cevherini oluşturur. Boğaziçi Mehtapları isimli eserinde

sanatçı, ‘Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değil midir? Mazimiz,

hatırlayabildiğimiz nispette tekrar tekrar yaşayabildiğimiz hayatımızdır.”(s.33)

dizeleriyle de mazinin hatırlanıldığı ölçüde yaşanılacağından bahseder.

Abdülhak Şinasi Hisar’ın Proust’u sevdiği ve eserlerinde de bu hayranlığı dile getirdiği

bilinmektedir. Mutlu geçen çocukluk dönemleri ve sonrasında hayatın acımasız ve sert

yüzü bu iki yazarın ortak noktalarından birkaçıdır. Hisar aynı zamanda Barres’e hayranlık

(33)

21

duyar. Paul Bourget’in anlatım biçimiyle özellikle de Fahim Bey ve Biz romanının

anlatım biçimi birbirine benzemektedir (Uysal, 2016: 79).

2.2.2. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Üslûbu ve Dili

Üslûp, kısaca bir sanatçının kendine has anlatım biçimidir. Gündelik dilden faydalanarak

kendine özgü bir anlatım biçimi oluşturmak ve bunu da okuyucu kitlesine aşılamak zor

olduğundan üslûp sanatçısı diyebileceğimiz yazar sayısı oldukça azdır.

“Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat

bize bir eda ve üslûp dersi verir. Süslenmeyi seven bütün kadınlar bu saatlerin

inceliklerini takdir etmelidir” (Hisar, 2012: 63). sözlerine yer veren Hisar’ın üslûbu da

tabiat kadar muhteşem ve mükemmeldir. Sanatçının üslûbu zengin bir lisandan ileri

gelmektedir. Hisar belirtmekte olduğu herhangi bir nesnenin belleklerde çağrışım

yapabilmesi ve akılda kalabilmesi için çokça sıfatlar ve zarflar kullanır. Çamlıca’daki

Eniştemiz isimli eserinin eşyalarla ilgili bölümü bu zenginliğe örnek gösterilebilir:

“Üstleri kapaklı çini sahanlar ve kâseler; eski hokka takımları; incecik çeşmi bülbüller;

oymalı ve mercan saplı kaşıklar; sünnet çocuğu takkesine benzeyen yaldızla işlemeli

kadife kitap kılıfları, mor ve menevişli boncuklu sapları birer tavuskuşu kuyruğunu

hatırlatacak kadar süslü sineklikler; uzun siyah, parlak sapı üstünde incecik parmakları

içine doğru kıvrılmış, açılmayı bekler gibi duran mini mini bir el biçimindeki bir kaşağı

ki, hâlâ ellerimle okşamış olduğum eller kadar sevgiyle hatırlıyorum” (Hisar, 1967: 39).

Hisar, eserlerinde tarifini vermek istediği her türlü nesnenin tasvirini birbirine benzer

anlamı bulunan birden fazla kelimeyi yan yana getirerek büyük bir ustalıkla dizmiştir.

Onun bu özelliği üslûbunun ve kelime haznesinin zenginliği bakımından önemlidir.

Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey ve Biz isimli eserinin bazı satırlarında Osmalı

Türkçesine ait sözcüklere yer vermektedir. Bunun sebebi olarak yazarın dili ve üslûbu

bakımından Meşrutiyet dönemine tabi olduğuyla ifade edilmektedir (Zariç, 2014: 21).

Yazmaya başladığı ilk yıllarda Fransızca, Arapça gibi kelimeleri fazla kullanan yazar

sonraki yıllarında sade dilden yana olmuş, yabancı dildeki kelimeleri kullanmaktan uzak

kalmıştır.

Panteist yaklaşımı çağrıştıracak özellikleri Hisar’ın eserlerinde görmek mümkündür. Bu

cümlelerinde Hisar tabiata, dış dünyaya duyarlı; derin bir hayranlık ve sevgi ile

(34)

22

bağlandığına dair bizlere izler sunar. Çamlıca’daki Eniştemiz isimli eserindeki satırlarda

şu cümleler yazılıdır: “Bahçenin siyahımsı kabuklar altında kırmızımtırak gövdeli, gayet

yüksek fıstık ve çam ağaçları kocaman şemsiyelerini ta üçüncü kattaki odaların hizasına

açarlardı. Öyle ki, biz yerlerimizden başımızı çevirirsek, tam oturduğumuz minderin

hizasında, bizi dinler gibi bakışlarını görür ve rüzgarla arada sırada sallandıkça başlarında

daima taşıdıkları bir Çamlıca uğultusunu duyardım (Hisar, 1967: 39).

Millî bir dil yaratılması gerekliliği düşüncesinde olan yazar, bütün Türk lehçelerini içeren

bir lügatın hazırlanmasını ihtiyaç olarak görür (Garan, 2011: 544)

Boğaziçi Mehtapları isimli eserinden hareketle Hisar’ın dili ve üslûbu konusunda

Mehmet Kaplan, Halit Ziya’dan itibaren cümleleri ustaca yoğuran bir ismin yetişmediğini

söyler. Bunun yanında Türkçenin konuşmanın yanında yazmaya en elverişli bir dil

olduğunun altını çizmektedir (Turinay, 2018: 51).

2.2.3. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Eserleri

 Fahim Bey ve Biz (1941)

 Boğaziçi Mehtapları (1942)

 Çamlıca’daki Eniştemiz (1944)

 Ali Nizamî Bey’in Alafrangalığı

ve Şeyhliği (1952)

 Boğaziçi Yalıları (1954)

 Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde

(1955)

 Geçmiş Zaman Köşkleri (1956)

 Geçmiş Zaman Fıkraları (1958)

 İstanbul ve Pierre Loti (1958)

 Yahya Kemal’e Veda (1959)

 Ahmet Haşim Şiiri ve Hayatı

(1963)

Yazarın ölümünden sonra bir araya getirilen eserleri:

 Kelime Kavgası (Edebiyata ve Romana Dair) (2005)

 Kitaplar ve Muharrirler I- Mütareke Dönemi Edebiyatı (2008)

 Kitaplar ve Muharrirler II- Edebiyat Üzerine Makaleler (2009)

 Kitaplar ve Muharrirler III- Romana Dair Bazı Hakikatler (2009)

 Türk Müzeciliği (2010)

 Geçmiş Zaman Edipleri (2013)

(35)

24

BÖLÜM 3: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN YEDİ ESERİNDE

KULLANDIĞI BAZI KELİME GRUPLARI

3.1. İsim Tamlamaları

3.1.1. Belirtili İsim Tamlamaları

3.1.1.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları

Abdülhamit'in şehzadesi:

GZF,96

Abdülhamit'in yattığı: GZF,24 acılarımızın tesellisi: BM,85 Adalılar'ınbazıları:ANBAVŞ, 22 adamın aklı: ÇE,61

adamın ismi: FBVB,104 Ada'nın daüssılası: GZK,47 Ada'nın selamları: GZK,16 Ada'nın üstü: GZK,17 Adem’in karanlığı: FBVB,121 Adem’in kendisi: FBVB,121 Adem'in kovulduğu: BM,176 Adem'in talihi: GZK,56 âdetimizin dışı: BM,22 âdetlerimizin birçoğu: BM,12 adımlarının ölçüsü: ÇE,25 ağaçların dalları: ÇE,226 ağaçların gölgeleri: GZK,63 ağaçların taştığı: ÇE,94 ağaçların uluduğu: GZK,23 ağın içi: ANBAVŞ,21 ağızlarının önü: GZF,93 ağustosböceklerinin orduları:

GZK,47

ağzımızın söyleyeceği: BM,124 ağzının tadı: ÇE,145

ahbaplarımızdan biri: GZK,15 ahbaplarının birçokları:

ANBAVŞ,38

ahbaplarının teveccühü: ÇE,228 ahçının işi: ÇE,145

ahırın yolu: ÇE,68 ahlaksızın biri: FBVB,55 ailelerinin şerefi: ÇE,178 ailemden bazıları: ANBAVŞ,62 ailemin azası: BY,33

ailemizin şerefi: ÇE,70 ailesinin mevkii: ANBAVŞ,38 ailesinin yazdıkları: GZF,100 ajansların verdiği: GZK,32 akıllının aklı: FBVB,66 aklımızın gafleti: BM,182 aklının kıtlığı: ANBAVŞ,56 akrabalarımdan biri: GZF,124 akrabalarımınbulunduğu:

GZK,68

akrabalarımızdan biri: ÇE,53 akrabalarımızın bazıları:

BM,110

akrabalarımızın gözleri: GZK,7 akrabalarımızın kendisi: ÇE,8 akrabalarından biri: FBVB,56 akrabalarının çocukları: ÇE,26

akrabalarının yanı: BY,57 akşamın ahengi: GZK,62 akşamın dakikaları: BY,66 akşamın esmerlikleri: GZK,63 akşamın hülyaları: GZK,22 akşamın karartısı: FBVB,12 akşamın nefesi: GZK,63 akşamın renkleri: BY,67 akşamın sükûneti: GZK,62 akşamın şiiri: BY,40 akşamın tadı: BY,31 akşamın tevekkülü: GZK,64 akşamın yaklaştığı: BY,24 Alemdar'ın aklı: GZF,30 Alemdar'ın ordusu: GZF,28 âlemin efradı: GZK,10 âlemin gidişatı: FBVB,55 alınlarının yazıları: BM,81 âlimlerin kanaatleri: GZF,113 Allah’ın birliği: ANBAVŞ,46- BM,50

Allah’ın enamı: ANBAVŞ,57 Allah’ın gazabı: ÇE,220 Allah’ın lütfu: ÇE,281 Allah’ın lütufları: ÇE,280 Allah’ın rahmeti: ÇE,88,228

Referanslar

Benzer Belgeler

Deramliner’›n kendisi kadar ilginç bir baflka uçak da, parçalar›n› Eve- rett’teki montaj fabrikas›na tafl›mak için kullan›lmakta olan özel yap›m kar-

N işantaşı’nda Milli Rea­ sürans Çarşısfnın arka tarafında küçücük, kendi halinde ama rengarenk bir bar var.. Öğlen yemeği ve tabii akşam ye­ meği de

IYazar yine de İstanbul konusun­ da rüya gördüğünü dolaylı yol­ dan itiraf edecek ve musiki din­ lemeyi nihayet rüya görmeye benzetecektir.. ÜŞEN Eşref Bey

Önemli olan antibiyotik kullanımı gerektiren ABRS ile antibiyotik kullanımının gerekmediği VRS ve basit, komplike olmayan soğuk algınlığı ayırıcı

İlaçlarını düzenli alma, diyetine uyum sağlama gibi davranışlarda zorlanacağını ifade eden ve davranış değişikliği yapmada isteksiz olan hastanın yapılan

İncelenen iki yazma etkinliği ortak çerçeve metni A1 düzeyi yazılı anlatım, genel yeterliği “Basılı tek tip sözcükleri ve kısa metinleri bakarak yazabilir.”

Spinocerebellar ataxia type 8 (SCA8) is reported to be caused by an unstable CTG repeat expansion in the 3’ untranslated region of a novel gene, KLHL1AS, on chromosome

“...Abdullah Cevdet Bey’in, bu sözlerini işittik­ ten sonra, Elaziz de bu adama rey değil, selam bile verecek Türk ve müslüman çıkmayacağına şüphe etmiyoruz (...)