T.C.
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN BAZI ESERLERİNİN
SÖZ VARLIĞI ÜZERİNE
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Melih KÜÇÜK
Enstitü Anabilim Dalı : Türk Dili ve Edebiyatı
Enstitü Bilim Dalı : Yeni Türk Dili
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL
MAYIS – 2019
ÖN SÖZ
Dil, bir milletin kültürel değerlerinin başında gelen en önemli unsurdur. Aynı dili konuşan
insanlar bu millet denilen varlığın özünü oluştururlar. Duygu ve düşüncelerin insandan
insana aktarılmasına dil olanak sağlar. Dil bu yönüyle de bir milletin yaşayan kalbi;
geçmişten bugünlere gelen, bugünlerden de yarınlara taşınacak olan sosyal ve kültürel
değerlerin elçisi konumundadır. Bu serüvende dili yaşatan, zenginleştiren sanatçılardır.
Diller değişmeye, zenginleşmeye, çeşitlenmeye uygun yapılardır. Bu çeşitlenmenin
sebebi dil ile toplum arasındaki ilişkiye dayanır. Bir toplumun yarattığı ve yaşattığı dili
bütün güzellikleri, incelikleri ve yücelikleriyle öğrenmek ve öğretmek gereklidir.
Bir sanatçıyı yalnızca eserlerinin temalarından, onların fikir dünyalarından tanımaya
çalışmak onları hep eksik tanımamıza neden olacaktır. Her yönüyle tanıyabilmenin yolu
ise sanatçının dil hazinesine inerek sözcük dağarcığı üzerinde yapılacak çalışmalarla
mümkün olacaktır. Bu çalışmayla kullandığı kelimelerin kullanış sıklıkları, kelime
çeşitleri, kelimelerin ne şekillerde kullanıldığı sonucuna ulaşılarak kişinin üslûbu, sanatı
ve karakteri hakkında bilgi sahibi olabiliriz.
Bu çalışmada edebiyatımızın önemli üslûp satçılarından Abdülhak Şinasi Hisar’ın bazı
eserlerinin söz varlığı üzerinde durulmuş, bazı kelime grupları tespit edilmiş ve detaylı
indeks çalışması yapılmıştır.
Bu çalışma için bana cesaret veren, yol gösteren ve beni yönlendiren danışmanım Prof.
Dr. Mehmet Mehdi ERGÜZEL hocama, motivasyonumu kaybettiğim zamanlarda
varlıklarını hissettirerek bana destek olan değerli arkadaşlarıma ve her zaman yanımda
olduğunu bildiğim değerli aileme sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.
Melih KÜÇÜK
02.05.2019
i
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ... v
TABLO LİSTESİ ... vi
ÖZET………..vii
SUMMARY ... viii
GİRİŞ ... 1
BÖLÜM 1: KELİME GRUPLARI... 4
1.1. Kelime Gruplarının Özellikleri ... 4
1.2. Kelime Gruplarının Sınıflandırılması ... 4
1.3. Kelime Gruplarının Çeşitleri ... 6
1.3.1. İsim Tamlamaları ... 6
1.3.2. Sıfat Tamlamaları ... 7
1.3.3. Sıfat-Fiil Grubu ... 7
1.3.4. Zarf-Fiil Grubu ... 7
1.3.5. İsim-Fiil Grubu ... 7
1.3.6. Tekrar Grubu... 8
1.3.7. Edat Grubu ... 8
1.3.8. Bağlama Grubu ... 8
1.3.9. Unvan Grubu... 8
1.3.10. Birleşik İsim Grubu ... 9
1.3.11. Ünlem Grubu ... 9
1.3.12. Sayı Grubu ... 9
1.3.13. Birleşik Fiil Grubu ... 9
1.3.14. Kısaltma Grubu ... 10
BÖLÜM 2: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR………..12
2.1. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Hayatı ... 12
2.2. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Edebî Kişiliği, Üslûbu, Dili ve Eserleri ... 18
2.2.1. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Edebî Kişiliği ... 18
2.2.2. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Üslûbu ve Dili ... 21
2.2.3. Abdülhak Şinasi Hisar'ın Eserleri ... 22
ii
BÖLÜM 3: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR'IN YEDİ ESERİNDE KULLANDIĞI
BAZI KELİME GRUPLARI ... 24
3.1. İsim Tamlamaları ... 24
3.1.1. Belirtili İsim Tamlamaları ... 24
3.1.1.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları ... 24
3.1.1.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları. 47
3.1.2. Belirtisiz İsim Tamlamaları ... 172
3.1.2.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtisiz İsim Tamlamaları ... 172
3.1.2.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Belirtisiz İsim Tamlamaları
... 191
3.2. Sıfat Tamlamaları ... 222
3.2.1. İki Kelimeden Oluşan Sıfat Tamlamaları ... 222
3.2.2. Üç veya Daha Fazla Kelimeden Oluşan Sıfat Tamlamaları ... 315
3.3. Bağlama Grupları ... 559
3.3.1. "veyahut", "veya" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 559
3.3.2. "ve" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 560
3.3.3. "ama" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 561
3.3.4. "ne…ne", "ne...ne de…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 561
3.3.5. "…mI…", "…mI…mI" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 563
3.3.6. "hem... hem de…", "hem…hem..." Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları 563
3.3.7. "fakat" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 563
3.3.8. "…dE…dE" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 566
3.3.9. "ya…ya..." Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları... 566
3.3.10. "biri…öbürü…" , "biri…biri…", "biri…biri de…" Bağlacı ile Kurulan
Bağlama Grupları ... 567
3.3.11. "bir…bir…", "bir…bir de…", "bir de" Bağlaçları ile Kurulan Bağlama
Grupları ... 567
3.3.12. "önce/ilkin…sonra/ardından…", "öncesinde…sonrasında…" Bağlaçları ile
Kurulan Bağlama Grupları ... 568
3.3.13. "kimi…kimi…", "kimi…kimi de..." Bağlaçları ile Kurulan Bağlama
Grupları ... 568
3.3.14. "…değil…" Bağlaçları ile Kurulan Bağlama Grupları ... 569
iii
3.3.15. "yani" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 570
3.3.16. "yahut", "ya…yahut…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 571
3.3.17. "ha…ha…" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 572
3.3.18. "yoksa" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 572
3.3.19. "ile" Bağlacı ile Kurulan Bağlama Grupları ... 573
BÖLÜM 4: GRAMATİKAL DİZİN ... 574
BÖLÜM 5: KAVRAM ALANLARINA GÖRE SÖZCÜKLERİN TASNİFİ...910
5.1. Kişi Adlarını Karşılayan Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 19...910
5.2. Yer-Yön Bildiren Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 74...910
5.3. Şehir İsimleriyle İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 4...910
5.4. Ülke, Bölge, Dil ve Irk İsimlerini Karşılayan Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 11...910
5.5. Savaş, Askerlik, Devlet Yönetimi ile Siyasi Olaylarla İlgili Sözcükler ve Sıklık
Sayıları/ 36……...………..………....911
5.6. Meslek İsimleri ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 20...911
5.7. Renk Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/9...911
5.8. Zaman Kavramıyla İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 46...939
5.9. Yazı, İlim, Felsefe, Edebiyat, Eğitim ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 40....911
5.10. Manevi Hayat, Doğum-Ölüm, İnsana Ait Duygu ve Davranışlar ile İlgili
Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 88..………...912
5.11. Tabiat ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 18...912
5.12. Yiyecek ve İçecek ile İlgili Sözcükler ve Kelime Sıklık Sayıları/ 12...912
5.13. Sosyal Hayat, Giyim-Kuşam, Ev-Yapı, Madde Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık
Sayıları/ 88….………...912
5.14. Hayvan Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 5...913
5.15. Aile, Akrabalık Terimleri ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 21...913
5.16. Din, İnanç ve Kutsal Mekanlar ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 29...913
5.17. Varlıkların, İnsanların Durumu ile Niteliklerini Belirten Sözcükler ve Sıklık
Sayıları/ 139...913
5.18. Vatan, Millet İle İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 9...914
iv
5.19.Gök Bilimi ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 7...914
5.20. Sayı, Sıra İfade Eden Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 13...914
5.21. İşaret, Şahıs veya Belirsizlik İfade Eden Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 21...914
5.22. Bitki, Meyve, Sebze ve Çiçek Adları ile İlgili Sözcükler ve Sıklık Sayıları/ 12..914
5.23. En Sık Kullanılan 100 İsim ve Sıklık Sayıları...915
5.24. En Sık Kullanılan 100 Fiil ve Sıklık Sayıları...915
SONUÇ ... 916
KAYNAKÇA ... 919
ÖZGEÇMİŞ ... 921
v
KISALTMALAR
A.Ş. : Anonim Şirketi
A.Şinasi : Abdülhak Şinasi
BM : Boğaziçi Mehtapları
BY : Boğaziçi Yalıları
ÇE : Çamlıca’daki Eniştemiz
FBVB : Fahim Bey ve Biz
GZF : Geçmiş Zaman Fıkraları
Prof. Dr. : Profesör Doktor
s. : Sayfa
sy : Sayı
TDK : Türk Dil Kurumu
vb. : ve benzeri
vi
TABLO LİSTESİ
Tablo 1: İsim Tamlamalarının Dağılımı ... 221
Tablo 2: Sıfat Tamlamalarının Dağılımı ... 558
Tablo 3: Tamlamaların Genel Dağılımı ... 558
vii
Sakarya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Özeti
Yüksek Lisans Doktora
Tezin Başlığı: Abdülhak Şinasi Hisar’ın Bazı Eserlerinin Söz Varlığı Üzerine
Tezin Yazarı: Melih KÜÇÜK Danışman: Prof. Dr. M. Mehdi ERGÜZEL
Kabul Tarihi: 02/05/2019 Sayfa Sayısı: viii (ön kısım) + 921 (tez)
Anabilim Dalı: Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı: Yeni Türk Dili
Söz varlığı, bir dilin en büyük zenginliğidir. Bir toplumun kültürünün, değerlerinin,
yaşayışının, kavramlar dünyasının oluşmasında ve aktarılmasında söz varlığı
çalışmalarının önemli katkısı vardır.
Sanatçılardan hareketle yapılan söz varlığı çalışmaları ilgili sanatçının kelime dünyası,
üslûbu ve bakış açısının ortaya koyulmasını sağlar. Bu çalışmamızda öncelikle Türk
edebiyatında yer edinmiş yazarlardan biri olan Abdülhak Şinasi Hisar’ın hayatı, üslûbu
ve edebî kişiliği hakkında bilgiler verilmiştir. Sonrasında yazarın yedi eserinden
hareketle kullandığı kelime gruplarının bir kısmının tespiti yapılarak kelimelerin
kullanış sıklıkları üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın bu yedi
eserinde üslûbunu yansıtan cümlelerinden yola çıkılarak kültürünün ve hayata bakış
açısının eserlerinde yansıması anlatılarak söz varlığının genel görüntüsüne ulaşılmaya
çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Abdülhak Şinasi Hisar, söz varlığı, dizin, kelime grupları
X
viii
Sakarya University
Institute of Social Sciences Abstract of Thesis
Master Degree Ph.D.
Title of Thesis: About The Vocabulary of Abdulhak Sinasi Hisar’s Books
Author of Thesis: Melih KÜÇÜK Supervisor: Prof. Dr. M. Mehdi ERGÜZEL
Accepted Date: 02/05/2019 Number of Pages: viii (pre text) + 921
(mainbody)
Department: Turkish Language and Subfield: New Turkish Language
Literature
Vocabulary is the greatest wealth of a language. It significantly contributes to the
culture, values and lifestlyle of a society; and it helps create and transfer its world of
concepts.
The vocabulary studies based on writers can give a glimpse of their lexicon, wording
and mindset. This study firstly includes information about one of Turkish literature's
well-known writers, Abdülhak Şinasi Hisar's life, writing style and literary personality.
It moves on to scan his seven literary works in order to determine the most frequently
used word groups, and analyze them further. The article aims to capture a general idea
of Abdülhak Şinasi Hisar's culture and outlook on life and how it is reflected in these
seven works by analyzing the sentences that represent his style.
Keywords: Abdulhak Sinasi Hisar, vocabulary, index, phrases
X
1
GİRİŞ
Dil insanlar arasında iletişimi sağlayan, duygu ve düşüncelerin aktarılmasında kullanılan
en önemli araçtır. Alman filozofu Heidegger’in dil hakkında derin manalı güzel bir sözü
vardır: “Dil, insanın evidir” der (Kaplan, 2000: 133). Dil bir ev gibi insanların sığındıkları
yer, korundukları mekândır.
Dil, insan toplulukları arasında uzun yıllar boyunca gelişerek ve değişerek meydana
gelmiş sosyal bir kurum olmuş ve insanla birlikte varlığını sürdürmüştür. Bu sosyal
kurumun temeli ilk insana dayandırılır. Bununla birlikte dilin doğuşunda, kelimelerin
ortaya çıkışında doğadaki sesleri taklit etmenin önemli rolünün olduğu sanılmaktadır.
Dil, toplumun millet olmasında en önemli unsurdur. Fertleri; milleti, vatanı, tarihi ve
değerleriyle ilişkilendirilen dil, nesilden nesile aktarılarak getirilir ve insanı bu sürecin
bir parçası hâline getirir (Aksan, 2009: 13). Toplumların gelenek görenekleri, yaşayış
biçimi, âdetleri, inançları kendi dillerine yansır. O dil sayesinde de toplumun değerleri
öğrenilebilir. Bu bakımdan bir toplumda yapılacak olan söz varlığı çalışmalarıyla o
toplum hakkında ayrıntılı bilgiler edinilebilir.
Söz varlığı bir lisanın en önemli zenginliğidir. Kuşaktan kuşağa aktarılarak bugünlere
getirilmiş olan birikimler sonraki kuşaklara aktarılmadıkça dil kısır döngü içerisinde kalır
ve geçmişiyle bağlarını koparır. Bu birikim, yok olmadan çeşitli kaynaklara işlenerek
dilin değerleri, zenginliği kayıt altına alınmalıdır (Ergüzel, 2010: 62). Yapılan söz varlığı
çalışmaları bu zenginliğin korunması, gösterilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması
açısından önem arz etmektedir.
Yaşadığı milletin bireyleri olan sanatçıların çalışmaları üzerine oluşturulan söz varlığı
eserleri, çalışılan ismin kelime haznesini, bakış açısını sunması bakımından değerlidir.
Yaşadıkları muhitin ve çevrenin tesiri altında yetişen sanatçılar, kendilerine ait kelime
zenginlikleriye de ifade edilmelidir (Ergüzel ve Kirik, 2012: 51). Şair ve yazarlar var
oldukları toplumdan etkilenirlerken o toplumun aynı zamanda sesi de olurlar. Bu ses, bu
tür çalışmalarla gelecek nesillere ulaşacaktır. Bu gibi kültür tarihine etki eden yazarlar
bilimsel açıdan incelenmelidir. Bizler de bu amaç doğrultusunda medeniyetimizde önemli
bir yer edinen kendine has bir üsûbu olan Abdülhak Şinasi Hisar’ı çalışmamıza konu
edindik.
2
Çalışmanın Konusu
Bu çalışmada Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi eserinden hareketle, eserler içerisindeki söz
varlığı unsurları üzerinde incelemeler yapılmıştır. Konu olarak eserlerin içeriğinde geçen
kelime grupları, söz hazinesi, kullanılan kelimelerin sıklıkları belirlenerek bu sıklıklar
üzerinden sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır.
Çalışmanın Amacı
Ses ve şekil çalışmalarının önemi kadar sözcük zenginliği, ifade şekillerinin de dilimizin
servetini gösterebilmek açısından önemi vardır. Dilin zenginliğini gösteren önemli
unsurlardan biri sanatçılardan hareketle yapılan söz varlığı çalışmalarıdır (Ergüzel ve
Kirik, 2012: 52). Yapılacak incelemeyle her dönemin ayrı söz varlığı çalışmalarının
yanında, ilgili sanatçının kullanmış olduğu özel sözcükleri ve üslûbunu yansıtan sonuçlar
ortaya çıkacaktır. Bu sonuçlar bizlere ilgili sanatçının eserlerinde kullandığı kelimelerin
sıklık sayıları, kelime grupları ve üslûbu hakkında bilgiler verecektir.
Abdülhak Şinasi Hisar ile ilgili daha önceleri söz varlığı üzerine geniş kapsamlı bir
çalışma yapılmamıştır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi eserini kapsayan bu çalışmayla,
eserlerinde kullandığı kelime zenginliği gösterilerek, bu yedi eserin söz varlığını ortaya
koymak amaçlanmıştır.
Çalışmanın Önemi
Bir millet için dil ne kadar önemliyse, bir milletin diliyle yapılan söz varlığı çalışmaları
da o denli önemlidir. Söz varlığı bir milletin, bir dilin, bir sanatçının kimliğidir.
Edebiyatımıza Boğaziçi Medeniyeti kavramını kazandıran Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi
eseri üzerinde yapılan bu çalışma neticesinde bu zamanda güncelliğini koruyarak
varlığını sürdüren kelimelerin yahut güncelliğini kaybederek günümüzde kullanılmayan
kelimelerin tespit edilmesi bakımından çalışma önemlidir. Elde edilen verilerle yazarın
kelime sözlüğünün hazırlanabilmesi bakımından da yapılan çalışma önem taşımaktadır.
Çalışmanın Yöntemi
Çalışmamızda öncelikle Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi kitap hâlinde basılmış eserleri
temin edilip öncesinde Abdülhak Şinasi Hisar ile ilgili yapılmış ve edinebildiğimiz tüm
3
çalışmalar kaydedilmiştir. Kelime gruplarının tasnifi yapılırken bu konuda farklı
isimlerden faydalanılmıştır. Leyla Karahan'ın "Türkçede Söz Dizimi" isimli kitabında yer
alan tasnif örnek alınarak kelime gruplarının bir bölümünün tasnif çalışması yapılmıştır.
Burada "isim tamlaması, sıfat tamlaması, bağlama grubu" başlıkları altında kelime
gruplarının çalışması yapılmıştır. Çalışmanın başında dil bilgisi ve kelime gruplarıyla
alâkalı açıklamalar verilmiştir. Verilen kelime grupları sanatçının hangi eserinde yer
aldıysa kitap isminin ilk harfleri kodlanarak ve kelime grubunun bulunduğu sayfa
numarası belirtilerek verilmiştir. Çalışmadan sonra bu kelime gruplarının verileri sayısal
olarak gösterilmiştir. Bu veriler ışığında yazarın söz varlığı hakkında yorumlarda
bulunulmuştur.
Çalışmada ek dizine yer verilmiştir. Abdülhak Şinasi Hisar’ın yedi kitabında yer alan
sözcükler yapım ve çekim eklerine göre ayrılmış ve Cibakaya adlı dizin programından
faydalanarak yazarın yedi eserinin ek dizini oluşturulmuştur.
4
BÖLÜM 1: KELİME GRUPLARI
1.1. Kelime Gruplarının Özellikleri
Kelime grubu denilince genel manada tek bir kelime ile karşılanamayan nesneyi ya da
hareketi karşılamak üzere birden fazla kelimenin belirli kurallara göre oluşturduğu yapıyı
anlarız. Bunun yanında pek çok araştırmacı bu konu üzerinde çalışmalar yapmıştır.
“Kelime grubu bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği, bir durumu, bir hareketi karşılamak
veya belirtmek, pekiştirmek ve nitelemek üzere, belirli kurallar içinde yan yana dizilmiş
kelimeler topluluğudur”(Karahan, 2012: 39). Türkçede kelimelerin sırasını belirleyen ana
kural, asıl unsurlardan önce yardımcı unsurların gelmesidir.
Kelime grupları, birden çok sözcüğü içine alan, şekil ve mana itibariyle bütünlüğün
olduğu dil birimidir. Belirlenmiş kaidelerle bir düzen içinde sözcüklerin peşi sıra
dizilmesinden meydana getirilir (Ergin, 2012: 374).
Yapısında sözcükler barındıran, bir uyum içersinde bulunan dil birliğine kelime grubu
denir (Özkan, Esin ve Tören, 2006: 567).
1.2. Kelime Gruplarının Sınıflandırılması
Kelime grupları sınıflandırılırken kelimelerin anlam ilişkilerinin yanı sıra yapısal olarak
bağlanış şekillerine de önem verilmelidir. Aynı türden kelimeler bağlama grubunu
kurabilirken bazen de farklı türden kelimeler bir araya gelerek bağlama grubunu
kurabilmektedir. İkiden fazla kelime gruplarında iç içe geçmiş, birbirini tamamlamış
kelime grupları da bulunabilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi bazen ekli bazen de eksiz
birbirine bağlanmak şartıyla kelime grubu oluşturulabilir. Görev bakımından denk
olmayan unsurlardan oluşan kelime grubunda yardımcı unsurlar başta, ana unsurlar sonda
bulunur.
Bu hususta dilbilimcilerin yaptığı sınıflandırmalar değişiklik gösterir.
Leyla Karahan “Türkçede Söz Dizimi” isimli kitabında kelime gruplarını şu şekilde tasnif
etmiştir: (Karahan, 2012: 42-84)
1. İsim Tamlaması 2. Sıfat Tamlaması
5
3. Sıfat-Fiil Grubu
4. İsim- Fiil Grubu
5. Zarf- Fiil Grubu
6.Tekrar Grubu
7. Edat Grubu
8. Bağlama Grubu
9. Unvan Grubu
10. Birleşik İsim Grubu
11. Ünlem Grubu
12. Sayı Grubu
13. Birleşik Fiil
14. Kısaltma Grubu
Muharrem Ergin’in “Türk Dil Bilgisi” isimli kitabında kelime grupları şu şekilde tasnif
edilmiştir: (Ergin, 2012: 377-397)
1. Tekrarlar
2. Bağlama Grubu
3. Sıfat Tamlaması
4. İyelik Grubu ve İsim Tamlaması
5. Âitlik Grubu
6. Birleşik İsim
7. Birleşik Fiil
8. Unvan Grubu
9. Ünlem Grubu
10. Sayı Grubu
11. Edat Grubu
12. İsnat Grubu
13. Genitif, Datif, Lokatif, Ablatif
Grupları
14. Fiil Grubu
15. Partisip Grubu
16. Gerundium Grubu
17. Kısaltma Grupları
18. Akkuzatif Grubu
Mustafa Özkan, Osman Esin ve Hatice Tören’in birlikte hazırladıkları “Yüksek
Öğretimde Türk Dili Yazılı ve Sözlü Anlatım” isimli eserde kelime grubunun tasnifi şu
şekilde yapılmıştır: (Özkan, Esin, Tören, 2006: 568-581)
6
1. İyelik Grubu
2. İsim Tamlaması
3. Sıfat Tamlaması
4. İkilemeler (Tekrarlar)
5. Bağlama Grubu
6. Birleşik İsim Grubu
7. Unvan Grubu
8. Birleşik Fiil Grubu
9. Ünlem Grubu
10. Sayı Grubu
11. Edat Grubu
12. Kısaltılmış, Kalıplaşmış İfadelere
Dayalı Kelime Grupları
Yukarıda da görüldüğü üzere dilbilimcilerin kelime grupları tasnifinde farklılıklar vardır.
Bu tasniflerin bir bölümünü örnek teşkil etmesi açısından göstermeye çalıştık.
1.3. Kelime Gruplarının Çeşitleri
1.3.1. İsim Tamlamaları
İki isimden oluşan kelime grubudur. Bu tamlamalarda tamlanan, asıl unsurdur ve iyelik
eki almaya mecburdur. İyelik eki almayan bir tamlama isim tamlaması olmaz.
Sözcüklerin arasında aitlik, iyelik ilgisinin olması lazım gelir. Asıl unsurun yanında bir
de yardımcı unsur vardır. Bu unsur tamlayandır ve daima ilgi hâlinde bulunur. İlgi hâli
ek almış ya da almamış şekliyle karşımıza çıkmaktadır.
Tamlayanın ilgi ekini alıp almamasına göre belirtili ve belirtisiz isim tamlaması olmak
üzere ikiye ayrılır.
Birinci unsur ilgi hâli ekini almış ise tamlama belirtili isim tamlamasıdır.
Örnek: Kitabın ehemmiyeti (GZF, 121)
Birinci unsur ilgi hâli ekini almamışsa tamlama belirtisiz isim tamlamasıdır.
Örnek: Bursa eşrafı (FBVB, 54)
7
1.3.2. Sıfat Tamlamaları
Sıfat ve isim unsurundan oluşan kelime grubudur. Sıfat tamlayandır ve isim unsurunu
vasıflandırmak veya belirtmek için getirilir. İsim tamlanandır ve asıl unsurdur (Ergin,
2012: 380). Sıfat bu tamlamada teklik hâlinde bulunur, ek almaz.
Örnek: Maziden gelen bir uğultu: (BM,78)
Beyaz yalı: (BY,78)
1.3.3. Sıfat-Fiil Grubu
-An, -AsI, -AcAk, -Ar, -DIk, -mAz, -mIş sıfat-fiil eklerinin bir fiilin kök ya da gövdesine
eklenmesiyle oluşturulan kelime gruplarıdır. Vurgu sıfat-fiilden önce gelen unsura
yüklenir.
Örnek: Güzel hayalleri yıkılmış (kişiler)
1.3.4. Zarf-Fiil Grubu
-I, -A, -sA -AlI, -ken, -mAdAn -ArAk, -DıkCA, -IncA, -Ip, -mAksIzIn zarf-fiil eklerinin
bir fiil kök ya da gövdesine eklenmesiyle kurulan kelime gruplarıdır. Zarf-fiil grubun ana
ögesini oluşturur, genellikle grubun sonunda bulunur ve yüklem görevi yapar. Özne,
nesne, dolaylı tümleç gibi yardımcı öge ve ögeler de zarf-fiile bağlanır. Zarf-fiil grubu
cümle ve kelime grupları içinde sebep, karşılaştırma vb. işlevlerde bulunarak zarf görevini
üstlenirler.
Örnek: Çamlıca’nın bu asıl çevresine girer girmez (ÇE, 34)
1.3.5. İsim-Fiil Grubu
Hareket bildiren bir ismi karşılayan kelimeler fiil isimleridir. -mAk, -mA ve -Iş isim fiil
eklerinin bir fiil kök ya da gövdesine eklenmesiyle kurulan kelime gruplarıdır.
Örnek: Yuvaya dönüş
İsim fiil grupları, cümle ve kelime gruplarının içinde isim görevi yaparlar (Karahan, 2012:
55).
8
1.3.6. Tekrar Grubu
Aynı cins ve görevden iki sözcüğün arka arka gelmesiyle oluşturulan kelime grubudur.
Örnek: kat kat, yavaş yavaş vb.
Birbirlerini tamamlama şekillerine göre kelimeler; aynı kelimelerin tekrarı ile oluşturulan
tekrar grupları, eş/yakın anlamlı ya da zıt anlamlı kelimelerle oluşturulan tekrar grupları
gibi başlıklar altında sınıflandırılabilirler.
Tekrarlar kavrama çokluk vb. anlamlar katarken kelimelerin anlamlarını da güçlendirir
(Karahan, 2012: 60).
1.3.7. Edat Grubu
Bir isim ve bir edatın oluşturduğu kelime grubudur. Öncesinde isim, sonrasında edat
bulunur. Cümle içinde sıfat, isim ve zarf görevinde bulunur. Edat grupları cümleye edatın
çeşidine göre zaman , durum vb. gibi farklı anlamlar katar (Karahan, 2012:64).
Örnek: Çiçek gibi
1.3.8. Bağlama Grubu
Birden fazla ismin bağlama edatları ile birbirine bağlandığı kelime grubudur. İsimler
aralarına getirilen edatlarla birbirlerine bağlanır. İkiden fazla isimle kurulan bağlama
gruplarında bağlama edatı son iki ismin arsında yer alır.
Örnek: Melike ve Emre.
1.3.9. Unvan Grubu
Şahıs isminin yanında akrabalık, unvan gibi nitelik bildiren isimlerin yer almasıyla
oluşturulan gruptur. Makam bildiren bu sözler şahıs isimlerinden önce kullanılarak sıfat
tamlaması gibi gözükseler de bu gruplar nitelik ve özellikten daha çok unvan
bildirmektedir. Bu sebeple bu kullanımlar unvan grubu içersinde değerlendirilmelidir
(Özkan, Esin, Tören, 2006: 575).
Örnek: Melih Bey.
9
1.3.10. Birleşik İsim Grubu
Bir nesnenin adı olmak üzere ek almadan oluşturulan kelime grubudur. Vurgu her zaman
son ismin üzerindedir.
Örnek: Mustafa Kemal Atatürk.
1.3.11. Ünlem Grubu
Hitaplar için kullanılan bu kelime grubu bir ünlem ile bir isim unsuruyla oluşturulur. Ek
almadan kurulan bu grupta ünlem isim unsurundan önce gelir. Vurgu ünlemin üzerindedir.
Örnek: Ya Rab!
1.3.12. Sayı Grubu
İki veya ikiden fazla isimle, belirli bir sistem dahilinde sayıların dizilmesiyle kurulan
kelime grubudur (Özkan, Esin, Tören, 2006: 577). Küçük sayı hem sonda bulunur hem de
vurguyu üzerinde barındırır.
Örnek: Bin dokuz yüz altmış üç.
1.3.13. Birleşik Fiil Grubu
Bir isim veya anafiile yardımcı fiil eklenerek kurulur. Yardımcı fiiller kendisinden önce
getirilen ismi fiilleştirebilirken yine kendisinden önce getirilebilen ana fiilin manasına
çeşitli görevler ekler (Özkan, Esin, Tören, 2006: 576). Leyla Karahan fonksiyonlarına göre
birleşik fiilleri bir hareketi karşılayan ve bir hareketi betimleyen birleşik fiiller olmak üzere
iki başlıkta toplamıştır (Karahan, 2012, 73).
Mustafa Özkan, Osman Esin ve Hatice Tören’in birlikte hazırladıkları ‘Sözlü ve Yazılı
Anlatım’ kitabında birleşik fiil grubu isim ile yardımcı fiillerden oluşan birleşik fiiler ve
ana fiil ile yardımcı fiillerden oluşan birleşik fiiller olmak üzere iki başlığa ayrılmıştır
(Özkan, Esin, Tören, 2006: 576).
Bir isim veya kelime grubuna et-, yap-, kıl-, eyle- vb. yardımcı fiillerden birinin
eklenmesiyle oluşturulan birleşik fiil grubunda vurgu isim unsuru üzerindedir.
Örnek: var et-.
10
Ana fiil ve yardımcı fiillerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birleşik fiil grubunda vurgu
ana fiilin üzerindedir.
Örnek: atıp tut-.
1.3.14. Kısaltma Grubu
Zarf fiil, sıfat fiil, isim fiil gibi kelime gruplarının ve cümlelerinin kısalması, aşınması ve
kalıplaşması neticesinde ortaya çıkan kelime gruplarıdır.
Kısaltma grupları şu başlıklar altında yapılandırılabilir (Karahan, 2012: 79-84).
-Unsurlarında çekim ekine rastlanılmayan ve iyelik ekinin ilk unsurda yer aldığı gruplar
(isnat grubu).
Örnek: Ağzı açık, karnı tok vb.
-İlk ögesinde yükleme hâli ekini barındıran gruplar (yükleme grubu).
Örnek: Yetmişi aşkın hayvan.
-İlk ögesi yönelme hâli ekini barındıran gruplar (yönelme grubu).
Örnek: Güneşe bakan.
-İlk ögesinde bulunma hâli ekini barındıran gruplar (bulunma grubu).
Örnek: İkide bir, dağda kar.
-İlk ögesi vasıta hâli ekini barındıran gruplar (vasıta grubu).
Örnek: toprakla kaplı.
-İlk ögesi uzaklaşma hâli ekini taşıyan grup (uzaklaşma grubu).
Örnek: Zehirden acı.
-İlk ögesi eşitlik hâli ekini taşıyan grup (eşitlik grubu).
Örnek: huyu huyunca.
-İlk ögesi uzaklaşma hâlini, sonraki ögesi yönelma hâli ekini taşıyan gruplar.
11
Örnek: Gönülden gönüle.
-İkinci ögesi yönelme hâli ekini barındıran gruplar
Örnek: diş dişe.
-İkinci ögesi bulunma hâli ekini barındıran gruplar
Örnek: Can yolda.
.
12
BÖLÜM 2: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR
2.1. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Hayatı
Abdülhak Şinasi Hisar, 1888 tarihinde annesi Neyyir Hanım’ın babası olan Muhtar
Bey’in Rumelihisarı semtindeki yalısında doğmuştur. Muhtar Bey, Tophâne-i Amire-i
Kâtibidir. İki kuşak paşaoğlu olan ve son derece mütevazı kişiliği olan Muhtar Bey,
Belgrad Muhafızı Selim Sırrı Paşa’nın oğludur. Selim Paşa’nın seceresi II. Mahmut’un
devrinde hayat sürmüş olan Veli Paşa’ya kadar gider. Hisar’ın anne tarafından soyu
Mevlevî olmakla birlikte hemen her zaman bu aile Bahariye Dergâhı’na gitmektedir.
Muhtar Bey’in hanımı Mihricemal Hanım’dır ki kendisi piyano çalmaktadır (Uysal,
2016: 52). Bu hanımın kızı olan Neyyir Hanım, Abdülhak Şinasi’nin annesi olur ve o da
Mihricemal Hanım gibi musiki mereklısıdır.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın baba tarafı soylu bir aileye dayanmaktadır. Hisar’ın babası
tahsili olan Mahmut Celalettin Bey’dir. Mahmut Celalettin Bey’in babası müfettişlik
görevinde bulunmuş Selâhattin Bey, dedesi Hacı Hüseyin Hüsam Efendi’dir. Hüseyin
Hüsameddin Efendi İstanbul’un ilk şehreminlerinden ve Mısır ve Bağdat Kethüdâlığı
yapmış olan bir isimdir. Büyükada semtinde oturmakta olan Mahmut Celalettin Bey; iyi
bir terbiye almış Neyyir Hanım’ı görünce ondan etkilenir ve onunla evlenmek ister.
Neyyir Hanım’ın ailesi, Boğaziçi semtine uzak kalan Büyükada’da oturan oğlan tarafının
bu isteğine pek olumlu yanaşmazlar. Mahmut Celalettin Bey ise iç güveyi olarak Neyyir
Hanımlar’ın evine yerleşme düşüncesine onay verince çift evlenir ve evliliklerinin birinci
yılında Abdülhak Şinasi doğar (Uysal, 2016: 54). Abdülhak Şinasi Hisar, bu evlilik
hadisesini yıllar sonra “Az kalsın söz verilmeyecek bu sebeple ben de dünyaya
gelmeyecekmişim” (Turinay, 1993: 29) sözleriyle anlatmıştır. Hisar’ın doğumundan dört
yıl kadar sonra kardeşi Selim Nüzhet dünyaya gelecektir.
Mahmut Celalettin Bey; iyi bir eğitim almış, dönemin sanatçılarının yakınında yer alan
isimdir. Abdülhak Hâmit, Namık Kemal, Recaizâde Ekrem Bey gibi isimlerle yakın
arkadaşlıkları bulunur. Hisar’ın gözlerini dünyaya açmasıyla baba, oğluna Tanzimat
döneminin şairlerinden Şinasi ile Abdülhak Hâmit’in Abdülhak kısmını isim olarak
vermiştir.
13
Çocukluk yıllarına dair hatırladığı bir hatırasında Abdülhak Şinasi Hisar şunları söyler:
“Ömrümün ilk yılları Büyükada ile Rumelihisarı’nda gerek Ada gerek Hisar’daki
evlerimizde gördüğüm ayaklı saatlerin hep bir yandan bir yana gidip gelen rakkasları gibi
bunların arasında gidip gelmekle geçti. Çocukluğumda söylediğim ve akrabama akıllı bir
adam olacağım zannını vermiş olduğu için, onların gülerek tekrar etmeyi sevdikleri
sözlerimden birini sonra, kendilerinden duymuştum. Ahbaplarımızdan biri beni köprü
üstünde annelerimin yanında görerek: “Böyle nereye?” diye sorduğu bir gün, ben daha
yeni konuşmaya başlayan çocuk: Ada’dan Hisar’a, Hisar’dan Ada’ya demişim.”
(Türinay, 1993: 42). Abdülhak Şinasi Hisar’ın çocukluk yılları eserlerinde geçen
mekanlardan hareketle de Hisar ile Ada arasında geçmiştir.
Abdülhak Şinasi’nin kişiliğinin oluşmasında bulunduğu aile ortamının önemi kadar
çevrenin de katkısı vardır. Hisarların yalısının etrafında pek çok mutena ismin evleri
bulunur. Evlerinin yakınında ailecek görüştükleri, geliş gidiş yaptıkları devrin ünlü
şairlerinden Nigar Hanım oturmaktadır. Nigar Hanım’ın oğlu olan Salih Keramet,
Hisar’ın çok sevdiği bir isimdir. İlerleyen yıllarda Paris’e kaçmadan önce kaçacağı
haberini sadece Salih Keramet’e söyleyecektir. Hisarların yalısının hemen üstünde
devrinin en büyük şairi görülen Tevfik Fikret’in kayınbabasının yaşadığı evi
bulunmaktadır. Diğer yanında komşuları Ahmet Vefik Paşa’nın evleri vardır (Uysal,
2016: 55 ). Tevfik Fikret önce Abdülhak Şinasi’ye sonra da kardeşi Selim Nüzhet’e özel
olarak Türkçe dersleri vererek iki kardeşin dillerini daha özenli ve güzel kullanmasına
katkı sağlamıştır.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın babası Mahmut Celâlettin Bey, Mekteb-i Sultani’de okumuş;
iki yıl Paris’te eğitim görmüş; İstanbul’a dönünce de kadın haklarını savunduğu
Mürüvvet adlı bir dergiyle dönemin sanatçıları Recaizâde Ekrem, Abdülhak Hâmid ve
Ziya Paşa’nın şiirlerinin de yer aldığı Hazine-i Evrak isimli bir dergi yayınlar.
Abdülhamit idaresi, kadın hakları gibi bir konuyu çıkardığı dergisinde işleyen; birçok
mahzurlu isimlerle arkadaşlığı bulunan ve bu isimlere dergisinde yer veren Mahmut
Celâlettin Bey’i sürgün ettirir. Celalettin Bey Cezayir’e oradan Lübnan’a, Beyrut Maarif
Müdürü sıfatıyla yollanır. Bu sürgün iki çifti birbirinden ayırır. Neyyir Hanım’ın ailesi,
kızlarının çocuklarını alarak eşinin yanına gitmesini istemezler. Sadece Mahmut
Celâlettin Bey Beyrut’taki vazifesi sırasındayken Neyyir Hanım, oğlu Abdülhak
14
Şinasi’yle birlikte buraya gider. Abdülhak Şinasi’nin burada Fransızca öğrenmesi için bir
mürebbiye tutulur. Hisar burada Fransızca öğrenmeye başlar. Sonrasında Hisar’ın çok
seveceği bu mürebbiye ile birlikte yurda dönüş yapılacaktır (Uysal, 2016: 56-57). Geçmiş
Zaman Köşkleri isimli eserinde Hisar, sevgili mürebbiyesinden şu sözlerle bahseder: “Bir
yaşıma daha girmiştim. Şimdi hepimizin Matmazel diye çağırdığımız yarı Fransızca
hocası bir mürebbiyem vardı. Onunla her akşam pek beğendiği Nizam Caddesi’nde
gezinmeye çıkardık. Guruba karşı geçen bir romantik ve hülyalı saatleri yalnız
hatırlamakla kalmayarak, rüyalarımda hâlâ bazen ziyaret eder ve tekrar yaşarım.” (Hisar,
2012: 21).
1898 senesinde Hisar, Galatasaray Sultanisi’ne gitmeye başlar. Bu dönemde anne ile baba
birbirinden ayrılma kararı alırlar ve yakın zamanda ayrılırlar. İçe dönük bir çocukluk
dönemi yaşayan Abdülhak Şinasi için alınan bu karar onun daha da çok içine
kapanmasına sebep olur. Kırılgan kişiliği bulunan yazar, Paris’e gittikten sonra da bu
hadisenin tesirinde kalacak ve 1906 tarihinde yakın arkadaşı Hamdullah Suphi’ye
yollayacağı yazıda; yaşamı boyunca evlenmeyeceğinden bahsedecektir (Uysal, 2016: 16).
Yatılı olarak okuduğu Sultani’de her seferinde düşünceleriyle ve kendisiyle baş başa
kalan Hisar için bu zamanlar oldukça zor geçer. Önceleri Cumartesi günleri çıktığı
okuldan Rumelihisarı’ndaki evlerine varmak için âdeta can atan Hisar, artık babasının
burada olmayışını bildiğinden olsa gerek o sevincini yaşayamamaktadır. Eski
alışkanlıkları, eski heyecanları, mehtap âlemlerinde kayıkla gezmeleri, Çamlıca’daki
ahbap ve dostları görmek amacıyla yapılan görüşmeleri unutamayan Hisar için artık o
günler, özlemle hatırlanacak zamanlar olmuştur. Bu sebeplerle burada da kendisini
kalabalıklardan uzakta bir başına kalmış hisseder (Uysal, 2016: 57-58). Sanatçı, anne ile
babasının ayrılıklarına sebep olarak Abdülhamit yönetimini görmüştür. Bu dolaylı
ayrılığın sebebi gibi babasının zamanında sürgüne gönderilmesinde de Abdülhamit ve
yönetiminin imzası vardır. Bu yıllarda Fransızca’sını iyice geliştiren Abdülhak Şinasi
arkadaşlarıyla Fransızca edebiyat derslerine büyük ilgi gösterir. Fransızca yazılmış dergi
ve kitapları alıp okumalarında bir taraftan öğrendikleri dillerini daha iyi bilme amacı
yatarken, diğer taraftan da yeni görüşlere açık olma isteği yatmaktadır.
O sıralarda Paris özgürlüklerin başkenti, sanatın da merkezi konumundadır. Türkçe’ye
çevrilen romanlarda da Paris’in cezbedici etkisi bulunmaktadır. Kendisini yalnız hisseden
15
Abdülhak Şinasi Hisar da bu etkiye kapılarak ailesine bile haber vermeden, sadece yakın
arkadaşı olan komşuları Nigar Hanım’ın oğlu Salih Keramet’e haber vererek Paris’e
kaçacaktır. Paris, Abdülhak Şinasi’nin ifadesiyle dünyanın mühim bir kısmı için mistiği
olan bir yer, Mekke ve Medine gibi mukaddes bir şehirdir (Türinay, 1993: 55).
1905 Eylül’ünde Paris’e kaçışını ve orada oturduğu yeri “Ve nihayet Paris’e kaçmıştım.
Mektep’ten Paris’e kaçmıştım. Hayatın belki de en iyi senelerini Paris’te geçirmeye
başladım.”sözleriyle ifade eden Abdülhak Şinasi bir zaman sonra da bu şehre içinden
vurulduğunu ve bağlı olduğunu söyler (Uysal, 2006: 66-67). Ailenin bölünmesi
neticesinde yalnızlaşan kişiliğinde Paris şehri sanatçının sığınacağı bir liman olmuştur.
Abdülhak Şinasi Hisar gibi Yahya Kemal de 1903 yılında Fransa’ya kaçmıştır. Fransa’da
bu zamanlar epey sayıda Türk vardır. Ahmet Rıza, Prens Sabahaddin Bey, Samipaşazâde
Sezai, Doktor Rifat, Doktor Nihat Reşat, Abdullah Cevdet, şair Abdülhalim Memduh,
Halid Raşit gibi isimler de Paris’te bulunur. Jön Türkler, burada birbirlerine yakın iki
kümede toplanmıştır. Jön Türklerin oluşturduğu bir kesimin yanında, edebiyata yakın
olan isimler de diğer kümeyi oluşturur. Abdülhak Şinasi Paris’te siyasetin peşinde
koşmak yerine zamanının büyük bölümünü edebiyat sohbetlerine ayırmıştır (Türinay,
1993: 57-58). Politikayla çok yakın olmasa da ilgilenir. Hisar’ın Prens Sabahattin’in
girişimcilik ile ilgili fikirlerinden etkilenmesi ve onun bu etkilenmeyi edebî çalışmalarına
yansıtması açısıyla bu isim Abdülhak Şinasi Hisar için değerlidir (Sazyek, 2008: 53).
Paris yıllarında Fransız sanatçı Anatole France ve Morris Barres’le arkadaşlık edinmiş
olan Abdülhak Şinasi Hisar’ın; Jean Moeas, Emile Faguet, Jan Costeau ve Henry de
Regnier gibi isimlerle de dostluğu bulunmaktadır (Karaca ve Gökter, 2016: 240).
Hisar, Paris’te Bağımsız Siyasal Bilimler Okulu’na kaydolmuştur. Okul yıllarında
babasına göndermiş olduğu bir mektubunda babasının kendisine siz diye hitap ettiğinden
duyduğu hoşnutsuzluğa değinir ve oğluna kullanmasını istediği sen hitabından mahrum
bıraktığını ifade eder. Abdülhak Şinasi Hisar gurbetin havasında babasının hitaplarında
bir yakınlık aramaktadır. Birçok kaynak Abdülhak Şinasi Hisar’ın 1908 tarihinde yurda
döndüğünden bahsederken, ahbaplarından biri olan Taha Toros ise Hisar’ın 1909 yılında
İstanbul’a döndüğü düşüncesindedir (Türinay, 1993: 62). Hisar, İkinci Meşrutiyet
yıllarından sonra yurda döner.
16
Abdülhak Şinasi Fransa’dan İstanbul’a döndüğü zaman 1909 yılında Baron de
Lormais’nin şirketinde işe başlar. Bu şirkette 1913 yılına kadar çalışmıştır. 1911 yılında
açılan Türk Ocağı Abdülhak Şinasi Hisar’ın arkadaşlarıyla buluşup edebiyat meselelerini
konuştukları bir kurum olur. Türk Ocakları, Abdülhak Şinasi için yeni bir heyecanın
tohumlarının atıldığı önemli bir merkezdir. Bazı fikirlerine katılmasa da ocaklar onun
ruhuna ve ideallerine tercüman olmaktadır. Bu sıralarda faaliyette bulunan partilerden
birisi de Milli Ahrar Fırkası’dır. Bu partinin kurucuları arasında yer alan Abdülhak Şinasi
Hisar’ın siyasi faaliyetlere ilgisi bulunmasa da partinin kurucuları arasında isminin
geçiyor olması Paris yıllarında yakın arkadaşlarının etkisinde kaldığının ve onların
isteklerini yanıtsız bırakamadığının neticesidir (Türinay, 1993:73).
1913 yılından sonra Abdülhak Şinasi ‘kâtib-i umûmilik’ göreviyle maden şirketinde
çalışmaya başlar. Burada 1918’li yıllara kadar çalışır. Osmanlı İmparatorluğu’nun bu
savaştaki dostu olan Almanya’nın savaştan mağlup ayrılması ülkenin ekonomik yapısını
da etkiler. Hisar bu şirketten sonra Osmanlı Bankası’nda vazifeye başlar ve Mütareke
yıllarına kadar burada mütercimlik görevinde bulunur. Bu sıralarda Abdülhak Şinasi
Hisar’ın babası vefat eder (Türinay, 1993: 70).
Rumelihisarı’nı şehrin merkezinden çok uzakta, tenha bir yer olarak gören Abdülhak
Şinasi, dönemin güzel semtleri olan Şişli ve Nişantaşı’nda yaşamayı istemektedir. O
dönemde bu semtler varlıklı ailelere ev sahipliği yapmaktadır. Hisar, bu düşünce
içersindeyken aile 1922 yılında yalılarına sıçrayan yangın nedeniyle evlerinden ayrılmak
zorunda kalır. Bu hadise komşuları Nigar Hanım’ın ölümünden birkaç yıl sonradır. Nigar
Hanım’ın yalısında tamirat vardır ve çatıda çıkan yangın sebebiyle yangın söndürülemez
ve bu yalıyla birlikte beş yalı daha kül olur. Yanan yalılar arasında Abdülhak Şinasi
Hisar’ın oturduğu yalı da vardır. Abdülhak Şinasi Hisar’ın kitapları, notları, yazıları da
bu yangınla birlikte kül olur. Aile daha sonra Nişantaşı semtine taşınmak zorunda kalır.
Mütercimlik görevinden sonra Abdülhak Şinasi Hisar, 1924 yılında Reji İdaresi tercüme
kaleminde çalışmaya başlamıştır. Sonraki yıllarda bu idarenin devletleştirilmesi üzerine
tercüme kalemindeki vazifesi resmi devlet memuriyetine aktarılır.1928 yılında Hisar,
annesini kaybeder (Uysal, 2016: 145). Bu vefat, annesini çok seven Hisar’ı derinden üzer.
17
Ankara’da bulunan Hamdullah Suphi Tanrıöver’in davetiyle Abdülhak Şinasi, 1931
yılında Ankara’ya gider. Burada kâtib-i umûmililik görevinde bulunur. Hisar’ın bu
vazifesini ettiği kurum Balkan devletleri ile ilişkileri geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
Bu görevinden sonra kurum kapatılmış ve Hisar 1936 yılında tayin olduğu Dış işleri
Bakanlığı Müşavirliği görevini sağlık sorunları sebebiyle ayrıldığı 1948 yılına kadar
devam ettirmiştir (Türinay, 1993: 78). Abdülhak Şinasi, Ankara’da Balkan Birliği Genel
Sekreterliği’nden Dış işleri Bakanlığı’na müşavir sıfatıyla işe başladığı zamanda ruhsal
bunalım geçirir. Yaşamı boyunca en güzel anılarının geçtiği, sevdiği şehir İstanbul’a geri
dönmesinin bu bunalıma çözüm olacağı düşüncesiyle, sanatçı 1948 yılında çok sevdiği
İstanbul’a geri gelir. Ayaspaşa semtindeki Nimet Apartmanı’na taşınır. Boğaza bakan bu
apartmanın odalarında ikindi çayına gelen konuklarını ağırlayan Hisar, onları geçmiş
zamanın mazi dolu yolcuğuna taşır. On iki sene oturduğu bu apartman satılınca yeni ev
sahibi kiracıları çıkarmak zorunda kalır. Abdülhak Şinasi, buradan Cihangir semtinde
denize bakan Rüyam Apartmanı’na taşınır (Uysal, 2016: 146-147).
Abdülhak Şinasi Hisar’ın yaşamı boyunca nezakete önem veren, nazik bir yapısı vardır.
Yakın dostu olan Sermet Sami Uysal onu İstanbul beyefendisi olarak nitelemiştir. Her
seferinde kendisine ‘zât-ı âlileri, efendimiz ve siz’ vb. gibi üslûplarla hitap ettiğini beyan
eden Uysal, Hisar’ın sanki sözcük haznesinde sen kelimesinin olmadığını ifade
etmektedir (Uysal, 2016: 102). Abdülhak Şinasi bu kişesel özelliklerinin yanında eski
zaman âdetlerinin ve İstanbul geleneğinin savunucusu konumunda olması hasabiyle de
önemli bir isimdir.
Abdülhak Şinasi Hisar alıngan bir kişiliktir. İnsanlarla küs kalmamak için, dostlarıyla
resmi davranır. Sermet Sami Uysal, Abülhak Şinasi Hisar’la ilgili bir anısında şunları
ifade eder: “Kimi Cuma toplantılarına, Galatasaray’da nöbet günlerine rastladığımda
gidemediğim oluyordu. Ertesi sabah uşağı Sabri’yi makam odasında buluyordum.
Getirdiği pusulada, Abdülhak Şinasi’nin o çok güzel, işlek yazısıyla “‘Zât-ı âliniz, bu
Cuma toplantımızı teşrif etmediniz. Yoksa farkında olmadan bir şeye mi kırıldık? Öyle
ise affımızı diler, gelecek Cuma mutlaka bekleriz. Hürmetler, muhabbetler.” cümlelerinin
bulunduğunu söylemektedir (Uysal, 2016: 101).
Hisar’ın temizliğe önem veren titiz bir yapısı vardır. O meyvelerin mikrop taşıdığına
inanır. Karşılaştığı insanların elini mümkünse sıkmamaya çalışır. Tanımadığı bir kişiyle
18
tokalaşması neticesinde yanında elini temizleyeceği kolanyası mutlaka bulunmaktadır
(Uysal, 2016:106).
Artık Abdülhak Şinasi’nin çocukluk anılarında kalan, yaşayan ve yaşadıkça o geçmiş
zamanlar gibi özlenen yalılarındaki eşyalar gibi insanlar da yok olmaya başlamıştır.
1960’lı yıllarda Abdülhak Şinasi’nin yaşı yetmişi geçmiştir. Merkez Bankası’nın
kendisine İstanbul’da verdiği görevi yaşamının sonuna kadar sürdürecektir. Ölen kardeşi
Selim Nüzhet’ten kalan varlığı bitirmiş olan ve hiç evlilik yapmamış olan yazar, hayatının
son dönemlerince ciddi maddi sıkıntılar çeker. İçtihad Apartmanı’nda 1946’da vefat eden
kardeşi Selim Nüzhet Gerçek gibi; ağabeyi Abdülhak Şinasi Hisar da Rüyam
Apartmanı’nda 75 yaşında beyin kanaması geçirerek 3 Mayıs 1963 tarihinde vefat
etmiştir (Uysal, 2016: 151). Cenazesiyle ilgilenecek kimse bulunmadığından cenazesini
İstanbul Belediyesi üstlenir. Aksaray Valide Camisi’nde kılınan cenaze namazının
ardından cenaze Merkezefendi Mezarlığı’na defnedilir. Aynı zamanda bir bayram gününe
denk gelen cenazesinde Nihat Sami Banarlı, Abdülhak Şinasi Hisar’ın son üstün
medeniyetimizin lirizmini sezerek ifade eden bir sanatçı olduğunu ve övünülecek kişiler
arasında olduğunu ifade etmiştir (Türinay, 1993: 86).
En kıymetli zamanlarımız olarak gördüğü, onu geçen zaman ile bozulmadığı için itimat
edip solmadığı için severiz dediği mazi ikliminde Hisar da eserleriyle yerini almıştır.
“Eğer mezara girince, ruh en son hamlesi, en son kuvvetleriyle ömrümüzden dağınık ve
müphem olsun bir tutam hatıra götürebilse, ben şüphesiz mavi güllere benzeyen ve kalp
üstünde o kadar çabuk solan bu Boğaziçi gülleri ve tılsımlı Boğaziçi gecelerinden mavi,
mırıltılı, hülyalı ve mehtaplı birtakım hatıralar götürürdüm!” (Hisar, 2006: 33).
2.2. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Edebî Kişiliği, Üslûbu ve Dili ve Eserleri
2.2.1. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Edebî Kişiliği
A. Şinasi, ölümünden kısa bir zaman önce kendisine yöneltilen bir soruyu edebiyata ilk
çocukluk yıllarında başladığını, kendisine şair isimlerinin verilmesi neticesinde bundan
etkilenmediğini ve vakti hasıl olduğunda ne yazdığımı ve yazacağımı bilirdim diyerek
cevaplamıştır (Türinay, 1993: 119). Abdülhak Şinasi Hisar’ın edebiyat ve sanat ile
ilgilenen bir ailede yetişmiş olması, babasının çıkarmış olduğu dergiler, annesinin
üzerinde göstermiş olduğu ilgi ve âlaka, evin bir bölümünde düzenli kitaplığın bulunması
19
onun yazarlık ruhu üzerinde bıraktığı izlere örnek olarak gösterilebilir. Babasının
çıkarmış olduğu dergi dolayısıyla sürgün edilerek edebiyatın suç ve ceza kavramlarıyla
neticelendirilmesi ilerleyen yıllarında Hisar’ın fikrî kişiliğinin oluşmasını etkilemiştir.
Galatasaray okulunda okuduğu dönemde sanata ve edebiyata duyduğu ilginin altında
aileden gelen birtakım alışkanlıklar, edebiyata ve sanatçılara karşı birtakım yakınlıklar
söz konusu olmuştur. Okul yıllarında edebiyata ilgi duyan Gaziadi, Ahmet Samim, Orhan
Şemseddin, Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim, İzzet Melih, Refik Halid, Emin Bülent, ve
Ahmet Bedî gibi isimlerle tanışmıştır (Türinay, 1993: 120). Abdülhak Şinasi yazı
hayatına tanıştığı bu isimlerden çok sonra başlamıştır. Geç başlamasına sebep de
eleştirilme korkusudur. Abdülhak Şinasi Hisar, Türk Edebiyatı’na adını ne Fahim Bey ve
Biz romanıyla ne de Boğaziçi Mehtapları ile duyurmuş isim değildir. Türk Edebiyatı’nda
adını Cumhuriyetin onuncu senesinden itibaren duyurmuştur (Turinay, 2018: 19).
İlk olarak Birinci Dünya Savaşı yıllarının sonlarında bazı dergilerde şiirler yazmış,
devamlı olarak yazmaya ise Mütareke Dönemi’nde başlamıştır. Bu zamanda Dergah ve
Yarın dergilerinde şiir ve eleştiri türünde, İleri gibi gazetelerde ise çeşitli eleştiriler
kaleme almıştır. Cumhuriyet yılllarında ise Milliyet, Türk Yurdu gibi gazete ve dergilerde
yazı hayatına devam etmiştir. Bu dönemde yazarlar tarafında şair ve özellikle eleştirmeci
sıfatıyla bilinmiştir. Varlık dergisinde ise Hisar’ın mensur şiirleri, denemeleri, sanatçıları
ve yaşantısını anlatan hatıraları yer almaktadır (Karaca ve Gökter, 2016: 2). Komşuları
Nigar Hanım’ın yalısının onarımı sırasında çıkan yangının kendi yalılarına da
sıçramasıyla büyüyen yangında Abdülhak Şinasi Hisar’ın notlarıyla, yazıları da kül
olmuştur. Kaleme alındığı bilinen birçok yazısı bu yangınla birlikte yok olmuştur.
Hisar’ın eserlerinde geçmiş zamanı, geçmiş zaman yalılarını, eşyalarını büyük bir
özlemle dokuyor olmasında bu yangınla yitip giden eşyaların, anıların etkisi olduğu
düşünülebilir. Hisar bir nevi geçmiş zamanın sesidir, geçmiş zaman anlatıcısıdır.
Arkadaşları gibi Hisar’ın da edebî görüş ve düşünüşlerinin istikâmeti Fransa’dır.
Fransa’nın, Servet-i Fünûncular’ın İstanbul’un sıkan havasının yanında ruhlarına huzur
veren bir yapısı vardır.
Abdülhak Şinasi Hisar roman türünde vermiş olduğu eserleriyle tanınmıştır. Romanları
kadar eserlerinde işlediği Boğaziçi medeniyeti de bilinmelidir. Bu semtinin yalıları,
20
köşkleri ve Boğaziçi’nde hayatlarını sürdüren insanların oluşturdukları ince bir zevk ve
eğlencenin eseri olan Boğaziçi Mehtapları nostaljik ve masalsı ifadelerle tanıtılır. Bu
yönüyle eserlerin içeriği İstanbul’un yaşamlarından besleyip büyüyen romana
benzemektedir (Karaca ve Gökter, 2016: 76). Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz
ve Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği, Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları
ve Geçmiş Zaman Köşkleri gibi eserlerinde mazinin hatırlarını yaşatarak canlandıran
Hisar, eserlerinde yer alan kişileri daüssılâ özlemiyle konuşturur. Eserlerinde savaşlara,
isyan ve kötü olaylara hiç yer vermeyerek; çocukluk cennetim dediği dönemi, anılarını,
İstanbul’un âdetlerini bir nevi eski zamanı tüm güzelliğiyle dokusu bozulmadan anlatır.
Çocukluk zamanlarına dair içerikteki yazılarında bizim millî ve mahallî değerlerimizi
oluşturmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldığı yıllarda Bizanslılar sur için
içinde yaşamışlar, Boğaz kıyılarına yerleşmemişlerdir. İstanbul’un fethinden sonra,
zamanla Boğaz’ın kıyılarında millî ve mahallî zenginliğimizi, değerlerimizi ve yaşam
tarzımızı ortaya çıkaran yerleşim birimleri kurulmuş ve bir Boğaziçi Medeniyeti buraya
hakim kılınmıştır (Uysal, 2016: 12). Boğaziçi Mehtapları isimli eserinde, Boğaziçi’nin
birbirinden farklı güzellikteki değerlerini yansıtan Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi’nin
Eski Venedik’i hatırlattığını ve buranın kendisine ait olan âdet ve eğlence anlayışıyla da
İstanbul’dan başka bir medeniyete sahip olduğunu ifade etmiştir. Kültür dünyamızda
“Boğaziçi Medeniyeti”ifadesini ilk kez kullanan isim Abdülhak Şinasi Hisar olmuştur
(Gökduman, 2008: 80).
“Bazı muharrirler ben diye başlayınca daha kolaylıkla yazarlar. Kendi hatıralarının
havasına daha kolaylıkla girerler. Ben de bunlardan biriyim. Biraz hatırladığım bir
zamanı, biraz iştirak ettiğim bir hadiseyi anlatmayı tercih ederim.” diyen Abdülhak Şinasi
Hisar için anılar onun en büyük cevherini oluşturur. Boğaziçi Mehtapları isimli eserinde
sanatçı, ‘Zaten hatırlamak her zaman biraz tekrar yaşamak değil midir? Mazimiz,
hatırlayabildiğimiz nispette tekrar tekrar yaşayabildiğimiz hayatımızdır.”(s.33)
dizeleriyle de mazinin hatırlanıldığı ölçüde yaşanılacağından bahseder.
Abdülhak Şinasi Hisar’ın Proust’u sevdiği ve eserlerinde de bu hayranlığı dile getirdiği
bilinmektedir. Mutlu geçen çocukluk dönemleri ve sonrasında hayatın acımasız ve sert
yüzü bu iki yazarın ortak noktalarından birkaçıdır. Hisar aynı zamanda Barres’e hayranlık
21
duyar. Paul Bourget’in anlatım biçimiyle özellikle de Fahim Bey ve Biz romanının
anlatım biçimi birbirine benzemektedir (Uysal, 2016: 79).
2.2.2. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Üslûbu ve Dili
Üslûp, kısaca bir sanatçının kendine has anlatım biçimidir. Gündelik dilden faydalanarak
kendine özgü bir anlatım biçimi oluşturmak ve bunu da okuyucu kitlesine aşılamak zor
olduğundan üslûp sanatçısı diyebileceğimiz yazar sayısı oldukça azdır.
“Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat
bize bir eda ve üslûp dersi verir. Süslenmeyi seven bütün kadınlar bu saatlerin
inceliklerini takdir etmelidir” (Hisar, 2012: 63). sözlerine yer veren Hisar’ın üslûbu da
tabiat kadar muhteşem ve mükemmeldir. Sanatçının üslûbu zengin bir lisandan ileri
gelmektedir. Hisar belirtmekte olduğu herhangi bir nesnenin belleklerde çağrışım
yapabilmesi ve akılda kalabilmesi için çokça sıfatlar ve zarflar kullanır. Çamlıca’daki
Eniştemiz isimli eserinin eşyalarla ilgili bölümü bu zenginliğe örnek gösterilebilir:
“Üstleri kapaklı çini sahanlar ve kâseler; eski hokka takımları; incecik çeşmi bülbüller;
oymalı ve mercan saplı kaşıklar; sünnet çocuğu takkesine benzeyen yaldızla işlemeli
kadife kitap kılıfları, mor ve menevişli boncuklu sapları birer tavuskuşu kuyruğunu
hatırlatacak kadar süslü sineklikler; uzun siyah, parlak sapı üstünde incecik parmakları
içine doğru kıvrılmış, açılmayı bekler gibi duran mini mini bir el biçimindeki bir kaşağı
ki, hâlâ ellerimle okşamış olduğum eller kadar sevgiyle hatırlıyorum” (Hisar, 1967: 39).
Hisar, eserlerinde tarifini vermek istediği her türlü nesnenin tasvirini birbirine benzer
anlamı bulunan birden fazla kelimeyi yan yana getirerek büyük bir ustalıkla dizmiştir.
Onun bu özelliği üslûbunun ve kelime haznesinin zenginliği bakımından önemlidir.
Abdülhak Şinasi Hisar, Fahim Bey ve Biz isimli eserinin bazı satırlarında Osmalı
Türkçesine ait sözcüklere yer vermektedir. Bunun sebebi olarak yazarın dili ve üslûbu
bakımından Meşrutiyet dönemine tabi olduğuyla ifade edilmektedir (Zariç, 2014: 21).
Yazmaya başladığı ilk yıllarda Fransızca, Arapça gibi kelimeleri fazla kullanan yazar
sonraki yıllarında sade dilden yana olmuş, yabancı dildeki kelimeleri kullanmaktan uzak
kalmıştır.
Panteist yaklaşımı çağrıştıracak özellikleri Hisar’ın eserlerinde görmek mümkündür. Bu
cümlelerinde Hisar tabiata, dış dünyaya duyarlı; derin bir hayranlık ve sevgi ile
22
bağlandığına dair bizlere izler sunar. Çamlıca’daki Eniştemiz isimli eserindeki satırlarda
şu cümleler yazılıdır: “Bahçenin siyahımsı kabuklar altında kırmızımtırak gövdeli, gayet
yüksek fıstık ve çam ağaçları kocaman şemsiyelerini ta üçüncü kattaki odaların hizasına
açarlardı. Öyle ki, biz yerlerimizden başımızı çevirirsek, tam oturduğumuz minderin
hizasında, bizi dinler gibi bakışlarını görür ve rüzgarla arada sırada sallandıkça başlarında
daima taşıdıkları bir Çamlıca uğultusunu duyardım (Hisar, 1967: 39).
Millî bir dil yaratılması gerekliliği düşüncesinde olan yazar, bütün Türk lehçelerini içeren
bir lügatın hazırlanmasını ihtiyaç olarak görür (Garan, 2011: 544)
Boğaziçi Mehtapları isimli eserinden hareketle Hisar’ın dili ve üslûbu konusunda
Mehmet Kaplan, Halit Ziya’dan itibaren cümleleri ustaca yoğuran bir ismin yetişmediğini
söyler. Bunun yanında Türkçenin konuşmanın yanında yazmaya en elverişli bir dil
olduğunun altını çizmektedir (Turinay, 2018: 51).
2.2.3. Abdülhak Şinasi Hisar’ın Eserleri
Fahim Bey ve Biz (1941)
Boğaziçi Mehtapları (1942)
Çamlıca’daki Eniştemiz (1944)
Ali Nizamî Bey’in Alafrangalığı
ve Şeyhliği (1952)
Boğaziçi Yalıları (1954)
Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde
(1955)
Geçmiş Zaman Köşkleri (1956)
Geçmiş Zaman Fıkraları (1958)
İstanbul ve Pierre Loti (1958)
Yahya Kemal’e Veda (1959)
Ahmet Haşim Şiiri ve Hayatı
(1963)
Yazarın ölümünden sonra bir araya getirilen eserleri:
Kelime Kavgası (Edebiyata ve Romana Dair) (2005)
Kitaplar ve Muharrirler I- Mütareke Dönemi Edebiyatı (2008)
Kitaplar ve Muharrirler II- Edebiyat Üzerine Makaleler (2009)
Kitaplar ve Muharrirler III- Romana Dair Bazı Hakikatler (2009)
Türk Müzeciliği (2010)
Geçmiş Zaman Edipleri (2013)
24
BÖLÜM 3: ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR’IN YEDİ ESERİNDE
KULLANDIĞI BAZI KELİME GRUPLARI
3.1. İsim Tamlamaları
3.1.1. Belirtili İsim Tamlamaları
3.1.1.1. İki Kelimeden Oluşan Belirtili İsim Tamlamaları
Abdülhamit'in şehzadesi:
GZF,96
Abdülhamit'in yattığı: GZF,24 acılarımızın tesellisi: BM,85 Adalılar'ınbazıları:ANBAVŞ, 22 adamın aklı: ÇE,61
adamın ismi: FBVB,104 Ada'nın daüssılası: GZK,47 Ada'nın selamları: GZK,16 Ada'nın üstü: GZK,17 Adem’in karanlığı: FBVB,121 Adem’in kendisi: FBVB,121 Adem'in kovulduğu: BM,176 Adem'in talihi: GZK,56 âdetimizin dışı: BM,22 âdetlerimizin birçoğu: BM,12 adımlarının ölçüsü: ÇE,25 ağaçların dalları: ÇE,226 ağaçların gölgeleri: GZK,63 ağaçların taştığı: ÇE,94 ağaçların uluduğu: GZK,23 ağın içi: ANBAVŞ,21 ağızlarının önü: GZF,93 ağustosböceklerinin orduları:
GZK,47
ağzımızın söyleyeceği: BM,124 ağzının tadı: ÇE,145
ahbaplarımızdan biri: GZK,15 ahbaplarının birçokları:
ANBAVŞ,38
ahbaplarının teveccühü: ÇE,228 ahçının işi: ÇE,145
ahırın yolu: ÇE,68 ahlaksızın biri: FBVB,55 ailelerinin şerefi: ÇE,178 ailemden bazıları: ANBAVŞ,62 ailemin azası: BY,33
ailemizin şerefi: ÇE,70 ailesinin mevkii: ANBAVŞ,38 ailesinin yazdıkları: GZF,100 ajansların verdiği: GZK,32 akıllının aklı: FBVB,66 aklımızın gafleti: BM,182 aklının kıtlığı: ANBAVŞ,56 akrabalarımdan biri: GZF,124 akrabalarımınbulunduğu:
GZK,68
akrabalarımızdan biri: ÇE,53 akrabalarımızın bazıları:
BM,110
akrabalarımızın gözleri: GZK,7 akrabalarımızın kendisi: ÇE,8 akrabalarından biri: FBVB,56 akrabalarının çocukları: ÇE,26
akrabalarının yanı: BY,57 akşamın ahengi: GZK,62 akşamın dakikaları: BY,66 akşamın esmerlikleri: GZK,63 akşamın hülyaları: GZK,22 akşamın karartısı: FBVB,12 akşamın nefesi: GZK,63 akşamın renkleri: BY,67 akşamın sükûneti: GZK,62 akşamın şiiri: BY,40 akşamın tadı: BY,31 akşamın tevekkülü: GZK,64 akşamın yaklaştığı: BY,24 Alemdar'ın aklı: GZF,30 Alemdar'ın ordusu: GZF,28 âlemin efradı: GZK,10 âlemin gidişatı: FBVB,55 alınlarının yazıları: BM,81 âlimlerin kanaatleri: GZF,113 Allah’ın birliği: ANBAVŞ,46- BM,50
Allah’ın enamı: ANBAVŞ,57 Allah’ın gazabı: ÇE,220 Allah’ın lütfu: ÇE,281 Allah’ın lütufları: ÇE,280 Allah’ın rahmeti: ÇE,88,228