• Sonuç bulunamadı

Dev Bakteriler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dev Bakteriler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

16 Bilim ve Teknik

Dünyanın en büyük bakterileri, Güney Afrika deniz sahanlığında bulundu. Namibya kıyısı açıklarında bulunan bakteri hücreleri bir meyve sineğinin kafasından daha büyük. Buluşun sahibi, Almanya’nın Bre-men kentindeki Max Planck Deniz Mikrobiyoloji Enstitüsü’nden He-ide Schulz başkanlığındaki bir araş-tırma ekibi. Dev mikroorganizmalar-dan bazılarının boyutları, bir mili-metreye yakın. Araştırmacılar, bak-teriye Thiomargarita Namibiensis (İTALİK) adını verdiler. Anlamı: "Namibya’nın Kükürt İncileri". Ne-deniyse hücrelerin içinde bulunan ve onları pırıl pırıl gösteren kükürt zerrecikleri.

Bakteri kolonileri, deniz dibinde çok az oksijen bulunan kükürtlü tor-tul tabakalarda yaşıyorlar. Yaşamları için gerekli enerjiyi, dip akıntıları tortul tabakayı dalgalandırdığında üstlerindeki suda bulunan azot bile-şiklerini depolayarak sağlıyorlar. Bunları kükürt bileşimlerini oksidi-ze etmek için kullanıyorlar. Hücre-ler de buna göre biçimlenmiş. Her hücrenin çok büyük bir bölümü bir boşluktan oluşuyor. Bakteri bu boş-luğa azot bileşikleri dolduruyor. Ya-şamı için deposunu yılda en fazla 10 kez doldurması yeterli. Bu sayede sakin tortul tabakada uzun süreler yaşıyorlar.

Bakteriler oldukça da çetin ceviz. Alman araştırmacılar, iki yıl kapalı kalmış, üstelik fazla azot bileşimi içermeyen şişelerde bile canlı "Kü-kürt İncileri"ne rastlamışlar.

New Scientist, 24 Nisan 1999

Dev Bakteriler

Amerikalı bir araştırmacı, virüsle-rin, bakterilerden gen çalarak yeni pa-tojenlere (hastalık yapıcı organizma) dönüşebildiklerini öne sürdü. Califor-nia’nın Rosemead kentindeki Karma-şık Bulaşıcı Hastalıklar Araştırma Merkezi'nin kurucusu John Martin, Kronik Yorgunluk Sendromu (ME) bulunan bir kadından aldığı virüs örneğinde tam 50 değişik bakteri ge-nine rastlamış. Araştırmacı, elindeki örneğin bakterilerle virüsler arasında-ki duvarı aşabilmiş olduğunu söyler-ken, başka virologlar, yeni deneyler yapılmadan bu konuda kesin bir şey söylenemeyeceğini vurguluyorlar.

Martin, araştırma kurumunu, sü-reğen yorgunluk gibi belli bir nede-ne bağlanamayan hastalıkları incele-mek amacıyla kurmuş. Hastalarının birinden aldığı kan örneğinden, herpes benzeri bir virüs çıkarmış ve virüsün DNA’sını enzimlerle parçalara ayır-mış. Örnekteki DNA dizilimlerini, ABD Sağlık Bakanlığı’nca arşivlenen örneklerle karşılaştırdığında, Afrikalı yeşil maymunlara hastalık aşılayan

bir sitomegalovirüse şaşılacak dere-cede benzediğini saptamış. Ancak ör-nek parçalarda farklı bakteri türleri-ne ait düzitürleri-nelerle getürleri-ne de rastlamış. İşin daha da şaşılacak yanı, bu genle-rin, fotosentez, nitrojen tutma, bak-teri hücre zarı yapımı gibi virüsün hiçbir işine yaramayacak işlevlere sa-hip bulunmaları. Bununla birlikte araştırmacı, virüsün pekala kendini tehlikeli bir patojen haline getirecek zararlı genler de çalabileceğini vur-guluyor.

Bazı virüslerin, bulaştıkları hay-vanlardan DNA çaldıkları biliniyor. Ancak insanları hastalandıran bir virü-sün, bakterilerden gen alabilmesi için bakterileri de hastalandırması gereki-yor. Savını sürdürebilmek için Martin, şimdi elindeki virüsün bakterilere de bulaşabileceğini kanıtlamaya çalışıyor. Bu kanıt ortaya çıkmadan, virologların çoğu, Martin’in açıkladığı sonuçların, örnek virüs parçalarını tuttuğu kültür-lere bakteri bulaşmış olmasıyla ilgili olduğuna inanma eğiliminde.

New Scientist, 17 Temmuz 1999

Gen Hırsızı Virüsler

ABD’de bazı özel firmalarla, başı-nı İngiltere’nin çektiği bir uluslarara-sı konsorsiyum, insan gen haritauluslarara-sını (genom) tamamlamak için sürdürdük-leri yarışın son turlarını koşarken, bu alanda hayli geri kalmış olan Fransa, aradaki açığı kapatmak için hamle yapmaya hazırlanıyor.

Hükümet yetkilileri, ülkenin yal-nızca 46 milyon dolar tutan genom araştırma bütçesinin , önümüzdeki yıl % 50 arttırılacağını açıkladılar. Sağlanan yeni fonlarla, en az dört

ye-ni gen araştırma merkeziye-nin kurul-ması planlanıyor. Bugünse Fransa da "genopol" denilen bu merkezlerden yalnızca bir tane var. Kuruluş, Pa-ris’in Evry adlı banliyösünde.

Fransa’nın 2000 yılı taslak bütçe-sinin bilimsel harcamalar bölümünde ayrıca, resmi araştırma kurumlarıyla, bu alanda çalışan özel firmalar arasın-da konsorsiyumlar oluşturulması için çağrıda bulunuluyor. Bu işbirliğinin yıllık genom araştırma harcamalarını yılda 150 milyon dolar düzeyine

çı-karması bekleniyor.

Gerçi Fransız Parlamentosu’nun 2000 bütçesindeki araştırma harca-malarını makaslaması olasılığı da var. Ancak Fransız genom programının danışma konseyi başkanı moleküler biyolog Pierre Chambon, önemli bir hamleye yardımcı olacak parasal des-tek konusunda umutlu. "Önemli olan" diyor, "bilimsel alandaki çabala-rın da programı yeterli ölçüde des-teklemesi."

Science, 16 Temmuz, 1999

Referanslar

Benzer Belgeler

115 C24.8 Safra yolunun üst üste binen habis lezyonu 116 C24.9 Safra yolunun habis neoplazması 117 C25.0 Pankreas başının habis neoplazması 118 C25.1 Pankreas cisminin

Hastaların %53’ü geçen hafta içinde olağan dışı yorgunluk ve halsizlik yaşadıklarını ifade etmiş olup, %41’inin o anda orta düzeyde yorgunluk hissettiği ve %46’sının

Genişletilmiş bağışıklama programı içinde aşısı yapılan bulaşıcı hastalıkların da biri hariç (teteanoz) hariç kaynağı insandır. Hasta insanları bulup tedavi

%33 ünde hem mitral hem de triküspital kapakta gözlenirken sadece % 1 inde sadece triküspital kapakta lezyon saptanmıştır....  Sistol sırasında mitral

Bu preliminer çalışmada, Nöralterapi uygulaması sonucu iyileşme yanıtlarını belirlemek için etkin bir Kronik Yorgunluk değerlendirme skalası olarak kabul edilen Chalder

IFMANT in görevleri, NTnin bilimsel yapısını desteklemek ve uluslararası platformda temsil etmek, nöralterapi yayınlarını ve yayın arşivini sergilemek, ulusal

• 18 yaş altı çocuklar, aşılı ve yukarıda tanımda hastalığı geçirmiş ebeveynleri ile gelmiş oldukları ülke kategorisine göre, belirtilen PCR test kuralları

Sonuç olarak KYS’nin; kadın cinsiyette, okul hayatında başarılı olanlarda, alkol kullananlarda, uzun süre yatılı okuyanlarda, çalışma saatleri uzun olanlarda