• Sonuç bulunamadı

Uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk yöntemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk yöntemi"

Copied!
158
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI

ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜNDE

ARABULUCULUK YÖNTEMİ

M. Yusuf EREN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Selcen ERDAL

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)

İÇİNDEKİLER

KISALTMALAR ... x

ANDLAŞMALAR TABLOSU ... xiii

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLARIN BARIŞÇI YOLLARLA ÇÖZÜMÜ §1. ULUSLARARASI HUKUKTA UYUŞMAZLIK ... 3

I. GENEL OLARAK UYUŞMAZLIK ... 3

II. ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLAR ... 4

A. Kavram ... 4

B. Uluslararası Uyuşmazlıkların Sınıflandırılması ... 7

a. Hukuki Uyuşmazlıklar ... 7

b. Siyasi Uyuşmazlıklar ... 9

c. Diğer Tasnifler ... 12

§2.ULUSLARARASI HUKUKTA UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜM YOLLARI ... 14

I. GENEL OLARAK ÇÖZÜM YOLLARI ... 14

II. BARIŞÇI ÇÖZÜM YOLLARI ... 14

A. Yargısal (Hukuki) Çözüm Yolları ... 19

a. Uluslararası Hakemlik ... 20

b. Uluslararası Yargı Organları ... 25

B. Yargı Dışı (Diplomatik) Çözüm Yolları ... 29

a. Görüşme ... 29

(7)

c. Arabuluculuk ... 35

d. Soruşturma Komisyonları ... 36

e. Uzlaştırma Komisyonları ... 39

C. Uluslararası Örgütler Aracılığı İle Çözüm Yolları ... 42

İKİNCİ BÖLÜM UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜNDE ARABULUCULUK YÖNTEMİ §1. GENEL OLARAK ARABULUCULUK ... 46

I. KAVRAM ... 47

II. TARİHİ SÜREÇ ... 50

A. Uzak Doğu ... 53

B. Anglo-Sakson Hukuk Sistemleri ... 56

C. Kıta Avrupası ... 58

D. Afrika ... 59

E. İslam Dünyası ... 60

III. TÜRK HUKUKUNDA ARABULUCULUK ... 61

§2. ULUSLARARASI HUKUKTA ARABULUCULUK ... 65

I. KAVRAM ... 65

II. ARABULUCULUĞUN TEMEL ÖZELLİKLERİ ... 70

A. Arabulucunun Üçüncü Bir Kişi Olması ... 70

a. Devletler ... 72

b. Uluslararası Örgütler ... 76

c. Gerçek Kişiler ... 78

B. Arabulucunun Tarafsız Olması ... 80

C. Arabulucunun Bağlayıcı Karar Verememesi ... 81

(8)

E. Arabuluculuğun Gönüllü Olması ... 83

III. ARABULUCUNUN ROLÜ ... 85

A. Hazırlıklı Olmak ... 85

B. Rıza ... 86

C. Tarafsızlık ... 87

D. Kapsayıcılık ... 88

E. Ulusal Aidiyet ... 89

F. Uluslararası Hukuk ve Normatif Çerçeve ... 90

G. Arabuluculuk Girişiminin Tutarlılığı, Eşgüdümü ve Tamamlayıcılığı 92 H. Nitelikli Barış Andlaşmaları ... 93

IV. ARABULUCULUĞUN TERCİH NEDENLERİ ... 94

A. Zamandan Tasarruf ... 94

B. Uzman Kişilerin Arabulucu Olması ... 96

C. Kontrolün Taraflarda Olması ... 96

D. Yargı Organlarının Yükünü Azaltması ... 98

E. Gizliliğin Korunması ... 98

V. ARABULUCULUĞUN BAŞARISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ... 99

A. Uyuşmazlığın Ayırt Edici Özellikleri ... 100

a. Uyuşmazlığın Olgunluk Evresi ... 100

b. Uyuşmazlığın Yoğunluk Derecesi ... 102

c. Uyuşmazlık Konusunun Niteliği ... 103

B. Taraflar ve Karşılıklı İlişkileri ... 104

a. Tarafların Tanımlanması ... 104

b. Tarafların Rejim Türleri ... 105

c. Tarafların Arabuluculuğu Kabul Etme Sebepleri ... 105

(9)

e. Taraflar Arasındaki Güç Dengesi ... 107

C. Arabulucunun Özellikleri ... 108

a. Tarafsızlık ... 108

b. Baskı Gücü ... 110

c. Statü... 110

§3. ULUSLARARASI ARABULUCULUK KURULUŞLARI ... 112

I. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BÜNYESİNDE ... 112

A. Arabuluculuk Destek Birimi (Mediation Support Unit (MSU)) ... 112

B. Arabuluculuk Dostlar Grubu ... 113

II. BAĞIMSIZ KURULUŞLAR ... 115

A. Kriz Çözüm Girişimi (Crisis Management Initiative(CMI)) ... 115

B. Barış ve Arabuluculuk Merkezi (Center for Peace Mediation (CPM)) ... 116

C. İnsani Diyalog Merkezi (The Centre for Humanitarian Dialogue (HD)) ... 118

D. Birleşik Devletler Barış Enstitüsü (The United States Institute of Peace (USIP)) ... 119

E. Uluslararası Arabuluculuk ve Diyalog için Avrupa Forumu (MEDIATEUR) ... 120

§4.TÜRKİYE’NİN ARABULUCULUK FAALİYETLERİNDEN ÖRNEKLER ... 122

I. İSRAİL İLE SURİYE ARASINDAKİ UYUŞMAZLIK ... 123

II. LÜBNAN KRİZİ ... 124

III. FİLİPİNLER HÜKÜMETİ İLE MORO İSLAMİ KURTULUŞ CEPHESİ (MILF) ARASINDAKİ UYUŞMAZLIK ... 124

IV. İRAN’IN NÜKLEER PROGRAMIYLA İLGİLİ ARABULUCULUK GİRİŞİMİ ... 125

(10)

V. SOMALİ İLE SOMALİLAND ARASINDAKİ UYUŞMAZLIK ... 126

VI. DİĞER UYUŞMAZLIKLAR ... 127

SONUÇ ... 128

(11)

KISALTMALAR

ABD : Amerika Birleşik Devletleri AB : Avrupa Birliği

ABÖ : Afrika Birliği Örgütü

AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AKÜ : Afyon Kocatepe Üniversitesi

ASEAN : Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği AU : Afrika Birliği

AÜEHFD : Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi

AGİK : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı AGİT : Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AJIL : American Journal of International Law Bkz. : Bakınız

BM : Birleşmiş Milletler

BYIL : British Yearbook of International Law

C. : Cilt

CMI : Crisis Management Initiative CPM : Center for Peace Mediation CJRA : Civil Justice Reform Act

DEÜHFD : Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi DJILP : Denver Journal of International Law and Policy

(12)

Ed. : Editör

EJIL : European Journal of International Law HD : The Centre for Humanitarian Dialogue

HUAK : Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ICJ : International Court of Justice

ICRC : Uluslararası Kızılhaç Komitesi LAS : Arap Devletleri Ligi

Md. : Madde

MEDIATEUR : Uluslararası Arabuluculuk ve Diyalog için Avrupa Forumu MHB : Uluslararası Hukuk Bülteni

MILF : Moro İslami Kurtuluş Cephesi MÖ : Milattan Önce

MS : Milattan Sonra

MSU : Arabuluculuk Destek Birimi

NADRAC : National Alternative Dispute Resolution Advisory Council NATO : The North Atlantic Treaty Organization

OAS : Amerikan Devletleri Örgütü OIC : İslam İşbirliği Teşkilatı

PCIJ : Permanent Court of International Justice Rev. : Özet

(13)

s. : Sayfa

S. : Sayı

SÜ : Selçuk Üniversitesi

SDÜ : Süleyman Demirel Üniversitesi T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

TDK : Türk Dil Kurumu

UAD : Uluslararası Adalet Divanı Vb. : Ve benzeri

(14)

ANDLAŞMALAR TABLOSU

1794 Jay Andlaşması (General Treaty of Friendship) 1856 Paris Andlaşması

1898 Paris Andlaşması

1899 ve 1907 Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümüne İlişkin Andlaşmalar

1905 Portsmouth Andlaşması

1907 Orta Amerika Adalet Divanı Andlaşması 1914 Bryan Barış Andlaşmaları

1919 Milletler Cemiyeti Misakı 1923 Orta Amerika Sözleşmesi 1925 Locarno Andlaşması

1928 Cenevre Hakemlik Genel Sözleşmesi

1929 Amerikalılar Arası Genel Uzlaştırma Andlaşması 1930 İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Andlaşması 1933 Rio de Jenerio Andlaşması

1936 Amerikalılar Arası Dostça Girişim ve Arabuluculuk Sözleşmesi 1945 Arap Devletler Ligi Andlaşması

1945 BM Andlaşması

1948 Amerikan Barışçı Çözüm Yolları Andlaşması (Bogota Andlaşması) 1948 Batı Avrupa Birliği Andlaşması

(15)

1957 Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümü Konusunda Avrupa Sözleşmesi 1959 Antarktika Andlaşması

1964 Afrika Birliği Örgütü Arabuluculuk, Uzlaştırma ve Hakemlik Komisyonunu Kuran Kahire Protokolü

1966 Taşkent Deklarasyonu

1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi

1970 BM Andlaşması Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri Konusunda Bildirge 1975 Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı Nihai Senedi

1975 Devletlerin Uluslararası Örgütlerle İlişkilerinde Temsil Edilmesi Sözleşmesi

1981 Doğu Karayip Devletleri Örgütünü Kuran Andlaşma 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi

1982 Uyuşmazlıkların Barışçı Çözüm Yollarına İlişkin Manila Deklarasyonu

1985 Ozon Tabakasının Korunmasına İlişkin Viyana Andlaşması 1993 Arusha Andlaşması

2010 Tahran Bildirisi

2012 Filipinler Hükümeti - Moro İslami Kurtuluş Cephesi Barış Andlaşması 2013 Ankara Bildirisi

(16)

GİRİŞ

İnsanlık var olduğu günden beri 15 binden fazla savaş yaşanmıştır. Buna bağlı olarak, hayatı boyunca savaş görmemiş ya da tanık olmamış insan neredeyse yok gibidir. II. Dünya Savaşından sonraki “barış ve huzur ortamında” (!) bile 150’nin üstünde irili ufaklı savaş gerçekleşmiş ve bu savaşlarda 60 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetmiştir. Bu rakamın 19. yy savaşlarındaki toplam kayıpların iki katından fazla olması, uluslararası toplum üyeleri arasında yaşanan şiddet ve çatışmaların her geçen gün tehlikeli bir şekilde artmaya devam ettiğini göstermektedir.

Bu vahim tablonun ortaya çıkmasını tetikleyen birçok faktör vardır. Küreselleşmenin de etkisiyle, dünyamız çok dinamik bir yapıya dönüşmüştür. Özellikle uluslararası ilişkilerde yaşanan gelişmelerin ve değişimlerin hızına yetişebilmek mümkün değildir. Bu hızlı gelişim, uluslararası toplum üyeleri arasındaki rekabeti ve mücadeleleri artırmakta; terörizm, bağımsızlık mücadeleleri ve petrol rekabeti gibi etkenlerle çok sayıda uyuşmazlığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Söz konusu uyuşmazlıkların savaşla sonuçlanması dahi mümkün olabilmektedir.

Her ne kadar yaşanan bu gelişmelerin başlıca sebebi uluslararası toplum üyeleri olsa da, bu sorunları çözecek olan da yine uluslararası toplum üyelerinin kendileridir. Bu doğrultuda, uluslararası hukukta Milletler Cemiyeti ile başlayan ve Birleşmiş Milletler ile devam eden bir gelişim süreci kendisini göstermektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler döneminde devletlerin, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı kuvvet kullanması kesinlikle yasaklanmıştır. Dolayısıyla bir uyuşmazlığı kuvvete başvurmadan barışçı bir şekilde çözmek çok önemli bir vazife haline gelmiştir.

(17)

Günümüzde uyuşmazlıklar; uluslararası hakemlik, uluslararası yargı organları, görüşme, dostça girişim, arabuluculuk, soruşturma komisyonları ve uzlaştırma komisyonları gibi birçok yöntem ile barışçı olarak çözülebilmektedir. Bu yöntemlerden arabuluculuk ise en dikkat çekici olanlardan biridir. Gerçekten de, uyuşmazlık halindeki iki uluslararası aktörü uzlaştırma ve uyuşmazlığın çözümüne katkıda bulunma gibi anlamlı ama bir o kadar da zor bir görev arabulucunun omuzlarına yüklenmiştir. Dolayısıyla, yukarıda sözü edilen savaşların ve insanlık dramlarının önüne geçilmesinde kilit bir misyonu olan arabuluculuk yöntemi büyük önemi haizdir.

Uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yöntemlerinden biri olan arabuluculuğu temel alan bu çalışma iki ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, uluslararası uyuşmazlığın anlamı ve ne gibi sınıflandırmalara tabi tutulabildiği açıklanacak olup; bu uyuşmazlıkların hangi barışçı çözüm yollarıyla çözülebileceği belirtilecektir.

Çalışmanın ikinci bölümünde, arabuluculuğun genel tanımıyla birlikte tarihsel süreç içerisindeki gelişimi hakkında bilgi verilecek olup, bir arabuluculuktan söz edilebilmesi için gereken temel özelliklerin neler olduğu belirtilecektir. Arabuluculuk yönteminin niçin tercih edilmesi gerektiği, bir arabuluculuğun başarılı olmasını etkileyen faktörlerin neler olduğu, uluslararası alanda faaliyet gösteren arabuluculuk kuruluşların hangileri olduğu ve Türkiye’nin son on yıl içerisinde yapmış olduğu arabuluculuk örnekleri yine bu bölüm içerisinde anlatılacaktır.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLARIN BARIŞÇI YOLLARLA ÇÖZÜMÜ

§1. ULUSLARARASI HUKUKTA UYUŞMAZLIK I. GENEL OLARAK UYUŞMAZLIK

Günlük hayattaki herhangi bir ilişkide taraflar arasındaki görüş ayrılıkları farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Ortaya çıkan görüş ayrılığının çözümü için öncelikle mevcut sorun tanımlanmalı ve ardından bu sorunu çözebilecek en uygun çözüm yöntemi benimsenmelidir. Günlük hayatta olduğu gibi uluslararası toplum üyeleri arasında da görüş ayrılıkları yaşanabilmekte ve bu görüş ayrılıkları daha da büyüyerek bir uluslararası uyuşmazlık haline dönüşebilmektedir. Ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmek ise, uluslararası toplumun barış ve huzuru için çok önemlidir. Uluslararası uyuşmazlıklar çeşitli yöntemlerle çözülebilmektedir. Bu yöntemlerden biri olan arabuluculuğun muhtevasını anlayabilmek için öncelikle “uyuşmazlık” kavramının incelenmesi gerekmektedir. Zira ortada somut bir uyuşmazlık olmadığı zaman arabuluculuktan da söz etmek mümkün olamaz.

Sözlük anlamıyla “uyuşmama durumu”1nu ifade eden uyuşmazlık kavramının uluslararası hukuktaki anlamını Uluslararası Sürekli Adalet Divanı tarafından 30.08.1924 tarihinde Mavrommatis Davası’na ilişkin olarak verdiği kararında görülmesi mümkündür. Söz konusu kararda uyuşmazlık kavramı, “iki kişi arasında meydana gelen hukuki veyahut maddi bir noktaya ilişkin anlaşmazlık, hukuki görüş ya da çıkarların çatışması” olarak tanımlanmıştır2.

Uygulamada “uyuşmazlık” kavramı ile “anlaşmazlık” kavramının karıştırıldığı ve hatta birbirleri yerine ikame edilerek kullanıldığı da görülmektedir. Oysa ikisi birbirinden farklı nitelik taşımaktadır. Anlaşmazlık ve uyuşmazlık kavramları arasındaki farkların incelenmesi, taraflar arasındaki görüş ayrılıklarına en uygun olan

1

Bkz. TDK Tür kçe Sözlük, C. 2, An kara 1998, s. 2296.

2

(19)

çözüm yolunun bulunabilmesi için önem taşımaktadır. Zira, taraflar arasındaki soruna çözüm bulabilmek amacıyla hangi usulün kullanılmasının daha uygun olacağını belirleyebilmek için, öncelikle bu sorunun yapısı bilinmelidir. Dolayısıyla bir anlaşmazlıkla mı yoksa bir uyuşmazlıkla mı karşı karşıya olunduğunun tespit edilmesi, sorunun çözümü açısından büyük önem arz etmektedir.

Anlaşmazlık, kişiler arasındaki çatışmanın karşı tarafa bildirilmemesi ya da karşı taraftan çatışmaya sebebiyet verecek bir talepte bulunulmaması durumudur3. Daha açık bir ifadeyle, iki taraf arasında herhangi bir sebeple bir görüş ayrılığının ortaya çıkması ve bu görüş ayrılığının açığa vurulmadan kendi iç dünyalarında yaşanması durumuna anlaşmazlık denmektedir. Oysa uyuşmazlık, her iki tarafın da farkında olduğu ve taraflar arasındaki çatışmanın konusunu oluşturan anlaşmazlıktır. Bu sebeple, tarafların somut olarak bir anlaşmazlık içerisinde bulunmaları, bir uyuşmazlığın varlığı açısından yeterli değildir. Gerçek bir uyuşmazlıktan söz edebilmek için, görüş ayrılığı içerisinde bulunan taraflardan birinin diğer taraftan söz konusu anlaşmazlık hususunda bir talepte bulunması ve karşı tarafın da söz konusu talep ya da iddiaya karşı çıkması gerekmektedir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bir uyuşmazlıktan söz edebilmek için öncelikle bir anlaşmazlığın mevcut olması gerekmektedir. Daha sonra, taraflardan birinin diğerinden bir talepte bulunması ve bunun sonucunda taraflar arasında bir çekişmenin başlamış olması gerekmektedir. Bu sebeple, taraflardan biri anlaşmazlık hususunda diğer taraftan bir talepte bulunmadıkça uyuşmazlığın ortaya çıkmayacağı kabul edilebilir4.

II. ULUSLARARASI UYUŞMAZLIKLAR A. Kavram

Geçmişten günümüze kadar insanlığın yaşadığı acıların en büyük sebepleri devletlerin birbirleriyle yaşamış oldukları sorunlardır. Çoğu zaman bir bölgede barış ve güvenliğin bozulması, konuyla doğrudan ilgisi olmayan uluslararası toplumun

3

ÖZB EK, Mustafa Serdar; Alternatif Uyu şmazlık Çözümü, An kara 2009, s. 73.

4

(20)

diğer üyelerini de etkileyerek bir çıkar çatışması haline dönüşmektedir. Zaten uyuşmazlıklara “uluslararası” nitelik kazandıran husus da, tarafların birer devlet olması değil, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlığın sonuçlarının doğrudan ya da dolaylı olarak birçok devleti etkilemesidir.

Uluslararası uyuşmazlıklar, klasik anlamıyla devletler arasındaki görüş ayrılıklarından meydana gelen ihtilafları ifade etmektedir. Ancak dinamik bir yapıya sahip olan toplumların devamlı değişkenlik göstermesi sebebiyle, uluslararası hukukta da bazı gelişmeler meydana gelmiştir. Modern hukuk sistemlerinde insan haklarına verilen önemin artmasıyla bireyin ön plana çıkması, uluslararası örgüt ve kuruluşların önemli gelişmeler göstermesi sonucunda, doğrudan doğruya kişileri ve uluslararası kuruluşları da ilgilendiren uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklar meselesi ortaya çıkmıştır5. Böylece gerçek kişiler ile devletler veyahut uluslararası örgütlerin birbirleriyle ya da devletler ile arasında meydana gelen ihtilafları da uluslararası uyuşmazlık niteliği kazanmıştır. Durum böyle olmakla birlikte, gerçek kişilerin ve başta ticaret ortaklıkları olmak üzere özel hukuk tüzel kişilerinin de devletler ile arasındaki ihtilafları uluslararası düzeyde bir uyuşmazlık özelliği göstermesi mümkündür6. Ancak çalışmanın konusu itibariyle, uluslararası arenada ortaya çıkan, taraflarından en az birinin uluslararası hukuk kişisi olduğu ve özel hukuk ilişkisi kapsamında değerlendirilmeyen, daha farklı bir ifadeyle “uluslararası nitelik” taşıyan uyuşmazlıklar değerlendirmeye alınacaktır. Bu kapsamda yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarak, uluslararası uyuşmazlıklar, “iki ya da daha fazla uluslararası hukuk kişisi arasında ortaya çıkan ve uluslararası nitelik taşıyan uyuşmazlıklar” olarak ifade edilebilir.

Uluslararası uyuşmazlığın iki önemli unsuru bulunmaktadır. Öncelikle anlaşmazlık “belirli/spesifik” olmalıdır7. Daha açık bir ifadeyle, uyuşmazlığın barışçıl bir şekilde çözülebilmesi için, öncelikle uyuşmazlık konusunun net olarak tanımlanmış olması gerekir. İkinci olarak anlaşmazlık, birbiriyle çelişen iddialar

5

B ELİK, Mahmut R.; Devletler in Har p Selâh iyet inin Tah didi ve Uluslar arası

İh tilaflar ın Sulh Yolu ile Halli Usuller i, C. 1, İstanbul 1966, s. 1.

6

PAZARCI, Hüseyin; Uluslarar ası Hukuk, An kar a 2010, s. 451.

7

(21)

içermelidir. Taraflardan birinin iddiasını karşı tarafa bildirmesi ve buna karşılık diğer tarafın da söz konusu iddiayı reddederek kendi iddiasını ileri sürmesi gerekmektedir. Söz konusu iddialar bir beyanat, diplomatik nota, belirli eylemler veya benzer nitelikli bildiriler ile ileri sürülebilir8.

Uluslararası uyuşmazlıklar konusunda incelenmesi gereken bir diğer husus “uyuşmazlık” ile “durum” kavramları arasındaki ilişkidir. Birleşmiş Milletler (BM) Andlaşmasının uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesini düzenleyen VI. Bölümü, “uyuşmazlık” kavramı ile “uyuşmazlık doğabilecek durumlar” kavramına ayrı olarak değinmiştir. BM Andlaşmasının, 34. maddedeki “herhangi bir uyuşmazlık veya uluslararası bir anlaşmazlığa yol açabilecek ya da uyuşmazlık doğurabilecek bir durum konusunda…” ve 35. maddedeki “Birleşmiş Milletler’in her üyesi herhangi bir uyuşmazlık ya da 34. maddede öngörülen nitelikte bir duruma…” ifadelerini kullanarak iki kavramı ayrı olarak ele aldığı görülmektedir. Ancak söz konusu durum kavramı ile ilgili olarak herhangi bir açıklama ya da tanım yapılmamıştır.

Öncelikle “durum” kavramının, henüz uyuşmazlık ortaya çıkmadan, anlaşmazlığın meydana gelmesini sağlayacak bir çatışma ya da gerginlik ortamını ifade ettiği söylenebilir. Böylelikle muhtemel bir uyuşmazlık henüz meydana gelmeden, durum kavramı sayesinde söz konusu gerginlik ortamının çözüme bağlanması mümkün kılınabilir.

İkinci olarak “durum” kavramının, Birleşmiş Milletler örgütü üyelerinin hepsini ilgilendiren, kurucu andlaşmanın genel ilkelerine aykırı davranışlardan doğmuş olan ve uluslararası toplum adına çözümün istenebileceği anlaşmazlıkları kapsadığı öngörülmüştür9.

BM Andlaşmasının uyuşmazlık kavramının yanında “durum” kavramını da ele almasının nedeni, II. Dünya Savaşından sonra uluslararası çatışmaların tamamen

8

B ILDER, Richard B.; “An Over view of In ternation al Dispute Settlemen t”

(Over view), Emor y Jour nal of In ternational Dispute Resolution , C. 1, S. 1, 1986, s. 4.

9

(22)

ortadan kaldırılması çabalarının bir sonucu olarak henüz uyuşmazlığa dönüşmemiş uluslararası gerilim durumlarının da ortadan kaldırılması isteği olduğu söylenebilir10.

B. Uluslararası Uyuşmazlıkların Sınıflandırılması

Uluslararası toplum üyelerinin sıklıkla karşı karşıya geldiği uyuşmazlıklar, hemen hemen her konuda ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği’nin entegrasyon sürecinde yaşanan uyuşmazlıklar siyasi nitelik taşıyabilirken, komşu devletlerin aralarındaki sınır ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar hukuki nitelik taşıyabilmektedir. Uygulamada hava, deniz ve kara sahası ihlalleri, yabancı devletlerin ulaşım araçlarının durdurulması, diplomatik krizler, silahlı kuvvet kullanımları, andlaşma ihlalleri vb. birçok uyuşmazlık örnekleriyle karşılaşılabilmektedir. Ancak öğretide yaygın olarak yapılan tasnif, uyuşmazlıkların “hukuki uyuşmazlıklar” ve “siyasi uyuşmazlıklar” olarak ikiye ayrılması şeklindedir. Bu ayrımın pratikteki önemi günümüzde eskiye nazaran azalmıştır. Bunun sebebi, I. Dünya Savaşı’ndan önce devletlerin siyasi uyuşmazlıklar bakımından genellikle barışçı çözüm yollarına gitmeyi tercih etmemeleri, bu yükümlülüğü sadece hukuki uyuşmazlıklar bakımından kabul etmeleriydi. Devletler söz konusu çözüm yollarını hukuki uyuşmazlıklar için kabul ederken, her zaman geri adım atma ihtimalleri olduğunu belirten çekinceler koymayı da ihmal etmiyorlardı. Ancak I. Dünya Savaşı sonunda, amacı ülkeler arasında yaşanabilecek sorunları barışçı yollarla çözmek olan Milletler Cemiyeti’nin kurulmasıyla, devletler bütün uyuşmazlıkların çözümü bakımından git gide barışçı çözüm yollarını kabul etmeye başlamışlardır. Dolayısıyla bu tasnif artık sadece uyuşmazlığın tabi tutulacağı barışçı çözüm yollarının tayininde ve tespitinde önem kazanmıştır11.

a. Hukuki Uyuşmazlıklar

Hukuki uyuşmazlıklar, uluslararası hukuk kişileri arasında, bir uluslararası hukuk kuralının uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle ortaya çıkan çıkar

10

POYRAZ, Yasin; Uluslarar ası Uyuşmazlıklar ın Bar ışçı Çözüm Yollar ın dan

Diplomatik Yollar (Yayın lanmamış Yüksek Lisan s Tezi), S.Ü. Sosyal Bilimler En stitüsü, Kon ya 1995, s. 3.

11

(23)

çatışması olarak tanımlanabilmektedir12. Buna göre hukuki bir uyuşmazlıktan söz edebilmek için, öncelikle uyuşmazlığa taraf olanların uluslararası hukuk kişisi olması gerekmektedir. Bu bağlamda devletler, uluslararası örgütler ve yerine göre gerçek kişiler uluslararası nitelikli uyuşmazlıklara taraf olabilirler. Özel hukuk tüzel kişilerinin ise, uluslararası hukuk bakımından hukuki uyuşmazlıklara taraf olması mümkün değildir. Hukuki uyuşmazlığın ortaya çıkabilmesi için gereken diğer bir şart ise söz konusu uyuşmazlığın mevzu hukukun uygulanması veya yorumlanmasından kaynaklanmasıdır. Daha açık bir ifadeyle, söz konusu anlaşmazlık bir pozitif uluslararası hukuk kuralının düzenlediği bir alanda kendisini göstermelidir. Tarafların, iç hukuklarına dayandırdıkları bir anlaşmazlık uluslararası hukuk bakımından uyuşmazlık olarak kabul edilemez.

Hukuki uyuşmazlıklar, Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 36/2. maddesinde şu şekilde nitelendirilmiştir:

“i) Bir andlaşmanın yorumlanması;

ii) Uluslararası hukuka ilişkin her konu;

iii) Saptandığı takdirde, uluslararası bir yükümlülüğe aykırılık oluşturabilecek her olayın varlığı;

iv) Uluslararası bir yükümlülüğe aykırı bir davranışın gerektirdiği zarar gideriminin niteliği ya da kapsamı”.

Mevcut bir hukuki uyuşmazlığın çözümü konusu ise kural olarak hukuki yollar ile mümkündür. Taraflar hukuki bir uyuşmazlık ile karşılaştığı zaman, uyuşmazlığı uluslararası yargı organlarına taşıma durumundadırlar. BM Andlaşması md. 36/3’de geçen “Güvenlik Konseyi bu madde’de öngörülen tavsiyelerde bulunurken, genel kural olarak, hukuksal nitelikteki uyuşmazlıkların taraflarca Uluslararası Adalet Divanı Statüsü hükümlerine göre Divan’a sunulması gerektiğini de göz önünde tutacaktır.” ifadesi bu durumu doğrulamaktadır. Yine aynı şekilde, 1959 yılında

12

MERAY; s. 321, PAZARCI; s. 452, SUR, Melda; Uluslar arası Hukukun

Esaslar ı, İzmir 2000, s. 253, BOZKURT, Enver / KÜTÜKÇÜ, M. Akif /

POYRAZ, Yasin; Devl etler Hukuku, An kara 2010, s. 239, İNAN, Yüksel;

(24)

Uluslararası Hukuk Enstitüsü tarafından alınan bir karara göre, hukuki uyuşmazlıkların çözümünde bir uluslararası yargı ya da hakemlik organına başvuruda bulunulması, olağan bir yöntem olarak kabul edilmiştir13.

Hukuki uyuşmazlığa verilebilecek en güzel örneklerden biri Türkiye’nin de taraf olduğu Bozkurt-Lotus hadisesidir14. Türkiye ile Fransa arasında ortaya çıkan söz konusu uyuşmazlık, konuya ilişkin Türk mahkemelerinin yargı yetkisi olup olmadığı hususu üzerinedir. Uluslararası Adalet Divanı, vermiş olduğu kararında Türkiye’nin yargı yetkisini kullanması bakımından, uluslararası hukuka aykırı herhangi bir kuralın bulunmadığını tespit ederek uyuşmazlığı Türkiye lehine çözüme kavuşturmuştur.

b. Siyasi Uyuşmazlıklar

Mevcut uluslararası hukukun uygulama alanı içerisinde, devletler arasında ortaya çıkan bütün çıkar çatışmalarına çözüm bulunamamaktadır. Daha açık bir ifadeyle, gelişim süreci devam eden uluslararası hukukta, her uyuşmazlığa çözüm getirecek kural bulunamamaktadır. Bu bakımdan, devletler arasında, hukuki ilişki

13

MENGİLER, Özgür; Bir leşmiş Milletler Çer çevesin de Uluslar ar ası Uyuşmazlıklar ın Barışçı Çözümü, An kar a 2005, s. 21.

14

Söz kon usu h adise, 2 Ağustos 1926 tar ih in de Midilli Adası açıklar ında, “Bozkur t” isimli kömür yüklü Tür k vapur u ile “Lotus” isimli Fr an sız ticar et gemisinin çar pışması son ucu meydan a gelmiştir . Bu çar pışma son ucun da Bozkur t batmış ve mür ettebattan sekiz kişi boğularak yaşamlar ın ı yitir miştir . Lotus gemisi kazadan son r a denizden kurtar abildiği Tür k tayfalar ını ve Bozkur t’un kaptanın ı alarak İstan bul’a gelmiştir . Bu aşamada ölenler in yakın lar ın ın şikâyette bulun malar ı üzerin e Bozkur t’un kaptan ı Hasan Efen di ile Lotus gemisin in kaza sır asın da var diyada bulun an süvar isi Jan Demon s, dikkatsizlik ve ted bir sizlik sebebi yl e 8 kişin in ölümün e sebebi yet ver meler in den dola yı İstan bul Mah kemeler i’n ce tutuklanmış ve yar gılama son ucun da h er iki kaptana da ceza ver ilmiştir . Fran sız h ükümeti bu kar arı pr otesto eder ek Tür k mah kemeler inin açık denizler de meydan a gelmiş olan bir kazadan dola yı Fr an sız vatan daşın ı yar gılama h akkına sahip olmadığın ı iddia eder ek Jan Demon s’un salıver ilmesin i talep etmiştir. Bu talebin Tür kiye tar afın dan kabul görmemesi sebebi yle iki tar af ar asın da bü yük bir an laşmazlık or taya çıkmıştır . Bun un son ucun da, Tür kiye’n in teklifi üzer in e taraflar kendi a raların da bir tahkimnâme düzen leyer ek u yuşmazlığı Uluslar ar ası Adalet Divanı’n a taşımışlar dır. Bu k on u h akkın da ayr ıntılı bilgi için bkz.: B ALCIOĞLU, Mustafa / B OZKURT, Enver

/ KÜTÜKÇÜ, M. Akif / POYRAZ, Yasin; Boz kur t Lotus Davası, İstan bul

2003, s. 1-518, TEZCAN, Durmuş; “Bozkur t-Lotus Davasın ın Ön emi ve Yer i”, Çağdaş Tür kiye Tar ihi Ar aştırmalar ı, C. 2, S. 4 -5, (1994-1995), s. 267-274,

ERSAYDI, Alper; “Bozkur t-Lotus Davası ve Gen ç Tür kiye’n in Hukuksal

(25)

sayılmayan ve uluslararası hukuk tarafından düzenlenme getirilmemiş çıkar çatışmaları da söz konusu olabilmektedir. İşte uluslararası hukukun düzenlemediği alanlarda ortaya çıkan uyuşmazlıkların siyasi uyuşmazlık olduğu kabul edilmektedir15.

Bunun yanında, devletler bazı durumlarda uluslararası hukukta düzenlenmiş bir kuralın olmasına rağmen, söz konusu kuralın kendi menfaatlerine aykırı olduğu iddiasıyla mevcut durumda değişiklik yapmayı hedeflerler. Dolayısıyla, devletler arasında ortaya çıkan ve mevcut bulunan bir uluslararası hukuk kuralının değiştirilmesiyle ilgili olan uyuşmazlıklar da siyasi uyuşmazlıklardır16.

Ayrıca, devletin güvenliğini, bağımsızlığını, onurunu, hayati çıkarlarını ilgilendiren uluslararası uyuşmazlıkların, hukuki olarak değerlendirilemeyeceği ve bu nedenle yargısal yollar ile çözülmesi mümkün olmadığı ileri sürülerek bu tür uyuşmazlıkların da siyasi uyuşmazlık olduğu kabul edilmiştir17.

Verilen bilgilerden hareketle, devletler arasında cereyan eden siyasi uyuşmazlıklar; uluslararası hukukun düzenleme getirmemiş olduğu alanlarda ortaya çıkan ya da mevcut bir hukuk kuralının değiştirilmesini hedef alan veyahut devletlerin egemenliklerinden kaynaklanan menfaatlerini büyük önemde ilgilendiren uyuşmazlıklar olarak tanımlanabilir.

Örneğin, II. Dünya Savaşı’nın ardından Türkiye ile Sovyetler birliği arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkmıştır. Uyuşmazlığın konusu, Sovyetler Birliği’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesinin bazı hükümlerinin değiştirilmesini istemesinden kaynaklandığından, söz konusu uyuşmazlık bir siyasi uyuşmazlık niteliğindedir18.

Hukuki ve siyasi uyuşmazlık ayrımının dayanağı değerlendirildiğinde, söz konusu ayrımın, somut uyuşmazlığın niteliğinden değil; çözüm için uygulanan karar alma sürecinin farklılığından kaynaklandığı görülecektir. Çünkü, bir uyuşmazlığın

15

BOZKURT / KÜTÜKÇÜ / POYRAZ; s. 240.

16

B ROWNLIE, Ian; “Th e Justiciability of Disput es an d Issues in In tern ation al

Realation s” (Justiciability), Br itish Year book of Intern ation al Law (BYI L), 1967, s. 123-145.

17

MENGİLER; s. 21, MERAY; s. 321.

18

(26)

hukuki veya siyasi niteliği; olayın kendine özgü koşullarına, taraflarca benimsenen görüşlere ve aralarındaki farklılıkları nitelendirmek için tercih ettikleri çözüm yollarına bağlıdır19. Devletler arasında gerçekleşen bir olayın hukuki boyutunun yanı sıra siyasi niteliği de her zaman bulunduğundan, her uluslararası uyuşmazlığın siyasi yönü de bulunacaktır. Dolayısıyla ikisi arasında objektif genel kriterlere ulaşmak oldukça güçtür. Bu bakımdan uygulamada bir uyuşmazlık, hem hukuki hem de siyasi nitelik taşıyabilir.

Bu bilgiler ışığında, hukuki ve siyasi uyuşmazlıkların hangi yollarla çözüleceği konusunda da kesin bir ölçütün olduğunu söylemek mümkün değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi, hukuki uyuşmazlıkların çözümü “kural” olarak yargısal yöntemler ile gerçekleştirilmektedir. Ancak hukuki uyuşmazlıkların yargısal yöntemler ile çözümü zorunlu bir nitelik arz etmemektedir; diğer çözüm yollarına da gidilebilmesi mümkündür20. Aynı şekilde, siyasi uyuşmazlıkların çözümünde diplomatik yollar tercih edilse de, yargısal çözüm yollarına başvurulabilmesi de mümkündür. Bu sebeple hukuki uyuşmazlıkların yargısal yollarla, siyasi uyuşmazlıkların ise yargı dışı yollarla çözüleceği şeklinde kesin bir kural yoktur. 1982 yılında, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı (AGİK) platformunda böyle bir ayrıma gidilmiş, ancak taraflarca kabul görmemiştir21. Konuyla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı, 1928 yılında Doğu Karelia Davası’nda benzer bir istişari mütalaa vermiştir. Bu kararda “Hiçbir devlet, rızası olmaksızın, uyuşmazlıkların arabuluculuğa ya da hakemliğe ya da herhangi bir barışçı çözüm yoluna getirmek zorunluluğunda değildir. Böyle bir istek bir kerede ve bütün uyuşmazlıkları kapsayacak biçimde serbestçe üstlenilmiş bir yüküm olarak açıklanabileceği gibi, bu konuda önceden kabul edilmiş bir yüküm olmaksızın da, belirli bir konu için de açıklanabilir.”22 denilerek herhangi bir uluslararası uyuşmazlığın çözümünde, irade serbestliğinin esas alınması gerektiği vurgusu yapılmıştır.

19

SHAW, Malcolm N.; In tern ation al Law, Cambr idge 2008, s. 1012.

20

MENGİLER; s. 26, B ELİK; s. 77, B OZKURT / KÜTÜKÇÜ / POYRAZ; s.

241.

21

ERDOĞAN, Feyiz; Uluslar ar ası Hukuk ve Tah kim, An kar a 2004, s. 20.

22

MERAY; s. 322, POYRAZ, Yasin; “Uluslar arası Uyuşmazlıkların Bar ışçı

Çözüm Yollar ın dan Diplomatik Yollar” (Selçuk Ün iver sitesi Sosyal Bilimler En stitüsü, Yayın lan mamış Yüksek Lisan s Tezi), Kon ya 1995, s. 5.

(27)

c. Diğer Tasnifler

Uluslararası uyuşmazlıkları farklı tasniflere tabi tutmak mümkündür. Öncelikle uyuşmazlıkların birçoğu iki ayrı devlet arasında gerçekleşmekte ve çözüm çalışmaları da bu iki devlet arasında cereyan etmektedir. Ancak uygulamada ikiden fazla tarafı olan uyuşmazlıklar da mevcuttur. Bu tip uyuşmazlıklar uluslararası toplumu daha çok ilgilendiren ve çözümü noktasında üçüncü kişilerin de araya girebildiği uyuşmazlıklardır. Bu bakımdan uyuşmazlıkları ilk olarak uyuşmazlığa taraf olan sayısı bakımından ayrıma tabi tutmak mümkündür. Bu yönüyle uyuşmazlıklar; iki uluslararası hukuk süjesi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar ve ikiden fazla uluslararası hukuk süjesinin taraf olduğu uyuşmazlıklar olarak ikiye ayrılmaktadır.

Uyuşmazlıkları önem derecesi bakımından da sınıflandırmaya tabi tutmak mümkündür. Bu yönüyle uluslararası uyuşmazlıklar önemli ve önemli olmayan uyuşmazlıklar şeklinde ikiye ayrılabilmektedir. Bir uluslararası uyuşmazlığın önemli olup olmamasının tespiti ise objektif kıstaslara göre mümkün olmaz. Genel olarak iki devlet arasında meydana gelen basit nitelikli, örneğin tazminat gerektiren uyuşmazlıklar önemli uyuşmazlık olarak kabul edilmez. Ancak uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası nitelikli örgütler önüne taşınabilen uyuşmazlıklar önemli uyuşmazlıklar olarak kabul edilmektedir23. Devletler için büyük önemi olan uyuşmazlıkların siyasi nitelik taşıyacağı ve bu sebeple yargı ya da hakemlik yöntemiyle çözülemeyeceği ileri sürülmektedir24.

Diğer bir tasnif ise, uluslararası hukuk kişilerinin kendi aralarında meydana gelen uyuşmazlıklar ve uluslararası hukuk kişileri ile yabancı özel hukuk kişileri arasında meydana gelen uyuşmazlıklardır25. Uluslararası hukuk kişileri arasında meydana gelen uyuşmazlıklar daha çok iki devlet arasında kendisini göstermektedir. Ancak bir devlet ile uluslararası bir örgüt arasında da uyuşmazlığın ortaya çıkması mümkündür. Bununla birlikte bir uluslararası hukuk kişisi ile yabancı özel hukuk

23 B ELİK; s. 3, POYRAZ; s. 10. 24 MENGİLER; s. 21. 25 PAZARCI; s. 453.

(28)

kişileri arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklar daha çok özel hukuku ilgilendirmekte ve çalışmanın konusu kapsamında değerlendirilmemektedir.

(29)

§2. ULUSLARARASI HUKUKTA UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜM YOLLARI

I. GENEL OLARAK ÇÖZÜM YOLLARI

Uluslararası hukuk kişileri arasında çıkan uyuşmazlıkların çözümü çeşitli şekillerle mümkündür. Uyuşmazlığa taraf olanların başvurabilecekleri yöntemler zorlama yolları ve barışçı yollar olarak ikiye ayrılmaktadır. Zorlama yollarının en belirgin örneği “savaş”tır. Geçmiş çağlarda devletlerin sık sık başvurmuş olduğu bu yöntem, modern uluslararası hukukta kesin olarak yasaklanmıştır. Ancak bu yasağın, pratikte uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler vardır. Bu şüphelere sebebiyet veren faktörler, daha çok “savaşa varmayan kuvvet kullanma yolları”nda ortaya çıkmakta; devletler çeşitli nedenlerle, “zararla karşılık” ve “müdahale” olarak isimlendirilen yöntemler çerçevesinde kuvvet kullanmaya devam etmektedirler. Bahsi geçen savaşa varmayan kuvvet kullanma yollarının hukuka uygun olup olmadığı konusunda ise görüş birliği olmadığından dolayı, her birinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.

Uluslararası uyuşmazlıkların çözüm yöntemlerinden ikincisi ise barışçı yollarıdır. Çalışmanın konusu itibariyle barışçı çözüm yollarının üzerinde daha fazla durulması gerekmektedir. Zorlama yolları olan savaş ve savaşa varmayan kuvvet kullanma yolları hakkında daha detaylı bilgi verilmesi çalışmanın konu bütünlüğünü bozacaktır. Dolayısıyla bu konu hakkında genel bilgi vermek ile yetinilip, bundan sonra uluslararası uyuşmazlıkların barışçı çözüm yolları ayrıntısıyla ele alınacaktır.

II. BARIŞÇI ÇÖZÜM YOLLARI

Tarih boyunca kabileler, derebeylikler, devletler ve benzer nitelikli her türlü gruplar, kendi aralarında çıkan bir uyuşmazlığın çözümü için savaşmayı en son yöntem olarak tercih etmişlerdir. Bunun sebebi savaşın ekonomik maliyetinin çok fazla olması ve ilişkilerin bozulmasının doğuracağı sorunların, daha büyük zararlara yol açacak olmasıdır. Bu nedenle devletler arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde barışçı yollar uzun zamandan beri zaten kullanılmaktadır. Ancak söz konusu çözüm yollarının uluslararası toplumun ortak çıkarları temelinde kurumsallaşması ise geçtiğimiz yüzyılda gerçekleşmiştir. Savaşların giderek artması, yaşanılan insanlık

(30)

dramlarının had safhaya ulaşması, kuvvet kullanma yasağının hayata geçirilmesi mecburiyetini doğurmuştur.

Uyuşmazlıkların barışçı çözümü meselesinin bir bütün olarak ele alınması ilk olarak 1899 ve 1907 yıllarında yapılan La Haye Konferanslarında26 gerçekleşmiştir. Bu konferanslar sonucunda imzalanan Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümüne İlişkin Andlaşmalar uyarınca, taraf devletler uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü için her türlü gayreti gösterme yükümlülüğü altına girmişlerdir27. Ancak, bu bağlamda kuvvet kullanımının yasaklanması şeklinde bir ilke getirilmemesi dikkat çekicidir. Taraf devletlerin “ciddi anlaşmazlık ya da uyuşmazlık” hallerinde kuvvete başvurmadan önce, koşulların elverdiği ölçüde, bir ya da daha fazla sayıda “dost” devletin dostça girişim ya da arabuluculuğuna başvurmaları hükmü getirilmiştir (md. 2). Üstelik uyuşmazlık tarafı devletlerden birinin, arabulucunun önerisini kabul etmediği anda söz konusu arabulucunun görevinin sona ermesi kabul edilmiştir (md. 5). Dahası, arabuluculuğun kabul edilmesinin, aksine anlaşmaya varılmadıkça, savaşa yönelik hazırlıkların aksaması, gecikmesi ya da engellenmesi etkisini yaratmayacağı hükme bağlanmıştır (md. 7).28 Böylece, taraf devletlerin bir uyuşmazlık karşısında söz konusu barışçı çözüm yollarını uygulamaları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmamaktadır. Bu olumsuz yönlerine rağmen La Haye sözleşmeleri, barışçı çözüm yollarının ilk defa bir bütün olarak ele alınması açısından büyük öneme sahiptir. Her ne kadar kuvvet kullanma yasağı dile getirilmemiş olsa da, dünya devletlerinin uyuşmazlıkları savaşa götürmeden önce barışçı yollarla çözüm arayışlarına girmeleri gerektiğinin vurgulanması, gelecek kuşaklar adına ümit verici olmuştur. Bu sözleşmeler ile ilgili bir başka önemli husus ise, sözleşmeye taraf olanların sadece Avrupa ya da sınırlı bir bölgeye ait devletlerden oluşmaması, aksine Asya’dan Amerika’ya kadar birçok devletin katılımıyla sözleşmenin evrensel bir niteliğe sahip olmasıdır.

26

19 Ma yıs 1899 ile 15 Hazir an 1907 tarih lerin de ger çekleştir ilen söz kon usu kon fer an slar h akkın da detaylı bilgi için bkz.: SCOTT, James B rown; Th e Hague Peace Con fer en ces of 1899 an d 1907, Baltimor e 1909, s. 35 -143.

27

MENGİLER; s. 30.

28

(31)

Milletler Cemiyeti döneminde uluslararası uyuşmazlıkların barışçı çözüm yolları ile giderilmesi zorunlu hale getirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda Milletler Cemiyeti Misakı md. 2’ye göre, “Cemiyet'in bütün üyeleri, aralarında ilişkilerin kesilmesine varabilecek nitelikte bir anlaşmazlık çıkarsa, bu anlaşmazlığı ya hakemliğe ya da Konseyin incelemesine sunmayı kabul etmektedirler.” Söz konusu hükme göre, devletler arasında çıkabilecek bir uluslararası uyuşmazlık karşısında iki çözüm yolu öngörülmüştür. Buna göre devletler uyuşmazlığı ya yargı organları önüne ya da Milletler Cemiyeti Konseyi önüne getirmek durumundadır. Bu iki çözüm yolu dışında bir öneri getirilmediğinden dolayı, devletlerin uyuşmazlığı çözmek için kuvvet kullanması dolaylı olarak yasaklanmıştır. Kaldı ki, Misakın 15/1’inci maddesi, “Cemiyet Üyeleri, aralarında ilişkilerin kesilmesini doğurabilecek nitelikte bir anlaşmazlık çıkarsa, ve bu anlaşmazlık 13. maddede öngörülen hakemliğe sunulmazsa, anlaşmazlığı Konseye götürmeyi kabul ederler.” diyerek uyuşmazlığın yargı yoluyla çözülmesi mümkün olmadığı durumlarda Konsey huzuruna sunulmasını zorunlu tutmuştur. Ancak belirtmek gerekir ki Milletler cemiyeti uyuşmazlıkların çözümü için barışçı yolları ön plana çıkarmaya çalışırken, savaş yaptırımını ise saklı tutmaya devam etmiştir. Misakın md. 12/1’in son cümlesinde geçen “Cemiyet Üyeleri, hakemlerin kararından ya da Konseyin raporundan sonra üç aylık bir süre geçinceye kadar, hiçbir durumda savaşa başvurmamayı da kabul ederler.” ifadesi, söz konusu sürenin geçmesinden sonra savaş seçeneğinin de bulunduğunu açık bir şekilde belirtmektedir. Konu bu perspektifte ele alındığında, Milletler Cemiyeti uluslararası hukukta kuvvet kullanmayı yasaklamamasından dolayı (dahası, savaş yaptırımının yukarıdaki maddeye göre bir hak olarak saklı kalması), uyuşmazlıkların barışçı çözümü mekanizması tam olarak devreye girememiştir. Ancak konunun evrensel bir örgütte ele alınması, Birleşmiş Milletlere kadar olan süreçte barışçı çözüm yollarının gelişmesine katkı sağlamıştır. Bu doğrultuda devletler arasında bazı andlaşmalar imzalanmış29, ancak kuvvet kullanmanın kesin olarak yasaklanmaması sebebiyle, bu andlaşmalarda öngörülen barışçı çözüm yolları tam anlamıyla başarı sağlamamıştır.

29

1924 yılın da imzalanan Cen evr e Pr otok olü, 1925 yılın da imzalanan Locarn o an dlaşmaları ve 1928 Cen evr e Gen el Sen edi, uyuşmazlıkların çözümü için

(32)

Uluslararası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü hususundaki en önemli gelişmeler kuşkusuz Birleşmiş Milletler döneminde gerçekleşmiştir. İlk olarak devletlerin uluslararası uyuşmazlıklar karşısında kuvvet kullanmalarının kesin olarak yasaklanması30, çığır açan bir yenilik olmuştur. Bu kuvvet kullanma yasağına paralel olarak, BM Andlaşması’nın md. 2/3 hükmü; “Tüm üyeler, uluslararası nitelikteki uyuşmazlıklarını, uluslararası barış ve güvenliği ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek biçimde, barışçı yollarla çözerler.” diyerek, modern uluslararası hukuk sisteminde uluslararası uyuşmazlıkların ancak ve ancak barışçı yollarla çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. BM Genel Kurulu, 1982 yılındaki Uyuşmazlıkların Barışçı Çözüm Yollarına İlişkin Manila Deklarasyonu31’nu kabul ederken “devletler arasındaki çatışma ve uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü için azami çaba sarf edilmesi gerektiği ihtiyacı” ve “uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümü sorusunun Devletler ve Birleşmiş Milletler için merkezi kaygılardan birini temsil etmesi gerektiği” 32 vurgusunu yapması, bu konuya verdiği önemi göstermektedir.

Uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözülmesine ilişkin düzenlemeler, BM Andlaşması’nın VI. Bölümünde yer alan "Uyuşmazlıkların Barışçı Yollarla Çözülmesi" başlığı altında ayrıntılı olarak ele alınmıştır. BM Andlaşması’nın bu bölümü, md. 2/3’te devletlere yüklenen yükümlülüğü somutlaştırıcı niteliktedir. Bu bölümün ilk maddesi olan 33. maddeye göre, uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye düşürebilecek nitelikte bir uyuşmazlığa taraf olan devletlerin, görüşme, soruşturma, arabuluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözüm yolları ile, bölgesel kuruluş ya da andlaşmalara başvurarak veya kendi seçecekleri başka yollarla konuya çözüm aramaları gerektiği ifade edilmiştir. Burada dikkat çeken husus, uyuşmazlığın çözümü, şeklî ve hukukî yöntemler bakımından tarafların

bar ışçı yolların zor unlu yön tem kabul edilmesi ger ektiği, uluslarar ası h akemliğin ve yar gı or gan lar ın ın zor un lu k ılın ması gibi ön emli düzen lemeler içermektedir . (bkz. MENGİLER; s. 36)

30

Bkz. BM An dlaşması md. 2/4: “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek

herhangi bir başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş Milletlerin Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar.”

31

BM Gen el Kur ulu Kar ar ı, No: A/RES/37/10, 15.11.1982.

32

(33)

iradelerine bırakılmış olmasıdır. Dolayısıyla, uluslararası uyuşmazlıkların çözülmesi mekanizması, devletlerin ulusal yargılamalarından farklı olarak, devletler arası ilişkilere has, istisnai bir çözüm yöntemini teşkil etmektedir33.

Uluslararası bir uyuşmazlık ile karşı karşıya gelen taraflar, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yukarıda sayılan barışçı çözüm yollarını tercih etmek zorundadırlar. Barışçı çözüm yollarından bir sonuç almadan, BM Güvenlik Konseyi önüne bir uyuşmazlık getirilemez34. Taraflar uyuşmazlığı barışçı yollar ile çözmeyi denemesine rağmen başarı sağlayamazlarsa, uyuşmazlığı Güvenlik konseyi önüne getirmek durumundadırlar. Ancak uyuşmazlık Güvenlik Konseyi önüne gelmemesine rağmen, Güvenlik Konseyi uyuşmazlığın uzamasının uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye soktuğu kanısına varırsa, taraflara uygun tavsiyelerde bulunabilir35. Burada taraflara yüklenen bu yükümlülükler, kuvvet kullanılmasının kesin olarak yasak olduğuna bir kez daha dayanak teşkil etmektedir36. Nitekim bir uyuşmazlık ile karşılaşıldığında, statik kalınmayıp, bunu barışçı yollarla çözme konusunda tarafların aktif rol üstlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu yollar ile bir çözüme ulaşılmazsa, çözüm için taraflara kuvvet kullanma yolu bırakılmamakta, uyuşmazlığı Güvenlik Konseyi’ne taşımaları istenmektedir.

Uluslararası uyuşmazlıkların barışçı yollar ile çözümünde BM Andlaşması’nın getirdiği yükümlülükler, sadece Birleşmiş Milletler’e üye olan devletleri kapsamamakta, üye olmayan devletleri de içine almaktadır. Bunun sebebi ise, Birleşmiş Milletler üyesi devletler arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların yanı sıra, Birleşmiş Milletler üyesi olmayan devletler ile de uyuşmazlıklar ortaya çıkabilmesi ve bu durumun uluslararası barış ve güvenliğe karşı tehlike

33

B ROWNLIE, Ian; Pr in ciples of Pu blic In tern ation al Law, New Yor k 2008, s.

701.

34

Bkz. BM An dlaşması md. 37/1: “33. madde'de belirtilen nitelikte bir

uyuşmazlığa taraf olanlar sözkonusu uyuşmazlığı anılan maddede gösterilen yollarla çözmeyi başaramazlarsa, Güvenlik Konseyi’ne sunarlar.”

35

Bkz. BM An dlaşması md. 37/2.

36

ROTHWELL, Donald R. / KAYE, Stuart / AKHTARKHAVARI, Afshin / DAVIS, Ruth; In ternational Law: Cases An d Materials With Austr alian

(34)

oluşturabilmesidir. Bu doğrultuda md. 35/1-2’ye göre, Birleşmiş Milletler üyesi olan veya Birleşmiş Milletler üyesi olmayıp uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir anlaşmazlığın tarafı olan devletler, Güvenlik Konseyi’nin ya da Genel Kurul’un dikkatini bu uyuşmazlığa çekebilmektedirler.

Konu ile alakalı bir başka önemli husus ise, bir uyuşmazlığın barışçı yollar ile çözümü için, halen devam ediyor olması gerektiğidir37. Taraflar arasındaki anlaşmazlık konusu ortadan kalktıktan sonra barışçı çözüm yollarına gidilemez. Örneğin, uyuşmazlığın kesintiye uğraması, 1973-74 yıllarında Yeni Zelanda ve Avustralya’nın Fransa aleyhine açmış olduğu “Nükleer Deneme Davası”nın Uluslararası Adalet Divanı tarafından reddedilmesinin temel nedeniydi38.

Günümüzde barışçı çözüm yolları üç başlık altında ele alınmaktadır. Bunlar yargısal (hukuki) yöntemler, yargı dışı (diplomatik) yöntemler ve uluslararası örgütler aracılığıyla çözüm yöntemleridir. Genellikle devletler, egemenliklerini koruma kaygısından dolayı yargı dışı çözüm yollarını daha çok tercih ederler. Diplomatik çözüm yollarından başarılı bir sonuç alınamadığı takdirde yargı yollarına eğilim başlar39. Ancak tarafları belli bir çözüm yoluna başvurmayı zorunlu tutan genel bir kural yoktur. Daha açık bir ifadeyle, taraflar dilediği barışçı çözüm yöntemini seçmekte ve kullanmakta serbesttir.

A. Yargısal (Hukuki) Çözüm Yolları

Yargısal çözümden kasıt, somut bir uyuşmazlığa hukuk kurallarının uygulanması vasıtasıyla çözüm yolu bulunmasıdır. Bu bakımdan uluslararası uyuşmazlıkların yargısal yollarla çözülmesi, somut olayın uluslararası hukuk kuralları kapsamında çözüm yoluna kavuşturulması anlamına gelmektedir.

Uyuşmazlıkların yargısal yollar ile çözülmesi tarafların kendi iradelerine bırakılmıştır. Daha farklı bir ifadeyle, bir uyuşmazlığın yargısal mercilere taşınması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak taraflar daha önceden, bir konu hakkında çıkabilecek uyuşmazlıkların belli yargı organları tarafından çözüleceğini

37

ROTHWELL / KAYE / AKHTARKHAVARI / DAVIS; s. 663.

38

ICJ r epor t 253, 457.

39

(35)

kararlaştırmışlar ise söz konusu uyuşmazlıkların yargısal yollar ile çözülmesi zorunludur.

Yargısal çözüm yollarının bir başka özelliği ise, söz konusu mercilerin vereceği kararların bağlayıcı nitelik taşımasıdır40. Bu özelliği ile yargısal çözüm yolları, diplomatik yollardan ayrılmaktadır.

Yargısal yollar ile uluslararası uyuşmazlıkların çözümü iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan biri uluslararası hakemlik, diğeri ise uluslararası yargı organlarıdır.

a. Uluslararası Hakemlik

Tahkim olarak da bilinen hakemlik (arbitration) kavramı, taraflar arasında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların, hakem adı verilen üçüncü kişiler tarafından bağlayıcı karar verecek şekilde çözülmesi şeklinde tanımlanabilmektedir41. Tarih boyunca, bir uyuşmazlığın çözümü bakımından başvurulan yöntemlerin en başında gelmektedir. Tahkim uygulamaları, hem zaman içerisinde hem de farklı coğrafi ve siyasi konjonktürlerde önemli ölçüde değişkenlik göstermiştir. Uyuşmazlıkların hakem adı verilen üçüncü kişiler tarafından çözüme kavuşturulması yönteminin Eski Mısır uygarlığı, Yunan, Roma ve İslam hukuklarında kullanıldığı bilinmektedir42. Ancak modern hukuk bakımından uluslararası hakemliğin gelişmesi, Jay Andlaşması43 sayesinde olmuştur. Büyük Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri arasında çıkan sınır uyuşmazlığı, Jay Andlaşması çerçevesinde 1794 yılında hakemliğe taşınmış ve bu tarihten sonra

40

PAZARCI; s.462, ERDOĞAN; s. 23.

41

AKINCI, Ziya; Uluslar ar ası Tah kim, An kar a 2007, s. 29.

42

AKINCI; s. 29, ZARTMAN, I. William; Peacemakin g In International

Con flict: Meth ods An d Techn iques, Wash in gton 2007, s. 200.

43

An dlaşman ın r esmi adı Gen er al Tr eaty of Fr ien dsh ip (Gen el Dostluk An dlaşması)’dir. An cak gen el olar ak Amer ikan Sekr eter i olan Joh n Ja y’in ismiyl e an ılan Jay An dlaşması olar ak kullan ılmaktadır. An dlaşma , Amer ika Bir leşik Devl etler i’n in bağımsızlığın ı ilan etmesin den sonr a, Amer ika ve İn gilter e ar asın da çıkan bir çok ön emli sor un ları çözmüştür . Tar aflar tar afından çözüme kavuştur ulmayan kon ular ise h akeme sevk edilmiştir.

(36)

devletler arasında çıkan bölgesel uyuşmazlıkların çözümünde hakemlik oldukça işlevsel bir uyuşmazlık çözüm yöntemi haline gelmiştir44.

Uluslararası toplum tarafından uluslararası tahkim kavramının büyük bir bölümünün kabulü, 1899 ve 1907 tarihlerinde gerçekleştirilen La Haye Konferanslarında gerçekleşmiştir45. 1899 Konferansı sonucunda uluslararası nitelikli olan Sürekli Hakemlik Divanı’nın kurulması öngörülmüştür. 1907 La Haye Uluslararası Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümü Sözleşmesinin 37. maddesi uluslararası hakemliği, “devletler arasındaki uyuşmazlıkların, devletlerin kendi seçecekleri yargıçlarla ve hukuka uygun olarak çözülmesi" olarak tanımlamıştır46. Ancak öğretide, bu tanımda geçen “hukuka uygun olarak” ifadesi üzerinde görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Kimi yazarlara göre, hakemlik mutlaka hukuki bir yol olması gerekmemekte, hukuka uygun olarak ifadesi yerine “devletlerin kendilerinin belirleyeceği ilkelerle ve kurallarla” ifadesine yer verilmesi gerektiği vurgulanmıştır47. Bu görüşe göre hakemlik, salt hukuka dayanmayan, ancak içerisinde hukuki öğeler de barındıran her türlü barışçı çözüm unsurlarını ifade eden bir kavramdır. Gerçekten de, söz konusu kavram dar olarak yorumlanmamalı, tarafların kabul ettiği her türlü çözüm şeklini de kapsayacak şekilde geniş anlamda ele alınmalıdır.

Mevcut uluslararası hukukta, bir uyuşmazlığın hakemliğe sunulmasını zorunlu kılan genel bir kural yoktur. Bu bakımdan, bir uyuşmazlığın hakeme götürülebilmesi için tarafların karşılıklı olarak rızaları gerekmektedir. Nitekim 1924 Mavrommatis Davasında Uluslararası Sürekli Adalet Divanı, “devletlerin diğer devletlerle olan uyuşmazlıklarını, arabuluculuğa, hakemliğe ya da herhangi bir barışçı çözüm

44

COPELAND, Carla S.; “Th e Use of Ar bitr ation To Settle Ter ritor ial Disputes”,

For dh am Law Review, C. 67, S. 6, 1999, s. 3073, BORN, Gary B.; In tern ation al Ar bitration : Cases an d Mater ials, Alph en aan den Rijn 2010, s. 5, SHAW; s. 1048, MENGİLER; s. 62.

45

ZARTMAN; s. 200, BORN; s. 28.

46

United Nations; Han dbook on Th e Peaceful Settlemen t of Disputes Bet ween

States, New Yor k 1992, s. 63, ROTHWELL / KAYE / AKHTARKHAVARI /

DAVIS; s. 674, B ORN; s. 28, MERAY; s. 350, PAZARCI; s. 463.

47

(37)

yoluna, kendi muvafakatleri olmaksızın, sunmaya zorlanamayacakları esası devletler hukukunda iyice yerleşmiştir” ifadelerine yer vermektedir48.

Taraflar uyuşmazlık konusunu, uygulanacak kuralları ve yargılama usulüne ilişkin esasları hakem sözleşmesi veya tahkimname (compromis) adı verilen bir belgeyle tespit ederler49. Söz konusu sözleşmelerin içeriğinin neleri kapsayacağı konusu ise yine tarafların kendi iradelerine bırakılmıştır50. 1907 La Haye Sözleşmesinin 51. maddesi, 52. maddede yer alan konuların, somut olayı ilgilendirmesi ölçüsünde, hakemlik sözleşmesinde yer almasını tavsiye etmektedir. Buna göre, bir hakemlik sözleşmesinde bulunması tavsiye edilen hususlar şunlardır:

i) Uyuşmazlığın konusu,

ii) Hakemlerin atanması için konulan süre, iii) Yazılı ve sözlü savunmalara ilişkin koşullar,

iv) Hakemlik masraflarının karşılanmasında tarafların ödeyeceği avans, v) Hakemlerin atanma yöntemi,

vi) Hakemlik mahkemesinin yetkileri, vii) Mahkemenin yeri,

viii) Kullanılacak dil ya da diller, ix) Gerekli öteki koşullar51.

Taraflar hakemlik sözleşmesinde öngörülen kurallara pacta sunt servanda (ahde vefa) ilkesi gereğince uymak zorundadırlar52. Böylece hakemlik sözleşmeleri

48 BOZKURT / KÜTÜKÇÜ / POYRAZ; s. 262. 49 BORN; s. 75, MERAY; s. 351. 50

B ILDER, Richard B.; “Intern ation al Dispute Settlemen t an d Th e Role o f

In tern ation al Adjudication ” (International Adjudication ), Emor y Jour nal of In tern ation al Dispute Resolution , C.1 S. 2, 1987, s. 134.

51

PAZARCI; s. 464.

52

(38)

hukuki etkileri olan sözleşmelerdir. Ancak bu sözleşmelerin hukuki etkilerini doğurabilmesi için, hukuksal geçerliliklerinin de olması gerekmektedir.

Bir uyuşmazlığın hakeme götürülmesi için, taraflar hakemlik organının yapısını ve işleyişini önceden belirleyebilirler. Söz konusu organ genellikle geçici (ad hoc) olarak oluşturulmaktadır. Tarafların kendi isteklerine göre, hakemlik organının yapısı her bir olaya göre büyük ölçüde farklılık gösterebilir. O yüzden tek bir hakemlik yöntemi ya da kurumu yoktur. Bununla birlikte, günümüzde en çok kullanılan hakemlik organının yapısı, tarafların eşit sayıda üye atadıkları 3 veya 5 kişilik bir yapıdan oluşur53. Son üye tarafsız bir üçüncü kişiden oluşur. Eğer taraflar tarafsız üye konusunda görüş birliğine varamazlarsa, Uluslararası Adalet Divanı baş yargıcı tarafından bir hakem atanabilir54. Hakemlik organı genellikle oy çokluğu ile anlaşmazlıkları çözüme kavuşturur.

Hakemliğe, genellikle uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra başvurulduğu görülmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, tarafların bir uyuşmazlığı hakeme götürme zorunlulukları da yoktur. Durum böyle olmakla birlikte, taraflar kendi aralarında imzalayacakları bir hakemlik sözleşmesi ile ileride çıkabilecek bir uyuşmazlık hakkında hakemliği zorunlu bir çözüm yolu haline getirebilirler. Böylece taraflar, yapmış oldukları hakemlik sözleşmesi ile ileride çıkması muhtemel bir uyuşmazlığı hakeme götürme yükümlülüğü altındadırlar. Taraflardan birinin bu yükümlülüğü yerine getirmemesi, yine ahde vefa ilkesi gereğince uluslararası sorumluluk doğuracaktır.

Hakemlik tarafından verilen bir kararın, başka tarih belirtilmediği takdirde, tebliğ edilmesinden itibaren başlayarak en kısa sürede uygulanması gerekmektedir. Hakemlik kararları kesindir ve aksi hakemlik sözleşmesinde belirtilmemişse, üst bir organa başvurma imkânı da yoktur55. Bu bakımdan hakemlik, diplomatik çözüm yollarından ayrılır. Taraflar hakemlik kararına uymak mecburiyetindedir. Söz konusu

53 COPELAND; s. 3075. 54 COPELAND; s. 3076, MENGİLER; s. 64. 55

1907 La Ha ye Sözleşm esi md. 81: “Hakem, usu lüne uygun olarak taraflara

uyuşmazlığın kesin ve itiraz hakkı olmaksızın çözüme kavuşturulduğunu bildirir.”

(39)

karara uymayan taraf, uluslararası hukuk bakımından sorumlu olur ve teamül kuralları çerçevesinde uluslararası hukukun öngördüğü önlemlere ve zorlama yollarına maruz kalabilir56.

Hakemlik sözleşmeleri genellikle hakemin vereceği kararın bağlayıcı ve nihai nitelik taşıyacağını ihtiva eder57. Bununla birlikte taraflar hakemlik sözleşmesinde, hakemin vereceği kararın tavsiye niteliği taşıyacağını da kararlaştırabilirler58. Böyle bir durumda, hakemin vereceği kararlara uyulmaması, taraflara herhangi bir sorumluluk yüklemeyecektir.

Uluslararası hakemlik organları, uluslararası hukukun gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Trail Smelter Davası59 hakemliği ile devletlerin sorumluluğu, Palmas Adası Davası60 ile sınır uyuşmazlıkları ve İran-ABD İddialar Mahkemesi61 ile yabancı mülklerin el konulması konuları uluslararası hukuk alanında önemli ölçüde şekillenmiştir62.

56 PAZARCI; s. 475. 57 BORN; s. 76. 58

B ILDER; Richard B .; “International Th ir d Par ty Dispute Settlemen t” (Dispute

Settlemen t), DJILP, S. 17, 1988-1989, s. 482.

59

Kanada’n ın 1941 yılın da, ABD sın ır ın a yakın bir kasabasın da bulun an bir fa br ikanın çıkarmış olduğu dumanlar dan dola yı, ABD sın ırlar ı için de kalan yer leşim bir imler inin zarar gör mesi üzerin e, ABD ve Kan ada uyuşmazlığı h akeme taşımıştır. Ch ar les Warr en, Rober t A.E. Gr een sh ields ve Jan Fran s Hostie adlı hakemler Kanada’n ın sor umlu olduğuna kar ar ver miştir.

60

Palmas Adası, Filipin ler'deki Min dan o Adası'n ın yaklaşık 48 mil gün eyd oğu sun da yer alır . 2 mil uzunluğu ve 1 milden az genişliği olup. 1928'de, 750 kişilik bir n üfusa sah iptir ve u yuşmazlık zamanın da ekon omik ve str atejik bir değer taşımamaktadır . 1898 tar ihli İspan yol -Amer ikan Savaşı son ucun da, İspan ya, o yıl yapı lan Par is An dlaşması u yarın ca Filipin ler 'i ABD' ye devr etmiştir. Bu devir sır asın da ada Filipin lerin sın ırlar ı için de yer almaktaydı. 1906'da, bir Amer ikalı r esmî gör evli, ABD'n in kendisin e devr edilen ülken in bir kısmı olduğun a in an dığı Palmas Adası'n ı ziya r et etiği esn ada or ada Hollan da ba yr ağını dalgalanır bular ak, Hollanda'nın bu ada üzerin de egemen lik iddia ettiğin i öğr en miştir . Hollan da ve ABD'n in ada üzer in deki egemen lik iddialar ı u yuşmazlığa yol açmış ve sor un Daimi Hakem Mah kemesi adın a Max Hu ber 'e sun ulmuştur .

61

İr an ile ABD ar asın daki 1979 yılın da ortaya çıkan r eh in e kr izin i çözmek üzer e imzalanan Cezayir An dlaşması’n a dayan ar ak 1981 yılın da bir tah kim kur ulmuştur . Reh in elerin bır akılması kar şılığın da, ABD, İr an ’ın don dur ulmuş var lıklar ın ı ser best bır akmayı kabul etmiştir.

62

(40)

b. Uluslararası Yargı Organları

Uluslararası uyuşmazlıkların yargı organları ile çözülmesi, uluslararası hukuk süjeleri arasında ortaya çıkan bir anlaşmazlığın bağımsız, uzman ve sürekli bir organca (teknik anlamda gerçek bir mahkemece), taraflar için bağlayıcılığı bulunan hukuk kaidelerine dayanılarak bir sonuca bağlanmasını ifade etmektedir63.

Uluslararası uygulamaya bakıldığında, bir andlaşmayla kurulması düzenlenen ilk uluslararası nitelikli mahkeme Uluslararası Zoralım (Müsadere) Mahkemesi olmuştur. 1907’de toplanan ikinci La Haye Konferansı’nda deniz savaşında ticaret gemilerinin el konulması ve bunların zoralımı konusunda bir uluslararası yargı organı kurulması öngörülmüştür. Bu doğrultuda 18 Ekim 1907 tarihinde Uluslararası Zoralım Mahkemesi’nin kurulması için bir sözleşme imzalanmıştır. Ancak taraf devletler sözleşmeyi onaylamadıklarından dolayı, söz konusu uluslararası mahkeme hayata geçememiş ve sadece tasarı olarak kalmıştır.

Hayata geçirilen ilk uluslararası mahkeme ise El Salvador, Guatemala, Honduras, Kosta Rika ve Nikaragua arasında, 20 Aralık 1907 tarihinde Washington’da imzalanan andlaşmayla kurulan Orta Amerika Adalet Divanı olmuştur64. On yıllık bir süre için kurulan söz konusu Divan, 1918 yılına kadar fiilen faaliyet göstermiştir.

Uluslararası toplumun tamamını ilgilendiren, uzun soluklu ve başarılı bir yargı organı vazifesi gören ilk mahkeme ise Uluslararası Sürekli Adalet Divanı olmuştur. Milletler Cemiyeti döneminde kurulan ve 15 Şubat 1922 tarihinde fiilen göreve başlayan Divan, 18 Nisan 1946 yılına kadar bu vazifesini sürdürmüştür. Milletler Cemiyeti Misakının 14. maddesine göre, Divan, tarafların kendisine sunacakları uluslararası nitelikteki bütün uyuşmazlıklara bakacağı gibi, danışma görüşleri de verebileceği öngörülmüştür65. Bu bağlamda görev yaptığı süre içerisinde Uluslararası

63

MERAY; s. 376, MENGİLER; s. 65, BOZKURT / KÜTÜKÇÜ / POYRAZ; s.

264.

64

B ILDER; In tern ation al Adjudication , s. 201, PAZARCI; s. 476.

65

Referanslar

Benzer Belgeler

Fiziki coğrafya konularında diğer konularda olduğu gibi ilk olarak konuya genel bir bakışla başladıktan sonra ana örnek-olay incelemesi ve diğer örnek olaylara

Özel yargı uzlaşmasından farklı olarak, idari hâkim onay yoluyla idari sulh üzerinde kontrol uygular. Esasın kanuniliğini ve imtiyazların karşılıklı ve dengeli

 Dünyanın küçülmesine koşut olarak medeniyetler arası ilişkiler yoğunlaşmakta ve farklı medeniyetlere üye topluluklar arasındaki kültürel farklılıklar farklı

S öz sanatı, söz ve sanat kelimelerinden oluşan bir tamlama… Söz, genel anlamda bir düşünceyi ifade eder; sanat ise duygudan kurallara, us- talıktan uygarlığa kadar

مئارج يف لب مئارجلا لك يف سيل نكل ، تاعزانملا ضفل حلصلا ةليسو مظنت ةيئانجلا تاءارجلاأ نيناوق نإ لوح روحمتي يذلا و ،يناجلا و هيلع ينجملا نيب ام قافتلاا ةيهام

Tablo 4’de görüldüğü üzere bu 20 üniversitede araştırma verilerinin toplandığı 2018 yılı itibariyle toplam 37 personele karşılık önlisans ve

Her bir işgücü durumundan diğer durumlara geçişler ve geçişlerin belirleyicilerinin araştırıldığı çalışmada; üç işgücü durumu (istihdam, işsiz ve

Ekspresif afazi, akıcı olmayan bir afazi tipidir ve aynı zamanda Broca afazisi olarak bilinir.. Beynin ön tarafında, günümüzde Broca alanı olarak bilinen,