• Sonuç bulunamadı

AYDIN SAĞLIK DERGİSİ AYDIN JOURNAL OF HEALTH Yıl 4 Sayı 2 - Ekim 2018 Year 4 Number 2 - October 2018

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AYDIN SAĞLIK DERGİSİ AYDIN JOURNAL OF HEALTH Yıl 4 Sayı 2 - Ekim 2018 Year 4 Number 2 - October 2018"

Copied!
88
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

AYDIN SAĞLIK DERGİSİ AYDIN JOURNAL OF HEALTH

Yıl 4 Sayı 2 - Ekim 2018

Year 4 Number 2 - October 2018

(3)

Prof. Dr. Afsun Ezel ESATOĞLU, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet ATAŞ, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Akın MARŞAP, İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Ali MEMİŞ, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hast Prof. Dr. Anahit COŞKUN, Bezm-i Âlem Üniversitesi Prof. Dr. Aygen Türkmen, Giresun Üniversitesi Prof. Dr. Ayşe ÇIKIM SERTKAYA, İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Ayşe Şule TAMER, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Belma TUĞRUL, İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Beril TUFAN, Hacettepe Üniversitesi

Prof. Dr. Hakan GÜRBÜZ, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hast.

Prof. Dr. Hanifegül TAŞKIRAN, İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Haydar SUR, Biruni Üniversitesi

Prof. Dr. Hikmet ÖZÇETİN, Özel Retina Göz Hastanesi Prof. Dr. Işıl BULUT, Başkent Üniversitesi Prof. Dr. İsmahan ARTAN, Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Koray GÜMÜŞTAŞ, İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet BOSTANCI, Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. Metin GENÇ, İnönü Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa Kemal ADALI, Trakya Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ÖZCAN, İstanbul Teknik Üniversitesi

Bilimsel Danışma Kurulu/Scientific Advisory Board

Sahibi/Proprietor Dr. Mustafa AYDIN

Yazı İşleri Müdürü/Editor-in-Chief Zeynep AKYAR

Editör/Editor Prof. Dr. H. Aysel ALTAN Yayın Kurulu/Editorial Board Prof. Dr. H. Aysel ALTAN Dr. Öğr. Üyesi Sevgi KESİCİ Öğr. Gör. Arta FEJZULLAHU Dil/Language

Türkçe & İngilizce/Turkish & English Yayın Periyodu/Publication Period Yılda iki sayı: Ekim & Nisan/

Published twice a year October & April

Akademik Çalışmalar Koordinasyon Ofisi Academic Studies Coordination Office (ASCO) İdari Koordinatör/Administrative Coordinator

Gamze AYDIN

Türkçe Redaksiyon/Turkish Proofreading

Şahin BÜYÜKER

İngilizce Redaksiyon/English Proofreading

Çiğdem TAŞ

Grafik Tasarım/Graphic Desing Elif HAMAMCI

Yıl 4 Sayı 2 - Ekim 2018 Year 4 Number 2 - October 2018

Yazışma Adresi/Correspondence Address Florya Yerleşkesi, Beşyol Mah. İnönü Cad.

No:38 Küçükçekmece, İstanbul Tel: 0212 444 1 428 Faks: 0 212 425 57 59 Web: www.aydin.edu.tr E-mail: ayselaltan@aydin.edu.tr Baskı/Printed by

CB Matbaacılık San. ve Tic. Ltd Şti. Litros Yolu 2. Matbaa Sit. ZA-16 Topkapı/İSTANBUL Tel: 0212 612 65 22

E.mail: cbbasimevi@gmail.com

ISSN : 2149-5769

(4)

Prof. Dr. Pınar BAYKAN, Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. R. Erol SEZER, Cumhuriyet Üniversitesi Prof. Dr. Sevda ULUĞTEKİN, Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Seyhan ALKAN, İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Sibel GÜNEYSU, Başkent Üniversitesi Prof. Dr. Süleyman AKMAN, İstanbul Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Şule ECEVİT ALPAR, Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Ünal SAKINCI, Kafkas Üniversitesi Prof. Dr. Veli DUYAN, Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Yasemin AÇIK, Fırat Üniversitesi

Prof. Dr. Zeynep Çiğdem KAYACAN, İstanbul Aydın Üniversitesi Prof. Dr. Erdal ASLIM, İstinye Üniversitesi

Prof. Dr. Gökhan ADAŞ, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Prof. Dr. Mustafa ASLAN, Düzce Üniversitesi

Prof. Dr. Önder PEKER, İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Ayşın Ersoy, İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Bülent İLİK, Başkent Üniversitesi Doç. Dr. Özgür UĞURLUOĞLU, Hacettepe Üniversitesi Doç. Dr. Serdar AKGÜN, Özel Medicana Hastanesi Doç. Dr. Sezer KÜLEKÇİ, Amerikan Hastanesi Doç. Dr. Güliz ONAT, İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Sinem SOMUNOĞLU İKİNCİ, Uludağ Üniversitesi Doç. Dr. Sema OĞLAK, Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Türkiz VERİMER, İstanbul Aydın Üniversitesi Doç. Dr. Üyesi Hüseyin ÇAKAN, İstanbul Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi İnci ADALI, İstanbul Aydın Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Anıl ÖZGÜÇ, İstanbul Aydın Üniversitesi

İstanbul Aydın Üniversitesi, Aydın Sağlık Dergisi, özgün bilimsel araştırmalar ile uygulama çalışmalarına yer veren ve bu niteliği ile hem araştırmacılara hem de uygulamadaki akademisyenlere seslenmeyi amaçlayan hakem sistemini kullanan bir dergidir.

Istanbul Aydın University, Aydın Journal Of Health is a double-blind peer-reviewed journal which provides a platform for publication of original scientific research and applied practice studies. Positioned as a vehicle for academics and practitioners to share field research, the journal aims to appeal to both researchers and academicians.

(5)

Yüksek Okulu’nun çift bilinmeyenli hakemlik ilkeleri çerçevesinde yayın yapan açık erişimli bilimsel yayın organıdır.

Dergide, klinik ve deneysel araştımalar, derlemeler, olgu sunumları ve editöre mektuplar basılır. Derginin hedef kitlesi; tıp, sağlık bilimleri, sağlık hizmetleri, mesleki ve teknik sağlık bilimleri alanında çalışan öğretim üye ve görevlileri ile uzmanlar ve ön lisans, lisans ve lisansüstü öğrencilerdir.

Yayın dili Türkçe ve İngilizce olan dergi her altı ayda bir Ekim ve Nisan aylarında çıkar. Yayınlanan yazılardaki görüşlerin, bulguların, sonuçların ve kullanılan kaynakların sorumluluğu yazarlara aittir.

AIM AND SCOPE

IAU Aydın Journal of Health is the open access, scientific publication organ of İstanbul Aydın University, Faculty of Sciences of Health and Vocational School of Health Services that is published under double-blind peer review principles.

The journal publishes clinical and experimental trials, reviews, case reports and letters to the editor. The target audience of the journal includes medical and health care academic personnel and students of Associate, Bachelor’s and Masters degree programmes.

The publication language of the journal is both Turkish and English and it is published every six months in April and October. Statements and opinions expressed in the manuscripts published in the journal reflect the views of the authors.

(6)

Derleme(Review)

Kapalı Ortam Hava Kalitesinin Ofis Ortamlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından Değerlendirilmesi Evaluation of Indoor Air Quality in Office Medium in Terms of Occupational Health and Safety

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay...1

Özgün Araştırmalar (Original Research) Beyan Edilen Boy ile Kilo Verilerinin Güvenilirliği ve Adli Açıdan Önemi

The Reliability of the Declared Height and Weight Data and its Importance in Terms of Forensic Sciences

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı...13 IMRT Planlarında Segment Sayısının Dozimetrik Etkisi

The Dosimetric Effect of the Number of Segments on IMRT Plans

Adem Özöndel, Füsun Çetin...25 Çatalca’da Yaşayan Evli Bireylerin Bağlanma Stilleri, Romantik Kıskançlık Düzeyleri ve Evlilik Doyumları Arasındaki İlişki

The Relationship Between Attachment Styles, Romantic Jealousy Level And Marriage Satisfaction of the Married Individuals Living in Çatalca

Büşra Girgin, Bulat Aytek Şık...41 7-8. Sınıf Özel Okul Öğrencilerinin Sınav Kaygısı ile Anne-Baba Tutumları ve Mükemmeliyetçi Kişilik Özellikleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

The Analysis of the Relationship of Exam Anxiety Between 7th and 8th Grade Private School Students with Parents Attitude and Perfectionist Personal Characteristic

Bilge Küçüker, Uğur Tekin...55 Yazarlar İçin Bilgi

Information for The Authors

İçindekiler - Contents

(7)

Kapalı ortamlarda solunan havanın kalitesi ve sağlığa olan etkisi son yıllarda ilgi çeken konulardan olmaktadır.

Birçok ofis çalışanının uzun saatler boyunca soluduğu havanın incelenmesi gerekir. Bu havanın bileşimi ve sağlığa olan risklerinin değerlendirilmesi iş sağlığı ve güvenliği açısından önemli bir konudur.

Bu sayıda yer alan derleme makalesinde konu irdelenmektedir.

Bütün makalelerin ilgi ile okunacağını umuyorum.

Prof. Dr. H. Aysel ALTAN

(8)

From The Editor

There is much concern about the indoor air quality which has an important effect on health. Indoor air which is inhaled by many employees in offices for long hours, should be examined.

An assessment of the composition of the indoor air and its risk on health is an important issue in terms of occupational safety.

In this volume, the review article tackles this topic.

I hope all the articles will be read with interest.

Prof. Dr. H. Aysel ALTAN

(9)
(10)

Derleme (Review)

Kapali Ortam Hava Kalitesinin Ofis Ortamlarinda İş Sağliği ve Güvenliği Açisindan Değerlendirilmesi

Gülüzar Hoşten

1

, Necla Yalbay

2

ÖZHızla gelişen modern yaşamın sonuçlarından birisi de birçok çalışanın aynı ortamı paylaştığı ofislere ev sahipliği yapan şehirlerin hava kalitesinin her geçen gün daha da kötüleşmesidir. Kapalı ortam hava kalitesi çalışanın sağlığını en çok etkileyen etmenlerden biri olduğu için, iş sağlığı ve güvenliği açısından proaktif bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Bu çalışmanın amacı, kapalı ortam hava kalitesine etki eden kaynakları ve sebeplerini ortaya koyarak nasıl tespit edildiğini ve insan sağlığına olan etkilerini belirtmektir.

Anahtar Kelimeler: Kapalı ortam hava kalitesi, iş sağlığı, iş güvenliği Evaluation of Indoor Air Quality in Office Medium in Terms of

Occupational Health and Safety ABSTRACT

One of the results of an incredibly growing fast modern life is the decreasing air quality of cities where there are a lot of offices that are have to be shared by many employees. Increasing indoor air quality should be considered as a proactive approach with respect to occupational health and safety because it is one of the major factors which effects the safety climate of working areas especially offices where employees sit together. The aim of this study is to explain the sources and the reasons of indoor air pollutants besides the testing methods and their effects on human body system.

Keywords: Indoor air qualities, occupational health, occupational safety

1 İstanbul Aydın Üniversitesi, Fen-Bilimleri Enstitüsü, İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı, Sorumlu Yazar: guluzarhosten@aydin.edu.tr

2 Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, Fen-Bilimleri Enstitüsü, İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı

(11)

Giriş

İş sağlığı ve güvenliği, bilimsel ve profesyonel çalışma alanlarında, çalışma koşullarının analiz edilmesi, çalışma koşullarının çalışanların sağlığı ve mutluluğuna etkileri, iş tehlike ve risk etmenlerinin azaltılması ve bu etmenlerin etkinliğinin ölçülmesinin sağlanması olarak tanımlanmaktadır.

[1]

Yapılan çalışmalar; çalışılan ortamın hava kalitesi, ısısı, aydınlanması, gürültü miktarı, yerleşim yeri, yerleşim düzeni ve konforunun, çalışanların üretkenliklerinin sağlanması ve çalışma ortamının verimli olmasında etkili olduğunu ortaya koymuştur.

Hava kirliliği, hızla değişen ve gelişen modern yaşamın bir sonucu olarak daha geniş toplulukların bir arada yaşadığı şehirlerde hayatı olumsuz etkileyen etmenlerden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hava kirliliği, insan sağlığını direkt etkilediği için uluslararası açıdan alınan önlemlerin yanı sıra, ülkeler ulusal açıdan da sorunu çözmek için kendi politikalarını oluşturmakta ve önleyici çalışmalarını uluslararası normlar doğrultusunda yürütmektedirler.

Ülkemiz, Birleşmiş Milletler’e üye ülke olduğu için, Dünya Çalışma Örgütü’nün de (ILO) doğal bir üyesidir ve 6331 sayılı “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu” ile Uluslararası Çalışma Örgütü’nün “İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme”sini onaylamıştır.

Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü’nün de doğal bir üyesi olarak Çevre Koruma Ajansı (EPA, Environmental Protection Agency) tarafından belirlenen

“Hava Kalite Standartları”nı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ülkemizin kendi sınır değerlerine göre “Hava Kalitesi İndeksini” belirlemiştir.

Çalışanların işyerinde karşılaşabilecekleri tehlike ve risklerden korunmaları için risk yönetimi, çalışanların eğitimi, mühendislik önlemleri ve bireysel koruyucu güvenlik önlemlerinin yanı sıra, çalışılan ortamın güvenliği

(12)

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay

Ceyhun, güvenlik iklimini, “Çalışanların iş çevreleri, yönetimin güvenlik görüşü ve aktiviteleri, iş risklerindeki denetimler hakkında algılama kalıpları geliştirmesi ve buna uygun davranması” olarak tanımlar.[2]

İşyeri güvenlik iklimi boyutlarından birisi de kapalı ortam hava kalitesidir.

Kapalı ortam hava kalitesi, Çevre Koruma Ajansı’na göre halk sağlığını etkileyen en önemli beş riskten biridir.[3] Büyüyen şirketler ve şehir merkezlerine kayan merkezi ofis sistemleri, birçok çalışanın bir arada bulunmasına sebep olmaktadır. İş dünyasının yanı sıra okullar, hastaneler, yurtlar gibi toplu halde çalışılan ve yaşanılan yerler, kapalı ortam hava durumundan en çok etkilenen kesimdir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırma, çalışanların zamanlarının %2’sini dışarıda, %6’sını ulaşımda ve %92’sini kapalı ortamlarda geçirmekte olduklarını göstermektedir.[4] Ofis çalışanları, yaklaşık olarak ortalama haftada 40 saatlerini ofislerinde geçirmektedir.

Bu çalışanların pek çoğu yemek ve çay-kahve molalarını da aynı ortamda geçirmektedir. Hastane, kütüphane veya laboratuvar gibi çalışma saatlerinin çok da belirli olmadığı yerlerde, bazı çalışanların zaman zaman bu ortamlarda uyudukları, ders çalıştıkları veya araştırma yaptıkları da bilinmektedir. Bazı uzmanlar kapalı ortamda dolaşan havaya zaman zaman temiz hava eklenmesine rağmen, ofislerde çalışanların açık havada çalışanlara göre hava kirliliğinden daha çok etkilendiklerine inanmaktadır.[5]

Birçok çalışma; ısınma, havalandırma, aydınlatma, nem ve gürültü gibi bina özellikleriyle kişilerin psikolojik, fiziksel ve sosyal durumları açısından karmaşık ve çözümlenmesi zor bir ilişki olduğunu gösterir.[6]

“Kapalı ortam hava kirliliği”; endüstriyel amaçlı olmayan işyerleri, okul, hastane gibi resmi binalar ve konutlarda iç ortam havasında, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyen karbonmonoksit, kükürtdioksit, nitrojenoksitler, formaldehit, sigara dumanı, radon, asbest, kurşun, uçucu organik moleküller, çeşitli mikroorganizma ve alerjenler gibi biyolojik, fiziksel ve kimyasal zararlı etkenlerin görülmesi olarak tanımlanır.[7]

Kapalı ortam hava kirliliği tek bir etkene bağlı değildir. Binanın yeri ve birden fazla ve farklı kullanım amaçları da hava kirliliğine etki eden faktörlerdendir. Bina inşa edilirken kullanılan çatı kaplama, yalıtım, dış ve iç boya ile pencere materyali, binanın hava geçirgenliği yanı sıra

(13)

kullanılan tehlikeli olabilecek kanserojen maddelerin belirlenmesi de önemlidir. Binanın hangi dönemde inşa edildiğini bilmek, kullanılan kimyasal maddelerin bilinmesi açısından yararlıdır. Ayrıca, havalandırma sistemleri ve filtre kimyasalları, ısıtmanın neyle yapıldığı, radon gazı maruziyeti, bina iç temizliğinde kullanılan kimyasallar, iç ortamda kullanılan dezenfektanlar, ortam kokuları/aersoller, yan ürün olarak ortaya çıkan bilinmeyen gazlar, mekanik cihazların kullanımı, bilgisayarlar, yazıcılar, fotokopi makineleri kapalı ortam hava kalitesini etkileyen temel faktörlerdir.

Elektronik cihazların yanı sıra açık ofis anlayışının da yerleşmesiyle birlikte çalışanların çalışma ortamından kaynaklı şikâyetleri her geçen gün artmaktadır. Kapalı ortam hava kirliliği, insan sağlığını ve üretim güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Maruziyet, maruziyet süresi ve maruziyet oranı gibi değişik etkenler söz konusu olsa bile kısa veya uzun vadede çalışanların kapalı ortam hava kirliliğinden etkilendikleri tespit edilmiştir. “Hasta Bina Sendromu” (Sick Building Syndrome) olarak bilinen ve baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk olarak kendini gösteren basit semptomların yanı sıra, kısa vadede alerjik reaksiyonlar, burun, göz ve boğazda kızarıklık, kaşıntı ve akmalar, kas ağrıları, stres, uzun vadede astım gibi solunum yolu hastalıkları, kalp hastalıkları, kanser gibi daha ciddi rahatsızlıklar tespit edilmektedir.[8]

Ülkemizde de sanayileşmenin getirdiği sonuçlardan birisi olan ofis çalışma ortamı, sayısal olarak artmakla birlikte, biçimsel olarak da değişmektedir.

Daha çok kişinin paylaştığı açık ofisler hızla yayılırken kapalı ortamlarda hava kalitesi de çalışanların sağlıklarını ve işin güvenliğini etkilemektedir.

Bu çalışmanın amacı, kapalı ortam hava kalitesine etki eden kaynakları ve sebeplerini ortaya koyarak nasıl tespit edildiğini ve insan sağlığına olan etkilerini belirtmektir.

Kapalı Ortam Hava Kirliliği Kaynakları

(14)

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay

Binanın yeri: Dış ortam hava kirliliği oranı, iç ortamlardaki hava kirliliğine doğrudan etki etmektedir. Aynı şehirde farklı bölgelerde yapılan hava kirliliği ölçümleri, farklı çıkmaktadır. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonları tarafından yapılan partikül madde (PM10) ve kükürtdioksit oranının (SO2) ölçümlerine göre İstanbul ili Şile ilçesi en yüksek kalitedeki hava durumuna sahipken, Esenyurt ilçesi en düşük hava kalitesine sahiptir.[9]

Bina malzemeleri, bina yapısı ve bina eklentileri: Binaların iç-dış boya, çatı, pencere, yalıtım, havalandırma, soğutma ve ısıtma sistemlerinin yanı sıra, alt katlarında bulunan garaj, restoran, çamaşırhane gibi kullanımlar, bina içerisinde dolaşan havanın kalitesini belirlemektedirler.

Bina mobilyaları: Binalarda kullanılan döşeme ve mobilyalar hava kirliliğine etki eden etmenlerdir. Kullanılan malzemelerin doğal olmaması, yer döşemelerinde kullanılan kimyasal bazlı kaplamalar, ucuz ve dayanıklı malzemelerle yapılmış kaplamalar, yapılarında bulundurdukları kimyasallar nedeniyle iç hava kalitesini belirleyen etmenlerdendir.

Binada kullanılan kimyasallar: Bina içi temizlik ve dezenfeksiyonunda kullanılan kimyasal maddelerin yanı sıra, işin yürütülmesi sebebiyle kullanılan ofis malzemelerinin içerdiği kimyasallar da hava kalitesine etki etmektedir.

Çalışanların alışkanlıkları: Çalışanların kullandıkları parfüm ve kolonyalar da hava kalitesine etki eden diğer etmenlerdendir.

Kapalı Ortam Hava Kirliliği Kaynaklarının Sınıflandırması

Kapalı ortam hava kalitesi başlıca; kimyasal, biyolojik ve biyolojik olmayan sebepler olarak üç ana başlık altında sınıflandırılmaktadır.

Kimyasal sebepler: Binalarda kullanılan ofis malzemeleri; yazıcı ve kartuş tonerleri, mürekkep, piller, yapıştırıcılar, fotokopi makinası ve lazer yazıcılardan salgılanan ozon[10], mobilyalar, duvar ve tavan boyaları, böcek ilaçları, temizlik ve dezenfektan olarak kullanılan kimyasal maddeler, ayrıca ortamda yanma sonucu oluşan karbon monoksit, ahşap mobilyalar ve boyalardan kaynaklanan formaldehit, gazlı ocaklardan salınan nitrojen dioksit, solunum sonucu ortaya çıkan karbondioksit gazları, solvent ve aerosol spreyler sonucu ortaya çıkan benzen ve tolüen,

(15)

inşaat maddelerinde kullanılan radon ve türevleri, yalıtımda kullanılan asbest sayılabilir. [11]

Biyolojik sebepler: Bakteri, virüs, mantar, maytlar (ev akarları), polen, nem ve rutubetin sebep olduğu biyolojik küf, en önemli biyolojik etmenlerdir.

Biyolojik olmayan parçacıklar: Katı veya sıvı halde bulunan havada askıda kalabilecek kadar hafif maddelerdir. Ortamda kullanılan yazıcı, fotokopi cihazı gibi ofis donanımlarının yanı sıra, taş duvar gibi yapı malzemelerinden kaynaklanan toz ve kir gibi maddelerdir. Bu maddeler dış ortamdan da iç ortama girebilirler.

Kapalı Ortam Hava Kirliliğine Sebep Olan Temel Madde ve Etkileri Kişilerin daha rahat ve verimli çalışabilmelerinin sağlanabilmesi için

“İş Sağlığı ve Güvenliği” (OSHA) standartları, Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından belirlenmiş olan kapalı ortam hava kirliliğine sebep olan maddeler kanun ve düzenlemelerini adres göstermektedir. En önemli kapalı alan kirlilikleri şunlardır:

Karbonmonoksit: Karbon içerikli malzeme ve maddelerin tamamlanmamış yanması sonucu ortaya çıkan renksiz ve kokusuz olan bir gazdır. Bina otoparklarında araba egzozlarından çıkan gazların yoğun ölçüde sebep olduğu karbon monoksit gazı zehirlidir. Az miktarda maruz kalma baş ağrısı ve bulantıya sebep olmaktadır. Yüksek miktarda maruz kalınması beyin hasarı, hatta ölümle sonuçlanmaktadır.

Karbondioksit: Renksiz, kokusuz ve tatsız bir gaz olan karbondioksit, solunum ve yanma sonucu ortaya çıkan gazdır. Çalışanların sayısının fazla olduğu ve yanlış bitki seçimi ortamdaki karbondioksit seviyesinin artmasına sebep olabilir. Az miktarda karbondioksite maruz kalma zihinsel keskinliğin kaybına sebep olabilir. Karbondioksit miktarının kanda artması baş ağrısından bilinç kaybına hatta ölüme yol açabilmektedir.

(16)

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay

Nitrojenoksitler: Azotoksit, renksiz, kokusuz ve zehirli bir gazdır.

Nitrojendioksit, kırmızı-kahverengi, kötü kokulu ve zehirli bir gazdır.

Yanma sonucu ortaya çıkan bu gazlar, hava kirliliğinde önemli bir yere sahiptir.[11] Mukoz membranlarda irritasyon, kronik akciğer hastalığı ve astım 150 ppm’in üzerindeki konsantrasyonlarında ölüme neden olur.[12]

Radon: Radon renksiz, kokusuz, tatsız ve radyoaktif bir gazdır. Radon hem atmosferde hem toprakta bulunmaktadır. U238 (uranyum) serisinden bir izotoptur. Ra226’nın radyoaktif bozunumu sonucu oluşmaktadır.

Biyosferde bol bulunur. Radyum toprakta, kayalarda ve bazı inşaat malzemelerinde çok fazla miktarda bulunmaktadır. Çalışma ortamında yüksek doz radyumun bulunmasına bağlı olarak akciğer kanseri (bronkojenik karsinoma) geliştiğini ileri süren kaynaklar vardır.[13]

Zirai ilaçlar: Böcek ilaçları, bitki ilaçları, mantar ilaçları gibi canlı organizmalara zarar vermek ve onları ortadan kaldırmak için kullanılan karışımlar, aynı zamanda insan sağlığına da zararlıdır. Gözlerde sulanma, baş ağrısı, kusma, vücutta kabarıklık ve halsizlik ilk belirtileridir. Yüksek dozda maruz kalındığında sonuç, felç kalmak veya ölüm olabilir.

Biyolojik kirlilik: Hayvan deri döküntüleri, böcek ve akar dışkıları, bitkilerin polenleri ve mikroplar, farklı çaplarda havada asılı kalabilen ve solunum yoluyla insanlara zarar verebilen maddelerdir. Özellikle rutubet, kirli soğuk/sıcak hava sarmalları (klima), drenaj ve kanal hatları, bakteri ve küf üremesi için uygun ortamlardır. Toksijenik, alerjik reaksiyonlar ve lejyoner hastalığı/zatürre gibi solunum yolu hastalıklarına sebep olabilirler.

[13,14]

Buharlaşabilir organik bileşikler (VOCs): Dış ortamdaki kirliliğe sebep olan trafik ve endüstriyel gaz yayılımları, bina ve mobilya malzemeleri, temizlik malzemeleri ve kişisel bakım malzemeleri ortamda bulunan ve buharlaşabilir organik maddeler olarak tanımlanabilirler. Benzen, formaldehit, trikloretilen, tetrakloretilen, pentaklorofenoat, kreozot, kromarsenat, bakır ve çinkonaftanatlar gibi kimyasalları içeren maddelerdir.

[3,9,14] Astım ve alerjik reaksiyonlara sebep olmaktadırlar.

(17)

Partikül madde: Havadaki partikül madde içerisinde cıva, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller ile kanserojenik kimyasalları bulundurabilen, büyüklüğüne göre üst ve alt solunum yollarını etkilemektedir. Çapları küçüldükçe daha tehlikeli olmaktadırlar.

Kapalı Ortam Hava Kalitesi Sstandartları

Kapalı ortam hava kalitesi ölçümlerinde Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı (OSHA) tarafından belirlenmiş genel bir standart yoktur. Hava Kalite İndeksi (Air Quality Index/

AQI), Çevre Koruma Ajansı (EPA) tarafından oluşturulmuş standart değerleri, ülkelerin kendi sınırlarına göre dönüştürdükleri değerlerden oluşmaktadır. Ülkemizde kullanılan Ulusal Hava Kalitesi İndeksi, EPA Hava Kalitesi İndeksini ulusal mevzuatımız ve sınır değerlerimize uyarlayarak oluşturulmuştur ve 5 temel kirletici; partikül maddeler (PM10), karbonmonoksit (CO), kükürtdioksit (SO2), azotdioksit (NO2) ve ozon (O3) için hava kalitesi indeksi hesaplanmaktadır.[9,15]

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda, çalışanların sağlıklarının korunması ve fiziksel tehlikelerden korunmaları gerekliliği belirtilir. Ayrıca, 29 CFR 1910.94 Havalandırma, 29 CFR 1910.1000 Hava Kirleticileri, 29 CFR 1910.1048 Formaldehit, 29 CFR 1910.1450 Laboratuvarlarda kullanılan tehlikeli kimyasallar standartları kullanılan temel standartlardır.

EPA, kapalı ortam hava kalitesi ölçümleri için de standartları belirlemiştir.

Kapalı ortam hava kalitesini belirlemek için, iç ortamdaki sıcaklık (T), bağıl nem (BN), hava hızı, karbondioksit (CO2), solunabilinir asılı partikül madde (PM), uçucu organik bileşikler (VOCs), azotoksitler (NOx), karbonmonoksit (CO), ozon (O3), kükürtdioksit (SO2), radon, formaldehitler (HCHO), bakteri sayısı gibi parametreler ölçülerek değerlendirilmesi yapılmaktadır. Türkiye’nin de üye olduğu uluslararası

(18)

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay

Kapalı Ortam Hava Kalitesi Ölçüm Metotları

Kapalı ortam hava kalitesinin tespiti için farklı cihazlar ve metotlar kullanılmaktadır. Partikül maddeler ölçer (toz konsantrasyonu ölçüm cihazı), gaz kramotografi, aktif karbon için gravemetric metot, CO2 ölçer, sıcaklık-nem ölçer, metal tayini için atomik absorbsiyon, mikrobiyel yükün kob/m3 olarak ölçülmesi (aktif hava örnekleme), besiyeri plakları üzerine düşen mikroorganizmaların sayılması (pasif hava örnekleme), mikroorganizma hücrelerinin kimyasal bileşenlerini (ATP, enzim) ölçme, direkt mikroskobi, flow sitometri ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) başlıca kullanılan ölçüm metotlarıdır.

Kapalı Ortam Hava Kirliliği Çözüm Önerileri

Hava kalitesinin düzeltilmesi, küresel ve ülke bazında düşünülmesi gereken bir sorundur. Dış ortam hava kirliliği, kapalı ortam hava kirliliğini etkileyen en önemli sebeptir. Doğal olmayan nedenlerle oluşan ve sürekliliği ile insan hayatını tehdit eden kloroflorokarbonlu gazların sebep olduğu ozon tabakasındaki deliğin sürekli büyümesi, endüstriyel gelişimler, tarım alanlarında kullanılan yapay kimyasallar ve aerosoller sonucu artan küresel ısınma ve fosil yakıtların tüketilmesiyle ortaya çıkan kükürtdioksit ve azotoksitlerin havadaki su buharıyla birleşmesi sonucu oluşan asit yağmurları, temel dış ortam kirlilik nedenleridir. İnsan tarafından oluşturulan bu sorunlar doğru eğitim ve ülkelerin alacakları önlemlerle minimize edilebilirler.

Ülkelerin belirleyeceği binaların inşasında, yalıtımında ve iç alanlarda kullanılan yapı malzemelerine getirilecek standartlar, çalışanları tehlikeli kimyasal maruziyetlerinden koruyacaktır.

İşverenler tarafından bina içi düzenlenirken kullanılacak halı kaplamalardan kaçınmak, doğal malzemelerden yapılmış mobilyaların seçimi, dosya, kâğıt gibi malzemelerin kapalı dolaplarda saklanması, temizlik ve dezenfeksiyon amaçlı kullanılacak olan kimyasalların doğal olanlarla yer değiştirmesi, havalandırma ve iklimlendirme filtrelerinin düzenli değişim ve bakımlarının yapılması önemlidir.

(19)

NASA tarafından 1987 yılında yapılan bir araştırmada, az ışık ihtiyacı duyan bazı bitkilerin aktif karbon filtresi gibi iş gören bitkilerle birlikte özellikle uçucu kimyasalların yarattığı hava kirliliğini azalttığını ortaya konmuştur. Bu bitkiler benzen, formaldehit ve triklorofloroetilen gibi zararlı maddeleri filtrelemektedirler. Günümüzde ofislerin yanı sıra evlerde de tercih edilmekte olan bu bitkilerden bazıları Çin herdemyeşili (Chineese evergreen), kırmızılı dresena (dracaena ‘Warneckii’), kaynana dili (mothers-in-laws tongue), devetabanı (heart leaf), mısır (corn plant) ve beyaz zambaktır (madonna lily).[16]

Çalışanların kişisel bakım malzemelerinde doğal olanların tercih edilmesi ve aynı ortamda çalışan kişi sayısının doğru belirlenmesi de karbondioksit miktarının azaltılması açısından önemlidir.

Sonuç

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bilgilerine göre, dünya üzerindeki yıllık ölümlerin 3.7 milyonu dış ortam hava kirliliğine ve 4.3 milyonu ev içindeki havaya bağlı olarak gerçekleşmiştir. Kapalı ortam hava kalitesinin insanları fizyolojik, psikolojik ve sosyal olarak etkilediği bilinmektedir. Çalışanların daha üretken ve verimli olmaları için sağlıklarının ve psikolojilerinin iyi durumda olmasının yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliği açısından da ciddi bir tehlike kaynağı olan kapalı ortam hava kirliliğinin iyileştirilmesi için risklerin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Yapılacak bu çalışmanın ülkemizde kesin olarak alt ve üst limit değerleri belirlenmemiş olan kapalı ortam hava standartlarının belirlenmesine de katkı sağlaması amaçlanmaktadır.

Binalar yapılmadan önce alınması gereken önlemlerin belirlenmesi, mevcut binalar için çalışanların konforunu ve güvenliğini artıracak çözümlerin üretilebilmesi için soğuk ve sıcak hava için iklimlendirme sistemleri,

(20)

Gülüzar Hoşten, Necla Yalbay

KAynAKlAR

[1] P.Arezes, P.Swuste, Occupational Health and Safety post-graduation courses in Europe: A general overview, Safety Science,2012

[2] G. Ceyhun, Güvenlik İklimi ve İş-Aile Çatışmasının Yorgunluğa Etkileri: Türk Kılavuz Kaptanlar Üzerine Bir Araştırma, İşletme Araştırmaları Dergisi, 2014; 99

[3] Air-Indoor Air Quality (IAQ). Environmental Protection Agency.

Contains an Introduction to IAQ, a listing of common pollutants, and references.

The web site: www.epa.gov/iaq/pubs

[4] S.Suryawanshi, A.Chauhan, R.Verma (et al), Identification and quantification air pollutant sources within a residential academic campus, Science of the Total Environment, 2016; 569-570,

[5] OSHA(Occupational Health and Safety Administration), Indoor Air Quality in Commercial and Institutional Buildings, 2011; 3431-04

The web site: www.osha.gov

[6] P.M.Bluysesen, C.Roda, C.Mandin, (et al), Self-reported health and comfort in “modern” office buildings: first results from the European OFFICAIR study,Indoor Air ,2016; 26;298-317

The web site: wileyonlinelibrary.com/journal/ina

[7] A.Soysal, Y.Demiral. Kapalı Ortam Hava Kirliliği. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD, İzmir, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007;

6 (3)

[8] OSHA(Occupational Health and Safety Administration), Indoor Air Quality

The web site: www.osha.gov

[9] T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Hava Kalitesi İzleme İstasyonları İstasyon Raporları 11.1.2018.

The web site: www.havaizleme.gov.tr

[10] H.Ulucan, S.Zeyrek ,Ofislerde İş Sağlığı ve Güvenliği, İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü Müdürlüğü Ankara, 2012.

The web site:www.isgum.gov.tr/rsm/file/isgdoc/IG14-ofislerde_isg.pdf

(21)

[11] F.Özdemir, Türkiye Genelinde Kükürtdioksit ve Partiküler Madde Kirlilik Dağılımlarının Analizi, Kapalı Ortam Hava Kirlenmesi,

FBE Çevre Mühendisliği Anabilim Dalında Hazırlanan Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2008

[12] A.Alıcılar, M.Gürü, A. Murathan (et al), Baca Gazlarındaki Azot Oksitlerin Bentonit Üzerine Adsorpsiyon Yoluyla Dolgulu kolonlarda Giderilmesi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 2003

[13] An Office Building Occupant’s Guide to Indoor Air Quality. Describes factors that contribute to indoor air and quality and comfort problems, and the roles of building managers and occupants in maintaining a good indoor environment.

The web site:www.epa.gov/iaq/pubs/occupgd.html

[14] S.Sofuoğlu, G.Aslan, F.İnal (et al), An assesment of indoor air concentrationsand health risks of volatile organic compounds in three primary schools, International Journal of Hygiene and Environmental Health, 2010

The web site: www.elsevier.de/ijheh

[15] H.Bulut, Havalandırma ve İç Hava Kalitesi Açısından CO2 Miktarının Analizi. Sablon 2012, Tesisat Mühendisliği - Sayı 128, 2012

[16] B.C. Wolverton, A. Johnson, K Bounds, Interıor Landscape Plants for Indoor Air Pollution Abatement Final Report, Sverdrup Technology Inc., NASA Office of Commercial Programs--Technology Utilization Division, and the Associated Landscape Contractors of America (ALCA), 1989

(22)

Özgün Araştırmalar (Original Research)

Beyan Edilen Boy ile Kilo Verilerinin Güvenilirliği ve Adli Açidan Önemi

Nurdan Sezgin

1

, Beytullah Karadayi

2

, Şükriye Karadayi

3

ÖZBu çalışmanın amacı, kişilerin kendi boy ve kiloları ile ilgili verdikleri bilgi ile gerçek ölçüm değerleri arasında tutarlılık olup olmadığının ortaya konulmasıdır. Kişilere ait boy ve kilo bilgileri bazı meslek gruplarına kabul için kullanılabildiği gibi, özellikle adli bilimlerde kimliklendirme çalışmalarında büyük öneme sahiptir. Boy uzunluğu ve kilo, kişiler arasında çeşitlilik gösterdiğinden insanlar arasında ayrım sağlanmasında kullanılan iki önemli parametredir. Kimliği belirsiz cesetlerin kayıp kişiler arasından kimliklendirilmesi ve pek çok kriminal olayda kamera kayıtlarının kimliklendirme amaçlı karşılaştırılması gibi durumlarda kişilerin daha önce beyan ettikleri boy ve kilo bilgilerinin doğru şekilde elde edilmesi önem taşımaktadır. Araştırma için 93 kadın ve 106 erkek gönüllü katılımcının boy ve kilo ölçümleri kullanıldı. Çalışma kapsamında elde edilen veriler SPSS 17 istatistik programı yardımı ile tanımlayıcı istatistik, grafik analizi ve Paired T testi ile değerlendirildi. Erkeklerde ölçülen boy ile beyan edilen boy uzunluğu ortalamaları arasında 0,17 cm, kilo ortalamaları arasında 0,06 kg fark bulundu. Kadınlarda ise ölçülen ve beyan edilen boy uzunlukları ortalamaları arasında 0,51 cm ve kilo ortalamaları arasında 0,73 kg fark olduğu görüldü. Sonuç olarak, her iki cinsiyette de boy uzunluğunun olduğundan fazla, kilonun ise olduğundan az söylendiği saptandı. Fakat bu farklar erkeklerde istatistiksel açıdan anlamlı bulunmazken, kadınlarda her iki parametre açısından istatistiksel olarak anlamlı fark (p<0,01) olduğu gözlendi.

Anahtar Kelimeler: Adli bilimler, kimliklendirme, boy ölçümleri, kilo ölçümleri

1 Dr. Öğr. Üyesi İstanbul Aydın Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Sorumlu Yazar: nurdansezgin@aydin.edu.tr

2 Doç. Dr. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı,

3Dr. Öğr. Üyesi Altınbaş Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu,

(23)

The Reliability of the Declared Height and Weight Data and its Importance in Terms of Forensic Sciences

ABSTRACT

The aim of this research is to determine whether there is consistency between person’s height and weight measurements and declared height and weight data. Such height and weight information of individuals can be used for admission to some occupational groups, it has a great importance in the identification, especially in forensic science. Height and weight are the two important parameters that are used in maintaining a distinction between people because these diversities are observed among individuals.

It is important to obtain the accurate information about a person’s real and declared height and weight data in cases such as identification of missing persons through unidentified bodies and comparison video records in many of the criminal cases for identification. In this research, we used height and weight measurements of 93 women and 196 men volunteers. The data obtained under this study is evaluated in SPSS 17 statistical program with descriptive statistics, graphical analysis and Paired t test. It is found that the mean difference between measured and declared height data in men is 0,17 cm, mean weight difference is 0,06 kg. In women, it was observed that the mean difference between measured and declared height data are 0,51 cm and weight mean difference is 0,73. Consequently, in both genders, height is declared more and weight is less than the real data. It is observed that these differences are not statistically significant in man but significant in woman for both parameters (p<0,01).

Keywords: Forensic science, identification, height measurement, weight measurement

(24)

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı

Giriş

Yaş, cinsiyet ve boy uzunluğu tahminleri adli antropolojik vakalarda kimliklendirme denildiğinde akla ilk gelenlerdir. Kimliklendirme aşamasında bu özelliklerin tespit edilmesi, özellikle tanınmayacak derecede bozulmuş veya iskeletleşmiş cesetler için oldukça önemlidir1. Bu özellikler ile birlikte antropometrik ölçüler de kişinin biyolojik profilinin yeniden oluşturulmasına yardımcı olur2-4. Antropometrik ölçümler içerisinde boy uzunluğunun tahmini ise adli alanda güvenilirdir ve kimliklendirme açısından oldukça önemlidir5.

Boy uzunluğunun insandan insana değişmesi ve dolayısıyla bu değişkenliğin kimliklendirme aşamasında eşleştirilecek kişi sayısını azaltması, boy tahminini diğer biyolojik profillerin içinde önemli bir yere koyulmasını sağlamıştır6. Boy uzunluğu yaşlı bireylerde yaşla birlikte azalır ve boy tahmini sırasında yaş doğrulama faktörleri kullanılır5. Boy tahmini, boy uzunluğunun giderek artan bir gelişim sürecinde olması, uzun kemiklerde allometrik değişiklikler içermesi ve insan çeşitliliği göz önünde bulundurulduğunda, dünya nüfusunun göç eğilimi içerisinde olması gibi sebeplerden dolayı, adli antropologlar için sıkça değişen bir özelliktir7. Boy uzunluğu, kayıp bir kişinin, mağdurun veya saldırganın kanuni yaptırımlar ile kimliklendirilmesi yapılırken yasal ve insani sebepler açısından biyolojik profilin önemli bir kısmını oluşturur. Bu sebeple kimliklendirme alanında en önemli unsurlarından biri olan boy tahmininin, adli bilim uzmanları tarafından kesin ve doğru metotlarla yapılması gerekmektedir8,9.

Kişiye ait kilo bilgileri boy uzunluğuna ait bilgiler kadar olmasa da adli bilimler içerisinde kullanımı olan diğer bir parametredir. Çünkü kilo bilgileri zamana karşı daha fazla değişkenlik gösterir ve kişinin giydiği kıyafetler, kilo bilgisinin doğru tahmin edilmesini güçleştirir. Buna rağmen bir şüphelinin eşkâli tarif edilirken boy, saç rengi, vücut yapısı gibi bir takım kişisel özelliklerle birlikte, kilo bilgisi de sıklıkla yer alır ve kamera kayıtları üzerinde yapılacak taramalara da yardımcı olacağı düşünülmektedir. Kilo, adli ve tıbbi alanlarda çalışılmış biyometrik bir özelliktir. Video görüntü izleme gibi birçok pratik alanda kilo, yeniden kimliklendirme amacıyla faydalı bilgi sağlayabilir; ancak görüntü (fotoğraf ya da video) üzerinden tahmin edilebilir olması gerekmektedir10.

(25)

Kimliği belirsiz cesetlerin kayıp kişiler arasından kimliklendirilmesi ve pek çok kriminal olayda kamera kayıtlarının kimliklendirme amaçlı karşılaştırılması gibi durumlarda kişinin daha önce beyan ettikleri boy ve kilo bilgilerinin gerçeği yansıtması ve doğru şekilde elde edilmesi önem taşımaktadır. Çoğu durumda çeşitli sebeplerle bireylerin resmi ve resmi olmayan belge ve formlar içerisinde paylaştıkları kendi kilosu ve boy uzunluğu bilgileri gerçek değerden sapma gösterebilmektedir.

Bu çalışmanın amacı, kişilerin kendi boy uzunluğu ve kiloları ile ilgili verdikleri bilgi ile gerçek ölçüm değerleri arasında tutarlılık olup olmadığının ortaya konulması ve elde edilen sonuçların adli tıpta kullanılmasıdır.

yöntem

Bu çalışmada 93’ü kadın ve 106’sı erkek olmak üzere, 18-75 yaş aralığında toplam 199 kişiye ait boy uzunluğu ve kilo bilgileri kullanıldı. Kişiler çalışma içeriği hakkında bilgilendirildikten sonra gönüllülük esasına göre çalışmaya dahil edildi. Gönüllülerin önce kilo ve boy uzunluğu hakkındaki kendi beyanları, hazırlanan formlara kaydedildi. Ardından birinci yazar tarafından kişilerin gerçek kilosu ve boy uzunlukları ölçüldü.

Kilo ölçümleri sabah saatlerinde, kalibrasyonu yapıldıktan sonra, hassas ölçüm yapabilen dijital tartı yardımı ile alındı. Kilo ölçümleri esnasında kişinin üzerinde palto/kaban gibi ağır giysiler olmamasına dikkat edildi.

Boy uzunlukları ise kişi ayakkabısız iken, ayakta ve dik pozisyonda, sırtı boy ölçer aletine paralel şekildeyken, baş ve gözler Frankfurt düzleminde karşıya bakar durumdayken alındı.

Çalışmada elde edilen veriler SPSS 17 (Statistical Package for the Social Sciences) istatistik programına kaydedildi ve program yardımıyla tanımlayıcı istatistik, grafik analizi ve Paired T testi kullanılarak değerlendirildi.

(26)

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı

Bulgular

Çalışmaya katılan 93 kadın gönüllünün yaş ortalaması 47,11 yıl iken (standart sapma 18,21), 106 erkek gönüllünün yaş ortalaması 45,36 yıl idi (standart sapma 17,76).

Tablo 1’de katılımcıların gerçek ve beyan ettikleri boy ve kilo ortalamaları verildi. Gönüllülerin erkeklerde boy uzunluğu ortalamasının 173,34 cm ve kilo ortalamasının 81,20 kg; kadınlarda ise boy uzunluğu ortalamasının 161,97 cm, kilo ortalamasının 71,86 kg olduğu görüldü.

Erkek Kadın

Boy (cm) Kilo (kg) Boy (cm) Kilo (kg)

Gerçek Beyan Gerçek Beyan Gerçek Beyan Gerçek Beyan Ort. 173,34 173,42 81,20 81,15 161,97 162,48 71,86 71,13

S.S. 5,74 5,77 14,35 13,52 5,45 5,78 16,84 16,23

Min 160,00 160,00 50,00 52,00 149,00 150,00 42,00 40,00 Max 190,00 190,00 143,00 140,00 175,00 175,00 123,80 118,00

Tablo 1: Katılımcıların gerçek ve beyan ettikleri boy ve kilo ortalamaları

*Ort.: Ortalama

**S.S.: Standart sapma

(27)

Grafik 1’de erkeklerde ölçülen boy uzunluğu ile beyan edilen boy uzunluğu arasındaki oransal farklar verildi. Çalışma sonucunda elde edilen verilere göre, erkeklerin beyan ettikleri boy ile araştırmacı tarafından ölçülen boy uzunluğunun ortalamaları arasında 0,17 cm fark bulundu. Erkeklerin

%28,3’ü kendi boy uzunluğu konusunda tam beyanda bulunurken, boyunu olduğundan fazla söyleyenlerin oranının %40,6 ve olduğundan az söyleyenlerin oranının ise %31,1 olduğu görüldü (Grafik 1).

Grafik 1: Erkeklerde ölçülen boy uzunluğu-beyan edilen boy uzunluğu arasındaki oransal farklar.

(28)

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı

Grafik 2’de erkeklerde ölçülen kilo ile beyan edilen kilo arasındaki oransal farklar verildi. Erkeklerin gerçek kilo bilgileri ile beyan ettikleri kilo ortalamaları arasında 0,06 kg fark bulundu. Kilo bilgisi hakkında tam beyanda bulunanlar %39,6; olduğundan daha fazla söyleyenler %31,1 ve olduğundan daha az söyleyenler %29,2 oranındadır (Grafik 2).

Grafik 2: Erkeklerde ölçülen kilo-beyan edilen kilo arasındaki oransal farklar.

(29)

Grafik 3’te kadınlarda ölçülen boy ile beyan edilen boy arasındaki oransal farklar verildi. Kadınların beyan ettikleri boy uzunlukları ile ölçülen gerçek değer ortalamaları arasındaki fark 0,51 cm’dir. Kadınların boy bilgisinde tam beyanda bulunanların oranı %37,6; olduğundan daha fazla beyanda bulunanlar %43,2 ve olduğundan az söyleyenler %18,2 olarak tespit edildi. (Grafik 3).

Grafik 3: Kadınlarda ölçülen boy-beyan edilen boy arasındaki oransal farklar.

(30)

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı

Grafik 4: Kadınlarda ölçülen kilo-beyan edilen kilo arasındaki oransal farklar.

Grafik 4’te kadınlarda ölçülen kilo ile beyan edilen kilo arasındaki oransal farklar verildi. Kadınlarda ölçülen gerçek kilo ile katılımcı tarafından beyan edilen kilo ortalamaları arasında 0,73 kg fark olduğu gözlendi. Buna göre kilo bilgisini tam verenlerin oranı %34,4; olduğundan fazla söyleyenler

%21,5 ve olduğundan az söyleyenler ise %44 olarak bulundu (Grafik 4).

Tartışma ve Sonuç

Boy uzunluğu ve kilo bilgisi, diğer biyolojik özellikler gibi adli bilimlerde kimliklendirme çalışmaları için oldukça güvenilir bir özelliktir5. Adli alanda kimliklendirmede kullanılan yaş, cinsiyet, boy uzunluğu ve etnik köken tahminleri antropometrik yöntemlerle yapılmaktadır. Bu yöntemler kesin sonuçlar vermese de diğer yöntemlerle birlikte kullanıldığında daha iyi sonuç verebilmektedir11.

(31)

Kimliği belirsiz kişilerin ya da ceset parçalarının kimliklendirilmesinde boy uzunluğu ve kilo gibi vücut ölçüleri önemli ve kullanışlı birer parametredir12. Adli ve tıbbi alanda çalışılan kilo ve boy uzunluğu, biyometrik bir özellik olup, video kamera görüntüsü gibi birçok alanda, yeniden kimliklendirmede faydalı bilgiler sağlayabilmektedir13.

Kişilerin morfolojik ve morfometrik özelliklerini doğru şekilde ortaya koyabilmek için kişinin dahil olduğu topluma ait çok sayıda materyal üzerinde araştırma yapılması ve ölçüm yöntemlerinin de doğru uygulanması gerekmektedir14. Güncel hayatta da gözlemlediğimiz üzere, çoğu zaman kişinin kendi beyan ettiği boy uzunluğu ile ölçülen boy uzunluğu arasında farklılıklar bulunmaktadır. Kişiye ait boy uzunluğu bilgisi, gerek resmi evrakta gerekse resmi olmayan evrakta birbirleri arasında tutarsızlıklar gösterebilmektedir. Bu durumun bir veya birden fazla sebebi bulunabilmektedir. Özellikle askerlik belgesi, hastane dosyası, işe giriş formları vb. resmi belgelerde kişinin boy uzunluğu bilgilerinde farklılıklar göze çarpmaktadır15. Söz konusu belge ve formlardaki boy uzunluğu bilgisinin ölçülerek kaydedildiği durumlarda ölçüm sırasında bazı hatalar yapılabilmektedir. Belgeler üzerinde yazan boy bilgisi tutarsızlıklarının önemli bir sebebi de, bilimsel olarak kanıtlandığı üzere, kişilerin sabahki boy uzunlukları ile akşam ölçülen boy uzunlukları arasında farkların olmasıdır. Bu durumun en önemli sebebi, kasların sabah saatlerinde daha güçlü olması, dolayısıyla iskelet sistemini daha dik tutabilmesidir. Aynı şekilde, kişiler yaşlandıkça eklem aralıklarındaki daralmadan dolayı boylarında 1-2 cm azalma olduğu bilinmektedir16. Ancak belgeler üzerindeki boy uzunluğu bilgisi konusundaki farklılıkların en önemli sebebinin bu belgelerin kişi beyanı baz alınarak, ölçüm yapılmadan doldurulması kaynaklı olduğunu düşünmekteyiz. Aynı durum kilo bilgisi konusunda da geçerlidir. Yalnız, kişilerin kilosu zamanla değişiklik gösterdiğinden ötürü, belgeler üzerindeki tutarsızlıkların en büyük sebebini zaman

(32)

Nurdan Sezgin, Beytullah Karadayı, Şükriye Karadayı

Yapılan çalışma sonucunda, her iki cinsiyet için elde edilen bulgular göz önüne alındığında, boy uzunluğunun olduğundan daha fazla, kilonun ise olduğundan daha az söylendiği saptandı. Bu farklar erkeklerde istatistiksel açıdan anlamlı bulunmazken, kadınlarda her iki parametre açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu gözlendi (p<0.01). Bu durum genel olarak kadınların erkeklere nazaran dış görünüşe daha fazla önem verdiklerini ve boy uzunluğu ve kilo konusunda erkeklere göre daha hassas oldukları şeklinde yorumlanabilir.

Bu çalışmanın sonuçları göstermektedir ki eğer kişilere ait daha önce beyan edilmiş ve kayıtlı belgelere geçmiş kilo ve boy uzunluğu bilgileri cesetlerin kimliklendirilmesinde ve video kamera görüntülerinin kimliklendirme amaçlı çözümlenmesinde kullanılacaksa, belli hata oranlarının dikkate alınması gerekmektedir.

KAynAKlAR

[1] Duyar İ, Pelin C, Sargın OÖ. Adli antropolojik vakalarda vücut tipinin tahmin edilmesi. İnsanbilim Dergisi, 2012;1(1):17-26.

[2] İşcan MY, Quatrehom<me G. Medico-legal anthropology in France.

Forensic Sci Int. 1999;100:17-35.

[3] Krishan K. Anthropometry in forensic medicine and forensic science-

‘forensic anthropometry’. The Internet J Forensic Sci. 2006;Vol.2, No.1,s.1-8.

[4] Kanchan T, Krishan K. Anthropometry of hand in sex determination of dismembered remains-a review of literature. J Forensic Leg Med.

2011;18:14-17.

[5] Pelin C, Zağyapan R, Yazıcı C, Kürkçüoğlu A. Body height estimation from head and face dimensions: A different method. J Forensic Sci.

2010;Vol.55,No.5,s.1326-1330.

[6] Jee SC, Yun MH. Estimation of stature from diversified hand anthropometric dimensions from Korean population. J Forensic Leg Med.

2015;35:9-14.

(33)

[7] Wilson RJ, Herrmann NP, Jantz LM. Evaluation of stature estimation from the database for forensic anthropology. J Forensic Sci.

2010;Vol.55,No.3,s.684-689.

[8] Ousley SD. Should we estimate biological or forensic stature? J Forensic Sci 1995;40:768–773.

[9] Chikhalkar BG, Mangaonkar AA, Nanandkar SD, Peddawad RG.

Estimation of stature from measurements of long bones, hand and foot dimensions. J Indian Acad Forensic Med. 1972;32(4):329-331.

[10] Velardo C, Dugelay JL. Weight estimation from visual body appearance. Biometrics: Theory Applications and Systems (BTAS). Int Conference on. IEEE. 2010;pp.1-6.

[11] Sezer F. El parmaklarının antropometrik ölçümleriyle boy ve cinsiyet tahmini. TC Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıpta uzmanlık tezi. 2015, Ankara.

[12] Fawzy IA, Kamal NN. Stature and body weight estimation from various footprint measurements among Egyptian population. J Forensic Sci. 2010;Vol.55,No.4,s.884-888.

[13] Moorthy N, Khan HBMA. Regression analysis to determine body weight from foot-outline (3D) anthropometry among Bidayuhs: An indigenius ethnic group in Malaysian Borneo. SM J Forensic Research and Criminology. 2017;1(2):1-7.

[14] Mergen AB, İşcan MY. Adli antropoloji. Adli bilimler içinde”. (eds.

Celbiş O, İşcan MY). Akademisyen Tıp Kitabevi. 2016;s.405-413.

[15] Snow C, Williams J. Variation in premortem statural measurements compared to statural estimates of skeletal remains. J Forensic Sci.

1971;16:455-464.

(34)

Özgün Araştırmalar (Original Research)

IMRT Planlarinda Segment Sayisinin Dozimetrik Etkisi

Adem Özöndel

1

Füsun Çetin

2

ÖZBu çalışmada, 15 farklı türdeki kanser hastası ele alınarak, Statik IMRT (step and shoot) tekniğiyle oluşturulan IMRT planlarının doğrulanmasında, segment sayısının hesaplanan ve ölçülen dağılımların karşılaştırılmasına ilişkin değerlendirme sonucuna etkisi araştırılmıştır. CMS XİO 4.8 tedavi planlama sisteminde her bir hasta için alan sayıları korunmak suretiyle, yüksek ve düşük segment sayılarında Statik IMRT planı yapılmıştır. Tedavi planlama sisteminde (TPS) Kalite Kontrol (QA) planında oluşturulan 30x30x30 boyutlarındaki sanal fantomda bütün alanlar gantri 00 derecede normalize edilerek, kaynak cilt mesafesi (SSD) 95 cm, eşmerkez noktası 5 cm’de seçilerek yapılan simülasyonla koronal doz haritaları elde edilmiştir.

Yapılan bu IMRT planları için doz dağılımı iki boyutlu (2D) Array fantom kullanılarak simülasyonla aynı şartları taşıyan set-up (düzenek) ile ölçülmüştür. Hesaplanan ve ölçülen akı haritaları 3 mm mesafe uyumu ve

%3 doz farkı ölçütlerinde gamma (γ) değerlendirmesini geçen noktaların yüzdesi hesaplanmıştır. Yüksek ve düşük segment sayısına sahip planlarda gamma değerlendirmesini geçen noktaların yüzdeleri karşılaştırılarak sonuçlar değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yoğunluk ayarlı radyoterapi(IMRT), statik IMRT, ters planlama, 2D array, gamma indeks

1 İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Fiziği Anabilim Dalı Sorumlu Yazar: aozondel@hotmail.com.tr

2 Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Aydın Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Fiziği Anabilim Dalı

(35)

The Dosimetric Effect of the number of Segments on IMRT Plans ABSTRACT

In this study, the effect of segment numbers on dosimetric verification of IMRT fields obtained by the static IMRT (step and shoot) method is investigated through 15 patients with different kinds of cancer. IMRT plans of each patient were created in CMS XIO 4.8 treatment planning system (TPS) for both high and low segment number by using “step and shoot”

technique and conserving the number of fields.

By using the Treatment Planning system (TPS), a 30x30x30 cm virtual phantom was created in the Quality Assurance (OA) plan where all the fields were normalized at a gantry angle of 0o and coronal dose mapping has been calculated by a simulation, made at source-surface distance (SSD) of 95 cm and isocenter at 5 cm. Afterwards, dose distributions for these 30 IMRT plans have been measured by using 2D Array phantom which has a set-up under identical conditions with the virtual simulations.

For both calculated and measured flow charts, the percentage of point numbers passing the gamma (γ) index for 3 mm Distance to Agreement (DTA) and 3% Dose Difference (DD) criteria have been found. The obtained results have been analyzed by comparing the percentages of the points passing the gamma criteria of 3%/3 mm in the plans with high and low segment numbers.

Keywords: Intensity-modulated radiation therapy (IMRT), Step and Shoot, (Inverse Planning), 2D Array, Gamma Index

Giriş

Teknolojik gelişmelerin sonucu olarak radyoterapide tedavi planlamasında tomografik görüntülerin kullanılmaya başlamasıyla, 2 boyutlu (2D) konvansiyonel radyoterapiden 3 boyutlu (3D) konformal radyoterapiye

(36)

Adem Özöndel, Füsun Çetin

radyoterapi tekniğinin geliştirilmesiyle Yoğunluk Ayarlı Radyoterapi (IMRT) tekniği kullanılmaya başlanmıştır. IMRT tekniği ile akı şiddeti modüle edilmiş x-ışınlarının kullanılması mümkün hale gelmiştir [2,3].

IMRT, tedavi planlamalarında kritik organlar korunurken, hedef hacme istenen dozu verilmesinde konformal radyoterapiye oranla daha başarılı olması nedeniyle sıklıkla kullanılan bir planlama yöntemi olmuştur.

Bu çalışmada kullanılan statik IMRT tekniğinde tedavide kullanılan her bir alan küçük alt alanlardan oluşur. Segment olarak adlandırılan bu küçük alanların demet şiddeti uniform bir yapıya sahiptir. Segmentler çok yapraklı kolimatör (MLC) ile şekillendirilir. Alan içinde oluşturulan bu segmentler üst üste gelerek alan içerisinde uniform olmayan şiddete sahip x-ışını demeti oluştururlar[3]

IMRT tekniği ile kısa mesafelerde hızlı doz düşümleri gerçekleştirilebildiğinden, bu yöntem hedef hacme istenen doz verilirken kritik organların mümkün olan en az doza maruz bırakılmasını sağlamaktadır. IMRT tekniğinde tedavi planlama sisteminde hesaplanan doz ile hastaya verilen dozun doğruluğu kritik öneme sahiptir. Hesaplanan doz ile hastaya verilecek dozun kontrolü için kalite güvenirliği (QA) testleri yapılmalıdır. IMRT’de yüksek doz gradyanına yol açan farklı monitör birimi (MU) değerlerine sahip segmentlerden oluşan alanlar olduğu için, IMRT tedavisine başlamadan önce tedavi planlama sistemi ile hesaplanan doz ile 2D array ile ölçülen dozun kalite güvenilirliği testlerinin yapılması gerekmektedir.[4,5]

IMRT’de tedavi planlama sisteminde hesaplatılarak elde edilen akı haritalarının kontrolü, iki boyutlu dozimetre sistemleriyle ölçülerek elde edilen akı haritasının karşılaştırılmasıyla yapılmaktadır. Ölçüm ile elde edeceğimiz akı haritası için 2D dedektör sistemlerinin, IMRT akı haritasının kalite kontrollerinin doğrulanmasında kullanılabileceği belirtilmiştir.[6,7]

Bu çalışmada, farklı türlerde kanser teşhisi olan 15 hasta için statik IMRT tekniği ve Eşzamanlı Entegre Doz (SIB) yöntemi ile her bir hastaya biri düşük segment sayılı diğeri yüksek segment sayılı olmak üzere iki IMRT planı yapılarak, tedavi planlama sistemi ile hesaplanan akı haritası ile ölçüm sonucu elde edilen akı haritasının dozimetrik doğrulanmasında, segment sayısının sonuca etkisi araştırılmıştır.

(37)

Gereç ve yöntem

Çalışmada Denizli Devlet Hastanesi Radyoterapi Merkezinde bulunan Elekta Synergy Lineer Hızlandırıcı Cihazı, GE Healthcare Brightspeed bilgisayarlı tomografi cihazı, FOCAL konturlama programı, CMS XİO 4.8 Tedavi Planlama Sistemi (TPS) ve IBA IMRT MATRİXX Fantom kullanılmıştır. Çalışma için öncelikle Pamukkale Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’na başvurulmuş ve 60116787-020/854 Sayılı başvurumuzun sonucunda, 09.01.2018 Tarih ve 01 Sayılı Etik Kurul toplantısının çalışmanın yapılmasında etik açıdan sakınca olmadığına ilişkin kararı ile gerekli izinler alınmıştır. Ardından bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülerine dayanarak hedef hacim ve riskli organ hacimleri radyasyon onkoloğu tarafından ICRU 62 raporuna göre konturlanan on beş kanser hastası için her bir hastanın alan sayısı korunurken, segment sayısı birinde az diğerinde çok olacak şekilde iki IMRT planı oluşturulmuştur. Planlamalar CMS XİO 4.8 tedavi planlama bilgisayarında Superposition Planlama Algoritması ve SIB tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir.[8]

Tedaviler 6 MV foton enerjisiyle alan sayısı 5, 7 ve 9 olacak şekilde planlanmıştır. Yapılan planlarda 2 cm2 altında oluşan segmentler silinmiştir.

Lineer hızlandırıcılarda doz sabitindeki birkaç MU değerinde sapmalardan dolayı IMRT planlarında 5 MU altındaki segmentlere izin verilmemesi gerekmektedir. Bu nedenle yapılan IMRT planlarında 5 MU’den küçük segmentler silinmiştir.[9]

CMS XİO tedavi planlama sisteminde hastalar için yapılan 30 IMRT planının doğrulama işlemi 2D array ile alan ilişki yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Yapılan IMRT planlarının bütün alanları gantri açıları 00 olacak şekilde, sanal olarak oluşturulan 30x30x30 ebatlarındaki IMRT QA fantomuna aktarılmıştır. Sanal fantoma aktarılan IMRT doz

(38)

Adem Özöndel, Füsun Çetin

derinlikte, SSD 95 cm olacak şekilde hazırlanmıştır. IBA IMRT MATRIXX fantomun ölçüm noktası, fantomun yüzeyinden 3 mm derinlikte olduğu için, fantomun üzerine 4.7 cm katı fantom konularak ölçüm noktası 5 cm derinlikte olacak şekilde ayarlanmıştır. 5 cm derinlikte ölçülerek oluşturulan koronal doz haritası ile tedavi planlama sisteminin hesapladığı 5 cm derinlikteki koronal doz haritası, İBA OmniPro IMRT yazılımında bulunan gamma indeks (γ) değerlendirmesi kullanılarak karşılaştırılmıştır.

Gamma indeks (γ) değerlendirmesinde, dozlar arasındaki fark (DD) ile izodozlar arasındaki mesafe uyum (DTA) kriterlerine bağlı olarak, CMS XİO Tedavi Planlama Sisteminde hesaplanan ve İBA IMRT MATRİXX fantom ile ölçülen doz dağılımlarının uyumu ve değerlendirmeyi geçen, yani γ değeri 1’den küçük (γ<1 ) olan nokta sayısı araştırılmıştır. 3 mm DTA,

%3 DD kriterlerinde γ değerlendirmesini geçen nokta sayısı bulunmuştur.

Şekil 1: 2D array (iba imrt matrixx fantom) ile imrt ölçüm set-up düzeneği. 2D array’in üstüne 4.7 cm katı fontom yerleştirilmiştir.

(39)

Bulgular

Farklı türde kanser hastalığı olan 15 hastaya yüksek ve düşük sayıda segment sayılarında 30 IMRT planı yapılmıştır. Düşük segment sayısına sahip 15 planın ortalama segment sayısı 103.53 (52-172), yüksek segment sayısına sahip 15 planın ortalama segment sayısı ise 148.4 (67-229) olmuştur. 5 cm derinlikteki koronal akı haritaları karşılaştırıldığında, gama değerlendirmesini geçen noktaların yüzdesi, 3 mm DTA ve %3 DD için hesaplatılmıştır. DTA ve %DD değerlerine göre gama değerlendirmesini geçen nokta sayılarının yüzdesi, düşük segment sayısına sahip olan hasta grubu için Tablo 1’de, yüksek segmente sahip grup için ise Tablo 2 ’de gösterilmiştir. Gama değerlendirmesini geçen nokta yüzdeleri, düşük segment sayısına sahip grup için ortalama olarak 97.94 (95.13-99.31), yüksek segment sayısına sahip grup için ise 92.69 (84.21-96.92) olarak bulunmuştur. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde, yüksek segment sayısına sahip olan IMRT planlarında kriterleri geçen nokta yüzdesinin, düşük segment sayısına sahip planlardan daha az olduğu görülmektedir.

(40)

Adem Özöndel, Füsun Çetin

Tablo 1: Düşük segment sayısına sahip IMRT planlarının alan sayıları, segment sayıları ve 3mm DTA %3 DD için

değerlendirmeyi geçen nokta sayısı.

(41)

Tablo 2: Yüksek segment sayısına sahip IMRT planlarının alan sayıları, segment sayıları ve 3mm DTA %3 DD için

değerlendirmeyi geçen nokta sayısı.

(42)

Adem Özöndel, Füsun Çetin

Örnek olarak, 1 nolu hasta için düşük segment sayısına sahip IMRT planı ile yüksek segment sayısına sahip IMRT planlarının (γ) faktör haritaları, TPS’de hesaplanan ve 2D array ile ölçülen doz dağılımlarının karşılaştırılması, sırasıyla Şekil 2 ve Şekil 3’te gösterilmektedir. TPS’de hesaplanan ile 2D array ile ölçülen doz dağılımlarının karşılaştırılmasında mavi renkler geçen noktaları, kırmızı renkler ise geçmeyen noktaları göstermektedir.

Şekil 2: Düşük segmente sahip olan 1 No’lu hasta IMRT planının a) TPS ile hesaplanan izodoz dağılımı, b) 2D array ile ölçülen izodoz dağılımı, c) TPS’de hesaplanan doz haritası ile 2D array ile ölçülerek elde edilen doz haritasının X yönünde (crossline) doz profillerinin karşılaştırılması,

d) TPS’de hesaplanan ve 2D array ile ölçülen doz dağılımlarının karşılaştırılması.

Referanslar

Benzer Belgeler

Three research questions were designed according to the aims of the study which are: finding out the types of the motivational strategies used by university teachers to improve

(31-33) Elde edilen sonuçlar dental fobisi olan hastalarda veya engelli bireylerde genel anestezi altında çok sayıda diş çekimi yapılması yerine endodontik

Farklı konsantrasyonlarda ZEA ön uygulamasına bırakılan yaprak eksplantlarının doku kültürü şartlarındaki sürgün rejenerasyon yüzdesi (A), eksplant başına

Çalışmamızda öncelikle embriyonun aşamaları olan nutfe, alaka, mudğa, kemik ve et aşaması; ilgili kevnî âyetlerden, hadislerden, İslâm âlimlerinin görüşlerinden ve

Sonuç olarak dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık sektörü en canlı sektörlerden biri olmaya ve gün geçtikçe daha yenilikçi teknolojik gelişmeler ile büyümeye

Baki Erdem, Nuri Peker, Niyazi Alper Seyhan, Osman Aşıcıoğlu, İlkbal Temel Yüksel, Volkan Ülker, Özgür Akbayır. • Comparison of 68 Ga-PSMA-11 and 68

Araştırmamızda katılımcıların Mekân Bilincine Yönelik Soru Formu’nda yer alan maddelere verdikleri yanıtların görev yapılan okul türüne anlamlı düzeyde

kaynaklanabilir. Farklı iki bulguya rağmen ortaya çıkan önemli birkaç nokta vardır. Onlar da, öğrencilerin ölüm kaygısı düzeylerinin normalin üzerinde olduğu 15 ,