• Sonuç bulunamadı

Şeyh Hüsameddin-i Uşşaki divanı transkripsiyonlu metin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şeyh Hüsameddin-i Uşşaki divanı transkripsiyonlu metin"

Copied!
200
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EYH HÜSÂMEDDÎN- U ÂKÎ D VÂNI

TRANSKR PS YONLU MET N

YÜKSEK L SANS TEZ

Yavuz ÖZENÇ

Enstitü Anabilim Dal( : Türk Dili ve Edebiyat(

Enstitü Bilim Dal( : Eski Türk Edebiyat(

Tez Dan(0man( : Yard. Doç. Dr. Hüseyin YORULMAZ

A4USTOS-2008 T.C.

SAKARYA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

(2)

2

EYH HÜSAMEDDÎN- U ÂKÎ D VÂNI

TRANSKR PS YONLU MET N

YÜKSEK L SANS TEZ

Yavuz ÖZENÇ

Enstitü Anabilim Dal( : Türk Dili ve Edebiyat(

Enstitü Bilim Dal( : Eski Türk Edebiyat(

Bu tez 27/08/2008 tarihinde a0a<(daki jüri taraf(ndan Oybirli<i ile kabul edilmi0tir.

Doç. Dr. Bayram Ali KAYA Yard. Doç. Dr. Hüseyin YORULMAZ Yard. Doç. Dr. smail GÜLEÇ

Jüri Ba0kan( Jüri Üyesi Jüri Üyesi

Kabul Kabul Kabul

Red Red Red

Düzeltme Düzeltme Düzeltme

T.C.

SAKARYA ÜN VERS TES SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ

(3)

3 BEYAN

Bu tezin yaz lmas nda bilimsel ahlak kurallar na uyuldu unu, ba kalar n n eserlerinden yararlan lmas durumunda bilimsel normlara uygun olarak at fta bulunuldu unu, kullan lan verilerde herhangi bir tahrifat yap lmad n , tezin herhangi bir k sm n n bu üniversite veya ba ka bir üniversitedeki ba ka bir tez çal mas olarak sunulmad n beyan ederim.

Yavuz ÖZENÇ 02.05.2008

(4)

4 ÖNSÖZ

16. yüzy lda ya am olan 0eyh Hasan Hüsâmeddîn U âkî’nin “Dîvân” n n tam transkripsiyonlu metnini, airin hayat n ve mensubu bulundu u tasavvufî ekolün belirgin özelliklerini ve bunlar n iirlerine nas l yans d n ortaya koymak için haz rlad m z bu çal mam z n Divan iiri ara t rmac lar ve bu alana ilgi duyanlar için bir kaynak te kil edece i umudunu ta maktay z.

Tez çal mam za konu etti imiz eser Ankara Milli Kütüphane Fahri Bilge 327 numarada kay tl d r. Yapt m z ara t rmalar neticesinde divan n ba ka nüshalar na rastlayamad k. Bu nedenle elimizdeki tek nüsha üzerinde çal t k.

Tez çal mam z n haz rlanmas s ras nda her türlü desteklerini esirgemeyen ve mesai saatleri d nda dahi gece gündüz demeden bize fedakârâne yard mlarda bulunan, dan man hocalar m Yard. Doç. Dr. Hüseyin YORULMAZ’a ve Yard. Doç. Dr. Nuran ALTUNER’e; yeti memde katk s olan ve eme i geçen tüm hocalar ma ve çal malar m s ras nda maddi-manevi desteklerini gördü üm can m anneme ve sevgili e ime sonsuz te ekkürlerimi sunmay bir borç addederim.

Bu çal mam zla Divan edebiyat m z n bir cevherinin daha gün na ç kar lmas nda bir nebze de olsa katk da bulunabilmi sek bundan büyük bir mutluluk duyarak kendimizi bahtiyar sayaca z.

27 A ustos 2008 Yavuz ÖZENÇ

(5)

i

Ç NDEK LER

KISALTMALAR……….ii

TRANSKR PS YON ARETLER ………....iii

ÖZET………...iv

SUMMARY………..v

G R ………1

BÖLÜM 1: EYH HÜSÂMEDD N U ÂKÎ’N N HAYATI, EDEBÎ K L 4 VE ESERLER ………..3

1.1. Hayat ………..3

1.2. Tarikat ………...7

1.3. Edebî Ki ili i………...10

1.4. Eserleri………..24

BÖLÜM 2: MET N……….25

2.1. Metnin Transkripsiyon ve Cmlâs nda Czlenen Yol………...25

2.2. 0eyh Hüsâmeddin U âkî Divan n n Transkripsiyonlu Metni ………...26

SONUÇ……….154

KAYNAKÇA………155

EKLER……….157

ÖZGEÇM ……….191

(6)

ii

KISALTMALAR

c. Cilt

G. Gazel

Haz. Haz rlayan

h. Hicri

Hz. Hazreti

K. Kaside

m. Miladi

MEB Milli E itim Bas mevi öl. Ölüm tarihi

s. Sayfa

TDV A Türkiye Diyanet Vakf Cslam Ansiklopedisi Yay. Yay nevi

yy. Yüzy l

(7)

iii

TRANSKR PS YON ARETLER

L

a, A, ā, Ā e, E

H

M b, B

N p, P

P t, T

Q ś, Ś

R c, C

S ç, Ç

T ģ, Ģ

U ħ, Ħ

V d, D

W ź, Ź

X r, R

Y z, Z

Z j, J

[ s, S

\ 0,

] ŝ, Ŝ

^ ż, Ż

_ š, Š

` ž, Ž

a

b ġ, Ġ

c f, F

e ķ, Ķ

f g, G, k, K, ñ, Ñ

h l, L

i m, M

j n, N

k u, U, Ū, ū ü, Ü, v, V

l h, H

m (, I, i, ,í, Í, y, Y

(8)

iv

SAÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Özeti

Tezin Ba0l(<(: 0eyh Hüsameddin-i U âkî Divan Transkripsiyonlu Metin

Tezin Yazar(: Yavuz ÖZENÇ Dan(0man: Yard. Doç. Dr. Hüseyin YORULMAZ Kabul Tarihi: 27 A ustos 2008 Sayfa Say(s(: XXIV (ön k s m) +131 (tez) + 33 (ekler) Anabilim Dal(: Türk Dili ve Bilim Dal(: Eski Türk Edebiyat

Edebiyat

0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî, Osmanl Cmparatorlu u’nun en ihti aml döneminde ya am t r.16.yy’da Osmanl Cmparatorlu u ta ba lang çtan -kurulu döneminden- beri belki de dünyada ba ka hiçbir devlete nasib olmayan bir biçimde -aradaki Fetret Devri’ni saymazsak- birbiri ard na gelen Osman Bey, Orhan Bey, Murad Hüdâvendigâr, Y ld r m Bayezid, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi ola anüstü derecede iyi yeti mi ve dahi say labilecek padi ahlar taraf ndan son derece iyi yönetilerek zirve noktas na ula m t r. Devletin siyasi alandaki bu yükseli i di er alanlara da sirayet etmi kültürel ve sosyal alanlarda da bu yükseli kendini göstermi tir.Czlenen fetih siyaseti neticesinde devlete kat lan topraklarla s n rlar geni lemi buna paralel olarak farkl kültürlerle ili ki kurulmu , zengin bir kültür ve edebiyat ortam olu mu tur. Edebiyat sahas nda bu geli melere paralel olarak o döneme kadar Arap ve Cran edebiyatlar n n etkisi alt nda olan iirimiz art k kendi kimli ini kazanarak olgunla ma sürecine girmi tir. Divan edebiyat m z n ahikalar say lan bat da Baki, do uda Fuzûlî ortaya koyduklar muhte em eserlerle bizim edebiyat m z n Arap ve Cran edebiyatlar ndan hiç de a a kal r yan olmad n hatta onlardan daha üstün oldu unu tebarüz ettirmi lerdir.

Ancak edebiyat m z için bir ans olan fakat bu zirve isimlerle ayn dönemde ya am di er sanatç lar için anss zl k say labilecek bir dönemde eser veren airler bu iki dev ç nar n gölgesinde kalm lard r.

C te di er alanlarda oldu u gibi edebî aç dan da son derece mümbit böyle bir ortamda temelleri Hoca Ahmed Yesevî taraf ndan at lan ve Horasan Erenleri vas tas yla Anadolu’ya ve Balkanlara yay lan Dînî-Tasavvufî edebiyat m zda da manevi sahadaki zenginli in ve olgunla man n da etkisiyle son derece ba ar l ürünler ortaya konulmu tur. 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî de Halvetî tarikat n n U âkî koluna mensuptur. Mensubu oldu u tasavvufî ekolün ilkelerini insanlara anlatmay amaç edinerek olu turdu u Divan; dini, ahlaki, tasavvufi, didaktik, konular i leyen iirlerden olu maktad r. Allah a k , peygamber sevgisi, mensubu bulundu u tasavvufi ekolün prensipleri ön plandad r. Müstensihi hakk nda tam olarak bir bilgi sahibi olamad m z divan, 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî’nin ya ad devirden yola ç k larak 16. yy.a ait rik’a harflerle olu turulmu bir elyazmas d r.

Tarikat mensubu di er bütün airlerde rastlad m z bir hususu bu divanda da görmekteyiz.

0iirlerin yaz l amac bir sanat göstermekten ziyade insanlar e itmek, kalplerinde Allah sevgisini yerle tirmek oldu undan ekil ve vezin aç s ndan bir tak m kusurlar görülmektedir.

Fakat iirler orijinal ifadeleri, co kulu söyleyi leri ve ta d klar derin mânâlar itibar yla insanlar n belle inde kolayl kla yer edebilecek hususiyetleri dolay s yla 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî Divan ’n muas rlar aras nda ön planda görebiliriz.

Anahtar kelimeler: Divan Edebiyat , 0eyh Hüsameddin U aki, Divan, U akîlik

(9)

v

Sakarya University Institute of Social Sciences Abstract of Master’s Thesis

Title of the Thesis: Sheikh Hüsameddin-i U aki’s Divan text with transcription alphabet

Author: Yavuz ÖZENÇ Supervisor: Assist. Prof. Dr. Hüseyin YORULMAZ

Date: 27 August 2008 Nu.of pages: XXV (p.t) + 130 (m.b.) + 33 (app.) Department: Turkish Language Subfield: Clasic Turkish Literature

and Literature

Sheikh Hasan Hüsameddin U aki lived in the most sumptous part of the Ottoman Empire. Cn the 16th century Ottoman Empire reached the peak , rulling by sultans, who are very clever like, Osman Bey, Orhan Bey, Murad Hüdavendigar, Y ld r m Bayezid, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, 2. Bayezid, Yavuz Sultan Selim and Kanuni Sultan Süleyman. Reaching the peak on political side effected to other side.Social and cultural sides showed them on that time. As a result of the politic of conquer new territories added the country with these addings very rich culture and literature atmosphere occured. Paralled to these improving in the literature our poem wich was under effects of Arabic and Cran, started to its maturing period. Baki and Fuzuli showed with their poems our poem isn’t worse than their poems contrarily better then.

Sheikh Hasan Hüsameddin U aki is the member of order Halvetti’s U aki branch.

While trying to teach his school occured. Divan includes, moratal, didactic, mystical.

Aim of writing poems is except form just show the art, teaches people, put loves God on their hearts because of this, it’s seen some form mistakes.

Keywords: Divan Literature, Sheikh Hasan Hüsameddin U aki’s divan, Way of U aki

(10)

1 G R

Çal(0man(n Amac(

Çal mam z n konusunu 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî ve meydana getirmi oldu u divan olu turmaktad r. 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî’nin ve divan n n sa l kl bir biçimde de erlendirilebilmesi için airin ya ad yüzy la ait bilgiler verip bu bilgiler

nda hayat n , edebî ki ili ini ve eserlerini ortaya koyduktan sonra divan n transkripsiyonlu metnini verdik. Dinî-tasavvufî kavramlara son derece hâkim olan airin bu kavramlar iirlerinde nas l kulland n tespit edebilmek amac yla yapt m z bu çal mada Klâsik edebiyat m z n kendi kimli ini ortaya koymaya ve özgün eserler vermeye ba lad 16.yüzy lda dini-tasavvufi edebiyat m zda ortaya konulan bir eseri akademik çevrelere tan tmay amaçlad k.

Çal(0man(n Önemi

Yapt m z bu çal ma ile öncelikle 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî Divan ’n n transkripsiyonlu metnini vererek eserin anla labilir hale gelmesini sa lad k.

Çal mam z, Klâsik edebiyat m zda 16.yüzy lda dini-tasavvufi edebiyat alan nda ortaya konulan ve dönemi için son derece büyük önem ta yan bu esere airin hayat , edebi ki ili i ve mensup oldu u tasavvufi ekol ba lam nda dikkatleri çekmesi aç s ndan önem arz etmektedir. Bu yüzy lda klasik edebiyat m z Arap ve Cran edebiyatlar n n etkisinden kurtularak kendi kimli ini kazanm ve Bâkî, Fuzûlî, Zatî, Hayâlî Bey, Edirneli Nazmî, Ta l cal Yahyâ Bey gibi airlerle özgün eserler meydana getirmi tir. Özellikle Bâkî ve Fuzûlî yazm olduklar eserlerle edebiyat m z n Arap ve Cran edebiyatlar ndan hiç de a a kal r yan olmad n , onlarla yar abilece ini hatta onlardan daha üstün oldu unu ortaya koymu lard r.

Yine bu dönemde Edirneli Nazmî, Tatavlal Mahremî gibi airler Arapça ve Farsça kelimelerle gittikçe a rla an iir dilimizi yabanc kelimelerden kurtararak sade bir dille

iir yazma yolunda çal malar yapm lar ancak sanatç yönlerinin fazla güçlü olmamas nedeniyle dilde sadele me hareketlerinin öncüsü diyebilece imiz bu te ebbüs pek ba ar l olamam t r.

(11)

2

Klasik edebiyat m z n bir kolu olan dini-tasavvufi edebiyat alan nda da özellikle Allah a k n ve peygamber sevgisini konu edinen eserler vücuda getirilmi tir. Bekta îlik, Bayramîlik, Mevlevîlik, Melâmîlik ve Halvetîlik vb. tarikatlar n yayg nla mas yla bu tarikatlara mensup Cbrahim T rsî, Sümbül Sinan, Cbrahim Gül enî, Ümmi Sinan gibi mutasavv f airler k ymetli eserler yazm lard r.Çal mam za konu edindi imiz U âkîlik tarikat n n kurucusu 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî’nin Divan da bu eserlerdendir.

Çal(0man(n Yöntemi

Çal mam z olu tururken ilk bölümde airin hayat n , eserlerini ve edebi ki ili ini ortaya koymaya çal t k. 0airin hayat hakk ndaki bilgileri onun hakk nda yaz lm çok çe itli kaynaklar tarayarak edindik. Yapt m z kapsaml kaynak taramas neticesinde elde etti imiz bilgileri hayat , edebi ki ili i ve eserleri olmak üzere üç bölümde verdik.

0airin hayat n n ve edebî ki ili inin daha iyi anla labilmesi aç s ndan kurucusu ve piri oldu u U âkîlik hakk nda bilgiler verdik. 0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî’nin eyhlerini ve kendisinden sonra bu makama geçenleri k saca belirttik. Edebi ki ili ini ve tasavvufi görü lerinin eserine nas l yans d n divan ndaki beyitlerden yararlanarak ortaya koymaya çal t k.

Çal mam z n ikinci bölümünde divan n transkripsiyonlu metnini verdik. Divanda kullan lan naz m ekillerini, Edebî ki ili i bölümünde bir tablo halinde belirttik. Naz m

ekillerinin ba taraflar na aruz vezninin hangi kal plar kullan larak yaz ld klar n belirttik. Beyitler s ralan rken her naz m eklinde ayr ayr olmak üzere beyitleri numaraland rd k. Elimizdeki divan n bir yaln zca bir tek nüshas na ula abildi imiz bir elyazmas eser olmas ve kar la t rma yapabilece imiz ba ka nüshalar n n bulunmamas sebebiyle okuyamad m z kelimeleri ……….. eklinde gösterdik.

Çal mam z n sonunda ekler bölümünde divan n t pk bas m n verdik.

Çal mam zda airin hayat ve eserleri ile ilgili al nt yapt m z kaynaklar metin içerisinde parantez içine alarak belirttik. “Harvard usûlü kaynak gösterme” metodunu kullanarak haz rlad m z kaynakçada çal mam z esnas nda yararland m z eserleri, süreli yay nlar ve di er kaynaklar belirttik.

(12)

3

BÖLÜM 1 : EYH HASAN HÜSÂMEDD N U ÂKÎ’N N HAYATI,

EDEBÎ K L 4 VE ESERLER

1.1. Hayat(

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî tasavvufun, Halvetiyye kolunun U âkî ubesinin kurucusudur. Esas ad Hasan, lakab Hüsâmeddîn (Dinin keskin k l c ) d r. H.880 (M.1473) y l nda Buhara’da dünyaya gelmi tir. (Bursal , 2000: c.2, 228) Hac Teberrük ad nda bir tüccar n o ludur (Özdamar, 2001: 9). Soyu Cmam- Hasan (r.a.), Hz. Ali (k.v.) ve Resul-i Ekrem (s.a.v.) efendimize ula r. Cslâmî ve tasavvufi ilim tahsilini babas n n nezaret ve himayesinde tamamlam t r. Gençli in de tasavvufun Kübreviyye yolunun Nurbah iyye kolunda manevi yönden ilerleyerek fazilet ve irfan sahibi kâmil bir zat olmu tur. Babas n n vefat onu son derece üzmü ve böyle ac l bir halde iken gördü ü bir rüya üzerine ticarethanesini ve mal varl n karde i Mehmed Çelebi’ye ba layarak Erzincan’a gitmi tir (Özdamar, 2001: 10). Burada Cslâm ve tasavvuf âlimi Emir Ahmed Semerkandi hazretlerine ilim ö renmek üzere talebe olmu tur (Bursal , 2000: c.2, 229). Hazret-i Pir’in Cslâm ve Tasavvuf ilmine kar olan a k ve mür idine olan ba l l nedeniyle kendisine, mür idi taraf ndan Tasavvufun Halvetiyye kolundan hilafetname verilmi tir. Daha sonra Cslâmî ve Tasavvufî ilimleri ö retmek ve halk ir ad etmek amac yla U âk ehrine gönderilmi tir. U ak ehrini kendisine mekân tuttu. 0ehrin ismine izafeten “U Ykî” ad yla öhret buldu. Kendisine ba lanan gönül erlerine de U âkî dendi. Böylece Halvetîlikten U âkî kolu ç km oldu (Bursal , 2000:

c.2, 229).

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, hocas Emir Ahmed Semerkandî Hazretlerinin vefat ndan sonra Cslâmî ve tasavvufî ilimleri ö retme ve yayma görevini üstlenmi tir (Özdamar, 2001: 10). Padi ah II. Selim’in o lu ehzade Murad’a padi ah olaca na dair bir müjde vermi tir. III. Murad padi ah olduktan sonra onu srarla Cstanbul’a davet etmi tir (Bursal , 2000: c.2, 229). Bu davet üzerine Cstanbul'a hicret etmi tir. 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, Cslâmî ve Tasavvufî ilimleri ö retme ve yayma çal malar na Cstanbul'da devam ederken; kendisine kar gösterilen a r ilgiden bunalarak U ak’a geri dönmek istemi tir. Padi ah III. Murad kalmas için srar etmi ve onun için Kas mpa a'da bir irfan yuvas in a ettirmi tir (Bursal , 2000: c.2, 230).

(13)

4

121 ya ndaki gitti i son hacc n dönü ünde Konya’da H.1001 (M.1593) y l nda vefat etmi tir. Kabri Kas mpa a'daki U âkî âsitânesindedir.

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, padi ah III. Sultan Murad’a hacca gidece ini beyan ettikten sonra hac haz rl n yap p, yola ç km t r. Nakledilir ki: 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, Hicaz seferine ç kaca s rada o lu Mustafa Efendi’ye, e inin hamile oldu u ve bir karde lerinin dünyaya gelece ini söyleyerek: “Bizim Hakk’a yürümemiz mukadderdir. O saadetli o lumun ismini Abdurrahim koy ve kendisinin ilim ve terbiyesiyle me gul ol” diye vasiyette bulunmu tur. Mekke-i Mükerreme’ye vararak, Hac farizas n yerine getirerek hac olmu lard r. Daha sonra Medine’ye gelerek Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mübarek ravzalar n ziyaret etmi lerdir (Bursal , 2000:

c.2, 231). Hac dönü ü Konya’ya gelindi inde, Hazret-i Mevlana’n n türbesini ziyaret ederler. Ziyaretini müteakip Mevlevi eyhi olan dedeyi yan na ça ran 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, dedeye u talimat verir. “Biz burada Hakk’a yürüyece iz, cenaze haz rl m z burada yap lacak. Fakat cenazemiz Cstanbul’dan gelecek heyete teslim edilmek üzere muhafaza edilecektir.” buyurmu lard r. Bir müddet sonra rahats zlanan 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, H.1001 y l nda 121 ya nda iken Konya'da Allah’ n rahmetine kavu mu tur.

Cenaze namaz k l nd ktan sonra Konya valisi, Hazret-i Pir’in mübarek cesedini kokmaktan muhafaza kasd yla ilaçlanmas n istemi tir. Müridleri bu iste e kar ç km lar ve bir tarikat pirinin cesedinin asla kokmayaca n , srarla ileri sürmeleri üzerine vali de bu iste e uymaya mecbur kalm t r. Evlatlar Mustafa ve Abdülaziz efendiler ald klar i aret-i maneviye ile Konya’ya gelirler. Nitekim o ullar n n Cstanbul’dan Konya’ya gelmelerine kadar on dört gün Mevlevi tekkesinde saklanan cenazesi, kokmak öyle dursun, çevresine misk kokular yayd görülmü tür.

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, vasiyetleri mucibince, o ullar mübarek cesedlerini bir öküz arabas na koyarak Konya’dan yola ç karlar ve uzun bir yolculuktan sonra Cstanbul, Üsküdar’a gelinir. Cenazesi Üsküdar’a geldi i zaman Aziz Mahmud Hüdai Hz.

taraf ndan kar land (0apolyo, 2006: 214). Padi ah III. Murad, Cstanbul taraf na geçebilmesi için Üsküdar’da halen “Öküz iskelesi” diye an lan sahil k sm na sallar koydurmu oldu undan arabay çeken öküzler iskelede hiç durmaks z n haz rlanm

(14)

5

sallara geçerler. Dolmabahçe’de karaya ç kan öküz arabas oradan Kas mpa a’ya gelerek imdiki türbenin önünde durur. Kendi dergâh na bir kabir kazd r larak orada defnedilir (Bursal , 2000: c.2, 232).

Hasan Hüsameddin U âkî Hazretlerinin kabri Cstanbul, Beyo lu Clçesinde, Kas mpa a da, Hac Ahmed Efendi Mahallesinde Pir Hüsameddin Soka üzerinde yer alan U âkî âsitânesi (külliyesi) içinde bulunmaktad r (Yücer, 2004: 211).

Türbesini de bar nd ran bu tevhidhane, U akili in âsitânesi ve 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî’nin makam d r. Önceleri ah ap ve kârgir olan bu tevhidhane, daha sonra tersane emîni Yusuf Efendi (Ö.1748) taraf ndan yeniden külliye olarak in a ettirilmi tir. 1718 yer sars nt s ndan sonra türbe ve tevhidhane harap olmu ve II.

Abdülhamid taraf ndan binalar yeniden onar lm ve etraf duvarlarla çevrilerek koruma alt na al nm t r. 16.yy’ n son çeyre inde Seyyid Hasan Hüsameddin U âkî taraf ndan kurulan U âkî külliyesi 1925 tarihine kadar aral ks z hizmet vermi tir. 1960 y l nda külliyenin tarihi öneme haiz semahane, haremlik ve selaml k bölümü bilinçsizce y k larak yerine bir ilkokul in a edilmi tir. Bu muhte em külliyeden geriye kalan unsurlarda 1982’de onar lm t r. H.1310 (M.1890) y l nda ki depremden sonra, türbe ve tevhidhâne harap olmu , Pir Hazretlerinin kabr-i erifleri bu olay tesiriyle çukurda kald ndan su istilas na u ram t r. Hazret-i Pir, zaman n Padi ah II. Abdülhamid’e rüyas nda görünüp,

-“Kabrimdeki mahsuru izale ediniz” diye ihtarda bulunur.

Padi ah uyan nca Hac Ali Pa a'y huzuruna ça rarak, olay anlat r. Sultan ll.

Abdülhamid, Hazret-i Pir’in dergâh n n nerede oldu unu bilmiyordu. Rüyâda gördü ü türbe ve tevhidhâneyi tarif ederek Hac Ali Pa a’y bu i için görevlendirdi. Hac Ali Pa a, Kas mpa a’da tarif edilen türbeyi ararken o zaman n mür idi Cemaleddin Efendi'ye rastlar ve ondan türbenin yerini sorarak ö renir. Türbeyi bulur, harap halini ve su bask n ndan gördü ü zarar tespit ederek keyfiyeti padi ah'a arz eder. Padi ah II.

Abdülhamid, türbesinin etraf na duvar yapt rm ve kabrini yükseltmi , ayr ca semahane, türbe, haremlik ve selaml ktan te ekkül eden külliye yapt rarak yeniden imar ettirmi tir (Bursal , 2000: c.2, 232).

(15)

6

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî’nin, üç o lu ve bir k z olup, o ullar ulemadan Mustafa Efendi, Abdulaziz Efendi ve Abdurrahim Efendidir. K z Ferah Sultan'd r.

Kendisinden sonra gelen aile efrad U âkîzâde ad n , aile ad olarak muhafaza etmi tir.

Mustafa Efendi: Hüsameddin U âkî’nin büyük o lu olup H.970 (M.1562) y l nda do du. E itimini tamamlad ktan sonra Müderris olarak, Halep, Kudüs, Medine, Selanik, Bursa, Edirne ve Eyüp mollal yapt . Ramazan H.1033 (M.1624) y l nda Cstanbul kad s olup,

H.1034 (M.1624) y l nda azledilerek Anadolu kazaskeri payesi verildi. H.1037 (M.1628) y l nda vefat etti. Kas mpa a'da U âkî âsitânesinde medfundur. Salih, iffetli, vakarl idi. Âlim bir zat olup, devrinin ileri gelen yazarlar ndand

Abdulaziz Efendi: Hüsameddin U âkî’nin ortanca o ludur. H.978 (M.1570) y l nda do du. E itimini tamamlad ktan sonra Müderris olarak H.1040 (M.1631) y l nda Halep mollas oldu. H.1042 (M.1632) y l nda azledildi. H.1045 (M.1635) y l nda vefat etti.

Kas mpa a’da U âkî âsitânesinde medfundur. Devrinin ileri gelen devlet adamlar ndan âlim bir zat idi.

Abdurrahim Efendi: Hüsameddin U âkî’nin küçük o ludur. H.1001 (M.1593) y l nda do du. E itimini tamamlad ktan sonra Müderris olarak Halep, Diyarbak r, Galata ve Üsküdar mollas oldu. H.1078 (M.1667) y l nda vefat etti. Edirnekap ’da medfundur.

Ferah Sultan: Hüsameddin U âkî’nin tek k z d r. H.983 (M.1576) y l nda do du.

Medrese-i U âkî’de tahsil gören Ferah Sultan Gazi Evranos ailesinden olan Basra Kad s Vardarizade Mehmed Efendi ile evlenmi tir. H.1055 (M.1645) y l nda vefat etmi tir. Kas mpa a’da U âkî âsitânesinde medfundur.

(16)

7 1.2. Tarikat( (Halvetî-i U00âkî)

Tasavvuf kelimesine çok çe itli manalar yüklenmi tir. Tasavvuf Terimleri Sözlü ü isimli eserinde Prof. Dr. Süleyman Uluda , bu manalar öyle izah etmektedir: Sof giymek, saf olmak, ilk safta bulunmak bulunmak, suffa ashab gibi ya amak. Tasavvuf ba tan ba a edebdir. Kötü huylar terk edip güzel huylar edinmektir. Kimseden incinmemek, kimseyi incitmemektir. Nefse kar giri ilen ve bar olmayan bir sava t r.

Herkesin yükünü çekmek, kimseye yük olmamakt r. Bütün mensuplar n n birbirini dost ve karde tan d bir birliktir. Hakk ile birlikte ve Onun huzurunda olma halidir.

Hakk’ n seni senden öldürmesi ve kendisiyle ya atmas d r. Ke f ve tema a halidir.

Temiz bir kalp ve pak bir gönül sahibi olmakt r. Nefsinden fânî, Hakk ile bâkî olmakt r.

Kâmil bir insan olmakt r. Hakk’a ermektir (ermi olmakt r) (Uluda , 2001: 339, 340).

Cskender Pala ise tasavvufu öyle izah etmektedir: Tasavvuf Cslam mistisizmi demektir.

Kelimenin ortaya ç k hakk nda de i ik izahlar varsa da, Cslamiyet’te tasavvufun ne zaman ve nas l ba lad üphe götürür bilgilere dayanmaktad r. Ancak Cslam dininin ilk dönemleri diyebilece imiz Hulefâ-i Ra idin zaman nda, ekli planda birtak m ayr l klar ortaya ç kmaya ba lam ve bu da gerek siyasi, gerek fikri, gerekse ameli hayatta de i ik uygulamalara yol açm t r. Kader meselesi, Hz. Ali’nin halifeli i ve Ali taraftarl birtak m insanlar aras nda tart ma konusu oluyordu. Hulül ve tenasüh gibi esaslar kabul etmi olan bu a r gruplar daha sonra 0iili i olu turacaklard r. Cslam dininin Budist, Zerdü t, Hristiyan, Musevi ve Maniheistler aras nda h zla yay lmas , dinin özünde asla görülmeyen, ancak uygulama ve d yap da kendini hissttiren de i ik fikirlerin ortaya ç kmas na neden oldu. Kur’an- Kerim’in iç âlemine indiklerini ve özünü anlad klar n ileri süren bu tür fikirler Bat nî dü ünceyi ortaya koydu. Bunun yan nda daha ilk dönemlerden itibaren Cslam içinde de baz zahidler yeti mi ti. Clk sûfi ünvan n alan Kûfe’li Ebû Hi am’dan sonra birçok sûfî yeti ti. 9. yy.da Horasan erenleri ve Irak sûfîleri iki büyük grup halinde ortaya ç kt . 10. yy.dan sonra ise Yunan felsefesi tasavvufta etkili olmaya ba lad . Fahreddin Râzî, Fârâbî ve Cbn Sinâ’dan sonra 11.yy.da Ku eyrî, Gazâlî gibi âlimlerin fikirleri, tasavvufun geli mesinde önemli rol oynad . C te as l tarikatlar bu dönemde ortaya ç kmaya ba lad . Tekkeler ço al p dervi lik toplumun her sahas na yay ld . Padi ahtan kula her grup insan, tasavvufa meyletti. Muhiddîn-i Arabî’den sonra bu fikirler daha da yayg n hale geldi. Anadolu’da tasavvufun geli mesi

(17)

8

13. yy.a rastlar. Mo ol istilas ndan kaçan eyhlerin Anadolu’ya s nmalar , halk n fakirlik ve zor günler ya yor olmas , siyasi ve sosyal hayattaki entrikalar, 13. yy.

Anadolu’sunda yönelecek tek kap b rakm t . O da tasavvuf idi. Gerek gezginci gerekse yerle ik tasavvuf kurulu lar bir anda Anadolu’yu kaplad . Yine bu y llarda Cran edebiyat n n etkisiyle divan edebiyat do maya ba lad ve bu edebiyatta tasavvuf önemli bir yer tuttu (Pala, 2002: 36, 37, 38). Tasavvuf -bu anlamda Cslam’ ndo u undan beri var olmakla beraber ekolle ip tarikatlar haline gelmesi Cslam dininin zuhurundan 200 y l sonra olmu tur (Araz, 1987: 918). Di er bütün dü ünde ak mlar nda oldu u gibi tasavvufun da kendine has birtak m özel terimleri oldu u görülmektedir. Ma uk: Allah, 0arap: Clahi a k, meyhane: Tekke, dergah, Sakî: Mür id, 0em’: Clahi nur…vb. (Levend, 1984: 45).

Halvetîlik Cslam dünyas nda en yayg n tarikatt r (Uluda , 1987: 393). Halvetîlik Ebû Abdullah Sirâcüddîn Ömer Bin Ekmelüddin Lâhicî (öl.1349 veya 1397) taraf ndan tesis edilmi tir. Sirâcüddîn Harzem’e gidip amcas Kerîmüddîn Muhammed bin Nur’ul Halvetî’ye (1317) intisâb etmi , onun ölümünden sonra da post-nî în olmu tur.

Zaman n n büyük bir k sm n içi bo bir ç nar a ac içinde halvette geçirdi i ve halvette kalmay çok sevdi i için kendisine “Halvetî” lakâb verilmi tir (Öztürk, 1997: 45).

Bu zat zaman n büyük bir k sm n halvette geçirdi i ve halvette kalmay çok sevdi i için kendisine ayr ca “halvetî” lakab verilmi tir. Hacca gitti inde sahrada dola rken, bir gün içi bo ve büyük bir ç nar a ac görüp, halvete niyetle k rk erbaîni birbiri ard na tamamlad n , tesis etti i tarikat n ad na “Halvetiyye” denilmesinin nedeninin de bu oldu u söyleniyor (Erayd n, 1994: 389). Halvetiyye-i U âkîyye, tasavvufun Halvetiyye yolunun bir koludur.

Hüsameddin U âkî Hazretleri ir ada U âk’ta ba lay p, feyzini orada yaymas ndan dolay , kendisine U âkl manas na gelen U âkî denilmi tir (Bursal , 2000: c.2, 229).

Halvetî yolundan geli tirdi i kola da Halvetiyye-i U âkîyye denilmi tir. U âkî, â k kelimesinin ço ulu olan u âk’tan gelmektedir. 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî’ye, mür idi Emir Ahmed Semerkandi Hazretleri taraf ndan Kübreviyye'nin Nur Bah iyye yolundan hilafet verilmi tir. Pir Hazretleri Cstanbul'a geldi i zaman, büyük veli Ümmi Sinan Hazretleri kendisine iltifatta bulunmu ve Sinânî tâc ve h rkas giydirerek halveti

(18)

9

yolundan hilafet vermi tir (Özdamar, 2001: 9). Enver Behnan 0apolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi isimli eserinde U âkiyye silsilesini u ekilde belirtmi tir:

- Hazreti Pir Ümmî Sinan

- Hazreti 0eyh Seyyid Ahmed Semerkendî

- Pir Hazreti Hasan Hüsâmettin U akî (0apolyo, 2006: 509,510).

Binaenaleyh her iki tasavvuf yolundan icazeti bulunan 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî bu yollardan büyük feyizler alm ve bu feyiz nehirleri ile ummanla m t r. Bu yolda manevi ilim deryas na dalm , co an a k ve ald manevi emir üzerine U âkîlik yolunu kurmu tur.

U âkîye, Halvetîli in Hasan Hüsameddin U âkî taraf ndan kurulmu olan koludur.

U âkîyenin Cemâliye, Salâhiye, Muslihiye, Cahidiye, Sezâiye-i U âkiye ve U âkiye- i Cr âdiye kollar bulunmaktad r (Yücer, 2004: 209). Hasan Hüsameddin U âkî Hazretlerinin meydana koydu u Halvetiyye-i U âkîyye’den daha sonra üç zat muhterem Pir’lik makam na yükselmi lerdir.

Tarikat sahibi Ebî Nizam e -0eyh Mehmed Cemaleddin U âkî Edirne’lidir. 0eyh Mehmet Hamdi Ba dâdî Hazretlerinden ilim irfan tahsil ederek hilafet alm ayr ca Hasan Sezâî Hazretlerinden de Gül eniyye, Sümbüliyye, 0abaniyye ve Nak bendiyye yollar ndan da icazet alm t r. Cslam ve Tasavvuf ilminde büyük alim olan Pir-i Sânî Cemaleddin U âkî Hazretleri bu ilim deryas n insanlara aktarmak için ir ad hizmetine Edirne'de, daha sonra Cstanbul, E rikap 'da devam etmi ve H.1164 (M.1750) y l nda Cstanbul'da vefat etmi tir. Crfan ve dolu bir dille yaz lm iirleri bir divan te ekkül ettirecek kadar çoktur (Vicdânî, 1995: 244).

Tarikat sahibi Abdullah Selahaddin Efendi son devir Halvetî eyhlerinin büyüklerindendir. H.1130 y l nda Bal kesir’de bir rivayette de Kesriye’de do mu 20 ya na kadar memleketindeki âlimlerden ders alarak yeti mi , sonra Cstanbul’a gelmi tir.

Divan- Hümayun’da kâtiplik yapm t r. Ebî Nizam e -0eyh Cemaleddin Efendiden tarikat alarak dünya i lerinden el çekmi , tevhid s rlar kendisine aç l ncaya kadar 7 sene halvette kalm , i te bu mücahedeleriyle me gul olarak kendi ad na nisbet edilen Salâhiye kolunu kurmu tur. 0eyh-i Ekber Muhiddin-i Arabî Hazretleri gibi ilmi ve

(19)

10

irfan cihan ku atan bir velinin ruhaniyyetinden faydalanm t r. H.1197 y l nda vefat etmi tir. 210 adet eseri vard r (Vicdânî, 1995: 245, 246).

Halvetiyyenin Cahidiye ubesini kurdu. Cemâliyenin Ahmed Câhidî U âkî kerâmet ehli, velî bir zâtt r. Ahmed Câhidî, H.1170 (M.1757) y l nda vefat etmi tir. Türbesi Çanakkale Kilitbahir'dedir. “Câhidî Dîvân ” ve “Kitâbu’n-Nasiha” adl iki eseri vard r.

Rumeli ve Marmara boyunca yayg nla an Câhidiye ve Bekta î etkilerinin görüldü ü Muslihiye kollar tarikat özelli ini kaybetmi U âkiye’den ayr lm t r. Daha ziyade rind me rep tasavvuf anlay n n temsilcisi olan bu ekoller Cstanbul’da yayg nla amam t r (Yücer, 2004: 210).

1.3. eyh Hasan Hüsâmeddin U00âkî’nin Edebî Ki0ili<i

0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî 16. yy.da ya am ve tasavvuf alan nda zaman n n önde gelen isimlerinden biri olarak kabul edilmi tir. Di er bütün tasavvuf erbab nda oldu u gibi amac airlik yetene ini göstermekten ziyade insanlar hak yoluna davet etmek oldu undan iirlerini bu do rultuda vücuda getirmi tir. Bu yüzden edebî kayg lardan olabildi ince uzak kalarak, söylediklerinin insanlar n haf zalar nda ve gönüllerinde nas l en kolay biçimde yer edece ini dü ünerek iirlerini söylemi tir.

Zaten bu durum divanda yer alan naz m ekillerindeki çe itli aruz kusurlar n n bulunmas nda, baz lar n n vezinsiz olmas nda ve biçimsel birtak m kusurlar n bulunmas nda görülmektedir. Fakat bütün bunlar, Onun airli ine, edebî ahsiyetine asla halel getirmez. Adeta birer m sra-i berceste hüviyetinde olan baz beyitleri görmezden gelinemez. Onda, bazen Yunus’tan, bazen Mevlânâ’dan, bazen de Fuzûlî’

den izler görmek mümkündür. Divandaki naz m ekillerinin da l m öyledir:

(20)

11

eyh Hüsâmeddîn U00âkî Divan(ndaki Naz(m ekillerinin Da<(l(m(

NAZIM EKL

R NO R

SAYISI

Mesnevi 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 7

Kaside 9, 14, 34, 35, 36, 44, 55, 64, 65, 70, 77, 81, 82, 84, 86, 87, 88, 89, 91, 93, 94, 96, 97, 98, 103, 104, 105, 106, 108, 109, 135, 138, 139, 140, 148, 153, 155, 158, 161, 163, 173, 176, 179, 187

44

Gazel

10, 11, 12, 13, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 37, 38, 39, 40, 42, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 66, 67, 68, 69, 71, 72, 73, 74, 75, 79, 80, 90, 92, 99, 107, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 122, 123, 124, 125, 126, 128, 131, 133, 134, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 151, 156, 157, 159, 160, 165, 166, 167, 168, 171, 172, 175, 177, 178, 180, 181, 182, 183, 185, 186, 188, 189, 191, 192

117

Murabba 26, 33, 41, 43, 46, 76, 78, 85, 95, 100, 102, 127, 130, 132, 136, 137, 141, 152, 154, 162, 164, 170, 174, 190 24

Muhammes 8, 15, 83, 101, 121, 149, 150, 185 8

Tahmis 169 1

Müseddes 129 1

Divanda gazellerin ve kasidelerin di er naz m ekillerine nazaran daha fazla bir yekün tuttu unu görmekteyiz. Kaside “niyet etmek, yakla mak” anlamlar nda “kasada”

kökünden gelen Arapça bir kelimedir. Bir ki iyi övmek ve kar l nda yard m istemek için yaz lan iirlere denir (Cpekten, 1999: 38). Kasidelerin büyük ço unlu u medhiye türündedir. Gazel ve kasidelerden sonra murabba naz m ekliyle olu turulmu iirler gelmektedir. Onun iirleri “ahlâkî ve tasavvufî birtak m kavramlar n, ayetlerin ve hadislerin i lenmesi” (Yorulmaz, 1996: 14) olarak görülen ve edebiyat tarihçileri taraf ndan hikemiyât olarak adland r lan ak m n özelliklerini ta r.

Allah: Edebiyatta Allah (cc) daha çok Cslami inançlara uygun olarak da çok vas flar yla zikredilmektedir. Divan edebiyat nda Allah’ n birli ini anlatan tevhidler, ve O’na yakar lar konu edinen münâcaâtlar önemli yerler tutar. Hemen air çe itli naz m

ekilleriyle -özellikle kaside- O’nu anlatm lard r. Gerek bu manzumelerde, gerekse münferit beyitlerde Allah, eriat dahilinde ve s fatlar ile an l r. Divan airlerinin köklü

(21)

12

Cslami bilgilere sahip olduklar n ve ya ad klar dönemlerin dini hayat düzeyini dü ündü ümüzde, onlar n normalden öte bir bilgi birikimiyle ve tazim ile Allah’tan bahsetmelerinin nedeni kendili inden ortaya ç kacakt r. Allah, Hak, Rab, Perverdigar, Yezdan, Clah, Huda, Tanr , Barî, Rahman, Rahim, Kibriya vs. çe itli adlar adlar alt nda do rudan do ruya, Yed-i Kudret, Dest-i Kudret, Nakkâ - Ezel, Hakim-i Mutlak vs.

adlar alt nda da mecaz manalarla bir divan airinin asla i lemekten vazgeçemeyece i bir konudur (Pala, 1995: 34,35).

Vāŝ�l-� Mevlā’dur ol ‘ālí-neseb Old� ‘a�ķ-� Ģaķķ ile te�ne-leb (3-20)

�ri�di feyż-i Rabbāní baña pír-i šaríķatden

Mu‘aššar old� cān-� dil me�āmm-� būy-� vaģdetden Rehā-yāb�m benüm hecr-i ģaķíķat mevc-i keśretden Tecellí itdi mir’āt dile burc-� hüviyyetden

Bi-ģamdillāh bugün dídār-� Ģaķķ’�n mažhar� old�m (149-3)

‘Amā bezminde ben iśbāt-� maģv içün dü�üb f�kre Teveccüh eyleyüb Ģaķķ’a iri�dim dā’imí źikre Mežāhir olub žāhir mir’āt irdi çün bize

Ŝoyundum ħavf libās�ndan iri�dim noķša-i s�rra

O noķša içre maģv itdim vücūdum Ģaydarí old�m (149-4)

Zāhidā dídār-� Ģaķķ’d�r rūz-� �eb maķŝūd�muz Ŝanma kim biz šālib-i ġ�lmān ü ħūrí cennetüz (96-2)

Dergeh-i Mevlā’yadur ŝ�dķ ile ģācāt�muz

Kimseye yoķdur bizim źerre münācāt�muz (103-1)

(22)

13 Ħo�dur baña cihanda olursa cefā-y� Ģaķķ

Cān u göñülden ‘ā��ķ olur mübtelā-y� Ģaķķ (120-1)

Ŝanma senden ġayr� yā Rabb yār eylerler ‘ā��ķlaruñ

‘A�ķ ile �evķini heb kār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-1)

A0k: Birçok dinlerde ve efsânelerde yarad l a kla ba lar. Tasavvufun temelini de

“Küntü kenzen mahfiyen” olarak bilinen “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim ve âlemi yaratt m.” Kudsî hadisi olu turur. Bu hadisin içeri inde de a k vard r. Vahdet-i vücud anlay da Allah bilmeyi ve tan may a k yoluyla gerçekle tirmek ister. Cnsân- kâmilin Allah’a kavu mak için ilk yapaca ey mâsivâdan geçmek yani Allah yolunda nefsini öldürmektir. Ancak böylece fenâfillah makam na erer ve sevdi ine kavu ur. A k Allah’ n zât na ait bir özellik odu u için Allah’ n s rr ve tecellisi bu a kda sakl d r.

Muhiddin Arabî d nda bütün mutasavv flar a k ikiye ay r r: Mecâzî a k ve hakîkî a k.

Mecâzî a k yani insanî a k hakiki a ka giden bir durakt r. Hakiki a k ise Allah a k d r.

Sûfi ancak bu ilâhi a kla gerçek sevgiliye ula abilir ve Allah ile bir olma zevkini tadabilir.

A k insan n yarad l ndaki güzellik ve varl n temelini olu turur. Yani Allah insan kendine ayna olsun diye yaratm t r. Cnsan ahsen-i takvim yani en güzel k vamda yarad lm lardand r. Allah ise hüsn-i mutlak yani mutlak güzellikdir. Bütün a klar n temelinde güzellik vard r, güzelli in kayna ise Allah’ n üstün güzelli idir. Bu durumda Allah’dan ba kas sevilmez, t pk Allah’dan ba kas na ibadet edilmedi i gibi.

Allah sevgisi insan n yarad l ndan beri vard r. Güzele kar ilgi duyman n nedeni de budur. Bu ilgi de a k do urur. Allah’a kar duyulan a k, maddeden manaya cisimden ruha yönelir. Bu yöneli te heyecan, ço ku, vecd ve st rap bir araya gelir ve sâlik parçadan bütüne; kendinden gerçek sevgiliye do ru bir ilerleyi ile artan yak nla man n heyecan n duyar. Bu yolun sonunda â k mâ uka dönü ür. Fânîli inin “Bâkî” alanda hissetti i anda irâdesi kaybolur. Art k a k görevini yapm , hakikatin tecellisindefani varl silinmi tir. “Hakk ile Hak olmak” budur. A k, sâliki, s fata de il zata eri tirir.

Tarîk-i ahyâr, Tarik-i ebrâr, Tarîk-i uttâr gibi yollar n her birinde cezbe varsa da Tarîk-

(23)

14

i uttârda cezbenin ön plana geçti i görülür. A k, cezbe ile yak ndan ili kilidir. Hadise göre Rahman cezbelerden bir cezbe vard r ki insanlar n ve cinlerin ibadetlerine e ittir.

Cezbe sevgiyi benimsemekle ba lar. Ancak sâlik için cezbeyi iztemek yeterli çal ma say l r. Çünkü cezbe a k ço alt r. Â klar n mezhebince kulu Allah’a ula t racak her

ey farzd r. Cezbeli bir a k bu farzlar n ilkidir ve mutlak uymak gerekir. O öyle yak c bir ate tir ki neyi bulsa yakar. Hakikat yolcular a ktan ba ka bir eyle u ra mazlar.

Onlar n bedeni a k ile diri kal r. Öyleyse a ks z ya amak ölmek demektir. Ancak a n ma uk u runa can vermesi de a k n artlar ndand r. Mevlânâ der ki: “A k ac y tatl ya, topra alt na, kederi ne eye, a r y ifaya, hapishaneyi güllü e, hastal nimete, kahr rahmete çevirir. Ölüyü dirilten ve köleyi efendile tiren a kt r (Pala, 1995: 53,54).

Vāŝ�l-� Mevlā’dur ol ‘ālí-neseb Old� ‘a�ķ-� Ģaķķ ile te�ne-leb (3-20)

Gel vücūduñ nüsħas�ndan ‘ilmü’l-esmāy� gör

‘Ādem-i ademden öġren ders-i ‘a�ķ� dā’ima (13-3)

0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî, a k ate iyle yanmak istedi ini, a ka mübtelâ olmak istedi ini u beyitte adeta m sra-i berceste eklinde ifade etmi tir.

Dili āhen-ŝ�fat nerm eyle nār-� feyż-i ‘a�ķ�ñla

Ay�rma źevķ-i �evķüñden beni ‘a�ķa giriftār it (22-3)

Ġam-� Mecnūn-� ‘a�ķ� ‘ā��ķ� ġam-ħār olandan ŝor Šabíbim derd-i bímār-� yine bímār olandan ŝor (63-1)

Dergehinde ķul olan ‘āleme sulšānlanur

Kime kim ‘a�ķ�ñ iri�se mest olur ħayrānlanur (44-1)

(24)

15 Mecnūn-ve� eyle çün ge�t-i beyābān

Hem cezbe-i ‘a�ķ ile o mestāne gerekdür (48-3)

Nār-� ‘a�ķuñla senün ben yanmaķdayum dā‘imā

‘A�ķ bir �em‘-i ilāhí aña cān pervānedür (54-3)

‘A�ķ-� Ģaķķ’d�r çün erenlerden benüm istedigim Buldum an� old� kār�m virdüm aldum derd-i yār (80-3)

Vaģdet meyini içdüm peymāne-i ‘a�ķ oldum

Lā-ya‘ķil olub geçdüm mestāne-i ‘a�ķ oldum (137-1)

Gör bašn�m� n’oldum gevher ile šoldum

Bir genc-i niģān buldum vírāne-i ‘a�ķ oldum (137-2)

Mecnūn gibi šaġ a�dum vādi-i ġama dü�düm Yār� görícek �a�dum dívāne-i ‘a�ķ oldum (137-3)

Odlara atub kendüm büryān olay�m ŝandum

‘A�ķ āte�ine yandum pervāne-i ‘a�ķ oldum (137-4)

Bulduķda Ģüsāmí an� virdi göricek cān�

Gözden ak�dub ķan� merdāne-i ‘a�ķ oldum (137-5)

‘Ā��ķ�m ammā ki vāŝ�l-� yāre irmi�lerdenim Bülbül-i gülzār hecr-i ħāre irmi�lerdenim (153-1)

(25)

16 Geliñ yanalum āte�-i ‘a�ķa

Serler virelüm āte�-i ‘a�ķa (179-1)

‘A�ķ-� mecāz� n’eyleyim ‘a�ķ� gözleriz

Olmazsa da ceh fā‘ide bir yār olursa da (184-2)

Sulšānum ‘a�ķa bende-i fermān-ter olal�

Ba� egmeziz dāneye ģünkār�m olursa da (184-3)

Oñulur m� derd-i ‘a�ķ�ñ ey göñül hiç yāresi

Aña merhem derd olur ol dertdir anuñ çāresi (192-1)

�u beyitte a�k�, Hallâc-� Mansur’a telmihte bulunarak dile getirmi�tir.

Žāhir olal� ķalbimize rāz-� Ene’l-Ģaķķ Yanub yaķ�lub ‘a�ķ ile Manŝūr biziz biz

Hüsâmeddin U âkî, marifet hazinesinin ancak a k denizinde bulunabilece ini öyle dile getirir.

Bahr-i ‘a�ķ içre olan gavvās-� genc-i ma‘rifet Ka‘regān-� vahdet içre buldu ol dürdāneler (42-4)

�u beyitlerde Hüsâmeddin U âkî’nin Fuzûlî’den etkilendi i görülmektedir.

Çek elüñ ben hasteye šímār itmekden šabíb Kim maríżi derd-i ‘a�ķ olanlara olmaz ‘ilāc (29-3)

Belā-y� ‘a�ķ ile rüsvāl�ġ�ñ var

Senüñ ey dil yine �eydāl�ġ�ñ var (68-1)

(26)

17

0air kendisindeki a k n sonradan olu mad n ta kalû belâ’dan beri a k ile dopdolu oldu unu belirtir.

Ders-i ‘a�ķ� eylediñ tekmíl vardur ‘ilmimüz

Mekteb-i ķālū belādandur bizüm ta‘límimüz (97-1)

0eyh Hasan Hüsâmeddin U âkî, Peygamberimize duydu u derin a k ve ba l l u beyitlerinde dile getirir.

‘A�ķ�ñ kitāb-� dildeki bürhān olur baña

Her bir süšūr� ma‘ní’-i Ķur’ān olur baña (14-1)

‘A�ķ�ñla eyledikçe göñül mülkine sefer

Her bir ķudūm� mesken-i cānān olur baña (14-2)

‘A�ķ�ñ āyā Ģabíb-i Ģudā feyżi cevr eyle Dārü’l-sürūr sínede birkān olur baña (14-3)

‘A�ķ�ñ ile �erģa �erģa olur ise eger vücūd

Derde devā-y� Ģażret-i Loķmān olur baña (14-4)

‘A�ķ�ñ ile kāināt� yaratd� o Zü’l-Celāl

‘A�ķ�ñ felekde kevkeb-i raģ�ān olur baña (14-5)

‘A�ķ�ñ derūn-� dilde ‘ašā-y� keremdürür

‘A�ķ�ñ saħn-� sínede mihmān olur baña (14-6)

‘A�ķ�ñ ile ħāk-i ‘izzete yüz sürdi bu Ģüsām Naķd-i �efā‘atüñ senüñ iģsān olur baña (14-8)

(27)

18

Â0(k: Seven. Divan edebiyat nda air daima â kt r. Bu yüzden sonuçta her ey a k ile ilgili görünür. Salt â ktan bahsedilen beyitlerde dahi air kendini kastetmekte ve övünmektedir. Onun a k mücerret güzelli e duyulan a kt r. A k samimidir. Maddiyat ile ili kisi yoktur. A n g das üzüntüdür. Sevgiliden daima lütuf bekler. Sevgiliye ait bir özellik, bir bak , bir söz vs. â k için sarho luk nedenidir. A n s fatlar bitip tükenmek bilmez. Birkaç öyle say labilir. Dûta (iki büklüm), karas z, sab rs z, yüre i kanla dolu, gözü kan a lar, çaresiz, mest, ûride, gam yiyen, hayran ve kendinden geçmi , ba dönmü , sad k, gönlü k r k, inleyen, güçsüz, zay f, takats z, aya ba l , esir, gözü ya l vs. Divan edebiyat nda air, “a k-ma uk-a yar” üçgeninin birinci ki isidir. Her çe it manzume de onun at ko turdu u meydand r (Pala, 1995: 52).

Muģabbet cür’as�ndan mest olub sekrān gerek ‘ā��ķ Leb-i dilberdeki esrār ile ħayrān gerek ‘ā��ķ (119-1)

Muķayyed olmayub ķayd-� libās� ‘ādet-i nāsa

Mücerred pāk bir abdāl olub ‘irfān gerek ‘ā��ķ (119-2)

Vücūdun ġarķ idüb vü seyl-i siri�k-i ģūn-ālūd

Dem-ā-dem nevģa ile zār ile giryān gerek ‘ā��ķ (119-3)

Yakub pervāne-ve� bāl ü perin nār-� tecellíde

Vücūduñ maģv idüb āte� gibi sūzān gerek ‘ā��ķ (119-4)

Ŝanma senden ġayr� yā Rabb yār eylerler ‘ā��ķlaruñ

‘A�ķ ile �evķini heb kār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-1)

Pervāne-ve� per yakmaġa ŝu gibi dā’im aķmaġa Ġayr-� cemāle bakmaġa ‘ār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-2)

(28)

19 Seyl ŝuy� gibi aķ�lub ölmez her yana taķ�lub

Yerlerin yanub yak�lub nār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-4)

Dilden ç�ķar āh-� pür-sūz� yaķd� ‘ālemleri düpdüzi Bülbül gibi gice gündüz zār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-5)

Ķul�ñ Ģüsām ister seni ķ�ld� fedā cān u teni

Dívāne-ve� meskeni gār eylerler ‘ā��ķlaruñ (130-6)

Cemāl-� ‘a�ķ� her laģža teferrüc eyleyen ‘ā��ķ

‘Acib mi evvel-i ģašš� eger ma‘�ūķa zíbādan (170-2)

Bade: 0arap, içki. 0arap divan edebiyat nda en çok kullan lan içecek maddesidir. Bazen cam, sâgar, ayak, kadeh, peymâne, piyâle, ratl gibi unsurlarla da mecâz- mürsel yoluyla bâdeden bahsedilir. Rengi dolay s yla duda a, kana, gözya na, yana a benzetilir.

Lezzetli ve sarho edici özelli i ile de te bihlere konu olur. Bezm ve meclislerin vazgeçilmez unsurudur. Divan edebiyat nda oldu u kadar halk ve tasavvuf edebiyat nda da kullan l r. Divan edebiyat n n gazellerinde bâdeden bahsetmek bir gelenek olmu tur (Pala, 1995: 68).

Göñül vaģdet meyinden old� sarħo�

Olub ‘a�ķuñla dā‘im mest-i medhū�

Ģüsāmi’nin ŝafās� eyledi cū�

Ŝafā-yāb old� dil elģamdülillah (26-4) Nū� idüb cām-� �ārāb-� vaģdeti Keśreti vaģdetde buld� vuŝlat� (3-21)

�eyħ Ģüsāmí cām-� ‘a�ķ� nū� idüb bezm-i elest Daħi ħaž�r olmam��ken meclis-i ‘ālem henüz (90-6)

(29)

20 Vaģdet meyini içdüm peymāne-i ‘a�ķ oldum

Lā-ya‘ķil olub geçdüm mestāne-i ‘a�ķ oldum(137-1)

�arāb-� ‘a�ķla sermest olanlar

Ģicāb-� ķald�rub Raģmān’a gelsün (159-1)

Ģumār-� ġafleti tārik olanlar

�çüb vaģdet meyin uyana gelsün (159-2)

�arab-� vaģdet-i nū� eyleyeler

Bitirsün kendüni mestāne gelsün (159-5)

�air �arab ve Kevser kelimelerini tenasüp içinde kullanm��t�r.

�çen kevśer �arāb�ndan ģayāt-� cāvidān buldu Gerekmez bana ey Ģ�żr-� zamān ģayāt�ñdan (183-3)

Cennet: Gölgelik bahçe anlam na olup ahrette müminlerin gidecekleri yerdir. Kuran n muhtelif yerlerindeki Cennet, daru’n-naim, cennetü’l-me’vâ, daru’l-hayevân, makamu’l-emin, cennetü’l-firdevs gibi s fat ve isimler cennetin dereceleri gibi adlar n da gösterirler. Cnan a göre cennet ar n sa yan ndad r. Sekiz kap s bulunmaktad r.

Peygamberler için orada bir Kevser havuzu vard r. Tasavvufa göre adalet, hikmet, iffet ve yi itlik, dört s rr yla beraber sekiz cenneti olu turur. Cennet yüz menzildir. Zira Hz.

Muhammed’in (sav) ümmeti de yüz dereceye ayr lm t r. Adn cennetinde Allah müminlere görünecektir. Bu bak mdan cennetlerin en üstünü Adn cennetidir (Pala, 1995: 110,111).

Žāhir ü bāš�n ģaķíķat-bín olan āgāh

Cennet ü ‘irfān içinde dā’im mesrūr olur (47-3)

(30)

21 Bāġ-� cennet dile kūy-� �en-i dildār biter Müntehā ķāmeti šūbā baña her bār biter (61-1)

Cennet ŝafās�n ‘ā��ķa źevķ-i viŝāl bes

Ħūr-� behi�t o dilber ŝāģib-i cemāl bes (110-1)

S�rr-� tevģíde irersen ey Ģüsāmi bunda sen Cennet-i firdevs-i ‘alāda olursun kām-rān (167-6)

Gönül: Gönül a n a k yla ilgili her türlü geli menin alg land yerdir. Gönül bir hitap yeridir. A k gönlüyle konu ur, dertle ir. Gönül bir ku tur. Gam ve kederle beslenir. Sevgilinin hayali ile mutlu olur, naz yla kendinden geçer. Gönül geceler boyu

zd rab çekti i için hasta, bîmar, yaral ve sayrudur. Gönül bazen bir i e, s rça, kase, kadeh, cam, sagard r. Çünkü içi arap rengi kanla doludur ve çabuk k r l r. Bazen de sevgilinin ab- hayat ba layan a z n arayan Cskender olur. Tasavvufta gönül bir ayna olarak ele al n r. Bu aynada Tanr n n tecellisi zuhur eder. Tasavvuf gönle çok önem verir. Cnsan bütün âlemin özü oldu u için insan n hakikati de gönüldür. Gönlün gerçe ini bilenlere gönül ehli (ehl-i dil) derler. K saca gönül ile ilgili say s z te bih ve mecazlar, divan iirinin ana ögelerinden birini olu turur (Pala, 1995: 204,205).

Hüsâmeddîn U âkî, gönlü Cenab- Hakk’ n tecelligâh olarak görmü ve bunu eserinde öyle dile getirmi tir.

Ħum-� ‘a�ķ�ñ göñül peymānesidür

�arāb-� vaģdetin mestānesidür (40-1)

Göñülden sür ç�ķar keśret çerísin Göñül maģbūb-� ‘ālem lānesidür (40-2)

(31)

22 Göñülde ģubb-� zāt-� Kibriyādur

Díl-i ‘ā��ķ anuñ dívānesidür (40-3)

�u beyitte “Ben alemlere s��mad�m, yaln�z kulumun gönlüne s��d�m.” Mealindeki kudsî hadise telmihte bulunulmu�tur.

Göñüldür ‘ā��ķ u ma‘�ūk hem ‘ā��ķ Göñül s�rr-� Ģudā’nuñ ħānesidür (40-4)

Oñulur m� derd-i ‘a�ķ�ñ ey göñül hiç yāresi

Aña merhem derd olur ol dertdür anuñ çāresi (192-1)

Ali: Dört büyük halifenin sonuncusu (598-661). Hz Muhammed’in (sav) amcazadesi ve damad d r. Cslam dinini kabul eden ilk dört ki iden biridir. 8-10 ya lar nda iken Cslam’

kabul etti i ve yüzünü hiç uta döndürmedi i için “kerremallahu veche” diye tazim edilir. Peygamberimizin Medine’ye hicreti esnes nda O’nun yata na yatarak can n tehlikeye atmakla O’nun hayat n kurtaran Ali’dir. Bedir, Uhud, Hendek gibi muharebeler yan nda, Hayber’de destanla an bir sancaktarl k yapm t r. Peygamber soyu onda devam eder. 0ah- Merdân, Merd-i Hudâ, 0îr-i Yezdân, Haydâr- Kerrâr gibi lakablarla an l r. Onun edebiyat m zda gerek kahramanl k ve gerekse velîlik ve imaml k yönleriyle birçok te bihlere konu edildi ini görürüz. Dini edebiyat, O’ndan, vecizeleri, nutuklar , hikmetli ö ütleri, hilafetle ilgili görü leri dolay s yla bahseder. Tasavvufî edebiyatta da Hz. Ali’nin ayr bir yeri vard r. Birçok tarikatlar n silsile yoluyla Hz.

Ali’ye ula t r lmas ve Al-i aba, 12 imam, 14 masum dü ünceleri sonucunda edebiyatta köklü bir yer edinmi tir (Pala, 1995: 32,33).

Edebiyat m zda Hz. Ali’ye atfedilen Allah’ n arslan ünvan çokça kullan lan mazmunlardand r. Divanda geçen u beyit buna güzel bir örnektir.

Teñrinüñ arslān� ķan� ol ‘Aliyyü’l-Murtażā Yā Ģasan ile ķan� �āh-� �ehíd-i Kerbelā

(32)

23 Geldi gitdi nice yüz biñ evliyā vü enbiyā

Dād elinden ey ecel feryād elinden ey ecel (132-3)

�āh-� iķlím-i Ģudā’s�n yā ‘Aliyyü’l-Murtaża Tāc-dār-� evliyās�n yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-1)

Ma‘den-i dürr-i saādet s�rr-� sulšān-� resul

Menba‘-� cūd-� ŝafās�ñ yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-2)

Hāk-pākiñ tūtiyā-y� çe�m-i cān ola n’ola

‘�llet-i ķalbe devās�ñ yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-3)

Pek çok tarikat kendisini silsile yoluyla Hz. Ali’ye ula�t�r�r. Bu durumu kendileri için bir izzet vesilesi olarak kabul ederler.

Bār-gāh�ñda velíler oldular cārūb-ke�

Pādi�āh-� dü-serās�ñ yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-4)

Hz. Ali’nin, Hayber’de gösterdi�i kahramanl�k �öyle dile getirilmi�tir.

Ķal‘ idüb bir darb ile bāb-� metín-i Ħayber’i

Ya‘ni sen �ír-i Ģudā’s�ñ yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-6)

Žāhir ü bāš�n Ģüsāmí lušfuñu eyler ümíd

Bir kerem-kān� ‘atās�ñ yā ‘Aliyyü’l-Murtaża (188-7)

(33)

24 1.4. Eserleri

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî’nin tespit edilebilen yaz l eserleri:

1. Evrâd- Kebîr 2. Hizb-u Tesbih 3. Ahzab- Usbuiye

4. 0erh-u Vird-i Settâr (Özdamar, 2001: 12).

0eyh Hasan Hüsameddin U âkî, Halvetiyye yolunda içtihatta bulunarak, Halvetîler taraf ndan okunmakta olan Seyyid Yahya-y 0irvani’nin “Vird-i Settar” eserine ilavelerde bulunmu tur. Halvetilerin virdi olan Evrâd- Kebîr, Hizb-u Tesbih ve Ahzâb- Usbuiye ad nda eserleri vard r. Nak iyeyi Hâlidiye ricâlinden Gümü haneli Ahmed Ziyâüddin Efendi, Mecmuatü’l-Ahzâb adl eserinde 0eyh Hasan Hüsameddin U âkî’nin bu üç eserinden bahsetmektedir. Büyük bir a k ve s rlar ile tertip edilen Evrâd- Kebîr’i, onun eref ve ân n n yüksekli ine bir delil, mertebesinin aç k bir burhân d r. Çok yüksek bir a k ile düzenledi i “Evrad- Kebir” yüce ilminin bir delilidir. Bunun d nda Hizbu’t-Tesbih, Ahzab- Usbuiyye gibi dua kitaplar n da tertip etmi tir.

(34)

25 BÖLÜM 2: MET N

2.1. Metnin Transkripsiyon ve mlâs(nda zlenen Yol

1. Metnin tespitinde transkripsiyon sistemi kullan lm olup, Divan metnindeki iirler transkripsiyon alfabesiyle verilmi tir.

2. Çal t m z eserin 16. yy.a ait olmas nedeniyle imlâdaki yuvarlak ekiller muhafaza edilmi tir.

3. Ek-eylem eki olan “-d r” ekleri metinde 16. yy. söyleyi ine uygun bir biçimde “-dur, -dür” imlas yla yaz lm t r.

4. Cyelik eki olan “- m, -im” ekleri yine ayn kurala uyularak yuvarlak yaz lm t r.

5. Özel isimlere gelen ekler kesme i areti “ ’ ” ile ayr lm t r.

6. Farsça’daki vâv- ma’dûdeler Y harfi ile gösterilmi tir.

7. At f vavlar “u, ü, vu, vü” eklinde gösterilmi tir.

8. “up” gerundiumunun sonu “b” ile gösterilmi tir.

9. Elif-i maksûreler, uzun okunan yerlerde “Y”, k sa okunan yerlerde ve izafetlerde “i”

olarak gösterimi tir.

10. “Cle”, “içün”, edatlar yla “idi”, “ise”, “iken” gibi “i-” fiilinin ald ekiller ayr olarak yaz lm sa ayr , kelime ile birlikte yaz lm larsa veznin durumuna göre biti ik veya ayr yaz lm lard r.

11. Arapça birle ik kelimeler “ayne’l-yakin, hakka’l-yakin” vb. eklinde gösterilmi tir.

12. Arapça ve Farsça ön ekler ve edatlar, kendisinden sonra gelen kelimeden bir çizgiyle ayr lm t r.

13. Bu çal mada iirlerin ba lar nda s ra numaras , sonra da iirin vezni belirtilmi tir.

14. Baz iirlerin vezinleri olmad ndan bu iirlerin ba lar na yaln zca s ra numaras yaz lm t r.

15. Beyitlerin ve bentlerin ba lar nda s ra numaralar verilmi tir.

16. Her iirin sonunda divanda yer ald varak numaras belirtilmi tir.

17. Metnin tek nüsha olmas sebebiyle metinde okuyamad m z yerler …………

eklinde gösterilmi tir

18. Okunu unda üpheye dü ülen kelimelerin sonuna ? konulmu tur.

(35)

26

19. Vezin gere i metinde olmayan harfler ve ekler kullan ld nda bunlar kö eli parantez içinde […] gösterilmi tir.

20. Farsça birle ik kelimelerin yaz l nda (terkip vav n dü tü ü durumlarda) “ser-a-ser, ser-a-pa” eklindeki yaz l lar tercih edilmi tir.

21. Divanlarda genelde rastlanan zihaf ve imale gibi aruz kusurlar U âkî Divan ’nda da söz konusudur. Bu sebeple iirlerin vezinleri bulunurken zihaf ve imaleler dikkate al nm t r.

22. Metnin transkripsiyonunda orijinaline ba l kal narak divanda yaz ld ekilde transkripsiyon edilmesi yolu izlenmi tir.

23. Osmanl Türkçesi kelimelerin imlâs için u kaynak kullan lm t r: F.Kadri Timurta , Osmanl Türkçesi Grameri III, Umur Reklamc l k ve Matabac l k Yay., 5.

bask , Cstanbul, 1985.

24. Arapça ve Farsça eklerin imlas nda ise u çal madaki kurallara uyulmu tur: Csmail Ünver, “Çevriyaz da Yaz m Birli i Üzerine Öneriler” Türkoloji Dergisi, Ankara,1993, c. XI, S.1, s. 51-89.

2.2. eyh Hüsame’d-dín-i U00ākí Divan(n(n Transkripsiyonlu Metni

Destūr

Divān-� Ģüsāme’d-dín Bismi’1-lāhi’r-raģmāni’r-raģím

1

Mefâîlün / Mefâî1ün / Feûlün 1 Ģudā’ya ģamd ola bí-ģadd ü gāye

Ki yoķdur varl�ġ�na hiç nihāye 2 Yaratd� ‘ālemi ketm-i ‘ademden

Daħi ervāģ� var itdi o demden 3 O dem bir dem ki nefħ-i cān ider ol

�ehi ķul bendeñi sulšān ider ol

(36)

27 4 Yaradub evvelā ‘aķl-� ma‘ād�

Aña ādem diyüben virdi ad�

5 O ādem ķalbini mā-i š�ynetden Yaratd� añ� Ģaķķ ketm-i ‘ademden 6 Aña nefħ itdi rūģ-� revān�

Daħi raģmetle teb�ír itdi an�

7 Vedí‘a old� aña nūr-� Aģmed Anuñçün ķ�ld� lušfun aña bí-ģadd 8 Melā’ik ķ�ld�lar aña sücūd�

Anda hem old� münevver vücūd�

9 Ģišāb idüb aña Rabb-� ‘izzet Didi ey mažhar-� s�rr-� emānet

10 Sen olduñ Ebu’l-Be�er ey nūr-� emced Senüñ cepheñdedür envār-� Aģmed 11 Ki iri�e �ebine bu envār

Ki neslen-ba‘de-neslindür bu esrār 12 Nice peyġamberān ģāmil olalar

O nūr ile Ģaķķ’a vāŝ�l olalar 13 Gelüb �drís-i �brāhím’e andan

Daħi evlād-� �smā‘íl’e andan 14 Virüb ehl-i Ķurey�’e ya‘ni ol nūr

Ki ‘Abdulmuššalíb’e buld� maġrūr 15 Anuñ evlād� ‘Abdullāh idi bil

Ķarār itdi o nūr anda nice bil 16 Ne kim olurd� edyān içre buyruķ

Ki itmezlerdi Ģaķķ’dan ġayra ķulluķ

(37)

28 17 Šulū‘ itdükde ol �ems-i sa‘ādet

Cem‘-i kā’ināta oldu rāģat 18 Muģammed pādi�āh-� dü-serādur

Cem‘-i enbiyāya muķtedādur 19 Muģammed ħātem-i �āh-� rusūldür

Muģammed hādi-i rāh-� sebíldür 20 Anuñçün ħalķ ol�nd� cümle ‘ālem

Aña ümmet olan old� mükerrem 21 Muģammed tācdār-� enbiyādur

Muģammed rehber-i rāh-� Hudā’dur 22 Muģammed �āfi‘-i rūz-� cezādur

Muģammed nūr-� çe�m-i evliyādur 23 Daħi evlād u aŝģāb-� kirām�

Olub encüm-miśāl ol �emse ģāmi 24 Ŝalātullah ħayru’l-āl u aŝģāb

�efí‘ ola bize yevmü’l-ģa�r heb 25 Der-i lušfuñ ola Yā Rab baña yār Beni itme zebūn-� çarħ-� gec-bāz 26 Yāver eyle lušfūñu Yā Rabb baña

�tmeyem bāb-� kibāre ilticā 27 Eyleme deryūze-ger ġayr-� derí

Eyle lušfuñdan beni andan berí 28 Kār�m olmu�dur benüm cürm ü günāh

Sen kerem ķ�lmaz isen ģālim tebāh 29 Kāhilem ya‘ni ‘ibādet itmede

Ġāfilem saña išā‘at itmede

(38)

29 30 Yoķ benüm gibi saña ‘isyān ider

Gice gündüz zenb ile šuġyān ider 31 Sen günāh�m ‘afv idüb mesrūr ķ�l

Varl�ġumdan geçirüb ma‘mūr ķ�l 32 �lahí ģürmetine Muŝšafā’nuñ

O �āh-� tācdār-� �sš�fānuñ 33 Cemí‘ enbiyānuñ ģürmetine

Hem daħi āl-i ‘abānuñ ģürmetine 34 Beni pírān ile sen eyle maģ�ūr

Olardan bir nefes ķ�lma beni dūr 35 Ħuŝūŝā �eyħ Ģüsāme’d-dín pírüm

�ki ‘ālemde oldur destgírüm

36 Derinde bir ġulām�m ‘abd-� kemter E�igi ša�� ba�umla berāber

37 Anuñ dergāh� baña cāy-� me’men

�ki ‘ālemde ay�rma beni sen 38 Baña ‘ömr-i šabí‘í eyle iģsān

Yolum āhir nefes tekmíl-i ímān 39 Ģüsāmí ķul�na eyle ‘ināyet

�ki ‘ālemde bulsun sa‘ādet lb-2a

2

Mefâîlün / Mefâî1ün / Feûlün 1 Gel imdi diñle kim idem beyān�

Ki sem‘i-cān ile i�it sen an�

2 Gelübdür māye-i s�rr-� emānet

‘�nāyet eyle telkín-i sa‘ādet

(39)

30 3 Ki ŝadran-an-ŝadrin dāret olanlar

Bu hāyile Ģaķķ’� bilüb bulanlar 4 Resūl-i Kibriyādan �eyħimize

Teselsül vechi üzre geldi bize 5 Šaríķat yed-be-yed buld� teselsül

‘�nād idüb ŝaķ�n itme ta‘allül 6 Bu minvāl üzredir s�rr-� šaríķat

Ģaķāy�ķ ke�f olur bunuñla elbet 7 Odur esrār�na vāriś resūlüñ

O ħayru’l-āle zü’l-Betūlüñ 8 Resūlullah idüb telķín ‘Alí’ye

O �āh-� evliyā ķušb-� celíye 9 Šaríķat ehline ol reh-nümādur

�erí‘at rāh�na ol pí�vādur 10 �düb bu źikr telķín ol velíden

Ki ol nūr-� velāyet �āh ‘Alí’den 11 Pes andan Baŝri’ye irdi emānet

Anuñ ismi ģüsn buld� sa‘ādet 12 �mām-� müctehiddür ehl-i Ģaķķdur

Anuñ ķavli resūle mā-ŝadaķdur 13 ‘Ulūm-� žāhir ü bāš�n-� yektā

Ki oldur dín penāh� ehl-i taķvā 14 Pes andan ŝoñra vāriś old� o �āh

Ģabíb-i a‘cemí ol ehl-i āgāh 15 Aña masķaš der-i Kirmān-� �āhān

Ki ol olmu�dur díne nigeh-bān

(40)

31 16 Fenāfillāh olub irdi beķāya

Maķām�ñ irgürüb evc-i ‘alāya 17 Cihāna olmu�d� evvel nigeh-bān

An� ķušb�na Ģaķķ ķ�ld� �āyān 18 Aña vāriś olubdur �eyħ-i Ma‘rūf

Ki Kerħí künyesiyle old� mevŝūf 19 Nice asģāba itmi�di mülāķāt

Ŝalāģ-� zühd ile bulmu�d� ģālāt 20 Kibār-� tābi‘índendir o sulšān

Cemālinden anuñ ģāli nümāyān 21 Šaríķat ehline ol pí�vādur

Šaríķ-i müstaķíme reh-nümādur 22 S�rrí’ye irü�üb telķín māye

Saķaší nisbetiyle buld� dāye 23 Bu daħi ehl-i ‘a�ķuñ rehberidür

Mālikve� günāhlardan berídür 24 Resūl-i Kibriyāya ‘ā��ķ idi

Ricālullāh içinde fā’iķ idi

25 �eyħ Cüneyd ol vāŝ�l-� s�rr-� Ģudā Māye-i telķín gelüb irdi aña

26 Çün Ebu’l-Ķās�m olubdur künyesi

�ehr-i Baġdād’dur žuhūr� dünyesi 27 Aña irdi feyż-i s�rr-� Muŝšafā

Old� vāriś s�rr�na buld� ŝafā 28 Seyyid-i ķavm didi aña ehl-i ģāl

Müctemiddir anda hem ģāl ile ķāl

(41)

32 29 Seyyididür cümle aģyāruñ ol

Nice biñ ebrāra göstermi�di yol 30 Pír-i śāni old� Mim�ād ey pír

Old� masķaš ol arāde Dínever 31 Žāhir ü bāš�n olubdur kāmkār

Ķ�ld� ķušb bize ol daħi ķarār 32 �eyħ Cüneyd’den yerini maķām

Türbedār old� nice y�l tamām 33 �eyħ Meģmed ald� andan feyż-i nūr

Ol da ŝāhib-ħāl olub itdi žuhūr 34 Çok kerāmet ķ�ld� žāhir ol velí

Buld� germiyyet anuñ cān u dili 35 Geldi bu māye Vechü’d-díne hem

Ref‘ ol�nd� dildeki endūh [u] ġam 36 Žāhir ü bāš�n cenāģeyn ŝāģibi

Rūz-� �eb dídar-� yāruñ šālibi 37 Buld� anuñ himmetiyle Ģaķķ’a rāh

�eyħ Żiyāü’d-dín o nūr-� burc-� māh 38 �smi ‘Abdu’l-Kāhir old� müstaķí

Cümle aña Sühreverdí’dir didi 39 Ald� andan Ķušbü’d-dín daħi gelüb

El-bahr u ber içre ol ekmel olub 40 Andan ald� �eyħ Rükne’d-dín tamām

Old� māyile ol daħi �ād-kām 41 Olm�� anuñda Necā�í meskeni

‘Ārifānuñ meclisiydi me’meni

(42)

33 42 Geldi bir ķul dindi aña Mevleví

Oldurur ‘ālemde s�rr-� Meśneví 43 �eyh Necā�í’den �ehābe’d-dín gelüb

Ehl-i derd vāŝ�l-� Mevlā olub 44 Bir mücāhid źāt idi ol �eyħ-i pāk

Ķ�ld� ol daħi yerini zír-ģāķ

45 �eyħ Cemāle’d-dín’e irmi�di kerem Old� tekríme sezā ol muģterem

2a-2b-3a 3

Fâ’ilâtün / Fâ’ilâtün / Fâ’ilün 1 �sm-i pākine Muģammed didiler

Nice ģālātuñ ānuñ vaŝf itdiler 2 Geldi �brāhim-i zāhid çün aña

�rdi andan s�rr-� Muŝšafā 3 Old�lar ŝāģib-zamān u ehl-i ģāl

Dilleründe anlaruñ yoķdur melāl 4 Ya‘ni Geylāní’dür ol šab‘-� mülūk

Šavr-� seb‘a ile bu itmi� sülūk 5 Andan olan kimdürür diyem saña

�eyħ-i Geylāní Muģammed nām aña 6 �eyħ postunda ķ�yām itmi�di

Ŝayt� anuñ ‘ālemi šutm�� idi 7 Geldi s�rr�ndan ānuñ bir níknām

Cemí‘ ‘�zze’d-dín ma’rūf benām 8 ‘Ārif-i billāha kāmil idi ol

Sālikíne gösterürdi šoġr� yol

(43)

34 9 Geldi andan �eyħ Ŝadre’d-dín Ģ�yām

Ŝadr-� ir�āde oturd� ol hümām 10 ‘Ālem-i taģķíķa ķ�ld� çün ‛urūc

Rūģ-� pāki ķ�ld� bālāya durūc 11 Vāŝ�l old� Seyyíd Baģí aña

Māye-i tevģíd ile buld� ŝafā 12 Ehl-i �írān idi ol źāt-� �eríf Ķarye-i Bākū aña cāy-� lašíf 13 Pí�vās�dur šaríķat ehlinüñ

Reh-nümās�dur ģaķíķat ehlinüñ 14 Müctehiddür ‘ālemi taģķíķa ol

Müsta‘id olanlara gösterür yol 15 Vāriś old� ‘ilmüne Peyġamberüñ

Ya‘ni ol sulšāna vālā-güsterüñ 16 Kimdür ānuñ vāriśi dirsüñ didüm

Geldi Molla Pír-i Erzincāní hem 17 Eyleyüb ol píre dā’im inķ�yād

Olm�� esrār�ndan an�ñ müstefād 18 Kāmil ekmel bir ‘ālím-i cāh idi Mülket-i bāš�nda ya‘ni �āh idi 19 Andan ald� Seyyíd Aģmed bí-gümān

�eyħ Semerķandí’dür aña nām u �ān 20 Vāŝ�l-� Mevlā’dur ol ‘ālí-neseb

Old� ‘a�ķ-� Ģaķķ ile te�ne-leb 21 Nū� idüb cām-� �ārāb-� vaģdeti

Keśreti vaģdetde buld� vuŝlat�

(44)

35 22 Geldi bir kāmil vücūd idüb žuhūr

�rdi aña nūr-� māye bí-ķuŝūr 23 Masķaš-� re’si Buħārā’dur anuñ

Sínesi ‘a�ķ ile yaradur anuñ 24 Bilmek istersen an� sen eger

‘Ā��ķ iseñ cāndan aña vir ħaber 3a-3b

4

Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün

1 Ķušb-� ‘ālem Ġavś-� A‘žam pírimüz Tāc-baħ�ā-y� keremdür mírimüz 2 Ģavz-� kevśer daħi sāķídür ol

�eyħ Ģüsāme’d-dín ‘U��āķidür ol 3 Ģalvetídür gelen ol sulšān-� dín

Nūr-baħ�-� Kübreví’den kām-bín 4 Gitdi pírinden olub ir�ād-� pír

Daħi hem Ümmí Sinān itmi� nefes 5 �ehr-i ‘U��āķ’a varub itmi� ķarār

�u‘belendirdi šaríķ� ol kibār 6 �ftihār-� zümre-i aħyār idi

Āsitān� bendesi ebrār idi 7 Gelüben �stānbul’a indi duħūl

Mesken itdi çün Ķas�mpā�a’y� ol 8 Ya‘ni bünyād eyledi bu hāngāh

Old� ol mesken aña cāy-� penāh 9 Çün seküz yüz seksen anuñ mevlüdi

Hem šoķuz yüz otuzunda �eyħ idi

(45)

36 10 Old� yetmi� sene ir�ād� anuñ

Ģalvet ‘uzlet idi mu’tād� anuñ 11 Biñbire irdükde sāl ü hicreti

Cennet-i me’vāya ķ�ld� r�ģleti 12 Dergehinde ķul�m kemter ġulām

Ģizmetiyle olmu�um ben �ād u kām 13 Her šaraf muħtār�na olub yaķín

Old� enfās�yla anuñ kām-bín 14 Didiler cümle šaríķat erleri

Olas�n sen her gürūhuñ rehberi 4a

5

Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün 1 �stinādum heb añad�r heb aña

�ki ‘ālemde daħi olmam cüdā 2 Geldi andan daħi �eyħ Memicān

Ol daħi virmi� nice emvāta cān 3 Rāh-� Ģaķķ’a an� ir�ād eyledi

Sālikíne ya‘ni üstād eyledi 4 Ķušb-� ‘ālem old� ol da bí-gümān

Mülk-i ma‘nāya odur �āh-� cihān 5 Gelüb andan māye �eyħ ‘Ömer Buld� ol da s�rr-� ir�āda maķar 6 Ķ�ld� o da Gelibol�’da meskān

Ķušb-� vaķt idi o daħi ol zamān

Referanslar

Benzer Belgeler

Fecr-i Âti yazarlarından Köprülü-zâde Mehmed Fuad ve Şehabettin Süleyman’ın Fecr-i Âtî dağıldıktan sonra hazırladığı Yeni Osmanlı Târih-i Edebiyâtı

Modelinize uygun bir poz verdiriniz 50x70cm veya daha büyük resim kağıdına desen tekniğine uygun resim kalemi ile desen çizimi yapınız ve çalışmanızı aşağıdaki

fianghay ‹flbirli¤i Teflkilat düzle- minde; Orta Asya ülkeleri; Avrasya jeopoliti¤inde BM Güvenlik Konseyi üyesi olan ve ayn› zamanda bölgesel güç niteli¤inde bulunan

Necip Fazıl, benim neslim için çok önemli… Bize, başımızı dik tutmayı öğretti arkadaşlar….. Bu, o kadar önemli ki… Bunu gençlerin anlaması

• .Milli Edebiyat Dönemi Sanatçıları Şunlardır; Mehmet Emin Yurdakul(Türk Şairi), Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Mehmet Fuat Köprülü, Yakup Kadri

İsam ve Atıf Efendi Kütüphaneleri’nde birer tane taş baskı Melhame nüshası bulduk.1856’da Tabhāne-i Āmire’de basılan İsam nüshası, taş baskı olan

ø]]HW¶LQ \DúDGÕ÷Õ EX G|QHPOHU 2VPDQOÕ 'HYOHWL LoLQ oDONDQWÕOÕ ELU G|QHPGL 'HYOHW

Türkiye, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Kırım ve Bulgaristan’da bilinen, anlatılan, cönk ve yazmalara geçen ve kitap hâlinde yayımlanan meşhur Kerem ile