3
* -
£>.
)i%/
PAZAR, 17 Mart 1996
Sohbet
DGM'nin hakkında verdiği ceza ertelemesini kabul etm eyen YAŞAR KEMAL
DİLİMLE BAĞLIYIM
T e le v iz y o n d a bir soruşturma yapıldı. Hani 900 900 var ya işte onda. Benim mahkumiyetimi onaylayanlar yüzde 34, onaylam ayanlar yüzde 66. Bunun anlamı çok büyük. Halklarım ız bölücülükten beni gene mahkûm etmedi. İnsanlığın dışına atılmak çok çok acı. Kiminde insanların yüzüne bakamıyorum. Bir yazar ülkesinin kanıdır. Ülkesine en çok d iliyle bağlıdır.
Bundan daha büyük bağlılık düşünemiyorum.
TECİL İSTEMEDİM
T
I e cili istemedim. Çünkü tecil edilen mahkumiyet, aynı suçu bir daha işleyince üstüne biniyor.Bu yüzden DGM 'deki tecili reddettim. Yirm i ay, diyelim ki en azından iki yıl daha. 77 yaşımda ben hapishanede ölürüm . Şimdiden hapsedilmenin yolunu bulayım da hapishanede ölmekten kurtulayım .
Doğan HIZLAN
YILMAZ YİĞİTÇE KONUŞTU
N 4 e s u t Yılm az, şimdiye kadar bizim politikacılarımızın gösteremediği çok olumlu bir hareket yaptı, onun Meclis kürsüsünde yiğitçe konuşması herkesi şaşırttı. Ülkenin halkını sevindirdi. Başka partilerden olsun, kendi partisinden olsun ırkçıları, bağnazları da çok kızdırdı.
SANKİ MEMLEKET BATACAK
K ü rtlere evrensel haklarını eksiksiz vermek gerek. Bu gerçekleşirse bu savaş dıırur.Ülke daha fazla böyle kalamaz. Kaldığı zaman sonumuz kötü gelir. Sözümona
vatanseverler (!) elbette direnecekler. Kürtler evrensel insan haklarına kavuşunca, sanki memleket batacak. Allah kimsenin başına vermesin bağnazlık ve ırkçılık illetini.
üzde 66 beni masum buldu
A Devlet Güvenlik Mahkemesi’ ndeki duruşmada tecili kabul etme yeceğinizi söylediniz. Neden?
- Çok şeyde olduğu gibi, bizim ay- duüanmızın bir bölüğü, benim bu tecil işini de anlayamadılar. Ben sanıyor dum ki, bir sanık tecili kabul etmeye bilir, etmeyince de yargıç bundan vaz geçer. 1970’lerde ben birkaç tecili red detmiştim. Çünkü, aynı suçu bir daha işleyince, tecil edilen mahkûmiyet üs tüne biniyordu. Devlet Güvenlik Mah kemesindeki tecili bunun için reddet tim. Şimdi ben, beş yıl büyük bir baskı altında kalacağım.
A Bir tür kısıtlı özgürlük diye tanımlayabilir miyiz?
- Her yazımda, romanımda kendimi sansür etmek zorunda kalacağım. Ya da artık tek satır yazmayacaktım. Bir yazım için bundan dört buçuk yıl son ra beni bir suçtan mahkûm ettiler. Yir mi ay, diyelim ki, en azından iki yıl da ha. 77 yaşımda ben, hapishanede ölü rüm. O zaman ne yapmalıyım, şimdi den hapsedilmenin yolunu bulayım da hapishanede ölmekten kurtulayım. Bu benim hakkım değil mi? Beş yıl kendi kendimi sansür etnjem, bir yazar için, Çin işkencesinden daha ağır bir işken ce değil mi? Böylesi korkunç işkence yi, özellikle yazarlar için kim icat et miş olabilir?
B
en suc islemedim
A Otosansiir, bir yazara yapılabi lecek en büyük işkencedir herhalde.
- Her türlü işkenceyi biliyordum da, çünkü çok işkence yazdım romanlarım da, böyle bir işkence biçimini ne duy dum ne de hayal edebildim. Bu da ülke min rekorlarmdan biri olmasın? İnsan soyuna onurlu bir armağanımız olma sın? Ben çok şeyden, sebepsiz de olsa çok korkarım, ama hapishaneden ödüm kopar. Niçin durup du
rurken hapis isteye yim? Ben, hapishane için korkumun üstüne yürümem. Bir aklı ev vel, ünlü olmak suç iş lemeyi gerektirmez, di yor, doğru. Ben suç iş lediğimi de hiç sanmı
yorum ya, çünkü
mahkûm edildiğim ya zıda bir zerre suç yok, onların insanlık dışı yasalarına göre bile.
A Bu tesbitinizi, kanaatinizi dünyaya nasıl duyuracaksı mz?..
- Bu yazıyı diyar diyar, dünyanın bütün hukukçularında dolaştıracağını. Türkiye'nin ceza yasalarıyla birlikte ve o hukukçuların düşüncelerini de beş dilde yayınlayacağım. Bu bir teh dit falan değil. Tehdit benim neme? Ben, Türkiye Devleti’nin dünyaya meydan okuduğunu bilmez miyim? Boşver, ben tek kişiyim, onlar devlet. Her bir şeyi yaparlar. Tecil gibi bir iş kence icat edenler, ne yapmazlar ki...
A Kamuoyu sizi bu d a v an ıza
destekledi. Bir yazara gösterilen sevgi ve saygı, hiç kuşkusuz hepi mizi sevindirdi. Bu durumun sa natçı ve toplum arasındaki bağla rın sağlamlaştığını gösterdiğini söyleyebilir miyiz?
- Evvelki gün televizyonda bir so ruşturma yapıldı. Hani dokuz yüz dokuz yüz var ya, işte onda. Benim mahkûmiyetimi onaylayanlar yüzde 34, onaylamayanlar yüzde 66. Bunun anlamı çok büyük. Bir çakıltaşı, bir avuç toprak verilmez propagandası milletin üstünden on iki yıl korkunç bir fırtına gibi esmişken, halklarımız bölücülükten beni gene mahkûm etme di. Bu, ülkemizde baskı düzenini sür dürmek isteyenlerin kulaklarına küpe olsun, onlan ülkemiz insanları tarihin kuburuna gömecektir. Beni niçin sev mesin ülkemiz insanları, ben onların büyük, insancıl maceralarım, ülkeleri nin bütün insan ve doğa güzelliklerim yazmadım mı? Ben, onların o görkemli dillerinden yeni bir yazın dili ve ro man dili yaratmaya çalışmadım mı? Ben, bu dili zenginleştirmek için canı- ıgylişime takmadım mı?
Ü n lü olmak suçmuş gibi!
A Bir dünya yazarısınız. Yurtdı şmda nasıl bir Türkiye imajı var?- Beni kahreden' bir Türk imajı var. Kimi zaman o kadar üzülüyorum, keş ke bunu görmeseydim, Avrupa’ya di yorum. İnsanlığın dışına atılmak çok çok acı. Kiminde insanların yüzüne ba kamıyorum. Bir yazar ülkesinin kam dır. Ülkesine en çok diliyle bağlıdır. Bundan daha büyük bir bağlılık da dü şünemiyorum.
A Çok tanınmış, uluslararası önemde bir yazar olmasaydınız, so nuç farklı olabilir miydi?
- Çok tanınmış, sizin dediğiniz gibi bir dünya yazan olma saydım, mahkûm bile olmazdım. Gerekçede,
benim deneylerden
geçmiş bir insan, bir yazar olduğumdan do layı, kasten suç işledi ğim yüzünden mah kûm edilmişim. Sanki ünlü olmak suçmuş gi bi. Öyle anlışılıyor ki, suç. Oysa uygar ülke lerde yazarların ünü onları birçok musibet lerden korur. Onlara saygı duyulur. Dahası da kutsal insan merte besine yükseltilirler. Barbar yöneticileri olan ülkelerde de (ülkemin halklarını hasseten bunların dışında tutuyorum) başları belalardan belalara girer. Analarından doğdukla rına pişman ederler, öldürürler bile. Sanatçılardan şeytandan kaçar gibi ka çarlar. Oysa bizim halkımız Yunuş’u, Karacaoğlan’ı, Abdale Zeyniki’yi, Pir Sultan Abdal’ı ermiş eylemiştir.
A Bazı kimseler, Yaşar Kemal yurtdışındaki yayın organlarına demeç veriyor, yazıyor, bunları
^ıi-En duygusal Çukurovalı
Geçen pazar sabahı Yaşar Kemal'in evindeydim. Yemek yiyecek ve konuşacaktık. Geçmiş olsun ziyareti yapmıştım. Evine vardığımda onu doktor arkadaşlarıyla pazar keyfinde buldum. Öyledir Yaşar Kemal,
derdini kendine, sevincini dostlarına saklar. Oradan da Yeşilköy'deki bir balıkçı lokantasına gittik. Tilda Kemal de bizimleydi. Edebiyat gustosuna güvendiğim, Yaşar Kemal'in ve başkalarının acımasız, bilgili bir eleştirmenidir. Gözünden ne bir kitap
kaçar ne bir dergi.
Birkaç dilde dünya edebiyatı onun masasındadır. Lokantaya girdiğimizde, televizyon çekimi yapan iki genç, Yaşar Kemal'in yanına gelerek ona verilen mahkumiyeti kendilerine verilmiş saydıklarını belirttiler. Günün en hoş olayını ise bize bir Fransız aile yaşattı. Lokantaya gelip Yaşar Kemal'i görünce, evlerine koşup kitaplarını getirmişler, Yaşar Kemal'e imzalattılar. Tecilden ödüle kadar çok şeyden söz ettik. Yaşar Kemal'le yaptığım her konuşma, benim için bitmemiş bir yazıdır, cevapsız sorular kalır belleğimde. Sanırım, iri gövdeli, duygusal Çukurovalı hepinizin merak ettiği birçok konuda açık açık konuştu.
sut Yılmaz, şimdiye kadar bizim politi- kacüarımızın gösteremediği çok olum lu bir hareket yaptı, onun Meclis kür süsünde yiğitçe konuşması herkesi şa şırttı. Ülkenin halkım sevindirdi. Baş ka partilerden olsun, kendi partisin den olsun, ırkçüarı, bağnazlan da çok kızdırdı. Onun partisinin Kültür Baka nı bile, “Ünlü olmak suç işlemeyi ge rektirmez” dedi. Daha Yargıtay karar vermeden, bir bakan böyle konuşa maz. Bu söylediği sözleri söylediğinin akşamı da bana telefon etti. Ne dersin, burası Türkiye mi dersin, bu söze deli oluyorum. Bu, sözler ülkeyi, ülke insa nını küçümsemedir diye düşünüyo rum da... Bu ülkenin demokratlaşması çok zor gözüküyor. Çünkü demokrasi bilincine gelmiş çok az insanımız var. Politikacılarımız insanımız kadar de mokrat olsalar razıyım. Gerçek bir de mokrasiye kolaylıkla ulaşırız. Mesut Yılmaz’ın işi çok zor, çok zor olacak. Döne döne çarpışsak ırkçılarla, bağ nazlarla, daha khnbilir kimlerle.
dünyayla bütünleşebiliriz. Kürtlere ev rensel haklarını eksiksiz vermek ge rek. Ancak bu gerçekleşirse, bu savaş durur. Dünyada bundan da kolay hiç bir şey yok. Ülke daha fazla böyle ka lamaz. Kaldığı zaman da, sonumuz kö tü gelir. Akün yolu birdir. Sözümona vatanseverler (!) elbette direnecekler. Kürtler evrensel insan haklarına ka vuşunca, sanki memleket batacak. Al lah kimsenin başına vermesin bağnaz lık ve ırkçılık illetini.
I
nsanlığın ideali
Y
ılmaz' ın ısı zor
zim yayın organlarımızda neden yayınlamıyor, diyorlar. Böyle bir iddaya ne düşünüyorsunuz?
- Türkiye’deki hiçbir gazete benim Der Spiegel’deki, Index’teki yazımı ya yınlamazdı. Bugün de kolay kolay ya yınlamazlar. Bulduk da yemedik mi? Bu mahkûm edilen yazüar, önce “Öz gürlük Düşüncesi ve Türkiye” adlı ki tapta çıktı, sonra yabancı dergüerde... Var mı Doğu Anadolu’daki gıda am bargosu üstüne yazacağım bir yazıyı yayınlayacak babayiğit?
A Bu olaylar özellikle mahkûmi yet, sanırım yurtdışındaki okur sa yınızı artırmıştır.
- Bugünlerde benim kitaplarım, ki mi ülkelerde benim ülkemden daha çok satıyor. Benim ülkemde gördüğü itibarın kat kat üstünde saygı görüyor. Üstelik de niçin başka ülkelerin gaze telerinde yazmayayım?
Politikacı dostlarım va r
A Politikacılar arasında kişisel dostlarınız, hayranlarınız var. On ların bu mahkûmiyetten sonra tavırları ne oldu? Kimler sizi araya rak geçmiş olsun dedi.?
- Politikacılar arasında dostlarım var. Benim dostlarım iyidir, hemen he men hepsi aradı. Çünkü ben dostluğa değer veririm. Dostluk, insancü değer lerin başında gelir. Ben ve dostlarım bunun bilincindeyiz.
A Bir başbakan ilk kez Meclis kürsüsünden bir yazara sahip çık tı, düşünme ve yazma özgürlüğünü savundu. Mesut Yılmaz, daha önce de sizi ziyaret etmiş ve onunla km nuşnıuştunuz. Bir bölümü de bası na yansıdı. Onun ötesinde konuş manızdan önemli notları şimdi bize aktarabilir misiniz?
- Şaşılacak bir şey yok. Sanırım dost olmasaydık da Mesut Yümaz aynı şeyi yapardı. Bundan dolayı, epeyce yönden kıvançlıyım. Ülkemizde düşün cenin suç olması, Güneydoğu’daki sa vaş bizi dünyanın, gittikçe lanetlenmiş ülkesi durumuna getiriyor. Bu kötü duruma hiçbirimiz katlanmamalıyız. Bilinçli, yüreği insan sevgisi, yurt sev gisiyle dolu bir insan, yurdunun bu duruma getirilmesine dayanamaz. Me
A Mesut Yılmaz, Güneydoğu so rununu biz çözeriz, dedi. Çözüm konusundaki önerilerde buluştuğu nuz ortak noktalar oldu mu?
- Büiyorum, işi zor olacak. Karşısın da bir sürü çıkarlar var. Dünyadan ve ülke insanından haberleri olmayan körkütük, yurtseverliğin ne olduğunu anlayamamış düşmanlar var. Onun sa vaşı Ferhat'ın kayaları delme savaşı mından daha yaman olacak. Güneydo ğu sorununu çözemese bile, o soruna geniş bir kapı açacak. Ve o kapıdan da yurdunu seven insanlar girecektir. Bu na bütün yüreğimle inanıyorum. İn sanlığın vicdanı, halkımızın vicdanı ve çabası, sözüm ona yurtsever bağnazla rın, ırkçıların başına gökten taş gibi yağacak. Onlar, ülke insanlarının lane tine uğrayacaklar.
A Sizce Mesut Yıl maz bu sorunu çöze bilecek mi? Size bu konudaki tasarıla rından söz etti mi?
- Türkiye en güzel günlerini yaşıyor. Be limizi kıran bu kirli savaş. Yılmaz, bu so runu ben çözeceğim, dedi. Mesut Bey, içten likli miydi bu sözleri söylerken diye, bana yağmur gibi sorular geldi. Politikacılarımı za o kadar güvenmi
yor ki halkımız, Türkiye’de herkes böyle bir soruyu Mesut Yılmaz gibi bir insan için bile sorabiliyor. Öyle sanıl- dığı kadar safkaloz bir insan değilim, işim biraz da insanları tanımak. De dim ya, Mesut Yılmaz’ın işi çok zor. Ona Türkiye yardım ederse... Mesut Yılmaz’la konuştuğumuzda anlaşama dığımız hiçbir şey olmadı. Ülkemizde demokrasi Kürt sorunundan geçer. De
mokrasiye geçebilirsek ancak, uygar duklarmı gördük.
A Kitaplarınız Adam Yayınları arasında toplu halde yayınlanmaya başladı. Okurlarınızın kitaplarını za ilgisi yenileniyor mu?
- Benim okuyucularım hemen he men hiç azalmadı. Şimdi de eskisi gibi sürüp gidiyor. Bunun hep böye gidece ğini de sanıyorum.
A Roman dışındaki yazılarınız kitaplaştı. Bu yazılar, sanat-politi- ka etkileşiminin örnekleri sayılabi lir mi? Yazılarınızda gündelik olay ları yorumluyorsunuz, tepkilerini zi koyuyorsunuz ortaya.
- Bu yazılarımın çoğu gazetecilik za manımın yazıları. Okuyucu, bunları her zaman romanlarım gibi karşıladı. Bu yazıları yayınladığım zaman kimse yüzlerine bakmaz sanıyordum, tam tersi oldu. Benim politik yaşamımı, be nim okuyucularım, benim yazar kişili ğimden ayırmıyorlar.
A Sizi DGM’deki dava süresince ve mahkûmiyetiniz sonunda, yazar ve sanatçı örgütlerin yeterince des teklediğine inanıyor musunuz?
- Yeterinden de daha çok destekledi. Hele genç okuyucularım, inanamazsın Doğan, insan onların sevgisi karşısın da sevinçten uçuyor.
A Bugüne kadar yurtdışmda kaç kitabınız yayınlandı, ne kadar sat tı? Bize kesin sayı verebilir misiniz?
- Doğrusu vereme yeceğim. Yalnız, İnce Memed’in Sovyetler’- de 3 milyon sattığını bir yerlerde okumuş tum. Bir de Sovyet ki tapçım söylemişti. İn ce Memed, kırka ya lan dile çevrüdi. Dün yadaki bütün kitapla rımın 380 baskısı var. A Yurtdışına git tiğinizde eminim Türk edebiyatı ka dar Türk politikası, Güneydoğu sorunu üzerine de soru larla karşılaşıyorsunuz...
Bundan sonra etnik gruplar olsun, uluslar olsun hiçbir zaman evrensel insan haklarından yoksun kalamaz. Bu insanlığın 21. Yüzyıl idealidir. İn sanlık bu dediğini yapacak. İnsanlığın gücüne de yeryüzünde hiçbir ulus kar şı koyamaz. Koymaya çalışanların, ça ğımızda bile, ne kadar perperişan
ol-Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 1 9 6 2 1 0 0