• Sonuç bulunamadı

International Journal of Language Academy YUSUF HAS HACİP TE BİR ANLATIM ÖZELLİĞİ OLARAK BENZETMELER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "International Journal of Language Academy YUSUF HAS HACİP TE BİR ANLATIM ÖZELLİĞİ OLARAK BENZETMELER"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

International Journal of Language Academy

E-ISSN: 2342-0251

DOI Number: http://dx.doi.org/10.29228/ijla.45831

Research Article

Volume 8/4 September 2020 p. 339/351

YUSUF HAS HACİP’TE BİR ANLATIM ÖZELLİĞİ OLARAK BENZETMELER

Simile as a Figure of Speech in the Works of Yusuf Has Hacip Nurdan BESLİ

1

Öz

Türk edebiyatının en hacimli eserlerinden olan Kutadgu Bilig, yazılış amacı gereği somutlaştırmalarla doludur. Öğretici bir üslupla kaleme alınan eser dinî, ahlakî, siyasî ve sosyal hayata dair meseleleri genellikle didaktik bir üslupla ele almıştır. Bireyin zihninde etkileyicilik ve kalıcılığı arttırmak gayretiyle başvurulan somutlaştırma temelli benzetmeler, Yusuf Has Hacip’in renk algısında özellikle kendini göstermiştir. Benzetme çeşitleri arasında olağan benzetme olarak değerlendirilebilecek bu yapılar, elbette okuyucunun tanıdığı, bildiği ve olağan karşıladığı benzetilenlere dayandırılmıştır. Eldeki metinlerin okuyucu tarafından anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla başvurulan somutlaştırma temelli benzetmeler, Kutadgu Bilig’in üslubunu daha nitelikli hale getirmiş ve eserin kıymetini arttırmıştır. Yusuf Has Hacip’in kuzgun tüyü gibi kara, mina rengi gibi (açık mavi), kuğu gibi ak, sungur gibi alaca vb. bir renk tonunun benzer bir nesne yardımıyla ya da tamamıyla benzetme temeliyle kurulmuş renk tonlarını kullandığı dikkat çekmektedir. Sincap ve samur rengi, ak-kuş rengi, zenci-habeş derisi rengi vb. kullanımlar Yusuf Has Hacip’in renk kullanımlarında doğaya ait benzetmelerden yararlandığını da göstermektedir. “Bir renk adının benzer nesneler yardımıyla pekiştirilmesi yoluyla aktarılması” ya da “renk adının söylenmeyip benzetilen nesneler yoluyla renklerin ifade edilmesi” şeklinde iki ana başlık altında sınıflandırılabilecek renk anlatımlarının, benzetme temelinde birleştiği dikkat çekmektedir. Herhangi bir kalıplaşma bildirmeksizin benzeyen, benzetilen ve benzetme yönü bakımından alışılmışlık bildiren genelin bildiği ve anladığı bu kullanımlar, Yusuf Has Hacip’in eserindeki didaktik gayeyi de göstermektedir. Toplum tarafından kolaylıkla anlaşılan ve kabul gören olağan benzetmeler, bir milletin değerleri, kabulleri, yaşantısı, inançları, kültürü gibi pek çok bileşenle renklere dair kavramlar oluşturmuştur. Böylelikle renk isimlerine de ilham veren bu yapılar Yusuf Has Hacip’in kaleminde incelikli ve etkileyici bir anlatımın da oluşumuna katkı sağlamıştır.

1 Arş. Gör. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, dr.nurdanbesli@gmail.com, https://orcid.org/0000-0002-8940-1745

Article History:

Received 16/08/2020

Accepted 02/09/2020 Available online

24/09/2020

(2)

Anahtar Kelimeler: Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip, benzetmeler, renkler, somutlaştırmalar Abstract

Kutadgu Bilig, one of the most voluminous works of Turkish literature, is inherently full of concretizations. Written in an instructive style, the work dealt with religious, moral, political and social life issues in a didactic style. Used for increasing effectiveness and permanence in the mind of the individual, this method has especially manifested itself in Yusuf Has Hacip's color perception. These metaphorical structures, which can be regarded as ordinary similes would naturally be based on the things that the reader knows and finds usual. The effort to support and concretize the narration will make it easier for the work to reach its purpose. It is noteworthy that Yusuf Has Hacip uses color tones such as black as a raven feather, like mina color (light blue), white like a swan, pied like a falcon, or colour tones which are completely based on a simile. The phrases such as: Squirrel and sable color, white-bird color, black-abyssinian color, etc. show that Yusuf Has Hacip makes use of the similes of nature in his use of color. It is significant that the expressions of color that can be classified as two main headings as "transferring a color name by reinforcing it with the help of similar objects" or

"expressing colors through simulated objects" are combined on the basis of similes. These structures, which are not based on any subjectivity and can be understood by everyone by not being chosen from a specific area, also show the didactic purpose in the work of Yusuf Has Hacip. The metaphorical structure, which is easily understood and accepted by the society, is considered as "ordinary simile".

These structures, which also inspired the names of colors, contributed to the formation of a subtle and impressive expression in Yusuf Has Hacip's pen.

Keywords: Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip, simile, colors, concretisations

GİRİŞ

İslami Türk edebiyatının en zengin ve hacimli eserlerinden olan Kutadgu Bilig, içeriğiyle ve anlatım özellikleriyle döneminin ve kendinden sonraki dönemlerin en önemli eserlerinden biri olmuştur. İslamiyet’in kabul edildiği bir dönemde, Karahanlı Sultanı Tavgaç Buğra Han’a sunulan eser, yeni bir din anlayışıyla yoğrulmuş ve aslında eski kültür ve dini birikimlerle inşa edilmiştir. 11. Yüzyılda yazılmış olan Kutadgu Bilig, yazıldığı dönemin ve toplumun niteliklerini bir ayna gibi yansıtma vazifesi de üstlenmiştir. Eser içerisinde bahsi geçen dinî, ahlakî, siyasî ve sosyal meseleler döneme ilişkin birçok bilgiyi ihtiva ederek geçmişe ve geleceğe de ışık tutmuştur. Yusuf Has Hacip’in, eseri incelendiğinde öğüt üslubu ile kaleme alınmış didaktik bir eserle karşılaşılmaktadır. Bu amaç doğrultusunda Yusuf, kendine has bir anlatım geliştirmiş ve eserin anlaşılarak zihinde kalıcı hale gelmesini önemsemiştir. Eser içerisinde kullanılan pek çok benzetme bunun ispatı niteliğindedir.

Anlatımı güçlü ve canlı kılmak için kullanılan (Osm. teşbih, İng. simile) benzetme, bir nesne ya da eylemin özelliğini daha iyi anlatabilmek ve okuyucu-dinleyici üzerindeki etkiyi arttırabilmek amacıyla bir başka nesne ya da eylemden yararlanarak onu anımsatma yoluyla yapılan söz sanatı olarak tanımlanmıştır (Aksan, 2009: 61). Toklu’ya göre benzetme

“gündelik dilde olduğu kadar, edebî dilde de sıklıkla başvurulan anlatımın etkisini güçlendiren, anlatılan olguları somutlaştıran bir söz sanatıdır.” (Toklu, 2003: 96). Dilçin ise aralarında türlü yönlerden ilgi bulunan iki şeyden benzerlik bakımından güçsüz durumda olanın daha üstün durumda olana benzetilmesi olarak açıklamıştır (Dilçin, 1995:

405). Benzetmeyi ortaya çıkaran dört temel unsur bulunmaktadır. Benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatından meydana gelen bu yapı, eksiksiz bir benzetmenin öğeleridir. Benzetme edatı dışında farklı öğelerle de yapılabilen benzetmeler Altun’a göre yoğun kullanımları olmamakla birlikte ismin eşitlik hali eki ve vasıta hal ekiyle ayrıca benze- fiilinin yanında andır-, gibi görün-, çağrıştır- vb. fiillerle de yapılabilmektedir (Altun, 2012: 166). Benzetmeleri benzeyen ve benzetilen arasındaki ilişki bakımından ele alan Cruse, gerçekçi (nesnel-doğrudan) benzetmeler (ing. realistic (objective- literary) similes) ve

(3)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

341

metaforik (öznel, doğrudan olmayan, eğretilemeli) benzetmeler (ing. metaphorical (subjective- non literary) olmak üzere iki kısımda ele almıştır (Cruse, 1986: 211). Altun’a göre birinci tip benzetmeler tercihe bağlı olmayan, iki nesne, kavram arasındaki benzerlik ilişkisinin denklik üzerine dayandığı yapılardır. Aynı, tıpkı vb. kelimelerle ifade edilen bu benzerlik ilişkisinde mecazî bir benzerlikten ziyade somut, gerçekçi ve pratik amaçlı bir benzetme mevcuttur (Altun, 2012: 166). A. Ortony doğrudan benzetme türü için encylopadias are like dictionaries (ansiklopediler sözlük gibidirler) şeklinde verdiği örneğinde birçok yönden sözlükler ve ansiklopediler arasında benzerlik bulunabileceğini belirterek aradaki ilişkiye uygun olarak doğrudan bir benzetme yapmıştır (1993: 347).

İkinci tip bu benzetmeler varsayımsal olan ve kişiden kişiye değişebilen benzetmelerdir.

Birinci tip benzetmelere göre daha bağımsız ve benzetmeyi yapanın hayal gücüne dayandığından edebi anlatımın öğesi olarak kabul görürler (Altun, 2012: 167). Ortony (encylopadias are like gold mines) ansiklopedileri altın madenine benzeten örneğini verdikten sonra ansiklopedi ve altın madeni arasında doğrudan bir ilişki olmaması nedeni ile doğrudan olmayan bir benzetme türü olarak kabul etmiştir (Ortony, 1993: 347). Paivio ve Walsh bu tür metaforik anlatımların edebi bir tarafı olması nedeniyle metinde daha çok ilgi çektiğini subjektif anlatımların hayali anlatımları beraberinde getirmesiyle metnin bağımsız olduğunu belirtmiştir (Paivio Walsh, 1993: 322). Genel olarak bakıldığında bu tür benzetmelerin benzetmeyi yapan kişinin muhayyilesine dayanması, bu benzetmelerin varsayımsal, kişiden kişiye değişebilen yani farazi bir hal almasına neden olmuştur. Bu durum da metaforik benzetmenin sınırlarının kişisel kullanıma bağlı bulunduğu ve bu sebeple belirlenemeyeceğini ortaya konulmuştur. Benzetmenin kişisel ölçekli olması onu edebi açıdan özgün ve farklı kılması nedeniyle dikkat çekici ve etkileyici bir anlatım unsuru olmasına neden olmuştur.

Benzetmeler özgünlük açısından ele alındığında ise dört ana başlıkta değerlendirilmektedir.

Buna göre kalıplaşmış benzetmeler tıpkı deyimler gibi değişmez bir yapıya sahiptir. Bu benzetme türünde benzeyenin neye benzetileceği ve hangi yönden benzetildiği genellikle bellidir. Burada benzetmeyi yapanın alışkanlıklarına bağlı bir sınırlandırma bulunmaktadır. Kiraz gibi benzetmesinde dudakların, elma gibi benzetmesinde de yanakların akla gelmesi gibi bir kalıplaşma mevcuttur. Dil bilimde anlam sınırlaması (İng.

semantic restriction) olarak adlandırılan bu ifade biçimi sayesinde benzetilenden söz edilmese de benzetme anlaşılacaktır. Kelimelerin kullanım alışkanlıklarından kaynaklanan bu duruma varsayılan anlam (İng. presuppossed meaning) denilmektedir (Ufuk 2015: 332- 333). Gencan, bu tür benzetmelerin kamulaştığını yani herkesin olduğunu belirtmiştir.

Öküz gibi bön, dağ gibi adam, su gibi para harcamak vb. örneklerinin herkes tarafından anlaşılacağını ve kolayca akla gelebileceğini belirtmiştir (Gencan, 2001: 546). Olağan Benzetmeler ise herhangi bir kalıplaşma bulunmamasına rağmen benzeyen, benzetilen ve benzetme yönü bakımından alışılmış bir benzerlik yaratan benzetme türüdür (Ufuk 2015:

335). Orijinal Benzetmeler benzetme öğeleri bakımından beklenmedik benzetme türüdür (Ufuk 2015: 335). Gencan bu tür benzetmeleri kişisel benzetme olarak değerlendirmekte ve bu benzetmelerin kullanıldıkları yerde kaldıklarını belirtmektedir (Gencan, 2001: 546).

Yaratıcı Benzetmeler metafiziksel ve ansiklopedik benzetenleri de içeren bu sınıflandırmada benzetme unsurları birbiriyle hiç alakası olmayan karşılaştırılamaz alanlardan seçilmektedir. Ansiklopedik benzetmelerde ise yazarların kendi birikimlerine dayanarak kendi bilgileri ışığında bilinen, ünlü, şöhretli unsurları kullanarak yaptıkları benzetmelerdir (Ufuk 2015: 335-336).

Kutadgu Bilig’deki renklerle ilgili benzetmelerin özgünlük açısından olağan benzetmeler olduğunu söylemek mümkündür. Buna göre toplum tarafından bilinen, alışılagelmiş, kabullenilmiş benzetmeler, bu yapının benzetilen tarafını oluşturmaktadır. Yusuf Has Hacip, bilhassa renklerden bahsederken doğada sıklıkla görülen, kullanılan nesneleri

(4)

benzetilen olarak seçmiş, böylelikle zihindeki kalıcılığı arttırmaya çalışmış olmalıdır. Yusuf Has Hacip metin içerisinde kuzgun tüyü gibi kara, mina rengi gibi (açık mavi), kuğu gibi ak, sungur gibi alaca benzetmeleri ile renkleri doğadaki nesneler üzerinden somutlaştırma yoluna gitmiş ya da ayrıca sincap ve samur rengi, ak-kuş rengi, zenci-habeş derisi rengi gibi benzetme yapılarından kaynaklı renk isimlerinden hareket etmiştir. S. Küçük, Türkçedeki renk adlarının genellikle doğadan esinlenmeler sonucunda ortaya çıktığını bu isimlendirmelerin de genellikle doğadaki varlıklara benzetme ve onlardan esinlenme yoluyla şekillendiğini ifade etmiştir (Küçük, 2010b: 421). Bayraktar’a göre aslında soyut kavramlar olan renkler doğadaki çeşitli unsurların yardımıyla somutluk kazanmaktadır. Buna göre vişneçürüğü, kavuniçi, kahverengi, altın sarısı vb. adlandırmalar doğadaki renk benzerliğini anlatan somut kavramlardan ad almışlardır (Bayraktar, 2010: 121). Y. Çürük’e göre Türkçede genellikle sözcük birleştirme yoluyla oluşturulmuş renk adları benzetme temellidir. Devetüyü, narçiçeği, soğankabuğu bu örneklerden bazılarıdır (Çürük, 2017:

205-206). Gözaydın’a göre Türkler renk adları oluştururken hayvanlar, bitkiler ve gökyüzünden esinlenmişlerdir (Gözaydın, 2003: 539). Böylelikle insanoğlu doğada gördüğü varlıkları benzetme yoluyla adlandırma yoluna gitmiştir.

Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip’in zikrettiği renkler o dönemin yaşantısı hakkında fikir verebilecektir. O dönemde var olan hayvan adlarından, bitkilerden hareket ederek çeşitli benzetmeler yapılarak renkler anlatılmaya çalışılmıştır. Doğan’a göre “Renk söz varlığıyla bir dilsel topluluğun maddi ve manevi kültürü arasında sıkı bir ilişki vardır. Renklerin kaynağı tabiatın kendisi olduğundan bir dilsel topluluğun coğrafyası, iklimi, yaşam biçimi vs. özellikleri o dilsel topluluğun söz varlığı içindeki renk ifadelerinin oranını da etkiler.

Doğayla iç içe yaşamış, farklı coğrafya ve iklimleri solumuş, çok çeşitli tat ve kokuları deneyimlemiş bir topluluğun diliyle tek bir iklim ve coğrafyada hayat süren, örneğin kutuplara yakın bölgelerde yaşayan toplulukların dilindeki renk söz varlığının sayı ve niteliklerinin aynı olması beklenemez.” (Doğan 2015: 13).

Küçük, Kutadgu Bilig’de renk adlarını aktarmak amacıyla bodug, boy, öŋ, kırtış, tü, tüs sözcüklerinin kullanıldığını, İslamiyet’in kabul edildiği bu dönemde Arapça renk adları yerine siyah, zerd gibi Farsça renk isimlerinin kullanıldığını belirtmiştir (Küçük, 2010a:

562). Kaşgarlı Mahmud bir nesnenin yüzünü yani dış görünüşünü aktarmak amacıyla

“kırtış” sözcüğünün kullanıldığını ifade etmiştir (Atalay 2006: 320). Böylelikle “kırtış”

sözcüğünün nesnelerin rengini belirtme nedeni ortaya çıkmıştır. Yusuf Has Hacip de ÇAĞDAŞI Kaşgarlı gibi nesnelerin renklerini sıklıkla bu sözcükle aktarmıştır. Yusuf renklere ait kullanımlarında benzetme unsurunu esas almakla birlikte rengi ya nesne temelli benzetme esasıyla anlatmış yahut da rengi aktarabilecek nesneler tercih etmiştir.

Buna göre;

Bir Renk Adının Benzer Nesneler Yardımıyla Pekiştirilmesi Yoluyla Aktarılması:

kara erdi kuzgun tüsi teg başım

kugu kondı başka yetildi yaşım (KB 5643)

Başım, kuzgun gibi, siyah idi; şimdi ise başıma kuğu kondu, yaşım çok ilerledi.2 Beyitte kara sözcüğü kuzgun tüyüne benzetilerek somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu somutlaştırma okuyucu ya da dinleyicinin zihninde kalıcılığı ve etkiyi arttırmak amacıyla kullanılmış olmalıdır. Kargagillerden olan kuzgun, cinsi gereği siyah rengi ile bilinen bir kuştur (Bindaş 2016: 7). Zekası, büyüklüğü ve simsiyah tüyleri ile tanınan kuş, kanatları açıkken 1.5 metreye uzanan genişliği ile dikkat çekmektedir. Tokyürek, Eski Uygur

2Metin çevirilerine müdahale edilmiştir.

(5)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

343

Türkçesi için pek çok anlamı işaret eden kuşun, günahkâr canlıları cezalandıracak varlıklar arasında bulunduğunu, Çin kültüründe güneş gücü gibi algılanıp canlıları tehdit edebilecek güce sahip olduğunu belirtmiştir (Akt. Tokyürek 2013: 235). Kuzgun’un günahkâr canlıları cehennemde karşılayacağı düşüncesi Eski Uygur Türkçesinde

“kapkaranlık” olarak tasvir edilen cehennem algısıyla ilintili olmalıdır. Büyüklüğü ve iriliği de onun farklı şekillerde aktarılmasına neden olmuştur. Bozkaplan, Yusuf Has Hacip’in gençlik dönemlerdeki saçın siyahlığını anlatmak amacıyla “kuzgun” kuşundan sıklıkla yararlandığını belirtmiştir (Bozkaplan 2007: 1111). Kononov’a göre kara, güç, kuvvet, ululuk, korkutuculuk vb. anlamları da işaret etmektedir (Kononov 2015: 188). Böylelikle gençlik döneminde insanın birtakım nitelikleri bu renk üzerinden anlatılmaya çalışılmıştır.

Metinde başın kuzgun gibi siyah olduğu anlatılırken bu ifadenin zıddı yine bir benzetme yardımıyla kullanılmıştır. Yusuf beyaz rengi “başına kuğu konması” tabiri ile aktarmış böylelikle metni belirli bir anlatım inceliğine de kavuşturmuştur. Yusuf Has Hacip’in başının “kuzgun tüyü gibi siyah” ifadesi “olağan benzetme” türüne örnektir. Halka mal olmuş, herkesçe bilinen, anlatımda herhangi bir zorluk ve kapalılık ifade etmeyen bu benzetme türü, anlatıma açıklık ve somutluk kazandırmıştır.

kayu başka kirse kugu kırtışı

kugu teg ürüŋ kılgu köŋlin kişi (KB 1101)

Hangi başa düşse kuğu rengi, o kişi gönlünü de kuğu gibi beyaz kılmalıdır.

Beyitte kuğu rengine dönen saçlar ile yaşlılık dönemi anlatılmaktadır. Yusuf ikinci mısrada beyaz, ak sözcüğünü zihinlerde somutlaştırmak amacıyla kuğunun beyazlığından faydalanarak yine somutlaştırma yoluna gitmiştir. İlk mısrada da yine kuğu bizzat renk olarak aktarılmıştır. Karabeyoğlu, kuğu kuşunun Kutadgu Bilig’de zamanlara dair bir şema oluşturduğunu böylelikle rengi gereği kuşun “parlaklık ve aydınlık”ın aktarımının ifadesi olduğunu belirtmiştir (Karabeyoğlu, 2012: 627). Türklerin içinde bulunduğu kültür muhitine ait olan Budist metinlere de bakıldığında, kuğu ve ak ifadelerinin “tanrısal”

nitelikler belirttiğini (Tokyürek 2019: 136) böylelikle ikinci mısrada geçen yaşlı ve olgun kimsenin gönlünün de “kuğu gibi ak” olması gerektiği ifadelerinin geçmiş bağlarıyla da ilgili olabileceği görülmektedir. Özönder’e göre Yusuf, farklı etnik grup ve farklı din mensuplarının bulunduğu bir ortamda yetişmiş olmalıdır zira onun eserinde Budist öğretiye ilişkin bilgisi kolayca seçilebilmektedir (Özönder, 2017: 50). İslamî anlayışta da ak ve beyaz maddi ve manevi temizlik, rahmet, iyilik, güzellik, hayır hidayet, saflık, cennetlik olmanın delili vb. anlamları çağrıştırmaktadır (Akyüz 2014: 379). Yusuf Has Hacip’in benzetmeleri kolayca anlaşılmasının yanı sıra anlam incelikleri ile de zenginleştirilmiştir.

ajun tul tonın kedti kaşın tügüp

kalık yek yüzi teg karardı onup (KB 5029)

Dünya ıztırap içinde, tekrar dul elbisesini giydi; gök, şeytan yüzü gibi, soldu, karardı Beyitte kara rengi “şeytan yüzü”ne benzetilerek somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Yusuf Has Hacip’in beslendiği kültür olan Budist kültürde de hitap ettiği ve kabul ettiği İslami kültürde de şeytan siyahlığı ile bilinen bir varlıktır. Besli’ye göre şeytan karanlıklar ülkesinin (cehennem) başındaki kara görüntülü bir yaratıktır (Besli, 2019: 181). Şeytana ait olan bu karanlık imaj, ilk mısrada yer alan kadın imajı ile de birleştirilerek “kötü” algısı ile birlikte “kara” renginin pekiştiricileri olarak kullanılmaya çalışılmıştır. İlk mısrada yer alan dünya “dul” tabiri ile kadına benzetilmektedir. Olumsuz bir imajı olan kadın benzetmesi ile şeytan benzetmesini bir arada kullanan Yusuf Has Hacip’in bu beytinde İslami kültürden ziyade Budist kültürün etkisinde kaldığı zira Manihaizm, Hinduizm ve

(6)

Budizm’in tipik “dişiliğe” bakış açısının şeytanla bir tutulduğu bilinmektedir.3 Gerek Budizm’de gerekse İslamiyet’te “kara” rengine karşı olumsuz algıyı kullanarak Yusuf anlatımını çeşitli benzetmelerle etkili kılmış herkes tarafından bilinen ve kabul gören

“olağan benzetme” türü ile anlatımını somutlaştırmıştır.

saçım boldı suŋkur tüsi teg şeşüt

sakal boldı yazkı kelef teg orut (KB 5639)

Saçım, sungur rengi gibi, kır oldu; sakalım yazdan kalmış kuru ota döndü.

saçım boldı yazkı kelef teg orut

sakal boldı suŋkur tüsi teg şeşüt (KB 5697)

Saçım, bahar kelef otu gibi, kurulaştı; sakal ise, sungur tüyü gibi, alaca oldu.

Beyitlerde saç ve sakallar sungur tüyüne benzetilmektedir. Şeşüt “alaca” rengi de yine

“sungur tüyü” ile somutlaştırılarak pekiştirilmeye çalışılmıştır. Yusuf Has Hacip’in sıklıkla yaptığı “sungur tüyü “benzetmesi okur ve dinleyici kitlesinin rahatlıkla anlayacağı olağan bir benzetme türü olmalıdır. Zira Yusuf Has Hacip Türk kültüründe var olan bu canlıdan somutlaştırma yoluyla faydalanmıştır. Somutlaştırmalar genellikle anlamı ortaya çıkartmak, etkileyiciliği arttırmak gayesi ile kullanılan bir sanat olması nedeniyle, zihinlerde var olan, alışılagelmiş kaynaklardan benzetme unsurları seçilmektedir. Aydın, sungurun Türk kültüründe kültürel bir motif olarak eserlerde ve destanlarda kullanıldığını belirtmektedir (Aydın 2013: 25) Çoruhlu da Göktürkler ve Uygurlarda sungur gibi yırtıcı kuşların hükümdar ve beyleri temsil ettiğini aynı zamanda da adaletin ve koruyucu ruhun da temsili olduğunu belirtmiştir (Çoruhlu 2002: 134). Sangkur (İlhan Şenel, 2008: 264), Sonkur vb. şekillerde okunabilen bu kuşun Memlük sahasında kartalgillerden doğan aksungur kuşu olduğu ifade edilmiştir (Karadavut, 2017: 53). Eren “doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş” olarak tanımladığı kuşun bazı lehçelerde akdoğan olarak kullanıldığını belirtmiştir (Eren 1999: 377). Genellikle beyaz rengin yoğun olduğu alaca bir rengi ifade eden “sungur tüyü” gerek renk ve gerekse bu kuşa özgü nitelikleri nedeniyle Türk İslam kültüründe de sıklıkla kullanılmıştır. Toprak’a göre Sunkar, Simurg’u aramaya giden kuşlar arasındadır. Ancak kendisini diğer kuşlardan daha güçlü gören kuş, yolculuğu tamamlayamaz zira o kendini başındaki altın rengi tüyleri ile taç giymiş “kuşların şahı”

olarak nitelendirmektedir (Toprak 2013: 122). Beylik ve hükümdarlığın bu kuş ile özleştirildiği Türk ve Türk İslam kültüründe sıklıkla karşımıza çıkan sungur kuşunun Yusuf Has Hacip tarafından olağan benzetmeler şeklinde kullanılması çok olası görünmektedir. Beyitlerde yer alan “kelef otu” benzetmesi de nesnelerin kuruluk yönlerinin anlatılmaya çalışılması ile kullanılmıştır. Burhan-ı Katı sözlüğünde bu ot, “kuşburnu”

olarak verilmiştir (Öztürk-Örs2000: 517). Kuşburnu kuru, dikenli, meyvesi susuz bir bitki olması nedeniyle kullanılmış olmalıdır.

yaşık türtti yüzke sarıg za‘ferân özin kıldı mînâ öñi teg cihân (KB 4960)

Güneş yüzüne sarı safran sürdü; cihan ise, mına rengine büründü.

Beyitte sarı rengi safran rengi ile pekiştirilmektedir. Sarı rengi safran ile somutlaştırılmıştır.

Safran parlak sarı rengi veren bir bitki türüdür. Güneşin parlak bir renk olan sarı safranı sürmesi yani aydınlanarak yeryüzünü aydınlatması ile dünyanın mina rengine büründüğü

3Ayrıntılı bilgi için bkz. Tokyürek, Hacer (2016). “Eski Uygur Budist Metinlerinde Şeytan, Yılan, Kadın İlişkisi”, Türkiyat Mecmuası, c.26/1, s.301-310

(7)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

345

ifade edilmiştir. Mine çiçeğinin rengi açık mavidir. Yani yeryüzü parlak güneşin aydınlatması ile masmavi görünmektedir.

kara kul karası bolur beg ürüŋ

karalı ürüñli adırttı körün (KB 2080).

Siyah — kul rengidir, bey — beyaz olur; siyah ve beyaz renkleri ayırt edilmiştir.

Beyitte kara rengi kul karasına benzetilmiştir. Dlt’te kul: kul, köle anlamlarında verilmiştir (Atalay, 2006: 375). Siyahi olan kölelerin vücut renkleri siyah renginin pekiştiricisi olarak kullanılmıştır. Toplum tarafından bilinen bu olağan benzetme türü, aynı zamanda rengin somutlaştırılarak daha iyi anlaşılmasını ve akılda kalmasını sağlamıştır. Beyaz yani ak ise asaleti temsil eden bir renktir. Kononov’a göre avam ifade edilirken kara rengi asil kimseler ifade edilirken ak rengi kullanılmaktadır (2015: 195). Böylelikle beylerin rengi de beyaz ile ifade edilmiştir. Yusuf Has Hacip renk adlarını söyleyerek çeşitli açılardan benzerlik gösteren bir diğer unsurlarla somutlaştırma yoluna gitmiştir. Böylelikle metni anlatım bakımından ayrıcalıklı bir yere taşımıştır.

Renk Adının Söylenmeyip Benzetilen Nesneler Yoluyla Renklerin İfade Edilmesi:

yaşık yazdı bolgay örüglüg saçı tiyiŋ kiş öŋi tuttı dünyâ içi (KB 5825)

Güneş örülmüş saçını çözmüş olacak, dünya içi sincap ve samur rengine büründü.

yaşık yirke yandı yüzin kizledi

kalık meŋzi kiş teg bolup örledi (KB 3836)

Güneş yere döndü, yüzünü gizledi; gökyüzü parlak bir samur kürke büründü

Beyitlerde benzetme temelli bir renk ifadesi görülmektedir. Doğada bulunan sincap ve samur kürkleri renk olarak ifade edilmiştir. Buna göre toplumun aşina olduğu bu canlılar benzetme yoluyla bir rengi ifade edecek şekilde kullanılmıştır. Dilimizde kahverengi, vişneçürüğü gibi benzetme temelli renk adları herkesçe bilinen benzetmelerden yola çıkılarak adlandırılmıştır. Kutadgu Bilig’in yazıldığı dönemde de herkes tarafından bilinen samur ve sincaplar sahip oldukları rengi somutlaştırmak ve adlandırmak amacıyla kullanılmıştır. Samurlar uzunluğu, 13-18 santimetrelik kabarık tüylü kuyruğu dışında 30- 50 cm, ağırlığı 0,9-1,8 kg, yüzü sivri, postu genel olarak parlak koyu kahverengidir. Son derece ince olan tüyleri sivri uçlu, boynunun altı bazen koyu esmer ya da sarımsı tüylüdür.4. Tiyin ya da tiyin kiş şeklinde kullanılan samur, Orhun Türkçesinden itibaren tarihi lehçelerde de kullanılan bir canlı türü olmuştur (Tezcan 1981: 50). Abik’e göre KB’deki dört kullanımdan ikisinde tiying kiş olarak iki kelime birlikte kullanılmaktadır. Tek tek olduğu gibi iki kelimenin birlikte kullanımının da “değerli kürk, samur kürk” anlamını taşıdığı anlaşılmaktadır. (Abik 2009: 14-15). Açık havada ve at üzerinde yaşamlarını sağlayan Türkler için kürk değerli bir malzeme olmuştur. Çalılara, taşlara, soğuğa karşı dayanıklı elbiseler olan kürkler, palto ve direkt kürk şeklinde kullanılmıştır (Akt. Tezcan 1983: 259). Esin’e göre Türk kültüründe kürk, soğuk ve sıcaktan korunmak amacıyla kullanılan bir kıyafet türüdür (Esin 1985: 410). Ögel, Uygur Türklerinin samur kürkü, beyaz keçeleri ve altınla işlenmiş çiçeklerle süslenmiş kumaşları kullandığını belirtmektedir (Ögel, 1978: 119). Tek ve Ayhan’a göre Türklerde giyim kuşam malzemelerinin temelini deve koyun, kuzu sığır, tilki, samur, sincap, vaşak ve ayı gibi hayvanların derisi ve kürkü ile

4 https://tr.wikipedia.org/wiki/Samur

(8)

koyun, keçi ve deve yünü oluşturmaktadır (Tek, 2016: 261; Ayhan, 2007: 192). Türkler tarafından yalnızca giyim kuşam şeklinde kullanılmayan (sincap ve samur) kürkleri, Şeşen’in de belirttiği gibi Runik metinlerden itibaren en önemli ticaret kalemlerinden birini oluşturmaktadır (Şeşen 1998: 58). Kafesoğlu, ticareti yapılan bu kürkler karşılığında gıda ve giyim malzemeleri alındığını belirtmiştir (Kafesoğlu, 1984: 171; 325). Türk kültür, ticarî ve sosyal hayatında böylesine önemli bir yerde olan sincap ve samur kürkleri Yusuf Has Hacip tarafından olağan benzetmeler şeklinde somutlaştırma amacıyla bir renk adı olarak kullanılmıştır.

kopup çıktı ilke yuvuldı yaşı

ajun meŋzi boldı habeş kırtışı (KB 6213)

Kalkıp, dışarıya çıktı, gözyaşı döktü; dünyanın rengi habeş derisine (cilt rengine) büründü.

kalık bütrü tuttı sevügler kaşı

ajun boldı zengî habeş kırtışı (KB 4961)

Gökyüzü tamamıyla âşık kaşları ile doldu; dünya zenci-habeş derisine (cilt rengine) büründü.

Beyitlerde Habeş cilt görünümü renk olarak düşünülmüştür. Metinde siyah ya da kara renk adları söylenmeden yerine okuyucu ya da dinleyicinin zihninde şema oluşturabilecek bir kavram tercih edilmiştir. Buna göre Habeşistan dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir. Ülkenin büyük çoğunluğunu siyahı ırka mensup insanlar oluşturmaktadır.5 Arat tarafından koyu esmer renk (Arat, 1979: 171) olarak aktarılan sözcük zenci kelimesiyle pekiştirilerek verilmiştir.

tegürdi maŋa elgin elig yaşım

kugu kıldı kuzgun tüsi teg başım (KB 365)

Elli yaşım bana elini değirince; kuzgun tüyü gibi olan başım kuğu tüyüne çevrildi.

Beyitte çeşitli somutlaştırmalar üzerinden renk bilgisi verilmektedir. Kargagillerden olan kuzgun karga cinsinden olması nedeniyle siyah rengi ile bilinen bir kuş türüdür (Bindaş 2016: 7). Beyitte kuzgun tüyü gibi başı olan birinin bunu kuğuya dönüştürmesi siyah saçın ağarması ile ilgili bir durumdur. Yusuf Has Hacip anlatımda etkiyi arttırmak amacıyla doğaya ait kavramlardan sıklıkla faydalanmıştır. Siyah rengini kuzgun tüyü ile somutlaştırmış, beyaz rengini ise kuğu ile aktarmaya çalışmıştır. Aynı zamanda kuzgun iriliği, büyüklüğü ve gücü ile de bilinen bir kuştur kişinin gençlik döneminde bu niteliklere sahip olması, yaşlandığında ise kuğu misali daha sakin ve ağır olması Yusuf Has Hacip’in anlatımındaki incelikleri göstermektedir. Clauson tarafından genellikle beyaz kuğu şeklinde açıklanan (Clauson, 1972: 609) kuğu, Budist Uygurlar için de farklı anlamlar taşımaktadır. Buddha’nın fiziksel özelliklerinden biri olan kuğu gibi süzülmesi ile Yusuf Has Hacip’in yaşlılık döneminde kişiyi kuğuya benzetmesi arasında ilgi olmalıdır. Zira yaşlılık dönemi kişinin olgunlaştığı, arındığı yani aydınlanmaya yaklaşacağı dönem olarak düşünülmektedir. Kişinin siyah saçtan beyaz saça dönüşmesi bile temsili olarak arınmaya işaret edebilecektir. İslami bir sahada yazılıp, bir İslam devletine sunulan Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacip’in önceki birikimlerinin etkisi ile yazılmış bir eserdir. Arat, Kutadgu Bilig’in söz başında, eserin yazıldığı muhitin Burkancılık geleneğine aşina olduğunu ve bilgi nazariyesinde Budist felsefenin yer aldığını belirtmiştir (Arat, 1979: 16). Benzer şekilde Özönder de, erken Müslüman Türklerin söz varlığında Budist Türkçesinin miraslarının

5 https://islamansiklopedisi.org.tr/etiyopya#2-tarih

(9)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

347

kullanıldığını Yusuf Has Hacip’in kullandığı sözcüklerin de Budist metinlerdekilerle büyük oranda benzediğini belirtmiştir (Özönder, 2003: 14; 2018: 206). Bu bilgilerden hareketle Yusuf Has Hacip’in beyitlerinde somutlaştırmalar vasıtası ile anlatımı kolaylaştırdığını ve etkileyiciliği arttırdığını söylemek mümkündür. Yusuf, eserini didaktik bir amaçla yazmasına rağmen beyitleri derinliklerle dolu ve her türlü anlatım incelikleri ile de donanmıştır.

kalık bütrü tuttı kara kuş öŋi

ajun barça toldı kara kuş yüñi (KB 3949)

Hava tamamıyla kara-kuş rengini aldı, bütün dünya kara-kuş tüyü ile doldu.

Beyitte yine bir renk somutlaştırmalar ile aktarılmaya çalışılmıştır. Yusuf siyah ya da kara demek yerine beyitte kara-kuş benzetmesi ile bu renklere işaret etmeye çalışmıştır.

Karahan VIII. Yüzyıl metinlerinden itibaren kara-kuş tamlaması ile karşılaşıldığını bu ifadenin kimi zaman “kartal” anlamında karşılandığını belirtmiştir (Karahan 2013: 1843).

Kaşgarlı bu maddeyi “kara-kuş ve tavşancı şeklinde” açıklamıştır (Atalay, 2006: 265 Çoruhlu modern lehçelerde karakuşun “tavşancıl kartal olarak, ‘il-kuş’, alacalı kartal veya akbaba türü kuşlar olarak bilindiğini belirtmiştir (Çoruhlu 1995: 63). Eski Uygur Türkçesinde “kartal” olarak tanımlanan kuş türü et yiyici kan içici canlılar arasında gösterilmiştir. Bu nitelikleri ile Budizm’de “kinnara” olarak adlandırılan canlı karanlığı temsil etmektedir (Akt Tokyürek 2013: 228). Yusuf’un gece karanlığını kara-kuş olarak aktarması gelenek kültüründen beslendiğini göstermektedir. Buna göre Budizm’de karanlıkları temsil eden kartal, Yusuf’un kültürel birikimlerinde yerini almış ve eserlere bu haliyle yansımıştır. Yusuf siyah ve kara renkleri aktarırken kuzgun, kara-kuş gibi canlıları kullanmış ancak bu canlıları da kültürel birikimleri doğrultusunda yerleştirmeyi ihmal etmemiştir. Türk kültür hayatında kuzgun ve kartal siyahlığı ile bilinmesine rağmen nitelikleri bakımından farklı motiflerin parçası olmuş, Yusuf da bulunduğu toplumun birikimlerine göre hareket ederek uygun somutlaştırmaları kullanmıştır.

yaşık yirke yansa yüzin kizlese

kömür kırtışı dünyâ yüzke basa (KB 5012).

Güneş yere dönüp yüzünü gizleyince, dünya yüzüne, kömür rengi (kuşak) bağlar.

Beyitte güneşin batmasıyla dünyanın yüzüne kömür renginde bir bağ bağladığı çeşitli kişileştirme ve somutlaştırılmalarla anlatılmaya çalışılmıştır. Beyitte siyah rengi anılmadan siyah ve kara rengi yerine kömür benzetmesi renk adı olarak verilmiştir. Yusuf Has Hacip, herkes tarafından bilinen bu “olağan benzetme” ile metnin etkileyiciliğini arttırmıştır.

firişte yüzi teg yarudı ajun

kalık boldı kâfûr saçar teg yüzün (KB 5451)

Dünya, melek yüzü gibi, parladı; gökyüzü kâfur saçılmış gibi oldu.

yitirdüm yigitlik yetildi başım

yıpar kitti kafur eşündi başım (KB 4848)

“Gençliği kaybettim, yaşım ilerledi; misk yerine başım kafur örtündü

Kafur sevgilinin yanağının beyazlığını anlatmak için kullanılan terimlerden bir tanesidir (Uludağ, 2016: 17). Kâfur ağacından elde edilen, hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam, kolaylıkla parçalanan, güzel kokulu bir madde ya da çok beyaz olarak

(10)

tanımlanmıştır.6 Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacip Kafur rengi gereği siyahın karşıtı olarak kullanmıştır. (KB 6530)7. Beyitte dünyanın melek yüzü misali aydınlandığı belirtilmektedir.

Bu aydınlıkla gökyüzünün de tertemiz ve bembeyaz olduğu anlatılmaktadır. Yusuf Has Hacip, beyaz ve ak rengini kafur aracılığıyla anlatmaya çalışmıştır. Böylelikle yalnızca beyazlığı ile bilinen bir bitkiyi anmamış aynı zamanda misk kokusuyla da bilinen bir varlığı da akıllara getirmiştir. Dünyayı melek yüzüne benzeterek, beyaz, misk kokulu bir yer olarak anlatmaya çalışmıştır. Diğer beyitte de yine beyaz saç “kafur” aracılığıyla anlatılmaya çalışılmıştır. Böylelikle beyitler “renk” adı söylemenin çok ötesinde somutlaştırma temelli benzetmelerle daha zengin bir anlatıma kavuşmuştur.

ajun kırtışı boldı altun öŋi

yaşık za‘ferân kıldı yâkût öŋi (KB5669).

Dünya yüzü altın rengine girdi; güneş yakut rengini safrana çevirdi.

Yusuf Has Hacip beyitte renkleri tamamıyla nesneler üzerinden aktarmaya çalışmıştır.

Altın, safran ve yakut renklerindeki benzerlikler nedeniyle somutlaştırma amacıyla kullanılmış unsurlardır. Safran parlak sarılığı ile bilinen bir bitkidir. Yakut kırmızı, beyaz, sarı, gökrenkli bir maden olmasına rağmen en çok kıymetli olanı kırmızı taşlı olanıdır (Akt.

Kırbıyık 2007: 72). Altın da yine herkes tarafından bilinen ve milletlerin tarihi boyunca kıymeti nedeniyle çeşitli benzetmeler için kullanılmış bir madendir. Toplumların kutsal kabul ettiği varlıklar genellikle altın madeninin benzetme olarak kullanılmasıyla anlatılmaya çalışılmıştır. Yeryüzünün altın rengine benzetilmesi güneşin doğup aydınlattığı yeryüzünü anlatabilmek amacıyla kullanılmıştır. Yusuf Has Hacip doğa unsurlarını yine doğadan varlıklara benzetme yoluyla kullanmıştır.

SONUÇ

Türk Edebiyatının ve dilinin pek çok açıdan geldiği seviyeyi yansıtan en önemli eserlerden biri olan Kutadgu Bilig, Türk milletinin çağlar boyunca biriktirdiği kültür birikimini yansıttığı en nitelikli eserlerin başında gelmektedir. Bir milletin sahip olduğu inançları, kültür birikimi, zihniyeti, siyasi anlayışı, sosyolojik durumu vb. pek çok konuda fikir sahibi olunmasını mümkün kılan Kutadgu Bilig, bu yönüyle Türk ve Türk İslam edebiyatı açısından oldukça kıymetli bir yeri doldurmaktadır. Yusuf Has Hacip eserde işlediği konular itibariyle öğretici ve didaktik bir eser oluşturmaya gayret etmiştir. Eserde kıymete haiz olan en önemli nokta ise böyle bir amaçla yazılmış eserin üslubunun son derece anlatım incelikleriyle donatılmış olmasıdır. Pek çok sanatın yer aldığı eserde Yusuf Has Hacip anlatımlarını büyük bir özenle gerçekleştirmiştir. Eser, okuyucu için oldukça ilgi çekici, estetik ve anlamsal zenginliklere sahiptir. Yusuf Has Hacip eserini büyük oranda somutlaştırmalar üzerine kurmuştur. Somutlaştırmalar okuyucu ve dinleyici üzerinde anlamsal açıklığa neden olmasının yanı sıra etkileyiciliği de arttırmaktadır. Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig’de renkleri aktarırken “olağan benzetmeler” kullanmıştır. Olağan benzetmeler, bir toplumun tamamen anladığı ve aşina olduğu unsurlar yoluyla yapılmaktadır. Yusuf Has Hacip’in içinde bulunduğu Türk İslam kültürünün yanı sıra beslendiği kaynaklar olan Türk milli kültürü ve Budist kültür de onun kullandığı benzetmelerin temelini oluşturmaktadır. Zira Türkler, İslamiyet’i kabul etmeden önce belirli dinlerin ve inançların birikimleriyle var olmuşlardır. Yusuf Has Hacip de içinde yaşadığı toplumun birikimleri doğrultusunda bir eser oluşturmuş ve eserini bu topluma

6 https://sozluk.gov.tr/

7 yıparsıg kara başka kâfûr eşüdüm tolun teg tolu yüz kayuka ilettim (KB 6530).

“misk gibi kara başıma kafur örttüm dolun ay gibi dolgun yüzü nereye götürdüm.”

(11)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

349

armağan etmiştir. Yusuf Has Hacip renk adlarını kimi zaman zikrederek çeşitli benzetme unsurlarıyla pekiştirmiş kimi zamansa herhangi bir renk adı kullanmadan direkt nesneler üzerinden renk adı oluşturmuştur. Yusuf Hacip’in benzetme temelindeki bu yaklaşımı eserin kıymetini arttırmıştır.

KAYNAKÇA

Abik, D. (2009). Kutadgu Bilig’de hayvan adları. Journal Of Turkish Studies, Cilt 33/1, 1- 32.

Aksan, D. (2009). Anlambilim konuları ve Türkçenin anlambilimi. (4. Baskı). Ankara: Engin Yayın Evi.

Akyüz, H. (2014). Hz. Peygamber’in Hadislerinde renklerin dili. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 41, 373-397.

Altun, H. (2012). Eski Anadolu Türkçesinde benzetme yapıları. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Güz, 165-192.

Arat, R. R. (1979). Kutadgu Bilig III- Indeks, İstanbul: Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü.

Arat, R. R. (2007). Kutadgu Bilig I (5. Baskı). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Atalay, B. (2006). Divanü Lügatit Türk VI. (5. Baskı). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları Aydın, Y. A. (2013). Osmanlı Dönemi ve öncesinde avcı kuşlardan sungur üzerine bazı

notlar. Tarih Dergisi, İstanbul: Sayı 57, .25-44.

Aydemir, A. (2013). Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lügati-t Türk’te kuşlar. The Journal Of Academic Social Science Studies, Volume: 6/1, 271-297.

Ayhan, F. (2007). Türklerin giyim kuşamında kürk. 38. Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, 10-15 Eylül, Ankara.

Bayraktar, N. (2010). Orhon yazıtlarında geçen renk adlarının anlam alanları üzerine. 3.

Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu, 121-128.

besli, nurdan (2019). Anlambilim açısından eski Uygurca şiirler (Yayınlanmamış doktora tezi). Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Bozkaplan, Ş. A. (2007). Kutadgu Bilig’deki Hayvan Adları Üzerine Bir İnceleme. Türkish Studies, Volume 2/4, s. 1110-1118.

Bindaş, Eda (2016). Karaçay Malkar Türkçesinde hayvan (kuş) isimlerinin kuruluşu ve Türkiye Türkçesiyle karşılaştırılması, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi.

Clauson, S. G. (1972). An etimological dictionary of pre thiteenth ceuntry. Great Britian:

Oxford University Press.

Cruse D.A. (1986). Lexical semantics. Cambridge University Press.

Çoruhlu, Y. (1995). Türk sanatında hayvan sembolizmi. İstanbul: Seyran Kitap.

Çoruhlu, Y. (2002). Türk mitolojisinin anahatları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Çürük, Y. (2017). Türkçede renk adları ve renk adlarına gelen ekler. Renk kitabı. Kitabevi Yayınları, 201-229.

Dilçin, C. (1995). Örneklerle Türk şiir bilgisi, (3. Baskı), Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Doğan, N. (2015). Türkiye Türkçesi söz varlığının yeni renkleri ad bilimsel bir inceleme.

Dede Korkut Dergisi, 7,12-37.

Eren, H. (1999). Türk dilinin etimolojik sözlüğü. (2. Baskı), Ankara: Bizim Büro Basımevi.

Esin, E. (1985). Türk Kültür tarihi iç asya’daki erken safhalar. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi, Türk kültüründen Görüntüler Dizisi.

S:3.

Gencan, T. N. (2001). Dilbilgisi. Ankara: Ayraç Yayınları.

Gözaydın, N. (2003). Türkçenin renk zenginliği. Türk Dili, S.618, ss. 539-545.

İlhan, N. ve Şenel, M. (2008). Divan-ı Lügatit Türk’e göre av, avcılık ve hayvancılıkla ilgili kelimeler ve kavram alanları. Turkish Studies, Volume 3/1, s. 259-277.

(12)

Karabeyoğlu, A. ve Ersoy, A. (2012). Kültürel kavramlaştırma ve Kutadgu Bilig’de Kuş tasvirleri. Turkish Studies, Spring, Volume 7/2, p. 621-642.

Karadavut A., ve Kumanlı, S. (2017). Memlük Kıpçak Türkçesi sözlüklerinde kuş adları.

Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, 12, 47-62.

Karahan, A. (2013). Codex Cumanicus’ta hayvan adları. Turkish Studies, Volume 8/1, 1835-1865.

Kafesoğlu, İ. (1984). Türk millî kültürü (3.Baskı). İstanbul: Ötüken Yayınları.

Kırbıyık, M. (2007). Bazı XVI yüzyıl divanlarında kıymetli taşlar. Selçuk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Dergisi, 18, 61-75.

Kononov, A. N. (2015). Türk lehçelerinde renk adlarının semantiği. (Çev. Reshide A.-Emine A.), Gazi Türkiyet, 17, 185-204.

Küçük, S. (2010a). Tarihi Türk lehçelerinde renk adlandırmaları. Turkish Studies, Volume 5/1, 556-577.

Küçük, S. (2010b). Türkiye Türkçesinde renk adları ve özellikleri. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 3/10, p. 420-427.

Ögel, B. (1978). Türk kültür tarihine giriş. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Ortony, A. (1993). The role of similarity in similes and metaphors. metaphor and thought, Cambridge Univeristy Press, 342-356.

Özönder Barutçu, S. (2003). Erken Orta Türkçede Buddhist ve İslami terminoloji üzerine bir karşılaştırma. Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, 5, 13-31.

Özönder Barutçu, S. (2017). Kutadgu Bilig I zaman mekan konuşur: XI yüzyılda Balasagun’dan Kaşgar’a Balasagunlu’dan Kaşgarlı’ya. Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 2/3, 12-63.

Özönder Barutçu, S. (2018). Kutadgu Bilig II Kutadgu Bilg’in metin türü ve tarihsel diyalektolojisi için değeri. Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Dergisi, 3/2, 179-253.

Öztürk, M., Örs D. (Ed.). (2000). Burhan-ı katı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Paivio, A., Walsh M. (1993). Psychologial process in metaphor comprehension and memory, metaphor and thought, Cambridge Univeristy Press,

Toklu, O. (2003). Dilbilime giriş. Ankara: Akçağ Yayınları.

Şeşen, R. (1998). İslam coğrafyacılarına göre Türkler ve ülkeleri, (2. Baskı). Ankara: Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları.

Tek, R. (2016). Divan-ı Lügatit Türk’te giyim kuşam kültürü ile ilgili kelimeler. The Journal of Academic Social Science Studies, 50, 261-271.

Tezcan, M. (1983). Giyim olgusuna sosyo-kültürel bakış ve Türklerde giyim. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 16/1, 255-276.

Tokyürek, H. (2013). Eski Uygurca’da hayvan adları ve bunların kullanım alanları. TÜBAR.

XXXIII, Bahar.

Tokyürek, H. (2016). Eski Uygur Budist metinlerinde şeytan, yılan, kadın ilişkisi. Türkiyat Mecmuası, c.26/1, 301-310.

Tokyürek, H. (2019). Eski Uygur Türkçesinde Budizm ve Manihaizm terimleri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Toprak F. (2013). Çağatay şiirinde vahşi hayvanlar ve yırtıcı kuşlar. Turkish Studies, Volume 8/9, 105-124.

Ufuk, P. Ş. (2015). Dilbilimsel açıdan benzetme ve Sait Faik Abasıyanık’ın hikayelerindeki görünümleri. Türk Dili, IX (767-768), Kasım-Aralık.

Uludağ, E. (2016). Fuzuli’nin gazellerinde bir güzellik unsuru olarak yanak. Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 3, 15-68.

İnternet Kaynakları:

https://www.kuslar.gen.tr/kuzgun.html 23.04.2020 https://tr.wikipedia.org/wiki/Samur 23.04.2020

(13)

Yusuf Has Hacip’te Bir Anlatım Özelliği Olarak Benzetmeler

351 https://islamansiklopedisi.org.tr/etiyopya#2-tarih 3.7.2020

https://sozluk.gov.tr/ 9.08.2020

Referanslar

Benzer Belgeler

* Mardin, güneşin dantellendiği ufuktan ağırca inip dar sokaklarında saçlarını savurarak gezen. Mezopotamya kızı gibi yine döndü bana gözlerim unutmuyor

İ lgili idarenin Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla sulh ceza mahkemesine başvurması üzerine, bu mahkemelerce ayrıca, yukarıdaki fıkralara göre ceza verilen fenni

VVERTHEİM asansörlerinin her üni- tesi; uzun yılların tecrübesi ile ve yapılan araştırmalar sonucunda, ka- lite ve fonksiyonda üstün, kullan- mada kolay olacak şekilde

Veriler, belirlediğimiz tasnife uygun olarak bireysel, geleneksel (toplumsal, milli), evrensel (ekonomik, siyasi, estetik, bilimsel) ve dini değerler temalarına göre

Yine aynı göz- lemciye göre Ay ufkun hemen üzerindeyken gözlemci Ay’dan kabaca bir dünya yarıçapı ka- dar daha, yani yaklaşık 6350 km daha uzaklaş- mış olur.. Bu

Konuşma Motivasyonu Ölçeği ile Türkçeyi ikinci dil olarak öğrenenlerin konuşmaya karşı motivasyon düzeylerini saptayabilmek ve konuşmanın bilişsel

Cümlede nesne konumundaki dil birliğinin sırf kelime veya ekine bakılarak belirtili veya belirtisiz nesne olarak ayrımlanması; iyelik grubu tespit edilmeden

Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl:14, Sayı:38, Ağustos 2021 Kutadgu Bilig’de devletin yönetim anlayışının nasıl olması gerektiğine