• Sonuç bulunamadı

SINAV KAYGISINI YENMESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİM?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SINAV KAYGISINI YENMESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİM?"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYIN VELİLER:

Sınav kaygısı: Sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin doğru kullanılmasını önleyen dolayısıyla başarının önündeki en büyük engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan farklı anlamlar veren öğrenciler için her sınav bir ‘Krizdir’ Kendisini ispatlaması gereken ve mutlaka kazanılması gereken bir savaş olarak anlam bulabilir.

Bu noktada; aşağıda belirttiğimiz hususların dikkate alınması sizi, bizi ve öğrencilerimizi mutlu edecektir.

SINAV KAYGISINI YENMESİ İÇİN NELER YAPABİLİRİM?

Anne ve babanın beklentilerinin yüksek oluşundan ötürü sınavlar, öğrencide büyük bir baskı oluşturur. Sınavın oluşturduğu stres ve kaygı, gerilimle birlikte gençlerde karamsarlığa, ümitsizliğe yol açar. Sınavda başarısız olanların çoğunluğu bu kaygı ve gerilimin etkisinde kalarak mücadele etmeyi bırakıp, yenilgiyi kabul edenlerden oluşur.

Öğrencinin sınavda başarısız olacağını düşünmeye başlaması, zamanla başaramamak korkusuna dönüşür. Başaramama korkusu, kaygı düzeyini giderek yükseltir. Kaygı düzeyinin yükselmesi beyinde stres hormonlarını salgılatır. Stres hormonları öğrenme yeteneğini düşürür. Böyle bir kısır döngü ile başarısızlık ihtimali yükselir.

Yapılan araştırmalara göre; sınav öncesi kaygı düzeyi, ameliyat öncesi kaygı düzeyinden yüksek çıkmaktadır. Eğer çocuğunuz “Uykum kaçıyor, yemek yiyemiyorum, hayattan zevk alamıyorum, kazanamazsam mahvolurum, başarısız olmaktansa ölmeyi tercih ederim.” gibi ifadeleri kullanmaya başlamışsa sınavın oluşturduğu kaygı düzeyi oldukça yükselmiş demektir. Kaygı düzeyinin gereğinden fazla oluşu başarı değil, başarısızlığı doğurur. Sınavdan önce olumlu düşünmeyi başarabilen gençler ise zorluklarla daha etkili mücadele edebilmektedir.

Sınav Kaygısına Kapıldığını Nasıl Anlarım?

Davranış Belirtileri: Oturduğu yerde hareketli, elini kolunu koyacak yer bulamıyorsa, sık sık parmaklarını çıtlatıyorsa, konuşurken vücudunun bir parçası ile ya da devamlı giysileriyle oynuyorsa, tedirgin, gergin ve sıkıntılı davranıyorsa çocuğunuz kaygıya kapılmıştır. Bu durumda karar alma ve uygulama becerisi düşer, tutarsız davranışlarda bulunur, pasif-agresif davranışlarında artış meydana gelir.

(2)

Duygusal Belirtiler: Yanlış anlamalarında ve buna bağlı yorumlarında artışlar varsa, alıngan ve güvensiz tepki veriyorsa, eleştiriye kapalı ya da çok fazla eleştirmeye başlamışsa, çabuk sinirleniyorsa, tutarsız tepkiler ve söylemler içerisindeyse, olayları kişiselleştiriyorsa, sorun odaklı davranma eğilimi artmışsa sınav kaygısının etkisine girmiştir. Bu durumdaki gencin sosyal davranışlarında çeşitli sorunlar başlar. Yaşadığı kaygı nedeniyle çevresini ve

çevresinde olup bitenleri doğru değerlendirmemeye ve yanlış tercihlerde bulunmaya başlar.

Zihinsel Belirtiler: Kaygı ile beyinde artan stres salgıları, beyin biyokimyasının normal işleyişini bozar. Beyin öğrenmek için yani algılama, anlama ve hafızaya kaydetmek için kullanacağı enerjiyi kaygı düzeyini indirmek için harcamaya başlar. Bu durum, öğrenme düzeyinin düşmesine yol açar. Böylece genç, dikkatini toplayamama, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlar yaşar. Öğrenme ve motivasyon düzeyi düşer.

KISACA

Çocuğunuzun başarısında nedenini bilmediğiniz belirgin bir düşüş var ise,

Ders çalışmayı sürekli erteliyor, sınav ve hazırlığı hakkında konuşmayı reddediyor ise,

Bu konuda soru sorulmasından rahatsız oluyor ise,

Dikkati çok dağınık, ders çalışmaya odaklanamıyorsa,

Fiziksel şikâyetlerinde dikkat çeken bir artış gözlüyor iseniz (karın ağrısı, mide

bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, iştahsızlık ya da tersine aşırı yeme, genel mutsuz bir ruh hali vb.),

Çok çalıştığı zamanlarda bile sınav performansında ve deneme sınavlarında belirgin bir performans yüksekliği görmüyor iseniz çocuğunuz sınav kaygısı yaşıyor demektir.

Sınav Kaygısına Yol Açan Anne Baba Davranışları Nelerdir?

(3)

Kaygı bulaşıcıdır. Yoğun kaygı içerisindeyseniz, çocuğunuz da kaygılı olacaktır. Bu nedenle öncelikle siz ebeveyn olarak kendinizi rahatlatın, kaygıdan kurtulun ki çocuğunuz da sizi model alabilsin ve kaygıyı yenmeyi başarsın. Çocuğunuzun ulaştığı ya da ulaşamadığı başarıyı tüm geleceğini belirleyecek bir unsur olarak görmeyin. Çocuğunuzdan yüksek ve sürekli başarı beklemeyin. Onun başarısızlıklarını ya da hatalarını gidermek için “sen dili”ni kullanarak olumsuz eleştirileriniz, yargılamalarınız ve suçlamalarınızın onun kendisine olan güvenini azaltacaktır. Bir süre sonra çocuğunuz sizin suçlamalarınızı, kullandığınız olumsuz ifadeleri ve başarısızlıkları içselleştirerek başarısızlığı hayatının bir parçası olarak görmeye başlar.

Yetişkin olarak mükemmeliyetçi tutum içinde olmanız, rekabetçi kişilik yapınız, onu başarılı çocuklarla kıyaslamanız çocuğunuzun kaygısını artırır. Sınavı ve çocuğunuzu değerlendirme biçiminiz kaygının artmasında etkili olur. “Ya rezil olursak!”, “Kazanamazsan başkalarının yüzüne nasıl bakarız?”, “Bak komşunun çocuğu nasıl kazandı.” demeniz kaygıyı artırır. Bu vb. ifadeler sınavın sizin tarafınızdan çocuğunuzun bir kişilik ölçümü olarak görüldüğünü ortaya koyar. Sınav başka, çocuğunuzun kişiliği başka bir şeydir.

Çocuğunuzun yeterliliğiyle ile örtüşmeyen beklentiler içerisini girmeniz kaygıyı artırır.

Çocuğunuzdan neyi, ne kadar isteyeceğinizi onun bireysel yeteneklerine ve farklılıklarına dikkat ederek gerçekçi bir şekilde belirlemelisiniz. Bu, çocuğunuzun yapabileceğinden fazlasını bekleyerek onu, yoğun kaygıya itmenize engel olur.

Belirsizlik duygusunu yenmelisiniz. Çocuğunuzun konuları yetiştirip yetiştiremeyeceği, eksiklerini nasıl tamamlayacağı, nelere öncelik vereceği, yaptığı çalışmaların yeterli olup

(4)

olmayacağı, deneme sınavlarındaki performansının gerçek performansını ne kadar ortaya çıkardığı, sınavda olumsuz bir durum yaşayıp yaşamayacağı… çoğaltmak mümkün. Bunun gibi belirsizlikleri ortadan kaldırmak için çocuğunuzun öğretmenleriyle görüşmeli ve yeryer uzmanlardan yardım almalısınız.

KISACA

Çocuğunuzdan komşunun çocuğu gibi başarı göstermesini beklerseniz, o da komşunuz gibi ebeveyn olmanızı beklemeye başlar.Sınavı yaşamın tek odağı olarak görmeyin.

Sınava rağmen yaşamı sürdürmeye çalışın ve çocuğunuzun hayatını, hayat sadece sınavdan ibaretmiş gibi düzenlemesini beklemeyin.

Çocuğunuza yönelik davranışlarınızda tutarlı olun ve eşinizle eşgüdümlü hareket edin.

Sonuç endeksli değil, süreç odaklı ve yapıcı eleştiri sistemi geliştirin. Eleştirileriniz çocuğunuzun kişiliğine değil, davranışlarına yönelik olmalıdır.

Sevginizi saklamayın, çocuğunuza değer verdiğinizi sürekli ve tutarlı bir şekilde abartmadan verin.

Aileyle ile ilgili kararlarda fikrini alın, aşırı baskıcı ya da aşırı özgürlükçü tutumlardan uzak durun.

Çocuğunuza sürekli doğruları göstermeye çalışan ebeveyn olmaktan kaçının. Onun yerine rehber ve model olmayı tercih edin.

Çocuğunuzun hata yapabileceğini kabul edin, hatalarının sonucunda bedel ödemesine ortam oluşturun, güven ve cesaret verin.

BAŞARISINI NASIL ARTIRABİLİRİM?

Olumlu Düşünün: Çocuğunuzla ilgili düşüncelerinize göz atın. Sınav öncesi, sınav anı ve sonrasına yönelik gerçekleşebilecek olumsuzlukları bir kenara bırakın. Bu düşüncelerin etkisinde kalmak sizin çocuğunuzla kurduğunuz iletişime zarar verir. Her şeyin normal olacağını, bazen tersliklerin olmasının hayatın bir gerçeği olduğunu kabullenin. Sınav sonucunda çıkabilecek olumsuz bir sonucun telafisi mümkün olduğunu aklınızdan

çıkarmayın. Olumsuz düşüncelerinizin çocuğunuzun kaygısını artıracağını unutmayın. Ona duyduğunuz güven, çocuğunuzun özgüvenini artırır ve başarılı olmasını kolaylaştırır.

Kıyaslamayın: Çocuğunuzu hiçbir zaman ne kendinizle ne de başkalarıyla kıyaslayın.

Çocuğunuzun tek, akranlarından farklı bir kişiliğe ve kapasiteye sahip, kendi istekleri olduğunu düşünün. Sizin çocuğunuz olması onun size benzeyeceği anlamına gelmez. O başkalarının ve sizin yaptığınızı yapamayabilir, ancak sizin çocuğunuzun da başkalarının başaramadığı birçok şeyi yapabildiğini aklınızdan çıkarmayın. Bu nedenle çocuğunuzu istekleriniz doğrultusunda zorlamayın. Sizi mutlu edecek başarı onu mutlu etmeyebilir.

Çocuğunuz da sizi farklı ebeveynlerle ya da kendisiyle kıyaslasaydı neler hissederdiniz? Sizi birtakım isteklerini yerine getirmeniz için, gereğinden fazla zorlasaydı neler yaşardınız?

(5)

Gerçekçi Olun: Beklentilerinizle çocuğunuzun ilgileri, yetenekleri ve kapasitesi örtüşmelidir.

Onun bireysel yeteneklerini ve farklılıklarını iyi tanıyın. Neyi başarabileceğini, neyi başaramayacağını doğru değerlendirin. Yapamayacaklarını ondan isteyip başaramadığında söylenmek yerine yapabileceklerine uygun ortamlar oluşturarak, başarı duygusunu yaşatarak özgüvenini artırın.

“Sen Dili” yerine “Ben Dili”ni Kullanın: “Sen zaten böylesin, sen üstüne düşenleri yapmıyorsun.” yerine “Sonucun böyle olmasını anlayamıyorum, bunu

benimle paylaşabilirsin.” ifadelerini kullanmayı tercih edin. Böylece sürece kendinizi de ortak etmiş ve çocuğunuzla sorunu paylaşmış bir ebeveyn olursunuz. Bu da onun her türlü sorununu sizinle paylaşmasını sağlar. Zor durumda kaldığında sizden yardım isteyeceğini öğrenir.

Birlikte hareket ederek sorunlarını çözebileceğine dair inancı artar.

Motive Edici Olun: Her anne baba çocuğunun başarılı olması için elinden geleni yapar. Ancak bazen başarısını artırmak için yapılan davranışlar, gösterilen tepkiler ve takınılan tutumlar yanlış sonuçlar doğurabilir. Çocuğunuzun başarısını artırmak isterken motivasyonunu düşürebilirsiniz. Bu durumda kaygılanmayın. Çocuklarınız hata yapabildiği gibi sizler de ebeveyn olarak hata yapabilirsiniz. Yaptığınız hatalar karşısında inatlaşmak yerine çocuğunuzla konuşarak bu durumu çözebilirsiniz. Ona hata yaptığınızı söylemekten

çekinmeyin. Sizin hatalarınızla barışık olmanız, hatalarınızın farkına varmanız onun cesaretini artırır, kendi hatalarının farkına varmasını sağlar. Başarmak konusunda inancı artar.

Sınavın sorumluluğunun çocuğunuza ait olduğunu unutmayın. Çocuğunuza vereceğiniz sorumluluklar onun yaşama gücünü ve motivasyonunu artırır. Onun sorumluluklarını üstlenmek yerine, onun sorumluluklarını yerine getirmesine yardımcı olmayı deneyin.

Sorunları çözmekle ilgili tecrübelerinizi onunla paylaşabilirsiniz. Ancak sorunları onun adına çözmeye çalışmanız onun yeteneklerini öldürür, özgüvenini düşürür.

Takdir Edin ve Güvenin: Çocuğunuzun şımarmasından korkmayın. Başarılarını görmeniz, onu takdir etmeniz daha sağlıklı iletişim kurmanızı sağlar. Onun başarılarını ön plana çıkarmanız onun kaygısını azaltır ve kendine olan güveni artırır. Anne ve babasının kendine

(6)

güvendiğini ve takdir ettiğini gören çocuğun çalışma ve başarılı olma isteği artar.

Mücadele gücü gelişir.

Uygun Model Olun: “Kaygı bulaşıcıdır.” Çocuklar için, anne baba birer modeldir. Anne ve babanın davranışları çocuk için örnek alınacak davranışlardır. O nedenle doğru model olmak için anne baba olarak çaba gösterin. Çocuklar duyduklarını değil, gördüklerini uygulamak eğilimindedir. Bu nedenle onunla sakin bir şekilde konuşmayı, olabildiğince sakin

davranmayı ihmal etmeyin.

Koşulsuz Sevgi:

Sevginizi bir şarta bağlamayın. Sınav sonucu sizin istediğiniz gibi olmayabilir. Sınav sonucu ne olursa olsun; çocuğunuz sizin çocuğunuz, siz de onun ebeveyni olmaya devam

edeceksiniz. O zaman neden sonuca bağlı bir ilişki biçimini tercih ediyorsunuz. Çocuğunuz sınavı kazanamadığında, onu kendi hâline bırakmayacağınıza göre neden bu tutumunuzla onun kaygısını artıyorsunuz. Çocuğunuz ister başarılı olsun isterse başarısız, sevginizin devam edeceğini hissetmeli.

Destekleyici Olun:

Zor zamanlarda çocuğunuzun yanında olmanız, onun başarısını artırır. Ders çalışırken onu odasında ziyaret etmeniz, biraz sohbet etmeniz, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sormanız onun çalışma isteğini artırır. Ona gösterdiğiniz ilgi, verdiğiniz desteğin ölçüsüdür.

SORUNLARIMI NASIL ÇÖZEBİLİRİM?

Çocuklarımız her zaman bizim istediğimiz gibi davranmıyor. Ya da biz onların beklentilerine uygun hareket etmiyoruz. Yer yer onlara anlatmak istediklerimizi anlatamıyoruz, sözümüzü dinletemiyoruz, yeterince ders çalıştıramıyoruz, beklentilerimize uygun arkadaş edinmesini sağlayamıyoruz. Bu nedenle onunla sık sık çatışma yaşıyoruz. Onunla çeşitli sorunlar yaşamamız bir taraftan onun büyüdüğünü gösterirken, diğer taraftan sorunların büyümesi kaygılarımızı artırıyor.

Onun eskiden olduğu gibi söylediğimiz her şeyi yapmasını istiyoruz. Dizimizin dibine oturmasını, bizimle konuşmasını ve sorunlarını anlatmasını bekliyoruz. Oysaki çocuğumuz giderek büyüyor. Sorunlarının bir kısmını kendisi çözmek istiyor. Birtakım kararları alırken özgür olmayı, kendi yolunu çizmeyi, geleceğini istediği gibi plânlamayı arzu ediyor.

(7)

Çocuğa bireysel ve toplumsal kuralları, sağlıklı davranışları öğretmek; sevgi, anlayış ve hoşgörü ortamında olumlu davranışların desteklenmesi, olumsuzların düzeltilmeye çalışılmasıyla olur. Çocuk yetiştirmede sevgi ve şefkat kadar, sınır koymak ve tutarlı davranmak da çok önemlidir.

Çocuğunuz koyduğunuz kuralları uygulamıyorsa öncelikle bu kuralların onun yaşına ve özelliklerine uygun olup olmadığına bakın. Kurallar konusunda eşinizle birlikte hareket edip etmediğinizi kontrol edin ve ne kadar kararlı olduğunuzu düşünün.

Özellikle ergenlik dönemindeki gençler çoğu zaman kuralları bozarak sınırları kontrol eder.

Böylesi bir duruma aşırı hoşgörüyle yaklaşmak, çocuğun ciddiye almayacağı yetersiz cezalar vermek ya da ”Bir daha yaparsan kötü olur.” diyerek sürekli geçiştirmek, onun hatalı

davranışlarını sürdürmesine yol açar.

Kuralların uygulanmasında ebeveyn olarak güçsüzlüğünüzü ve zayıflığınızı kabul eder bir tarzda “Ne olur, beni seviyorsan, yapma.” vb. ya da “Sınavda yüksek puan alırsan, sana bir şey alırım.” tarzındaki sözler sık görülen hatalardır.

Neden Sorun Yaşıyoruz?

Çocuklarımızla yaşadığımız en büyük sorun; beklentilerimizin karşılanmamasıdır. Anne baba olarak biz onun sınavda başarılı olmasını bekleriz, onun ise sporda başarılı olmak gibi bir hedefi vardır. Biz onun avukat olmasını isteriz, o mühendis olmak ister. Biz onun okuldan gelir gelmez ders çalışmasını bekleriz. O ise biraz eğlenmek, arkadaşlarıyla vakit geçirmek ya da bilgisayar başında oyalanmak ister. Biz onun bizim istediğimiz gibi olmasını, davranmasını bekleriz o ise kendi istediği gibi davranmak ister.

(8)

BEKLENTİ UYUŞMAZLIĞI

Anne Beklentileri Baba Beklentileri Gencin Beklentileri Kendi devamını görme

Hayatta dayanabileceği biri olma

Onun hayatta başarılı olduğunu görme

Arkadaş ve akraba çevresin de çocuğundan gurur duydu- ğunu görme

Özel beklentiler / kaygı yatışması

Ailenin devamını sağlama Hayalleri gerçekleştirme Çabalarının boşa

gitmediğini görme Onun için yaptıklarının karşı- lığını alma

Onu görmek istediği gibi görme

Kendi gücüyle kıyaslama

Kendi bağımsızlığını kazanma

Bireysel kimliğini bulma Toplumsal kimliğini bulma

Anne-babadan farklı olma Hayatını düzenleme gücünü kazanma Kendini toplum içinde sına ma

Yarışma ve kazanma Anne ve babalar çocuklarıyla ilgili emeklerinin boşa çıkmasından korkuyor. Bu nedenle çocuklarıyla iletişimde sorun yaşıyorlar. Çünkü çocuklarını doğumdan itibaren büyüten, hastalandığında onun yanından ayrılmayan, en iyi eğitimi alması için elinden geleni yapan bir ebeveyn, ister istemez beklentilerinin karşılanmasını bekliyor. Anne ve babanın harcadığı emek artıkça korkuları da artıyor. Gençlerin beklentileri çoğu zaman düşünülmüyor bile.

Oysaki onların beklentileri yetişkinlerden oldukça farklı olabiliyor. Bu farklılık sorunların sürekli yaşanmasına neden oluyor.

Hayattan ne istiyorlar? Beklentileri var mı? Bu şekilde onlarla konuşarak ileriyi görmesine yardımcı olabilirsiniz. Gençleri dinlemek de çok önemli bir konudur. Anne ve baba olarak eleştirmeyi çok seviyoruz. Önemli olan eleştirmek değil, takdir etmektir. Onların “dürüst çabalarını ödüllendirmek”, takdir etmek gerekir. Başarılarını değil, dürüst çabalarını

ödüllendirmek bu noktada çok önemlidir. Eğer dürüst çabalarını görmezden gelirsek, dürüst olmayan çabalarını ödüllendirmiş oluruz. Onlara bizim için önemli olan onun kendisi olduğunu söyleyelim.

(9)

Anne baba ve çocuk olarak bir araya gelip karşılıklı olarak beklentileri konuşmalıyız. Onlara kendi beklentilerimizi

aktarmalıyız ve onların beklentilerini sabır ve olgunlukla dinlemeliyiz. Daha sonra kendi beklentilerimizle onların beklentilerini birlikte karşılaştıralım. Hangileri birbirine paralel, hangileri birbirinden ayrı?

Çocuklarımızla bizim beklentilerimiz birbirinden oldukça farklı olabilir. Bu farklılıktan ötürü beklentilerimizden söz etmememiz doğru değildir. Çocuğumuz kendisinden neler

beklendiğini bilmelidir. Ona beklentilerimizi doğru bir şekilde anlatabilirsek onun motivasyonunu sağlayabiliriz. Kendi beklentilerimizi belirtip, asıl önemli olanın kendi beklentileri olduğunu söyleyebiliriz. Kendi beklentilerini gerçekleştirmesi için ona çeşitli önerilerde bulunabiliriz. Başarması için elimizden geleni yapacağımızı belirtebiliriz.

Başarılı olmak için bir neden olmalı. Hedefi için nedeni olan genç başarır ve sonuca ulaşır.

Eğer yaşına göre sahip olmaması gereken birçok şeye sahip olmasını sağlamışsak ondan başarılı olmasını bekleyemeyiz. Yaşına göre erkenden doyurulan çocuktan fedakârlık yapmasını beklemek doğru değildir. Bunu şuna da benzetebiliriz. Gereğinden fazla yemek yemiş birisinin ikram ettiğimiz tatlıdan zevk almasını bekleyemeyiz.

Kızgınlık ve öfke farkında olunan ya da olunmayan çatışmaların sonucunda oluşur. Sınava hazırlanan ve ergenlik dönemini yaşayan çocuklarınızla sık sık duygusal gerginlikler yaşayabilirsiniz. Bu nedenle bu sorunları çözme becerisi kazanmak hem huzurlu bir aile ortamının oluşmasını hem de gencin başarılı olmasını sağlar. Sorunları çözmek için iki temel yaklaşım söz konusudur:

Kazan / Kaybet Yaklaşımı (Ben kazanacağım, o kaybedecek) : Bu yaklaşım tarzı anne ve babanın kazandığı, çocuğun kaybettiği anlayışla sorunu çözmeye dayanır. Bu yöntemde çocuğun haklı olabileceği, onun da sorunun çözümü konusunda fikrinin olabileceği ve çocuğun aslında bir birey olduğu kabul edilmez. Çocuğa değer vermeyen bu anlayış, çocukla ebeveyn arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olur. Sürekli bu anlayışla sorun çözen ailelerin çocukları anne ve babalarına güvensizdirler ve özgüvenleri düşüktür. Bu anlayışla büyüyen çocuk için başarısızlık, problem kişi olma durumu yaşamın bir parçası hâline gelir.

(10)

Kazan / Kazan ya da Kaybeden Yok Yaklaşımı (Her ikimiz de kazanalım) : Bu yaklaşımda sorunlar çözülürken, hem anne ve babanın hem de çocuğun kazanması esastır. Çünkü taraflar güçlü ve otoriter olmak için değil, sorunu çözmek için çalışır. Herhangi bir sorun çıktığı zaman taraflar, sorunun sadece kendi isteklerine göre çözülmesini beklemez. Her iki taraf sorunun çözümünde fikir birliğine varır, ortak çözüm yolu geliştirir. Bu da sorunun doğru algılanmasını ve ona uygun çözüm yolu geliştirilmesine neden olur. Sorunların bu şekilde çözüldüğü aile ortamında büyüyen çocukların sorunlarla baş etme becerisi gelişir ve kendilerine olan güvenleri yükselir.

Sorun Çözme Basamakları

1. Sorunu Tanımlayın: Anne ve baba olarak neyi sorun olarak gördüğünüzü çocuğunuza anlayacağı bir şekilde ifade edin. Sorun karşısında neler hissettiğinizi, hangi kaygıları taşıdığınızı, sorunun devam etmesi hâlinde neler yaşanabileceğini onu kırmadan uygun bir dille ifade edin. Sorunu çözmek için birlikte hareket etmenin öneminden bahsedin ve etkili bir çözümün çok kazançlı sonuçlar doğuracağını söylemekten çekinmeyin.

2. Birçok Çözüm Yolu Geliştirin: Sorun ne olursa olsun tek bir çözüm yolu olduğuna kendinizi şartlandırmayın. Çocuğunuzla bir araya gelerek makul ve mantıklı olmayan çözüm yolları da dahil bir beyin fırtınası yapın. Bu şekilde birlikte yapacağınız çalışma hem çocuğunuzla olan iletişiminizi geliştirir hem de sorunları yaratıcı çözümler üretmenizi sağlar. Bu aşamada olabildiğince çok sayıda çözüm yolu geliştirmeye odaklanın.

3. Çözüm Yollarını Değerlendirin: Geliştirdiğiniz çözüm yollarını en uygulanabilir olandan en kötü olana doğru sıralayabilirsiniz. Bunu yapmak için her çözüm yolunun artılarını ve eksilerini belirlemelisiniz. Bunun için çözüm yolları konusunda

çocuğunuzla karşılıklı konuşmanız gerekecek. Bu süreçte çözüm yollarını

olabildiğince dürüstçe ifade edin. Çocu- ğunuzun samimi ifadelerinizi duyması, onun kendini ifade etme becerisini geliştirir.

4. En Iyi Çözümde Anlaşın: Problemin çözümüyle ile ilgili birçok çözüm yolunu gözden geçirdikten sonra en iyi çözüm yoluna ulaşmış olmalısınız. Bu çerçevede hem sizi hem de çocuğunuzu mutlu edecek ve aynı zamanda sorunun ortadan kalkmasını sağlayacak çözüm yoluna karar verin. Karar verdikten sonra, çözüm yolu konusunda uzlaştığınızı birbirinize karşılıklı olarak ifade edin.

5. Çözümü Uygulayın: Bu aşamada çözümün ayrıntılarını konuşmalısınız. Çözüme başladıktan sonra çocuğunuzla kendinizin neler yapması gerektiğini belirleyin. Bu konuşmaların sonucunda herkes sorunun çözümü adına neler yapması gerektiğini bilmelidir. Çözüm için bir plân yapılması gerekiyorsa, çocuğunuzla birlikte plân yapmaya özen gösterin. Çözüm basamaklarında uzlaşmış olmanız sorunun çözümünü kolaylaştırır.

6. Çözümü Gözden Geçirin: Bir çözümün gerçekten uygulanabilir olup olmadığını, denemeden anlamak oldukça güçtür. Çözümü bir süre uyguladıktan sonra gözden geçirmek için çocuğunuzla bir araya gelin. Çünkü süreç içerisinde bir takım

değişiklikler yapmanız, yeni stratejiler geliştirmeniz gerekebilir. Böyle bir konuşma, sorunu çözmek için kararlı olduğunuzu göstermek açısından da önemlidir.

(11)

KISACA

Duygu ve düşüncelerinizi olduğu gibi abartmadan ifade edin. Böyle bir yaklaşım hem kendinize hem de çocuğunuza saygılı olduğunuzu göstermesi açısından önemlidir.

Sorun çözerken eski sorunları işin içine katmaktan, onları dile getirerek gerginlik oluşturmaktan sakınmalısınız.

Öğüt vermeye, nasihat etmeye çalışmayın. Bu yaklaşımlarınızın çocuğunuz tarafından ciddiye alınmadığını bilmelisiniz. Bu nedenle sorunu ve çözüm yolunu doğru bir şekilde ifade edin.

Çocuğunuzu yargılamayın, sık sık eleştirmeyin. Düşüncelerini ifade etmesine, görüşlerini rahatlıkla söylemesine izin verin.

Düşüncelerinizi ve sorun olarak gördüklerinizi açık yüreklilikle ifade etmekten çekinmeyin.

Sorunları çözmeye çalışırken, çocuğunuzu etkili bir şekilde dinlemeyi öğrenmelisiniz.

Sorunları birbirine karıştırmadan çözmeyi deneyin.

Haklı olmaya çalışmak yerine, sorunun çözümüne odaklanın.

NASIL İLETİŞİM KURMALIYIM?

Gençler için anne ve babayla sağlıklı iletişim kurmak büyük önem taşır. Genç duygu ve düşüncelerini rahatlıkla anne ve babasıyla paylaşabildiği zaman sorunlarına çözüm yolu bulabilir. Bir taraftan sınavın oluşturduğu kaygıyı ve korkuları taşıyan genç, diğer taraftan ergenliğin oluşturduğu gelişim gerginliğini yaşamaktadır. Bu süreç, gençler üzerinde çeşitli gel gitler oluşturur. Kararsızlıklar, öfke patlamaları, anne ve babayı yok sayma eğilimleri yoğun bir şekilde bu dönemde yaşanır. Sorunların arttığı, gençlerin kendilerini yıprattığı bir dönemde onun en büyük kurtarıcısı, kendilerini anlayan kişilerin varlığıdır. Bu kişiler de herkesten önce anne ve baba olmalıdır. Bu dönemde anneler ve babalar gençlerin

davranışlarına biraz daha toleranslı davranmayı öğrenmelidir.

(12)

Anne baba olarak çocuklarımızın davranışlarını yorumlarken değer yargılarımız devreye girer. Oysaki değer yargılarımızla davranışları ayırt edebilmeliyiz. Örneğin, değer yargılarımız çocukların anne ve babasına karşı gelmesini uygun görmez. Büyüklere

saygısızlık yapılmasını kabul etmez. Ancak çocuğumuz bir taraftan sınavın oluşturduğu stresi, diğer taraftan ergenliğin oluşturduğu gelişim sorunlarını yaşarken, ondan her zaman

değerlerimize uygun davranmasını bekleyemeyiz. Ara sıra çocuğumuzun ölçüsü kaçan davranışlarına karşı hoşgörülü olmayı bilmeliyiz. Hoşgörümüz onunla iletişim sürecimizi devam ettiren en önemli özelliğimiz olmalıdır. Sorunları ayırt edebilmek ve doğru yerde ve de zamanda müdahale edebilmek için bir davranış penceresi çizelim.

Çocuklarımızın yaptığı her davranışı, davranış penceresi içerisine alırız. Onların

davranışlarını kabullenmemiz, bizlerin o davranışa tanık olduğumuzda yaşadığımız duygulara bağlıdır. Şöyle ki, çocuğumuz davranışta bulunduğunda (örneğin, ders çalışmayıp televizyon seyrettiğinde) olumsuz duygular içindeysek (örneğin, iş yerinde iyi bir gün geçirmediysek) davranışı kabullenemeyiz. Işyerinde oluşan gerginlikle birlikte çocuğumuzu görmek istemediğimiz bir hâlde görmemiz öfke patlamasına yol açar. Gün boyunca biriktirdiğimiz tüm öfkemizi çocuğumuza gösterebiliriz. Belki de çocuğumuz saatlerdir ders çalışıyordur ve az önce ara vermiş olabilir. Ama bizim için o an, o ihtimal söz konusu değildir. Çünkü bizi öfkelendiren hem gün boyunca yaşadıklarımız hem de zihnimizde çocuğumuzla ilgili oluşturduğumuz “Saatlerdir boş boş televizyon seyrediyor.” düşüncesidir.

(13)

En Kötü En İyi 1. Çok aptalsın.

2. Bunu böyle yapmamalıydın.

3. Niye arkadaşların gibi olamıyorsun?

4. Keşke hiç çocuğum olmasaydı.

5. Hiç bir işe yaramıyorsun.

6. Korkman çok saçma 7. Senin annen olmayacağım.

8. Baban gelince görürsün.

1. Çok akıllısın.

2. Hatasız insan olmaz.

3. Seni olduğun gibi seviyorum.

4. Seni çok seviyorum.

5. Benim yavrum her işimi görür.

6. İstersen ağla, rahatlarsın.

7. Sensiz ben ne yaparım?

8. Hayır dedim!

Olumsuz duygular yaşamıyorsak (örneğin, iş yerinde terfi ettiysek) çocuğumuzun televizyon seyretmesi bizi rahatsız etmez. Onu görmezlikten gelir, yaşadığımız mutluluğu hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyiz. Belki de çocuğumuz gerçekten saatlerdir televizyon seyrediyordur.

Ancak biz mutlu günümüzde olduğumuz için bu ihtimali düşünmeyiz bile.

Çocuğumuzla kurduğumuz iletişim sürecinde kurduğumuz cümlelerin, ses tonunun ve beden duruşumuzun etkisi birbirinden farklıdır. Iletişim aynı zamanda karşılıklı etkileşimi içinde barındırır. Onunla etkili iletişim kurmak ve onu etkilemek için ses tonumuz, duruşumuz, kurduğumuz cümlelerden daha önemlidir.

Çocuğumuzla kurduğumuz sözlü iletişimde onu şöyle etkilediğimiz araştırmalarla ortaya konmuştur:

Söylediğimiz sözlerin (sözel mesajın) inandırıcılığı %7’dir.

Söyleme tarzımızın (ses tonunun) inandırıcılığı %38’dir.

Söylerken beden dilimizin (duruşumuz, hareket tarzımız vs.) inandırıcılığı %55’tir.

(14)

Sözel Mesajlar Ses Tonu Mesajları Beden Dili

…tarzın hoşuma gidiyor.

Bana bundan söz etsene.

Daha fazlasını duymak istiyorum.

Nasıl yardım edebilirim?

Kendini gerçekten kötü hissetmiş olmalısın.

Seni seviyorum.

İlgili

Onaylayıcı

Sevecen

Düşünceli

Yumuşak

Tarafsız

Sakin

Hoşnut

Destekleyici

İçten

Neşeli

Gülümseme

Göz teması

Başıyla onaylama

Dokunma

Açık kollar

Gevşemiş vücut

Dikkat kesilme

Öne eğilme

Yakınlaşma

Saçmalama!

Sana kaç kez söylemem lazım?

Sen hiçbir zaman…

Sen her zaman…

Bu çok aptalca!

Alaycı

Suçlayıcı

Sert

Dışlayıcı

Yargılayıcı

Katı

Kızgın

Engellenmiş

Duygusal

Korkmuş

Gergin

Azarlayıcı

Kaba hareketler

Sırıtma

Çatık kaşlar

Eller havada

Ağlama

Dürtme

Tiksinme

Parmakla gösterme

Uzaklaşma

Referanslar

Benzer Belgeler

• İyi öğretmenler programları içinde kendi öğrenmeleri için de zaman yaratırlar. Bu sadece belli bir konu hakkındaki bilginizi artırmaz, aynı zamanda sizi tekrar

Sonuç olarak PTCA uygulamasını takibeden ilk 24 saat içinde daha belirgin olmak üzere PTCA sonrası, tek ve total VEA'larda artış görüldü ancak istatistiksel

Atefl yiyenlerin pnömonisi hidrokarbon ürünlerinin aspirasyonuna ba¤l› olarak geliflen, nadir görülen akut bir pnömoni tablosudur.. Küçük çocuklarda, atefl yutarak gösteri

1 İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye 2 Vehbi Koç Vakfı, Amerikan Hastanesi, İnfeksiyon Kontrol

Ocak 2013-Aralık 2015 tarihleri arasındaki 24 aylık sü- rede Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakülte- si Hastanesi’ne başvurup akut gastroenterit ön tanısı almış

Ø Özellikle bilinç kaybı olanlarda dil geri kaçarak solunum yolunu tıkayabilir ya da kusmuk, yabancı cisimlerle solunum yolu tıkanabilir. Havanın akciğerlere ulaşabilmesi

Araştırmacılara göre davranışsal ve sosyal farklılıkların en az olduğu bebeklik çağında kadınların hayatta kalmayı erkeklerden daha iyi başarması kadınların

Diğer taraftan popülasyonun çoğunluğu dayanışmacılardan oluşup geri kalanı hilecilerden oluştuğu durumlarda ise popülasyonda enerjilerini daha verimli kullanmış