• Sonuç bulunamadı

31 DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR OLGU SUNUMU İSTENMEYEN ERGEN GEBELİKLERİNİN PSİKOSOSYAL VE ADLİ AÇIDAN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "31 DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR OLGU SUNUMU İSTENMEYEN ERGEN GEBELİKLERİNİN PSİKOSOSYAL VE ADLİ AÇIDAN"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR OLGU SUNUMU

Saniye KORKMAZ ÇETİN*, Tezan BİLDİK**, Meryem DALKILIÇ***, Burcu ÖZBARAN*, Serpil ERERMİŞ**, Müge TAMAR****,

Cahide AYDIN****

ÖZET

G e n çler a r a s ın d a c in s el iliş k id e b u lu n m a g id e r e k a rtm ak tad ır. C in sel d a v r a n ış la r d a k i b u artış, tıbbi, a ile ­ s e l, eğ its e l v e y a s a l b ir ç o k so ru n u b e r a b e r in d e g etirm ek ted ir. İs te n m e y e n e r g e n g e b e lik le r i b u so ru n la r­

d a n biridir. E v lilik d ışı c in s el ilişki v e is te n m e y e n g eb elik ler, z o r la b e k â r e t k on trolü n e, c in s el ilişki y a ş a y a n g en çlerin e v le n m e y e z o r la n m a s ın a , b a z e n d e töreleri u y g u la m a a d ın a g e n ç k a d ın a y ö n e lik ş id ­ d e t o la y la r ın a y o l a ça b ilm ek ted ir. B u y a z ıd a g e l e n e k s e l d e ğ e r y a rg ıla rı v e töre k a v ra m ın ın b a s k ın old u ğ u b ir a ile o rta m ın d a v e G ü n e y d o ğ u d a y a ş a y a n o n altı y a ş ın d a k i b ir g en cin is te n m e y e n g eb eliğ in in so n - la n d ırılm a sı su nu lm uştur. B u olg u ç e r ç e v e s in d e is te n m e y e n e r g e n g e b e lik le r iy le ilgili ru h sa ğ lığ ı y a k ­ la şım ı v e a d li k o n u la r tartışılm ıştır.

Anahtar sözcükler: K ız ergen ler, is te n m e y e n g e b e lik , tıbbi d ü ş ü k .

SUMMARY: EVALUATION OF UNWANTED ADOLESCENT PREGNANCIES FROM PYSCOSOCIAL AND LEGAL PERSPECTIVE: A CASE REPORT

S e x u a l activity is o n th e ris e a m o n g a d o le s c e n ts . T his situ a tion brin g s up s o m e fa m ilia l, ed u c a tio n a l, m e d ic a l a n d le g a l p r o b le m s w h ic h u n w a n te d a d o le s c e n t p r e g n a n c y is o n e o f th em . S e x u a l activity b e fo r e m a r r ia g e a n d u n w a n te d p r e g n a n c y c a u s e s o m e p r o b le m s f o r a d o le s c e n t girls s u c h a s f o r c e d virginity control, m a r r ia g e s a n d s o m e tim e s v io len ce a n d h o n o r killin gs in th e n a m e o f cu sto m s. T his a rticle p r e ­ s e n t s th e term in a tion o f 1 6 y e a r s o ld a d o le s c e n t g irl’s u n w a n te d p r e g n a n c y w h o h a d b e e n g ro w n up in tra d itio n a l a n d cu sto m b a s e d fa m i ly a n d s o c ia l en v iron m en t in th e S o u th e a s t o f T u rkey. In th e light up th is c a s e , m en ta l h e a lth a p p r o a c h e s a n d le g a l is s u e s was d i s c u s s e d f o r a d o l e s c e n t s ’ u n w a n te d p r e g ­ n a n c ie s.

Key words: F e m a le a d o le s c e n ts , u n w a n te d p re g n a n c y , th er a p e u tic abortion .

GİRİŞ

Cinsel kimlik duygusu ergenlik döneminin gelişimsel görevleri arasındadır. Bu duygunun oluşumunda kişinin biyolojik özellikleri, cinsel yönelim ve davranışları, aile tutumu, toplumsal ve kültürel değerler etkilidir. Cinsel davranışlar içerisinde cinsel yaşama başlama yaşı, cinsellik ve üreme sağlığını etkileyen önemli etkenlerden biridir. Gençler arasında cinsel ilişkide bulunma, dünyada olduğu gibi ülkemizde de geçmişe göre giderek artmakta ve ilk cinsel deneyim yaşı ise düşmektedir (Aşkun 2000, Korkmaz ve ark.

2008, Pedersen ve Samuelsen 2003). Ülkemizde 1996-2004 yıllarında erkek ergenler arasında yapılan bir çalışmada (Korkmaz ve ark. 2008) tam cinsel birliktelik yaşama oranlarında sekiz yıl içerisinde 1,7 kat artış olduğu saptanmıştır.

*Uzm. Dr., E g e Üniv. Tıp F a k ., Ç o cu k R u h S ağ lığ ı v e H a s ta lık la r ı A n ab ilim Dalı, İzmir.

**Doç. Dr., E g e Üniv. Tıp F a k ., Ç o cu k R u h S ağ lığ ı v e H a s ta lık la r ı A n ab ilim Dalı, İzmir.

***Uzm. P sk ., E g e Üniv. Tıp F a k ., Ç o cu k R u h S ağ lığ ı v e H a s ta lık la r ı A n ab ilim Dalı, İzmir.

**** Prof. Dr., E g e Üniv. Tıp F a k ., Ç o c u k R u h S ağ lığ ı v e

Cinsel davranışlardaki bu artış tıbbi, ailesel, eğit­

sel ve yasal birçok sorunu beraberinde getirmek­

tedir. Tıbbi açıdan, korunmasız cinsel ilişkilerin cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve istenmeyen gebelikler için risk faktörü olduğu bilinmektedir (Fonseca ve Greydanus 2007, Klanger ve ark.

1993). Cinsel davranışların istenmeyen gebelikle sonuçlanması binde 19 gibi yüksek düzeydedir ve çeşitli sosyoekonomik ve demografik grupları etkilemektedir (Calero 2005, Premila ve Arulkumaran 2007). İstenmeyen ergen gebelik­

lerinin artışında, erken cinsel ilişki, güvenli olmayan cinsel davranışlar ve bilgi eksikliği et­

kili olmaktadır.

Genellikle yirmi yaş altı gebelikler ergen gebe­

likleri olarak kabul edilmektedir. Ergen gebelik­

lerinde, evli ergenlerde istenmeyen gebelik ve evlilik dışı istenmeyen gebelik kavramları fark­

lılık göstermektedir. Ülkemizde ergen gebelik­

leriyle ilgili bilgilerimiz daha çok ergenlik döne­

minde evli olan kadınların verilerine dayanmak­

ta, evlilik dışı ergen gebeliklerine ait bilgilerimiz

Ç o c u k v e G e n ç lik R u h S a ğ lığ ı D erg isi : 1 6 (1) 2 0 0 9

(2)

bulunmamaktadır. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması-2003 (TNSA 2003) verilerine göre, 15-19 yaş grubundaki evli kadınların %8'inin doğurganlık davranışına başladığı ve eğitim ile ergen doğurganlık düzeyi arasında güçlü bir ilişki bulunduğu belirlenmiştir. Normal evlilik içinde olan ergen gebelikleri de birçok açıdan yüksek riskli gebelikler ve önemli bir sağlık sorunu olarak görülmektedir. Ergen annenin ve ergen anneden olan çocukların yüksek derecede hastalık ve ölüm riski taşıması yanı sıra ergenin eğitim yaşamının engellenmesi gibi sosyal sonuçları da bulunmaktadır (TNSA 2003).

Evlilik dışı olan ergen gebeliklerinde bu sonuçlara aile ve toplumun değer yargılarıyla çatışmalar da eklenmektedir. Ayrıca gebeliği yasadışı olarak ve sağlıksız koşullarda son­

landırma riski de bulunmaktadır. Ergen gebelik­

lerini azaltmak, kürtaj uygulanmasına bağlı ölümleri önlemek için bu uygulamayı güvenli ve yasal olarak yapacak aile planlaması servislerine gereksinim olduğu da belirtilmektedir (Kives ve Jamieson 2001).

Cinsel tutum ve davranışlara yaklaşım açısından farklı sosyokültürel grupların farklı özellikler taşıdığı bilinmektedir. Özellikle kadınlara yöne­

lik evlilik dışı cinsel ilişkiye ait yasaklar zorla bekâret kontrolünden, cinsel ilişki yaşayan genç­

lerin evlenmeye zorlanmasına, bazen de töreleri uygulama adına genç kadına yönelik cinayete varan şiddet olaylarına yol açabilmektedir (Özer 2003).

Bu olguda, Güneydoğu'da bir ilde geleneksel değer yargıları ve töre kavramının baskın olduğu bir aile ortamında yaşayan on altı yaşın­

daki bir gencin istenmeyen gebelik ve adli süreç sonucunda gebeliğinin sonlandırılması sunul­

muştur. Bu olgu çerçevesinde istenmeyen ergen gebelikleriyle ilgili ruh sağlığı yaklaşımı, tedavi ve adli konular üzerinde durulmuştur. İzlem sürecinde yaşanan güçlükler ve multidisipliner çalışmanın gerekliliği tartışılmıştır.

OLGU SUNUMU Öykü

On altı yaşında, lise birinci sınıfı tekrar eden kız olgu, ailesiyle birlikte Güneydoğu'da bir ilde yaşamaktadır. Yaşadığı ildeki Cumhuriyet Savcılığının kararıyla Sosyal Hizmetler tarafın­

dan koruma altına alınmıştır. Ege bölgesindeki bir ilçenin kadın konuk evine gönderilmiştir.

Gencin bulunduğu şehir ailesinden gizli tutul­

maktadır. Gebeliği ve bununla ilgili ruhsal sorunları ve ölüm düşünceleri nedeniyle Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından bir hemşire refakatinde, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Gençlik Birimine ve Kadın Doğum Polikliniği'ne yön­

lendirilmiştir.

Kendisinden alınan bilgi ve sosyal inceleme raporuna göre, kendisinden yaşça büyük ve yak­

laşık bir yıldır arkadaşlık etmekte olduğu birisiyle tam cinsel birlikteliği olduğu ve daha sonra bu kişinin tanıştırdığı erkeklerle de birlik­

telik yaşadığı belirlenmiştir. Daha sonra adet görmemesi ve 3-4 gün süren şiddetli karın ağrısı yakınması ile ailesiyle beraber acil servise başvurmuştur. Yapılan değerlendirmelerde sekiz haftalık gebe olduğu anlaşılmıştır. Durum hastane polisine bildirilmiş ve adli süreç de aynı anda başlatılmıştır. Ailenin tepkisi ve olgunun can güvenliği tehlikesi nedeniyle yaşadığı ildeki Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'nün ara istasyo­

nuna teslim edilmiştir. Daha sonra yerinin gizli tutulması amacı ile Ege bölgesinde bir ilçenin kadın konuk evine gönderilmiştir. Son olarak, bayılma nöbetleri, kendisine zarar verme olasılığı, düzenli ruhsal destek alabilmesi ve gebeliğinin on ikinci haftalığa erişmiş olması nedeniyle E.Ü.T.F Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi ve Kadın Doğum Polikliniği'ne sevki ve İzmir'deki kadın konuk evine nakli yapılmıştır.

Yapılan ruhsal değerlendirmesinde, depresif duygudurum, anksiyete, uyku sorunları, pişman­

lık ve değersizlik duyguları, bayılma ve özkıyım düşünceleri saptanmıştır. "Depresif Bozukluk (Şiddetli) ve Post Travmatik Stres Bozukluğu"

tanıları konmuştur. Kendisine zarar vermeme konusunda terapötik işbirliği sağlanarak antide- presan (Sertralin 50 mg/gün) başlanmıştır.

Yapılan görüşmede ailesinin bir aşirete bağlı olduğu ve kendisine zarar vereceği konusunda yoğun korkuları olduğu anlaşılmıştır. Gebeliğinin sonlanmasını istediğini belirtmiştir. Bu isteğin gebeliğin belirlenmesinden itibaren tutarlı bir şekilde var olduğunu, gebeliğinin devam etmesi durumunda kendisini öldüreceğini ısrarla vurgu­

lamıştır. Aynı gün Ege Üniversitesi Kadın Doğum Polikliniği'nde yapılan muayenesinde, on iki haf­

talık gebelik saptanmıştır. On hafta üzerindeki

(3)

gebeliklerin sonlanmasında, tıbbi zorunluluklar dışında, mahkeme kararı olması gerektiği ve konunun ivedilik göstermesi nedeniyle, İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü'ne gencin ruhsal durumu, ortak tıbbi kanaat ve önerileri içeren bir belge düzenlenmiştir. Bu belgede, yaşadığı aile ortamı ve sosyal koşullarındaki değer yargıları nedeniyle, can güvenliği dâhil kendisini ruhsal açıdan güvende hissetmediği, kesinlikle bu çocuğu doğurmak istemediği, gebelik son- landırılmadığı takdirde kendine zarar verme düşüncelerinde ısrar ettiği vurgulanmıştır. Ayrıca böyle bir geleceğe ve çocuk sahibi olma sorumlu­

luğuna düşünsel ve ruhsal olarak henüz hazır olmadığı, gencin ruh sağlığı ve depresif bozuk­

luğun tedavisi için gebeliğin sonlandırılmasının uygun olacağı belirtilmiştir.

Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, düzenlediğimiz belge doğrultusunda ve kendilerinin yaptığı sosyal incelemeler sonucunda gebeliğin sonlanıp sonlanmaması ile ilgili kararın alınması için dava açmıştır. Daha sonra Üçüncü Çocuk Mahke- mesi'nce, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 99 / 6'ı maddesi uyarınca gebeliğinin sonlanması kararı ivedilikle alınmıştır. Mahkeme tarafından, olgunun 18 yaşından küçük olması nedeniyle, ailenin de gebeliğin sonlandırılmasını istedikleri konusunda onayı alınmıştır. Onayın alınma sürecini hızlandırmak amacıyla anne-babanın yaşadıkları ilden İzmir'e geliş-gidişi hava yoluyla ve emniyet görevlileri denetiminde sağlanmıştır.

Alınan adli karar doğrultusunda, kadın doğum kliniğinde sıkı güvenlik önlemleri ve 24 saat polis koruması eşliğinde, provake abortus ve reviz- yone kürtaj yapılarak 15-16 haftalık gebelik son- landırılmıştır. Mahkeme tarafından babalık tespi­

ti amacıyla DNA tetkiki istenmiştir. Bunun için plasentadan alınan materyal adli tıp kurumuna gönderilmiştir. Ayrıca can güvenliği tehlikesinin devam etmesi ve ailesiyle görüşmesinin uygun olmaması nedeniyle iki yıl daha sosyal hizmetler korumasında kalması kararlaştırılmıştır.

Aile ve Sosyal Öykü

Anne-baba kardeş çocuklarıdır. Olgunun anne baba ve yedi kardeşiyle birlikte kendilerine ait üç odalı bir gecekonduda yaşadığı belirlen­

miştir. Kardeşlerin en büyüğü yirmi beş ve en küçüğü yedi yaşındadır. Kendisi ailenin beşinci çocuğudur. Anne 45 yaşında, ev hanımı, okuma yazması yoktur. Baba 50 yaşında ortaokul

mezunu ve hizmetli olarak çalıştığı bir devlet dairesinden emeklidir. Aile, düşük sosyo­

ekonomik gelir düzeyindedir. Ana baba-çocuk ilişkilerinde ebeveyn kontrolü ve rehberliğinin yetersiz olduğu düşünülmüştür. Ailenin sosyo­

kültürel özellikleri nedeniyle gencin can güven­

liğinin risk altında olduğu belirlenmiştir.

Psikometrik Değerlendirmeler

WISC-R zihinsel kapasite testi: Sözel IQ:40, Performans IQ: 47, Toplam IQ:41; Orta düzeyde mental retardasyon belirlenmiştir. Ancak klinik izlenim olarak sınır zekâ düzeyde olduğu düşünülmüştür.

Minnesota Multifazik Kişilik Envanteri (MMPI):

Olgunun, karamsar, huzursuz, kolay incinir, dik kafalı ve asi bir yapıda olduğu düşünülmüştür.

Kullandığı savunma mekanizmaları içinde bulunduğu durumla baş etmede yetersiz kalmaktadır. Klinik alt testlerden elde edilen görüntü; gergin ve kaygılı, durumları kendisi için tehdit edici olarak algılama, şüpheci ve aşırı tepki verme eğilimi, yakınlık ve sıcaklık gereksiniminin fazla olduğu, ruhsal karışıklık, konfüzyon, düşünce ve dikkatini toplama güçlüğünün bulunduğu düşünülmüştür.

Tematik Algı Testi (TAT): Olgunun kartları öykülendirmesinde ana temalar suçluluk, piş­

manlık, yalnızlık duyguları olarak saptanmıştır.

Yoğun depresif duygulanımın yanı sıra gelecek­

le ilgili kaygı, korku ve destek gereksiniminin belirgin olduğu düşünülmüştür.

İzlem ve Sonuç

Olgunun gebeliğinin sonlandırılması ve kadın doğum kliniğinde yatışı sırasında ve taburcu- luğundan sonra psikiyatrik görüşmeleri devam etmiştir. Görüşmeler, aynı terapist tarafından, olumlu, empatik ve destekleyici bir iletişim içinde ve kendisini anlaşılmış hissedebileceği güvenli bir ortamda sürdürülmüştür. Görüş­

melerde, yapılacak kürtaj işlemi ve yaşanan sosyal durum hakkında doğru bilgiler verilmiş ve durum açıklanmıştır. Gencin yaşadığı anksiyete, suçluluk, utanma ve korku duygu­

larının konuşulması, duygu dışa vurumunun cesaretlendirilmesi, belirtilerin azaltılması gibi krize müdahale teknikleri ile çalışılmıştır.

İzlemde Sertralin 100 mg/gün'e yükseltilmiş

(4)

ayrıca hidroksizin hidroklorür 25 mg/gün eklenerek ilaç tedavisi devam edilmiştir. Tetik­

lenen düşük ve kürtaj sonrasında yapılan değer­

lendirmelerinde, düşük eylemiyle ilgili ambi- valan duygu ve düşünceleri, gelecekle ilgili kaygı ve korkuları olduğu görülmüştür. Gebe­

liğin sonlandırılmasının kısa bir süre rahatlama sağladığı, sorunun yalnızca bir boyutunu çö­

zümlediği, depresif yakınmalarının devam ettiği ancak ölüm düşüncelerinin bulunmadığı belir­

lenmiştir.

Hastaneden çıktıktan sonra kız yetiştirme yur­

duna yerleştirilmiştir. Ayaktan kontrollerinde, sosyal hizmetler görevlileri ile işbirliği içinde tedavi ve destekleyici sosyal yaklaşımlar sürdürülmüştür. Kendisi ile işbirliği içerisinde eğitimi ve yakın gelecekle ilgili gerçekçi hedefler planlanmıştır. Açık lise ya da çıraklık eğitim merkezinde eğitimini sürdürmesi kararlaştı­

rılmıştır. Klinik izlem devam ederken, ailenin yaşadığı ildeki sosyal inceleme sonucunda, töre cinayeti kurbanı olma riskinin devam ettiği ve ailenin kızının yaşadığı ili öğrendiği bildirilmiştir.

Bu nedenle Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından, yeri gizli tutulan başka bir ildeki, yatılı bir kuruma nakli sağlanmıştır. Bu nedenle tedavi süreci ve tera- pötik görüşmeler, üç ay sürdürülebilmiştir. Sosyal hizmetler müdürlüğüne, koruyucu ve tedavi edici ruh sağlığı açısından nakil yapıldığı ilde psikiyatrik tedavisinin sürmesinin gerekli olduğunu ve meslek edindirme kurslarına başla­

masının yararlı olacağını belirtir bir belge düzen­

lenmiştir.

TARTIŞMA

İstenmeyen ergen gebelikleri değişik disiplinleri içeren önemli ve tartışmalı bir konudur. Bu olgu çerçevesinde sırasıyla olayın sosyo-kültürel, yasal ve ruhsal boyutu tartışılmıştır. Bu tür gebeliklerin gencin ruh sağlığını etkilemesi yanı sıra, eğitim yaşamını engelleme, aile ve toplumsal değer yargılarıyla çatışma gibi sosyal sonuçları da bulunmaktadır (Yıldırım ve ark. 2005). Ülke­

mizde cinsel davranışlara ve istenmeyen gebelik­

lere ilişkin gelenek ve görenekler, namus kavramını belirlemektedir. Ayrıca namus cinayet­

lerini özendiren, destekleyen ve bu tür cinayetleri işleyenleri koruyan bir sosyo-kültürel çevre de bulunmaktadır. Bu kişilerin cemaatin değer ve ahlak yargılarına uygun hareket ettikleri

düşünülmektedir. Bu tür olaylar sadece kırsal kesimlerle sınırlı kalmayıp, aşırı kentleşme, köy­

kent arasındaki yoğun toplumsal hareketlilik ve artan iletişim yoluyla büyük kentlere de taşın­

mıştır (Tezcan 1999). Olgumuz geleneksel değer yargıları ve töre kavramının baskın olduğu bir aile ortamında ve Güneydoğu'da bir ilde yaşa­

maktadır. Olgunun ailesinin yaşadığı bölgedeki sosyal incelemesinden geniş aile üyelerinin namuslarını temizleme adına infaz kararı aldığı ve ailenin kadınlarının bu ölümün yasını tutmaya başladıkları anlaşılmıştır. Bu risk nedeniyle genç sıkı güvenlik önlemleri altında tutulmakta ve yaşadığı yer aile üyelerinden gizlenmektedir.

Ailesinin genci bulma riski nedeniyle, okula ve çıraklık eğitim merkezine devamı sağlana­

mamıştır.

Travmaya uğrayan kişinin travmatik olayla başa çıkabilmesi ile yaşadığı sosyal gurubun bu olaya verdiği tepki arasında ilişki bulunmaktadır.

Kişinin ailesi, erkek arkadaşı ve arkadaşlarından alacağı desteğin durum ile başa çıkmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir (Burgess ve Hazelwood 1995). Olgumuzda olayın sosyal boyutu ruhsal tedaviyi güçleştirmiş ve travma ile başa çıkma becerilerinde yetersizliğe yol açmıştır.

Olgumuzda gebelik, 3. Çocuk Mahkemesi'nin 5237 sayılı yeni TCK'nun 99 / 6'ı maddesi uyarın­

ca sonlandırılmıştır. Bu maddede, suç mağduru olarak hamile kalınan hallerde çocuk düşürtme ve düşürme müdahalesi için 20 haftaya kadar bir süre tanınmış ve bu süre içerisinde uzman hekim tarafından hastane ortamında gebeliğe son vermenin cezayı gerektirmeyeceği belir­

tilmiştir. Yasal açıdan bu maddenin eksik ve belirsiz biçimde düzenlendiği ve suistimallere açık kapı bıraktığıyla ilgili çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Bu tartışmalarda suçun tespiti konusunda hiçbir güvence mekanizmasının düzenlenmeyişi, adeta kadının beyanına dayalı bir uygulamayı kabul etmenin çocuk düşür­

menin olanaklı olduğu halleri 20 haftaya çıkardığı vurgulanmaktadır. Bu durumun on haftadan sonra istenmeyen cinsiyette çocuk, sakat/özürlü çocuk olması, arkadaşların son­

radan çocuk ya da ileride evlenmek konusunda anlaşmaması ve organ doku ticareti konusunda suistimallere açık kapı bırakabileceği belir­

tilmektedir. Bu maddeye savcı-hâkim müda­

halesini ve suç tespitini güvenceye alan bir

(5)

düzenlemenin eklenmesi önerilmektedir. Bu tür bir müdahalede, Cumhuriyet Savcılığı veya sulh ceza hâkiminin kontrolünde, konudan anlayan bir bilirkişi heyetine çok seri ve bir iki günü geçmeyecek kadar kısa sürede sonuçlanacak bir inceleme yaptırılmalıdır (Ünver 2005).

Olgumuzda, yaşadığı ve koruma altında tutul­

duğu illerdeki sağlık, sosyal hizmetler, güvenlik ve adli kurumlar arasında işbirliği hem telefon görüşmeleri hem de resmi yazışmalar ile sağlan­

mıştır. Konunun ivedilik göstermesi nedeniyle çocuk ve gençlik ruh sağlığı biriminde kısa sürede değerlendirmeler yapılarak "Ruh sağlığı açısından gebeliğinin sonlandırılması uygun­

dur" raporunun verilmesi bu süreci görece olarak hızlandırmıştır. Yine de olgunun kendine özgü sosyal özellikleri, farklı illere nakli ve bu illerdeki farklı kurumlar arasında işbirliği sağla­

madaki bürokratik yazışmalar nedeniyle seki­

zinci haftada tespit edilen gebelik, 15-16 haf­

talığa eriştikten sonra sonlandırılmıştır.

Olgunun yapılan WISC-R zekâ testinde orta düzeyde mental retardasyon belirlenmiş olması­

na rağmen klinik izlenim olarak sınır zekâ düzeyinde olduğu düşünülmüştür. Yaşanan trav­

manın ve çökkün duygu durumun test sonuç­

larını olumsuz etkilemiş olabileceği kanısına varılmıştır. Sınır zekâ düzeyinde olduğu için MMPI, TAT gibi kişilik ve ruhsal durum değer­

lendirme ölçeklerini alabilmiş, geçerli bir görüntü sunarak öykülendirme yapabilmiştir. Ayrıca bu ölçeklerden elde edilen sonuçlar klinik bulgu ve izlenimler ile uyumlu olduğu için ölçek sonuçları geçerli olarak değerlendirilmiştir. Tüm bunlara karşın, yalnızca sınırlı mental kapasitesi olan genç ile görüşme yaparak, ailesinden bilgi alına- madan, kısa sürede bir kanıya ulaşmada vicdani, yasal ve etik açıdan güçlükler yaşanmıştır. Bu güçlükler Adli Tıp Anabilim Dalından, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneğinden görüş alınarak aşılmaya çalışılmıştır. Olgunun kendi özellikleri çerçevesinde, yasal ve etik ilkelere dikkat edilerek mahkemeye sunulan belge düzenlenmiştir.

Olgumuzun "arkadaşım" olarak adlandırdığı kişiyle yaşadığı cinsel ilişki ve bu kişi tarafından, farklı kişilerle cinsel ilişkiye zorlanması, cinsel saldırı olarak düşünülmüştür. Bu durumlarda depresyon, anksiyete bozukluğu, post travmatik stres bozukluğu (PTSB) ve cinsel fonksiyon

bozuklukları yaygın olarak görülmektedir (Goodman ve ark. 1993). Ayrıca kaygı ve korku­

nun yanı sıra toplumdan soyutlanma ve bağımlı olma gelişmektedir (Moscarello 1990). Olgu­

muzda depresif bozukluk ve PTSB bulgularının şiddeti ve özkıyım düşüncelerinin varlığı ve cid­

diyeti yazınla uyumludur.

İstenmeyen gebeliği olan bir ergenle görüşmede genel görüşme ilkelerine ek olarak dikkat edile­

cek alanlar bulunmaktadır. Hastayla görüşürken, duygusallıktan uzak, genç kızın kararını davranış ve kelimelerle etkilemeden ve sabırla yaklaşıl- malıdır. Kullanılan cümlelere ve hatta sözcüklere özen gösterilmelidir. Örneğin, bebeğin babası ye­

rine "arkadaş", bebek yerine "fetüs" sözcüğü kul­

lanılmalı ve asla genç kıza "anne" ya da "anne adayı" denmemelidir (Giray ve Kılıç 2004).

Gebeliği ve durumuyla ilgili sağlıklı bir karar ala­

bilmesi için duygusal tepkileri yatıştırılmalı ve belirsizlikten kurtarıp yapabilecekleri araştırıl­

malıdır. Henüz yaşı küçük de olsa son kararın kendisinde olduğu belirtilmeli ve gebeliğin duru­

muyla ilgili diğer olasılıklar tartışılmalıdır. Gebe olduğunu ilk öğrendiğinde olgumuzun panik, inkâr, korku, kızgınlık, suçluluk, güvensizlik gibi duygusal tepkiler gösterdiği belirlenmiştir. Süreç içerisinde gebeliği ile ilgili kararı, sosyal hizmet kurumu ve gençlik ruh sağlığı biriminin rehber­

liğinde, kendisi almıştır.

Tetiklenen düşük ve kürtaj sonrasında yapılan değerlendirmelerinde, gebeliğin sonlandırıl- masının geçici bir rahatlama sağladığı, sorunun yalnızca bir boyutunu çözümlediği, depresif yakınmalarının devam ettiği ancak ölüm düşüncelerinin bulunmadığı belirlenmiştir.

Sonlandırma ile ilgili ambivalan duygu ve düşünceler, gelecekle ilgili kaygı ve korkular sap­

tanmıştır. Bu tür cinsel örselenmelerde prognoz açısından, travmatik cinsellik, damgalanma, yeniden mağdur olma riski vurgulanmaktadır (Finkelhour ve Browne 1985). Olgumuzda, toplumdan soyutlanmanın, yalnızlık duygusu­

nun en yoğun hali yaşanmıştır. Daha önceden bulunmadığı şehirlerde ve kız yetiştirme yurdu gibi yeni bir yaşam ortamında, daha önceden tanımadığı kişilerle yaşamını sürdürmektedir.

Ayrıca eğitimine ara vermesi, tedavi ve sosyal destek sistemlerinde sürekliliğin sağlanamaması ve can güvenliği kaygısının devam etmesi de olumsuz prognostik göstergeler olarak değer­

lendirilmiştir.

(6)

Gelişmiş ülkelerde ergen gebeliklerinin artmasıy­

la birlikte bu gebeliklerin gizli olarak sonlandırıl- ma hakkı ve ergenin rızasının yeterliliği konusu tartışılırken aynı zamanda cinsel eğitim için ergen kliniklerinin ve aile planlaması merkezlerinin önemi de vurgulanmaktadır (Kives ve Jamieson 2001, Premila ve Arulkumaran 2007). Ülkemizde sorunun boyutu bilinmemektedir. İstenmeyen ergen gebelikleri sorununun çözümü yalnızca gebeliğin sonlandırılması değildir. Gençlerin, sağlıklı ve normal cinsel gelişim özellikleri açısın­

dan değerlendirilmesi, bilgilendirilmesi ve gebe­

lik öncesinde çeşitli önlemlerin alınması gerek­

lidir. Cinsel eğitim konusunda sağlıklı ve doğru bilgi kaynaklarına olan gereksinim giderek art­

maktadır (Korkmaz Çetin ve ark. 2008). Aile, okul ve sağlık kurumlarının çalışanlarının ergen cin­

selliği ve cinsellik eğitimine odaklanması öneril­

mektedir (Kozinszky ve Bártai 2004).

Sonuç olarak, ergenlerde istenmeyen gebelik olguları, çocuk ve ergen psikiyatrisinin acil psikiyatrik değerlendirme ve yardım gerektiren durumları arasındadır. Olguların ruhsal ve sosyo­

kültürel özellikleri ayrıntılı olarak ve kısa sürede değerlendirilmelidir. Konuyu duyarlılıkla ele almak, yasal sorumluluk ve yetkilerimizi bilmek, etik ilkelere uygun davranmak önemlidir.

Disiplinler ve kurumlar arası iletişim ve işbir­

liğinin ivedilikle sağlanması gerekmektedir Ruhsal ve sosyal değerlendirmeler sonucunda düzenlenen raporlar alınacak karar ve yapılacak uygulamaları etkilemektedir. Bu olgu sunumu­

nun, çocuk ve gençlik ruh sağlığı alanında çalışanlara, istenmeyen ergen gebelikleri karşısın­

da ortak yaklaşım ve bu yaklaşımda dikkat edilmesi gereken konular hakkında katkı sağla­

yacağı düşünülmüştür.

KAYNAKLAR

A ş k u n D (2000) T ürk ü n iv ersite öğ ren cilerin in cin s el tutum v e d a v ra n ışla r ın ın bir in c e le m e si: C in siy et f a r k ­ lılıkla rın a kü ltü rel b ir b a k ış . K lin ik P siko loji Y ü k s e k L is a n s Tezi, B o ğ a z iç i Ü niversitesi, İsta n b u l.

B u r g e s s AW, H a z e lw o o d RH (1995) T h e w ictim ’s p e r s ­ p e c tiv e . P a p e In v estig a tio n için de, AW B u r g e s s v e RH H a z e lw o o d (ed) B o c a R aton , CRS 2. b a s k ı, s :2 7 - 4 2 .

C a lero DR (2005) T h e s o c ia l p r o b le m o f p r e g n a n c y in te e n a g e r s . A n R A c a d N ac M ed (Madr) 1 2 2 :1 4 9 -1 6 5 .

F in k elh o u r D, B r o w n e A (1985) T h e tra u m a tic im p a c t o f c h ild s e x u a l a b u s e : a c o n c e p tia liz a tio n . A m J O rth o p sy ch iatry 5 5 :5 3 0 -5 4 1 .

F o n s e c a H, G r e y d a n u s D E (2007) S ex u a lity in th e child, teen , a n d y o u n g a d u lt: c o n c e p ts f o r th e clin ician . Prim C a r e 3 4 :2 7 5 -2 9 2 .

G iray H, Kılıç B (2004) B e k a r k a d ın la r v e ü r em e sağ lığ ı.

S ü rekli Tıp E ğitim i D ergisi 13: 2 8 6 -2 8 9 .

G o o d m a n LA, K o s s MR, R u s s o N F (1993) V iolen ce a g a in s t w o m en : p h y s ic a l a n d m en ta l h e a lth e ffe c s . P art I: R e s a r c h fin d in g s . A ppl Prev P sy c h o l 2 :7 9 -8 9 .

T ü rk iy e N üfus v e S a ğ lık A r a ş tırm a sı, 2 0 0 3 (T N SA -2003) A d o le s a n D oğ u rg an lık v e A n n elik. H a c e tte p e Ü niversite­

s i N üfus E tütleri E n stitü sü , S a ğ lık B a k a n lığ ı A n a Ç o cu k S ağ lığ ı v e A ile P la n la m a sı G en el M üdürlüğü, D ev let P la n la m a T eşk ila tı v e A v ru p a B irliği A n k a r a , T ü rkiye s :4 5 - 6 0 .

K iv e s S, J a m i e s o n MA (2001) D esire f o r p r e g n a n c y a m o n g a d o le s c e n t s in a n a n te n a ta l clinic. J P ed ia tr A d o le s c G y n eco l 1 4 :1 5 0 -1 5 4 .

K la n g e r B , T y d en T, R u u s u v a a r a L (1993) S e x u a l b e h a ­ vior a m o n g a d o le s c e n t s in U p p sala, S w e d e n . J A d o le s c H ea lth 1 4 :4 6 4 - 4 7 8 .

K o r k m a z Ç etin S, B ild ik T, E rerm iş S v e a rk . (2008) E r k e k e r g e n le r d e c in s el d a v r a n ış v e c in s el bilgi k a y ­ n a k la rı: S e k iz yıl a r a y la d eğ e r le n d ir m e . T ürk P sikiy a tri D ergisi 1 9 :3 9 0 -3 9 7 .

K o z in s z k y Z, B â r ta i G (2004) C o n tra cep tiv e b e h a v io u r o f t e e n a g e r s re q u estin g a bo rtion . E u r J O b stet G y n ecol R e p r o d B iol 1 1 2 :8 0 -8 3 .

T e z c a n M (1999) Ü lk em izd e a ile içi tö re y a d a n a m u s cin a y etleri, T öre cin a y etler i p a n e l bildirileri, A n k a r a : T.C B a ş b a k a n l ı k K a d ın ın S ta tü s ü v e S o ru n la r ı G e n el M üdürlüğü. s :2 1 .

M oscarello R (1990) P sy ch o lo g ica l m a n a g e m e n t o f vic­

tim s o f s e x u a l a s s a u lt. C a n J P sy ch ia try 3 5 :2 5 -3 0 .

Ö zer Y (2003) U lu slar a r a s ı in s a n h a k la r ı s ö y le m in d e n a m u s cin a y etleri: K a d ın la rın in s a n h a k la r ın ın a ğ ır b ir ihlali. K a d ın A r a ştırm a la rı D ergisi 8 :8 7 -1 0 0 .

P e d e r s e n W, S a m u e ls e n SO (2 0 0 3 ) N ew p a t te r n s o f s e x u a l b e h a v io u r a m o n g a d o l e s c e n t s T id s s k r N or L a e g e fo r e n 1 2 3 :3 0 0 6 -3 0 0 9 .

P rem ila S, A ru lk u m a ra n S (2007) T erm in ation o f p r e g ­ n a n cy . J R ep r o d M ed 1 7 :3 0 1 -3 0 4 .

Ü nver Y (2 0 0 5 ) T ü r k iy e ’d e c e z a h u k u k u a la n ın d a y a p ıla n y a k ın tarihli d ü z e n le m e le r d e tıp h u k u k u n a ilişk in b ir k a ç s o r u n . U lu slar a r a s ı katılım lı I. tıp etiği v e tıp h u k u k u s e m p o z y u m k ita b ı. D en iz o fs e t, İsta n b u l, s :8 6 -1 1 8 .

Y ıldırım Y, İn a l MM, T ın ar S (2005) R ep ro d u ctiv e a n d o b s te tr ic c h a r a c te r is tic s o f a d o le s c e n t p r e g n a n c ie s in T u rk ish w o m en . J P e d ia tr A d o le s c G y n eco l 1 8 :2 4 8 -5 3 .

Referanslar

Benzer Belgeler

Kullanılmış ürünlerin yeniden imalat, geri dönüşüm, tamir gibi yöntemler kullanılarak geri kazandırıldığı tersine lojistik yapılarda, ileri lojistik sistemlerinde var

ziyaret dindarlığı olgusunun etrafında oluştuğu üçüncü varlık kategorisi "taş" olup; kutsal taş motifinde de iki ve hattâ üç farklı durumu birbirinden ayırt

We present a case of incomplete sagittal bladder duplication in an asymptomatic adult female who became pregnant and delivered a healthy baby.. Keywords: Bladder, female,

En s›k karfl›lafl›lan enfeksiyon türü hem cerrahi, hem dahili bilimler için üst solunum yolu enfeksiyonu (US- YE) (fiekil 1), en s›k tercih edilen antibiyotik te,

Ebussuûd Efendi, Osmanlı’da manzum fetva konusunda en öne çıkan bir şeyhülislam olup her türlü konuda fetva vermiş, bunlar arasında Arapça ve Farsça

Romanın başkahramanı olarak beliren bilge şair Bendag, elli yıl önce şiir şenliklerinde şiir yazmayı aniden bırakır ve uzun bir yolculuğa çıkar.. Bu çalışmanın amacı,

Cinsel obje haline getirilmeyi kabullenmeyen kadınların ya- şadıkları ontolojik sıkıntılar, benlik bilinci, yabancılaşma, hayatın anlamını yi- tirmesine bağlı olarak

Only 15% of learners in the pre-test (after the conventional teaching) have displayed great performance but in the post-test (organized after the utilization of multimedia