• Sonuç bulunamadı

Mutsuz bir evlilik yapmaktan korkuyorum Kanaat ne büyük zenginliktir 6

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Mutsuz bir evlilik yapmaktan korkuyorum Kanaat ne büyük zenginliktir 6"

Copied!
33
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)

ailem

EDÝTÖR

ÝÇÝNDEKÝLER

Ebû Hureyre ve kýyamadýðý annesi 5

Kanaat ne büyük zenginliktir 6

Haset bizi bitirmeden biz onu bitirelim! 7

15 yýl sonra Moðolistan’da buluþtular 8

Çocukla olumlu iliþki geliþtirme yöntemleri 12

Vefâ, dost ikliminde yetiþen güllerdendir 16 Bu ne mazhariyet! 26 Dr. Can sizlerle 28

TEST 32

Mutsuz bir evlilik

yapmaktan korkuyorum

Söze “internetten tanýþtýðým biri var...”

diye baþladý Filiz: “O çok farklý bir in- san. Fiziksel anlamda hiç görüþmedik.

MSN’de her gün belki 3-4 saat konu- þuyoruz. Ona o kadar çok baðlandým ki; artýk telefonla da görüþmeye baþla- dýk. Ýlk baþta konuþmalarýmýz gayet saf bir þekildeydi. Ama artýk “evlilik”

üzerine konuþuyoruz. Ailemize nasýl açýlacaðýmýzý ise bilmiyoruz. Çünkü ikimiz de farklý þehirlerde okuyoruz.”

Filiz arkadaþý Esra’ya bunlarý anlatýr- ken onun daha tecrübeli olduðunu düþü- nüyordu. Çünkü Esra iki yýllýk evliydi.

- Bence evlenme kararý almak için er- ken. Daha yüz yüze görüþmemiþsiniz bi- le. Ya görüþtüðünüzde birbirinizi beðen- mez ve içinizde bir þeylerin kýmýldadýðýný hissetmezseniz ne olacak?

- Bence görüntü çok önemli deðil.

Düþünceler önde gelmeli.

- Evlenirken mantýðýmýza, duygularý- mýza ve aklýmýza danýþmalýyýz. Ýrem’i bi- liyorsun. “Ben mantýklý bir evlilik yapýyo- rum.” diyordu. Ama sonradan eþini bir türlü sevemediðini söyleyip durdu. Evli- lik için ortak noktalarýn aranmasý gayet tabii. Ama bu ortak noktalar sadece “ay- ný düþünceye sahip olmak”tan öteye geç- miyorsa o evlilik saðlýklý yürüyemez.

- Beni ona cezbeden en önemli þeyler- den biri ayný düþünceleri paylaþýyor olmamýz zaten.

- Hele arkadaþýnla bir yüz yüze görüþ.

Yarýn, “Beni çok fazla etkilemedi, içimde kývýlcýmlar çakmadý” diyebilirsin.

Filiz arkadaþýnýn tavsiyelerini dinledi ve sadece internet ortamýnda konuþmak- la evliliðe karar alýnamayacaðýný kabul etti. Ardýndan bir gün yüz yüze görüþme fýrsatý buldular. Ýlk görüþme onun için beklediðinin aksine hayal kýrýklýðýna se- bep olmuþtu. Düþündüðünün çok ötesin- de birisini bulmuþtu karþýsýnda. Sanal

alemdeki konuþmalarýn hayatý yansýtma- dýðýný bir kez daha görmüþtü.

***

Bir eþ sahibi olmak, evlenmek, duygusal bir ortaklýk kurmak her gencin hayali ve ayný zamanda korkulu rüyasý. Çünkü

“piþman olmaktan” korkuyor, “mutsuz bir evlilik” yapmaktan çekiniyorlar. Ýlk tanýþ- ma, beðenme, ortak noktalar arama ve tabii ki evlilik için atýlmasý gereken sü- reç. Sonra durumu ailelerle paylaþma, onlarýn kabulü ve söz, niþan. Tek taraflý sevgiler, sevdiðini söyleyememe, kabul edilmeme ya da evliliðe doðru atýlan bir adýmdan sonra piþman olma korkusu en çok yaþanan sýkýntýlardan bazýlarý.

***

Evlilik için artýk gün sayan, düðün ha- zýrlýklarý için alýþveriþler yapýlan Hay- dar’ýn kafasýndaki en büyük sorular- dan biri þuydu: “Niþanlým beni sevdi- ðini söylüyor, ben de kýrýlmasýn diye

“seviyorum” diyorum. Ama ben sevi- yor muyum onu bilmiyorum?”

Birbirlerini yakýþtýranlarýn tanýþtýr- masýyla evlilik yoluna giren iki gençtiler.

Haydar ilk zamanlar çok istekli ve mut- luydu. Ama giderek bu durum mutsuz- luða döndü. Niþanlýsý adeta rüyalarda dolaþýyor, onu gece gündüz arýyor, de- vamlý konuþmak istiyordu. Her seferin- de onu sevdiðini söylüyordu. Halbuki o ayný hisleri paylaþmýyordu.

***

Evlenmek için ailelerine açýlan iki fark- lý gencin sorunu ise kýzýn ailesinin, da- madý sýrf kendi þehirlerinden uzak bir yerden olmasý sebebiyle kabul etme- mesiydi. Delikanlý genç kýzýn, babasý- nýn “Sen doktor ya da mühendis olsay- dýn bu sorun karþýmýza çýkmazdý.” de- mesiyle yýkýlmýþtý. Çünkü babalar hâlâ kýzlarýnýn mutluluðunun statüyle mümkün olabileceðine inanýyordu.

Serhat Þeftali s.seftali@zaman.com.tr

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul Tel: 0212 454 1 454 (pbx) www.zaman.com.tr

Baský: Feza Gazetecilik AÞ Tesisleri Feza Gazetecilik A.Þ.

Adýna Ýmtiyaz Sahibi Ali Akbulut

Sorumlu Müdür ve Yayýn Sahibinin Temsilcisi Ali Odabaþý Genel Yayýn Müdürü Ekrem Dumanlý

Yayýn Danýþmaný Hamdullah Öztürk Yayýn Editörleri Serhat Þeftali

Mustafa Aydýn Þemsinur B. Özdemir Katkýda Bulunanlar Ali Demirel

Süleyman Sargýn

Kapak Salih Tekin Levent Güler (Fotoðraf)

Tasarým Mehmet Þimþek

Reklam Satýþ Yöneticisi M.Süleyman Baþaran s.basaran@zaman.com.tr 0 212 454 82 25 Yayýn Türü Yerel Süreli

aaiilleem m

http://ailem.zaman.com.tr

Öneri ve teklifleriniz için: ailem@zaman.com.tr 8 T E M M U Z 2 0 0 6 C U M A R T E S Ý S A Y I : 1 8 7

(5)

ailem

KISA KISA

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 4

“Ameller niyetlere göre deðerlendirilir.” (Ahmed b.

Hanbel, Müsned, 1, 25, 43) El’a’mâlü bi’n-niyât

BiR HADiS

Efendimiz (sas) birgün yere çubukla, kare biçi- minde bir þekil çizdi. Sonra, bunun ortasýna bir hat çekti, onun dýþýnda da bir hat çizdi. Sonra bu hattýn ortasýndan itibaren bu ortadaki hatta istinad eden bir kýsým küçük çizgiler attý. Resu- lullah (sas) bu çizdiklerini þöyle açýkladý: Þu çiz- gi insandýr. Þu onu saran kare çizgisi de eceldir.

Þu dýþarý uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) þu küçük çizgiler de musi- betlerdir. Bu musibet oku yolunu þaþýrarak insa- na deðmese bile, diðer biri deðer. Bu da deðmez- se ecel oku deðer! (Buhari, Rikak 3)

Resulullah (sas) omuzumdan tuttu ve: “Sen dün- yada bir garib veya bir yolcu gibi ol” buyurdu.

Ýbnu Ömer (radýyallahu anh) hazretleri þöyle diyordu: “Akþama erdin mi, sabahý bekleme, sa- baha erdin mi akþamý bekleme. Saðlýklý oldu- ðun sýrada hastalýk halin için hazýrlýk yap. Ha- yatta iken de ölüm için hazýrlýk yap.” (Buhari, Rikak 2, ayrýca: (Tirmizi’nin rivayetinde, “yolcu gibi ol sözünden sonra þu ziyade var: “Kendini kabir ehlinden added.”)

Resulullah (sas) elindeki iki çakýl(dan birini ya- kýna, diðerini uzaða) atarak: “Þu ve þu neye delalet ediyor biliyor musunuz?” dedi. Cemaat: “Allah ve Resulü daha iyi bilir” dediler. Buyurdu ki: “Þu (uzaða düþen) emeldir, bu (yakýna düþen) de eceldir. (Kiþi emeline ulaþmak için gayret eder- ken ulaþmadan ölüverir)”. (Tirmizi, Emsal 7)

Emel ve ecel

denkleminde insan

(6)

Ebû Hureyre (ra) þöyle anlatý- yor: “Müþrike olan annemi Ýslâm’a çaðýrýyordum. Bir gün yine böyle davetimi yeniledi- ðimde Peygamber Efendimiz hakkýnda hoþlanmadýðým þey- ler söyledi. Allah Resûlü’nün yanýna geldim, aðlýyordum.

‘Yâ Resûlallah’ dedim, an- nemi Ýslâm’a davet ediyor- dum; yanaþmýyordu. Bugün de davet ettim. Senin aleyhinde hoþlanmadýðým þeyler söyledi.

Allah’a dua et, “Ebû Hurey- re’nin annesine hidâyet ver- sin.” dedim. Allah Resulü de,

- Allah’ým! Ebû Hureyre’nin anasýný hidâyete erdir, diye dua buyurdu.

Sevinerek dýþarý çýktým. Eve varýp kapýya yaklaþýnca, baktým kapý kapalý. Annem ayak sesle- rimi duymuþtu. “Ebû Hureyre, yerinde dur” dedi. Biraz sonra annem elbisesini giymiþ, baþý- ný da örtmüþ olarak kapýyý açtý ve: “Ebû Hureyre, þehâdet edi- yorum ki Allah’tan baþka iba- dete lâyýk bir ilâh yoktur.

Þehâdet ediyorum ki Muham- med, Allah’ýn elçisidir.” dedi.

Koþarak Peygamberimiz’in

yanýna vardým. Daha önce ke- derimden aðladýðým gibi sevin- cimden aðlýyordum. “Müjde, Yâ Rasûlallah, Allah duaný kabul et- ti; Ebû Hureyre’nin annesini Ýslâm’a hidâyet buyurdu.” dedim.

Sonra, “Yâ Rasûlallah, Allah’a dua et de, beni ve annemi, erkek- kadýn bütün müminlere sevdir- sin.” ricasýnda bulundum. O da:

“Ýlâhî! Bu kulcaðýzýný ve anasýný erkek-kadýn her mümine sevdir.”

diye dua buyurdu. Ýþte, bunun için adýmý duyan erkek-kadýn her mümin beni sever.” (Kandehlevî, Hayatu’s-Sahabe, 1/175-176)

Ebû Hureyre ve kýyamadýðý annesi

(7)

ailem

KISA KISA

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 6

Resulullah (sas): “Size büyük gü- nahlarýn (kebair) en büyüðünü ha- ber vereyim mi?” buyurmuþ ve bu- nu üç kere tekrar etmiþlerdi. “Evet!”

deyince: “Allah’a þirk koþmak, anne ve baba haklarýna riayetsizlik, cana kýymak!” buyurdular. Bu sýrada da- yanmýþ durumda idi, yere oturup:

“Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan þahidlik!” dedi ve bunu çok tekrar etti. (Buhari, Þehadat 10, Edeb 6)

Babasý (radýyallahu anh)’ndan an- latýyor: “Resulullah’a (sas) bir adam kebairden sormuþtu, þöyle cevap verdiler: “Onlar dokuzdur!” buyur- dular ve saydýlar: “Þirk, sihir, insan öldürmek, faiz yemek, yetim malý yemek, savaþtan kaçmak, namuslu kadýnlara iftirada bulunmak, anne ve babaya haksýzlýk, kýbleniz olan Kâbe’de günah iþlemeyi helal say- mak.” (Ebu Davud, Vesaya 10)

Dedim ki: “Ey Allah’ýn Resulü!

Allah nezdinde en büyük günah hangisidir?” “Seni yaratmýþ olan Allah’a eþ koþmandýr!” buyurdu- lar. “Sonra hangisidir?” dedim.

“Seninle birlikte yiyecek diye, evladýný öldürmendir!” buyur- dular. Ben yine: “Sonra hangisi- dir?” dedim. “Zina etmendir!”

buyurdular. (Buhari, Tefsir, Ba- kara 3, Furkan 3, Edeb 20)

Resulullah (sas) “Kiþinin an- ne ve babasýna sövmesi büyük günahlardandýr” buyurmuþlar- dý. Orada bulunanlar: “Hiç ki- þi anne ve babasýna söver mi?” dediler. “Evet! Kiþi, bir baþkasýnýn babasýna söver, o da babasýna söver; annesine söver, o da bunun annesine söver!” buyurdular. (Buhari, Edeb 4; Müslim, Ýman 146)

Küçük günahlar bir gün büyüyüp “kebair” olur!

Kanaat, ne büyük zenginliktir!

Resulullah (sas) buyur- dular ki: “Siz- den kim nef- sinden emin, bedeni sýh- hatli ve gün- lük yiyeceði de mevcut ise sanki dünya- lar onun ol- muþtur.” (Tir- mizi, Zühd 34, (2347)

Resulullah (sas) buyurdu- lar ki: “Ade- moðlunun þu üç þey dýþýnda (temel) hakký yoktur, ikamet edeceði bir ev, bedenini örte- ceði bir elbi- se, katýksýz bir ekmek ve su.”

(Tirmizi, Zühd 30)

Resulullah (sas) bu- yurdular ki:

“Ýslam hi- dayeti nasip edilen ve yeterli mik- tarda ma- iþeti olup, buna kana- at edene ne mutlu!”

(Tirmizi, Zühd 35)

Resulullah (sas) bu- yurdular ki: “Sizden biri, mal ve yaratýlýþ- ça kendisinden üs- tün olana kakýnca, nazarýný bir de ken- disinden aþaðýda olana çevirsin. Böyle yapmak, Allah’ýn üzerinizdeki nimeti- ni, küçük görmeme- niz için gereklidir.”

(Buhari, Rikak 30;

Müslim, Zühd 8) Ensar’dan (r.anhüm) bazý kimseler, Resulul-

lah’dan (sas) bir þeyler talep ettiler. Aleyhis- salatü vesselam da istediklerini verdi. Sonra tekrar istediler, o yine istediklerini verdi.

Sonra yine istediler, o isteklerini yine verdi.

Yanýnda mevcut olan þey bitmiþti; þöyle bu- yurdular: “Yanýmda bir mal olsa, bunu siz- den ayrý olarak (kendim için) biriktirecek de- ðilim. Kim iffetli davranýr (istemezse), Allah onu iffetli kýlar.Kim istiðna gösterirse Allah da onu gani kýlar. Kim sabýrlý davranýrsa Al- lah ona sabýr verir. Hiç kimseye sabýrdan daha hayýrlý ve daha geniþ bir ihsanda bulu- nulmamýþtýr.” (Buhari, Zekat 50, Rikak 20)

(8)

Resululah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu-

lar ki: “

Hasedden k açý-

nýn. Çünkü o, ateþin odu- nu -veya k

uru otu- yiyip

tükettiði gibi, bütün ha- yýrlarý yer tük

etir.” (Ebu

Davud, Edeb 52)

Resulullah (sas) buyurdular ki: “Size eski ümmetlerin

(ümem-i k

adime) hastalýðý

sirayet etti: Bu, hased ve buðzdur

. Bu kazýyýcýdýr . Bi-

lesiniz; k

azýyýcý derk en saçý

kazýr demiyor

um. O dini

kazýyýcýdýr

. Nefsimi k udret

elinde tutan Zat-ý Zülcelal’e yemin ederim, sizler iman

etmedikçe cennete gir emez-

siniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiþ olmazsýnýz.

Birbirinizi sevm

eye yardým-

cý olacak þeyi haber ver e-

yim mi: Aranýzda selamý yaygýnlaþtýrýn.” (Tir

mizi,

Sýfatu’l-Kýyame 57) Resulullah (sas) buyur-

dular ki: “Þu iki kiþi dý- þýnda hiç kimseye gýbta

etmek caiz deðildir : Bi-

ri, Allah’ýn k

endisine

verdiði hikmetle hük- meden ve bunu baþk

a-

sýna da öðr

eten hikmet

sahibi kimse. Diðeri de Allah’ýn k

endisine ver-

diði malý hak yolda sar- feden zengin kimse.”

(Buhari, Ýlm 15)

HASET BiZi BiT

iRMEDEN

BiZ ONU BiT

iRELiM!

FOTOÐRAF: REUTERS

(9)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 8

ailem

DOSTLUK

Lisede ayný sýrayý yýllarca paylaþtýlar, mezuniyetle birlikte helalleþip ayrýldýlar ve yollarý bir daha kesiþmedi. Bir dahaki buluþmalarý 12 bin km ötede, “soðuklar ve stepler ülkesinde” oldu!

ÝBRAHÝM ASALIOÐLU

E

rtuðrul Kök, 10 yýl önce Moðo- listan yollarýna düþen ilk nefer- lerden. Türkiye’de Arap dili ve ede- biyatý bölümünü bitirdikten sonra onun kýsmetine Moðolistan çýkmýþ.

Moðolistan’ýn yerini öðrenmek için saatlerce dünya haritasý arayan Er- tuðrul Kök, “Dönmemek üzere orala- ra gidin!” dualarýyla yola çýkmýþ.

Moðolistan’da da Ýngilizce öðretmen- liði bölümünü bitiren Kök, halen Türkiye’den 12 bin kilometre uzak- taki Moðol-Türk okullarýnda görev yapýyor. Evlendikten sonra Moðolis- tan’a ailesini de götüren Kök, iki ço- cuðunu kýþlarý 7 ay süren ve -40 de- rece soðuklarýn çok normal olduðu Cengiz Han diyarýnda büyütüyor.

Biz Ertuðrul hocayý 19-21 Mayýs 2006 tarihlerinde üyeleri Moðol- Türk okullarýnýn sponsoru olan Ke- çiören Ýþadamlarý Derneði ve Keçi- ören Samanyolu kolejlerinin düzen- lediði Moðolistan gezisinde tanýdýk.

Türk insanýnýn güzel hasletlerinin

“anlatýlmayýp” okullarda görevli öð- retmen, belletmen ve idareciler tara- fýndan “yaþandýðý” bir yer olan Mo- ðolistan’da Moðol-Türk okullarýnýn mezuniyet törenlerine katýldýk. Yýl-

larca bu okullara maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen ve dönüþte desteklerini artýrarak devam ettir- me kararý alan iþadamlarý, Budist Moðol öðrencilere verilen eðitim nedeniyle duygulu günler geçiriyor.

Bir Moðol öðrencinin ‘Efendim’

þarkýsýný büyük bir içtenlikle seslen- dirmesi, çocuklarýný Türkiye’de oku- tan 50 yaþlarýnda bir bayan Mo- ðol’un tüm samimiyetiyle ‘Güllerin Efendisi’ni söylemesi, Moðol öðren- cilerin Türkçe þarkýlarý ve Ýstiklal Marþý’ný Türk öðrencilerden farksýz bir þekilde dile getirmesi, herkesin gözlerini yaþartýyor. Moðol öðrenci- leri seven, evlerine konuk olan iþa- damlarý, gördükleri ilgi ve yaþadýkla- rýyla, bugüne kadarki hizmetlerinin bir yerde karþýlýðýný görüyor. Moðo- listan’da askerî erkan dahil tüm dev- let yöneticileri Türk okullarýnýn ba- þarýlarýný alkýþlýyor. Moðol-Rus oku- lu müdiresinin bile bizzat gelerek iþadamlarýna teþekkür etmesi, Türk okullarýnýn kendi okulundan daha güzel eðitim verdiðini söylemesi, bu okullara olan takdiri gösteriyor.

Baþkent Ulan Bator’daki okulun mezuniyet töreninde ise oldukça

15 YIL SONRA

Moðolistan’da buluþtular

(10)

ailem 9 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

ilginç bir olay yaþýyoruz. Törende Moðol kýyafetleri giyerek sunucu- luk yapan Ertuðrul Kök öðretmeni meðer içimizden tanýyan biri var- mýþ. 150 kiþilik heyetimizden Ha- nifi Davarcý, Ertuðrul hocayý sah- nede görünce þaþýrýyor. ‘Ben bu sunucuyu bir yerden hatýrlýyo- rum.’ diye dakikalarca düþünen Davarcý, yanýnda oturan ve 6 yýl- dýr Moðolistan’da bulunan yine Ýngilizce öðretmeni Hasan Aydýn’a soruyor; ‘Sunucunun ismi Ertuð- rul mu?’ diye. Hanifi Davarcý bir süre daha düþündükten sonra so- yadý da ‘Özkök mü yoksa?’ diye sorarken Moðol öðrencilerin enfes gösterileri devam ediyor. Hasan hocanýn ‘Özkök deðil Kök’ demesi üzerine Hanifi Bey’in gözleri yaþa- rýyor. Çünkü karþýsýndaki Moðol kýyafetleri içinde Moðolca þarký söyleyen ve sunuculuk yapan kiþi, liseden sýnýf arkadaþý. Mersin Ýmam Hatip Lisesi’nde bazen yan yana sýralarda 4 yýl okuyan iki ar- kadaþ 15 yýl sonra ilk kez Moðo- listan’da karþýlaþýyor.

Hanifi Bey, Ertuðrul hocayý ta-

nýyor; ama sunucunun sahneye verilen ýþýk nedeniyle seyircileri seçebilmesi zor. Davarcý, mezuni- yet sevinci yaþayan öðrencilerin dakikalarca Ertuðrul hocanýn et- rafýndan ayrýlmamasý ve otobüs- lerin hareket edecek olmasý ne- deniyle bu isteðini ertesi güne býrakmak zorunda kalýyor. Erte- si gün ülkenin ikinci büyük ken- ti Darhan’daki Moðol-Türk Lise- si’nin yenilenen binasýnýn açýlýþý ve mezuniyet töreni var. Hasan Aydýn ise hemen o akþam Ertuðrul hocayý arayarak “Sana büyük bir sürprizim var, mutlaka Darhan’a gel.” diyerek meraklandýrýyor.

Dünya o kadar küçük ki!

Darhan’da iki arkadaþýn buluþma- sý ise çok duygusal geçiyor. Birbi- rine sarýlan ve gözyaþlarýný tuta- mayan iki arkadaþ, gezi boyunca iþadamlarýný da duygulandýrýyor.

3 saat süren otobüs yolculuðunda da sürekli olarak eski günlerini yâd eden iki arkadaþýn, otobüs gece saat 3’te otele vardýðýnda bi- le sohbetleri devam ediyordu.

Ýki lise arkadaþý, Samanyolu Ce- mal Þaþmaz Li- seleri Baþmüdür Yardýmcýsý Hani- fi Davarcý (solda) ile Ulan Bator Moðol-Türk Li- sesi Ýngilizce öð- retmeni Ertuð- rul Kök (gözlük- lü) 15 yýl sonra Moðolistan’da buluþtu.

FOTOÐRAF: ÝBRAHÝM ASALIOÐLU

(11)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 10

A

dalet timsali büyük halife Haz- reti Ömer’in (ra) dokuz evlâdýndan en meþhuru olan Ab- dullah, babasýyla birlikte Mekke’de Ýslâm’la þereflenmiþ, daha sonra küçük yaþýna raðmen Medine’ye hicret etmiþtir. Bedir, Uhud hariç tüm gazâlara katýlmýþtýr. Hazreti Abdullah, genç yaþtan itibaren sün- nete büyük bir dikkat ve titizlikle sarýlmýþ, ayný dikkat ve titizlikle de bid’at ve hurafelerden kaçýnmýþtýr.

Kendisine Resûlullah’ý o derece ör- nek edinmiþtir ki, Resûlullah gibi yürümeye, O’nun gibi yaþamaya O’nun tavýr ve hareketlerini aynen tatbik etmeye baþlamýþtýr. Hatta, Resûlullah’dan sonraki hayatýnda Resûlullah’ýn dibinde namaz kýldýðý aðacýn altýnda o da namaz kýlmýþ, nerede oturmuþsa orada oturmuþ, nerede hýzlý yürümüþse orada hýzlý yürüyerek sünneti aþk derecesinde aynen takip etmeye gayret etmiþtir.

Âl-i Ýmrân Sûresi’ndeki, “Ma- lýnýzýn en iyisini Allah (cc) için vermedikçe imanýn kemâl nokta- sýnda olamazsýnýz.” mealindeki

âyete gönülden baðlanmýþ, kendi- ne en cazip ve sevimli gelen ma- lýndan muhtaçlara vermeye ve Allah yolunda infâk etmeye nef- sini iyice alýþtýrmýþtýr.

En kýymetli köle ve cariyelerini dinî hayatý tam yaþayýp ibadetini eksiksiz ifa etmeye gayret eder gö- rünce, hemen hürriyetine kavuþ- turur, serbest býrakýrdý. Bu âdeti- ni bilenler, namaza yönelip, mesci- de devama baþlamýþlar, akabinde de serbest býrakýlmýþlardý.

Çevresinden kendini ikaz eden- ler, “Ey Abdullah, haberin ola ki, bunlar serbest býrakýlmak için mes- cide devam edip, ibadette bulunu- yorlar. Yâni seni aldatýyorlar.” de- miþler, ancak Hazreti Abdullah,

“Biz Hak ile aldatýlmaya razýyýz!”

diye cevap vermiþtir.

Bilmeden aldanmayý ahmak- lýk sayan âlimler, bilerek aldan- mayý fazilet ve feragat saymýþlar- dýr. Nitekim onun bu tutumun- dan nice yanlýþ düþünceliler in- safa gelip, Ýslâmiyet’i gönülden yaþamaya baþlamýþlardýr.

Abdullah bin Ömer (ra):

Biz Hak ile aldatýlmaya razýyýz

ailem

ÖRNEK ÞAHSÝYETLER

Abdullah bin Ömer, Resulullah âþýðý bir zâttý. Dindar kölelerini hemen âzâd ederdi. “Onlar seni aldatýyorlar!” diyenlere de,

“Biz Hak ile aldatýlmaya razýyýz!” diye cevap verirdi.

AHMED ÞAHÝN

(12)

ailem

ÖRNEK ÞAHSÝYETLER

O, zalim Haccac’a karþý da hakký söyle- mekten çekinmemiþtir. Zamanýn Halifesi Abdülmelik, kendi adamý olan Haccac’ý ikaz etmiþ, “Ýbni Ömer’e itaat et, onun peþinden git.” demiþtir. Haccac ise, bun- dan rahatsýz olmuþ, her fýrsatta onu ber- taraf etmenin planýný kurmuþtur.

Bir defasýnda Haccac, cuma hutbesini son derece uzatmýþ, ikindi namazý vakti yaklaþmýþtý. Cemaat içinden sesini yük- selten Abdullah, “Ey Haccac, güneþ seni beklemez.” diyerek vaktin geçtiðini imâ etmiþti. Gazaba gelen Haccac ise, “Þimdi senin boynunu vuracaðým geliyor, ne ka- rýþýyorsun?” demiþ. Haccac’ýn bunca zu- lüm ve fýskýna raðmen onun arkasýnda

cemaat olup namaz kýlan Abdullah, gü- nahkâr imâmýn arkasýnda namaz kýlma- nýn caiz olduðuna delil teþkil edecek uy- gulamada bulunmuþ, bu husustaki hadîslere de fiilen açýklýk getirmiþtir.

Hazreti Abdullah 2630 hadîs rivayet etmiþ, Buhari ve Müslim’de 280’i zikre- dilmiþtir. Kendisinin hýzýný kesen bir mü- essir zât olarak gördüðü Abdullah’ý bir türlü bertaraf edemeyen Haccac, niha- yet bir hile düþünerek onu tatbik saf- hasýna koymuþ; mýzraðýnýn ucundaki demire zehir sürdürmüþ, hac izdihamý sýrasýnda da bu ucu zehirli mýzraðý Ab- dullah’ýn ayaðý üzerine saplatarak ze- hirlenip þehâdetine sebep olmuþtur.

Zalim Haccac’a hakký haykýrdý

Hicri 73’teki þehâdetinin ardýndan Haccac da günden güne itibârýndan düþmüþ, sýhhati kötüleþmeye baþla- mýþtýr. Abdullah bin Ömer’in ehl-i cennet, olduðuna dâir rivayetlerden birini Ýmam-ý Þa’bî þöyle bir hâdiseyle ifade eder: Bir gün Kabe’nin yakýnýnda Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Zü- beyir, Mus’ab bin Zübeyir ve Abdül- melik bin Mervan oturmuþlar konu- þuyorlarmýþ. Ýçlerinden biri demiþ ki:

“Þu mukaddes yerde oturuyo- ruz. Kalkýp Kâ’be’yi tavaf edelim,

bu esnada Allah’tan ne isteyecek- sek isteyelim. Ola ki, Rabb’imiz duamýzý kabûl eder.”

Hicrette en önce dünyaya gelen olduðundan ilk duayý Abdullah bin Zübeyir yapmýþ; “Ya Rab, beni Hi- caz’a hakim yapmadan öldürme.”

demiþ. Bundan sonra kardeþi Mus’ab’a sýra gelmiþ, o da; “Yâ Rab, beni Irak’a hâkim kýlýp, Haz- reti Hüseyin’in kýzý Sükeyne’yi na- sip etmeden öldürme.” demiþ.

Abdülmelik de, “Yâ Rab, kimsenin

ayaklanmayacaðý bir hilâfet hâkimi- yeti nasip eyle bana.” diye yalvarmýþ.

Sýra Abdullah bin Ömer’e gelince, el- lerini açýp da þöyle dua etmiþ: “Yâ Rab, ben bunlarýn istedikleri hiz- metlerden hiçbirine talip deðilim.

Beni cennete lâyýk amel iþleme- dikçe huzuruna alma!” Þa’bî, þöyle devam ediyor: “Vallahi bu gözlerim bunlarýn hepsini de gördü. Her biri istediðine açýkça nail oldu. Sadece Abdullah duruyor þimdi. Þüphem kalmadý ki, o da ehl-i cennettir.”

Allah’ým bana Cennet’ini nasip et!

Abdullah bin Ömer, zalim Haccac’ýn zehirli mýz- raðýyla þehit edilmiþtir.

FOTOÐRAF: AP

ailem 11 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

(13)

O an ne

ba ba OKULU O

GELiÞTiRME YÖNTEMLERi

ÇOCUKLA OLUMLU iLiÞKi

DERS-14

FOTOÐRAF: AP

(14)

ailem 13 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

H

er ebeveyn, çocuðu ile olum- lu iliþkiler geliþtirmek arzu- su içindedir. Ve bu nedenle birta- kým davranýþlara baþvurur. Fa- kat bu amaçla yaptýðý davranýþ- lar kimi zaman ebeveyni amacý- na ulaþtýrmaz. Hatta daha kötü sonuçlarla baþ baþa býrakýr.

Þöyle ki; mesela ebeveyn çocu- ðunu mutlu edebilme uðruna “ha- yýr” kelimesini hayatýndan çýkar- tarak çocuðuna yak-

laþýr; yani çocuðu- nun tüm isteklerine

“evet” der. Ama bir süre sonra bu çocu- ðun, otokontrolü ol- mayan disipline edilmemiþ bir halde ebeveynin karþýsýna çýktýðýna þahit olu- ruz. Baþlangýçta bu durum çok fazla so- run gibi görünmez, fakat çocuk büyü- dükçe sýnýrýný bil- memesi ve her iste- diðini yapmak iste- mesi ebeveyni zor- lar, aradaki iliþkiyi bozarcasýna tartýþ- malara neden olur.

Görüldüðü gibi ara- daki iliþkinin iyi ol- masý için baþlatýlan çocuðun her iste- diðine “evet” deme giriþimi iliþkiyi za- manla çok daha

fazla kötüleþtirdiði gibi davranýþ- sal anlamda problemli bir çocu- ðun var olmasýna sebep olabilir.

Yine bunun gibi birçok yetiþ- kin, çocuklara aldýklarý hediye- lerle yanaþmaya çalýþýr. Hediye her çocuðu memnun eder. Hedi- yeyi alan çocuk belki o süre zar-

fýnda kendisine hediye verene de yakýnlaþabilir. Fakat bu iliþ- kilerin olumlu olacaðý anlamýna gelmez. Bu duruma maruz ka- lan çocuklarýn yani kendilerine sürekli bir þeyler alýnarak mut- lu edilmeye çalýþýlan çocuklarýn ise zamanla doyumsuz oldukla- rýný ve mutlu olmakta çok zor- landýklarýný görürüz. Yine bu durumda da ebeveyn zamanla ço- cuðunu mutlu ede- bilme adýna ne ya- pacaðýný bilemediði için aradaki iliþki deforme olabilir.

Çocukla olumlu iliþkiler geliþtirebil- menin yolu kesinlik- le çocuða sürekli bir þeyler almak ve- ya her dediðine

“evet” demek deðil.

Bu yöntem geçici olarak iþe yarýyor gibi görünse bile za- manla gerek çocuk- ta ve gerekse çocuk- la ebeveyn ara- sýndaki iliþkide so- runlar oluþturabilir.

Çocukla iletiþim- in püf noktalarýný;

empati kurmak yani kendimizi onun ye- rine koyabilmek, karþýlýklý saygý oluþ- turabilmek, her þeye raðmen onu sevmek ve bu sevgiyi ona hissettirmek oluþturur. Ayrýca çocukla hoþça vakit geçirmek için ona özel za- man ayýrmak, ona deðer vermek ve sýkýntý ve sevinçlerini paylaþ- mak da önemli baþlýklarý oluþtu- rur. Önümüzdeki haftalarda bu konularý ayrý ayrý ele alacaðýz:

Psikolog Yasemin Yalçýn Aktosun

Çocukla olumlu iliþkiler geliþtire-

bilmenin yolu kesinlikle çocuða sürekli bir þeyler almak veya her

dediðine ‘evet’

demek deðil. Bu yöntem geçici olarak iþe yarýyor

gibi görünse bile zamanla gerek çocukta ve gerekse

çocukla ebeveyn arasýndaki iliþki-

de sorunlar oluþ-

turabilir.

(15)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 14

Empati sempatiyi doðurur. Gerçek- ten de ebeveyn empati kurabilirse çocuðuyla iliþkileri pozitif olacaktýr.

Empati, bireyin kendisini karþýsýn- dakinin yerine koyabilmesi anlamý- na gelir. Kendisini karþýsýndaki mu- hatabýn yerine koyabilen birey ise kendisine nasýl davranýlmasýný isti- yorsa öyle davranacaktýr. Bu da ya- þanmasý muhtemel sorunlarý en aza indirir. Ebeveynlerin de bu kuralý kendilerine düstur edinmeleri ço- cuklarý ile kuracaklarý iliþkinin pozi-

tif olabilmesi için oldukça önemlidir. Ebeveyn ço- cuðun herhangi bir davranýþý karþýsýnda kendisi- ne þu soruyu yöneltebilmelidir: “Bu durumda ba- na nasýl davranýlmasýný isterdim?” Bu sorunun cevabýný objektif bir biçimde verebildikten sonra çocuðuna yaklaþan bir ebeveyn çocuðun rahatsýz olmayacaðý ve dolayýsýyla negatif etkilenmeyeceði davranýþý seçmiþ ve uygulamýþ olacaktýr. Mesela birçok ebeveyn, çocuðunun negatif özelliklerini, þikayet babýnda kendisine yakýn hissettiði birile- rine anlatýr. Aslýnda bu þekildeki bir davranýþ hem çocuktaki olumsuz davranýþý çözümlemeye- cek ve hem de çocukla ebeveyn arasýndaki baðý zayýflatacaktýr. Ebeveyn bu þekilde çocuðunun negatif özelliklerini toplum içinde anlatmak yeri- ne empati kurabilirse bu davranýþýn ne kadar ra-

hatsýzlýk verici olduðunu fark ede- cektir. Evet bir düþünsenize mese- la eþiniz sizi yakýn bile olsa bir ta- nýþ grubunun yanýnda yeriyor. Ne hisseder ve eþiniz hakkýnda ne dü- þünürdünüz? Çocuðunuzun hisse- deceði veya düþüneceði de bundan çok farklý olmayacaktýr. Yine çok karþýlaþtýðým hatalý davranýþlar- dan biri çocuða sýklýkla hatalarýný uyarý mahiyetinde hatýrlatmak yanlýþlýðýdýr. Oysa ebeveyn çocu- ða sýk sýk uyarý gönderdiði halde çocuk çoðu zaman bu hatalý davranýþý terk et- mez. Bu davranýþ yalan söyleme davranýþý da olabilir, eþyalarýný toparlamama davranýþý da vs. yine bu durumda da ebeveyn kendisini ço- cuðunun yerine koyup þu þekilde düþünebilir:

“Mesela eþim bana sürekli kötü yemek yaptýðý- mý söyleyerek uyarýrsa” hoþuma gider mi ve eþi- min bu yaklaþýmý bende ne gibi bir etki oluþtu- rur? Yoksa yemekleri güzel yaptýðýmda bunu vurgularsa mý güzel yemek yapma arzum artar?

Ebeveyn empati kurarak bunun muhasebesini yapabilirse çocuðunu da uyarýlarla boðmak ye- rine teþvik edecek ve daha baþarýlý kýlacaktýr.

Ebeveyn, “Þu an bu pozisyonda çocuðum deðil de ben olsaydým bana nasýl davranýl- masýný isterdim?” diye düþünebilmelidir.

Empati kurun

Empati, çocuðun anlaþýlabilmesi, kendisine doðru davranýlabilmesi

için gereklidir.

FOTOÐRAF: REUTERS

(16)
(17)

Vefa, dost ikliminde Vefâ, dost ikliminde

Ne kadar vefâlýsýnýz?

FOTOÐRAF: REUTERS

(18)

ailem

VEFA DUYGUSU

Ýnsan vefa duygusuyla emniyet ve itimada liyakat kazanýr, madden ve manen yükselebilir. Bir aile, vefa duygusu üzerine kurulmuþ

ise devam edebilir, bir millet ve medeniyet bu yüce duygu ile ancak faziletli iklimlere eriþebilir.

YUSUF ALATAÞ

V

efa hissi, duyguda, düþüncede, tasavvur- da ayný þeyleri paylaþanlarýn etrafýnda efil efil eser. Kinler, nefretler, kýskançlýklar ise onu bir an olsun iflah etmez, yok eder.

Vefayý, insanýn, gönlüyle bütünleþmesi þeklin- de tarif edenler de vardýr. Doðrusu, kalbî ve ruhî hayatý olmayanlarda vefadan bahsetmek bir hayli zordur. Konuþurken doðru beyanda bulunma, ver- diði sözlerde, ettiði yeminlerde vefalý olma gönül hayatýnýn temizliðine baðlýdýr. Kendini yalan ve al- datmadan kurtaramayan; her an verdiði söz ve yeminlere muhalif hareket eden ve yüklendiði mesuliyetlerin aðýrlýðýný hissetmeyen ikiyüzlü ve müraî tiplerin gönül hayatlarý olabileceðine ihti- mal vermek, sadece bir aldanmýþlýktýr. Böylelerin- den vefa beklemek ise tamamen safderûnluktur.

Ýnsan, vefa duygusuyla emniyet ve itimada li- yakat kazanýr madden ve manen yükselir. Bir ai- le, vefa duygusu üzerine kurulmuþ ise devam ede- bilir, bir millet bu yüce duygu ile faziletlere erebi- lir. Bir devlet, kendi milletine kar­þý ancak bu duy- gu ile itibarýný koruyabilir. Vefa düþüncesinin yiti- rildiði bir ülkede, ne olgun insandan, ne huzur so- luklanan yuvadan, ne de istikrarlý ve güvenilir bir devletten bahsetmek mümkündür. Böyle bir ülke- de insanlar birbirlerine karþý kuþkulu; aileler ken- di içinde huzursuz, devlet halkýna karþý korku- lar âbidesi ve her þey birbirine karþý yabancýdýr.

yetiþen güllerdendir

yetiþen güllerdendir

(19)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 18

Huzurun iksiri vefa hissidir

Vefa duygusu, bireylerin bir- biriyle kaynaþýp bütünleþ- mesini temin eder. Vefa sa- yesinde ayrý ayrý parçalar bir araya gelerek birliðe ulaþýr.

Vefa duygusu sonsuzluk ve hesap duygusuyla birleþince ötelerden gelen tayflar, kitle- lerin yolunu aydýnlatýr ve toplumun önünü kesen bü- tün týkanýklýklarý açar. El- verir ki o toplum, vefa duy- gusuyla olgunlaþmýþ ve onun kenetleyici kollarýna kendini teslim etmiþ olsun.

Bir düþünceye gönül mü verdin; bir ideale mi baðlan- dýn; varýp biriyle dostluk mu kurdun, gel! Fakat vefalý ol!

Zira Hakk katýnda da halk katýnda da en çok itibar gö- ren “vefa” ve vefalýlardýr.

Bütün yükselenlerin ha- senat defterleri, vefa ile ka- panýp vefa ile mühürlendi.

Bütün yolda kalmýþlar ise vefasýzlýk damgasýný yedi, onunla damgalandý. Evet, üzerlerine aldýklarý mükelle- fiyetleri, iki adým öteye gö- türmeden vefasýzlýk edip bir kenara çekilenler, zillet ve hakaret damgasýný yiyerek aþaðýlarýn aþaðýsýna itildiler.

Merhum Ýstiklal þairi- miz yaþadýðý dönemde Ýs- lam’a yapýlan vefasýzlýkla- rý þöyle tarif ediyordu:

“Ne tüyler ürperir, ya Rab!

Ne korkunç inkýlâb olmuþ:

Ne din kalmýþ, ne iman, din harâb imân serâb olmuþ.

Vefa ne demek?

Vefa, Arapça bir kelime olup sözlüklerde, sözünü yerine getirme, sö- zünde durma, borcunu ödeme; sevgi, dostluk ve baðlýlýkta sebat; yet- me, yetiþme (Örn.: Ömrü vefa etmedi.) gibi anlamlarda kullanýlmýþtýr.

FOTOÐRAF: TUBA ÖZDEN

ailem

VEFA DUYGUSU

(20)

ailem 19 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

Cenab-ý Allah, (cc) biz kullarýna karþý çok vefalýdýr. Allah’ýn (cc) kullarýna karþý olan vefasý, kullarýna yardým etmesi, duala- rýna karþýlýk vermesi,

onlara özel ikramda ve lütuflarda bulunmasý demektir. Allah’ýn bir is- mi de “el-Vâfî”dir ki bu anlattýðýmýz manalarý içine almaktadýr. Allah’ýn cömert kullarýna karþý, harcadýkla- rýndan daha fazlasýný vermesi O’nun bir vefasýdýr. Rabb’imiz’in, Efendimiz’e (sas) özel ikramlarda bulunmasý, ona þefaat haklarý ver- mesi de yine Allah’ýn bir vefasý- dýr. Allah; ihlas, istikâmet, sabýr, oruç, tevekkül, tövbe ve zikir gi- bi deðerlerle hayatýný ihya eden kullarýný da eli boþ býrakmaz, on- lara karþý da vefa ile mukabele- de bulunur. Ayrýca hastalýða uð- ramýþ, zulme maruz kalmýþ, þeha- det mertebesini kazanmýþ olanla- ra karþý da çok vefalý davranýr.

Mevzu ile ilgili olarak, Hz.

Enes (ra) þöyle bir kutsî hadis ri- vayet etmektedir: “Ben Resûlul- lah’ý þöyle buyururken dinledim:

“Allah Tealâ, ‘Ey âdemoðlu! Sen

Bana dua ettiðin ve Benden affýný umdu- ðun sürece, iþlediðin günahlar ne kadar çok olursa olsun onlarýn büyüklüðüne bakma- dan seni baðýþlarým.

Ey âdemoðlu! Günahlarýn gök- leri dolduracak kadar olsa, sen Benden baðýþlanmaný dilersen, günahlarýný affederim. Ey âdemoð- lu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat bana hiçbir þeyi ortak tut- mamýþ, þirke bulaþmamýþ olsan, Ben de seni yeryüzü dolusu maðfiretle karþýlarým.’ bu- yurmuþtur. ( Tirmizi, Daavât 98)”

Kul, Rabb’ine dua ettiði, O’na þirk koþmadýðý, O’ndan baþka hiç- bir güç ve mercie “eyvallah” etme- diði ve günahýna raðmen affedil- mesini umduðu sürece, iþlediði günahlar ne kadar çok olursa ol- sun, Rabb’imiz onlarý baðýþlayaca- ðýný bildiriyor. Öyle ise, þu hususu hiç akýldan çýkarmamak ge- rekmektedir: “Dua edeceðiz; ama bunun yanýnda baðýþlayýcý bir Rabb’imizin olduðunu düþünüp, ümidimizi hiç yitirmeyeceðiz.”

Rabb’imiz (cc) vefalý olaný sever

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

ailem

VEFA DUYGUSU

(21)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 20

Efendimiz’e (sas) yapýlan iltifat, diðer pey- gamberlere yapýlan- lardan çok farklýdýr.

Efendimiz’in isminin kelime- i tevhidde zikrini mecbur tutmasý, Hz. Muhammed’e ve O’nun risaletine iman edil- meden yapýlmýþ imaný kabul etmemesi en büyük vefasýdýr. O’nu nurdan bir helezonun zirvesine çý- karmýþ, O’nu peygamberlikle ser- firâz kýlmýþ ve Mirac-ý Ekber ile O’nu Zât’ýna muhatap kýlmýþtýr.

Cenab-ý Allah bir âyet-i keri- mede: “Ey Resulüm, de ki: ‘Ey in- sanlar, eðer Allah’ý seviyorsanýz, Bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Al- lah gafurdur, rahimdir.” (Âl-i Ým- ran, 3/31) Buyurarak bizlere þu- nu anlatmaktadýr: Allah’ý sev- mek, insanýn yaratýlýþýnýn en yü- ce hedefi, dolayýsýyla Ýslâm’ýn in- sanlarý kendisine doðru sevk et- tiði en yüksek gayedir: “Eðer Al- lah’ý seviyorsanýz, Habîbullah’a uyacaksýnýz. O’na uyulmazsa, de- mek ki Allah’ý sevmiyorsunuz.”

Þefaat hakký ve salavâtlar

Rabb’imizin Efendi- miz’e vefasýnýn bir örneði de Mahþer günü O’na þe- faat hakký tanýmasýdýr. Ay- rýca, Efendimiz’e (sas) yol- ladýðýmýz salât ü selâmla- rýn kendisine ulaþtýrýlmasý, O’nun memnun edilmesi de Rabbimizin en büyük vefasýndandýr.

Yüce Rabb’imizin (cc)

Efendimiz’e vefasý

(22)

ailem 21 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

Enes b. Mâlik (ra) þöyle bir hâdise anlatmaktadýr: Ben bu ümmetin üç hâdisesine þâhit oldum ki; eðer bu hâdiseler Ýsrâiloðullarý arasýnda geç- seydi, onlarla diðer ümmetler yarýþa- mazlardý. Bunlardan biri þudur: ‘Biz, Suffe’de Resûlullah’ýn yanýnda bulu- nuyorduk. Bir kadýn yeni hicret et- miþ olarak Resûlullah’a geldi, ya- nýnda, buluð çaðýna ermiþ bir oðlu vardý. Allah Resulü kadýný kadýnla- rýn yanýna, oðlunu da bizim yanýmý- za yolladý. Çok geçmedi, kadýnýn oðlu Medine vebasýna yakalandý, birkaç gün hasta yattýktan sonra öldü. Allah’ýn Resulü çocuðun göz- lerini kapadý ve yýkanýp kefenlen- mesini emir buyurdu. Cenazeyi yý- kayacaðýmýz sýrada Resûlullah;

- Enes, git annesine haber ver, buyurdu.

- Ben de gittim, kadýna haber ver- dim. Kadýn geldi, oðlunun ayak ucun- da oturup, ayaklarýný eline aldý ve:

- Allah’ým! Kendi arzumla Müslü- man oldum, yüz çevirip putlarý boy- numdan çýkardým. Seni arzulaya- rak hicret ettim. Beni belaya uð- ratýp da putperestleri þâd eyleme Allah’ým! Taþýyamayacaðým bu yü- kü bana yükleme, diye yalvardý.

- Vallahi, kadýn duasýný bitirir bi- tirmez, oðlu ayaklarýný kýpýrdattý;

yüzündeki örtüyü açtý ayaða kalktý.

Bu genç, Resûlullah’ýn (sas) vefatýn- dan sonra da yaþadý, hatta annesi de kendisinden önce öldü.” (Kan- dehlevî, Hayatu’s Sahabe, IV/292)

Sabýr; aðrý, acý, tahammülü güç ve katlanmasý zor hâdise ve vak’alar karþýsýnda diþini sýkýp dayanma mânâlarýna gelmektedir. Yine Hud Sûresi’nde Cenab-ý Allah, “Resulüm!

Sabret, zira Allah iyi davrananlarýn mükâfatýný zayi etmez.” (Hud, 11/115) buyurmaktadýr. Bir kutsi hadiste sabredenlerin mükâfatý þöyle açýklanmaktadýr: Ebû Hurey- re’den (ra) rivayet edildiðine göre, Resûlullah (sas): “Allah Teâlâ þöyle

buyurdu: Dünyada sevdiði bir dos- tunu aldýðým zaman, (sabredip) ec- rini Allah’tan bekleyen mümin ku- lumun katýmdaki karþýlýðý cennet- tir.” (Buhârî, Rikâk 6) Yine Enes Ýb- ni Mâlik’in (ra) Efendimiz’den (sas) rivayet ettiði bir kutsî hadis ise þu þekildedir: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: Kulumu, iki gözünü kör etmek- le imtihan ettiðim zaman sabreder- se, gözlerine karþýlýk olarak cenne- ti veririm.” (Buhârî, Merdâ 7)

Bir Rahmani vefa tablosu

Rabb’imiz kullarýna karþý vefalýdýr

Cennet, vefalý gönüller diyarýdýr

Rabb’imiz, insanlar ibadet ediyor, emrettiði þeyleri uygularken sýkýntýlar çekiyor, ölüyor, öldürüyor, iþken- celerden geçiyor diye insanlara cennetine almak mecburiyetinde deðildir. Mesela kölelik döneminde dev- letin ya da þahsýn elinde köle olan bir insan yapmaya mecbur olduðu þeyleri yaptýðý için ödüllendirilmez- di. Çünkü, “köle” idi ve hiçbir söz hakký yoktu. En yenmeyecek ve giyilmeyecekler ona verilir, hiçbir hür- meti olmazdý. Ne kadar baþarýlý olursa olsun. Aynen bunun gibi Rabb’imize karþý bir “köle”den farkýmýz yoktur. Ne amelimize, ne de niyetimize bakarak O’na karþý cenneti “hak ettiðimizi” iddia edebiliriz. Cen- net, “ibadetlerimizin karþýlýðý deðil, Rabb’imizin bizzat lütfu, keremi ve sabýrlý mü’min kullarýna vefasýdýr.”

ailem

VEFA DUYGUSU

(23)

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 22

Aile; bireylerden oluþmaktadýr. Aile fertlerinin birbirlerine karþý sevgi saygý göstermesi gerektiði gibi, bir- birlerine karþý vefalý olmalarý da gerekmektedir. Aile içinde en önemli konulardan birisi, aile içi sýrlarýn muhafaza edilmesidir. Bu konuyla ilgili olarak þu hadis zikre- dilebilir: Ebû Saîd el-Hudrî’den (ra) rivayet edildiðine göre Resûlullah (sas) þöyle buyurmaktadýr:

“Kýyamet gününde Allah Te- ala’ya göre en fena insan, karýsýyla mahremiyetini paylaþtýktan sonra

onun sýrrýný ifþa eden kimsedir.”

(Müslim, Nikâh 123,124)

Bir aileyi ayakta tutan en hassas konu güven duygusudur. Bunun oluþmasý, saðlamlaþmasý için ge- rekli olan en önemli husus, aile içi sýrlarý muhafaza etme, mahremi- yetleri baþkalarýna anlatmamaktýr.

Eþlerin gözlerini haramdan sakýn- malarý, birbirlerine emanet ettikleri para vs’yi yerinde ve yeteri kadar harcamalarý, birbirlerinden haber- siz gündemlere sahip olmamalarý vefa duygusuyla izah edilebilir.

Aile fertleri vefakâr olmalý

Cenab-ý Allah, Kur’an-ý Ke- rim’de anne-babaya itaat et- mekle ilgili olarak þunlarý bildirmektedir: “Rabb’in þöyle buyurdu: Allah’tan baþkasýna ibadet etmeyin.

Anneye ve babaya güzel mu- amele edin. Þayet onlardan her ikisi veya birisi yaþlan- mýþ olarak senin yanýnda bulunursa, sakýn onlara ‘Off!’

bile deme, onlarý azarlama, onlara tatlý ve gönül alýcý sözler söyle.” (Ýsra, 17/23)

Allah (cc) önce kendisine ibadet etmeyi, ardýndan ana- babaya itaati emretmiþtir. Bu gerçekten çok manidardýr.

Ahkaf Sûresi’nde, “Biz in- sana, anne ve babasýna güzel muamele etmesini emrettik.

Zira annesi onu nice zahmet- lerle karnýnda taþýmýþ ve ni- ce güçlüklerle doðurmuþtur.

Çocuðun anne karnýnda ta- þýnmasý ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan,

gücünü kuvvetini bulup da- ha sonra kýrk yaþýna girince

‘Ya Rabb’i’ der, ‘Gerek bana gerek anneme, babama lüt- fettiðin nimetlerine þükür yoluna beni sevk et. Senin razý olacaðýn makbul ve gü- zel iþ yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine baðlý, makbul nesil nasip eyle!

Rabb’im! Senin kapýna dön- düm, ben Sana teslim olan- lardaným.” (Ahkaf, 46/15) denilerek doðumdan sonra anne ve baba tarafýndan ba- kýma muhtaç olan insanýn, ebeveynine güzel muamele etmesi emredilmektedir.

Anne-babaya yapýlan en küçük bir vefa hareketi karþý- lýksýz kalmayacak; hem bu dünyanýn, hem de âhiretin imâr edilmesine vesile olacak- týr. Çünkü, Rabb’imiz mü’min anne-babasýnýn helalliðini alamamýþ kullarýna rahme- tiyle muamele etmeyecektir.

Anne-babaya vefalý olalým

FOTOÐRAF: KÜRÞAT BAYHAN

ailem

VEFA DUYGUSU

(24)

FOTOÐRAF: REUTERS

ailem

VEFA DUYGUSU

Tövbe etmemiz, vefa gereðidir

Bir günahýn iþlenmesi sonucunda insanýn tövbe, istiðfar etmesi gerekmektedir. Hadis-i þerifte, günah iþlemiþ bir insanýn yaptýklarý- ný affettirebilmesi “piþmanlýk” içinde bulun- masý gerektiði ifade edilmiþtir. Çünkü, gü- nah iþlenerek vefasýzlýk yapýlmýþ, tövbeyle de vefa adýna yeni yelkenler açýlmýþtýr.

Sahabe-i kiram

vefanýn þahikasýndaydý

Mekkeli ve Medineli ilk Müslümanlar vefa ko- nusunda dünya çapýnda örnek þahsiyetlerdir.

Efendimiz’in caný, kaný, haysiyeti ve namu- sunu kendi namuslarý gibi görmüþ ve ha- yatlarý pahasýna savunmuþlardýr. O’na ver- dikleri söz gereði vefatýnýn üzerinden 40 yýl geçmeden Doðu’dan Batý’ya bütün dün- yayý hem madden hem de manen fethet- miþlerdir. “Îsar” yani kendisi için iyi olan þeyi önce Müslüman kardeþi için istemek ve fedakârlýkta bulunmak demek olan fazilet duygusu sahabenin en önemli özelliði idi.

Mesela, Ebû Ubeyde (ra) Uhud’un en dehþetli sahneleri yaþanýrken Efendisi’ni bý- rakmamýþ, O’nun yüzüne saplanan miðferi iki diþini kaybetme bahasýna diþleriyle çý- karmýþtýr. Onlar, “Anam-babam, caným, ma- lým, her þeyim sana fedâ olsun Ya Resûlal- lah(sas)” derken bu gerçeði ifade ediyorlardý.

Îsar hasleti ve vefa

Îsar, Kur’an’ýn sahabenin þahsiyetinde övdüðü bir haslettir. Kur’an onlarý þöyle övmektedir:

“Kendileri ihtiyaç içinde bile olsalar kardeþle- rini kendi nefislerine tercih ederler.” (Haþr: 9) Abdullah ibni Ömer bu konuda þu hatýrasýný anlatýyor: “Biri, bir sahabeye hediye olarak bir koyun baþý verdi. O sahabe; ‘Benim falan ar- kadaþýmýn daha fazla ihtiyacý var, çünkü ailesi kalabalýk ve daha fazla muhtaç!’ diyerek ko- yun baþýný ona göndermiþti. O da üçüncü ki- þi hakkýnda ayný þeyi düþünerek ona gönder- miþ, kýsaca bu þekilde koyun baþý yedi evi dolaþarak ilk sahabenin evine geri gelmiþti.”

Allah (cc) önce kendi- sine ibadeti, sonra ana- babaya itaati emretmiþtir.

ailem 23 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

(25)

Sünnet, tutulan “yol”, “tarz” anlamlarýna geliyor. Biz kimin yolunu ve tarzýný de- vam ettirip uygulayacaðýz? Dünya ha- yatý bir mayýn tarlasýndan ya da bir ba- taklýktan geçmek gibi zorluklarla dolu, eðer doðru yerlere basabilirsek, cennete ulaþabiliriz. Peki bastýðýmýz yerin “yaþ tahta” olup olmadýðýný nereden bilece- ðiz? Tabii ki Ýlahi yardýmla. Efendimiz (sas), O’nun kutlu sahabileri ve onlarý iz-

leyen kutlu kervanýn mübarek yolcularý bir adýmlarýný bile boþa basmadan bu imtihaný baþarýyla vermiþler ve gü- zergâhla ilgili haritayý da baþta Kur’an’ýmýz olmak üzere bize gayet sað- lýklý bir þekilde ulaþtýrmýþlardýr. Ýþte ve- fa duygusuna sahip gerçek Müslüman, Efendisi’nin yolundan gider, O’nun izini takip eder. Baþka yollara sapmaz, bid’at denilen yanlýþlýklara itibar etmez.

Sünnet-i seniyyeye uymak vefadýr

Rabb’imize verdiðimiz söze vefalý olalým

Kur’an-ý Kerim’de sözünde durma, ah- dini yerine getirme ile ilgili bir âyet-i kerimede, “Ey iman edenler! Baðlandý- ðýnýz ahitleri yerine getiriniz...” (Mâide, 5/1) buyurulmaktadýr. Bu âyetin tefsi- rinde, Elmalýlý Hamdi Yazýr þunlarý söy- lemektedir: “Ey iman etmiþ olan mü- minler, baðlandýðýnýz bütün akid (an- laþma)leri ifa ediniz. Yani ilk önce iman bir akiddir. Ve siz bu akid ile Allah’a karþý birtakým sözleþmeler ve akitler yaptýnýz, baðlandýnýz. Sonra kendiliði- nizden veya kendi aranýzda veya bütün insanlar arasýnda birtakým akitler daha

yapar baðlanýrsýnýz. Ýþte bütün bu akitleri ifa ediniz. Dinin kökü, imanýn hükmü, Allah’ýn emri kýsaca budur.”

Bir mü’min, öncelikle Rabb’imiz ruhlarý toplayýp da, “Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?” dediði zaman, “Evet, Rabb’imizsin” dediði için o günkü sözü- ne sadýk olmalýdýr. Daha sonra insan- lara verdiði sözleri de yerine getirme- li, deðilse boþ yere söz vermemelidir.

Rabb’imiz, “Verdiðiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz, sorumluluk gerektirir.” (Ýsrâ, 17/34) buyurmuþtur.

KATKIDA BULUNAN: MUSTAFA AYDIN Her insan vefa

konusunda ön- celikle Rabb’ine verdiði söze sa- dýk olmalýdýr.

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 24

ailem

VEFA DUYGUSU

(26)
(27)

Bu ne mazhariyet!

Kainatta her þey belli bir boyutta çýðlýk çýðlýða zikir ve tesbihlerini yapmaktadýr, ma- neviyata açýk bazý ruhlar bu müthiþ gerçeðin farkýnda- dýr. Biz Hakk’ý ve Hakk’ýn güzel isimlerini söyleye- lim yeter, onu ulaþtýrmak kudreti o kutlu sözlerin Sahibi’ne aittir.

Bu ne mazhariyet!

(28)

ailem 27 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

ailem

TEVHÝD ÝKLÝMÝ

K

anadalý bir genç kendi araþtýr- ma ve gayretleriyle Ýslâmiyet’i tanýmýþ ve Ýstanbul’a gezmeye gel- miþti. Çamlýca’da dindar bir aileye misafir olmuþtu. Tepede bulunan evden Boðaz Köprüsü bütün güzel- liðiyle temaþa ediliyordu.

Birden yatsý ezaný en yakýn cami- den okunmaya baþladý. Arkasýndan da bütün camilerden o lâhûtî güzellik ku- laklardan kalplere akmaya baþlarken Kanadalý genç de aðlamaya baþladý.

“Biz iþte bu güzelliklerden mahrumuz...

Allah’ým beni, alýp getirerek manevî haz ve lezzetlerin içine koydun, ne kadar þükretsem azdýr.” diyordu. Odada bu- lunan herkes de aðlamaya baþladý...

Aslýnda yerler ve gökler, Yaradan’ý Rabbülâlemin’in Rububiyet’ine karþý bütün mahlûkat, ubudiyetle muka- bele etmektedir. Yani göklerde ve yerde her þey çýðlýk çýðlýða kendi dil- leriyle Allah’ý zikir ve tesbih etmek- tedir. Efendimiz (sas) yerden bir avuç çakýl taþýný avucuna alarak, tes- bihlerini orada bulunan sahabeleri- ne iþittirmiþtir. Kur’an-ý Kerim dizi dizi havada uçup giden kuþlarýn dua ve tesbihlerini bildiklerini ifade et- mektedir. (Nur Sûresi, 41. âyet)

Bünyan-Burhaniye’de yirmi sene önce ziyaretine gittiðimiz mübarek bir zat demiþti ki: “Mürþidimiz vefat edin- ce ortada kalmýþtým. Bir gün aþaðý ma- hallenin hayvan pazarýnda bir yabancý dikkatimi çekmiþti. Onu evime yeme- ðe davet ettim. Kendisi Erzurumlu Efe Hazretleri’nin mensuplarýndan imiþ.

Onun telkinleriyle Alvar’a gidip Haz- ret’e intisap ettim. Bende bir anda bir inkiþaf oldu. Tarlada çift sürerken, ba- zen kendimi orada buluyorum; bazen de Efe Hazretleri’ni yanýmda görüyo- rum... Sonra birden eþyanýn tesbihatý- ný iþitmeye baþladým. Her þey zikredi-

yordu. Artýk idrarýmý yapamýyordum.

Dayanacak bir durumum kalmamýþtý.

Bu hâli kaldýramýyordum. Cenab-ý Hakk’a, bu vaziyetten beni kurtarmasý için dua ettim. Elhamdülillah bir müd- det sonra normal hale döndüm.”

Evet kainatta her þey belli bir bo- yutta çýðlýk çýðlýða zikir ve tesbihlerini yapmaktadýrlar, maneviyata açýk bazý ruhlar bu müthiþ gerçeðin farkýndadýr- lar. Her þey, Allah’ýn Rububiyet’ine kar- þý böyle bir ubûdiyetle mukabele ederken kainatta en büyük lütuflara mazhar ve ahsen-i takvim üzerine ya- ratýlmýþ olan insanlarýn da ubudiyet- lerini bütün kainata ilan etmek için önce ezan okuyarak Hak Teala’nýn tek ve yokta Ýlah olduðunu cihana duyurmalarý gerekiyor. Onun için en güzel ilan vasýtasý da ezanda geçen mübarek kelimelerdir. Onlarý içten, derinden okuyanlar yani ihlâslý mü- ezzinler, mükafat olarak âhirette her- kesten uzun boylu olacaklardýr.

Onun için imkân olan her yerde Ezan-ý Muhammedî’yi içten ve derin- den okumalýyýz... Onun sesini duyan þeytanlarýn, ezan sesini iþitmeyecek kadar uzaklara kaçtýklarý rivayet edil- mektedir. Onun sinsi vesveselerinden kurtulan bazý gönüller de ezan sesiy- le mest olmaktadýrlar. Belki biz ülfet ve ünsiyet içinde bazý þeylerin farkýn- da deðiliz; ama ilk defa ezan sesi du- yan temiz fýtratlar bizden çok farklý þeyler hissetmektedirler.

Bu sütunlarda daha önceleri de bu mevzu ile ilgili pek çok olmuþ olayý siz- lere naklettim. Hz. Ýbrahim’in Mekke vâdisinde etrafýnda kimseler yokken çýkýp bir ezan okuyarak insanlarý Ka’be’ye davet ettiði gibi bizim de ayný niyet ve düþünce ile ezanlarý- mýzý derinden okumaya devam et- memiz gerekiyor. Bu bir þuur mese- lesi... Cenab-ý Hak bizi gaflet için- de bulunmaktan muhafaza eylesin.

ABDULLAH AYMAZ

(29)

ailem

DR. CAN

Zaman Gazetesi 34194 Yenibosna/Ýstanbul dr.can@zaman.com.tr

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 28

Sevgili Akyüz’üm, “Zalimlerin hýrýltýsýyla ürperen bir dünyada yaþýyorum. Her yanda kaba kuvvetin saygýsýz çýðlýklarý. Aldatmak ve kandýrmak akýllýlýk sayýlýyor. Ýþyerimde maðdur ediliyorum. Hak- larým gasp ediliyor. Kýzým Sýla’nýn helal lokmasýnda zorlanýyorum.” diyorsun. Sana cevap vermek hem kolay hem çok zor. Kâðýt ve kalem her insanýn elinde mevcut. Önemli olan yazmak deðil yaþamak. Sana senin sözlerinle cevap vereyim: “Hayatýn amacý BÝLGÝ deðil TATBÝKTÝR. En üs- tün mücadele Zalim ve Adaletsiz idareciye Hakk’ý söylemektir. Problemin üstüne yürümeyen in- san, KARANLIKTA ÞARKI SÖYLEYEN gibi, bir gizli KORKU ve KAÇIÞIN içindedir. Çok sorun- la karþýlaþan insan TECRÜBELÝ ÝNSANDIR. Sorunlardan kaçmak deðil KAÇMAMAK esastýr.

SAVAÞTA EN ÇOK YARALANANLAR, CEPHEDEN KAÇANLARDIR. Bir problemin çözümün- de görev alamayanlar o problemin bir parçasý olurlar. Ýstikrar için azim ve irade, onun için de SABIR ve KARARLILIK gerekiyor.” Sevgili AKYÜZ… Sýla yavrumuzun gözlerinden…

Almanya’dan 23 yaþýndaki UMUTSUZ kýzýma; “Niþanlýmla aramýzda daðlar var, piþmaným” diyor- sun. Dað daða kavuþmaz; ama kalbinizde sevgi ve inanç olursa kalp kalbe kavuþur kýzým. Niþan- lýlýk anlaþma dönemidir. Aranýzda daðlar olacak elbet, ARANIZDAN SU SIZMIYOR olacak deðil ya. Baþka dünyalarýn insanýsýnýz belki, o siyaha, sen de beyaza bürünmüþsünüz. Aþk insaný renk körü yapar. Arada (siyahtan-beyaza) onlarca renk var. Bir yerlerde buluþabilirsiniz. Yaþamý güzel- leþtiren zaten farklý olmamýzdýr. 5 kardeþin hatta ikizlerin hepsi, 5 parmaðýn hepsi farklý. Prizle fiþ de tam zýt. Ama elektrik ve ýþýk o zaman oluþur. Hepimizin istek, ihtiyaç ve beklentilerimiz farklý. Ama yol (dua) ve kapý (Yaratýcý) hep ayný. Umarým ki yaþamýnýn renklerini aranýzdaki kontrastla semalara sürer, güvercinler gibi yýldýzlarda yuva kurarsýnýz. Olmadý, niþan uzatýn, sü- re tanýyýn, uzatmalarý deðerlendirin. O da olmadý EL SIKIÞIP “Hayatta baþarýlar” dileyin…

Ýzmir Balçova’dan “MÜCRÝM” kardeþ: Mübarek yengem ahirete yolculuk etmiþ. Çocuk- larsa kendini kurtarmýþlar. Sen de “BÝR TÜRLÜ BIRAKAMIYORUM” dediðin alýþkan- lýklarýn için: Bana kurban’da gelen bir cep mesajýný benimle birlikte oku istersen; “BU HAYAT VE DÜNYA BÝZÝ KOVMADAN EVVEL VE HAYDÝ DIÞARI DEMEDEN, BÝZ OL- GUNLUKLA VE ONURUMUZLA “HOÞÇA KAL” DEYÝP, ÝZZETÝMÝZLE BU FANÝ ZEVKLERÝMÝZÝ BIRAKMALIYIZ.” Zaten onlarda da daimi bir ACI mevcut deðil mi?

Dr . Can ’dan Can ’larýna

FOTOÐRAF: MEHMET KAMAN

(30)

ailem

DR. CAN

ailem 29 8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ

1) Sayýn Bayan Azzem (soyadý yok).

Güzel kýzým. Ýnanç dolu mektubunu aldým.

Anneciðine rahmet eylesin Allah. Yaþasa se- ninle gurur duyardý. (Þanssýzlýklarla dolu bir hayat) dediðin yaþamýnda ciddi inançlarýn seni kurtarmýþ. Mektubuna cevap yazdým.

Verdiðin adrese postaladým. Belki de soya- dýn olmadýðý için (ADRESTE TANINMI- YOR) diye iade geldi. Allah’a emanetsin.

Sabýrlar, baþarýlar, mutluluklar dilerim.

2) Sevgili Canan Mannheim-ALMANYA Kalbinin acýlarýný paylaþmak isteyiþin, þiirin ve kar taneleri ile gelen melekleri anlatýþýn beni çok duygulandýrdý. Cevaben daktilo ile dolu dolu bir A4 sayfasý yazdým. Ancak mektubun iade oldu. Almanca bir þeyler yazdýðý için sebebini anlayamadým. Belki de soyadýný belirtmediðin içindir. Esenlikler dilerim.

3) Güzel kalpli NAGÝHAN kýzým-Ç.KALE Kalbin gibi güzel mektubunu aldým. Yüreðim- den geldiði gibi yazmak için izin isterdim ya- nýmda olsaydýn. Elimle kalbine dokunup aðla- yarak acýlarýný dindirmek isterdim kýzým. O güzelim yýllarýný sana altýn bir ‘KUM SA- ATÝ’nin içinde geri vermek isterdim. Seni yav- rundan ayýranlar adýna senden ÖZÜRLER DÝ- LEMEK isterdim. Diledim de, yazdým da, ama Etili acentesi bir gerekçe belirtmeksizin mektu- bunu ÝADE etmiþ kýzým. Sevgilerimle. A.E.O.

4) Adý ve Ruhu büyük, kendi

küçük (13) MERYEM kýzým. “Elaziz”.

Arkadaþlarýn tütün çekerek KALP damarlarýný týkarken, sen, damardan girdiðin ÝNANÇ KA- TETER’iyle týkanýklýklarý açýyorsun. Tebrikler.

BÝR KÖY MUHTARSIZ OLMAZ, BÝR ÝÐNE USTASIZ VE SAHÝPSÝZ OLMAZ. HATTA BÝR HARF KÂTÝPSÝZ YAZILAMAZ, BÝLÝYORSUN.

NASIL OLUR DA SON DERECE MUNTAZAM ÞU MEMLEKET, DÜNYA, EVREN HAKÝMSÝZ OLABÝLÝR? gibi müthiþ sözleri ve bunun al- týný besleyen argümanlarý kullanabilirsin.

Kýsa kýsa cevaplar

HT/Artvin

Artvin Arhavi’den selamlar abi. Yazdýklarýný okuyorum.

Herkesin derdine çare bu- luyorsun. SENÝN BÝR DER- DÝN VARSA BEN DE SANA YARDIMCI OLURUM. Ben seni çok SEVDÝM. Art- vin’den selam gönderdim…

Dr. Can

Sevgili Halime kýzým, temiz kalpli evladým. BEN DE SE- NÝ ÇOK SEVDÝM. Ýstan- bul’dan Arhavi’ye aleyküm selam. Benim dertlerim çok-

tu evet; ama sen bu mektubu gönderince hepsi de BUHAR- LAÞTI… Gökyüzüne çýktý, mavi renkli bulut oldu.

Meleklerle Arhavi’ye Yaðmur damlalarý olarak Rahmet olarak indi…

Bunlardan bir damla, Kirpiðini ýslatarak, yanaðýný çizerek

Sana ulaþýrsa

Bil ki; CAN BABAN SANA MELEKLERLE, sevgi ve se- lam göndermiþtir.

Allah güzel ve temiz kalbin- den hiç ayrýlmasýn. Halime…

Halime bak ve çare

ol temiz kalpli kýz!

(31)

Seyficiðim (Serik)

Branþýn elektrik de olsa ziraatle uðraþman- dan dolayý kendini suçlama. Babanýn da haklý taraflarý var. Onun esas demek istedi- ði ektiðin DOMATESLERÝN KÖKLERÝ TOP- RAKTA KALSINDIR. Yani onlarýn kökleri senin kalbinde olmasýn. Baðlanýp kalma.

Kalbindeki KÖKLEÞMÝÞ ÝNANÇLARI kökle- yip yerine patlýcan ekme anlamýndadýr.

Bilirsin, bu dünya bir misafirhanedir.

Bizler de misafiriz. Bir yere misafirliðe gitsen “Ben oturduðum bu koltuðu çok beðendim. Buradan kalkmayacaðým, yýl- larca oturacaðým, bu koltuk benim olsun.

Þu karþýdaki TV’yi de sevdim. Onu da evime götürüyorum” der misin? Allah ‘SE- RA’da yetiþtirdiklerine bereket versin…

Sevgili SEDEF “YOLCU”

ANKARA-AVRUPA-DÜNYA

Malazgirt’te doðmuþ, Ankara’da büyümüþ, Ýstanbul’da okuyup y. lisans için þimdi de Avrupa’ya gidiyorsun. Bunda üzülecek bir taraf yok kýzým. Hepimiz bir su damlasý ola- rak YOLCUluða baþlayýp vites büyüterek topraða düþüp, debriyaja basýp oradan öte- sini OTOMATÝK ÞANZIMANLA devam et- miyor muyuz? Zaman olarak yolcu olduðu- muz gibi mekan olarak, hayat, ilim tahsili, rýzk arama olarak da yolcuyuz. Ýnananlar için dünyada ve topraðýn altýnda GURBET yoktur. Çünkü o her yerde. Bu menzilden, bu þehirden gittiðimiz gibi, bu ülkeden ve bu dünyadan da gideceðiz. Önemli olan bir AZÝZ ya da AZÝZE olarak gitmek. Soluðu- muzu, zamanýmýzý, vücudumuzu onun muci- di sanatkara harcayýp çok yüksek ve sonsuz bir bedel almaktýr. Baþarýlar Sedef kýzým.

Adýný “Yolcu” taktým. Hayýrlý yolculuklar.

Sýkýntýlar paylaþtýkça azalýr

ailem

DR. CAN

Telesekreter çýktý.

Numara kullanýlmýyor.

“Alo” dendi þarjý bitti.

Ýþyerinde yok.

Muhasiple görüþüldü.

Mükerrer arandý . Ulaþýlamýyor.

Kapalý ve 2.si cevap yok.

Numara tanýmsýz.

Sürekli meþgul . Cevap yok.

Tel. kapalý.

Cevap yok.

Cevap yok.

Evde mevcut deðil.

Ulaþýlamadý.

Her ikisinde cevap yok.

Çaldý cevap yok.

Tel. arkadaþýnda.

görüþüldü.

Çok arandý, açmýyor.

Telesekreter çýktý.

Telesekreter çýktý.

Ulaþýlamadý.

Tel. kapalý.

Çok arandý, ulaþýlamadý.

CD göndermiþ.

cevap yok, teþekkür.

Cevapsýz.

Ulaþýlamadý.

Cevapsýz.

Ulaþýlamýyor.

Çok arandý, açýlmadý.

Ýþyerinde bulunamadý.

Deniz H. 0532 Pýnar E. 0535 Sarpr D.

Kilimcitepe 0232 Orhan Gazi 0505 Cenk 0532 Elif 0555 Erdoðan 0535 Aslan 0544 Nesli Han 0505 Koçeli 0544 Hatice I. 0536 T.Þahin 0505 Hakký T. 0382 Seda 0212 Underground 0535-0555 Burcu Öz 0532 B.Han 0533 Cank C 0505 Yas. Sür 0049 Hülya 0546 Baltazar 0555 Cengiz Z. 0505 Yasemin Ö. 0049 Konya 0555 Demet 0544 Hatçe 0544 M. Doðan 0535 Baltazar 0555 Müzeyyen 0505 Dursun Aksu 0344

Cevapsýz telefonlar

“19 YILLIK FATMA DRM”

Balýkesir’den

Gönül ehliymiþ; GÖNÜL EHLÝ DÜÞSÜN BA- ÞINA…

(Þ) kal, (H)’te kal, duayla kal, esen kal…

Hatta HOÞÇA KAL… Ama bu veda olmasýn…

“Gönül ehli oldum. Kalbimle konuþucam!”

diye mailleri kesme. Ben hâlâ “dünya ehli”

olmaktan kurtulamadým! SOS!

KISA KISA CEVAPLAR

8 TEMMUZ 2006 CUMARTESÝ ailem 30

(32)
(33)

doðru yanlýþ

hangisi

doðru? boþluklarý

doldur

1. Sünnet-i Seniyye’ye uymak Efedimiz’e karþý vefa, bid’atlara dalmak ise vefasýzlýktýr.

2. Sünnet, “tutulan yol”, “tarz”

anlamýna gelmektedir.

3. “Niyetler, amellere göredir” ifadesi bir hadis-i þerife aittir.

4. Bizde birinin bir emaneti varsa, ve o kiþi vefat etmiþse, onu evlatlarýna ya da eþine vermemiz gerekmez, hatýra olarak alýkoyabiliriz.

1.Çocukla olumlu iliþkiler geliþtire- bilmenin yolu kesinlikle çocuða sü- rekli bir þeyler ... veya her dediðine ... demek deðildir.

2. “Kendileri ihtiyaç içinde bile olsa- lar kardeþlerini kendi ... ter- cih ederler.” (Haþr: 9) ayeti, ... hasletini anlatmaktadýr.

1. Vefa ne demektir?

a) Ýstanbul’da bozasýyla ünlü bir semttir.

b) Yeni çýkmýþ bir üründür.

c) Vefa hatýr bilmek, hatýr sormak, hatýralara, sözlere, emanetlere layýkýyla riayet etmek demektir. Vefa, Hakk ve Cennet aþkýyla yanan kutlu gönüllerin özelliðidir.

d) Ýyi düþünüp, karar vermektir.

2. Zalim Haccac’ýn devrinde yaþayýp, onun zulmüne direnen, müslümanlarý himaye eden büyük bir hak dostudur. Haccac, onu zehirleterek öldürtmüþtür.

Bu zât kimdir?

a) Abdullah bin Mübarek b) Abdullah bin Ömer c) Abdullah bin Revaha d) Abdullah bin Abdülmuttalip

3. Empati ne anlama gelir?

a) Bebeklerin yürümeye yeni baþlarken attýklarý ürkek ve kýsa kýsa adýmlara “pati” ya da “empati” denir.

b) Sempatinin zýt anlamlýsýdýr.

c) Antipati’nin eþ anlamlýsýdýr d) Empati, kiþinin kendisini karþýsýndakinin yerine koyabil- mesi anlamýna gelir.

HANGÝSÝ DOÐRU 1. b , 2. b, 3. d

BOÞLUKLARI DOLDUR 1. Almak, Evet 2. Nefislerine, îsar

DOÐRU–YANLIÞ 1. Doðru, 2. Doðru 3. Doðru 4 Yanlýþ

CEVAPLAR

D Y

D Y

D Y

D Y

ailem test

Referanslar

Benzer Belgeler

Sahi bu kalabalığa nasıl oldu bu kadar alışmam Sürekli alışmam/. Bir

Sözlüklerde madde başı olarak yer alan ve bir kavramı kar- şılayan yok pahasına daha çok dilde zarf olarak yok pahasına satılmış veya yok pahasına elden

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

E ğer Vedanta şirketinin Hindistan’ın doğusunda Orissa’daki Niyamgiri Tepeleri’ndeki boksit madenciliği planlarına devam etmesine izin verilirse, bu durum bütün bir

Kapitalizmin, Marx’ın 160 y ıl önce yazmış olduğu kaderinden kurtulamayıp tökezledikçe hâlâ bir hortlaktan korkar gibi Marx’tan korkması Manifesto’nun hâlâ

susuzlukla savaşım veren Mamak ilçesindeki General Zeki Doğan, Tuzluçayır, Şahintepe, Ege ve Şirintepe mahallesi sakinlerinin önceki gün ak şam saatlerinde

On bin orta hasarlı ruhsats ız binaya yıkım kararı verildiğini söyleyen İnşaat Mühendisleri Odası Van Şube Başkanı Baran Özaydın, bu y ıkım kararlarının

Eğer uluslararası şirketlerin sözcülerini ve onların medyasını dinlerseniz, olası dünyaların en iyisinde yaşıyoruz: Piyasa egemenliğinde bir ekonomi artı