Çevre Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara’nın hava kalitesinin ölçümünden sorumlu Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezinin, yaklaşık 7 aydır istasyon yenileme çalışmaları nedeniyle ölçüm yapmadığını, kirliliğin en çok yaşandığı sonbahar ve kış aylarında Ankara’nın hava kalitesine dair hiçbir bilimsel veri bulunmadığını belirtti.
Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi.
Hava kalitesinin bilimsel bir yöntemle ve kentin faklı bölgelerinde ölçülmesi neden bu kadar önemlidir? Önemlidir çünkü; insanın yaşayabilmesi için solumaya yani oksijene ihtiyacı vardır ve solunan havanın kirlilik derecesi çevre ve halk sağlığı açısından tehdit oluşturabilir veya yaşamını yitirmesine sebep olabilir. Ne yazık ki, dünya tarihi
kentlerdeki hava kirliliği kaynaklı hastalık ve ölümlerle doludur. Belçika’nın Mense Havzasında 1930 yılında, Pensilvanya Donar kentinde 1948 yılında, Londra’da 1948 ve 1952 yıllarında ve Hindistan’ın Bhopal kentinde 1984 yılında yaşanan yoğun hava kirliliği nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetmiştir.
İnsan hayatının çevre sorunları ile doğrudan ilişkisi olduğunu hala anlayamamış olan kent yöneticileri, herhangi bir olumsuzluk sonucunda yaşanabilecek çevre ve halk sağlığı sorunlarından sorumludur.
Uzun zamandır ölçülmeyen Ankara’nın hava kalitesi ile ilgili değerler, 2004 ve 2005 yıllarında Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin ve AB’nin belirlediği sınır değerlerin üzerinde olduğu bilinmektedir.
- PM konsantrasyonu 2005 yılı Ocak ayının bütün günlerinde AB sınır değeri olan 50μg/m3 günlük
konsantrasyonunun üzerinde kalmıştır. 12 Ocak 2005 Cumartesi günü 135 μg/m3 ortalama SO2 konsantrasyonu ölçülmüş ve AB günlük sınır değeri olan 125 μg/m3 SO2 konsantrasyonu aşılmıştır.
- AB sınır değeri olan 125 μg/m3 SO2 sınır değerin Ankara ortalamasında aşıldığı gün olan 12 Ocak 2005 Cumartesi günü Sıhhiye, Bahçelievler ve Cebeci’de de sınır değerler aşılmıştır, diğer semtlerdeki ortalama konsantrasyonlar da sınır değere yaklaşmıştır.
- Ocak-2005’de semtlerde yapılan ölçümlerde, PM Konsantrasyonu büyük çoğunlukla, AB sınır değeri olan 50 μg/m3 ‘ün üzerinde kaldığı gözlenmiştir.
Hava kirliliğinin yoğunlaşarak soruna dönüşmesi üzerine kent yöneticileri suçu “inversiyon” kavramına atmaktadırlar. Peki nedir inversiyon?
Gerçek sıcaklık profili, yükseklikle azalacağına artarsa, buna inversiyon adı verilir. İnversiyon yer kabuğunun çabuk ısınıp, soğuması nedeniyle güneşin doğuş ve batışı sıralarında oluşursa radyasyon inversiyonu, soğuk hava
kütlelerinin meteorolojik ve topografik zorunluluklarla çökelmesiyle oluşursa çökelme inversiyonu adı verilir.
Radyasyon inversiyonu yerde, çökelme inversiyonu ise soğuk hava kütlesinin inebildiği en düşük yükseklikte başlar. Doğal bir meteorolojik olay olan inversiyon kimi zaman kentlilerin ölümlerine sebep olabilmektedir.
Hava kirliliğinin iki temel kaynağı vardır. Birincisi, ısınmada kullanılan yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliğidir. Doğal gaz kullanımının henüz tam olarak kent içerisinde yaygınlaştırılmaması, doğal gazın kentliler için pahalı olması, doğal gaz ağına yeterli bakımın yapılmaması ve evlerdeki ısı kaybı ile tüketimin artması dolayısıyla,
kükürdü, külü ve nemi yüksek fakat enerjisi düşük kömür kullanımı kent içerisindeki hava kirliliğinde büyük bir etkiye sahiptir. İkinci olarak, taşıtlardan kaynaklı hava kirliliğinde yoğunlaşma görülmektedir. Katlı kavşak yapımı ve yol genişletme çalışmaları ile ulaşım sorununa geçici, kısa vadede çözümler bulma çabası ve bu şekilde bireysel araba kullanımının teşvik edilmesi, ama öte yandan toplu taşımanın geliştirilmemesi ve ikinci, hatta üçüncü plana itilmesi kent yöneticilerinin genel politikası olarak açıkça ortaya konulmaktadır.
İnversiyonun oluşmasında ise özellikle kentin plansız bir biçimde, meteorolojik ve topografik özellikleri göz ardı edilerek büyümesi önemli bir noktadır. Yani kent yöneticileri doğal bir meteorolojik olay olan inversiyonun etkilerini azaltabilir ve bu etkilerin önlemlerini alabilirler.
Çözüm nedir?
- AB’ye girme iddasında olan bir ülkenin Başkenti’nin planlı bir biçimde, doğa ve insan öncelikli yönetilmesi gerekmektedir. Yönetimin vizyonu kentlilerin daha sağlıklı bir kentte yaşamalarının sağlanması olmalıdır. -Her defasında üstüne basa basa söylediğimiz toplu taşıma sisteminin bir an önce planlanması, öncelikler arasına alınması ve eskimiş, emisyon oranı oldukça yüksek olan otobüslerin kullanımdan kaldırılması gerekmektedir. - Katlı kavşak ve yol genişletme çalışmaları, bu bölgelerde hava kirliliğinin önemli bir kaynağı olan motorlu taşıtlardan kaynaklı kirliliği arttırmaktadır. Bireysel otomobil kullanımı teşvik edilmemeli, otomobil kullanımını azaltmak için projeler üretilmelidir.
- Doğalgaz kullanımının yaygınlaştırılması, doğal gaz hatlarının bakımının yapılması ve doğalgazın satış ücretinin kentlilerin maddi koşulları üzerinden belirlenmesi gerekmektedir.
- Kükürt, kül ve nem oranı fazla enerjisi düşük olan kalitesiz kömür kullanımının engellenmesi için denetim mekanizmaları çalıştırılmalı ve kalitesiz kömür kullanımının önüne geçilmelidir.
Ankaralıların soluduğu havanın 21. yüz yıl Türkiyesi’nde uzun süreden beri ölçülememesi ve bu konuda kent yöneticilerinin hiçbir açıklama yapmamaları, yönetime demokratik katılım, şeffaflık ve halkın bilgilendirilmesi gibi çağdaşlığın simgesi olan kavramlara ters düşmektedir. Bu noktada hava kirliliği sorununa çözüm üretmesi gereken Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni, Ankara Valiliği’ni ve Ankara İl çevre ve Orman Müdürlüğü’nü biran önce Ankaralılara açıklama yapmaya ve kamusal görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz.