• Sonuç bulunamadı

(1)Vahşi kapitalizmin tüm unsurları Dilovası'nda ittifak içinde

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "(1)Vahşi kapitalizmin tüm unsurları Dilovası'nda ittifak içinde"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Vahşi kapitalizmin tüm unsurları Dilovası'nda ittifak içinde. Türkiye'nin ihracatının anlamlı bir bölümünün bu bölgeden yapılıyor olmasının kendilerine yeterli dokunulmazlığı sağlayacağından emin işverenler, kendisiyle aynı zihniyetle yerel yöneticiler ve siyasetçilerle el ele, insanı feda ediyorlar

Karayoluyla İzmit-İstanbul arasında seyahat ediyorsanız, hele sabahın erken saatleriyse, Dilovası'na yaklaştığınızı gösteren işaret levhalarını görünce, kendinizi bir sanayi cehennemi manzarası görmeye alıştırın. Deniz yönüne baktığınızda, göğe yükselen çeşitli renkte duman, toz ve buharlar göreceksiniz. Kimsenin ortalıkta olmadığı bu erken saatlerde, çelikhanelerin toksik tozları, kimyevi madde depolarında birikmiş gazlar ve daha nice uçucu atık, herhangi bir filtreleme işlemine tabi olmadan havaya bırakılıyor: Dilovası bir çukur olduğu için, havadaki zararlı maddelerin çok büyük bölümü o bölgede oturanların ve çalışanların her soluk alışlarında ciğerlerine doluyor.

Geceyarısı, yani mesai saati dışında, dolayısıyla çok az da olsa, bir denetim riskinin olmadığı bir zamanda, Dilderesi'ne veya doğrudan denize boca edilen, filtre edilmemiş sanayi atıklarını buna ilave edin. Gene de sanayi cehennemi manzarasının bütününü görmüş olmazsınız. Buna insanın genzini yakan, burnunun direğini sızlatan acımtırak kimyevi madde kokusunu, dilinizde oluşan pas tadını ve bazı fabrikalardan çıkan cehennemi gürültüyü de eklemeniz gerekir. Burası, İstanbul'a kuş uçuşu mesafede olan, tüm devlet yetkililerinin, gazetecilerin yılda en az birkaç kez önünden geçtikleri Gebze'ye bağlı Dilovası organize sanayi cehennemi bölgesidir. Bölgeden milletvekili seçilen çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin, bakanlığının 2005 yılı bütçe görüşmelerindeki sözleriyle, "Marmara bölgesinin kirliliğinin yüzde 25'inden sorumlu" olan Dilovası'dır burası.

Burada 20 bin insan çalışıyor. çoğu gecekondu konumunda olan konutlarda 30 binden fazla insan yaşıyor.

Dilovası'nda yaşayanların hemen hepsi astım ve bronşitten şikayet ediyor. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapılan bir araştırma, son yıllarda bu bölgede gerçekleşen ölümlerin yüzde 30'unun kanser ve esas olarak akciğer ve mide kanseri nedeniyle gerçekleştiğini belirtiyor. Türkiye genelinde kanserden ölüm oranından üç misli yüksek bu. Bu orana, Dilovası'nda çalışıp ama bölgede oturmayanların kanser olma riskleri dahil değil.

2006 bitiyor

Gene çevre Bakanı'na dönelim. Osman Pepe, bundan iki yıl önce,"Türkiye'nin, gelişmiş ülkelerin kirletici fabrikalarını söküp gönderdiği bir ülke olmaya devam edemeyeceğini" vurgulayıp, "2006 sonuna kadar çevreyi tamamen AB'ye uyumlu hale getireceklerini" beyan ediyordu. 2006'nın bitmesine bir ay kaldı. Bu konudaki en anlamlı ve neredeyse yegâne olumlu gelişme, Yatağan termik santralinin yıllardan beri, uluslararası uyuşmazlık nedeniyle devreye

sokulamayan baca gazı arıtma tesisinin birinci ünitesinin geçtiğimiz günlerde çalışmaya başlaması oldu. Bilindiği gibi, Yatağan ahalisi yıllarca bu kirlenme nedeniyle kırıldı ama herhangi bir sorumlu bundan dolayı cezalandırılmadı.

Herhalde burada da esas suçlu, sel yatağına ev yapma suçu işleyip evinden barkından hatta canından olanlar gibi, orada oturmaya devam eden Yatağan ahalisi olsa gerek.

Osman Pepe, daha yakın tarihte yaptığı bir konuşmada, hızını alamayıp "Bir insanımızın canı için gerekirse bin fabrika kapatırız" diyordu. Bu tumturaklı tehdidini, özellikle "Dilovası'ndaki fabrika bacalarından çıkan ve kirlilik oluşturan etkenlere karşı çok sıkı çalışma yaptıklarını" dile getirirken savunuyordu. Dilovası'nda bulunan 170 civarındaki fabrikadan herhangi birinin, çevreye verdiği zarar nedeniyle kapatıldığını duymadık. Verilen birkaç para cezası da, arıtma tesisi yatırım maliyetini bir kenara bırakalım, bu tesislerin işletme giderinin bile altında kalıyor. çoğu zaman, kirletici fabrika sorumluları karşı ekspertizleri kolayca devreye sokarak, o yetmediği zaman, "şu kadar insanın ekmeğiyle oynuyorsunuz" evrensel şantajına başvurarak, durumu kurtarmayı beceriyorlar. 'Lanetli Kent, Dilovası' başlığıyla, 21 Kasım 2006'da Liberation gazetesinde iki tam sayfalık bir röportaj yayımlayan Marc Semo, İzmit valisi Erdal Ata'nın geçen eylül ayında alelacele istifa etmesini hatırlatıyor. Valinin, bölge sanayicilerinden lüks bir

Mercedes araba hediye alması haberinin yerel basında yayımlanmasının ardından, istifa ettiğini belirtiyor. Bölge sanayicileri sayın valiye böyle bir hediye vermek gereğini neden duymuş olabilirler ki? Uluslararası basında

bugünlerde yankı uyandıran Dilovası organize çevre ve insan katliamı konusunda, yerel milletvekillerinin, özellikle CHP milletvekili İzzet çetin'in girişimiyle 2006 Nisan'ında bir Meclis araştırma komisyonu kuruldu. Komisyonun başına, AKP miletvekili Eyüp Ayar geldi. Komisyonun raporu bugünlerde Meclis başkanlığına sunulacak. İlginç olan, aynı Eyüp Ayar'ın geçen yıl, Dilovası çevre katliamının önde gelen isimlerinden, hurda çelik işleyen Diler Demir çelik

(2)

AŞ'ye, GESİAD'ın yılın şirketi ödül plaketini kendi elleriyle vermesiydi. Bu konuda kendini savunan Ayar, "Diler günah keçisi görülmemeli" buyurdu. Kıyı şeridinin halka açık son parsellerine el koyma çabalarını sürdüren ve yıllar boyunca Dilderesi'ni fütursuzca kirleten, saldığı pis kokularla ünlenen, bölgenin en eski işletmelerinden olan

POLİSAN'a, sadece kendi ziyaretçilerine açık, mostralık orman yetiştirdiği ve artık dereyi eskisi kadar kirletmediği için yılın çevrecisi ödülü verildiğini de hatırlatalım. Dilovası çevre ve insanlık katliamı ile ilgili daha fazla detaylı bilgi, 2004'de kurulan Dilovası çevre koruma girişiminin internet sayfasından edinilebilir (www.dilovasi.org).

Dilovası'ndaki durumun vahameti, geçen hafta CNN'deki Manşet programındaki röportajda da görülüyordu.

Çoğu kapatılmalı

Bugün Dilovası'nda, Osman Pepe'nin uzmanlarının da gayet iyi bildiği bir durum var. Türkiye'deki çevre mevzuatı gerçekten uygulansa, Dilovası'ndaki fabrikaların dörtte üçünün, eğer bu konudaki AB mevzuatı uygulansa, neredeyse hepsinin kapatılması gerekiyor. Bugün Çin'de, özellikle Şanghay bölgesinde yaşanan veya bir yüzyıl önce İngiliz sanayi havzalarında yaşanmış olan vahşi kapitalizmin çevre ve insan yıkımının uç örneklerinden biri yıllardır Dilovası'nda yaşanıyor. Basına sızan bilgilere göre, Meclis Araştırma Komisyonu raporunda, esas olarak bölge halkının, özellikle çukur mahallelerde oturanların acilen başka yere taşınması önerisi yer alıyor. Bu elbette bir çözüm.

İnsan sağlığı açısından, acil ve kısa vadeli bir çözüm. Bu çözümün, son tahlilde sorumluluğu gene halkın üstüne yıktığını da görmemezlik etmeyelim. Ama o bölgede oturmamakla beraber, bütün bir yıl, çoğunlukla haftanın altı günü, günde ortalama 10 saat Dilovası'nda bulunmak zorunda olan çalışanların sağlığı ne olacak? Dilovası çukurunda biriken kimyevi gazların, tozların bütün bölgeyi yavaş yavaş zehirlemeye devam etmesine kim son verecek?

Sendikalar üyelerinin sağlığı konusunda, önce istihdam deyip işveren gibi mi davranacaklar?

Çalışanlarla ilgili sorunu çözmek için, başka bir yol var. çolakoğlu firmasının yaptığı gibi, çalışanlarını tehditle bir sendikadan (DİSK) başka bir sendikaya (Türk-İş) üye yaptırmak ya da sendika üyesi olanı hemen işten çıkarmak zor değil Türkiye'de. Başı eğik, kendisine iş ve aş sağlayan patronuna minnettar, onun önünde el pençe divan durmak ve çevre sorununu "büyüklerinin" bileceğinden emin olmaktan başka çaresi olmayan emekçilerle bu sorunu çözmek, işverenlerle AKP'nin uzlaştığı bir nokta... Vahşi kapitalizmin tüm unsurları Dilovası'nda ittifak içinde. Türkiye'nin ihracatının anlamlı bir bölümünün bu bölgeden yapılıyor olmasının kendilerine yeterli dokunulmazlığı

sağlayacağından emin işveren sınıfı, kendisiyle aynı zihniyeti paylaşan yerel yöneticiler ve siyasetçilerle el ele, insanı feda ediyorlar. çevre Bakanı'nın ve bölgenin AKP'li milletvekillerinin bu çevre felaketi konusunda attıkları acıklı tiradlara kanmayın. Dilovası için yapılan en son girişim, orada "katı atık düzenli depolama tesisi" kurulmasıydı. Halk tabiriyle, çöp toplama alanı. Kocaeli Belediyesi'nin sipariş verdiği ÇED raporu, projenin çevre etkinliği açısından uygunluğunu onaylarken, çiçektepe'de yapılması öngörülen bu tesisin sıcak havalarda 785 metre uzaklıktaki çevre yerleşimlerde hissedilir ama "kabul edilir" düzeyde koku kirlenmesi yapacağını onaylıyor. Bu tür bir fayda-zarar maliyeti yapanların böyle bir yerde oturmaya zorunlu kılınmasını insan arzu ediyor. Beldesine getirdiği bu yatırım ve istihdam olanağından dolayı ortalıkta böbürlenerek dolaşan, Dilovası konusu bugünlerde ayyuka çıktıktan sonra, yani ÇED raporunun yayımlanmasından bir yıl sonra raporun iptali için kerhen mahkemeye başvuran Dilovası Belediye Başkanı'nın da çöplüğe en yakın yerde zorunlu ikamete mecbur edilmesini de...

Eğer devam ederse, AB ile müzakerelerde, bizi en fazla zorlayacak bölümün Kıbrıs, Ermeni sorunu falan değil, çevre olduğunu herkes biliyor. Bence, AB üyeliğine esas bu nedenle rest çekelim ve kendi bildiğimiz yoldan güzel güzel kalkınalım. Bundan böyle de üzerinde Dilovası'nın resmi olan bir plaketi yılın en büyük sanayicisine ödül olarak verelim. Şanla ve şerefle...

Ahmet İNSEL- Radikal İki- 26.11.2006

Referanslar

Benzer Belgeler

Babacan, 1 Ocak 2010 ile 31 Ekim 2010 tarihleri aras ında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan 3 milyar 172 milyon 996 bin 781,48 TL’nin GAP yat ırımlarında kullanılmak üzere

CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, Avusturya'dan ithal edilen hayvanlarda mavidil hastalığının tespit edildiğini belirterek, May ıs ayına kadar önlem alınmaması

Eski Kocaeli Büyük şehir Belediye Başkanı Sirmen, baraj yapımında DSİ'nin onayının bulunduğunu, inşaata DSİ'nin ba şladığını ve projeyle ilgili Danıştay'ın

Suyla ilgili kamu otoritelerinin raporlarının gereğini yerine getirmeyerek görevini ihmal eden, ASKİ’yi kuruluş amacı d ışındaki yatırımlara yönlendirerek görevini

Ankara Büyük şehir Belediyesi, Cebeci Asri Mezarlığı'nda mezar yerini 13 bin YTL'ye satarken, bu rakam İstanbul'daki tüm mezarlıklardan daha pahalı.. Yani en pahalı mezar

Konu ile ilgili olarak CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören'in Üzüm-Sen'e gönderdiği cevabi mektup şöyle: "Ala şehir ve Sarıgöl ilçelerimizde asmalardaki üzümlerde

Öğretmenlerin ifade ettikleri uyum sorunları bir bütün olarak ele alındığında, göçle gelen öğrencilerin uyum sorunları yaşadıkları ve bu sorunu yaşayan

Yine Knott tarafından, stratejik düşünme, karar alma ve uygulama aşamalarında strateji araçlarının nasıl kullanıldığına dair cevap arayan diğer bir çalışma