• Sonuç bulunamadı

2.ÜNİTE HİKÂYE. Gerçek ya da gerçekleşmesi mümkün olay ve durumları kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatan edebî türdür.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "2.ÜNİTE HİKÂYE. Gerçek ya da gerçekleşmesi mümkün olay ve durumları kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatan edebî türdür."

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2.ÜNİTE HİKÂYE

Gerçek ya da gerçekleşmesi mümkün olay ve durumları kişi, yer ve zamana bağlı olarak anlatan edebî türdür.

Hikâye; insan, zaman ve mekân unsurlarıyla birlikte kurgusal bir dünya çerçevesinde fazla ayrın- tıya girilmeden yazılan bir düz yazı türüdür.

Hikâyenin Yapı Unsurları:

Olay, yer, zaman, kişi olmak üzere dört yapı unsuru vardır.

1. Olay örgüsü, bir konunun etrafında var olan, birden fazla olayın neden–sonuç ilişkisine dayalı oluşan bir bütündür.

Olay örgüsü birbiriyle ilgisi olmayan olayların rastgele veya peş peşe sıralanması değil, birden fazla olayın mantıklı ilişkisidir.

Hikâyeli anlatımlarda bir ana olayın çevresinde gelişen birden fazla yan olay, bir ilişki içinde sıralanarak olay örgüsü oluşturulur.

2. Yer (Mekan): Anlatmaya bağlı edebi metinlerde olayın geçtiği yere, çevreye mekân denir.

Mekân, anlatılan olayın sahnesidir; bir ev, bir mahalle, bir şehir, bir iş yeri de olabilir.

3. Zaman: Anlatmaya bağlı edebi metinlerin temel bi- rimlerinden biridir. Olayın

başlangıcıyla bitişi arasında geçen süreye zaman denir. Zaman, esere başlangıcı ve bitişi olan bir evre olarak yansır; yaşamın içindeki bir kesit olarak, anlatılan olayla bütünleşir.

4. Kişiler: Hikâyedeki olay veya durumları, hikâye unsurlarından biri olan kişiler yaşar. Bu kişiler, öyküleyici metinlerin şahıs kadrosunu oluşturur.

Anlatmaya bağlı edebî metinlerde olayın merkezinde bulunan ait olduğu toplumsal sınıfın/

zümrenin özelliklerini üzerinde taşıyan kişiye tip, toplumsal bir tabakayı değil de sadece kendini temsil eden kişiye de karakter denir.

Destanlarda, masallarda, mesnevilerde, halk hikayelerinde kişiler belirgin bir özellikle öne çıktıkları için genellikle tip niteliği taşır.

(2)

1. Birden salonda bir mum parlıyor. Ve hiç bir aydınlık vermiyor bu mum. Salona doğru bir adım atıyorum. Ve kafamı çevirdiğim her yanda ışık vermeyen, parlak mumların ufak alevlerini görüyorum. Yer birden sallanmaya başlıyor. Mumlar, ev, ben sallanarak dönüyoruz. Bu sallantı arasında birden bir fare beliriyor. Ben çok korkarım farelerden.

Çocukluğumdan beri (Birden bu geliyor aklıma.). Fare kafasını kaldırmış hareketsiz sıçramakta.

Tezer Özlü, Kar Yukarıdaki parçada hikâye unsurlarından hangisi belli değildir?

A) Kişi B) Mekân C) Olay örgüsü E) Tema D) Zaman

2. (I) Anlatmaya bağlı bir tür olan hikâyelerde, kişilerin başından geçenlere olay denir. (II) Hikâyelerde tek bir olay ele alınır, bazen bu temel olaya bağlı küçük çaplı yan olaylar da olabilir. (III) Ele alınan olayın başladığı ve bittiği bir zaman dilimi vardır. (IV) Hikâyelerde olay belli bir yerde (mekânda) geçer. (V) Bu yer ya da çevre, betimlemelerle tanıtılır ve ayrıntılarıyla aktarılır.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde hikâyenin unsurları ile ilgili yanlış bilgi verilmiştir?

Özellikler Tip Karakter

a. Toplumsal bir tabakayı değil de sadece kendini temsil eden kahramandır.

b. Ait olduğu toplumsal sınıfın veya zümrenin özelliklerini üzerinde taşıyan kişidir.

c. Tek yönüyle ele alınır, o yönleri, kuvvetle vurgulanır.

d. Çok yönlü bir kişiliktir.

e. Birey olarak ele alınır; çelişkileri, acıları, mutlulukları, çıkmazları sadece kendisine aittir ve kendi- siyle sınırlandırılmıştır.

f. Benzerlerinin ana özelliklerini kendinde topladığı için kendine özgü bir kişiliği yoktur.

g. Evrensel niteliktedir.

h. Bir insanda olabilecek olumlu ve olumsuz nitelikleri barındıran, çok yönlü işlenmiş kişilerdir.

(3)

Hikâyenin Planı:

Serim (giriş), düğüm (gelişme), çözüm (sonuç) bölümlerinden oluşur.

Serim bölümünde olayın geçtiği yer, zaman ve olay kahramanları belli başlı nitelikleriyle betimlenir.

Düğüm bölümünde neden-sonuç ilişkisine göre olay yoğunlaşır ve merak ögesi doruğa çıkar.

Çözüm bölümünde gelişmeler sona erer, merak edilen sorular cevabını bulur.

Anlatıcı Bakış Açısı:

Her hikâyede bir anlatıcı vardır.

Anlatıcı, belirli bir bakış açısıyla olay veya durumu aktarır.

Anlatıcı; edebî metinlerde, okura olayı anlatan kişidir.

Anlatıcı, yazar değildir; yazarın kurguya dâhil edip ağzından hikâyeyi anlattırdığı hayali kişidir.

Hikâye ve roman gibi anlatmaya bağlı edebî metinler birinci kişi ya da üçüncü kişi ağzından anlatılır.

Anlatım ya hakim ya kahraman ya da gözlemci bakış açısıyla verilir.

1- Kahraman Anlatıcı Bakış Açısı: Bu bakış açısında olay örgüsü, mekân ve kişiler eserin baş kahramanlarından biri tarafından Anlatıcısı 1.kişidir. Anlattıkları, yaşadıkları ve

gördükleriyle sınırlıdır. Yalnızca bilinen, duyulan, görülen ve yaşanılanı anlatır.

2- İlahî (Tanrısal - Hakim) Bakış Açısı: Hâkim bakış açısında anlatıcı, kendisinden “ben”

diye söz etmez, hep III. tekil kişi “o”yu kullanır. Hâkim bakış açısıyla yazılan eserlerde anlatıcı her şeyi bilir, kahramanların duygularını, düşüncelerini, kafalarından neler geçirebileceğini anlar ve anlatır.

3- Gözlemci Bakış Açısı: Gözlemci anlatıcı, etrafında olup bitenleri bir kamera gibi izler, tarafsız bir tutumla gözlemlerini okura aktarır. Gözlemci anlatıcı, ilahi anlatıcı gibi her şeyi bilmez. III. tekil kişi “o”yu kullanılır.

(4)

Örnek:

Akdeniz’in, kahramanlık yuvası sonsuz ufuklarına bakan küçük tepe, minimini bir çiçek ormanı gibiydi. İnce uzun dallı badem ağaçlarının alaca gölgeleri sahile inen keçi yoluna düşüyor, ilkbaharın tatlı rüzgârıyla sarhoş olan martılar, çılgın bağrışlarıyla havayı çınlatıyordu. Badem bahçesinin yanı geniş bir bağdı. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki harabe vadiye kadar iniyordu. Bağın ortasındaki yıkık kulübenin kapısız girişinden bir ihtiyar çıktı. Saçı sakalı bembeyazdı. Elleri, ayakları titriyordu. Gök kadar boş, gök kadar sakin duran denize baktı, baktı.

Ömer Seyfettin, Forsa Yukarıda verilen parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Hâkim(ilahi) bakış açısıyla yazıldığı B) Anlatmaya bağlı bir metinden alındığı

C) Olayların üçüncü kişinin ağzından aktarıldığı D) Öyküleyici ve betimleyici anlatıma yer verildiği E) Mekân unsurunun ön plana çıkarıldığı

Aşağıdaki edebi metinlerin hangi bakış açısıyla yazıldığını altındaki boşluklara yazınız.

• Kestaneci başını kaldırmış, ona bakıyordu. Mangalın kıyısında kabukları yarılmış, kızarmış kestaneler diziliydi. Bir kıvılcım sıçradı. Canı pek istemiyordu, ama kabuklarını soydurup biraz alsa belki... Kestaneci bağırdı:

— Ne dikildin orda ulan, yol üstünde maşatlık taşı gibi. Bas git hadi!

• Yağmurlar dindi. Ovanın böğründeki hafif eğimli toprak kanallar tarlalarda biriken fazla suyu denize akıttı; akıntının oluşturduğu birikintilerde sivrisinekler ve kurbağalar arttı.

Tarlalar da kanalların toprakta bıraktığı nemi sakladı, pamuğunu büyüttü.

• Saat dörde doğru uyandım. Sabah yaşadığım öldürücü saatleri düşündüm. Bu duruma nasıl geldim? Neden bana yaşama- sını öğretmediler? Neden bana, bizden bu kadar,

(5)

HİKÂYE TÜRLERİ

Olay Hikâyesi Durum Hikâyesi Ben Merkezli Hikâye Küçürek Hikâye

Klasik öykü de denir Kesit hikâyesi de denir.

Kahramanın daha çok kendi ruh hâli ve hayal dünyasını yansıttığı hikâyelerdir.

Öykünün bir alt türüdür.Minimal öykü olarak da adlandırılır.

Ağır basan öge olaydır Olay ögesi ikinci plandadır.

Olaylar kahraman anlatıcı bakış açısıyla verilir.

Az sayıdaki kelimeyle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip olan sanatsal iletişim araçlarıdır.

Serim-düğüm-çözüm bağlamı içinde oluşur.

Hayatın bir kesiti kendi doğası içinde ele alınır. Serim-düğüm- çözüm aşamalarına dikkat edilmez

Hikâyenin ana kahramanı yazarın kendisidir.

Başı ve sonu yoktur, okurun düş gücüne bırakılır.

Merak ögesi canlı tutulur

Merak ögesi ön planda değildir. Başı sonu belli değildir.

Bitmemişlik duygusu vardır.

Bireyin bunalımları, çıkmazları anlatılır.

Kahraman genellikle düş dünyasına sığınır.

Küçürek hikâyenin üç önemli belirleyici özelliği vardır:

Kısalık, yoğunluk ve birlik.

Kurucusu Fransız yazar Maupassant’tır

Kurucusu Rus sanatçı Anton Çehov’dur.

Bu tarz öykünün önde gelen temsilcisi Franz Kafka’dır.

Yalnızca bir anın saptaması olan anlatılardır.

Ömer Seyfettin bu türün başarılı örneklerini vermişti.

Bizde Memduh Şevket Esendal bu türün ilk örneklerini vermiştir

Bizde ilk temsilcisi Haldun Taner’dir.

Kelime eksiltme, zaman- mekân ayrıntılarını silme bir durumu

minyatürleştirme vardır.

Diğer sanatçılarımız:

Refik Halit, Reşat Nuri, Sabahattin Ali, Yakup Kadri, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Necati Cumalı, Samim Kocagöz...

Sait Faik Abasıyanık bu türün

ustalarındandır. Tarık Buğra, Ferit Edgü, Rasim Özdenören

Bilge Karasu, Oğuz Atay, Nezihe Meriç

Ferit Edgü, Haydar Ergülen, Hulki Aktunç, Necati Tosuner, Vüs’at O. Bener, Murat Yalçın

(6)

Çatışma:

öyküleyici metinlerde (roman, hikâye, tiyatro, masal vb.) gerilimi sağlayan, olayların dayandığı asıl unsurdur. Birbirine karşıt unsurların, karakterlerin bir arada anlatılması, sergilenmesi ile oluşur.

Anlatım Biçimleri

Öyküleyici metinlerde öyküleme ve betimleme anlatım biçimlerinden yararlanılır.

Öyküleyici Anlatım (Öyküleme):

Olay anlatımına dayanan anlatım biçimidir.

Bu anlatım biçiminde okuyucuyu olay içinde yaşatmak amaçlanır.

Öyküleyici anlatımda kişiler, olay örgüsü, mekân ve zaman ögeleri bulunur; fiil ve fiilimsilere çokça yer verilerek kişiler hareket hâlinde yansıtılır.

Bir başka uçağın sesi gelmeye başladı. Bizim Ada, uçakların üstünden geçtikleri bir yol güzergâhı olmalı ki, hep ya üstümden ya solumdan geçip gidiyorlar. Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı.

Karga sesleri geliyor şimdi de. Vaktiyle bu Ada’ya bu zamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi.

Küme küme bir ağaçtan ötekine konarlardı.

Betimleyici Anlatım (Betimleme):

Sözcüklerle resim yapma sanatıdır.

Varlıkları, durumları zihinde canlandırmayı amaçlayan anlatım biçimidir.

Betimleyici anlatımda sıfatlar kullanılarak varlık ve durumlar ayırt edici özellikleriyle verilir.

Öznel olanlarına izlenimsel betimleme, nesnel olanlarına açıklayıcı betimleme denir.

Öznel anlatımlı betimlemelerde okuyucuya izlenim kazandırmak, nesnel anlatımlı betimlemelerde bilgi vermek amaçlanır.

Karşıdaki komşum yabancı subayın buldok cinsi bir köpeği vardı. İri kafalı, koca enseli, iki dişi daima meydanda, yanakları kof ve sarkık, burnu çökük, aksi bir köpek... Bana buldok suratı; bütün

(7)

Anlatım Teknikleri

Öyküleyici metinlerde yararlanılan anlatım teknikleri:

1. Gösterme (diyalog, iç konuşma, bilinç akışı)

2. Tahkiye etme / anlatma (kişi tanıtımı, olay anlatımı, geriye dönüş, iç çözümleme, özetleme) 3. Pastiş

4. Parodi 5. İroni

1. Gösterme (Sahneleme):

Olaylar, kişiler, varlıklar okuyucuya doğrudan sunulur.

Anlatıcı, okuyucu ile eser arasına girmez.

Okuyucunun dikkati eser üzerinde yoğunlaşır.

Bu teknikte kişilerin konuşmaları ve hareketleri yansıtılarak okuyucunun kendisini eserin kurmaca dünyasında hissetmesi sağlanır.

Gösterme tekniği; diyalog, iç konuşma veya bilinç akışı şeklinde olabilir.

a. Diyalog:

Kahramanların karşılıklı konuşmalarına dayanan anlatım tekniğidir. Metne akıcılık kazandırır.

Diyalog tekniğinde konuşmalar, kitabi değildir. Kahramanlar, sosyal statülerine uygun biçimde konuşturulur.

— Canım, neden söküyorsunuz? dedim.

— Mühendis Ahmet Bey söktürüyor.

— Ne yapacak bunları?

— Yukarıda deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzeltiyorlar da...

— İngiliz çimi alsın, eksin, mademki herif zengin...

(8)

b. İç Konuşma:

Kahramanların içsel konuşmalarını aktarmaya dayanan anlatım tekniğidir.

İç konuşma tekniğinde, kahramanın duygu ve düşünceleri sesli düşünme şeklinde yansıtılır.

Bu anlatım tekniğinde kahraman, karşısında biri varmış gibi kendi kendine konuşur.

Bu kedi, tahta masanın üstüne çıkmış, köpeğime durmadan homurdanacak mı? Sandalyenin üstün- deki vişneçürüğü rengindeki delik çoraplar... Asmanın yaprakları daha yemyeşil. Bizim bahçedeki kurudu bile. Deniz, Bozburun’a doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbul’un neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?

c. Bilinç Akışı:

Genellikle XX. yüzyıl modern roman ve hikâyesinde kullanılmış bir anlatım tekniğidir.

Bu teknikte de iç konuşmada olduğu gibi kişilerin iç dünyaları, zihinlerinden geçirdikleri doğrudan o kişilerin ağzından, kendi kendilerine konuşmaları şeklinde verilir.

Kahraman anlatıcı ve bakış açısı söz konusudur ancak bilinç akışında iç konuşmadan farklı olarak cümleler arasında mantık ilişkisi zayıftır.

Daha çok serbest çağrışım yoluyla bir düşünceden bir başka düşünceye atlanır.

Bu teknikte dış dünyaya ait nesneler, motifler bilinçaltını harekete geçiren serbest çağrışım ögeleri olarak işlev görür. Bilinç akışı ile iç konuşma tekniği genellikle iç içe kullanılır.

Param var. Nüfus cüzdanım yanımda değil. O gerekli sanırım. Adama, Sarıkumluyum da diyemem, evine gitseydin der, inanmaz da kapının sürgülenmesi hikâyesine, kuşkulanır, inansa bile bir türlü, otelin önünden geçemem bir daha. En iyisi açıkça yanıma almadım, demek. Balığa çıktık derim. Lâf olsun diye zaten birer balık çektik Suat’la. O, eli boş dönmesin diye aldı yanına. Eve götürür, tel dolabının orta yerine yerleştirir. Ailece paylaşacak olsalar, bir tadımlık bile düşmez her birine.

Bilemedin, kedinin önüne attırır büyük hanım. Ama balığa çıkan Suat, balıkla dönmüştür eve. Anam bilir niye çıktığımı denize. Bir şey söylemeği de Dilâver Hanımlığına yediremez. Balığı attım zaten.

Ölü eti ne yapayım. Otelde gülerlerdi tek balığı görseler. Hem onlara ne. Gider yatarım. Dertleri

(9)

Hikâyenin Tarihsel Gelişimi:

Dünya edebiyatında ilk hikâye örneği 14.yy.da İtalyan Boccacio tarafından yazılan Decameron (On Gün)

Türk edebiyatında hikâye türünün ilk örnekleri 19.yy.da Tanzimat Dönemi’nde verilmiştir.

İlk hikâyemiz: Letaif-i Rivayet (Ahmet Mithat Efendi)

Batılı anlamda ilk küçük realist hikâyemiz: Küçük Şeyler (Samipaşazade Sezai)

Tanzimat Dönemin’den önce hikâye türünün yerini Dede Korkut Hikâyeleri, halk hikâyeleri, destan, mesnevi gibi türler tutmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

This research study is focused and replicated the earlier studies on the relationship between the consumer purchase intention and the factors which influenced

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23 üncü maddesinin on ikinci fıkrasının “Sigorta şirketlerinin, sigorta sözleşmeleri için brokerlik yapanların ve

•Altın Arığ Altın Taycı’ya Alıp Küreldey’in ülkesine gitmesini, orada Altın Taycı’nın alacağı eş Han Sabah için bir karşılaşma düzenlendiğini,

• Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez... 05.00

Toplumsal olayları yeni bir bağlam içerisinde görmek ve tahlil etmek..

Halkla ilişkilerin yönetim işlevi olduğunu savunan bakış açısına göre örgüt kuramcıları halkla ilişkileri “çevresel kaynakların kontrol edilme aracı” olarak

Yoksul nüfus içerisindeki kadınların sayısının daha fazla olması, bir anne olarak yoksulluğun yükünü çocuklarına yansıtmak yerine tek başına çekmesi,

Bir sonucu kabul etmeden önce nedenler istemek, sonucunuzu destekle- mek için bir kanıt sunmak, hedef kitleye nedenleri belirlemek, tasarım sonucu ima etmek için nedenleri ele