• Sonuç bulunamadı

Gaazi Süleyman Paşa Vakfiyesi ve Tahrir Defterleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gaazi Süleyman Paşa Vakfiyesi ve Tahrir Defterleri"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ĞAAZÎ SÜLEYMAN PAŞA. VAKBİYESİ

Ve

T A H R Î R d e f t e r l e r i EKREM H A K K I AYVERDİ Rumeli Fâtihi Gaazî Süleyman Pa­

şa'nın bir vakfiyesi Süleymaniye'dcki Türk - islâm Eserleri Müzesinde 2197 numarada bulunmaktadır. Bu vakfiye Süleyman Paşa'nın Rumeli'de en mühim ma'mûresi olan Bolayır'ı ve Kavak kö­ yünü kavramaktadır. Süleyman Paşa'nın eserleri ise pek daha geniş bir sahaya ya­ yılmış, yirmiyi mütecâviz binâdır. Bu vakfiyede olanlardan gayrisini başka ve­

sikalara müracaatla bulmak kaabildir. Bundan mâ'adâ bir vakfiye ele geçme­ miştir.

Vakfiye 5,55 m. boyunda 24,5 sm. enindedir. Metin ve imzalar, 17,5 cm. uzunluğunda 103 satıra yazılmışdır. Bu vakfiyenin rik'a ile çıkarılmış bir sûrcti Evkaf kütüğünde 990 numaralı Vakfiye-i Ûlâ Rumeli ve Anadolu defterinin eski 153, yeni 160, sahifesindedir, kitabımızda (I), Süleyman Paşa eserlerini yazarken, bu surete de işâret etmişdik. Istinsahda tasdîk ve şâhidler görülmüyor.

Müzedeki ash pek ziyâde yıpranmış, kağıdlar kat kat parçalanmış, târihin se­ ne kısmı ve şâhid imzâlarının dördüncü­ sü kopmuşdur. Bu kadar yırtıhnış oldu­ ğundan arkasına yeşil bir astar geçiril-mişdir. Fotoğraflar da bu yüzden temiz olamamakdadır. BeUi olan üç şâhid im-zâsından vakfiyenin, yazıldığı zaman an-laşılmakdadır. Şâhidlerden birinin Fâtih ve I I . Sultan Bâyezid zamanlarında Sad­ râzam olan İshak, diğerinin <>

^^y^ı ya<nî Fâtih'in son sadra­ zamı, Karamânî Mehmed Paşa ohnası Fâtih devrinde yapıldığını gösterir.

Mehmed Paşa'nın imzâsındaki

tev-kı'yî sıfatına bakarak, vakfiyede kopmuş olan seneyi bulmak kaabildir. Mehmed Paşa, bütün kaynaklara göre, 869 (1464-65) senesinde nişancı-tevkıyî vazifesine

ta'yîn edilmiş ve takriben bir sene sonra da vezîr olmuşdur. (2)

Bununla berâber vezâretini daha ev­ vele alanlar da vardır. 2 no.lu hâşiyede bil­ dirdiğimiz gibi, Babinger, Ahwardt is­ minde bir mücllifden naklen, Paşa'nın kendi vakfiyesinde vezîr-i keb'ir ûnvânıy-la zikr olunduğunu yazmakdadır. Biz Sü­ leyman Paşa vakfiyesindeki imzâsının

îokHne ve mevki'ine bakarak, bu şıkka ihtimal veremiyoruz. Zîrâ mevcûd üç im-zâdan en başda îshak Paşa'nınki olup

*lllj-c ı>l ^ij>\s o^i ortada Defterdâr ismail ^D^* j \ «^U tS-»-til . en sonda Mehmed Paşa

tî^jll o;le s> .if- çile J^i. sırasıyla yazılmışdır. Nişancı olduğu 869 senesinde vezîr de bulunsaydı, 'unvânını belirtmesi, ve hele, defterdârdan evvel yer alması iktizâ ederdi. Zîrâ nişancı, ve­ zîr veyâ beylerbeyi pâyesine ise, defterdâr-lara tasaddür etmesi Fâtih Kaanunnâmc-si iktizâsındandır. (3)

1. Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi'mârîsinin İlk Devri, İstanbul 1966 Fetih Cemiyeti - İstanbul Ensti­ tüsü nejriyâtı, (590 s.)

2. a) Mehmed Süre)ya, Sicill-i Osmînî, 4. C , 103 s. (vczîretini on ay sonra gösteriyor.), b) Babinger, I . A., Mehmed Paja Karamânî mad., 7. C , Mehmed Paja, Oimanlı Sultanları Târihi, Konyalı İbrâhim Hakkı Ter-cemesi, (Nâjr; Nihal Atsız. 331. S. da Babinger rivâye-tini naki ile iktifa ediyor.)

3. Zeki Pâkalın, Târîh Deyimleri vc Terimleri Söz-lü|ü, 698 s.

(2)

20 EKREM HAKKI AYVERDt Karamânî Mehmed Paşanın istan­

bul'daki hayraünın evsâfı, îrâd ve masrafı, yazılırken vakıf tahrîr defterine konan başlık "Mahalle-i câmi'ul Merhûm Meh­ med Paşa bin 'Arif Cclebiyy'üş-Şehîr bi Nişancı Paşa" olduğundan, paşalığı anla-şılmakda ise de, târihi bulunmadığından (4) vezâret senesi ilk hamlede tenevvür etmemektedir. Fakat tevliyetin, son Alâi-ye Emîri Kılınç Arslan Bey'in kardeşi

Sittî Şah Hâtûn'dan olan oğullarına bı­ raktığı tasrîh edildiğinden, vakfiyenin 862 de tanzîm edilmesi ihtimali son de­ rece zayıflar; bil'akis 880 de vezîr bulun­ duğu şübhesiz olduğundan, o târihlerde yapıldığı şıkkı kuvvetlenir. Çünki 'Alâ-üddin Bey'in kardeşiyle Mehmed Paşa'nın izdivâcı, olsa olsa, 'Alâiye'nin zabtı ve Beyin Rumeli'nde bir sancak beyi nasb edilip İstanbul'dan geçmesinden sonra ol­ ması lâzım gelir ki, bu târih 862 den çok sonra, 876 dadır, (5). Babinger tarafın­ dan naki edilen vakfiyenin bir başkası olması 'akla gelebilir amma, müşarüniley­ hin başka bir hayratı bilinmemekdedir.

Mehmed Paja'nın şahsına 'âid bu is-tidraddan sonra, şunu beyân edebiliriz ki, Süleyman Pa«a vakfiyesinin tanziminin, müşarünileyhin nişancı nasb olunduğu 869 senelerinde vâki olması en kuvvetli ihtimaldir. Gaazî'nin vefatından bir 'asır sonra, yapılan bu vakfiye Orhan Gaazî'ye 'âid vesîka gibi, bir tenfîznâme midir? (6) Ya'nî, tatbîkaatı kolaylaşdırmak için, vakıf şardarına sâdık kalarak, yapılan bir tavzih midir? Bunu aramadan evvel, Or­ han vakfiyesi denilen bu vesikanın Molla Fenârî tarafından yapılan tenfîznâmenin asıl arabça metni olmadığı ve bir 'asır ka­ dar sonraki bir tercemesi bulunduğu anla-şılmışdır, (7) Ya'nî bizzat Orhan Gaazî'­ nin hayrâtmın vakfı da elde değildir. Or­ han Gaazî'nin sâdece Mebece vakfiyesi asıldandır. Bu, usûlüne uygun bir vakfi­ yedir.

Bursa'daki hayrâtı için de Orhan Gaazî böyle şerâit-i lâzımeye uyugun bir vakfiye yapdırmış. Molla Fenârî dc Yıl­

dırım Bâyezid devrinde -l-Jy^l *>}fj J ^

-bu tenfîznâmeyi tanzîm etmişdir. Vak­ fiye ve tenfîznâmenin asılları elde değil­

dir. Çok sonraları, 896 senesinde, yapı­ lan tercemesinde bu husûsat açık açık

anlatılmakta ise de, bu Süleyman Pa­ şa vakfiyesinde o yolda bir işâret yokdur. Bununla berâber, bütün arâzi isimlerinin türkçeleşmiş olmalarına, bir çok dudûd-ların, halk tarafından ma'lûm olduğu ifâ­ de edilecek derecede yerleşmiş bulunma­ sına, ayrıca Eyne Beyi (19. satır) ve (29. sat.) ve Saruca Paşa (37. sat.) gibi Yıldı­ rım ve I I . Sultan Murad'ın pek ma'rûf ümerâsının isimlerinin yer almasına ba­ kılarak, vakfiyenin sonradan tanzîm edil­ diği hükmüne varılmak lâzımdır. Fakat bunun bir makabli bulunup bulunmadı­ ğı tasrîh edilmemişdir.

Sâdece altı satırlık ufak bir mukad­ dimeden sonra, Süleyman Paşa'nın babası Orhan Gaazî'nin . ; ) - ^ m:- J ' • ya'nî bu vakfiyenin vücûda geldiği za-mâna kadar Süleyman Paşa'nın milki, hakkı, taht-ı tasarrufunda olanları oğlu­ nun rûhu için vakf ve sebîl etdiği bildiril-mekdedir. Tabî'î ilk vakf ü habs eden yine Süleyman Paşa olacakdır. Orhan Gaazî'nin rolü. Pâdişâh olarak tasarruf ve karar vermesindedir.

Onbirinci satırda hemen asıl vakıf kariyelerin tafsîline geçilmekdcdir. Sü leyman Paşa'nın kabrinin bulunduğu

j % 'a yakın ve birbirine muttasıl

4 j^y^^ Demurcuh isminde üç kariye vakf edilmekdedir. Bunların hudûdu ahâlî arasında "meşhûr ve mu­ karrer" olup evveli cenûbda denizden başlayıp, üstünde dikilmiş bir hudûd taşı olan iiljlf J" TeUi Namazluğu mev-kı'me çıkıp, garb köşesini teşkîl eder. Mezkûr mevkı'den «-ül • Kabaluca Burnu mevkı'ıne ve aşağı inip yine denize vâsıl olur. Bu hudûdun orta­ sındaki u-^'js Akça Birgos kariyesi vc deniz garb hudûdunu teşkil eder. J - ; j l Evreşeli suyunun cârî ol­ duğu vâdî ve kariyelerin şimâl sınırı olup

4. Baj Vekâlet Arşivi, No: 251 765 vakf.

5. 'Ajık Pa?a-zSde, Alî tab'ı, istanbul 1332 H . . 174. S.

6. Hüseyin Hösâmüddin Ef., Orlıan Gaazî Vakfi­ yesi. T . T . E . M . , 17 (94) cO., 284. S. v.d.

(3)

GAAZÎ SÜLEYMAN PAŞA VAKFİYESİ 21

vâdîdeki <S>i^ \ ^ Araba Geçüdinden

sonra hudûd ayrılıp, şark tarafı başlar, (18. sat), ve Eyne Beyi Oğulları vc îsrâil arazisine birleşir ve oradaki dikili taşa, oradan »i*!^' Gölcük denilen çukura ve onu ahâli-i vakıfça malûm "mu'ayyen

mevkiden" geçerek Bakaca Deresi'nde nihayet bulur. Oradan L#r/>'*

^ j j Tonuzcu Deresi, ı^jLIl» J j U - ^ j ' Doğan Avcıları denilen arazîye ve diğer bir vâdîye atlayıp, ahâlice malûm nokta­ dan \ i Beşik Depe'ye geçer ki, ar­ tık şark hudûdu buradan cenûba döner. Oradan büyük vâdîdcn inerek târiyk-ı 'ama birleşir. Bu vâdî ve yol, oradan son­ ra gelen küçük vâdî, sonra -s',^ Kerm-i Murad = Murad Bağından yola geçer k i bunlar, cenûb hudûdu üstünde­ dir. Bu yol Kofa Alioğlu ve Paşa Yiğit arazisi ortasmdadır. Oradan t * j X yâhud Ker Depe (?) yâhûd Kirilye'ye ve vâdîye ve bu vâdîden Kut­ luca mevkı'ıne, oradan İncirli Pınarı de­ nilen büyük menba'a (29. sat.), ve ora­ dan J:—^1 Eksimin ve dağa çıkarak, Koyun Yatağı'na, oradan vâdîyi ta'kıy-ben göze çarpan büyük taş'a varıp, bura­ dan sonra Söğüdli Dere ta'kıyb eder. O-radan jM-.jT j l e ^ Togan Arslan kari-yesine ve yarısı vakfa 'âid yoldan deni­ ze ulaşur; sâhiü ta'ıkıyb ederek devâm eder. Bu sûretlc üç kariyenin hudûdlan denizde başlayıp denizde bitmiş olur.

Bu üç kariyedcn başka bu arazînin "mâverâ"sında, mezkûr Akça Birgos, Ek-simil, Korıcı Çiftliği, Sayyâdîn (yukarıda bahsi geçen Doğan Avcıları Köyü) vakf edilmektedir. Erkek ahâlîsi ve müslim sâkilneri ile bu dört yerin hudûdlarının o âne gelincey kadar, ahâlîce malûm ol­ duğu bildirilmekle berâber, ta'rîfine de geçilmekdedir. Bu arâzînin cenub tarafı j9«Jı J ' L ya'nî Çanakkale Boğazı, garb

ı S Î ^ Şehir Köy hudûduna dayanır

ki, Saruca Paşa vakfiyesi'nde yazıhdır. Oradan garb hudûdu üzerindeki büyük vâdîyi ta'kiyb ile, Yenice kariyesine vc yükselerek, hep garb hudûdunda olan yo­ la ve diğer bir vâdîye, vâdîden sonraki bir mürtefi' noktaya ve Mûsâ kariyesine

ve tarîk-ı 'âme vâsıl olur. Bu yol, sonra İpek, Börekçili kariyeleri ve eşhas arâzîsi, lî-*;^ ^J^'-T denilen yüksek tepe ile

üzerindeki, vakfa dâhil, "Mekaabir-i ka­ dîme". Göçmek Depcsi, sonra büyük vâdî ile Yıldenûz'-dan denize kadar uzanıp, boğaz sahiliyle berâber §ark hudûdunu teşkil eder. De­ nizden J'-^İJ çukur yere, vâdiden g^îü Kalamıç kariyesinin arkasın­

daki hudûd taşından sonra gf' ve kavak ağaçları işâret vazîfesini görür. Bundan sonra halkça ma'rûf vâdîden

\ > p j Buraklu Depe ve Yenice

arâzîsine ve bunun ile Arablu arasındaki dikili taşa ve sonra Boğaza vâsıl olup, yine dere hudûdunu ta'kiyb eder. Bu sû-retle arâzî denizden başlayıp, mezkûr dört kariye ve yeri ihâta ile tekrâr denize vâsıl olmuş olur. Bu hududlama esnâsın-da, yukarıda bahsi geçen, Mûsâ, Şehir Köy, Ereglice, Börekcili ve eşhâs arâzîsi ve dağlar Yıldcnüz, Kalarnıç EregUce kariyeleri civârından geçer. Bundan son­ ra Gelibolu'ya tâbi' kariyeler arasında o-lup, vakf edilen v ' - ^ Kerasye münfe-rid bir kariyedir; şarkı ahâlice ma'rûf vâdîler ve dağlardır; »jii- Hora ve

Yıl-denüz kariyeleri arâzîsine muttasıl ve de­ nize müntehîdir. Cenûbunu Yıldenuz'den Hora'ya kadar Boğaz teşkîl eder. Şimâli büyük vâdî ve Mürselli kariyesi toprakla­ rıdır. Tafsil olunan bu sekiz kariye j j l - j l l '"jk i <>.-**Mb>5 Mücâhid ya­

tağı ve Akıncılar beldesi Gelibolu'ya tâ-bi'dir. .

Bundan sonra öjiSi^ Migalkara-Malkara -j-llj'-» inde, otuz kariye vakf edilmektedir. Bunlar, vakfiyedeki yazılış sırasiyle, hr^. Şeyh Halil, Ka­ laycı, Yeni, Beg, Bazarlu Beg, jVjl'l."

, Saruhanlı, Yenice, ^ -"^jj^

1 >}'S-M ' Ballu, Süle, h. Pîrgus,

Delüler, »j^^J Müsteceb J^\-Sasanlar, Kara Yahşî, Ballu llyas. Kara Koca, Kara Ahî, Ak Sakal, Imralu, Bu­ nak, İshak Şeyhlu, Köpek kariyeleridir. Bunlar birbirine "mülâsık" ve "mü-tekaarib" olup hudûdlan, mezre'aları.

(4)

22 EKREM HAKKI AYVERDİ

nehir ve dağları ve mer'âları meşhûr 'alâ­ metler taşır; sakinlerince ve sair köylerin halkınca, vakfın tesîsi esnâsında ve el'ân ma'lûmdur.

Şark hudûdu Cebel-i Tekfûr tepesin­ deki J*l*. Bakacık'dan başlayıp, aşağı tarafta Alâm yolu. Baş Değirmeni denilen mevkı'e kadar bu kariyelerle şark hudûdunu teşkil edip Arab Hacı köyün­ de nihâyet bulur; onunda ortasından ge­ çerek, mâilen şimale gider ve - öj^^' Makberetü Yulek'de biter. Oradan

Ey-temur ve ören Tepesi arkasından Ahî Evren kabristânına ve işâret teşkîl eden yerli kayalarla kaph yüksek yere varır. Şimâl hudûdu burada nihâyet bulup ora­ dan alâmetleriyle ve halkça ma'lûm Koca Halil kariyesi arâzîsi ve Kara-Yahşî ke­ narından, içinde ince bir su akan Kara-Yahşî vâdîsine girer ki, bu da garb sınırı­ nı teşkîl eder. Sonra iS^j> Kogri da­

ğından gelen vâdîye ve onunla birleşip Koyluca Deresi denilen vâdîyi, ba'dehû Şeyh İshak deresini ta'kıyb ile, cenûb hudûdunu meydana getirir. Bu son vâdîde suyu cârî olup, ona soğuk su menba'ı birleşir. Bu yoldan sonra •ilfiJ' 'i^ Küçik Gölcik denilen mev-zı'e ve Bulgurlu kabristânına ve dikili

'alâmet taşına ve ^j^. Bulut denilen ağaca, sonra, köyün ortasındaki su kuyu­ su ve Ulu Ağaca müntehî olup, güzer­

gâh Sagıyr Küçik Gölcik kariyesinden i'tibâren cenûb hudûdunü teşkîl etmekde-dir. Dağın doruğundaki büyük çukurda kapanan bu sınır bütün ahâli arasında ma'rûf ve meşhûrdur.

Tepeden başlayıp orada biten, bu vakfın mahsûlünün dörtte biri (79. sat.) "Vâridîn, sâdirîn, muhtâcîn, 'ulemâ ve sâlihîn, sülük üzre olan meşâyih, 'âbid-İcr, zâhidicr, fakıyrlere, onda biri ,müte-vellî'ye âiddir. Zâviye şeyhine her gün on dirhem ve Bursa müddiyle senede on müd buğday ve on müd arpa, kâtîbe altı dir­ hem ve beş müd buğday ve arpa, Bolayır imâmına üç dirhem ve üçer müd buğday ve arpa, iki müezzine bir dirhem ve üç müd buğday, vekilharca ve anbarcıya dörder dirhem, türbedâra bir dirhem,

nakıybe üç, kapıcıya bir dirhem, aşçılara üçerden altı dirhem, ekmekçiye, üç, câmi' ve zâviye kayımlanna birer, türkçe ^ » denilen kassâma ya'nî dağıtıcıya iki dir­

hem, Bolayır'daki Kârbanseray hademesi­ ne ve kilerciye birer, câmi' hasırlarına ve kandil yakılmasına üç, zâviye ahırı ha­

demesine yarım ve 5 nefer câbîden her bi­ rine üç ve İznikmüd-îzmit medresesi ta­ lebesine günde bej, cüz okuyanlara on beş dirhem verilecektir.

Yaz ve kış gününde almacak 37,5 vukıyye et için elli dirhem, o V ' çorba için Gelibolu kilesiyle bir, ekmek için dört kile un, 'aynı kile ile bir kile çorba­ lık pirinç, bayram, remazan \'e mübârek

gecelerde, mütevcilînin re'yi lâhık olmak şartiyle de, ihtiyaç duyulan şâir günlerde fazla ta'yîn çıkanlacakdır.

Selçuk Hâtûna zâviyeden her gün on, Ömer Çelebi'ye on (8), Seyyid Hasan yetimlerine iki dirhem verilmesi şart edil-mekdedir.

Bal ve j - J ^ ^ J - , ya'nî değirmen üc­ reti ve diğer gayr-ı melhûz mesa'rif mü­ tevcilînin re'yine bırakılmışdır. Mütevelli hizmetinde gayret ve şerâite ri'âyet eyle­ diği müdetçe 'azl olunmayacakdır. Bun­ dan sonra, vakfın satılmayacağı terhîn edilmeyeceği ve mîras yoluyla intikâl ede-miyeceği hakkında ma'rûf şerâit zikr olu­ nup, tahvîl ve tebdîl keyfiyeti Padişah ve cihet-i kazâya bırakılmakdadır.

(102. sat.) da J'.lj' J »j^- j

iSj>-. iSj>-. iSj>-. J j N l ^ j tahrîr târîhi varsa da, sene kısmı kopukdur. (103. sat.) da yukarıda 'aynen yazdığımız üç imzâ ve bir dör­ düncünün 1^1 ve altında kelime­ lerinin yanları mevcûddur.

Bu 38 köyün vâridâtı, Bolayır'daki câmi', 'imâret ve kervansaraydan • 'ibâret zâviyenin, türbenin, Kavak Meşcidi'nin' masraflarına tevzî' edilmekde, ayrıca üç kişiye nakdî tahsîsât aynimakdadır.

Iz-8. Bu iki ismin şahsiyet'i "anlaşılamadı. Süleyman Paşa evlâdından olması 'akla gelirse de. bıı isimde bitişi bilinmij-or. SûL-yman Paşa'nm bir kızının kabir taşı Ak-' şehirdedir; Ve ismi j j - * ^ ! ? gibi okunmaktadır. Bk:

Ahmed Tcvhîd, Rumeli Fâtihi Şchzâde Süleyman Paşa'.-nın kerîmesi mezârı, T . O . E . M . , VIII sene, 166. S.

(5)

GAAZÎ SÜLEYMAN PAŞA VAKFİYESİ

23-mit Mcdresesi'nin sâdece talebesine de bir mikdâr ayrılmış bulunmakdadır.

Vakfiyede, ne Rumeli'nin dört ye­ rinde olan diğer hayratı, ne de Anadolu-daki sayısız te'sîsleri yer almakdadır. Bun­ ların vakfiyeleri ele geçmemişdir. Şimdi

mevcûd olmayan bu vakfiyelere dayanıla­ rak yapılan vakıf defter-i mufassal'arın-dan ve muhasebe defterlerinden ve Ev-kaaf kütüğünde tesîs olunan kayıdlardan mfivcûdiyetleri anlajılmakdadır.

Evvelce söylediğimiz gibi, vakfiyenin Sultan Orhan zamanında, çok sonraları, ve görünüje nazaran, toplu bir mâ-sebaka istinâd etmeden, müteferrik kayıdlar top­ lanarak, re'sen yapıldığı aşikârdır. Çünki bir toplu eski vakfiyenin mevcûdiyetine işaret olmadığı gibi, yerlerin külliyen türkçeleşmiş bulunması, kabristanların bile dolup, işaret makaamına geçmesi. Yıldırım ve II. Murad devri ricalinin isim­ lerinin geçmesi ,bu husûsda şübhe bırak­ maz.

Köylerin hemen hepsi Tekirdagı-Malkara yolunun cenûbuna ve daha ziyâ­ de Tekirdağı'na yakın yerlerde toplan-mışdır. Yalnız üç dânesi biraz uzakçadır. Bu kariyeleri, diğer vakıfları da gözden geçirdikten sonra, mukâyeseli olarak top layacağız.

I I

SÜLEYMAN PAŞA VAKIFLARI MUHASEBE DEFTERLERİ VE

MUFASALLARI

Şimdiye kadar Süleyman Paşa va­ kıflarını muhtevi dört defter malûmu­ muz olmuşdur. İkisi Belediye Kütübhâne-sinde, ikisi Başvekâlet Hazîne-i Evrâkı'n-da -arşiv-indedir. Süleyman Paşa'nın tem-lîk edip de başkaları tarafına yapılan hay­ rat ve evlâdiyelik vakıflar bahsimizden hâricdir. Meselâ Ezine'de Ahî Yunus, Yörük Abdurrahman Câmi' ve zâviye vakıfları (9), ısy-^ , jUi mezre'a-ı Ah­ med Şeyh evlâdiyelik, S^J^ köprü hiz­ meti; oM. da zâviye vakıfları gibi (10). Biz, sâdece, Süleyman Paşa'nın kendi va­ kıflarını kaale alacağız.

1 — Belediye Kütübhânesi'nde Orta 91, (.91) numarah defter 11.5X31 sm lik

992 sahîfedir. Çoğu Rumeli'nin, bir kısmı İstanbul'da, her cins mu'âmelenin muha­ sebelerini muhtevidir. Matbah-ı Hâssa,

değirmenler, Fâtih câmi'i, kaldırım, Edir­ ne câmi'leri, 'imâretleri, beygir, ester, deve, kal'eler, köprüler, cizye muhâsebe-leri gibi bahismuhâsebe-leri ihtivâ eder. Defter tapu defteri gibi tanıtılıyorsa da, muhâsebe def­ teri demek daha yerindedir. Aradaki boş sahifeler de sahife sayısına dâhildir.

Bu defterde, Süleyman Paşa vakıf­ larının beşer sahîfelik muhâsebe icmâl-leri vardır. 364. s. da kap kağıdına

A \ \ îtle Jl A A N giriş serlevhasiyle takdim edilip asıl met­ nin başladığı, (365. s.) nın başında, 'aynı 'ibâre tekrarlanmakda yalnız h^j^

S\\ j - Vl^^jlr t"\ J ilâve edilmiş

bulunmakdadır. 891 senesinin yalnız bu dokuz aylık muhasebesine asL-ı mâl ve mahsûlât yazılıp (366. s.) da "mebî'at". vazife, cemâ'atler ve ihracât kayd olun-makda (367. s.) sonunda:

j. jf.J-'^ (^V J-» —

kaydı vardır ki, I I , Sultan Bâyczid'in hükmiyle, her yerde pek za'îf olan Mu-rad-ı-Hüdâvendigâr vakıflarından biri, zengin Süleyman Paşa vakıflarından tak­ viye edilmiş bulunmakdadır.

891 senesi (370. s.) da bitmekde, (372-377. s.) 892 sene-i kâmilesi, (380-387) s. de 893, (389-393) de 897, (397-401. s.) da 895 senesi muhâsebeleri birbirini ta'-kıyb etmekdedir. Bu deftere geçirilişleri. 896 dadır. Bu icmallerin vakfiyeden farkı azdır; ileride 3 No da vereceğimiz

defter-9. E . H . A . , a.c, 134-138. S.

10. Tax^-ib Gökbilgin, X V - X V I . 'Asırda Edirne \e Paja-ili Livası, Vakıflar, Milkier Muk.ıata'lar, İstanbul 1952, 162 S., Hâ}iye

(6)

24 EKREM HAKKI AYVERDt

lerle mutâbıkdır. YaUıız bir köy cksikdir. Fakat Gelibolu cârnı^hakkındaki kayıd ehemmîyetirbir ekdir. Tayyib Gökbilgin Bey de 891 senesine 'âid olanın tafsilâtını vermiş olduğundan (11), bizim ayrıca yazmamıza lüzûm yokdur.

2 — Belediye Kütübhanesinde 117/1 no.lu, 29,5X11 sm, eb'âdında 151 sahîfe-lik defterin (76 s.) sına

J>*^j\ jiîj j j b ' j jgu \)\ j % ^ l

-serlevhasıyla başlayan bahis, 41 cizyedâr ismi îhtivâ eder. Hatîb ve müderrisin va­ zifeleri de mukayyeddir. Yalak Ova Ka­ ramürsel ile İznik arasındadır. Şimdi Ya-, lak Dere ismini taşır. Ereğli kariyesi de yokdur. Bu kayıd, Bolayır hayrâtından hâriç olanlardan bir dânesine ijâretdir.

3 — Baş vekâlet Hazine-i Evrâk'ın-dan 12 no.da Defter-i Mufassal-ı. Malkara vardır. 34X12 sm. lik 264 sahifedir. Bu defter için katalogda 896 târihi gösteril­ miş, Tayyib Bey'de 860 olarak kayd et­ mişse de (12), biz bulamadık. Bu defterin

198 s. smda Evkaaf-ı Sancak-ı Gelibolu başlamakda vc Nâhiye-i Gelibolu'da, Iz-züddin nâm kimseye" Paşaûnın milklik yer verdiği, 200. S. da- Gelibolu!ya__tâbi^ Ereglice kariyesini (13) haraç ve

ispen-ceden mu'âf tutarak, İznik'deki medre­ senin müderrisine vakfeylediği anlaşıl-makdadır (14). Bu da yeni bir hayrâtdır. (2Î8. s.) da

Jy^i\ K:^\İ- — r serlevhası altında vakfiyede yer almayan Gelibolu mahallelerinin cizye ve haracı zikorlunmakdadır: Kır-Şehirlü (15) Ahî (15), (16), u^-l.-jl(17), o j l ^ (17), (i;U>. ey Togau Arslan (18).

Hâşiyelerde verdiğimiz îzâhât bu yerlerin tam bir mahalle olmayıp şehrin kırlığı mâhiyetinde, yakın civarda oldu­ ğunu gösterir. Bundan sonra yazılan beş kariye arasında Gelibolu kasabasında

J^T (19) ı j i ' - î - ve Arablu (20) var­

dır ki, bunlar vakfiyede Gelibolu'ya tâbi' sekiz kariycden bu defterle isimlerinde

mutabakat olmayan Eksimil, Korıcı Çift­ liği ve Sayyâdîn'in yerlerini almış görün-mekdedir. Daha doğrusu vakfiyeden ka­ riye değil mevzi' olduğu anlaşılan üç yer, bu defterdeki üç kariyenin hudûdlarma sokulmuş olmakdadır.

(222 - 242. s.) da Süleyman Paşa'nın Malkara'daki vakıf kariyeleri 27 olarak gösteriliyor. Bunlardan da Panayır vakfi­ yede yokdur. Yenice ve Yeni isimlerinin sonuna birer köy kelimesi ilâve olunmuş-dur. J^-«V;jl_j:.lj>l , j l - . U _ j U u imlâla­

rıyla Bulgurlu diğer ismi olan -».»^ * -r' * namıyla geçer. Bunları mukaayeseli bir cedvelde toplayacağız.

4 — Baş-vekâlet Hazîne-i Evrâkında Mâliyeden Müdevver yeni 2. No.lu 13X 35 sm. lik 55 yaprak, 109 salıîfelik müs­ takil bir defter-i mufassalda Süleyman Paşanın Rumeli evkaafının büyük bir kısmı toplanmışdır. 891-895 de, bu vakıf­ ların o zaman sâdece mütevellisi olan Der­

viş Mehmed bin Ali Kuşçı, bu sefer Gelibolu Kadısı sıfatiyle ve büyük bir ih­ timalle, tevliyet vazifesi de üstünde ola­ rak, defteri tanzîm eylemişdir. Bir ma-kaama hesâb vernie mâhiyetini taşıyan muhasebe defterlerini Bâlî isminde bir kâtib müştereken imzalarken, o rriakaa-mın da sâhibi olan Derviş Mehmed bura­ da tek başınadır. Yazı siyâkatdir.

891 Rebî'ul-âhır (1486 Haziran)ında muhasebe defterini yazan mütevelli. Mu­ harrem 959 (Kânûn-ı Sânî 1552) de ya'nî 66.5 sene sonra, bu sefer kadı sıfatiyle bu defteri tanzîm ile mühürlemişdir. Bu hi-sabça o esnâda yaşı 90 ı mütecâviz olması

11. Ta)-yib Gökbilgin, a.c, 165-167 12. Tayyib Gökbilgin, a.c, 167-169

13. Hu köy vakfiyede luidûd olarak geçiyordu. De­ mek o da İznik Mcdrcscsi'ne vak( içııij. Kariye {imdi yoktur.

14. İznik Medresesi vc bu kayd için Bk: E . H . A . . a.c, 172 s.

15. Bu mahallelçr jimdi yokdur.

16. Evre;c'yc tâbi' muhtarlık, Çokal adiyle, Mcs, vc. 271 S. ' ' , ' .

17. Bu malıallcler §imdi yoktur.

18. Gelibolu'ya tâbi' çiftlik, Mcs. Ye. 331 .S. 19. Şinuli mcvcAd değildir.

20. Yukarıda vakfiyede Inıdûd olarak bahs olunu­ yordu; demek vakıfmıj, Arablıköy nSmındadır, Mcs. Yc. 63 S.

(7)

E\retn Ha\\t Ayverdi

(8)

E\rem HaWt Ayverdi AA » t » . 1 4 ^ ) -/i. • • • ^

- •

(9)

E\rem Ha^t Ayverdi

iv

S/'

(10)

E1{rem Ha^t Ayverdi

(11)

E\rem Ha^t Ayverdi

Uf

/ T . 4

)3)

3

5

(12)

E\rem HaWi Ayverdi

« t

2 ^

>7>

(13)

\\\

5 1

E\rem Ha\l{i Ayverdi

\ 4 « • ^ • >

(14)

E\rem HaWt Ayverdt

2^

' A

5?

'/.

o v

İM-<1

- i

5s

(15)

E\rem Ha\l{t Ayı/erdi

'A '/S

O-MI»

/i

(16)

El{rem Ha}{l{t Ayverdt

(17)

Ti.

E\rem Hal{1^t Ayverdt

^ ^ ^ ^

M-us»?

(18)

E\rem Hal^^t Ayjuerdi

\1

^

(19)

E\rem HaWi Ayverdt

- ^

(20)

Ekrem Hal{\t Ayverdt

V 'V,

4 f e

i l

(21)

. V

/

E\rem HakJ^t Ayverdt

^5

« - 2

(22)

M .

(23)

GAAZÎ SÜLEYMAN PAŞA VAKFİYESt 25 lâzım gelir ki, akıllara durgunluk vere­

cek bir çalışma gayretidir. Kendi müh-rüyle mühürlenmemiş olsa, bir sûret çı­ karıldığı 'akla gelebilirdi. Fakat mühür bu ihtimâli ortadan kaldırmakdadır. Def­

terin kapak kâğıdında:

î - ^ ^ ;^ v'!» —

n o n e - ^ ı > ı ^ > — -\ A t ^ o-. j U i r J j j i f j <, J^w.*

Defterin yazılmasından sekiz ay son­ ra mailen eklenen bu şerh 'ibaresinin ne­ ye delâlet etdiğini ta'yîn müşkildir. Olsa olsa, bu defterin toplu bir mürâc'atgâh olup, her mahallin Tapu Defterine istinad etmek lâzım geleceğini ihtâr gibi kabul edilebilir. Yoksa defter son derece vâzıh-dır; cibâyetler, kariyele, mükellefler açık gösterilmişdir. Şekle 'âid bir aksaklık da yokdur; diğer mcnba'Iarla da aykırı düş­ mez.

Bu istidradtan sonra, defterin husûsi-yetine geçersek görürüz ki, bu mufassalda kariyclerin hâne adedleri, mükelleflerin isimleri, hâsıllar yazılıdır. Tabî't olan bu tafsilât hâricinde,Jjelibolu .kazasına dâ­ hil köyler, daha . etraflıdır; ba'zılarınm ikinci isimleri de işâret edilmişdir. Mü-rcfte ve Ereglice hakkında ma'lûmât var­ dır. Fakat diğer vakfiyelerde hiç yer al­ mayan Ferecik, Şabhâne, Gümülcine, Lapseki kazâlarını ihtivâ etmesi pek mü­ himdir. Bununla berâber Paşa'nm Ru­ meli'de Malkara ve Vize'deki câmi'leriy-le, Bursa ve daha şarkdaki hayratı yine açıkda kalmaktadır. Bunlar için başka defterler mürâca'at lâzım gelmişdir.

Defterin birinci sahifcsinde

jlkU J l t^jlc ^^\t.\ ol—l-l ) OUİ- ^ 1 - Y

j^Jjl .JVC j 'u M jV^l 'ij^yy_ o-* ~ i serlevhası tekerrür etmekdedir. Gelibolu kazâsında Nefs-i Bolayır'm Ahî Kırjehir-lü, Çukallu, Otamtş, Karahisar, Hisar =

Yeni 'îmâret mahalleleri bir evvelki def­ terle mutâbıkdır. Ondan fazla olarak bu mufassal, Gelibolu ve Maydos'daki re'â-yanın haraç ve a'şârını da kayd edip, To-gan Arslan'ın kariye olduğunu tasrîh eder; bu sûretle mahalle olmadığı meyda­ na çıkar. Mesîh Bik Çiftliği = Sarumuş da yazılıdır. Şeydî Kavağı cibâyetindc Nefsi Scydî Kavağı,

-Cengârlu •- Cenger, Mirefte - Mirafti, Ke-rasye, Arablu ikisinde müşterekdir. Sâ­ dece birer çizgi ile ayırdığımız isimler telaffuz ve imlâ farklarıdır. Seydî Kava-ğı'nda câmi'-i Şerîf, Bedrüddin, Seyyidler mahallelerinden mürekkeb, geniş bir yer olduğu anlaşıhr.

Mürefte bahsinde (45. s) ahâlînin, kabakulak denilen şıra ve şâire koymağa mahsûs toprak kablardan 500 'adedini be­ delsiz verdiklerinden "Hukûk-ı Şer'iyc ve Rüsûm-ı 'örfiye"den mu'âf tutulduk­ larını, bu 'adedden fazlasının beherine 4 akçe aldıkları yazılıdır. (52. s.)da Ereglice kariyesi bendinde, kariyenin kabaku­ lak dolu şıra, arpa ve şâire rüsûmu kayd edildikten sonra, • mâilen yazılan hâşiye-de, mahsûlün 'öşürünü Süleyman Paşa'nm İznik'te olan medresesinin 50 akçe yevmi-yeU müdeırisi "zabt" ederken, şimdi iz­ nik ve İnegöl kazâlarındaki, Süleyman Pş. vakıf kariyelerinden bu vazîfe ta'yîn olu­ narak, ayrı mütevelli nasb kılındığı ve bu Ereglice hâsılının 'umûmî vakf için "zabt" olunması Pâdişâh tarafından emr olunduğundan, tedrîs ve talebe cihetleri­ nin İznik ve İnegöldeki kariyelerden "Ic-râ"si şerhi vardır.

Bu şerhlerden, bir kerre, defterin hepsinden muahhar olup safahatı tesbît ettiği ve Süleyman Paşa'nın vakıfları için bir değil, müte'addit mütevellîler ol­ duğu anlaşıhr. Bu mâ'lûmâtın ehemmiye­ ti âşikârdır. Şunu da belirtehm ki, 2 No.

ile gösterdiğimiz İznik Süleyman Paşa Mescidi'ne ayrılan Kara Mürscl'deki E-regU kariyesi ile Gelibolu'daki bu Ereg­ lice bütün bütün ayrıdır. Yalnız isim ben­ zerliği vardır. Şimdi vakfiye ile berâber 3 ve 4 numarah defterkrdeki kariye vc mahalleleri karşılaştırahm; bunları def-terlcrdeki imlâlarıyla ve harf sırasıyla yazacağız.

(24)

26 EKREM HAKKI AYVERDt

GELİBOLU KAZASI KARlYELERl

Vakfiyc'de 3 No. ile Göst. Def. 4 No. Def.. Bu günki isim ve hâli

u^/'-^. ' f 1 — • — Meskûn Yerler Klaguzunda yok

— — Mes. Ye. yok

J.-^l ~ Yok

jyy. J.^y. ^yy. Bolayır, Mcs. 167 ^ J \ , i ^ j . ^ Kavak, Mes. 305

— j>l-jT jU» J^t-jî jlil» Doganaslan, Mes. 331 — — Yok

S^J'.J}* — — Yok

K^Sf K^\f

Yok

j ^ ı / ' y^.</- Araplıköyü Mes. 63

— Mürefte, Mes. 851 MALKARA KAZÂSI KARlYELERl

— V C T ' — Yok (Bir Ahîevren var?) JU- j T J i L i t J l i - j T Aksakal, Mes. 34.

JU^I ^ JU-I İshakhköyü, Mes. 550 — Esendik, Mes. 370

— ^ o ^ \ 'Emirali, Mes. 360

u ^ j i l — Yok

J A ' JJ«-J J>^' Yok

di ^ j l j l cil ^jlju Pazarlı, Mes. 805, (şimdi Gclibo lu'ya bağlı)

^ y i jiib i%\ jq\ ^\ Ballı, Mes. 124

^y. ^Bl; Jj.- ^Iib Ballısüle, Mes. 125

(»Al;l?)>"lîl; — J'-tl; . Yok

«y-, (i.jJ'jjl^.j^L-.ei a Bey, Mes. 153, (Keş'ana bağlı) yj_,ı!i; j j i T ü î j j c y T _ , Ç j | . l , ' B u l g u r k ö y ü , Mes. 181

Jiı> t5jJ'jS--' ^ v^'V, Bunak, Mes. 181 ^jEj« j ^ i j ' u-.>«^^. Burgaz, Mes. 181

^.l-^ Yok jVjl-f JjlT Jjl-i; Tatarh, Mes. 1044

JİV Yok

jy:> ;y:> }h Deliller, Mes. 301

jJU-ju-:: — Yok jUlijjU ^ l i j j U Sarıhanlı, Mes. 944 (Meriç'e

bağlı) JiilwU j L , U j U U Yok

ı/> ı / ' L T Yok

<r>î *y S..»' E.^ Yok

^i^i. . ^ Karayahşî, Mes. 628 (Hayrebo lu'ya bağlı)

jUk-.; S»'-^ Yok

(25)

GAAZÎ SÜLEYMAN PAŞA VAKFİYESİ 27 ^ / i'C.f — Yok

^ l ) » J - ^ • Müstecap, Mes. 853

^. ^i^S>- —

Yeniköy, Mes. 1138

^ £ J S ' < j » - C Yeniccköy, Mes. 1135 \y_ ^ Ijj.. . j . . Yuva, Mes. 1169

vakfiyedeki 38 köyden 24 ü zamanımıza intikal etmişdir. Üç köy Malkara - Tekir-da^ı yolunun şimalinde ve birbirinden uzak yerlerdedir. Biri Keşan'a, biri Hay-rebolu'ya biri Meriç Kazası'na bağlıdır. Vakfiyede Gelibolu'da görülen ve ba'zısı kariye değil, mevki' ismi olan vakıf yer­ lerin diğer kayıdlarda 6 ve 7 ye indiği ve isimlerinin degişdigi anlaşılmakdadır. Kezâlik Malkara Kasabası'nda 30 kariye diğerlerinde 26 ya inmekde ve birinde olan ba'zılan diğerlerinde bulunmamak-dadır. Bu cedvel vakfın geçirdiği tahav-vülâtı, vakıfda caiz olan istibdâl usûlüyle değişen isimleri açıklamakdadır.

Kariyelerin bu mukaayesesinden son­ ra, 4 No. ile gösterdiğimiz mâliyeden mü-devver yeni 2 No. defterin son kısmına geldik.

(8. Sat; 93. S.) da mezkûr evkafın sûret-i sarfı beyân olundukdan sonra,

iji^^^j i \>\ i y tj>;>-l ^ l i L ^yj! ^İ6j jxilijl — V ^^Î-J'* ö*' c^^^zS" i 94. s. da j U - ^y^^ »Li^ «^.-».•j* V c ı . ^ «il;...L jVjl » j C , > L l — Y u^J^Jjl »aJl l i U jLİ-.l t-97. s. da j ' j * JTJ^ 101. s.da

CaJUjf »U>i ^ l " <îijfjy Itjf . ^

.105. s.da

y y ^r.»^ - ' l ^ 106. s.da kaza-i Lapseki der Anadolı Hâs, Câm, Sofilar vakıf kayıdlan mezkûrdur.

Son sahifede —

^ ^ 1 1 1 if MA\ fi i t ^ ) > - ^ ı j i j l JJ-*^''^

j^.Vl -d tSjt ı5Ul üU- — i Bunun altında, memeli beyzi şekilde J^-.j ^ j l i — \ mührü bulunmakdadır. Yanda mailen

4ı !<.«—! O ^ i " > j«-J Y

yazılıdır.

Bu yedi bendden Süleyman Paşa'nın rûhuna du'â edilmek için Ferecik Câmi'-inden vakf ayrıldığı, Ferecik'de ve Şab-hâne'de câmi'Ieri olduğu anlajılmakda-dır. Lapseki'deki câmi'den bahis yoksa da oradaki 'alâkaya îmâ vardır. Ferecik yakmında ICjşla mevkı'inde ve Gümülci-ne'nin Nevrûz Fakıyh kariyesi'nde gö-çer-konar cema'atin â'şânınn Süleyman Paşa vakfı olduğu da görülmekdedir. Bu göçebelerin Süleyman Paşa'nın beraber getirip Meric'in ötesinde yerleşdirdiği ak­ la yakın düşer.

Kezâlik Ferecik ve Şabhâne'de hay-râtı olması ve onlara zengin vakıflaı tahsis etmesi, Süleyman Paşa'nın burala­ ra adamış olduğuna delil teşkil etmesi lâ zımdır. Onun nâmına Orhan Gaazî vc Murâd-ı Hüdâvendigâr tarafından bir

(26)

28 EKREM HAKKI AYVERDt

hayrat yapıldı dense, bir kerre, Süleyman Paşa'nm o kadar eseri vardır ki, arkasın­ dan bir hayır yapılmasına ihtiyâç yokdur. Bu ancak fütûhâtmı kökleştirmek için kendinin düşünüp tehakkuk etdirecegi bir ifdir. Bajkalari yapmış olsalar da höyle

izbe kasabalar seçilmez; Rumeli fütûhâ-tmın ilk hedefi olan Edirne'de, hiç değil­ se Lüleburgaz'da yapıhrdı. Bu câmi'lerin vakıfları evkaaf kütüklerinde hep Süley­ man Paşa nâmına yürümüştür, aşağıda bu menba'ları vereceğiz.

III

SÜLEYMAN PAŞA'NIN ESERLERİ

Bu vesikalarla Süleyman Paşa'nın Rumeli'ndcki vakıflarını ve hayrâtının mühim bir kısmını görmüş bulunuyoruz. Süleyman Paşa'nm hayrâtı bundan 'iba­ ret değildir; pek çokdur. Bunların bir

1 — Bilecik'te cami' 2 — Bolayır'da câmi' ) 3 — » İmâreti > 4 — » Kervansarayı ) 5 — Burs,a'da Câmi' / 6 — Bursa Câmi'' ' ( 7 — Ferecik'de Câmi' 8 — Geyve'de Câmi' 9 — Göynük'te Câmi' 10 —Göynük'te hamam \ 11 — îzmit'de medrese 12 — » hamam 13 — îznik'de mescid 14 — » medrese 15 — » mekteb 16 — Kavak Köyü'nde câmi* 17 — Lapseki'de câmi'

18 — Malkara'da câmi' 19 — Şabhâne'de câmi' 20 — Vize'de bozma câmi' 21 — Yeni Şehir'de medrese

22 — Yeni Şehir'de makaam türbesi İşte bu 22 eserden mürekkeb, sâhla-ra lâyık bir bilânço ile Süleyman

Paşa'-listcsini verip son kitabımızdaki yerleri­ ni işâretle iktifâ edeceğiz; tafsilâtı kitab-dan ta'kıyp ve vesikaları görmek müm-kindür. E.H.A., a.c, 35. s. » » 41 — 48. s. » » 90. s. » » 138 — 139. s. » » 145 ), » 145 - 148 » ), 158 - 159 » » 172 - 179 » » 185 » ), 187 - 188 » » 188 » » 20u >) )) 201 » » 207 - 208

nm i'mârcılığı da meydana çıkmakdadır.

Referanslar

Benzer Belgeler

(2015), the deficiency payment support given to the farms directly affects the income obtained particularly from sunflower and similar products, while it has an

Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına Dair Mutabakat Muhtırası” ve bu mutabakatı

Kell ve ark.’nın (41) ALND veya SLNB yapılan 9608 erken evre meme kanserli hastayı inceledikle- ri bir metaanaliz çalışmasında; klinik olarak palpabl aksiller lenf nodu olmayan

Ultraviolet radiation causes damage in all of the various corneal structures, depending on the wavelength and exposure time.. It was observed that workers' protective glasses

Hemân İskender kalkup ‘Ey benim sebeb-i vücûdum olan şefkatlü vâlide-i ‘azîzim, sen ki söylediñ gerçekdir, evvel istimâ’ eyleyüp ve eglenüp diñledim

Similarly, knockdown of MKP-1 by small interfering RNA or expression of dominant negative MKP-1 reversed the inhibition of MMP-2 activity by dexamethasone. These data suggest

Araştırma öğretmen adaylarının kendilerini yetiştiren öğretim elemanları hakkındaki görüşlerini çağdaş, iyi ve başarılı öğretmen kavramları çerçevesinde toplamayı