EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI ANABİLİM DALI
OSMANİYE İLİ TOPRAKKALE VE DÜZİÇİ YÖRESİNDE KİRKİTLİ DOKUMA GELENEĞİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Emel ÇENET (Kürtüloğlu)
Danışman
Doç. Aysen SOYSALDI
ANKARA-2009
JÜRİ VE ENSTİTÜ ONAY SAYFASI ÖRNEĞİ
... ‘ın ... ... ... başlıklı tezi ... tarihinde, jürimiz tarafından ... ... Anabilim / Anasanat Dalında Yüksek Lisans / Doktora / Sanatta Yeterlik Tezi olarak kabul edilmiştir.
Adı Soyadı İmza
Üye (Tez Danışmanı): ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ...
ÖNSÖZ
Geleneksel Türk dokuma sanatı kapsamında önemli yere sahip olan kirkitli dokumalar hakkında Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi ilçelerinde bilimsel bir araştırma yapılmamış olması böyle bir çalışmanın hazırlanmasını gerektirmiştir. Yörede ulaşılabilen halı, kilim, cicim, zili ve sumak tekniğindeki dokuma örnekleri üzerinde çalışılmıştır.
Orta Asya’dan bu güne kuşaktan kuşağa aktarılan bu kültürel mirasımızın yok olmasını önlemek, geçmişle gelecek arasında bağ kurmak amacıyla yörede alan araştırması yapılmış, son kalan örneklerin fotoğrafları çekilmiş ve bilgi formları hazırlanmıştır.
Geleneksel Türk dokuma sanatı içinde kirkitli dokumaları konu alan bu çalışma, bizden sonraki araştırma ve araştırmacılar için yararlı bir kaynak oluşturabilir. Bu çalışmanın amacı Türk dokuma sanatı, tarihi ve kültürünün tanıtılıp yaşatılmasına katkıda bulunmaktır.
Bu çalışmanın ortaya çıkmasında destek olan hocam Doç. Aysen Soysaldı’ya, alan araştırması ve literatür taraması sırasında yardımlarını esirgemeyen Osmaniye İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Sayın Veli Aba’ya ve yöresel dokumaların dili hakkında bilgi aldığım Hatice Eylemen, Döndü Aba, Teslime Aba ve Zeliha Adin’e teşekkürlerimi sunarım.
ÖZET
Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi Yöresi zengin bir kültür birikimine sahiptir. Bu bölge bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış, ilgi odağı olmuştur.
Düziçi yöresinde Yerleşen, Varsak, Tecirli ve Avşar aşiretleri yerleşik hayatın getirdiği rahatlığa alıştıkları için halı ve kilim dokumacılığını daha erken bırakmışlardır. Bu etkileşimin sonucunda, yörede üretilen dokumalar oldukça zengin motif ve kompozisyon özelliği göstermiştir.
Daha önce hiç araştırılmayan bir bölge olduğu için Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi yöresi kirkitli dokumaları tez konusu olarak ele alınmıştır.
Osmaniye ili Düziçi ilçesinde yapılan araştırmada, yörede geçmişte dokunan ürünlerin yünleri, köylere gelen boyacılar tarafından boyatıldığı ya da sentetik boyaların kullanıldığı anlaşılmıştır..
Bezemelerde yün, çözgü ipi olarak pamuk ip kullanılırken, atkı ipi olarak yün ip kullanılmıştır. Dokumalar direk-Istar denilen dikey tezgahlarda dokunmuştur. Yörede Çuval, kilim ve namazla en çok yapılan ürünlerdir.
İncelenen ürünlerde çoğunlukla ana renklerin, canlı ve koyu tonlarının kullanıldığı; ara renklere ve tonlamalara oldukça, birkaç renk dışında, az yer verildiği görülmektedir. çözgü renkleri ise genellikle beyaz olmakla birlikte mavi ve siyahta nadiren kullanılmıştır.
Yörede geometrik, bitkisel ve nesneli motifler ağırlıkta olup, mimari motif az kullanılmıştır. Yazılı motife bir üründe rastlanmıştır.Çiçek, kurbağa yanışı, toplu, mihraplı ve üç gül motifleri ağırlıklı olarak kullanılmıştır. Bu motifler sembolik anlamlarını kaybetmektedir.
Geçmişte her genç kızın çeyizinde mutlaka olması gereken kilim, çuval, namazla v.b. dokumalar artık unutulmaya yüz tutmuştur.
Tarihi ve kültürel değerlerimizi yaşatmak ve geleceğe taşımak için sadece devletin değil tüm sivil toplum kuruluşları, yerel yönetimler, üniversiteler öncülük etmelidir.
ABSTRACT
Osmaniye city, Toprakkale and Düziçi regions has a quite rich cultural saving. They has hosted many civilizations and has become the center of interest.
Tribes of Varsak, Tecirli and Avşar, settled on Düziçi region, have abandoned carpet and kilim weaving earlier, for they got used to the easiness of residence. As a result of this interaction, the weavings produced in the region show generous features of pattern and composition.
Loom reeded, “kirkitli”, weaving of Osmaniye city, Toprakkale and Düziçi regions undertaken as a subject of thesis seeing the area hasn’t been studied.
The study made in Osmaniye city, Düziçi district, shows that, in the past they got painters came to the village dye the yarn of woven products, or synthetic dye was used.
Woollen yarn is used for adornments. While cotton yarn is preferred as warp, weft is woven of woollen yarn. Products were woven on vertical looms called “Istar”. Sack, kilim and preyer rugs are mostly made products.
Patterns belong to the region lose thier symbolic meanings in time. In past, weavings like kilim, sack, prayer rug supposed to be in a young girl’s trousseau by all means, are now, tend to be forgotten.
It is not only for government but also a duty for all non‐governmental organizations, universities and volunteers enjoy art to cherish and carry on Turkey’s vanishing historical and cultural values.
İÇİNDEKİLER
Sayfa JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI………...I ÖNSÖZ……….II ÖZET………III ABSTRACT……….IV TABLOLAR LİSTESİ………...V ÇİZİMLER LİSTESİ………VI FOTOĞRAFLAR LİSTESİ………….………IX ŞEKİLLER LİSTESİ………...XII BÖLÜM I GİRİŞ……….….1 1.1. Problem………..….….…..1 1.2. Problem Cümlesi………..……….….…6 1.3. Amaç………..……….…...6 1.4. Önem………..………..…..6 1.5. Sayıtlılar……….7 1.6. Sınırlamalar………....7 1.7. Tanımlar……….7 BÖLÜM II 2 . YÖNTEM…...………...…10 2.1. Araştırmanın Modeli………....10 2.2. Evren ve Örneklem………..…10 2.3. Verilerin Toplanması………..….10 2.4. Verilerin Analizi………..……10 BÖLÜM III 3.KURAMSAL TEMELLER………..……11
3.1. Osmaniye İle İlgili Bilgiler……….11
3.1.1. Osmaniye İlinin Tarihçesi………11
3.1.2. Osmaniye İlinin Coğrafi Konumu………12
3.1.3. Osmaniye İlinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı……….13
3.2. Osmaniye İli Düziçi İlçesi İle İlgili Bilgiler………17
3.2.1. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Tarihçesi………...17
3.2.2. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Coğrafi Konumu………...18
3.2.3. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Soyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı……….….18
3.3. Osmaniye İli Toprakkale İlçesi İle İlgili Bilgiler……….…19
3.3.1. Osmaniye İli Toprakkale İlçesinin Tarihçesi………19
3.3.2. Osmaniye İli Toprakkale İlçesinin Coğrafi Konumu………21
3.3.3. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı…..………..21
3.4. Dokumanın Tanımı ve Tarihçesi………..24
3.4.1. Dokumanın Çeşitleri………...………..26
3.4.2.1. Kirkitli dokumalar………..……….……….…..27
3.4.2.2. Mekikli Dokumalar…...……….…32
3.4.2.4. Dokumacılıkta Kullanılan Araçlar…...……….….33
3.4.2.5. Dokumacılıkta Kullanılan Gereçler………...………34
3.5. Doğal Boya İlgili Bilgiler………...….36
BÖLÜM VI 4.BULGULAR ve YORUMLAR 4.1. Osmaniye İli Toprakkale Ve Düziçi Yöresi Kirkitli Dokumaları………40
4.1.1. Genel Özellikleri………...40
4.1.2. Araştırma Yöresinde Tespit Edilen Dokuma Örnekleri Kataloğu………..…..41
4.2. Yörede Yapılan Dokumaların Ürün Çeşitleri, Kullanım Alanları ve Boyutları…...160
4.2.1. Yörede Yapılan Dokumaların Ürün Çeşitleri, Kullanım Alanları…………...……...160
4.2.2. Yörede Yapılan Dokumaların Boyut Özellikleri……...……….161
4.3. Yöredeki Dokuma Örneklerinin Malzeme Özellikleri……….….163
4.4. Yöredeki Dokuma Örneklerinin Teknik Özellikleri ...………..…165
4.5. Yöredeki Dokumaların Renk ve Boyama Özellikleri...………...168
4.6. Yöredeki Dokumaların Motif ve Kompozisyon Özellikleri…...………...170
4.7. Yöredeki Dokumaların Tarihlendirilmesi...………...173
BÖLÜM V 5.SONUÇ ve ÖNERİLER………..……...…..176 5.1. Sonuç………..……176 5.2. Öneriler………..…178 KAYNAKÇA………...179 EKLER……….……….…….182
TABLOLAR LİSTESİ
NO TABLO ADI SAYFA NO
TABLO 1 Yörede Yapılan Dokumaların Ürün Çeşitleri, Kullanım Alanları……..161
TABLO 2 Yörede Yapılan Dokumaların Boyut Özellikleri………162
TABLO 3 Yöredeki Dokuma Örneklerinin Malzeme Özellikleri………...164
TABLO 4 Yöredeki Dokuma Örneklerinin Teknik Özellikleri………...166
TABLO 5 Kilim ve Düz Dokuma Yoğunluğu Döküm Tablosu………..167
TABLO 6 Halı Dokuma Yoğunluğu Döküm Tablosu……….168
TABLO 7 Yöredeki Dokuma Örneklerinin Renk Dökümü………169
TABLO 8 Bezeme konuları döküm tablosu ………171
TABLO 9 Geometrik Motiflerin Dökümü………...172
TABLO 10 Figürlü motiflerin dökümü………172
TABLO 11 Bitkisel motiflerin Dökümü………173
TABLO 12 Nesneli, Mimari ve Yazılı Motiflerin Dökümü………..173
TABLO 13 Kompozisyon Özellikleri Döküm Tablosu……….174
ÇİZİMLER LİSTESİ SAYFA NO
Çizim No 1 Örnek No 1 Cami 44
Çizim No 2 Örnek No 2 Kelebek 47
Çizim No 2a Örnek No 2 Sümbüllü 47
Çizim No 2b Örnek No 2 Toplu 47
Çizim No 3 Örnek No 3 Kurbağa 50
Çizim No 3a Örnek No 3 Çapraz yanış 50
Çizim No 4 Örnek No 4 Toplu 53
Çizim No 4a Örnek No 4 Yıldız 53
Çizim No 4b Örnek No 4 Portakal dilimi 53
Çizim No 5 Örnek No 5 Çiçek 56
Çizim No 5a Örnek No 5 Karnıyarık 56
Çizim No 5b Örnek No 5 Toplu 56
Çizim No 6 Örnek No 6 Cami 60
Çizim No 6a Örnek No 6 Üçgül yanışı 60
Çizim No 7 Örnek No 7 Eli belinde, sümbüllü 63
Çizim No 8 Örnek No 8 Taraklı top 66
Çizim No 8a Örnek No 8 Çiçek 66
Çizim No 8b Örnek No 8 Üç gül yanışı 66
Çizim No 9 Örnek No 9 Yıldız 69
Çizim No 9a Örnek No 9 Koç boynuzu 69
Çizim No 9b Örnek No 9 Direkli elibelinde 69
Çizim No 10 Örnek No 10 Saçaklı top 72
Çizim No 11 Örnek No 11 Kelebekli 75
Çizim No 12 Örnek No 12 ? 78
Çizim No 13 Örnek No 13 Zincirli top 81
Çizim No 14 Örnek No 14 Toplu 84
Çizim No 15 Örnek No 15 Balıklı 87
Çizim No 15a Örnek No 15 Sülük, çiçek 87
Çizim No 16a Örnek No 16 Merdivenli çiçek 90
Çizim No 17 Örnek No 17 Akrepli, sarmaşık 93
Çizim No 18 Örnek No 18 Üzümlü top 96
Çizim No 19 Örnek No 19 Armutlu 99
Çizim No 19a Örnek No 19 Toplu 99
Çizim No 20 Örnek No 20 Yıldız 102
Çizim No 21 Örnek No 21 Koç boynuzu 105
Çizim No 22 Örnek No 22 Kurbağa yanışı 108
Çizim No 23 Örnek No 23 Kurtağzı 111
Çizim No 23a Örnek No 23 Kurtağzı 111
Çizim No 24 Örnek No 24 ? 113
Çizim No 25 Örnek No 25 ? 116
Çizim No 26 Örnek No 26 ? 119
Çizim No 26a Örnek No 26 Elibelinde,kurtağzı,kıvrım 119
Çizim No 27 Örnek No 27 Kuş 121
Çizim No 27a Örnek No 27 Parmak 121
Çizim No 27b Örnek No 27 Kurtağzı 122
Çizim No 27c Örnek No 27 Kurtağzı 122
Çizim No 27d Örnek No 27 Elibelinde 122
Çizim No 28 Örnek No 28 Kurtağzı 125
Çizim No 28a Örnek No 28 Taraklı 125
Çizim No 28b Örnek No 28 Elibelinde 125
Çizim No 28c Örnek No 28 Zincirli 125
Çizim No 29 Örnek No 29 Kurtağzı, çengel 129
Çizim No 29a Örnek No 29 Kurtağzı 129
Çizim No 30 Örnek No 30 Taraklı 131
Çizim No 30a Örnek No30 Kurtağzı 131
Çizim No 30b Örnek No 30 Kurtağzı 131
Çizim No 31 Örnek No31 Çift başlı 134
Çizim No 31a Örnek No 31 Parmaklı ayak 134
Çizim No 31b Örnek No 31 Çapraz çalma 134
Çizim No 31c Örnek No 31 Koçboynuzu 134
Çizim No 32 Örnek No 32 Narlı 136
Çizim No 33 Örnek No 33 Boş yıldızlı 138
Çizim No 33a Örnek No 33 Sığır sidiği 138
Çizim No 34 Örnek No 34 Tarak 141
Çizim No 34a Örnek No 34 Kurbağa yanışı 141
Çizim No 34b Örnek No 34 Pıtrak 141
Çizim No 34c Örnek No 34 Çifte kıvrım 141
Çizim No 35 Örnek No 35 Bıçkı 144
Çizim No 35a Örnek No 35 Bukağı 144
Çizim No 35b Örnek No 35 Tarak 144
Çizim No 35c Örnek No 35 Kurbağa yanışı 144
Çizim No 36 Örnek No 36 Dört gözlü 147
Çizim No 36a Örnek No 36 Karnıyarık 147
Çizim No 36b Örnek No 36 ? 147
Çizim No 37 Örnek No 37 Çiçek 150
Çizim No 37a Örnek No 37 Sinek 150
Çizim No 37b Örnek No 37 Sinek, su yolu, sığır sidiği 150
Çizim No 38 Örnek No 38 Dört gözlü pıtrak 153
Çizim No 38a Örnek No 38 Yıldız 153
Çizim No 38b Örnek No 38 Bıçkı 153
Çizim No 38c Örnek No 38 ? 153
Çizim No 38d Örnek No 38 Çiçek 153
Çizim No 38e Örnek No 38 pıtrak 153
Çizim No 38f Örnek No 38 pıtrak 153
Çizim No 39 Örnek No 39 Aynalı, çengel 156
Çizim No 39a Örnek No 39 Kargaburnu 156
Çizim No 40 Örnek No 40 Altıntellik 160
FOTOĞRAFLAR LİSTESİ
Fotoğraf 1 Karatepe Açıkhava müzesinden duvar kabartmaları……….…12
Fotoğraf 2 Osmaniye’den genel görünüm………...14
Fotoğraf 3 Toprakkale İlçesi’nden genel görünüm……….20
Fotoğraf 4 Osmaniye haritası………..24
Fotoğraf 5 Tezgah…….………...34
Fotoğraf 6 Dokumacılıkta kullanılan araçlar………...35
Fotoğraf 7 Yün iplikler………36
Fotoğraf 8 Örnek 1’in genel görünüşü……….42
Fotoğraf 8a Örnek 1’den detay………..43
Fotoğraf 8b Örnek 1’den detay………..43
Fotoğraf 9 Örnek 2’nin genel görünüşü………...45
Fotoğraf 9a Örnek 2’den detay………..46
Fotoğraf 9b Örnek 2’den detay………..46
Fotoğraf 9c Örnek 2’den detay………..46
Fotoğraf 10 Örnek 3’ün genel görünüşü………....48
Fotoğraf 10a Örnek 3’den detay………..49
Fotoğraf 10b Örnek 3’den detay………..49
Fotoğraf 11 Örnek 4’ün genel görünüşü………51
Fotoğraf 11a Örnek 4’den detay………..52
Fotoğraf 11b Örnek 4’den detay………..52
Fotoğraf 12 Örnek 5’in genel görünüşü………...54
Fotoğraf 12a Örnek 5’den detay………..55
Fotoğraf 12b Örnek 5’den detay………..55
Fotoğraf 12c Örnek 5’den detay………..55
Fotoğraf 13 Örnek 6’nın genel görünüşü………...57
Fotoğraf 13a Örnek 6’dan detay………..59
Fotoğraf 13b Örnek 6’dan detay………..59
Fotoğraf 13c Örnek 6’dan detay……….59
Fotoğraf 14 Örnek 7’nin genel görünüşü………..61
Fotoğraf 14b Örnek 7’den detay……….62
Fotoğraf 15 Örnek 8’in genel görünüşü………64
Fotoğraf 15a Örnek 8’den detay……….65
Fotoğraf 15b Örnek 8’den detay……….65
Fotoğraf 15c Örnek 8’den detay……….65
Fotoğraf 16 Örnek 9’un genel görünüşü………...67
Fotoğraf 16a Örnek 9’dan detay………..68
Fotoğraf 16b Örnek 9’dan detay………..68
Fotoğraf 16c Örnek 9’dan detay………..68
Fotoğraf 17 Örnek 10’un genel görünüşü………..70
Fotoğraf 17a Örnek 10’dan detay………71
Fotoğraf 18 Örnek 11’in genel görünüşü………...73
Fotoğraf 18a Örnek 11’den detay………74
Fotoğraf 19 Örnek 12’nin genel görünüşü……….76
Fotoğraf 19a Örnek 12’den detay………77
Fotoğraf 19b Örnek 12’den detay………77
Fotoğraf 19c Örnek 12’den detay………77
Fotoğraf 20 Örnek 13’ün genel görünüşü………..79
Fotoğraf 20a Örnek 13’den detay………80
Fotoğraf 21 Örnek 14’ün genel görünüşü………..82
Fotoğraf 21a Örnek 14’den detay………83
Fotoğraf 21b Örnek 14’den detay………83
Fotoğraf 22 Örnek 15’in genel görünüşü………...85
Fotoğraf 22a Örnek 15’den detay………86
Fotoğraf 22b Örnek 15’den detay………86
Fotoğraf 23 Örnek 16’nın genel görünüşü……….88
Fotoğraf 23a Örnek 16’dan detay………89
Fotoğraf 23b Örnek 16’dan detay………89
Fotoğraf 24 Örnek 17’nin genel görünüşü……….…91
Fotoğraf 24a Örnek 17’den detay………92
Fotoğraf 24b Örnek 17’den detay………92
Fotoğraf 25 Örnek 18’in genel görünüşü………...94
Fotoğraf 25a Örnek 18’den detay………95
Fotoğraf 26 Örnek 19’un genel görünüşü………..97
Fotoğraf 26a Örnek 19’dan detay………98
Fotoğraf 26b Örnek 19’dan detay………98
Fotoğraf 27 Örnek 20’nin genel görünüşü………...100
Fotoğraf 27a Örnek 20’den detay………..101
Fotoğraf 27b Örnek 20’den detay………..101
Fotoğraf 28 Örnek 21’in genel görünüşü……….103
Fotoğraf 28a Örnek 21’den detay………..104
Fotoğraf 29 Örnek 22’nin genel görünüşü………...106
Fotoğraf 29a Örnek 22’den detay………..107
Fotoğraf 30 Örnek 23’ün genel görünüşü………109
Fotoğraf 31a Örnek 23’den detay………..110
Fotoğraf 32 Örnek 24’ün genel görünüşü………....112
Fotoğraf 33 Örnek 25’in genel görünüşü……….114
Fotoğraf 33a Örnek 25’den detay………..115
Fotoğraf 34 Örnek 26’nın genel görünüşü………...117
Fotoğraf 34a Örnek 26’dan detay………..118
Fotoğraf 34b Örnek 26’dan detay………..118
Fotoğraf 35 Örnek 27’nin genel görünüşü………...120
Fotoğraf 35a Örnek 27’den detay………..121
Fotoğraf 36 Örnek 28’in genel görünüşü……….123
Fotoğraf 36a Örnek 28’den detay………..124
Fotoğraf 37 Örnek 29’un genel görünüşü………126
Fotoğraf 37a Örnek 29’dan detay………..127
Fotoğraf 38 Örnek 30’un genel görünüşü………129
Fotoğraf 38a Örnek 30’ dan detay……….130
Fotoğraf 39 Örnek 31’in genel görünüşü……….132
Fotoğraf 39a Örnek 31’ den detay……….133
Fotoğraf 39b Örnek 31’ den detay……….133
Fotoğraf 40 Örnek 32’nin genel görünüşü………...135
Fotoğraf 41 Örnek 33’ün genel görünüşü………137
Fotoğraf 42 Örnek 34’ün genel görünüşü………139
Fotoğraf 42a Örnek 34’den detay………..140
Fotoğraf 43a Örnek 35’ den detay……….143
Fotoğraf 44 Örnek 36’nın genel görünüşü………...145
Fotoğraf 44a Örnek 36’ dan detay……….146
Fotoğraf 45 Örnek 37’nin genel görünüşü………...148
Fotoğraf 45a Örnek 37’ den detay……….149
Fotoğraf 46 Örnek 38’in genel görünüşü……….151
Fotoğraf 46a Örnek 38’ den detay……….152
Fotoğraf 47 Örnek 39’un genel görünüşü………154
Fotoğraf 47a Örnek 39’ dan detay……….155
Fotoğraf 48 Örnek 31’in genel görünüşü……….157
Fotoğraf 48a Örnek 31’ den detay……….159
Fotoğraf 48b Örnek 31’in genel görünüşü……….159
ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1 Kilim tekniği………..28
Şekil 2 Cicim tekniği………...…..30
Şekil 3 Zili tekniği………...………..30
Şekil 4 Sumak tekniği………30
Şekil 5 Gördes düğümü………..30
BÖLÜM I
1. GİRİŞ 1.1. Problem
El sanatları tüm halk sanatları gibi, bir milletin kültürel kimliğinin en canlı belgeleridir. 2000 yıllık bir sanat geleneğine sahip olan milletimiz güzellik felsefesini üç kıtaya yaymıştır. Kökleri Orta Asya’ya kadar uzanan bu sanatlar atalarımızdan bize miras kalmıştır. Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur. Dokumacılık bu kültürel mirasımız içinde en önemli el sanatlarımızdandır. Dokumacılık, Anadolu'da çok eskiden beri yapıla gelmiş, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden, insanların yaşam kalitesini yükselten, insanları dış etkilerden koruyan ve yaşadıkları çevrenin güzel bir şekilde döşenmesini sağlayan eski el sanatlarındandır.
El sanatları insanoğlunun varolmasıyla başlayan el becerisinin yanında bilgiye de dayanan, genellikle doğal hammaddelerden yararlanılarak elle ve basit araç - gereçler kullanılarak yapılan, yaşadığı toplumun kültürünü, dokumayı yapan bireyin duygularını, düşüncelerini yansıtan ürünler olup el sanatları içinde önemli bir yere sahiptirler. (Onuk, 1988:13).
İlk defa nerede ve ne zaman başladığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Dokumacılığın en eski medeniyeti olarak bilinen Mısır Medeniyeti yerini, Çatalhöyük’te yapılan kazılarda M.Ö 6000’lere ait dokuma parçalarının bulunmasıyla Anadolu’ya bırakmıştır. İster Mısır, ister Anadolu olsun dokumacılık sanatı insanlık tarihi kadar eskidir (Yağan, 1978: 9)
Türk dokuma sanatı ise M.Ö 3. ve 5. yüzyıla dayanır. 1947 yılında Sibirya’da, Altay Dağı eteklerinde ve Pazırık Kurganlarından çıkartılan “Pazırık halısı” en eski örnektir. Günümüze kadar sağlam bir halde gelmiştir.(Diyarbekirli, 1972).
Türklerin dokuma sanatı Orta Asya’dan başlayıp Anadolu’ya oradan da Avrupa’ya yayılmıştır. Ne yazık ki bir zamanlar yaşamımızın vazgeçilmezi olan bu sanat dalı yok olmaya yüz tutmuştur. Geçmişten günümüze çok az örnek kalmıştır. Anadolu Selçuklularından sadece 22 halı örneği bulunmuştur. Yünün dayanıklı olmaması da bu duruma etkendir. Var olan örneklerin durumu hakkında da yeterli belgeleme yapılmamıştır (Deniz, 2000: 24).
Dokuma çözgü ve atkıların belli kaidelere göre dik açı yaparak kesişmesinden meydana gelen dokulu yüzeydir. Dokumaları, kullanılan tezgâhlar ve yöntemlerine göre 2 sınıfa ayırabiliriz. Bunlar kirkitli dokumalar, mekikli dokumalardır.
Kirkitli Dokumalar; atkı iplerinin çözgü iplerinin arasından geçirildikten sonra, desen iplerini veya düğümleri sıkıştırmak amacıyla kemikten, demirden veya tahtadan yapılmış kirkit adı verilen aletin kullanılmasıyla oluşturulan dokumalardır (Akpınarlı, 1998).
Tezgaha gerilmiş çözgü ipliklerinin adı verilen çerçeveler ile yukarıya kaldırılıp indirilmesiyle açılan farklı ağızlıklardan atkı ipliğinin mekik aracılığı ile geçirilmesi sonucu oluşturulan yüzeylere ise mekikli dokumalar denir (Akpınarlı, 1996:33).
Atkı ve çözgü ipliklerinin değişik bağlantıları ile çeşitli örgüler oluşturulur. Dokuma örgüler bezayağı, dimi ve saten olmak üzere üç ana grupta toplanır. Diğer dokuma örgüleri bu üç ana dokuma örgüsünden türetilmiştir.
Her dokuma örgüsü belli sayıda atkı ve çözgü ipliğinden sonra tekrar eder. Tekrar sayısı olarak en küçük ve dokuma örgülerinin en eskisi, en çok kullanılanı, bağlantısı nedeniyle en basiti, sağlamı bez ayağıdır. Bez ayağı örgü birimi 2 çözgü, 2 atkı ipliğinden oluşmaktadır.
Halk arasında, halı ve düz dokumalar, dokumanın tekniği ne olursa olsun, dokuma adıyla bilinir. Halı ve düz dokuma yaygılardan biri ifade edilirken, özellikle, yabancı yayınlarda kullanıldığı gibi, düğümlü dokuma vb. bir isimle adlandırılmaz. Dokumanın tekniğine bakılmadan, genel bir isimlendirmeyle dokuma diye tabir edilir (Deniz,2000:58).
Halı, Orta Asya’da hasır, keçe ve kilim gibi bir yaygı idi. Bu sebeple belki de başlangıçta, aynı ad ile anılan yaygılar ayrıntılara uğramıştır. Türkler Orta Asya’da halı ve kilimi aynı isimlerle adlandırıyor, halı ve kilim gibi yere serilen şeylere kiviz, kiwiz adını veriyorlardı (Deniz,2000:8)
Günümüzde, Anadolu’da, halk arasında, kalın ve halı düğün ve evlenme için eş anlamlı kullanılmakta, her ikisi de çeyiz anlamına gelmektedir. Çeyiz içinde halı vardır ve içinde halının da bulunduğu eşyaların hepsine birden kalın denilmektedir.
Kaynaklar, halı ve kalı sözlerinin, Türklerin çeyiz anlayışına gelen kalın, kalıng gibi deyişlerinden türemiş olabileceğini kabul etmektedir. Ancak Bahattin Öğel, “halı ve kalı sözünün bugünkü Türkler arasında yaygın olduğunu, ancak daha önce, yaylacı ve yaylalarda oturan Türkler arasında kullanılmadığını, önceleri, kentli Türkler arasında, sonradan köyler ve yaylalarda da kullanıldığını, bu ismin, şimdi bile tam kullanılmadığı görüşündedir (Deniz,2000:9)
Daima Türklerin yaşadığı ülkelerde ortaya çıkan halının tarihi, sıkı sıkıya Türklere bağlı olduğu gibi, Büyük Selçuklu sultanlığı devrinde kurulan devletlerle, bunun tekniğini önce İslâm âlemine, sonra bütün dünyaya tanıtan da Türkler olmuştur. Bununla beraber Büyük Selçuklulardan halı kalmamış, Anadolu Selçuklularından günümüze ulaşan Konya halıları yirminci yüzyıla kadar gelişen halı sanatının temeli olmuş, yedi asır boyunca Türk halı sanatı aralıksız daima yeni tiplerin yaratıldığı parlak bir gelişme göstermiştir (Aslanapa,2005,13).
Selçuklu halılarından sonra, Türk halı sanatının ikinci parlak devri 16. yüzyılda Uşak ve çevresinde yapılan halılarla başlar. Türk halıları içinde en büyük ve tanınmış grup olan Uşak halıları, Avrupalı ressamların tablolarında sık sık tasvir edilip, 18. yüzyıl sonuna kadar çok tutulduğu halde, envanter kayıtlarında Uşak adı geçmez ve bunlar Türk halıları diye bilinir. Yerli kaynaklarda ise bu halılar 17. yüzyıldan beri tanınmaktadır (Aslanapa,2005,159).
18. yüzyıldan sonra diğer sanat kollarında olduğu gibi, Türk halıcılığında da bir yavaşlamanın başladığını görüyoruz. Ancak 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında
bazı kalkınma atılımlarının olduğu da bir gerçektir. 19. yüzyılın sonlarına doğru halıcılık kalite ve estetik değerini koruyamamış, ticari bir nitelik almıştır. Bu durum, 1891 de açılan Viyana sergisinden sonra başlamıştır. Avrupa’da makine sanayi devrinden sonra servet sahiplerinin çoğalması nedeniyle, halılara karşı artan rağbetten yararlanmak isteyen Türkiye’deki yabancılar Cami, Mescit, Medrese, Konak ve evlerdeki antika halıları değişik yollarla ele geçirerek Avrupa’ya göndermişlerdir. 20. yüzyılın başlarında artık Türkiye halıcılığı Avrupa ve Amerika’dan aldığı siparişlere göre halı dokuyan bir ev sanayi haline gelmiştir (Görgünay,1977:174).
Kilim kelimesinin, Farsça’dan geldiği söylenirse de, Türkçe bir kelimedir. Farsça’da aynı anlama gelen gelim, kelim kelimelerinin Türkçe’den alındığı kabul edilmektedir. Tüm Slav dilleriyle, Ukrayna ve Rusya dillerine Türkçe’den geçmiştir. Yine kilim kelimesinin “Farsça ve Türkçe yazılmış eski metinlerde yere serilen yaygı ve derviş cübbesi anlamına geldiği, bazı eski Türkçe metinlerde saçaklı kilim kelimesine rastlandığı, asıl bu terimin bugün bizim anladığımız kilim kelimesinin karşılığı olduğu” belirtilmektedir. Türkler Orta Asya’da, XI. yy.da yün, pamuk ve ipekten kumaş da dokuyorlardı. Pamuk-yün karışımı kumaşlara yatuk denmekteydi. Yimek boyu mensuplarının giydikleri, diğer Türk boylarının örtü yaptıkları pamuklu dokumaya çek diyorlardı (Deniz,2000:11)
Dokuma sanatı uzun yıllar ihtiyacı karşılamak amacıyla üretildiğinden, işin sanatsal yönüne değer verilmemiş ve yöre halkı tarafından elde olan varlıkların değeri bilinmediği veya farkına varılmadığı içindir ki el dokumacılığı günümüzde gerekli ilgiyi görememektedir. Yeni yetişen nesil bu sanat dalını neredeyse unutmuş durumdadır. Sahada yapılan araştırmalar sırasında da yöre halkının ellerindeki halı dokumalarının günümüz modern teknolojileriyle fabrikasyon şeklinde üretilmiş makine halılarıyla değiştirilmeleri de bu görüşü desteklemektedir. 25–30 yıl öncesine kadar genç kızların çeyizleri olan halı ve kilimler, günümüzde dokunmadığı gibi, geçmişten de çok az örnek kalmıştır.
Günümüzde dokumacılık; İnsanların estetik anlayışlarına uygun kültürel yapısını koruyarak yaşam kalitelerini yükseltmek, yaşam alanlarının güzel bir şekilde döşenmesini sağlamak gibi önemli gereksinimlerini sağlar. Turizme de kazandırılarak halkın ekonomisine
katkı sağlar hale getirilebilirse yöre halkı tarafından da bu el sanatımız gelecek kuşaklara aktarılarak yaşatılabilecektir.
Toprakkale yöresinde yaşları 30’un üzerinde olan kadınlar arasında dokuma bilenler olduğu ve birçok evde hâlâ dokuma tezgâhı bulunmasına rağmen 5–10 yıl öncesine kadar dokunan halılar artık dokunmamaktadır. Yeni nesiller bu konuda bilinçsiz olduğundan, fabrikasyon ürünlere yönelme artmıştır. Ayrıca halı-kilim dokumaların zorluğu ve eskiden olduğu gibi hammaddenin kullanılabilir hale getirilmesi de ayrı bir uğraşı gerektirdiğinden ilgi azalmıştır. Geçmişteki hazır ürünlere ulaşım zorluğu da kalmamıştır.
Yörede yapılan ön araştırmalar sırasında bazı zorluklarla karşılaşılmıştır. Yöre halkının iyi niyeti ve misafirperverliğinin yanı sıra, daha önce TV çekimleri, alan araştırmaları v.s. çalışmalar adı altında halkın samimi duygularıyla oynanmış ürünlerin fotoğraflarını çekme bahanesiyle evlerden dokumaları gizlice almışlar, bu yüzden kırılganlıkları artmış, güven duyguları sarsılmıştır. Ya da ata, dede yadigârı bazen çeyizlik olarak getirdikleri, el emeği göz nuru ile yaptıkları dokumaları ticari amaçlı, teknolojinin üretimi olan makine dokumalarıyla değiştirmiş veya çok ucuza satın alınmıştır.
Bu davranışlara maruz kalan halk ellerinde var olan dokumaları göstermek istememiş, niyetimizin dokumaları satın almak olmadığını, sadece belgeleme amaçlı olduğunu anlayınca, ellerinde bulunan ürünlerin incelenmesine izin vermişlerdir.
Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi ilçelerinde daha önce böyle bir araştırma yapılmadığı için, yöredeki dokumalarla ilgili yayın bulunamamıştır. Ayrıca yörelerdeki yerel yönetimler, bilim ve sivil toplum kuruluşları da araştırmaya gereken ilgiyi göstermemiştir.
Yukarıda bahsedilen problemler de düşünüldüğünde Toprakkale ve Düziçi yöresi dokumaları ile ilgili ayrıntılı bir araştırmanın yapılması ve bilimsel verilerin ortaya konulması gerekmektedir. Bu gereklilikten yola çıkılarak, Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi yöresi dokumaları tez konusu olarak alınmıştır.
1.2 Problem Cümlesi
Bu araştırmada Geleneksel Türk El Sanatlarının bir dalı olan dokuma geleneğinin çağdaş teknolojiyle sürdürülmesinin yanı sıra el dokumacılığını gelecek kuşaklara aktarmak için Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi yöresinde yapılan kirkitli dokumaların özellikleri nelerdir sorusuna cevap aranmaktadır.
1.3 Amaç
Araştırmanın genel amacı; Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi yöresinde yapılan kirkitli dokumaların eski örneklerini belgelemek ve ürün özelliklerini ortaya koymaktır.
Bu çerçevede aşağıdaki alt amaçlar belirlenmiştir.
1. Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi ilçeleri sınırları içinde bulunabilen örneklerinin fotoğraf, gözlem fişleri ve motif çizimleri yoluyla belgelenerek katalog oluşturulması,
2.Yörede yapılan dokumaların ürün çeşitleri, kullanım alanları ve boyut özelliklerinin belirlenmesi,
3. Yöredeki dokuma örneklerinin malzeme özelliklerini belirlenmesi, 4. Yöredeki dokuma örneklerinin teknik özelliklerinin belirlenmesi,
5.Yörede üretilen halı, kilim, cicim, zili v.b düz dokumaların renk ve boyama özelliklerinin belirlenmesi,
6.Yörede üretilen halı, kilim, cicim, zili v.b düz dokumaların motif ve kompozisyon özelliklerin belirlenmesi,
7. Yörede üretilen halı, kilim, cicim, zili v.b düz dokumaların yapılış tarihlerinin belirlenmesidir.
1.4 Önem
Osmaniye ili ve çevresinde böyle bir çalışmanın daha önce yapılmamış olması bu araştırmaya önem kazandırmaktadır.
Geleneksel Türk El Sanatlarının bir dalı olan dokuma geleneğini gelecek nesillere aktarılması ve böylece yöresel kültürün evrensel kültürle buluşmasını sağlamak bakımından yapılacak araştırma önemli görülmektedir.
Ayrıca günümüzde çok az ürün kalması ve bu ürünler hakkında bilgi alacak kaynak kişilere ulaşmada çekilen sıkıntılar belki de ilerde bu çalışmanın yapılamayacak hale geleceği düşünüldüğünde araştırmanın önemini artmaktadır.
1.5 Sayıltılar
- Araştırmada ulaşılabilen örneklerin yörenin dokuma kültürünü yansıtır nitelikte olduğu kabul edilmiştir.
- Araştırmada örneklem alınan ilçe merkezi ve köyler araştırma alanını objektif yansıtır niteliktedir.
- Araştırmada ulaşılabilen kaynak kişilerin yörenin dokuma kültürü hakkında yeterli bilgiye sahip, güvenilir ve dürüst olduğu kabul edilmektedir.
- Araştırmada yararlanılan yazılı kaynaklardaki bilgiler doğru kabul edilmiştir.
1.6 .Sınırlılıklar
- Araştırma Osmaniye İli Toprakkale ve Düziçi ilçeleri ile sınırlandırılmıştır. - Araştırma kapsamına halı, kilim, cicim-zili vb. dokuma örnekleri ile sınırlıdır. - Araştırma ıstar dokuma tezgâhında yapılan dokumalarla sınırlandırılmıtır.
1.7.Tanımlar
Atkı: Bazı bölgelerde “argaç” kelimesi kullanılır. Dokumacılıkta çözgüler arasından enine geçirilen ipliğe denir(Acar,1975:50).
Ağırşak: İğde eğirme esnasında ağırlık saplamak üzere alt ucuna geçirilen yuvarlak küçük bir alettir (Gönül,1997:143).
Bez ayağı: Çözgülerin seyrek atıldığı ve atkılarla çözgülerin dokuma yüzeyinde eşit şekilde bağlantı kurduğu ve göründüğü dokumalardır(Acar,1975:20).
Büküm: Eğrilerek iplik haline getirilmiş yapağının liflerinin aşağıya doğru sola ve sağa dönük olması (Acar,1975:51).
Çalma tekniği: Cicim veya zili dokumalarda atkılar atıldıktan sonra çözgü iplikleri arasından belirli mesafelere 1-2 veya en çok üç çift üç tek veya desen hatlarının birleştiği noktalarda daha fazla çözgünün atlanarak arkadaki renkli desen ipliklerinin ön tarafa geçirilip tekrara arkaya verilmesi, yani çözgülerin aradan çalınarak dokumanın gerçekleştirilmesi (Acar,1975:51).
Çıkrık: Üzerinde iğ bulunan ve iğin dönmesi el ve ayakla sağlanan bir iplik bükme aracıdır.
Çözgü: Dokumacılıkta dokumadan önce hazırlanan, dokumanın iskeletini teşkil eden boylamasına iplikler Arış veya Eriş de denir(Acar,1975:51).
Çuval: Yiyecek veya giyeceklerin içinde saklandığı kilim, cicim, sili, sumak gibi dokumalardan meydana gelmiş, büyük torba(Acar,1975:51).
Dokuma: Yatay ve dikey doğrultuda uzayan ipliklerin birbirleriyle dik açıda birleşerek bir doku oluşturması(Acar,1975:53).
Eğirme: Yapağı halindeki yünün iplik yapılmak üzere kirmen veya iğ ile bükülmesi(Acar,1975:53).
Hör: Pamuk ipliği
Heybe: Çobanların veya tarlada çalışanların yiyeceklerini taşıdıkları veya tarlaya, komşu köye, kasabaya giden köylülerin ufak tefeklerini koydukları kilim, cicim, zili, sumak ya da halı dokumalı ufak torbalar. Omuzda veya at, eşek terkisinde taşınabilir. İki gözlü olanları yada taşıma için askısı olanları da vardır(Acar,1975:53).
Istar: Dik ve yarı yatık tezgah (Deniz,2000:94).
İteği: Yörede, yufka ekmek yapılırken kullanılan ekmek tahtasının altına, yere serilen örtü.
İğ: İp eğirmede kullanılan ve çoğunlukla tahtadan yapılmış, ortası şişkin, uçlara doğru incelen küçük bir alettir (Gönül,1997:142).
Kirman: İç içe geçme, ortaları delikli iki içi bükey ensiz tahta parçası ile bunların ortalarından geçen ince bir saptan mürekkeptir. Sapın ucunda küçük bir çıkıntı vardır. İplik eğrilirken buraya eğreti takılır(Gönül,1997:145).
Mekik: Atkıların, çözgüler arasındaki boşluktan (ağızlıktan) kolayca geçmesini sağlayan, ipliğin üzerine sarıldığı iki ucu sivrice silindir biçimli ve çoğunlukla ahşap alet. Daha çok çul ve bez dokumalarda kullanılır(Acar,1975:56).
Mordan: Boyaları sabitleştirmede kullanılan madde. Aslı Fransızcadır(Acar,1975:56). Tiftik: Aynı isimdeki keçi cinsinden elde edilen çok ince, ama yüne nispetle daha uzun ve parlak lifler(Acar,1975:57).
Yapağı: Ham yün, yapak da denir(Acar,1975:57).
Yün İp: Koyun, keçi, lama, deve vb. hayvanların vücudunu örten liflerin bükülerek dokuma sanayinde kullanılan iplik (Soysaldı).
BÖLÜM II
2. YÖNTEM
Bu bölümde araştırmanın modeli, evren ve örneklem, verilerin toplanması ve verilerin çözümlenmesi konuları üzerinde durulmuştur.
2.1. Araştırma Modeli
Yapılan çalışma alan araştırması (tarama) niteliğinde betimsel bir çalışmadır.
2.2. Evren ve Örneklem
Araştırma evrenini Osmaniye iline bağlı Toprakkale ve Düziçi ilçeleri oluşturmaktadır. Örneklemi olarak ise ilçe merkezleri ve ön araştırmaya dayalı dokuma kültürüne sahip olduğu belirlenen Aslanpınarı, Çerçioğlu, Gök çayır, Karagedik, Karacaoğlan ve Kurtlar köyleri oluşturmaktadır. Bu köylerde dokuma ile ilgili bilgi ve ustalık seviyesinde beceri sahibi olan 4 kaynak kişi, görüşme grubu olarak belirlenmiştir.
2.3.Verilerin toplanması
Bu araştırmada verilerin toplanması için aşağıdaki yollar izlenmiştir. Ön alan araştırmasında Osmaniye İl Kültür ve Turizm müdürlüğünden konuyla ilgili bilgiler alınmıştır. Yöreye gidilerek, kaynak kişilerle görüşülmüş ve konunun kavramsal içeriğiyle ilgili literatür taramaları yapılmıştır. Alan çalışmaları sırasındabulunabilen dokuma örnekleri, görüşme formu kapsamında, kaynak kişilerin verdiği bilgiler doğrultusunda incelenerek gözlem fişlerine işlenmiş, örneklerin genel ve detay fotoğrafları çekilerek, araştırma amaçları doğrultusunda kataloglanarak belgelenmiştir.
2.4.Verilerin analizi
Gözlem fişlerinden elde edilen verilerin dökümü tablolaştırılarak, frekans ve yüzde üzerinden, yöredeki dokuma örneklerinin kullanım alanları, boyutları, malzeme, teknik, renk, motif ve kompozisyon özellikleri hakkında yoruma gidilmiştir. Görüşme yoluyla elde edilen veriler ise araştırma raporunda yeri geldikçe kaynak kişi belirtilerek kullanılmıştır.
BÖLÜM III
3. KURAMSAL TEMELLER 3.1. Osmaniye İli İle İlgili Bilgiler 3.1.1. Osmaniye İlinin Tarihçesi
Osmaniye, Çukurova (eski adıyla Kilikya) bölgesinde bulunmaktadır. Ceyhan Nehri’nin doğu yakasında yer alan Osmaniye, bereketli toprakları ve Çukurova’yı doğuya bağlayan yolların kavşağında olması nedeniyle tarih boyunca bir çok devletin ilgisini çekmiştir.
Fotoğraf 1-Karatepe Açık Hava Müzesi Duvar Kabartmaları
M.Ö. 15. yüzyılda Hititler, sonra Asurlular, İranlılar, Mısırlılar ve Romalılar bu bölgeyi egemenlikleri altında tutmuşlardır. M.S. 7. yüzyılda Araplar bölgeye göz dikmişlerdir. Bu bölge Abbasilerle haçlı ordusu arasında büyük savaşlara yol açmıştır (Erdeha, 1975: 299).
Türkler Çukurova’ya ilk kez VII. Yüzyılda Abbasi orduları ile geldiler. Daha sonra Bizans bu toprakları Müslümanlardan geri aldı. 1071 yılında Selçuklu Türkmenleri Malazgirt savaşıyla bölgeyi tekrar ele geçirdiler. 1082-1083 yıllarında Tarsus, Adana, Misis, Anavarza, 1084 yılında Antakya, Süleyman Şah komutasındaki Selçuklu Türkmenlerinin eline geçti. Böylece Çukurova 150 yıllık Bizans hakimiyetinden sonra Müslüman Türklerin yurdu oldu.
Selçuklular zamanında Türkmenlerin yerleştiği Osmaniye ve civarı Yavuz Sultan Selim devrinde Osmanlıların idaresine geçmiş, Memluklar zamanında buralara hakim olan aşiret beyleri sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise bu sancak Üzeyirli adıyla önce Zülkadriye eyaletine, sonraları da Halep eyaletine bağlanmıştır.
Ancak, Anadolu’yu Suriye’ye bağlayan hac yolunun bu bölgeden geçmesi bu bölgede aşiretlerin başına buyruk hareketleri, tam iskan edilmemiş olmaları ve hac yolunda geçen kervanlara saldırmaları, merkezi hükümeti bu bölgeyi disiplin altına almaya yönlendirmiştir.
Osmanlı Devleti, merkezi otoriteyi kurmak dağınık halde yaşayan aşiretleri iskan ederek, disiplin altına almak için 1865 yılında Ahmet Cevdet Paşa komutasında Fırka-i İslahiye adlı bir askeri kuvveti bölgeye gönderdi. Adana’ya bağlı Payas sancağı Yarpuz’a nakledilerek, Cebel-i Bereket sancağı kurulmuş, Payas ve Osmaniye kazaları da bu sancağa bağlanmıştır. 2. Meşrutiyetin ilanından sonra ise bu sancak Osmaniye’ye nakledilmiştir (Falay, 1995: 19-20).
Osmaniye’de Eski Merkez ortaokulun yerindeki hanın ilk sancak birası olduğu söylenir. 1923 yılında Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, sancakların vilayete dönüştürülmesi nedeniyle “Cebeli Bereket” vilayeti adını almıştır. 1908’den itibaren 15 yıl sancak, 10 yılda vilayet merkezi olan Osmaniye 1 Haziran 1933’de Adana’ya bağlanmıştır. 28.10.1996 tarihinde tekrar il olmuştur.
3.1.2. Osmaniye İlinin Coğrafi Konumu
Osmaniye, Akdeniz Bölgesinin doğusunda yer alan aynı bölgenin iklim özelliklerini taşıyan, batıdan kuzeye doğru Orta Toroslar, doğu ve güneydoğu kesiminde Amanos dağları ile yükselen kuzey yarımkürede 30.00 – 37.08 kuzey enlemi ile 36.13-36.20 doğu boylamları arasında yer alan, Çukurova’ya has zengin tarım toprakları ve geniş ormanları ile şirin bir ildir. Doğusunda Gaziantep, güneyinde Hatay Batısında Adana, kuzeyinde ise Kahramanmaraş’la çevrilidir. Etrafını çevreleyen dağlarda irili ufaklı onlarca yayla bulunmaktadır. Dört mevsimin bir gün içinde yaşandığı nadir bölgelerdendir. Osmaniye ili merkez sınırları içerisinde bulunan dağlara, coğrafyacılar Amanos’lar, yöre halkı ise Gavur dağları demektedir.
Fotoğraf 2- Osmaniye’den genel görünüm
Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Osmaniye’de, yine Akdeniz bitkilerinin tamamına yakınını görmek mümkündür. Osmaniye ilinin tabii bitki örtüsü, ova tabanlarında kültür bitkileri, eşit sahalarda makiler, yüksek kısımlarda iğne yaprakları çam ormanları ile kaplıdır.
3.1.3. Osmaniye İlinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı
Nüfusu: Bölgeye 17. yüzyıldan itibaren Danişmentli Türkmenler iskan edilmiştir. (Halaçoğlu, 1988:132) Osmaniye ve çevresinde yerleşenler özellikle Karayiğit oymağı, Bortan aşireti ve Çoban Kasım aşiretidir. Çukurova bölgesinde eskiden beri bulunan diğer aşiretler Cerit, Tecirli, Bozdoğanlı, Avşar, Ulaşlı aşiretleridir. 9. yüzyıldan itibaren göçebe aşiretlerin bir bölümü Osmaniye ve çevresine zorla iskan edilmiştir. (Falay, 1995:22)
2000 Yılında yapılan nüfus tespiti geçici sonuçlarına göre ilin toplam nüfusu 513.588 kişidir. Osmaniye ilinin 7 ilçesi, 16 belediyesi ve 159 köyü mevcuttur.
İlçeleri: Kadirli, Bahçe, Düziçi, Toprakkale, Hasanbeyli, Sumbas
Tarihi Yapıları:
Hierepolis – Kastabala Antik Kenti: Osmaniye’ye 15 km mesafede Kesmeburun, Bahçe ve Kazmaca Köylerinin kesiştiği yerdedir. Kalesinden dolayı yörede Bodrumkale olarak da bilinen Hierepolis – Kastabala M.Ö. 39-31 yıllar arasında Roma İmparatoru Mark
Antony tarafından yerel kıral seçilen Tarkandimotos’un kurduğu ve başkent yaptığı bir antik kenttir.
Ana tanrıça Artemis’in adına yapılmış olan tapınak nedeniyle kent, din tarihinde büyük rol oynamıştır. Kastabalanın günümüze ulaşan kalıntıları arasında en önemlisi şüphesiz Sütunlu Yolu ve Tiyatrosudur. Ayrıca VI. y.y.’a, Bizans dönemine tarihlenen ve Roma yapılarından devşirme malzemelerle inşa edilmiş, çokgen apsisli iki kilisesi, XIII. y.y. da Haçlı Savaşları esnasında yapılmış olan Kalesi, Roma Hamamı, Stadyumu, şehrin dörtbir yanını çevreleyen Nekropolleri (Kaya, oyma ve anıt mezarları), yaklaşık 5 km kuzeydoğusunda Ceyhan nehri üzerinde yer alan su kemerleri ile Hierepolis – Kastabala antik kenti Osmaniye’nin ve Çukurova’nın görkemli ören yerlerindendir (İpek, 1995:97).
Toprakkale: Osmaniye’nin batısında, ilçeye 10 km mesafede, Toprakkale nahiyesi sınırları içinde, uluslar arası E5 ve E24 karayolunun ayrıldığı kavşakta, hakim bir noktada oldukça heybetli bir şekilde duran Toprakkale, bir toprak tepe üzerindedir. Toprakkale’nin üzerinde oturduğu tepenin bir höyük olduğuna ilişkin iddialarda vardır.
İlk yapıldığı tarih hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber M.Ö. III. Yüzyılda Selevkoslar tarafından yapıldığı iddia edilmektedir. Dikdörtgen yapılı bir planı vardır. 12 burcu olan kalenin, dış kalesi batıda genişlemektedir (İpek, 1995:98).
Çardak Kalesi: Osmaniye’nin 12 km güneydoğusunda Gavur Dağları’nı oluşturan zirvelerden Osmaniye’ye hakim bir yerdedir. Kale yapım bakımından ovadaki diğer kaleler gibi kulelerden oluşmaktadır ve duvarlarında harç kullanılmıştır. Kale büyük kaba taşların yontulmasıyla yapılmış ve yapısal karakteriyle Ortacağ kalesi özelliği göstermektedir. Kareye yakın bir planı bulunan kale 8 burçludur (Ceylan, 2003:39).
Harun Reşit Kalesi: Osmaniye’nin Düziçi ilçesi, Kurtlar mevkiinde bulunan Kale Düziçi’ne 5 km uzaklıktadır. Bilinen tarihçesine göre 785 yıllarında Harun Reşit tarafından yapılmıştır (Ceylan, 2003:39).
Farsak Karacaoğlan Kaya Mezarları ve Yerleşmesi: Osmaniye İli Düziçi İlçesi Karacaoğlan Mahallesinde okulun bahçesinde kaya mezarları bulunmaktadır. 7 adet olduğu
belirlenen mezarlar tahrip edilmiştir. Bir kısmı iyi durumdadır ve çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır (Ceylan, 2003:39).
Karatepe – Aslantaş: 1947 yılında kazıları başlatılan Karatepe Osmaniye’nin Kadirli İlçesinin 21 km doğusunda ve Osmaniye’nin yaklaşık 40 km kuzeyinde yer almaktadır. Kale halen, Fırtına Tanrısı Baal, Çift Kanatlı Efsane Yaratıkları ve Aslanları ile ziyarete gelen konukları karşılamaktadır (Ceylan, 2003:37).
Kadirli Ala Camii: Kadirli İlçesi merkezinde bulunan kilise yapısı Alaud-devle zamanında camiye çevrilmiştir. Camiye çevrildikten sonra yapıya bir minare ve çeşitli mimari öğeler eklenmiştir. 1865’te medreseye dönüştürülen caminin avlu kısmına medrese eğitimi için gerekli bölümler yapılmıştır (Ceylan, 2003:39).
Osmaniye İlinin Geçim Kaynağı:
Osmaniye’nin gelişmesinde ve kalkınmasında ticaret önemli bir unsur olmasına rağmen geçim kaynağı büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Osmaniye’de arazi geniş ve verimlidir. Halkın geneli küçük alanlarda tarımsal faaliyette bulunur. Tarımsal üretim daha çok klasik ürünlerde yoğunlaşmıştır. Turunçgiller, fıstık, buğday, karpuz ve daha sonraları pamuk üretimi yapılmaktadır. Yerfıstığı Türkiye’de en çok Akdeniz’in doğusunda bulunan Osmaniye’de yetiştirilir. Türkiye’nin fıstık ihtiyacının %40’ını Osmaniye karşılar. Son yıllarda Osmaniye’nin ticaretinde gelişmeler yaşansa da genellikle küçük işletmelere dayalı bir sanayisi vardır.
Osmaniye’de Aşıklık Geleneği: Osmaniye ve çevresinde aşıklık geleneğinin yöre kültürü içinde çok önemli bir yeri vardır. Hemen her köyde bir aşığa rastlanabilinen Osmaniye’de aşıklar, mahlas olarak çeşitli isimler kullanmak Çukurova, aşıklık geleneğinin yaygın olduğu ve Karacaoğlan, Dadaloğlu gibi iki usta aşığın kültür ile beslenmiş bir coğrafyadır. Ancak usta-çırak ilişkisinin olmayışı ve Çukurova’da saza olumlu bakılmaması sonucu bu gelenek kökleşmemiş, ancak kendine has kimliğini koruyarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle aşıklar sesini daha geniş kitlelere duyurarak, şöhretleri Osmaniye’nin sınırlarını da aşmıştır. Feymani, Abdülvahap Kocaman, Halil Karabulut gibi aşıklar bu geleneği yaşatıp sevdirmişlerdir. Aşıkların kendi aralarında
yaptıkları fasıllar, toplantılar, festivaller, Doğu Anadolu aşıklık geleneğiyle boy ölçüşür duruma gelmiştir (Arı, 2003:90).
Osmaniye’de Erkek Kıyafetleri:
Başa giyilenler: Keçe külah, Bez terlik, jest olarak kêfiye
Üste giyilenler: Sırma boz aba, mavi cepken, sırma yelek, yakasız gömlek, çuha şalvar, Trablus kuşak (Poşi)
Ayağa giyilenler: Kırmızı ve siyah yemeni, kırmızı postal Jestler: Para kesesi, kama
Osmaniye’de Kadın Kıyafetleri:
Başa giyilenler: Sırma fes(Gümüş sırma fes), heril yağlık, tepelik
Üste giyilenler: Gömlek, cepken, üçetek, güdük önlük, Trablus kuşak, şalvar, çorap. Ayağa giyilenler: Yemeni (edik,postal)
Jestler: Beyaz mendil, para kesesi, kama (Erkoçak, 2003:172)
Yörede Üretilen El Sanatları:
Karatepe Kilimleri: Dokuduğu kilimleriyle dünya çapında ün kazanan Karatepe Kızyusuflu Kalkınma Kooperatifi, Osmaniye’ye 30 km uzaklıkta bulunan Karatepe Köyünde 1972 yılında kuruldu. Doğal boya atölyesi, dört boya fırını ve bir dokuma atölyesinin bulunduğu kooperatifte, yüz tezgahta kilim dokunmaktadır. 25 yataklık sosyal tesisi bulunan kooperatifte kilimler tamamen doğal yün ve doğal kök boyadan, Anadolu Türk Obalarının yüzyıllardır dokuduğu özgün motif ve renkler esas alınarak dokunmaktadır.
Seramik: Hammaddesi Toprakkale İlçesine bağlı Tüysüz köyü civarındaki volkanik curuflardan(leçe taşı) elde edilerek, Ç.Ü. Meslek Yüksekokulunda üretilen çeşitli seramik ürünleri, dayanıklı olması ve motifleriyle Osmaniye’nin simgelerinden biri olma yolundadır.
Bıçak: Bıçak yapımı ve üretimi de haklı bir üne sahiptir. Bıçaklar kaba bıçak, iş bıçağı, göz bıçağı sıyırgı olarak adlandırılır.
Ağaç Oymacılığı: Karatepe ve civarı köylerde, ailelerin el işçiliği ilesandalağacından yapmış oldukları kaşık, çatal ve çeşitli süs eşyaları, el sanatlarının güzel örneklerindendir.
Gümbür Yapımı: Bu geleneği dedelerinden devir alan Metin Özat’ın yaptığı variller, ayran yayıkları, su fıçılarının en büyük özelliği, herhangi bir yapıştırıcı veya çivi kullanmaksızın yapılması ve sadece ağaç ile metal çemberlerden oluşmasıdır.
3.2. Osmaniye İli Düziçi İlçesi İle İlgili Bilgiler 3.2.1. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Tarihçesi
İlçenin tarihinin kökenleri tam olarak tespit edilmemiştir. Yapılan araştırmalar ve eldeki bulgulara göre ilçede ilk yerleşimin VIII. Yüzyıla dayandığı sanılmakta ve bu bölgeye “Sunguru Salmiye” adının verildiği bilinmektedir.
Hitit dönemine ait KARATEPE kazıları, bölgenin Hititler döneminde bir yerleşim yeri olması ihtimalini akla getirmektedir. Çerçioğlu köyünde bulunan Domuztepe kalıntıları bu düşünceyi doğrular niteliktedir. Böcekli Beldesinde Neolitik döneme ait olduğu sanılan mağaralar ve yine aynı özelliklere sahip Alibozlu Mağaraları ilçenin tarihi kökenleri hakkında kesin bir yargıya varmayı zorlaştırmaktadır.
İlçe konumu itibariyle tipik bir Akdeniz yerleşimi özelliklerini taşımaktadır. İlçede Roma İmparatorluğuna ait pek çok eser bulunmuştur.
Bu günkü Haruniye yeni ismiyle Düziçi İlçesi, Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’in uç beyi Faraç Bey tarafından 699 yılında kurulmuştur. Faraç Bey bugünkü Kurtbeyoğlu mahallesinde bir kale inşa ettirerek burayı yerleşim merkezi olarak seçmiştir. Kaleye Harun Reşit Kalesi ismi verilmiş ve yörenin adı da Haruniye olmuştur.
Haruniye sırasıyla Bizanslılar, Hamdaniler, Haçlılar ve Selçuklular idaresinde kalmış olup, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. 1. Dünya savaşından sonra Fransız ve İngilizler tarafından işgal edilmiş ve halkın vermiş olduğu mücadele sonucunda 28 Mart 1920’de hürriyetine kavuşmuştur.
3.2.2. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Coğrafi Konumu
Düziçi İçesi kendi ismini aldığı Düziçi ovasının kenarında kurulmuş olup etrafı dağlarla çevrilidir. Yeryüzü bakımından yüz ölçümü 460.90 km2 dir. Doğal bitki örtüsü maki olup oluşturduğu ormanlarla karşılaşılır. İlçenin kuzey ve batısını çizen Ceyhan nehri en büyük akarsuyudur. Diğer önemli akarsuyu ise Sabun çayıdır. İlçenin kuzeybatısında Kadirli, kuzeydoğusunda Kahramanmaraş ilinin Andırın ilçesi, doğusunda Amanos Dağları ve Bahçe İlçesi, güneybatısında ise Osmaniye İli ile çevrilidir.
3.2.3. Osmaniye İli Düziçi İlçesinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı
Düziçi’nde yaşayan insanların tahminen %40lık oranı Kahramanmaraş ve ilçelerinden, %10 u Bahçe İlçesinden, %30 u merkeze bağlı köylerden, %20 si Selanik ve diğer bölgelerden göçmen vatandaşlardır. İlçede değişik din ve mezheplere mensup aileler bulunmaktadır. İlçe nüfusuna kayıtlı ve evlenme ile Türk vatandaşlığına geçen 9 gayri müslüm vatandaş bulunmaktadır. İlçede nüfus homojendir.
İlçede sosyal yapı, ülke genelinden pek farklı değildir. Halkın büyük bir kısmı tarımla uğraşmakta olup, dağlık kesimde kısmen hayvancılık yapılmaktadır.
Düziçi ilçesinin merkezde 19 mahallesi, merkeze bağlı 4 kasaba ve 24 müstakil köyü ile bu köylere bağlı 48 mahallesi bulunmaktadır. İlçenin şöhretinin iç turizmde günden güne artmasının sebebi kaplıcalardır. Bir çok hastalığa şifa olan kaplıca Türkiye’nin 30 büyük kaplıcalarından biridir. Romatizma, bel fıtığı, sivilce ve basur rahatsızlıklarına kaplıcanın kükürtlü suları şifa vermektedir.
3.3. Osmaniye İli Toprakkale İlçesi İle İlgili Bilgiler
Fotoğraf 3-Toprakkale İlçesinden genel görünüm
İlçenin tarihi Sınırları içerisinde bulunan kalenin tarihiyle paralellik taşır. Helenistik dönemden itibaren Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuk ve Osmanlı dönemi eserlerine rastlamak mümkündür. Toprakkale, geçmiş medeniyetlerden aldığı mirasla günümüz Türkiye’sinde Anadolu’da çeşitli kültürlerin buluştuğu bir merkez durumuna gelmiştir.
3.3.1. Osmaniye İli Toprakkale İlçesinin Tarihçesi
Türkler Osmaniye’ye 7. yy.da Abbasi ordularıyla gelmişlerdir. Harun Reşit'in uçbeyi Faraç Bey, bölgede kaleler ve yerleşim birimleri kurmuştur. Bizanslılar bu toprakları Müslümanlardan daha sonra geri almıştır. Osmaniye, Malazgirt Zaferi'nden sonra Türklerin hâkimiyeti altına girmiştir. Memluklular döneminde Osmaniye’ye ve çevresine büyük Türk göçleri olmuştur. Kınık, Bayat ve Yüreğir boyları ve bazı aşiretler Osmaniye ve çevresine yerleşmiştir. 12. yy.ın sonlarında Oğuz boylarından daha önce Antakya -Gazze arasına yerleştirilen Halep bölgesindeki kırk bin Türkmen Osmaniye ve çevresine iskân edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucu Memluklu Devleti’ne son verilerek Çukurova toprakları Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Yavuz Sultan Selim bir müddet Osmaniye’de kalmış ve Savrun Vadisi'nde de kaplan avlamıştır. Bazı araştırmacılara göre; Kınık Nahiyesi'nin bugünkü Toprakkale ilçesi çevresinde olduğu yönünde önemli bulgular vardır
24 Oğuz boyundan biri ve Anadolu’dakilerin en önemlisi olan Kınık boyu, Selçuklu hanedanını çıkartmıştır. Anadolu’nun ve özellikle Çukurova’nın fethinde önemli rol oynamıştır. XV. yy. başlarında Çukurova’da batıda Ceyhan, doğuda Osmaniye, kuzeyde Ceyhan ırmağı, güneyde alçak bir dağ silsilesinin çevirdiği ovada yerleşmişlerdir. Bu yöre XIX. yy. sonuna kadar Kınık kazası olarak adlandırılmıştır.
Kaza merkezi ise, o dönemde Kınık kalesi adıyla anılan Toprakkale ve kuzeyi ile batısında bulunan Kınık kasabasıdır. Bu kasabanın yeri ve dolayısıyla kalenin gerçek adı Prof. Dr. Faruk SÜMER’İN 1960’ların başlarında Osmanlı tarihi defterlerinde yaptığı incelemeler ve bölgede yaptığı araştırmalar sonucu saptanmıştır. Prof. Dr. Faruk SÜMER bu saptamasının gerekçesini Evliya Çelebi seyahatnamesinin aşağıdaki bölümünde de bulmuştur.
“Evsaf kal’a-i Kınık : ... Sene tarihinde Ramazanlı, Ermen padişahları elinden kabza-yi teshire alup karibul ahd zulüm ve taddi sebebi ile halkı perişan olup kal’a hali ve muattal kalmıştır. Amma hala üstad mühendis destinde çıkmıştır ve bir binayı zibadır ve şekli müdevverdir. Lakin yukaru çıkub ne cirimde idüğü malümum değildir.
Evliya Çelebi, Kınık kalesinin “zulüm ve teaddi” nedeniyle boşaltıldığını belirtmiştir. Dolayısıyla bu yerleşmeye adını veren Kınık boyunun kaleyi XV. yy. başından itibaren uzunca bir süre kullanıldığı ama ne zaman terk edildiği bilinmemektedir.
1519 yılında yapılan tahrire göre Kınık kasabası ve kazasında Ermeni azınlık bulunmamaktadır.1522 yılında Kınık kasabasında Yunus Dede (mahalle nüfusu 15 evli, 2 bekâr) ve Hamace oğlu Selman (mahalle nüfusu 139 evli, 3 bekâr) adlı iki mahalle bulunmaktadır. 1547 yıllında Kınık kasabasında 5 mahalle vardır. Yunus Dede (21), Selman (77), Cami (108), Dursunlu (63), Bayram Fakih (15).XVI. yy.da Kınık kazasına bağlı köy ve ekinlik sayısı 75’tir.Toprakkale adını İstanbul- Bağdat- Medine demir yolunun inşası yıllarlında almıştır
Kalede yapılan ön araştırmada şu özellikler saptanmıştır:
Harun Reşit Kalesinde olduğu gibi, kalenin etrafı ikinci bir surla tahkim edilmiştir. Buda Abbasi kale mimarisinin bir özelliğidir. Surlar ve burçlar kale etrafında bulunan bazalt taşından örülmüştür. Batı ve kuzeyindeki düzlükte bulunan yerleşme alanı (Kınık kasabası) ile kale arasında inşa edilmiş merdivenli bir geçit kalıntısı su sarnıçları bulunmaktadır. D.400
karayolunun kuzeyinde şehir kalıntıları, kırık cami diye bilinen Camii harabeleri ki Osmaniye Envarul Hamit Caminin minaresindeki iri mermer taşlar oradan getirilmiştir. Daha kuzeyde tepe mahallesinin sazlık köyü tarafında su değirmeni kalıntıları bulunmaktadır. Kale içerisindeki cephanelik ambar, sarnıç, tuvalet, hamam kalıntıları mevcuttur.
Yine ilçe sınırları içinde bulunan Kürek kalesi ile Toprakkale’nin bilgileri zaman zaman karıştırılmaktadır. Toprakkale için kara kilise adının verildiğini sanmak gibi. Osmanlı arşiv bilgilerinde, salnamelerde, seyahat kitaplarında iki kaleden bahsedilmektedir. Bu iki kaleden biri Toprakkale diğeri de tüysüzün batısında bulunan Gök dağın Lalegölü köyü tarafına bakan yamacında hala kalıntıları bulunan küffar mezarlığı kilise kalıntıları suyolları ile Kürek kalesidir.
3.3.2.Osmaniye İli Toprakkale İlçesinin Coğrafi Konumu
Toprakkale ilçesi Amanos dağları ile Doğu Torosların eteğinde Karaçay suyu denilen bir alanda kurulmuştur. Osmaniye iline 7 km uzaklıktadır İlçe, ulaşım yönünden çok rahattır. Güneyde E-5 ve D-400 karayolu, kuzey batıda yeni yapılan otobanla ( TEM )çevrilmiş olup, Türkiye’nin her tarafına ulaşım sağlayan tren yolu ağı ile örülmüştür.
3.3.3. Osmaniye İli Toprakkale İlçesinin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı İlçede Kınık kasabasından kalan ailelerin oturduğu Kaleköyü mahallesinin yanında, Akyar, Lülük köylerinden yerleşen ailelerle de kışla mahallesi kurulmuştur. Daha sonra 1877 Osmanlı Rus savaşını müteakip Dağıstandan gelen muhacirlerin kurduğu Dağıstan Mahallesi ile şenlenmeye başlamıştır.1900’lü yıllarda Saçıkara Aşireti’nin değişik obaları Toprakkale ve çevresini kışlak olarak kullanmaya başlamışlardır. Yazları Erciyes’in eteklerine ve Maraş’ın yaylalarına çıkan aşiret mensupları 1950 yılından itibaren peyder pey yerleşik düzene geçmişlerdir. Malatya’dan gelen aileler ve Karadeniz’den gelen ailelerle Dağıstan Mahallesi iyice büyümüş, yine 1950’li yıllarda ise Bulgaristan’dan gelen muhacirlerle mahallenin göçmenler semti oluşmuştur.
Değişik topluluklardan oluşan Toprakkale’de uzunca bir zaman kültürel ve sosyal kaynaşma olamamıştır. Özellikle Saçıkara Aşireti ve Bulgaristan’dan gelen Muhacirler yabancıdan kız alma ve vermeye karşı gelerek direnmişlerdir. Düğün merasimleri, ölüm merasimleri, Dini ve Milli bayramlar gibi sosyal olaylara büyük katılımlar örf ve adet farklılıklarını zamanla ortak bir zeminde buluşturmuştur. Yörede tarıma dayalı bir ekonomik
yapıdan sanayi toplumuna doğru hızlı bir geçiş süreci yaşamaktadır. Bu süreç 1969 yılında kurulmaya başlayan İskenderun Demir Çelik Fabrikası ile başlamış ve Toprakkale ilçe sınırları içerisine kurulan Osmaniye Organize Sanayi ile iyice hız kazanmıştır.
8000 dolaylarında olan nüfusu ile kentleşme süreci başlayan Toprakkale, sanayileşmeye paralel göç almaya da başlamış ve sosyal yardımlaşma ve dayanışmada yer yer gevşemeler hissedilme başlanmıştır. Bir zamanlar erik, hurma, portakal dolu olan bahçelerin yerinde yeller esmektedir. Tarlalarda pamuk susam, buğday, arpa, yulaf, çavdar, mısır unutulmuş ve buna bağlı olarak yapılan hayvancılık ölmüştür. Hayvan otlatacak meranın da tükenmesi koyun ve keçi beslenmesini imkânsız hale getirmiştir. Dokumanın ana maddesi olan koyunyünü (yapağı) keçi kılı ve pamuk bulunmaz hale gelmiştir. Bu çerçevede Saçıkaralı aşireti ile Kara koyunlu aşiretine mensup ailelerin en az yarısında bulunan dokuma tezgâhları ıstarlar bu gün tükenme noktasına gelmiştir. Yaşlı kuşağın (60 yaş ve üstü) yanında orta kuşakta (30–40 Yaş gurubun) da dokuma bilenlerin olması dokuma sanatı açısından umutlu olmayı cesaretlendirmektedir.
Kentete okuma yazma oranı oldukça yüksektir. Osmaniye merkeze yakın olmasına rağmen bir Lise 4’ü Merkez, 1’i Kasabada, 5’ide köyde olmak 10 İlköğretim Okulu bir Dershane mevcuttur. Halk eğitim müdürlüğü ve belediye başkanlığı tarafından zaman zaman unutulmaya yüz tutan elsanatları ile ilgili kurslar düzenlenmektedir (Aba,2008).
OSMANİYE HARİTASI
3.4. Dokumanın Tanımı ve Tarihçesi
Dokuma çözgü ve atkıların belli kaidelere göre dik açı yaparak kesişmesinden meydana gelen dokudur.
Giyimi meydana getiren dokumacılığın ne zaman ve nerede başladığı bilinmemektedir. Mısır medeniyeti dokumacılığın en eski merkezi olarak bilinirken, yerini Mezopotamya’ya devretmiştir. Daha sonra 1962 yılında Çatal Höyükte yapılan kazı sonucu M.Ö. 6000 lere dayanan dokuma parçalarının bulunmasıyla Anadolu bu konuda ön plana çıkmıştır. Bulunan bu dokuma parçalarının teknik yönden çok ileri olması, daha ilkellerinin bulunabileceği kanısıyla, dokumacılığın daha eskilere dayandığını düşündürmektedir.
Cilalı taş devrinde ilk tekstil örnekleri, iplik elde edilmesinde kullanılan iğler, taş, kil ve kemik ağırşakların bulunması Neolitik devirde insanların dokumacılığı bildiklerini gösterir. Dokumacılığın temelini ip oluşturur. Bu çağlara ait en ilkel dokumalarda bataklık otu, hasır otu, saz gibi otlar ile uzun at kıllarının kullanıldığı düşünülmektedir. Bu bitkileri örülerek ip elde ediliyordu. Bu buluş sayesinde uzun ipler, ev eşyaları imal edilmeye başlandı. Hayvanların ehlileştirilmesi ve yünlü dokumaların başlangıcı yine neolitik çağa aittir (Yağan,1978:9).
Dokumada boyuna uzanan ipliklere çözgü (direzi, arış, eriş) çözgüler arasında atılan ipliklere de atkı (argaç) denir. Dokuma tekniğine göre çözgü ipinin çözülüşü ve atkı ipinin atılışı deseni meydana getirir (Acar,1975).
İplik Eğirme ilk önceleri iki el arasında oğuşturularak yapılırken sonraları yuvarlak bir taşla diz üzerinde oğuşturmak suretiyle yapılmıştır. Taş yerine ağaç kullanılmasıyla da ilk iğler meydana getirilmiştir (Yağan, 1978:10).
Neolitik çağa ait buluntulardan sonra, Altay dağı eteklerinde Pazırık Vadisinde M.Ö. 5-1 y.y. ait halı ve keçe parçaları bulunmuştur. Pazırık halısı olarak bilinen bu halı Orta Asya halı sanatının teknik ve üslup açısından ne derece ileri olduğunun kanıtıdır. Pazırık halısının motif ve kompozisyon ve teknik özelliği Türkmen dokuma sanatında da gelişerek devam etmiştir. Türkmenistan da Lu-lan Mezarlığında bulunan parçalarda bunu göstermektedir (Diyarbekirli, 1972).
Türklerin göç etmesiyle Orta Asya’da başlayan dokuma sanatı, Orta doğuya oradan da Anadolu’ya geçmiştir. Selçuklu halılarında görülen bitkisel ve geometrik motif bezemeleri Orta Asya bezemeleriyle paralellik gösterir. Fakat günümüze çok az örnek kalmıştır. Bunlardan 1905 yılında, Konya Alaaddin Camiinde çok yıpranmış halde Üç bütün halı ile parça halinde beş halı Anadolu Selçuklularından kalan nadide örneklerdir. Bu eserler İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergilenmektedir. (Aslanapa, 1993) XV. Yüzyılda Holbein Halıları olarak bilinen Türk halıları Selçuklularla, Osmanlılar arasında geçişi sağlar.
Selçuklu halılarından sonra Türk halı sanatının 2. parlak devri XVI. y.y. Uşak ve çevresinde yapılan halılarla başlar. Türk halıları içinde en büyük ve tanımış grup olan Uşak Halıları Avrupalı ressamların tablolarında sık sık tasvir edilip, XVII. y.y. sonuna kadar çok tutulduğu halde, envanter kayıtlarında Uşak halıları diye geçmez ve bunlar Türk halıları diye bilinir (Aslanapa, 1993:121).
Bu halılarda madalyon motifi esas olmuştur. Fakat İran halılarından alınmış madalyon fikri Türk halı sanatında tamamen farklı bir şekilde uygulanmıştır. Madalyon şekillerine göre madalyonlu ve yıldızlı uşak halıları adını alan tiplerde, madalyonların bütün Türk halılarına has olan, sonsuzluk prensibine göre sıralanması görülür. Özellikle 16. yüzyıl İtalyan ve 17. yüzyıl Hollanda ressamları tarafından resmedilmiştir (Yetkin,1974:135).
Anadolu halılarının klasik şekli yanında 16. yüzyılın ikinci yarısında teknik ve dekor bakımından tamamen farklı bir halı grubu görülür ki, bunlar Osmanlı saray halılarıdır. Kumaş, çini, tezhip, cilt kapakları ve kalem işleri gibi Osmanlı sanatı kollarında meydana çıkan natüralist yaprak ve çiçek dekoru bu halılarda da kendini gösterir. Düğümler yün ve pamuktur, ipek düğüm yoktur. Yalnız argaç ve arışlarda bazen ipek kullanılmıştır (Aslanapa, Durul,1973:80).
Diğer alanlarda olduğu gibi, Osmanlı Dokuma Sanatı'nın da en gelişmiş olduğu dönem XVI. yüzyıldır. Bursa bu yüzyılda da dokuma alanında öncülüğünü korumaktadır. Kaynaklara göre, bu dönemde çatma, kadife, atlas, çuha, kemha gibi cinslerin en güzel örnekleri Bursa'da üretilmiştir. Bursa kumaşlarının ünü XVI. ve XVII. yüzyıllarda Macaristan, Lehistan, Fransa ve İtalya'ya kadar yayılmıştır.Genellikle çiniler üzerinde görülen motifleri, daha değişik oranlar ve dekoratif düzenler içinde işleyen Bursa kumaş atölyelerinin yanında artık İstanbul'da Saray'ın kendi imalâthaneleri de vardır. Özellikle sırma ve simle dokunan ve