• Sonuç bulunamadı

Konya belediye başkanları (1969-1984)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya belediye başkanları (1969-1984)"

Copied!
132
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ BİLİM DALI

KONYA BELEDİYE BAŞKANLARI (1969 – 1984)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

HAZIRLAYAN

GÜLSÜM UYGUN TAŞKINOĞLU

DANIŞMAN

PROF. DR. NECMİ UYANIK

(2)

II T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğr

enc

inin

Adı Soyadı Gülsüm UYGUN TAŞKINOĞLU

Numarası 144202051009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih Anabilim Dalı/ Atatürk İlkeleri ve

İnkılap Tarihi Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı Konya Belediye Başkanları (1969 – 1984)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

III T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Gülsüm UYGUN TAŞKINOĞLU

Numarası 144202051009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih Anabilim Dalı/ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bilim Dalı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof. Dr. Necmi UYANIK

Tezin Adı Konya Belediye Başkanları (1969 – 1984)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Konya Belediye Başkanları (1969 –

1984) başlıklı bu çalışma. tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile

(4)

IV ÖN SÖZ

Bu çalışmada 1969- 1984 yılları arasında Konya Belediye Başkanlığı görevini yürüten Belediye başkanlarının Konya için yapmış oldukları faaliyetler ele alınmıştır. Bu çalışma Giriş bölümü dahil beş bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerde Belediye ve Belediyeciliğe genel bakış ekseninde bir giriş yapılmasının ardından Konya’da Belediyecilik Tarihi konusu ele alınmıştır. Bu çalışmanın asıl içeriğini oluşturan 1969 – 1984 yılları arasında görev yapan Belediye Başkanları konusuna II. III. ve IV. Bölümlerde değinilmiştir.

1969 - 1977 yılları arasında Konya Belediye Başkanlığı görevini yürüten Yılmaz KULLUK dönemine İkinci Bölümde, 1978 - 1980 yılları arasında Belediye başkanlığı görevini yürüten Mehmet KEÇECİLER dönemine Üçüncü Bölümde, 1980 – 1984 yılları arasında Belediye başkanlığı görevini yürüten Lütfi Fikret TUNCEL dönemine Dördüncü Bölümde değinilmiştir. Konya ve Konya Belediyesi için yapmış oldukları faaliyetler ele alınmıştır. Belediye Başkanlarının biyografilerine yer verildikten sonra Belediye Başkanı olma süreçleri ve Belediye Başkanı olduktan sonra yaptıkları faaliyetlere değinilmiştir. 1969 – 1984 yılları arasındaki Konya şehri temel alınarak bu dönemde yapılan çalışmalara ışık tutulmaya çalışılmıştır.

Çalışmayı genel hatlarıyla özetledikten sonra kullanılan kaynaklar hakkında bilgi verilecek olursa, çalışmamızın ana kaynağını Koyunoğlu müzesinde bulunanan Konya Belediye Faaliyet raporları ve Konya basını oluşturmaktadır. Konya basını içersinde Yeni Konya (1970 – 1980), Şehir Postası (1969), Konya’nın Sesi (1979 – 1984) ve Yeni Meram (1970 – 1984) gazetelerinin arşivleri taranmış olup, gazetelerdeki belediye, belediye hizmetleri, belediye başkanları konulu haberler tespit edilmiştir. Bunların dışında Koyunoğlu Kütüphanesi, Selçuk Üniversitesi Erol Güngör Kütüphanesi ve Konya İl Halk Kütüphanesinde bulunan kaynaklardan yararlanılmıştır.

Bu çalışmanın planlanmasında, araştırılmasında, yürütülmesinde ve oluşumunda ilgi ve desteğini esirgemeyen, engin bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, yönlendirme ve bilgilendirmeleriyle çalışmamı bilimsel temeller ışığında şekillendiren sayın hocam Prof. Dr.

(5)

V

Necmi UYANIK’a ve Süreli yayınlar konusunda katkı sağlayan Vahdi Alanya’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Aynı zamanda fedakârlıkları ve desteklerinden ötürü Babam Mehmet UYGUN’a, Annem Hanife UYGUN’a ve Eşim İbrahim Vural TAŞKINOĞLU’na ayrıca tezimi yazdığım süre zarfında ilgilenemediğim ve zaman ayıramadığım oğlum Kerem Egealp TAŞKINOĞLU’na ve ismini sayamayacağım birçok ahbabıma da minnetlerimi sunarım.

Gülsüm UYGUN TAŞKINOĞLU

(6)

VI T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı Gülsüm Uygun Taşkınoğlu Numarası 144202051009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof.Dr. Necmi UYANIK

Tezin Adı Konya Belediye Başkanları (1969-1984)

ÖZET

Konya ili Anadolu Yarımadası'nın ortasında bulunan İç Anadolu Bölgesi'nin güneyinde, şehrin kendi adıyla anılan Konya bölümünde yer almaktadır Konya, insanlık tarihi açısından önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve oldukça zengin bir kültürün izlerini taşımıştır. Tarihi çok eskilere dayanan Konya’da Neolitik Çağdan itibaren yerleşim görülmüştür. Konya, bulunduğu konum itibariyle birçok medeniyetin saldırısına uğramış ve birçok kez de yağmalanmıştır. Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir. Bizans kaynaklarında Konya şehri "Tokonion" olarak geçmiştir. Arapların Kuniya adını verdikleri Konya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur.

Konya Belediye Teşkilatının ilk kuruluşu 1830-39 yılları arasına dayanmaktadır. 1839 yılından itibaren Belediye teşkilatı dönemin şartlarına göre geliştirilmeye çalışılmıştır. Konya, Cumhuriyet döneminde ise Türkiye’nin hızlı gelişen şehirleri arasında yer almıştır. Bu dönemde Konya, Türkiye’nin sekizinci büyük kentidir ve nüfus artışı Türkiye genel nüfus artışından iki kat daha fazla olmuştur. Konya’nın yıllar içindeki değişimi ve gelişimi göreve gelen Belediye Başkanları’nın çalışmaları ve şehre katkıları ile olmuştur. Bu çalışmanın konusunu içeren 1969- 1984 tarihleri arasında Konya’da Yılmaz Kulluk, Mehmet Keçeciler ve Lütfi Fikret Tuncel tarafından Belediye başkanlığı görevi yürütülmüştür.Mehmet Keçeciler ve Lütfi Fikret Tuncel tarafından Belediye başkanlığı görevi yürütülmüştür.

(7)

VII T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

SUMMARY

The province of Konya is located in the South region of the central Anatolia, the city of this region even is known to be Konya, it is the important home of civilizations in terms of human history and people in Konya are characterized by a pretty culture. Based on ancient history in Konya the settlement occurred from Neolithic Period. Due to its location, Konya has been attacked by many civilizations and has been looted many times.The name of Konya has been claimed to come from the word “Ikon” which describes the world “holy”. There are different narrations on this topic. One of them is that in the city there is a monument of a person who killed the Dragon as a sign of gratitude and upon that monument there is a picture that describes that event. This monument is called “Ikonion”. During the Roman Empire The name Ikonion, was transformed into Icconium. During the period of Byzantium (Constantinople), Konya city became “Tokonion”. The Arab called Konya the name Kuniya, during the Ottoman and Selcuk periods the name remains until now.

The first Konya municipal organization was found between 1830 and 1839. From 1839, the municipal organization has tried to be developed according to its conditions. During the republican period, Konya took the eighth place for the fastest growing cities in Turkey. At that time, Konya was the eighth largest city of Turkey and the population has been doubled. The change and development of Konya over the years has been the work of the mayors and the contributions of the city. Between 1969 – 1984, Yılmaz Kulluk, Mehmet Keçeciler ve Lutfi Fikret Tuncel were mayors of Konya.

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı Gülsüm Uygun Taşkınoğlu Numarası 144202051009

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Prof.Dr. Necmi UYANIK

(8)

VIII KISALTMALAR

AKP : Adalet ve Kalkınma Partisi ANAP : Anavatan Partisi

AP : Adalet Partisi C. : Cilt

CHP : Cumhuriyet Halk Partisi DP : Demokrat Parti

S. : Sayı s. : Sayfa

TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi SCF : Serbest Cumhuriyet Fırkası MGK : Milli Güvenlik Kurulu AŞ : Anonim Şirketi

(9)

IX İÇİNDEKİLER ÖZET ... VI SUMMARY... VI KISALTMALAR ... VIII İÇİNDEKİLER ... IX GİRİŞ... 1

BELEDİYE VE BELEDİYECİLİĞE GENEL BAKIŞ ... 1

I.BELEDİYE KAVRAMI ... 1

II. BELEDİYELERİN GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI ... 1

III. BELEDİYELERİN YÖNETİM ORGANLARI ... 2

A.BELEDİYE MECLİSİ ... 2

B. BELEDİYE ENCÜMENİ ... 2

IV.BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ... 3

V. OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA BELEDİYECİLİĞİN GELİŞİMİ ... 5

VI. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BELEDİYECİLİĞİN GELİŞİMİ ... 11

BİRİNCİ BÖLÜM KONYA’DA BELEDİYECİLİK TARİHİ I.KONYA’NIN TARİHÇESİ ... 16

II.KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN TARİHÇESİ ... 21

A.VİZYON ... 21

A. MİSYON ... 21

B. KALİTE POLİTİKASI ... 21

C. YETKİ VE SORUMLULUKLARI ... 22

III. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KONYA BELEDİYE BAŞKANLARI ... 24

IV.KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN KURULUŞU ... 26

V. TARİHİ SEYİR İÇERİSİNDE KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BİNASI ... 26

İKİNCİ BÖLÜM 1969 – 1984 YILLARI ARASINDA KONYA’DA BELEDİYE HİZMETLERİ I.YILMAZ KULLUK VE BAŞKANLIĞI DÖNEMİ ( 1969 – 1977) ... 28

A. Biyografisi ... 28

B.Belediye Başkanı Oluşu ... 29

II. YILMAZ KULLUK DÖNEMİ FAALİYETLERİ ... 31

(10)

X

B. Fen İşleri Faaliyetleri ... 35

C.Sağlık Faaliyetleri ... 42

D.Temizlik Faaliyetleri ... 44

E. Kültür Faaliyetleri ... 46

F. Sosyal Yardım Faaliyetler ... 48

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1978- 1980 YILLARI ARASINDA KONYA’DA BELEDİYE HİZMETLERİ I.MEHMET KEÇECİLER VE BAŞKANLIĞI DÖNEMİ ( 1978 – 1980 ) ... 51

A.Biyografisi ... 51

B.Belediye Başkanı Oluşu ... 52

II.MEHMET KEÇECİLER DÖNEMİ FAALİYETLERİ ... 52

A. İmar Faaliyetleri ... 52

B. Fen İşleri Faaliyetleri ... 55

C.Sağlık Faaliyetleri ... 59

D.Temizlik Faaliyetleri ... 63

E.Kültür Faaliyetleri ... 67

F.Sosyal Yardım Faaliyetleri ... 70

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1980 – 1984 YILLARI ARASINDA KONYA’DA BELEDİYE HİZMETLERİ I.LÜTFİ FİKRET TUNCEL VE BAŞKANLIĞI DÖNEMİ ( 1980 – 1984 ) ... 74

A.Biyografisi ... 74

B. Belediye Başkanı Oluşu ... 75

II.LÜTFİ FİKRET TUNCEL DÖNEMİ FAALİYETLERİ ... 75

A. İmar Faaliyetleri ... 75

B. Fen İşleri Faaliyetleri ... 79

C. Sağlık Faaliyetleri ... 86

D. Temizlik Faaliyetleri ... 90

E. Kültür Faaliyetleri ... 97

D. Sosyal Yardım Faaliyetleri ... 102

SONUÇ ... 105

KAYNAKLAR ... 107

(11)

1 GİRİŞ

BELEDİYE VE BELEDİYECİLİĞE GENEL BAKIŞ I.BELEDİYE KAVRAMI

Belediye kavramı Arapça kökenli bir kelime olup, beled kelimesinde türemiştir. “Beled, ise, bir insan topluluğunun yerleşmek amacıyla oturduğu yer ve o yerin idaresi” anlamına gelmektedir1. Belediye kavramının Avrupa’daki karşılıklarına bakacak olursak , İngilizce municipality, Fransızca municipalite kökeninden gelen bir kavram olduğu görülmekledir. Eski bir terim olarak belediye kavramı şehremaneti anlamında kullanılır2.

Belediye kavramının diğer tanımları ise; Mecelle-i Umur-i Belediye’de “Ortak menfaatler ve karşılıklı ihtiyaçların zorlaması ile bir belde de oturan halkın, beldelerine ve dolayısıyla kendilerine ait meseleleri, hükümetin kanunla belirttiği sınır ve sorumluluk dairesinde seçmiş oldukları vekilleri vasıtası ile halletmeleri3 ” şeklinde tanımlanırken ; Kamus-ı Türki’de ise, “bir şehrin veya kasabanın sair umumi işleri ve sair ihtiyaçlarına bakan idare” 4şeklinde tanımlanmaktadır.

Türk Dil Kurumunda belediye kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır;“İl, ilçe, kasaba, belde vb. yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su, toplu taşıma ve esnafın denetimi gibi kamu hizmetlerine bakan, başkanı ve üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan örgüt, şehremaneti” olarak adlandırılmaktadır5.

II. BELEDİYELERİN GÖREV, YETKİ VE SORUMLULUKLARI

Belediyelerin görev ve yetkileri anayasaya göre kanunlarla düzenlenmektedir. Belediye organlarının görev ve yetkilerini düzenleyen kanun 03.04.1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu olarak belirlenmiştir. Yapılan diğer kanun ve tüzüklerle de belediyelere yetkiler ve görevler verilmiştir. Belediyelere görev ve yetki veren sistemler İdare Hukuku’na göre üç çeşittir6: Bu sistemlerden birincisi Liste Sistemidir7. Bu sistemde belediyelerin yapacağı hizmetler kanunlarda liste usulüyle sıralanmıştır. Bu sistemlerden ikincisi Genellik İlkesidir.

1 Orhan Pirler, Belediye Başkanının Görevleri, Yetkileri ve Sorumlulukları, Bellek Yayınları, Ankara 1999, s. 25. 2 Selçuk Karabulak, Türk Kamu Yönetiminde Belediyecilik Tarihi, İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Anabilim Dalı, İstanbul 2013, s. 6.

3 Yücel Öztürk, Kuruluşundan 1950’ye Kadar Bursa Belediyesi ve Hizmetleri, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Erzurum 2014, s. 5.

4 Şemsettin Sami, Kamus-i Türki, Çağrı Yayınları, İstanbul 2006, s. 301. 5 Büyük Türkçe Sözlük, http://www.tdk.gov.tr,( Erişim Tarihi:10.01.2018).

6 Can Hamamcı, “Belediyeler: Genel Yapı”, Yerel Yönetimler Reformunu Destekleme Programı Kitap Dizisi

Belediye Yönetimi, Ed: Ayşegül Sabuktay, Ankara 2007, s. 27.

(12)

2

Belediyelere görev ve yetki veren sistemlerin sonuncusu Yetki İlkesidir. Bu ilkeye göre belediyelerin yapmak istedikleri hizmetler için merkezi yönetimden izin almaları gerekmektedir. Günümüzde yürürlükte olan sistem Liste Sistemidir. Bu sistemde belediyelerin yetkileri 1580 ve 3030 sayılı kanunlarla belirlenmiştir8.

III. BELEDİYELERİN YÖNETİM ORGANLARI A.BELEDİYE MECLİSİ

Belediye tüzel kişiliğinin en yetkili gücü olan Belediye meclisi, kararlarının büyük çoğunluğunu hiçbir makamın onayına gerek kalmadan uygulayan bir kurumdur9. Bu nedenle belediye meclisi belediyenin en büyük ve en genel karar organıdır. Belediye meclisi, Belediyeler kanunun 20. Maddesine göre yerel halk tarafından seçilen üyelerden oluşmaktadır10. Çoğulcu ve demokratik yapılanmanın yerel düzeydeki temsilcisi olan belediye meclisinin üyeleri yüzde onluk barajlı nispi temsil esasına göre doğrudan doğruya mahalli seçmenler tarafından 5 yılda bir seçilir11. Üyelerin sayısı bölgenin nüfusça büyüklüğüne göre değişir. Nüfusu 10.000’den az olan belediyelerde üye sayısı 9 kişi olarak belirlenmiştir. Nüfusu 1.000.000’den fazla olan bölgelerde belediye meclisi üye sayısı 55 kişi olarak belirlenmiştir. Belediye meclisinin asil üyelerinin sayısı kadar yedek üye seçilmektedir12.

B. BELEDİYE ENCÜMENİ

Belediye Encümeni biraz danışma, biraz karar, biraz da yürütme organıdır13. Belediye encümeni, atanmış üst düzey belediye memurlar ile belediye meclisinin kendi üyeleri arasından seçtiği üyelerden oluşur. Üst düzey memurlar belediye içeresinde görev yapan “Yazı işleri müdürü, Hesap işleri müdürü, başkatip, muhasebeci, fen işleri müdürü, personel müdürü ve Hukuk işleri müdüründen oluşmaktadır.” Belediye encümeni, belediyenin ikinci karar organıdır. Karar organı olmasının yanı sıra belediye encümeni günlük kentsel işlerin yürütülmesinde etkilidir14.

Encümen üyelerinin bir kısmı meclis üyelerinin kendi arasından, diğer kısmı ise belediye birim amirleri arasından Belediye başkanının seçimiyle oluşturulur. Encümen belediye meclisinin her yıl kendi üyeleri içinde gizli oyla seçeceği üç üye, belediye başkanının birim

8 Pirler, Belediye Başkanının Görevleri, s. 25

9 Sedat Azaklı ve Hüseyin Özgür,” Belediyelerde Başkan, Meclis ve Encümen İlişkileri ile Güç Dağılımı”, Avrupa Birliği ile Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, İstanbul 2002, s. 143.

10 Halil Nadaroğlu, Mahalli İdareler, İstanbul 1998, s. 221. 11 Azaklı ve Özgür, Güç Dağılımı, s. 143.

12 Ali Acar, Mahalli İdareler, 1998, s. 116. 13 Ali Acar, Mahalli İdareler, s. 128. 14 Azaklı ve Özgür, Güç Dağılımı, s. 145.

(13)

3

amirleri arasından bir yıl için seçeceği iki üye olmak üzere toplamda yedi üyeden oluşmaktadır15. Belediye encümeninin, kamulaştırma kararı vermek, belediye bütçesinin ilk incelemesini yapmak, saymanlık hesaplarını incelemek gibi görevleri vardır.

C. BELEDİYE BAŞKANI

Belediye organlarının seçimine ilişkin konular 19.07.1963 tarihli 307 sayılı kanunla düzenlenmiştir. Belediye tüzel kişiliğinin başı ve yürütme organı olan belediye başkanları kanun hükümleri ve seçimle işbaşına gelmektedirler16. 1960 yılına gelinceye kadar, belediye kanunun 89. Maddesi gereğince belediye başkanları iki dereceli olarak seçilmişlerdir. Bu maddeye göre belediye başkan, belediye meclis üyeleri, hemşeriler veya dışarıdan seçilmekteydi. İki aşamalı seçim, seçilen başkanını belediyenin yönetimi konusunda meclis karşısında zor duruma düşürmekteydi. Bu maddeye göre başkanın asıl gücünü etkileyen konu, belediye meclisinin seçimi yaptıktan sonra yoğun ve sıkı vesayet sistemine tabi olmasıdır. 17.

Belediye başkanlığının ve başkan vekilliğinin boşalması halinde yapılacak işlemler 5393 sayılı yasanın 45. Maddesinde düzenlenmiştir. Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması durumunda, on gün içinde vali tarafından toplanması sağlanır. Meclis, birinci başkan vekilinin başkanlığında toplanır, birinci başkan vekilinin olmadığı durumlarda, ikinci başkan vekili meclisi toplamakla yükümlüdür. Onun da bulunamaması durumunda en yaşlı üyenin başkanlığında toplanır18. Yeni seçime ve belediye başkanının göreve başlamasına kadar il merkezi belediyelerinde içişleri bakanı, diğer belediyelerde ise valiler tarafından uygun bir vekil atanır. Mazeretsiz ve kesintisiz 20 gün görevini terk eden belediye başkanı idari yargı kararıyla 1 ay içinde başkanlığı görevinden düşürülür19.

IV.BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Resmi Gazete’nin 23.03.1984 tarihli sayısında yayınlanan “Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ” yine Resmi Gazete’nin 23.03.1984 tarihli sayısında yayınlanan 3030 sayılı kanunla değiştirilmiş ve kabul edilmiştir20.

15 Hamamcı, Belediyeler, s. 28. 16 Nadaroğlu, Mahalli İdareler, s. 219.

17 Örsan Akbulut, “Belediye Yönetimi: Belediye Meclisi – Belediye Encümeni ve Belediye Başkanı “, Yerel Yönetim Reformunu Destekleme Program Kitap Dizisi 1, Belediye Yönetimi”, Editör: Ayşe Sabuktay, Ankara

2007, s. 89.

18 Sayın, Belediye Başkanı, s.133. 19Acar, Mahalli İdareler, s.111. 20 Nadaroğlu, Mahalli İdareler, s. 204

(14)

4

3030 sayılı kanununun bu yeni kavramların açıklanmasına ilişkin “Tanımlar ” başlıklı 3. maddesinin kararı şu şekildedir. “ Büyükşehir: belediye sınırları içeresinde birden fazla ilçe bulunan şehirleri, İlçe Belediyeleri: Büyükşehir belediye sınırları içinde kalan ilçelerde kurulan belediyeleri, ifade eder.” Yukarıda tanımların kapsamına giren illerin sayısı 1994’un ortalarında 15’e ulaşmıştır. Bu nedenle bu illerde Kanun gereği kendi adları ile anılan Büyükşehir belediyesi, bu belediyelerin sınırları içindeki ilçelerde de ilçelerin adını taşıyan ilçe belediyeleri kurulmuştur.

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanuna göre; Büyükşehir belediyesi, en az üç ilçe veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan, kanunlarla verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan, idari ve mali özerkliğe sahip ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir21. Büyükşehir belediyesi bünyesinde bulunan ilçelerin bazı görev ve yetkileri büyükşehir belediyesi ile paylaştırılmış ve ilçe belediyelerinin hakları korunmuştur22. Türkiye’de Büyükşehir Belediyeleri’nin sayısı 1984 yılından 1994 yılına kadar geçen 10 yılda 15’e yükselmiştir23.

Büyükşehir Belediyesinin görevleri sayma yoluyla belirlenmiştir. Bu görevlerin dışında kalan görevler ise ilçe belediyeleri tarafından yürütülmektedir24. İlçe belediyelerinin görevleri yönetmeliklerle belirlenmektedir.Büyükşehir belediyesinin karar organları; Büyükşehir Belediye Meclisi, Büyükşehir Belediye Encümeni ve Büyükşehir Belediye Başkanından oluşmaktadır25. Bunlardan Büyükşehir Belediye Meclisi; büyükşehir belediyesinin karar organıdır. Büyükşehir belediye meclisi kanunda belirtilen usul ve esaslara göre seçilmiş üyelerden oluşur. Büyükşehir belediye başkanı bu meclisin başkanıdır. Büyükşehir bünyesinde bulunan başkanlar ve diğer belediye başkanları bu meclisin doğal üyeleridir26.

Gündemdeki maddeleri görüşmek üzere kasım, mart ve temmuz aylarında toplanılır. Bu meclislerin süresi belediye başkanlarının görev süresi gibi beş yıl olarak belirlenmiştir27.

21 Hamamcı, Belediyeler, s. 57. 22 Acar, Mahalli İdareler, s. 111. 23 Nadaroğlu Mahalli İdareler, s. 204 24 Acar, Mahalli İdareler, s. 111. 25 Nadaroğlu Mahalli İdareler, s. 207.

26 Hasan Hüseyin Can, “ Büyükşehir Belediyelerinin İşlevleri, Yetki ve Sorumlulukları”,Yerel Yönetim Reformunu Destekleme Program Kitap Dizisi 1, Belediye Yönetimi, Editör: Ayşe Sabuktay, Ankara 2007 , s. 86.

(15)

5

Büyükşehir Belediyesinin karar organlarından bir diğeri de Büyükşehir Belediye Encümenidir. Büyükşehir Belediye Encümeninin Başkanı Büyükşehir Belediye başkanıdır28. Büyükşehir belediyesi encümen üyeleri genel sekreter, hukuk, imar ve fen dairesi başkanlarından atama yolu ile göreve gelmiş idari hizmet birim başkanlarından oluşmaktadır29. Bu üyeler arasından gizli oylama yapılarak belediye başkanının başkanlığında beş üye seçilir. Seçilen üyeler her yıl birim amirleri arasından biri genel sekreter biri de mali hizmetler birim amiridir. Büyükşehir belediye başkanının herhangi bir nedenden ötürü katılamadığı toplantılara genel sekreter başkanlık yapmaktadır.

Büyükşehir Belediyesi karar organlarının son mercisi ise, Büyükşehir Belediye Başkanıdır. 5216 sayılı kanuna göre Büyükşehir Belediye Başkanı, Büyükşehir Belediye idaresinin yürütme organı ve büyükşehir belediyesinin tüzel kişiliğinin temsilcisidir30. Büyükşehir belediye başkanları ve ilçe belediye başkanları kanunda gösterilen seçmenler tarafından beş yıllığına seçilirler31.

V. OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA BELEDİYECİLİĞİN GELİŞİMİ

Anadolu kapılarının Türklere açılmasının ardından, yeni yapılar veya yeni şehirler kurmak yerine var olan yapılara yeni bir işlevsellik kazandırılmaya çalışılmıştır. Kiliselerin camiye, manastırların tekke ve zaviyeye dönüştürülmesiyle yeni yaşam alanlarının oluşturulduğu görülmektedir. Var olan yapıların yeni işlevlerle kullanılmasının ardından yeni ve orijinal eserler ortaya çıkarılmıştır32.

Zamanla gelişen Osmanlı devleti kendilerine özgü bir kent /şehir yapısı meydana getirmişlerdir. “Osmanlı şehirleşmesi, imaret ‘ Külliye’ kurumunu merkez alan bir sistem etrafında oluşturulmuştur. İmaretler: cami, medrese, Bimarhane, ‘Hastane’, aşevi, tabhane, ‘Misafirhane’, kervansaray, sıbyan mektebi, kütüphane, hankah ‘tekke, zaviye’, türbe , imalethane, arasta ‘çarşı’, han, su tesisatı hamam, umumi tuvalet, meşruta binalar, kahveler, bayram ve pazar yeri, muvakkithanelerden ‘küçükrasathane’ den oluşmaktaydı”. Padişah tarafından kurulmuş olan bu imarethaneler sosyal hayatın şekillenmesinde büyük bir paya

28 Can, Büyükşehir Belediyesi, s. 86. 29 Nadaroğlu , Mahalli İdareler, s. 207-208. 30 Can, Büyükşehir Belediyesi, s. 87. 31 Nadaroğlu, Mahalli İdareler, s. 208.

(16)

6

sahiptir. Bu birimler dışında kurulanlar ise daha küçük kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır33.

15. yüzyıl sonlarında yazan Tursun Bey’e göre; “Sultan, tamamen kendi yetkisiyle kural koyabilir ve yasa çıkarabilirdi. Şeriattan bağımsız olan ve kanun diye bilinen bu yasalar, dini değil , akılcı ilkelere dayanır ve öncelikle kamu ve yönetim hukuku alanlarında konurdu34.” Sultanın yönetimde kuralları koyma yetkisinin padişaha bırakılmasına “Sultani Hukuk” adı verilmektedir. Adaletnameler ise Sultani Hukuk’a verilebilecek en güzel örnekleri oluşturmaktadır. Adaletnameler, padişah tarafından yayınlanan halka eşit ve adaletli davranmalarını buyuran iradelere verilen isimdir35.

Bilim adamları ve düşünürlerin, Türklerin devlet kurması ve yönetme konusundaki başarılarında büyük katkıları olmuştur. Düşünürler ve bilim adamları yazdıkları risaleler ve namelerle sultanlara ve beylere yol göstermişlerdir. Bilim adamları ve düşünürlerin yazdığı eserler “Toplumda düzeni, güvenliği ve adaleti sağlamakla yükümlü olan yöneticilerin halka karşı görevlerini ve davranışlarını belirten ya da hatırlatan birer ahlaki öğütler ve ilkeler dizisi olarak karşımıza çıkar. Farabi’nin El- Medinetü’l Fazla’sı, Yusuf Has “Hacip’in Kutadgu Bilig’i” , Nizamül Mülk’ün “ Siyasetname’si bu eserlerin başlıcalarını oluşturmaktadır.36.Bu dönemin en belirgin özelliği, padişah ve padişaha bağlı olarak kurulan kurumların, düzenin gereği olarak beklenen işlevleri başarı ve özveriyle yerine getirmeleridir. Halka adaletli ve eşit bir şekilde muamele eden padişahların bu tutumunun görevliler tarafından da devam ettirilmesi sağlanmıştır. Kanunnameler ve şeriat hükümlerine göre halkın devlete vereceği vergiler tespit edilerek, tarım, el sanatları iç ve dış ticaret koruyucu ve gözetici bir yönetim altında geliştirilmiştir. İslam devlet anlayışı ve geliştirdiği ekonomik düzen sayesinde devlet bu dönemde yönetilenlere sağladıkları ile çağın çok ilerisine gitmiştir37.

17. yüzyılda başlayan bozulma ve yozlaşma yöneten – yönetilen ilişkilerindeki olumlu görüntüyü bozmuştur. Yönetenlerin ekonomik kaynaklara olan ihtiyaçlarının artması ve mevcut kaynakların bu ihtiyaçları karşılayamaması çözülme sürecinin temel sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çözülmenin yanında devlet adamlarında görülen gösteriş, lüksün yanında ciddiyetsizlik, adam kayırma, liyakatsizlik ve rüşvet gibi davranışların giderek artması

33 Öztürk, Bursa Belediyesi ve Hizmetleri, s. 9.

34 Halil İnalcık, Klasik Çağ (1300- 1600) Yapı Kredi yayınları, s.76. 35 İnalcık, Klasik Çağ, s. 81.

36Göküş, Yöneten – Yönetilen İlişkilerinin Gelişimi, s. 230. 37 Göküş, Yöneten – Yönetilen İlişkilerinin Gelişimi, s. 231-232.

(17)

7

imparatorluğun çözülme sürecine girmesini hızlandırmıştır. Bu dönemde çağın ihtiyaçlarına göre yapılanmanın gerçekleştirilemediği görülmektedir38.

Geleneksel dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda örgütlenmelerin bir kısmı devlet teşkilatı tarafından bir kısmı da yerel halkın içinde bulunduğu örgütlenmeler tarafından yerine getirilmiştir. Bu dönemde beledi hizmetlerin yürütülmesindelonca, vakıf, kadı ve mahallerin etkili olduğu görülmektedir39. Beledi hizmetlerin yürütülmesinde etkili olan Localar “Teşkilatlandırılmış Esnaf” anlamına gelmektedir40. Osmanlı Devleti’nde belediye hizmetlerinin yürütülmesinden sorumlu kurumlardan biri olan loncalar, hiyerarşik bir düzen içerisinde oluşturulan esnaf birliklerinden oluşmaktadır41. Loncalar, kent merkezlerinde idari ve zanaat hizmetlerinin yoğun olduğu üretim, tüketim ve piyasa üzerine oluşan kavramların ve faaliyetlerin kontrolünü elinde tutan meslek kuruluşları olarak adlandırılmaktadır.

Loncaların dışında beledi hizmetlerin yürütülmesinde katkısı olan bir diğer kuruluş ise vakıflardır. Vakıf kelimesinin sözlük anlamı “hapsetmek” ve “alıkoymak” demektir42. Kavramsal olarak vakıflar, bir kişinin kendi iradesiyle, sahip olduğu gayrimenkullerden bir kısmını mülkünden ayırarak, belirli hukuk kuralları içerisinde, bir amaca tahsis etmesi sonucu meydana getirilen ve kendi kendini temsil ettiği malın, tek dereceli kiralama biçimi ile işletilen, devlete ve topluma hem katkı hem destek sağlayan özel hukuk tüzel kişileridir43. Vakıfların amacı ise; Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla ve karşılıksız olarak sahip olunan imkanın İbadullahın hizmetine ebedi olarak tahsisidir44. Bütün vakıf tanımlamalarındaki ortak özellik, var olan bir malın kamu hizmetine tahsis edilmesidir. Kurumun kamuya yönelik faaliyet göstermesi nedeniyle, kamu ihtiyaçlarını gidermeyi ve kamu ihtiyaçlarını karşılamayı amaç edinmiştir45.

Beledi hizmetlerinin yürütülmesinde önemli bir yeri olan Kadı kelime anlamı olarak, Arapçada“ hüküm” anlamına gelmektedir. Mecellede ise “insanlar arasındaki davaları çözmek

38 Göküş, Yöneten – Yönetilen İlişkilerinin Gelişimi, s. 232. 39 Öztürk, Bursa Belediyesi ve Hizmetleri, s. 9.

40 Türk Diyanet Vakfı, http://www.islamansiklopedisi.com.tr , Erişim Tarihi: (10.02.2018)

41 Yeter Çiçek, Geçmişten Günümüze Yerel Yönetimler, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi, Nisan 2014, C.11, S.1, s. 57.

42 Ahmet Akgündüz, İslam Hukukunda ve Osmanlı Tatbikatında Vakıf Müessesi, Osmanlı Araştırmaları Vakfı,

İstanbul 2013 , s. 80.

43 Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesi, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara

1995, s. 247.

44 Cahit Baltacı, “Vakıfların Eğitimdeki Yeri” Vakıf Medeniyeti 2011 Eğitim Yılı Sempozyumu, Ankara 2012, s.

27.

(18)

8

için sultan tarafından tayin olmuş kişi ” olarak tanımlanmıştır46. Bir başka ifade ile kadı kelimesi, “Şer’î ve hukukî hükümleri yerine getirmekle sorumlu olan kişi” anlamında kullanılır47. Padişah fermanıyla doğrudan atanan kadılar, atandığı yerde padişah adına adaleti tesis etmişlerdir48. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde özel bir makamı olmayan ve camilerde oturarak kendilere gelen davalara bakan kadıların görev ve yetkileri her dönemde devletin şartları ve ihtiyaçları ile değişikliğe uğramıştır49. Kadılar, Osmanlı Devleti’nde adliye teşkilatının temel taşını oluştururlar. Kadılar, bulundukları yerin hem hakimi, hem belediye başkanı, hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıdır50.

Osmanlı Devletinde beledi hizmetlerin yürütülmesinde etkili olan son kuruluş ise, mahalledir. Mahalle kelime itibariyle, “mahall” ile aynı kökten türeyen ve konaklanan yer anlamına gelmektedir. Daha sonraları mahalle hususi olarak bir şehrin ya da semtin manasını almış ve bu anlam Türkçe’ye geçmiştir. Önceleri semtin bir şehri için kullanılan bu kelime, sonraki zamanlarda ise, eski Bağdat’ta olduğu gibi “dar” kelimesi olarak kullanılmıştır51. Mahalle kelimesi hall “halel ve hulul” kökeninden türetilmiştir. Kelimenin hulul kelimesi ile olan etimolojik bağı, bireyin meşruiyet kazanarak toplumsallaştığı ailenin ve diğer önemli toplumsallaşma mekânı olan mahallenin varlığına işaret etmektedir52.

Osmanlı İmparatorluğu’nun modern anlamda ilk belediye dairesi 1854 – 1856 yılları arasında yapılan Kırım Savaşının etkisiyle kurulmuştur53.Bu dönemde Batı ile ilişkilerin artması ve savaş nedeniyle İstanbul’a Avrupa’dan çok sayıda asker, gazeteci, diplomat, sağlık görevlisi, tüccar, sanatçı gibi pekçok kesimden insan gelmesi bu modern anlamdaki ilk belediyenin kuruluşunda etkili olmuştur 54. Avrupalı devletler, İstanbula gelen kalabalığın modern, bakımlı ve temiz bir şehirde yaşamalarını istemişlerdir55. Bu dönemde İstanbul’da bu denli büyük bir kalabalığı barındıracak alt yapının bulunmaması başkentin büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur56. İstanbul’da yaşanan beledî sıkıntılar dönemin

46 M.Ali Gökaçtı, Dünya’da ve Türkiye’de Belediyecilik, Ozan Yay., İstanbul 1996, s. 68

47 Konur Alp Demir ve Şeniz Anbarlı Bozatay, Osmanlı Adli ve İdari Sisteminde Kadılık, Kurumsal Bir

Değerlendirme, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, C.6, S.10, s. 76.

48 Ümit Kılıç, “ İlmiye Teşkilatı”, Osmanlı Teşkilat Tarihi El Kitabı, s. 300. 49 Gökaçtı, Belediyecilik, s. 69.

50 Alaaddin Aköz ve Doğan Yörük, “XVI. Yüzyıl’da Aksaray Sancağı’ndaki Taşra Görevlileri”, Selçuk Üniversitesi Türkyat Araştırmaları Dergisi, Y.2004, S.14, s. 123.

51 Mehmet Bayartan, “Osmanlı Şehrinde Bir İdari Birim: Mahalle”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi Coğrafya Bölümü Coğrafya Dergisi,S.13, İstanbul 2005,s. 95.

52 Turan Açık,” Mahalle ve Camii: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mahalle Tipleri Hakkında Trabzon Üzerinden

Bir Değerlendirme”, OTAM Dergisi, C. 35, 2014, s. 12.

53 Çiçek, Yerel Yönetimler,s. 57. 54 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 40. 55 Çiçek, Yerel Yönetimler,s. 57. 56 Gökaçtı, Belediyecilik, s. 94.

(19)

9

Avrupa kamouyunda büyük yankı uyandırmıştır57. Meclisi Vala tarafından bir nizamname hazırlanarak Şehremaneti kurulmuştur58. Şehremaneti Fransız belediyecilik sistemi örnek alınarak uygulanmıştır59. 1854 yılında büyük ümitlerle kurulan Şehremanetinin Belediye hizmetlerini karşılamada yetersiz kalması nedeniyle Osmanlı Devleti yeni düzenlemeler yapma kararı almıştır60. Paris belediyesi örnek alınarak oluşturulan şehremaneti kurumu İstanbulda sayıları artan yabancılarında baskısıyla 28 Aralık 1857 yılında Altıncı Daire-i Belediye olarak kurulmuştur61. Altıncı Daire-i Belediye, merkezden kaynak aktarılan ve gelir tahsil edebilen ilk mahalli idare olarak karşımıza çıkmaktadır. Belediye sisteminde başarılı sonuç elde edilmesi nedeniyle 1868 yılında tüm İstanbula yayılmak istenmiştir. 1868 yılında İstanbul 14 belediye dairesine bölünmüştür. Altıncı Daireyi Belediye sisteminde elde edilen başarılar bu sistemin taşrada da uygulanmasına imkan sağlamıştır. Bu nedenle taşrada Osmanlı mülki idaresi açısından bir dönüm noktası olan Vilayet Nizamnamesi 8 Ekim 1864 tarihinde yayınlanmıştır62.

Merkezin yükünü azaltmak için, kentin bayındırlığı, altyapı inşası, temizlik, aydınlatma, narh, çarşı- pazar işleri, itfaiye gibi meselelerde yetkili olacak olan belediye meclislerinin kurulmasına karar verilmiştir. Vali ya da kaymakam tarafından atanacak olan reis, belediye meclisine başkanlık edecek, kararları uygulayacak ve vilayet ile belediye ilişkilerini düzenlemek amacıyla kurulmuştur63. Osmanlı Devleti’nde belediye teşkilatının hukuki olarak temelleri 1. Meşrutiyet döneminde atılmıştır. Bu dönemde ortaya konan belediye statüsü ve uygulamaları sonraki dönemlere damgasını vurmuştur64. İlk Osmanlı Mebusan Meclisi, belediyeler konusunda başkent İstanbul ve diğer belediyeler için iki ayrı düzenleme yapmıştır. Bu düzenlemelerle İstanbul için “Dersaadet-i Belediye Kanunu” hazırlanmış, taşradaki belediyeler içinse “Vilayetler Belediye Kanunu” hazırlanmış ve belediyelerin yönetimi düzenlenmiştir65.

İstanbul’da modern belediyeciliğin gelişimi için atılan önemli adımlardan birisi de

Dersaadet Belediye Kanunun çıkarılması olmuştur. 5 Ekim 1877 yılında Meclisi Mebusan ve

57 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 40-41.

58İlber Ortaylı, “Belediye “, İslam Ansiklopedisi, C.25, s. 400.

59 Ferit İzci ve Menaf Turan, Türkiye’de Büyükşehir Belediyesi Sistemi ve 6360 Sayılı Yasa ile Büyükşehir

Belediye Sisteminde Meydana Gelen Değişimler “Van Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari

Bilimler Fakültesi Dergisi, Y.2013, C.18, S.1, s. 118. 60 Ulusoy ve Akdemir, Mahalli İdareler Maliyesi, s. 113-114. 61 Gökaçtı, Belediyecilik,s. 97.

62 Hakkı Uyar, Türkiye’de ve Dünya’da Yerel Yönetimler: Kısa Bir Tarihçe, Aydınlanma Dergisi 1923, S.51,

2004,s.3

63 Gökaçtı, Belediyecilik,s. 102. 64 Ortaylı, Belediye, s. 400.

(20)

10

Meclisi Ayan tarafından kabul edilen ve padişahın iradesiyle yürürlüğe giren kanunda “Şehremaneti – Belediye Daireleri- Cemiyet –i Belediye-i Umumiyeden” oluşan temel yapı korunmuştur66. Fransa belediyecilik düzenlemesinden esinlenerek yapılan bu kanunla, İstanbul 20 belediye dairesine ayrılmıştır67.

22 Ocak 1871 (29 Şevval 1287) tarihinde yayınlanan İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi ile Osmanlı İmparatorluğu vilayet sisteminde,1913 yılında İttihat ve Terakki tarafından çıkarılacak yeni bir kanuna kadar, yaklaşık kırk yıl sürecek yeni bir döneme girilmiştir. Yayınlanan bu yönetmelikle Osmanlı Devleti idari bakımdan 27 vilayet ve 123 sancağa bölünmüştür. Rumeli’deki topraklarında 10 vilayet, 44 sancak , Anadolu’da 16 vilayet, 74 sancak, Kuzey Afrika’da ise 1 vilayet 5 sancak bulunuyordu. Bunların yanı sıra elviye-i gayrimülhakar diye adlandırılan bazı livalar idari bakımdan doğrudan merkeze bağlanmıştır68.

Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılda taşra idaresinde olan düzensizliklerin giderilmesi için çaba sarfedilmiş fakat sorunlar tam anlamıyla giderilememiştir. Bu sebeble Osmanlı taşra teşkilatında daha köklü bir yapılanma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Hazırlanan nizamnamelerle bu ihtiyaçlara cevap verilmeye çalışılmıştır69. Vilayetler Belediye Kanununa göre; Taşrada oluşturulan Belediye Teşkilatının başında bir belediye başkanı , belediye meclisi ve cemiyet-i belediye olmak üzere üç organ bulunmaktaydı70. 1871 İdare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi idarecilik alanında getirdiği yeniliklerle etkisini günümüze kadar sürdürebilen ender yönetmeliklerden birisi olarak idare tarihimiz içersinde önemli bir yere sahip olmuştur71.

Şehir ve kasabalarda belediye örgütünün yaygın bir şekilde kurulması 1877 yılında yürürlüğe giren Vilayetler Belediye Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Vilayet ve Belediye kanunuyla belediyeler ilk kez kamu tüzel kişilik kazanmışlardır72. 1877 Vilayetler Belediye Kanunu ile ilk defa tek dereceli seçim getirmekte ve bunun gizli oy açık tasnif esasına dayandığını belirtmektedir. Çıkarılan bütün kanunlar Türk belediyecilik tarihi açısından önemli

66 Asaf Özkan, Dersaadet’ten Vilayet’e Geçiş Sürecinde İstanbul Cemiyet-i Umumiye-i Belediye

Seçimleri(1922-1923),Atatürk Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,S.55, 2014, s. 246.

67 Gökaçtı, Belediyecilik, s.110.

68 Mehmet Seyidanlıoğlu , “1871 Vilayet Nizamnamesi ve Getirdikleri”,

http://yunus.hacettepe.edu.tr/~mehmets/yerelyonetimmetinleri6.pdf, s. 1-2, (Erişim Tarihi. 20.02.2018).

69 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 49- 50.

70 Bahar Bayraktar, Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Sosyal Politikaya Bakış Açısı “Sosyal Belediyecilik” Nilüfer

ve Yıldırım Belediyesi Örneği, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı , Bursa 2013,s. 27.

71 Seyidanlıoğlu,1871 Vilayet Nizamnamesi ve Getirdikleri, s.2-3. 72 Ulusoy ve Akdemir, Mahalli İdareler Maliyesi, s. 114.

(21)

11

bir gelişme olmuştur73. 1877 Vilayetler Belediye Kanunu, istisnalar dışında 1930 yılında Belediyecilik Kanunu yayınlanıncaya kadar yürürlükte kalmıştır74.

VI. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BELEDİYECİLİĞİN GELİŞİMİ

Cumhuriyet döneminde yerel yönetim yapısı, Osmanlı Devleti’nde devam ettirilen yerel yönetim yapısının bir devamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Osmanlıdan devralınan yapısal özellikler genellikle korunmakla beraber yerel yönetim ve belediyecilik konusunda da önemli adımlar atılmıştır75. Osmanlı Devletinde modern anlamda ilk belediye teşkilatlanması 1854 yılında İstanbul’da şehremaneti idaresinin kurulması ile doğmuştur76 .

Cumhuriyet döneminde yerel sistem esas anlamda 1930’lu yılların başında çıkarılan bir dizi kanunla belirlenmiştir. Cumhuriyetin ilanından 1930 yılına kadar geçen sürede Osmanlı Devletinin sistemi korunmuştur77. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkelerini belirleyen Teşkilatı Esasiye Kanunu yerel yönetim konularına da değinmiştir. 1921 Anayasına göre; yerel yönetimlere uygulanan kanunların anayasada ifade edildiği gibi özgürlüklerin olduğu ve bu özgürlüklerin uygulanmadığı görülmekteydi. Buna rağmen bu kanun vilayetler düzeyinde geniş yetkiler getirmekteydi. Bu durum ise belediyelerin Türk Kamu Yönetim sisteminde önemini göstermesi açısından anlamlı görünmektedir78.

Cumhuriyet döneminin ilk belediye gelirleri kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu, Belediye vergi ve resimleri adı ile 26 Şubat 1924’de çıkartılan 423 sayılı kanundur.Ankara, 13 Ekim 1923 tarihinde Türkiye’nin başkenti olmuştur79. Cumhuriyet döneminde belediyeciliğin öncülüğünü devletin başkenti olan Ankara’nın yaptığı görülmektedir80. Cumhuriyetin ilanından sonra 16 Şubat 1924 tarihinde çıkarılan 417 sayılı kanunla birlikte şehrin adı “Ankara Şehremanetine’’ çevrilmiştir81. Yapılan bu düzenlemeler ile Cumhuriyet yönetimi başkent belediye yönetiminin diğer belediyelerden ayrılması ve ayrı kanunla düzenlenmesi prensibine devam etmiştir. Yeni başkent Ankara, böylece kentsel politikaların geliştirildiği

73 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 51-52.

74 Ulusoy ve Akdemir, Mahalli İdareler Maliyesi, s. 129.

75 İdris Güllüce,Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri,İstanbul 2004. s. 13.

76Erdoğan Öner, İstanbul Şehremaneti ( Belediyesi)’nin Kuruluşu ve 1917 Yılı Bütçesi, TC Maliye Bakanlığı

Strateji Geliştirme Başkanlığı, Sayı.2008/ 386, Ankara 2008, s. 11.

77 Güllüce, Çözüm Önerileri, s. 13. 78Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 53-54. 79 Yörükoğlu, Gelişim Süreci,s.4.

80 Süleyman Yaman Koçak ve Ali Ekşi, Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifi Açısından Yerel Yönetimler, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2010, S. 21 s. 299.

(22)

12

belediyecilik uygulamalarının da öncü girişimlerine tanık olmuştur82.Ankara’da kazanılan bu ilk deneyim Cumhuriyet Türkiye’sinde önemli bir yere sahip olmuştur. Burada elde edilen deneyim 1580 sayılı Belediye Kanunu’na veri teşkil etmiştir83. 3 Nisan 1930 tarihinde çıkarılan 1580 sayılı Belediyeler Kanununa kabul edilmiştir. Bu kanun ilk ilkesi olarak karşımıza belediyeler arasında eşitliğin sağlanması gelmektedir. Bu yeni kanuna göre bütün belediyeler eşit olarak kabul edilmiştir. İkinci önemli ilkesi ise; belediyelerin icraatlarında serbest olabilmeleridir. Buradaki serbestlik anlayışı yerel güçlerin düşüncelerini, istedikleri şekilde yapmaları olmayıp, devletin çizdiği sınırlar içinde olmasıdır84.

Atatürk’ün 1930’lu yıllarda belediyecilikle ilgili söyledikleri dikkat çekicidir: “Türk ülkesi içinde köylere varıncaya kadar bütün şehirlerimizin güvenlik ve bayındırlık görevi olması, önce tuttuğumuz amaçlardandır. Türk’e ev bark olan her yer, sağlığın, temizliğin, güzelliğin, modern kültürün örneği olacaktır. Devlet kurumları yanında doğrudan doğruya bu işlerle ilgili olan urayların (belediyelerin) bu görüş ve düşünüşle çalışmalarını istiyorum” demiştir85. Tek partili dönemin devam ettiği yıllarda belediyelerin gelirlerini artırıcı yasal düzenlemelere gidilmiştir86. Cumhuriyetin ilk on yılına düşen bu dönemde 1929 Dünya Buhranı’nın da çıkmasıyla birlikte para arzındaki darlık, özel ticari bankaların kredi maliyetlerini arttırmış, zaten sıkıntıda olan yerel altyapı finansmanı iyice sıkıntıya girmiştir. Bunun üzerine,belediyelere kısa ve uzun vadeli avans ve kredi verebilmek amacıyla 1933 yılında Atatürk’ün direktifi ile 2301 sayılı Kanunla “Belediyeler Bankası” kurulmuştur. Belediyeler Bankası, bazı değişikliklerle 1945 yılında İller Bankası adını almıştır87.

SSCB’nin artan askeri baskısı ve Batı’nın artan talepleriyle başlayan toplumsal ve siyasal ihtiyaçlar nedeniyle Türkiye 1945 yılından itibaren çok partili siyasal hayata geçmiştir. II.Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan yeni dünya düzeni ile Türkiye içerde yeni bir siyasi yapı kurulma ihtiyacını ertelyemez hale gelmiştir. Bu sebeplerden ötürü Türkiye kısa süre içersinde çok partili siyasi hayata geçiş yapmıştır88. Türkiye’de 1950 yılında yapılan seçimde hiçbir tartışma ve sorun olmamıştır. Sorunsuz bir dönem olması nedeniyle Türkiye’nin tercihlerinin netleştiği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan tercihler;

82 Yörükoğlu, Gelişim Süreci, s. 4. 83 Yörükoğlu, Gelişim Süreci, s. 4. 84 Gökaçtı, Belediyecilik, s.126- 128.

85 Mehmet Seyidanlıoğlu , “1871 Vilayet Nizamnamesi ve Getirdikleri”,

http://yunus.hacettepe.edu.tr/~mehmets/yerelyonetimmetinleri6.pdf, s. 1-2, (Erişim Tarihi. 20.02.2018).

86 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 54. 87 Koçak ve Ekşi ,Yerel Yönetimler, s. 300. 88 Karabulak, Belediyecilik Tarihi, s. 58.

(23)

13

“Devletçiliğin terk edilerek, piyasa ekonomisine geçilmesi, Sanayileşme yerine tarımda makineleşme vasıtasıyla tarımda kalkınma, dış borçlanmaya gidilmesi, demiryollarının yerine ulaşımım karayolları vasıtasıyla yapılması” gibi tercihlerin ön planda olduğu bir dönem olmuştur89.

1950 – 1960 yılları arasında Demokrat Parti iktidar olmuştur90. Bu dönemde oluşan farklı ve politik düşünceler nedeniyle Türkiye’nin bu zamana kadar alışık olmadığı derece de büyük toplumsal değişiklikler yaşanmaya başlanmıştır. Bu değişimlerin başında kırsal alandan kente göçün ve göçün beraberinde getirdiği etkiler vardır. Yaşanan bu hızlı göçle birlikte bu konuda hazırlıksız olan belediyeler için büyük bir baskı meydana getirmiştir91. Bu dönemde şehirlerin etrafını gecekondular kuşatmaya başlamıştır. Yaşanan hızlı gecekondulaşmayla belediyeler, kentlerin hızlı bir şekilde gelişmelerine yenik düşmüşlerdir.92.

Bu dönemde kentlerde imarlaşma hareketlerine girişilmiştir. İmarlaşmanın yanı sıra yeni yollar ve yeni binaların da yapımı hız kazanmıştır. İstanbul’un imarlaşmasının ya da yeni bir çehreye kavuşmasının imarlığını Adnan Menderes yapmıştır. Bu dönemde Menderes kat mülkiyetine izin vermiştir. Bu döneme Demokrat Parti yönetimi, İstanbul’da sanayi kurdurarak kırsal alanda bulunan insanları İstanbul’a doğru harekete geçirmiştir. Yaşanan nüfus hareketliliği sonucunda ve 1956 yılında başlanan imar hareketiyle İstanbul katlanan nüfusun altında ezilmeye başlamıştır. Dönemin ekonomik tercihi olarak, karayolu ve otomobilin kullanılacağı duyurulmuştur. Dönemin tek toplu ulaşım aracı olan tramvaylar otomobillere yer açmak amacıyla dışlanmış ve çarpık kentleşmeye bir de çarpık taşımacılık sistemi de eklenmiştir. Bu sistemin temelini ise, dolmuşlar ve minibüsler oluşturmuştur93.

Bu gelişim sürecinde ihtiyaçlara cevap verebilmek için yeni yollar ve yeni tesisler yapılmaya çalışılmıştır. Bunun için de yaşanan yıkımlar nedeniyle daha büyük sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu büyük sorunlardan ilki, yapılan istimlak çalışmaları sonucunda evlerini ve işyerlerini kaybedenler insanlar olmuştur. Vadedilen istimlak paralarını, kaynakların yetersiz olması nedeniyle alamayan bu kişilere o dönemde isimler takılmıştır. Bu kişiler “Aksaray muhacirleri” olarak adlandırılmıştır. İstimlak nedeniyle yıkılan ev ve işyeri sayısının 7000’i aştığı söylenmektedir. Bunların istimlak paralarının zamanında ödenemesi de büyük sıkıntılara neden olmuştur. Evleri ve işyerleri yıkılan kişilerden bazılarının bu dönemde üzüntüsünden

89 Gökaçtı, Belediyecilik, s. 145. 90 Uyar, Kısa Bir Tarihçe, s. 6. 91 Gökaçtı, Belediyecilik, s.145. 92 Uyar, Kısa Bir Tarihçe, s . 6. 93 Gökaçtı, Belediyecilik, s.145-150.

(24)

14

ölenlerin olduğu da bilinmektedir. Sorunun ikinci kısmı ise, Gökaçtı’ya göre, “yaklaşık 2000 yılda oluşmuş olan tarihi kent dokusunun bilinsizce kazınması ve tarihi eserlerin bir plan ve rolevleri bile çıkarılmadan yamgından mal kaçırırcasına yok edilmesidir94”. Diyerek aslında yapılan tahribata vurgu yapmıştır. 1950’li yıllarda başlayan hızlı kentleşme 1970’li yıllarda daha da hız kazanmıştır. Kentleşmenin getirdiği ve biriktirdiği ağır sorunlar, kentleri ülke gündeminin merkezine taşımıştır95.

27 Temmuz 1963 tarihli ve 307 Sayılı Kanun 1960 yılı sonrasında atılan önemli adımlardan birini oluşturmuştur96. Bütün bu sorunlara ek olarak 1970’li yıllarda sosyal demokrat belediyelerin büyükşehirlerde iktidara gelmesi ve çok çok fazla eleman istihdam etmeleri de aslında bu dönemde belediyelerin tam anlamıyla çöktüğünü göstermektedir. 20 Temmuz 1966 tarihi ve 775 Sayılı Kanunla ilk kez gecekondu kelimesi anılarak, yasadışı yapılar kanunlar tarafından da tanınmıştır. Bu kanun mevcut gecekonduların ıslah edilmesi ve gecekondulaşmanın önüne geçilmesi için çıkarılmıştır. 775 sayılı yasaya göre, belediye sınırları içinde bulunan hazine, özel idare ve vakıflar idaresi dışındaki kama bütçeli idarelerin mükiyetinde bulunan arazi ve arsalar ile devletin hüküm ve tasavvuru iersindeki yerler ücretsiz olarak belediyenin mülküne geçmemiştir. Bu yasayla yapılacak olan konutların dar gelirli ailelere verilmesi planlanmıştır. 775 sayılı yasayla iki ayrı fon oluşturulmuştur. Bu fonlardan birincisi, Konut yapacaklara kaynak sağlayacak, ikincisi de bütün alt yapı hizmetlerinin yapılmasına yardımcı olacaktır. Bu kanunda belirtilenlerin çoğu hayata geçirilemediği için kağıt üstünde kalmıştır97.

1980-1981 yıllarında askeri darbe yönetimi ana kent durumundaki alanlarda bulunan belediyeleri birleştirme kararı alınmıştır. Ana kent durumunda olan belediyeler birleştirilince Türkiye’deki belediye sayısında biz azalma yaşanmıştır. Öyle ki 1980 yılında 1725 olan belediye sayısı 1985 yılında 1703’e düşmüştür. 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalesi sonrası Milli Güvenlik Konseyinin (MGK) yayınladığı 34 sayılı Kararla birlikte büyük yerleşim yerlerinin yakınında bulunan 120 kadar belediye ile 150 kadar köyün tüzel kişiliği kaldırılmıştır.

Tüzel kişiliği kaldırılan yerel yönetim birimleri yakınlarda bulunan ana belediyelere mahalle olarak ya da belediye şube müdürlüğü olarak bağlanmıştır. 1981 yılında yayınlanan 2561 sayılı Büyükşehirlerin Yakın Çevresindeki Yerleşim Yerlerinin Ana Belediyelere

94Gökaçtı, Belediyecilik, s.150. 95 Uyar, Kısa Bir Tarihçe, s. 6. 96 Gökaçtı, Belediyecilik, s. 152. 97Gökaçtı, Belediyecilik, s.154-155.

(25)

15

Bağlanmaları Hakkında Kanun ile 34 sayılı bu kısa ve basit MGK Kararı daha ayrıntılı ilkelere kavuşturulmuştur. Bu kanunla sadece nüfusu 300.000 ve daha yukarı olan kentlere ve onların çevresindeki yerleşim yerleri ile sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmalar ile bazı garnizon komutanlıklarının keyfi kararları önlenmeye çalışılmıştır. Fakat 1984 sonrasında 2561 Sayılı Kanunun herhangi bir uygulamasına rastlanılmamıştır98.

98 Hüseyin Özgür ve Pınar Savaş Yavuzçehre, Türkiye’nin Büyükşehir Belediye Sistemi (1982- 2015),Çankırı Karatekin Üniversitesi SBE Dergisi, C.7, S. 1, s. 905.

(26)

16 BİRİNCİ BÖLÜM

KONYA’DA BELEDİYECİLİK TARİHİ I.KONYA’NIN TARİHÇESİ

Konya, insanlık tarihi açısından önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve oldukça zengin bir kültürün izlerini taşımaktadır. Gönülleri fetheden Mevlana’nın Konya’da yetişmesi, Konya’nın tarihi İpek Yolunun ticaret ve konaklama merkezi üzerinde olması gibi sebepler nedeniyle Konya bir müze şehir kimliğine sahip olan istisna bir şehir olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk tarihinin kıymetli ve en eski eserlerini bünyesinde barındıran Konya, ayrıca bir gönül şehri olarak da gönülleri fethetmiştir 99.

Konya adının, "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilmektedir . Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir. Bu anıta verilen isim, "İkonion"dur. İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır. Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur. Bizans kaynaklarında Konya şehri "Tokonion" olarak geçmiştir. Şehrimize yakıştırılan diğer isimleri şöyle sıralayabiliriz: "Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia..."Arapların Kuniya adını verdikleri Konya, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur100.

Anadolu’da yerleşik hayatın ilk belirtileri Neolitik devirde Antalya- Karain mağarası olarak belirlenmiştir. Antalya’nın dışında Neolitik devirde diğer yerleşim belitileri Göller Yöresinde Hacılar, Niğde – Bor, Köşk Köyü ve Konya- Çumra- Çatalhöyük gibi araştırmalar sonucunda belirlenmiş bölgeler bulunmaktadır. Bunların dışında Hüyük ilçesine bağlı olan Çukurkent Köyü Höyüğü’nde yapılan kazılar ile Cilalı Taş Devri’ne ait önemli malzemeler ortaya çıkarılmıştır101. Konya, bu yerleşim yerlerinden ötürü Anadolu’nun ilk yerleşim bölgesi özelliğine de sahip bir konumda bulunmuştur.102. Konya’nın bu özelliğinin dışında siyasi alanda Anadolu’ya Hititler vasıtasıyla katkıda bulunulmuştur.

99 Konyakutup.gov.tr. ( Erişim tarihi 02.06.2018).

100 Konya’nın Tarihi ve Kültürel Mirasları, http://www.tmo.gov.tr/ , s.1-4. ( Erişim tarihi 02.06.2018).

101 Oğuzhan Hakkoymaz, Selçukludan Günümüze Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, Konya İl Emniyet Müdürlüğü

Ar-Ge Yayınları No.1, Konya 2003, s. 3.

102 Hasan Hüseyin İçli, Dünden Bugüne Konya Mezuniyet Çalışması, KKTC Yakın Doğu Üniversitesi Fen –

(27)

17

Hititler, MÖ 1400- 1200 yılları arasında Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olmuşlar, içerde ve dışarda birçok savaş yapmışlardır103. Frigler, MÖ 1200’lü yıllarda Trakya taraflarından Anadolu’nun içlerine doğru gelmişlerdir. Hitit devletine Friglerin son verdiği düşünülmektedir. Frigler döneminde Konya’nın Kawania şehir ismini taşıdığına dair görüşler de bulunmaktadır104.MÖ 6. yüzıllarda Lidya krallarından Kresus döneminde Lidya’nın sınırları Batı Anadolu’dan Kızılırmak’a ve Mezopotamya’ya kadar dayanmıştır. Bu dönemde Likonia adı verilen Konya ise bu sınırların içinde kalmıştır. Bu dönemden sonra İskender’in Anadoluyu istila etmesine kadar Anadolu İdaresi müstakil valiler tarafından yürütülmüştür105. Konya MÖ 333 yılında İskender’in eline geçmiştir106.Konya, İskender’in Doğu Avrupa ve Batı Asya ile Kuzeydoğu Afrika’yı birleştirmesinden sonra gelişmeye başlamıştır. Konya’nın gelişmeye başlamasında coğrafi konumunun önemi büyük olmuştur107 .

Alparslan’ın büyük komutanlarından olan Afşin Bey, Anadolu içlerine kadar girerek Konya’yı keşif ve ganimet maksadıyla yağmalamıştır108. Konya’nın fethiyle ilgili bir rivayet bulunmaktadır. Bu rivayet 1897 yılında Ahmed Tevhid’in de duyduğuna göre şu şekilde cereyan etmiştir109. “Atatürk kız lisesinin arkasında şimdi bir tekkesi bulunan Ali Gav, Konyanın asil fatihi olarak bilinir. Çünkü Konya kalesinin bir türlü düşürülememesi üzerine öküz postuna bürünen Ali Gav, sığırların içersinde gizlice kaleye girmiş ve gece kapıyı açarak şehrin ele geçirilmesini sağlamıştır110”. Bu dönemde Konya için önemli bir yeri olan olay ise, Selçuklu payitahtının İznik’ten Konyaya dönüşü olmuştur. Türkler, ilk önce İstanbul’u hedef edinerek İznik’i payitaht yapmışlardır. İznik’in payitaht yapılmasında Anadolu’dan İstanbul’a giden yolların üzerinde bulunması etkili olmuştur111.

20 Haziran 1097 tarihinde Dorlion (Eskişehir) önlerinde Haçlılarla yapılan savaşın kaybedilmesiyle birlikte Sultan I.Kılıçarslan kaybedilen İznik yerine Konya’yı başkent yapmıştır. Devletin yıkılışına kadar bu özelliğini korumuştur. Konya’nın merkezi özellikte

103 Mehmet Önder, Tarihi- Turistik Konya Rehberi,Yeni Kitap Basımevi, Konya 1950, s. 13. 104 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 4.

105 Önder, Konya Rehberi, s. 14.

106 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 4.

107 Tuncer Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, Arı Yayıncılık, Konya 1998, s. 8.

108 Zeki Atçeken, “Karamanoğullarına Kadar Konya’nın Kısa Tarihi”, Hz. Mevlana’nın 728. Vuslat yıdönümü Anısına Konya IV, Konya 2002, s. 66.

109 Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya,s. 11. 110 Atçeken,Konya’nın Kısa Tarihi, s. 67.

(28)

18

olması ve çevrede nadir görünen letafeti için başkent seçildiği de söylenmektedir.112. Fakat en önemli özelliği ise, buranın doğal şartlarının Türklerin isteklerine uygun olması da başkent olmasında etken olmuştur. Dört tarafı açık, geniş bir sahra olup , yayla mıntıkasına da yakındır113. Konya’nın at ve hayvancılık için elverişli savunması ve gerektiğinde boşaltılmasının kolay olması başkent olmasında etkili olmuştur. Bütün bunların yanı sıra iklim şartları, Orta Asyalı Türkler için son derece elverişlidir. Bu dönemden sonra Konya, bozkır ikliminde Selçuklu medeniyetinin filizlendiği bir merkez konumunda olacaktır114.

Alaeddin Keykubad, dönemi Selçuklu Devleti açısından bir dönüm noktası olmuştur. Uluğ Keykubad olarak adlandırılan, Alaeddin Keykubad döneminde ülkenin hem dış siyaseti ehemmiyeti tamam olmuş hem de içerde memleket imarı, bilim ve diğer alanlarda büyük bir gelişme yaşanmıştır. Bu dönemde Alaiye’nin fethi ve diğer limanların da fethedilmiş olması ülkenin iktisadi yönden gelişmesini çok etkilemiştir. Bu dönemde, Şeyh Şahabeddin-i Suhreverdi Konya’yı ziyaret etmiş ve ayrıca Sultanü’l-Ulema Bahaü’d-Din Veled ve oğlu Mevlana Celaleddin-i Rumi de yine onun zamanında Konya’ya teşrif etmişlerdir115.

Alaeddin Keykubad, Konya’nın dış hücumlara ve akınlara karşı savunma durumunun zayıf olduğunu düşünerek saldırılara karşı güvenliği sağlamak amacıyla etrafındaki bütün emirlerini görevlendirerek şehrin etrafına surlar inşa ettirilmesi emrini vermiştir. Bu surların inşası için büyük harcamalar yapılmış ve çok sayıda sanatkar, mimar ve mühendis istihdam edilmiştir. 12 kapısı olan bu surlara Meram Deresi’nin sel suları, bu surların dış çevresinde kazılan hendeğe bağlanarak ikinci bir savunma hattı oluşturulmaya çalışılmıştır. Böylece Konya’yı imar eden ve Konya’yı modern bir şehir haline getiren ilk sultan Alaeddin Keykubat olmuştur116. Alaaddin Keykubad döneminde yapılan bu çalışmalarla birlikte Konya’nın modern bir şehir haline getirilmeye çalışıldığı görülmüştür.

Selçuklular, Anadolu’nun diğer şehirlerine göre Konya’ya daha çok önem vermişler ve bu şehri daha çok sevmişlerdir. Bu dönemde Konya’da ticarî hayat ve bilim çok ilerlemiş, Anadolu’nun uzun süreden beri ihtiyaç duyduğu huzur ve sükunet bu dönemde sağlanabilmiştir117. Selçuklu devrinde Konya, büyük bir ilim ve kültür merkezi olmuştur. Devrin meşhur filozofları, müderrisleri, bilginleri burada toplanmıştır. Bu dönemde Kadı

112 Atçeken,Konya’nın Kısa Tarihi, s. 67.

113 Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, s. 12.

114 Caner Arabacı,”Konya Vakıfları”, Milli Mücadeleden Günümüze Konya (1915- 1965),C.I, Konya 1999,

s. 81.

115 Atçeken,Konya’nın Kısa Tarihi, s. 67.

116 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 7. 117 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 8.

(29)

19

Siracüddin Urmevi ve Şeyh Sadreddin-i Konevi, Konya’da hem müderrislik yapmışlar hem de ciltlerle eserler vermişlerdir. Yine bu dönemde Konya’da tıp ilmi de ilerlemiştir. Selçuklu merkezi olarak burada hastahaneler ve darü’ş- şifalar açılmıştır. Selçuklu devri Konya hastahanelerinde Efdalüddin Hanci, Ekmelüddin / Beyhekim Tabib, Kemaleddin Karatay gibi meşhur doktorlar yetişmiştir118. Yine Nasreddin Hoca da güldüren ve düşündüren fıkraları ile Konya’nın kültür ve sosyal hayatının gelişmesine de katkı da bulunmuştur119.

Selçuklular döneminde yazılan tarih ve edebiyata dair eserlerin büyük bir kısmını Farsça oluşturmuştur. Örneğin; İbni Bibi ve Aksarayi, tarihlerini Farsça yazmışlardır. Bu dönemde Farsça Selçuknameler yazılmıştır. Hoca Dehhani, Alaeddin Kedykubad’ın emriyle manzum Farsça bir Selçukname yazdığı gibi, İbni Ala, İzzeddin Keykavus’un emriyle Danişmendname’yi kaleme almıştır. Selçuklu Devri Konyası’nda bir çok kütüphane açılmış, tarih, edebiyat, felsefe, sanat, tıp, kozmoğrafya, hukuk ve din alanında büyük tarihi ve kültürel atılımlar yapılmış, buna bağlı olarak medreseler, camiler, kütüphaneler, türbeler, çeşmeler, kaleler, hanlar, hamamlar, çarşı ve bedestenler, köprüler, saraylar yapılmıştır120. Konya’nın altın çağı olarak adlandırılan bu dönem XII. asır yarısına kadar devam etmiştir121. Konya’nın siyasi tarihi XIII. yüzyılda bir önceki yüzyıla göre karmaşık olduğu görülmüştür. Bu yüzyılın ilk yarısında Selçuklu Devleti’nin hakimiyeti etkin olmasına rağmen bu yüzyılın ortalarına doğru Moğal akınları artmıştır. Artan Moğol akınlarıyla birlikte bölgeye gelen Baycu ve diğer komutanların bölgede etkili olmalarıyla birlikte siyasi güç Moğalların eline geçmiş ve Selçuklu idaresi silinmiştir.

1466-1467 yıllarında Karamanoğulları hakimiyetine son verilmiş ve Konya, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir. Osmanlı Devleti döneminde Konya önemli şehzade sancaklarından biri olmuştur. 1867 yılına gelindiği zaman yayınlanan fermanlarla Konya Vilayeti kurulmuştur. Bu dönemde oluşturulan vilayetin sınırlarını Niğde, Isparta, İçel ve Teke sancakları oluşturmuştur. Konya’da 1867 yılında büyük bir yangın ve 1873 yılında da büyük bir kıtlık yaşanmıştır. 1892 yılında Konya, Kavalalı İbrahim Paşa tarafından istila edilmiştir122. I. Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan Modros Ateşkes Anlaşması ile İtalyanlar, Antalya ve çevresinin haricinde Konya'yı da işgal etmişlerdir. Akşehir'e kadar gelerek devriye görevi üstlenen İtalyan askerleri Konya kent merkezinde kayda değer bir faaliyette

118 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 8 - 9.

119http://konyakutup.gov.tr/TR,144006/tarihi.html. (Erişim Tarihi. 23.09.2018).

120 Hakkoymaz, Konya’nın Sosyo- Politik Yapısı, s. 8-9. 121 İçli, Mezuniyet Çalışması, s. 6.

Referanslar

Benzer Belgeler

İşçi gelirleri ve resmi transferlerden oluşan cari transferler kalemi, 2010 yılında 1,5 milyar dolar olarak gerçekleşirken, 2011 yılının Ocak-Eylül döneminde

Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; 2012 yılı Ekim ayında, 2011 yılının aynı

2012 yılında %2,1 olan gelişmiş ekonomiler ihracat artış hızı, 2013 yılında bir önceki yılki seviyesini korumuş ve %2,2 olarak gerçekleşmiştir.. Gelişmiş

İşgücüne katılma oranı 2015 yılı genelinde bir önceki yıla göre 0,8 puan artarak yüzde 51,3 olarak gerçekleşmiştir.. Bu oran erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda

2016 yılı küresel ekonomi açısından 2015 yılında yaşanan olumsuz gelişmelerin yansımalarını içerisinde barındıran bir yıl olmuştur ve dünya ekonomisi

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre 124 bin kişi artarak 3 milyon 454 bin kişi olmuştur.. İşsizlik

Merkezi yönetim genel bütçe gelirleri, 2018 yılında 2017 yılına göre yüzde 20,1 oranında artarak 729,1 milyar Türk lirası olarak gerçekleşmiştir.. Genel bütçe

“TÜİK İşgücü İstatistikleri 2019” verileri ile Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı, bir önceki yıla göre 932 bin kişi artarak 2019 yılında