• Sonuç bulunamadı

Başlık: Türkiye'de Televizyon Haberciliği ve TabloidleşmeYazar(lar):BEK, Mine GencelCilt: 2 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Iltaras_0000000009 Yayın Tarihi: 2004 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Türkiye'de Televizyon Haberciliği ve TabloidleşmeYazar(lar):BEK, Mine GencelCilt: 2 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Iltaras_0000000009 Yayın Tarihi: 2004 PDF"

Copied!
30
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mine Gencel Bek

Özet:

Bu makale dört özel TV kanalında ve TRT'de bir hafta boyunca yayınlanan haberlerin hem biçimsel (sunucu öğesi, sunuş biçimi, görsel öğeler, müzik), hem de içerik bakımından (hangi aktörler ve temaların nasıl temsil edilip çerçevelendiği) nicel ve nitel analizine dayanır. Bu analizin sonuçlarından birisi, özel TV kanallarındaki haberlerde esas olarak iki aktörün yer aldığıdır: Geçirdikleri kazalar ve trajediler ile yoksullar/ 'sıradan' insanlar ve gösterişli yaşam tarzları, varlıkları ve dedikodularıyla zenginler/ ünlüler. TRT'de hala protokol haberciliğinin devam ettiğini vurgulayan araştırmada özel kanallarda haberlerin nasıl siyaseti kişiselleştirdiği ve tabloidleştirdiği ve medya gruplarının kendi çıkarları için haberleri nasıl kullandıkları örneklerle gözler önüne serilmektedir.

News Reporting in Turkish Television and Tabloidisation

Abstract:

This article aims to explore the issue of tabloidisation of the news in the Turkish context by analysing the news texts of four commercial channels and a public service channel. The analysis covers both the formal characteristics and the content of the news in Turkey. While the former consists of elements such as the presenter and presenting style, visual elements, and music, the content is considered mainly by focusing on how actors and themes are represented, framed and focused and how the language is used, both quantitatively and qualitatively. Examples from the news are provided throughout the text to show the relationship within the specific Turkish context. The article argues that TRT stili relies on the protochol news reporting while in the commercial channels the news personalises and tabloidises politics, and at the same time pays less attention to international issues. Furthermore, the media groups exploiting the news for their own gain are critically examined in the article as well as the two main actors of the news: poor people vvith their tragedies and accidents, and rich people vvith their wealth, gossip and glamorous life style.

(2)

10 • iletişim : araştırmaları

Türkiye'de Televizyon Haberciliği

ve Tabloidleşme

Birbirleriyle ilişkili olan tabloidleşme

(tabloidisation) ve bil-eğlence

(infotain-metıt') kavramları, özellikle son yıllarda medya araştırmacılarının büyük ilgisini çekmektedir. Tarihsel çalışmalarında Mc Lachlan ve Golding (2000) tabloid-leşmenin kodlarını daha az metin, siya-sal haber, uluslararası haber ve daha çok görüntü, eğlence ve insani ilgi (human interest) haberi olarak sıralarlar. Bir ba-kıma, tabloidleşme bilgi programlarına eğlencenin eklenmesi boyutuyla bil-eğ-lencenin ileri bir biçimidir (Brants ve Neijens, 1998). Sparks'ın (2000: 10) tanı-mına göre, info-tainment tabloidleşme-nin ikili yapısının birini oluşturur. Birin-ci boyut, siyasete, ekonomiye ve toplu-ma daha az ilgi gösterilip spora, skan-dallara ve popüler eğlenceye çok daha fazla ilgi gösterilmesiyle; kişisel olana, hem ünlülerin, hem de sıradan insanla-rın özel hayatlainsanla-rına daha fazla ilgi gös-terilip siyasal süreçlere, ekonomik ve toplumsal değişimlere daha az ilginin gösterilmesiyle ilgilidir. İkinci boyutu oluşturan info-tainment ise iletişim

ara-cındaki önceliklerin haber ve bilgiden eğlenceye doğru kaymasıyla ilişkilidir (Sparks, 2000:11).

Tabloidleşme eğilimine karşı uyarı-lara tepki ouyarı-larak, son bir kaç yılda, daha ihtiyatlı, hatta iyimser görüşler ağırlığı-nı arttırmaktadır. Bu çalışmalarda ku-ramsal olarak temel alınan kişi, hakim güçlerin resmi gazetecilik anlayışından farklı olarak tabloid gazeteciliğin hakim anlayışları eleştirerek bunları altüst ede-bileceğini, hatta resmi ve hakim olana alternatif bir gerçeklik kurarak özgür-leşme sağlayacağını savlayan John Fis-ke'dir (1992). Liesbet van Zoonen (1998: 188) Fiske'yle hemfikir olarak tabloid gazeteciliğin hegemonik normları ve de-ğerleri eleştirme potansiyelinden söz eder. Bird (2000: 216) tabloidleşmenin en azından bazı meseleleri görünür kıl-ma anlamında iyi bir şey olabileceğini öne sürer. Uzmanlar tarafından işgal edilen kamusal alandan hem katılım hem de karar verme anlamında yurttaş-ların dışlandığını belirten Ulrike Klein

(3)

(2000: 192) ise Almanya'daki tabloid Bild gazetesini katılımcı temsili siyasal etkinliği arttıran araçlardan biri olarak görür. Ona göre, Bild siyaseti popüler-leştirerek öbür türlü siyasetten kaçına-cak halka ulaştırır. Böylece, gazete siya-sal yaşamdan insanların tümüyle kop-masını önleme işlevini yerine getirir. Ancak, Klein'in analizine dayanarak, Bild olmasa ne olacağını, okuyucuların tamamen siyasal dünyadan kopup kop-mayacağını bilmek çok zor. Belki bu du-rumda Bild'in yerine okuyucular başka bir alternatifi geçirebilirler. Üstelik, şu-nu da uşu-nutmamalı ki, tabloid medyada (aslında tüm medyada) haberler sadece siyasetle ilgili "bilgi" anlamında haber vermiyor, aynı zamanda haber söylemi zaman zaman ırkçı ve cinsiyetçi öğeleri de içerecek şekilde hakim iktidar/ güç ilişkilerini kuruyor (İnal, 1996). Bu ne-denle, "en azmdan siyasetten haberdar ediyor, böylece okuyucular siyasetten tamamen kopmamış oluyorlar" diyerek kendimizi avutmamız oldukça zor. Do-layısıyla kültürel çalışmalar

perspektifi-ni beperspektifi-nimseyen bu araştırmalar, tabloid-leşmenin ihmal edilen yanlarını ele ala-yım derken aslında yüceltmiş oluyorlar ki, bu zaten kültürel çalışmalarla ileti-şim ve kültüre ekonomi politik açıdan bakanlar arasında süre giden çatışmanın bir öğesi olarak da değerlendirilebilir (Gencel Bek, 2003). Nitekim, tabloidleş-meye iyimser bakan bu araştırmacılar, tabloid haberciliğin demokratik kültür ve yurttaşlık için tehlikeli olduğunu öne sürenleri aslında popüler kültüre karşı olmakla suçluyorlar. Örneğin, Graeme Turner (1999) tabloidleşme konusunda kaygılarını dile getirenlerin konumunu uzunca zamandır süren popüler kültür düşmanlıklarına bağlıyor. Ya da Brants'a göre, "info-tainment korku-su"(1998: 316) üzerine konuşanlar aslın-da tamamen kamu hizmeti yayıncılığına bağlılıklarının bir uzantısı olarak eleşti-rilerini temellendiriyorlar:

Bunun (info-tainment) tam olarak ne anlama geldiğini açıklamadılar, ama açıkçası iyi bir şey değildi ve onların siyasete yaklaşım konusunda olması

(4)

12 iletişim : araştırmaları

gerektiğini düşündükleri ciddi tu-tumla tam bir zıtlık içerisindeydi. Daha sonra, kamu yayıncılığının ha-la tekeli elinde tuttuğu ve herkesin ticari televizyonun Amerikalıların kendilerine saklamaları gerektiği birşey olduğu konusunda anlaşmış gözüktüğü eski güzel günler konu-suna geldiler (Brants: 1998: 316). Bu araştırmacıların 'iyimserliğinin kaynağı ise info-tainment ve tabloidleş-me tabloidleş-meseleleri konusunda sordukları so-rular olabilir. Örneğin, Brants (1998: 316) bil-eğlencenin "yapısal bir feno-men" olup olmadığı; siyasetin temsilini "sistematik" bir biçimde değiştirip ğiştirmediği ve "siyasal iletişimin de-mokrasideki rolüne dair bir krizin kanı-tı" olup olmadığı gibi sorular sorar. Kendisinin tabloid televizyon haberleri-nin Avrupa'da olmadığına dair sonucu (s. 323) aslında siyasetçiye karşı "sıra-dan" insanın övüldüğü TV cynicisminin kültürün bir parçasını oluşturduğu ABD (Hallin, 1994: 102-103) ile karşılaş-tırıldığında anlamsız da değildir. Bu an-lamda, ABD ile karşılaştırıldığında Av-rupa için çok erken kaygılanılıyor olabi-lir, Brants'a göre. Ancak, bu konuda başka sorular da türetmek mümkündür: Tabloidleşmenin yapısal bir konu haline gelip içeriği sistematik olarak değiştir-mesini mi beklemek gerekir eleştirmek için? Eğer öyleyse, o zaman siyasal ileti-şimin krizini çözmek için çok geç kalın-mış olmaz mı? Bu araştırmacıların tablo-idleşme ve info-tainment eğilimlerini

dikkate almamalarının bir nedeni, po-püler kültüre öncelik vermeleri olabilir. Ancak popüler kültür ve siyaset de bir-birinden ayrı olmak zorunda ve medya araştırmacıları varolan "kamp"lardan birini seçmek zorunda değildirler. Çün-kü, burada eleştirilen siyasetin popüler-leşmesi değil; onun yerine içeriğinin tabloidleşmesidir. Hollanda'daki 1994 seçimlerinin temsiline ilişkin yaptıkları araştırmanın sonucunda Brants ve Ne-ijens (1998) siyasetçilerin çoğunun eğ-lence programları yerine bilgilendirici programlarda ve haberlerde gözüktü-ğünün altını çizerler. Ancak bu zaten se-çim döneminde normal olarak beklene-bilecek bir durumdur. Siyaset sadece se-çimlerle sınırlı olmadığından, diğer za-manlarda siyasetin nasıl temsil edildiği-nin de araştırılması gerekir. Ayrıca ha-ber programlarında siyasetin temsil edilmesi, siyasetçilerin yer alması, bu-nun ciddi ve bilgilendirici bir temsil ol-duğu anlamına da gelmeyebilir. Bu ne-denle, haber içeriğinde tabloid öğelerin araştırılması önemli bir çalışma alanı olacaktır.

Peck (2000: 232-233) tabloidleşme konusundaki görüşleri "eleştirel moder-nist" ve "eleştirel postmodermoder-nist" olarak ikiye ayırır. Buna göre, modernist pers-pektif medyayı, yurttaşlara bilgi sağla-ma ideal rolü çerçevesinde kamusal ala-nın yaşamsal bir öğesi olarak kavrar. Oysa eleştirel postmodernistler, Peck'e

(5)

göre, tabloid medyayı kamusal mesele-lerin geleneksel medyada evrenselleşti-rici, kişisel olmayan bir şekilde temsil edilmesini düzeltecek bir potansiyel ola-rak görürler. Onlara göre, tabloid med-ya tarihsel olarak medmed-ya temsilinde ses-leri ve deneyimses-leri yok sayılan toplum-sal grupların bütünleştirilmesi aracılı-ğıyla resmi medyadan daha içerici, katı-lımcı ve demokratik olabilir (s. 233). Eğer son iddiadan başlanacak olursa, di-ğer sesleri içermek ve göstermek hiç temsilin olmamasından, tamamen dış-lanmasından daha iyi bir gelişme olarak görülebilir. Ancak burada görmezden gelinen şudur ki, medya bu sesleri mal-zeme olarak sansasyonel bir biçimde kullanarak sömürebilmektedir. İkinci olarak, tabloidleşmeyi eleştirip onun de-mokrasi için tehlikelerine işaret edenler modernist olmak zorunda değildirler ya da, Peck'in ileri sürdüğü gibi "ana ku-ramsal dayanak" olarak Habermas'ı ko-şulsuz bir biçimde kabul etmezler (örne-ğin, bkz. Golding, 1995). Peck'in önerdi-ği ikili model, ayrıca modernist kutupta alıntılanan araştırmacıların aslında ta-mamen bu pozisyonun savunucusu ol-mayıp, hatta tam tersi bunu

eleştirmele-ri nedeniyle de tartışmaya açıktır.2

Be-nimsenen kuramsal yaklaşım gerçekliğe bakışımızı büyük ölçüde etkilese de, bu kuramsal perspektifleri geliştirmek ve zenginleştirmek için katkıda bulunmak üzere özgül bağlamlardaki özgül araş-tırmalara ihtiyaç vardır.

Türkiye'de medya ve

tabloidleşme:

Neden tabloidleşme medya araştırmacı-larının ana ilgi konularından biri haline geldi? Tabloidleşmenin ve medya tüke-ticilerinin bu tür ürünlere yönelmeleri-nin nedenleri nelerdir? Bu sorulara fark-lı yanıtlar vermek mümkündür. Sparks'a göre, tabloidleşmenin temel nedeni, istikrarlı bir burjuva demokrasi-sinin olduğu ülkelerde sıradan insanla-rın yaşamlainsanla-rında siyasal ve ekonomik iktidarın ayrışmış olmasıdır. Ona göre, burjuva demokrasisi ne kadar istikrarlı ve yerleşikse, kitleler de demokrasinin işleyişiyle o kadar az ilgilenecek ve onun yerine daha çok apolitik popüler basına yöneleceklerdir (Sparks, 1998: 217). Eğer Türkiye demokrasisini Sparks'ın tanımladığı anlamda istikrarlı bir demokrasi olarak kabul etmezsek, bu görüşler Türkiye özelinde geçerli ol-mayacaktır. Hatta Türkiye'de depoliti-zasyon süreci tam tersine demokrasinin istikrarsızlığının bir sonucu olarak gün-deme gelmiştir: Özellikle de üçüncü as-keri darbe olan 12 Eylül darbesinin ar-dından büyük bir depolitizasyon süreci yaşanmış, pek çok siyasi etkinlik ve ör-gütlenme sona erdirilmiş ve ifade öz-gürlüğü kısıtlanmıştır. Kamunun siya-set konuşma yerine, özellikle de sol si-yasetin panzehiri olarak dine odaklan-ması ya da futbol ve sansasyonel basın-la ilgilenmesi teşvik edilmiştir.

(6)

14 iletişim : araştırmaları

Haberlerin tabloidleşmesinin ya da Türkiye'de daha çok tercih edilen terim-le magazinterim-leşmesinin ilk örnekterim-lerini 1960'larda endüstrileşen basın sektörü-nün ürünü olan bulvar basınında (Uslu, 2001: 4), hatta Ahmet Oktay'ın dönem-leştirmesinde ele aldığı gibi 1950'lerin Demokrat Partisi'nde Amerikan yaşam biçiminin hakim olarak özel hayatlara il-ginin arttığı ve böylece edebiyat ve sa-nata daha çok önem verilen 1923-1950 döneminden farklı olarak popüler kül-türün önemini arttırdığı 1950-1970 dö-neminde görmek mümkündür (Oktay, 1993). Oktay'ın, 1970-1990 döneminde porno dergilerin fazlalaşması, TV kültü-rünün hakimiyetini arttırışı, sanatın bü-yük sermayenin desteğine girerek meta-laşması ve çok çeşitli konularda (yemek, eğlence, tatil, ev bakımı moda... vs.) ya-yınlanan dergilerin tüketim ideolojisini yaymasıyla açıkladığı eğilim, aslında 1980 darbesinin ertesindeki neo-liberal ekonomi politikalarının ağırlık kazan-ması ve 1990'larda özel TV'lerin de orta-ya çıkışıyla da, hem sayı, hem de yoğun-luk olarak etkisini arttıran bir sürece dö-nüşmüştür. 2000'ler Türkiye'sinde artık tüketimin teşvikini sadece dergilerde değil, özel TV kanallarındaki "life-style" programlarında, hatta gazetelerde aslın-da ana oaslın-dağı siyaset olagelmiş köşe ya-zılarında görmekteyiz.

Gazetelerdeki değişime bakıldığında ise, 1960, 1980 ve 2000 yıllarında

Hürri-yet ve MilliHürri-yet gazetelerine dönük

ola-rak gerçekleştirilen araştırma3, 1960

yı-lında ön sayfadan sonra ikinci en büyük alan spora ayrılırken, 1980 ve 2000 yılla-rında reklamın en fazla yer kaplayan ko-nu olduğuko-nu ortaya koymuştur (Rekla-mın kapladığı alan 1960'da % 1. 44, 1980'de % 9. 75 ve 2000'de % 26. 75). Reklamların temalarında da yıllar içinde bir değişim görmek mümkündür: 1960'larda genel ev ürünleri ana tema iken, 1980 ve 2000 yıllarında reklamlar ağırlıklı olarak hizmetler ve medya tek-nolojisi odaklıdır.

Türkiye'de tabloidleşme ve

maga-zinleşme haber programlarından4 daha

çok, futbol, paparazzi ve ünlülere ilişkin dedikodulardan medyana gelen "tele-vole" programları özelinde tartışılmak-tadır. Bu programlarda sürekli olarak ünlülerin eğlenerek zenginliklerini gös-termesi üzerine, MİT bu tür programla-rın özellikle mahrumiyet içinde olan ke-simlerde tepki yaratarak neredeyse on-ların komünizmi benimsemelerine yol açacağı konusunda üst düzey medya profesyonellerine uyarı getirdi. Hürri-yet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Er-tuğrul Özkök, şarkıcı Derya Tuna'nın vurulmasının ardından, daha önce ma-gazinin hayatın tuzu biberi olduğu şek-lindeki görüşlerini yeniden gözden geçi-rerek bu programların maço bir kültür yaratma konusundaki etkisi açısından

(7)

genel olarak medyada arz-talep ilişki-siyle konuyu açıklayan pazar perspekti-finin hakimiyetini koruduğunu söyle-mek mümkündür. Örneğin, Posta gaze-tesi genel yayın yönetmeni ve eski

ma-gazin gazetecisi Rıfat Ababay6, bu

prog-ramların halk istediği için yayınlandığı-nı, genelde halkın televoleleri beğendi-ğini, ancak sadece sınırlı sayıda bir ente-lektüel kesimin şikayet ettiğini öne sü-rer. Ona göre, Hülya Avşar'ın hamileliği mi yoksa cumhurbaşkanı Sezer'in açık-laması mı daha ilginç ve heyecan verici diye genel yayın yönetmenlerine soru-lursa, hepsi Hülya Avşar'ı seçeceklerdir, çünkü zaten halk da onu seçecektir. Ababay'ın magazin haberciliğinin önle-nemez yükselişine dair yaptığı açıklama ise çok ilginçtir: Ona göre, halkı umut-suz hale getiren Ankara'dır; magazinin sorumlusu da hiçbir şey üretmeyen si-yaset ve sisi-yasetçilerdir. Burada Ababay ilk bakışta devlete ya da hükümete kar-şı eleştirel gibi gözükebilir. Ancak, aslın-da eleştirilen kamusal olan, desteklenen ise özel sektördür. Ankara neo-liberal köşe yazarları ve gazetecilerce de çoğu kez, kendi medya gruplarının da mer-kezlerinin olduğu İstanbul'un karşısın-da, piyasanın işlemesini engelleyen meclisin şehri olarak kullanılagelmiştir. Bu, siyasetin yapılma tarzına dair bir eleştiri değil, Schudson'ın (1999) "siya-sal cynicism" olarak adlandırdığına ben-zer bir biçimde, aslında doğrudan

siya-setin kendisini hedef alan bir eleştiridir. Medyada "nerede bu devlet?" şeklinde tekrarlanan sorunun da arkasında yatan temel dinamik olarak pazarın kamu ku-ruluşlarından daha verimli çalıştığına dair görüş çok farklı biçimlerde ifade edilmektedir. Sağlık sisteminden sosyal güvenceye, milletvekili maaşlarından TRT'nin finansmanına kadar uzanan çe-şitli konularda devlet harcamalarının yüksekliği ya da devletin verimsizliğine ilişkin sorgulamalar, örneğin medya gruplarının da sosyal güvenlik şirketle-rine sahip olduğu gerçeği hatırlandığın-da salt "demokrasi" yanlısı söylemler olarak görülemeyeceklerdir.

Türkiye'de tabloid ya da magazin habercilik konusunda pek fazla çalışma yapılmamıştır. İstisnai çalışmalardan

Televizyonda Haberin Magazinleşmesi adlı kitapta Hakan Ergül (2000:11-2), olduk-ça yararlı bir biçimde, haberde magazin-leşmeyi hem haber bültenlerinde daha az haber değeri taşıyan öğelerin artması hem de haberde ikincil öneme sahip po-püler ve magazin öğelerin öne çıkartıl-ması olarak iki şekilde tanımlar. Bu ma-kalede de bu tanımlama benimsenecek, ama Ergül'den farklı olarak haberin ma-gazinleşmesi ya da tabloidleşmesi TV aracının doğasından kaynaklı yapısal bir sorun şeklinde görülmeyecektir. Ay-rıca bu makalede konu sadece kuramsal boyutuyla ele alınmayacak, makalenin geri kalanında TV haberlerine ilişkin

(8)

16 iletişim: araştırmaları

olarak araştırmacının gerçekleştirdiği metin analizine yer verilecektir.

Araştırma Bulguları:

Farklı gruplara ait özel kanallar (Star, ATV, Kanal D, Shovv) ile TRT 1

ka-nallarında rastgele bir haftada7 (11-17

Mart) yayınlanan tüm haberler (toplam 529 haber) kaydedildikten sonra hem bi-çimsel (sunucu, sunuş biçimi, görsel öğeler, müzik) özellikler, hem de içerik (aktörler ve temaların çerçevelenme bi-çimi, dilin kullanımı) açısından haberle-rin metin analizi yapıldı. TV kanalları haber sayıları açısından karşılaştırıldı-ğında Kanal D 121 haberle birinci sırayı alır, ATV 115 haberle onu izler, TRT-1 106 haberle üçüncü sıradadır. Aynı haf-tada Shovv TV 104, Star ise 83 haber ya-yınlamıştır. Eğer bu bilgiyi haber bül-tenlerinin uzunluğunu göz önüne ala-rak değerlendirirsek (Shovv TV, 75; ATV, Star ve TRT 1, 45 ve Kanal D ha-berleri genelde 45 dakika sürmüştür), en uzun haberlerin Shovv TV bültenlerinde yayınlandığı ortaya çıkacaktır.

Biçimsel özellikler

ve izleyiciyle ilişki kurma

biçimleri

Haberlerin daha az olaylara ve daha çok gazetecilerin kendilerine odaklan-masının sonucu olarak Barnhurst'un

(1998) Amerikan gazeteciliğinde yüksel-diğini belirttiği "yıldız" anlayışı Türki-ye'deki televizyon kanalları için de doğ-ruluk payı taşır. Özellikle incelenen ka-nallardan Shovv TV ve Kanal D, TV ha-berciliğinde star-sunucu anlayışının en bariz görüldüğü kanallardır.

Shovv TV'de incelenen dönemde hafta içi haberleri sunan kişi Reha Muh-tar idi. Tartışma ve hatta kavgaları pro-voke ettiği Ateş Hattı ve kişisel itiraflara dayalı İtiraflar gibi programları ile de birlikte düşünüldüğünde kendisinin sa-dece sıradan bir haber sunucusu olma-dığı anlaşılabilir. Shovv TV haber bülteni başlamadan, seçilmiş ses ve görüntüle-riyle ve "inanılmaz görüntüler sadece Reha Muhtar'la Haber" sloganı eşliğin-de, genellikle en sansasyonel ve abartılı olan haberlerin reklamı yapılır. Haber-ler başlayınca Muhtar "SizHaber-lerin Haber Bülteninden İyi Akşamlar" diye karşılar izleyiciyi. Biterken de "İyi Geceler Tür-kiye" diye tüm Türkiye'ye seslenir.

Kanal D'nin haber sunucusu, eski model Defne Samyeli (şu anda Shovv TV haberlerini sunmaktadır) ise Muh-tar'dan farklı olarak ayakta karşılar izle-yiciyi ve arkasındaki ekranları göstere-rek haberleri tanıtmaya geçer. Bir ekra-na işaret eder, kameralar oraya zoom ya-parak haberi gösterir ve o haber bittik-ten sonra Samyeli bazen bibittik-ten haber hakkında yorum yaptıktan sonra diğer

(9)

ekrana yürüyerek o ekrandan gösterile-cek haberi tanıtmaya başlar. Bu ekranlar ve onun da ekrandan haberi izliyor olu-şu sanki "bizden biri, bizimle aynı anda, birlikte haberi izleyen" imajını yaratma-ya yaratma-yarayaratma-yabilir. Ancak Samyeli aktiftir ve bir kristal küre okuyucusu ya da bize gerçeği gösteren bir otorite gibidir. Biz onun yorumları dolayımıyla haberleri izleriz. Haberlerde resimsiz parçalar, durağan resimli parçalar ve hareketli re-simli parçalar olarak üç form olduğunu belirten Heinderyckx'in (1993) analizine ek olarak burada tüm bunların kombi-nasyonuna rastlamaktayız. Defne Sam-yeli'nin burada yaptığı aslında TV ha-berciliğindeki stratejilerden biri olan "bağ kurma" ve "özetleme"dir (Brund-son and Morley, 1996). Biz haberin öne-mini ve bağlamını onun yorumlarıyla işitiriz. Samyeli de neredeyse Muhtar gibi, bir TV sunucusundan öte bir TV ki-şisidir. Özellikle canlı yayında intihara teşebbüs eden birini intihardan vazge-çirmesinden sonra (kendisinin bu konu-da yetkin olmadığı ve bunun onun işi olmadığı şeklindeki eleştirilere rağmen) popülerliği arttı. Kanal D de Shovv TV gibi duygusal görüntüler ve "Sesinizin karanlıkta kaybolmasını istemiyorsanız bizi izleyin" sloganı eşliğinde diğer ha-ber programlarının reklamını yapar. Haberler bitince izleyiciye şöyle hitap edilir: "Yurttan ve dünyadan en doğru, en tarafsız, en kaliteli haberlerle sizlerle

olacağız. Bizi izleyin ve dünyadan ha-berdar olun".

ATV'de hafta içi iki sunucu yer alır. Bu sunucular diğerleriyle karşılaştırıldı-ğında pek de "star sunucu" değillerdir. Erkek sunucu daha çok stüdyodaki rö-portajları gerçekleştirerek daha aktif bir rol oynarken, kadın sunucu sadece met-ni okuyarak daha pasif bir konumda kalmaktadır. Programın sonunda onla-rın sloganı da "haberin merkezinden ayrılmayın"dır. ATV ve Kanal D'de ol-duğu gibi, Star haberlerini sunan kadın sunucunun da ana özelliği fiziksel gü-zelliğidir. Star'ın sloganı ise "Canlı programları ve haberleri Star'da izleyin, gündemi yakalayın"dır.

Analiz edilen tüm özel kanallar or-tak bir biçimsel özelliğe sahiptir: O da, gazetelerdeki manşetler gibi, TV haber-lerinde "alt yazı"ların olmasıdır. Bu alt yazılar genellikle duygusal ifadelerden oluşur, büyük harflerle yazılır, müzik ya da çarpıcı efektler eşliğinde verilirler. Haberi tanıtma amaçlı olabileceği gibi, haber sırasında da haberdeki sansasyo-nel öğelerin vurgulanmasına hizmet ederler. Bazen, bir haber sürerken, son-raki daha sansasyonel haberin reklamı da alt yazı ile geçebilir.

TRT-1 haberleri de alt yazı kullanır, ancak bunlar sansasyonel değildir. Ge-nellikle hiç sıfat kulllanılmaz, sadece ne olduğu ya da kimin ne dediği özetlenir.

(10)

18 • iletişim : araştırmaları

TRT alt yazıları kısa ve bilgilendiricidir. TRT de özel kanallarla rekabete girişse ve rating'ini arttırmayı hedeflese de, ha-la TRT haberleri biçimsel oha-larak ticari kanalların haberlerinden farklıdır. TRT'de star sunucu anlayışı yoktur; her gün farklı sunucu fiziksel görünümü ile değil, deneyimi ile oradadır. TRT de ba-zı biçimsel değişiklikler geçirmiyor de-ğildir. Örneğin, eski günlerdekinin aksi-ne, incelenen günlerde sunucu bültene müzik eşliğinde ve izleyiciye doğru yü-rüyerek başlar. Sunucu gündemi kısaca özetler ve haberler çok hızlı, özel

kanal-lardan farklı bir biçimde tekrara8

dayan-madan sunulur. "TRT'desiniz, doğru karar verdiniz" sloganı da aslında TRT'nin özel kanalların olduğu yeni medya ortamında izleyicinin başka ka-nalları da seçebileceğinin farkında oldu-ğunu gösterir. Hiçbir gülümsemenin, hareketin olmadığı geçmişe oranla su-nucular daha rahat bir sunuş tarzına sa-hiptirler. Ancak yine de suncuların sesi, özel kanaldakiler gibi heyecan dolu de-ğil, sakindir. TRT ve özel kanalların ha-berlerindeki ortak nokta ise, haber bül-teni bittiğinde hepsinin diğer haber programlarının ve dizilerinin reklamını yapmalarıdır.

Eğer diğer biçimsel özellikler özetle-necek olursa, şunlar tüm özel kanal ha-berlerinde görülen ortak noktalardır: Haber sırasında ve sonrasında dramatik

müzik parçaları kullanılır. Haber sıra-sında kullanılan müzik aslında kişisel trajedilerle ilgili haberlerde duygu sö-mürüsünü arttırma amaçlı olabildiği gi-bi, aynı zamanda, aşağıda görülebilece-ği gibi, haberlerin ana aktörlerinden olan şarkıcılarla ilgili haberlerde onların kendi şarkıları da olabilir.

Animasyon/ yeniden inşa Show TV ve Kanal D haberlerinde, özellikle suçla ilgili haberlerde bolca kullanılır. Ner-deyse bu kanaldaki tüm "kapkaç" ha-berleri izleyicinin panik duygusunu art-tıracak animasyonlarla doludur.

Show TV'de kullanılan bir diğer gör-sel strateji de tüm ekranı, fotoğrafıyla ya da canlı görüntü olarak, iki aktörün kaplamasıdır. Bunun ile ise elde edilme-ye çalışılan etki, bir tartışma olduğu ve haber programının tartışmanın tüm yönlerini demokratik bir biçimde ele al-dığıdır. Bu aslında yanıltıcıdır, çünkü en başta gerçekten bir tartışma değil sansasyonel amaçlarla yaratılan yapay

bir tartışma olabilir.9 Ayrıca, gerçekten

bir tartışma olduğunda da bu sadece iki tarafı değil, daha fazla tarafı ilgilendire-bilir. İkili karşıtlıklar yaratmak mesele-nin demokratik olarak tartışıldığı anla-mına gelmez.

(11)

Temalar: Haberler ne hakkında?

Tablo 1: Temaya göre S « .3 haberler

S

«

w 1 1 'S>

s i

•s .s s "o «1 0. S «e Ekono m Spo r

|_s

OM t? 'S 1 •S a « •S ö Diğe r Topla m 1 16 28 7 6 13 1 2 9 83 Star 4 20 32 2 6 22 12 2 15 115 ATV 3 33 30 6 9 22 11 4 3 121 D 1 19 15 - 3 40 15 3 8 104 Show - 2 77 8 3 - - - 16 106 TRT-1 9 90 182 23 27 97 39 11 51 529

Tablo 1, incelenen zaman diliminde

polis/adliye haberlerinin büyük ağırlık taşıdığım gösterir. Kanal D'de

polis/ad-liye haberleri ana temadır; siyasetten

bile daha fazladır. O hafta, istisnai bir biçimde üç banka soygunu olması kuş-kusuz burada belirtilmelidir, zira bu olaylar sayıyı arttırmıştır. Ancak, yine de özel kanallarda polis/adliye haberle-rine daha çok sansasyonel bir malzeme kaynağı olarak bakıldığı da TRT ile karşılaştırılarak söylenebilir. Nitekim özel kanallardaki polis/adliye haberleri TRT'nin iki mislidir. Özel kanalların haberlerindeki ikinci büyük tema 'ün-lü'lerle (çoğunlukla manken, şarkıcı ve film yıldızı) ilgilidir. Show TV bu ko-nuda 40 haber işlerken, siyaset konu-sunda sadece 15 haber içermektedir. Ekonomi de haberlerde az sayıda çıkan temalardan biri olmuştur, ama bu daha çok ekonominin kendi başma ayrı bir

uzmanlık alam olarak ayrıntılı bir bi-çimde özel olarak tasarlanmış "finans bültenleri"nde uzmanlar tarafından sunulmasıyla da ilişkili olabilir. Haber-lerde "yüksek kültür" ya da "sanat" konularının hiç yer almaması da çarpı-cıdır. Üstelik bu konular, ekonomi ka-dar yoğun bir biçimde ayrı program-larda da ele alınmamakta, alındığında ise tüketim odaklı olarak çerçevelen-mektedir.

Hangi konuya ne kadar önem veril-diğinin kriteri olarak sayının yamsıra haberlerin uzunluğuna ve hangi sırada verildiğine de bakmak gerekir. Bu an-lamda hem sıralama, hem de uzunluk açısından ATV ve Kanal D haberlerinin öncelikleri şöyledir: 1. Polis/ adliye, 2. Spor, 3. Siyaset. Yine, araştırmanın ya-pıldığı sırada İtalya'daki bir futbol ma-çının ardmdan bir kavga çıktığını da belirtmek gerekir burada. Ancak, bu

(12)

20 iletişim : araştırmaları

olaya çoğu özel kanalın haber bültenle-rinde bir günde 30 dakika ayrılmış ol-ması, hatta örneğin 14 Mart tarihinde ATV'de bu olayın Ortadoğu'daki olay-larla ilgili haberin önüne geçmesi, as-lında bu olayın özel kanalların haberci-liğindeki temel öğeleri içermesinden kaynaklanıyor olabilir: Sansasyona-lizm, futbol ve Türklük. Show TV için ise sıra 1. Polis/ adliye, 2. Spor, 3. Ün-lüler şeklindedir. Eğer o hafta banka soygunları ve İtalya'daki çatışma ol-masaydı, muhtemelen ünlüleri ilk sıra-da görürdük Shovv TV haberlerinde. Zira ünlülerle ilgili herşey bu kanalda haber değerine sahiptir ve bu haberle-rin çoğunda da haberler bir şekilde

ka-dın bedeninin teşhirine dayanır.10

Özel kanalların haberleri zaten Er-gül'ün yukarıda ele alınan magazinleş-me tanımlarından birinde belirttiği gi-bi, eğlence öğeleri taşır, ancak bu yeter-li görülmemiş olacak ki, incelenen ha-ber bültenlerinde bazı bölümler sadece

eğlenceye ayrılmıştır.11

Haberlerde Siyasetin Temsili:

Özel Kanallarda Kişiselleştirme

ve Tabloidleşme, TRT'de Protokol

Haberciliği

Bu araştırmada haberler analiz edi-lirken ünlülerle ilgili haberler ya da ki-şisel olaylar aslında tamamen önemsiz

oldukları varsayımıyla değerlendiril-meyip; tam tersine bunların siyasal an-lamlar içerebileceği düşünülerek analiz edildi. Ancak, araştırma sonucunda or-taya çıkan şudur ki, haberlerde siyasal olan kişiselleşmiş, ama tersi gerçekleş-memiştir; yani analiz edilen haberlerde kişisel olanın siyasetle bağının

kurul-duğu bir örneğe rastlanmamıştır.12

Analize konu olan haftada Shovv TV'de (15 Mart) ev içi şiddetle ilgili bir haber vardı. Ancak bu da aynı zaman-da Dünya Kadın Günü olan 8 Mart gü-nünde evlenen bir kadımn evliliğinin ilk gününde kocası tarafında dövülme-si üzerineydi. Yani, konu aslında bir çeşit "tuhaf" neredeyse "komik" görül-düğü için haber olabilmişti. Üstelik ha-ber çoğunlukla kadının kocasınm be-yanatına dayalı olarak yapılandırılmış-tı. Kadının yara izleri, röportajı yapan muhabirin "aç, tüm Türkiye görsün" sözlerinin ardından gösterilerek konu siyasallaşmak yerine yine teşhire da-yandı.

Kadınların haberde sadece fiziksel özellikleri ile yer alıp almadığına iliş-kin yapılan inceleme sonucunda bir başka farklı haber öyküsü de ilginç bir örnek oluşturdu: 15 Mart tarihinde Ka-nal D'de yayınlanan haberde İsrail devlet bakanı ile yapılan röportajda ba-kan, "kadın bakan" ve "evli ve iki ço-cuklu" olarak tanıtıldı ve kendisine

(13)

"Çok yoğun çalışıyorsunuz. Aileniz, çocuklarınız bundan şikayet etmiyor mu?" şeklinde bir soru yöneltildi. Böy-lece bakanın özel yaşamına odaklanıl-mış ve siyasal olan kişiselleştirilmiş ol-du yine. Burada bu tutumun sadece yerleşik cinsiyetçi yargılarla ilişkili ol-makla kalmayıp aym zamanda siyaset haberlerinde kurumsallaşma yerine gittikçe artan kişiselleşme eğiliminin de bir uzantısı olduğu düşünülmekte-dir. Nitekim, aynı muhabir İsrail-Filis-tin çatışması üzerine greçekleştirdiği röportajda Arafat'a sorar: "Kızınızı öz-lüyor musunuz?" (11 Mart).

Analiz yapılırken, kodlanan bir di-ğer konu da haberin mesele/kurumla mı yoksa kişiyle mi ilgili olduğuydu. Bunu tüm haberlere uygulamak müm-kün olmasa da, genel olarak TRT'nin ağırlıklı olarak mesele ya da kurum odaklı haber yaptığını söylemek müm-kündür (68 haber). Star'da bu konuda hemen hemen eşit, dengeli bir oran çık-mıştır. Ancak Show TV haberlerinde kurum ya da mesele ile ilgili haberlerin sayısı 5 iken, doğrudan kişilerle ilgili haberin sayısı 59'dur. Bu anlamda, di-ğer medya çalışanları, siyasetçiler ve izleyicilerin eleştirileri ile uyumlu bir biçimde, Shovv TV haberlerinin gerçek-ten tabloid haberciliği yaptığını söyle-mek mümkündür. Öte yandan, bu araştırmanın ortaya çıkardığı şu sonuç

da son derecede önemlidir ki bu du-rum sadece Show TV haberleri ile sınır-lı olmayıp diğer kanallara da yayılmış-tır. Mesele ya da kurum odaklı haber sayısı ATV'de 19 ve Kanal D'de 24 iken, kişilere odaklı haberler sırasıyla kanallarda 44 ve 59 olarak görülmüş-tür.

Özel kanal haberleriyle ilgili sorun, sadece siyasetle ilgili haberlerin sayıca

azlığı13 değil, aynı zamanda siyasetle

il-gili varolan haberlerin de magazinleşti-rilerek verilmesidir. Siyasetin nasıl çer-çevelendiğine, hangi konuların ele alındığına ilişkin birkaç örnek bu nok-tayı açıklığa kavuşturabilir: Shovv TV ve Kanal D'de yayınlanan siyasetle il-gili pek çok haberde "İslama parti" (analizin yapıldığı 2002 yılında henüz AKP iktidara gelmemişti) ve bu parti-lerden politikacıların yer aldığı görül-mektedir. Haberler görüşleri "İslamcı" ve "laik" şeklinde kutuplaştırarak ve kendileri de ikinci kutupta yer alarak bir dizi sansasyonel haber üretmekte-dirler. Kullanılan alt yazılar bu konu-daki haberlerin niteliği hakkında bir fi-kir verebilir: "Camide Türk bayrağı ol-malı mı?" (15 Mart), "AKP lideri Tay-yip Erdoğan Türk üniversitelerindeki türban yasağı nedeniyle kızlarını ABD üniversitesine gönderdi" (12 Mart). "AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın geç kal-ması üzerine Cuma namazı geç

(14)

başla-22 iletişim: araştırmaları

dı" (15 Mart). Bu haberlerin sansasyo-nel olarak görülmesinin bir nedeni de, aslında haberin oluşturucu öğlelerinin eksikliğidir. Örneğin, son haberde, as-lında bir dayanak ya da kanıt yoktur "iddialara göre" nitelendirmesi dışın-da. Buradaki lider, yani yine kişi odak-lı haber anlayışına başka kişiler özelin-de özelin-de rastlanmaktadır. Örneğin, 11 Mart tarihli haberde eski politikacı Nazlı Ilıcak hedef alınarak Ilıcak'ın açıklamalarının büyük bir tartışma ve tepkiye yol açacağı vurgulanır. Haber-de Ilıcak'ın Atatürk ilkelerinin çağdışı olduğunu söylediği öne çıkarılır. Oysa, kendisinin söylediği Meclis yemin tö-renlerinde Atatürk ilkelerine dayalı olarak yemin etmenin çağdışı

olduğu-dur.14 Kanal D'de de aynı haber benzer

bir perspektifle ele alınarak Nazlı Ilıcak açıklamaları ve davranışlarıyla Refah Partisi'nin kapanmasından sorumlu ki-şi olarak tarif edilir. "Atatürk ilke ve devrimlerine eleştiri" alt yazılı haber Defne Samyeli'nin yorumuyla sona erer. Samyeli, bazılarının şimdi özgür-ce yaşamamızı bazı insanlara ve müca-delelere bağlı olduğunu unuttuğunu ya da bundan habersiz gözüktüğünü, neyse ki Ulu Önder'e bağlı milyonlarla karşılaştırıldığında bu insanların bir değerinin olmadığını belirtir.

Siyasetin kişiselleştirilmesi ayrıca siyasetçilerin "insani" yanlarına

odak-lanan haberlerde de görülebilir. Bu ha-berler, neredeyse ünlüleri kovalayan paparazzi haberlerinden ayırdedilmez hale gelmiştir. Örneğin, "Ecevit'lerin Kek Keyfi" (15 Mart, Show TV) başlık-lı haber boyunca dönemin başbakanı Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit'in arabadan inerek pastaneden kek alma-sı, pastaneden çıkmaalma-sı, sürücünün pa-ketleri bagaja yerleştirmesi...vs. gibi tüm ayrıntılar, kendilerini habersizce takip eden bir kameramanın çektiği gö-rüntülerle gösterildi. Bu görüntülerden sonra alışverişin toplam kaç dakika sürdüğü, hangi kekleri aldığı gibi daha ayrıntılı "bilgi"yi elde etmek için mu-habirler pastane çalışanlarıyla röportaj yaptılar. Ecevit'lerin AB Barselona zir-vesi seyahatlerinde yürüyüş yapmaları ve Picasso müzesini gezmeleri de, Ka-nal D ve ATV kaKa-nallarında aynı şekilde haberleştirildi. ATV haberinde yer alan "Ecevit'lerin Picasso müzesinde elele geçirdiği keyifli anlar" altyazısı bile ha-berin temsil biçimi konusunda bir bilgi verecektir. Siyasetçilerin bu şekilde "insani yanlar"ının öne çıkarılarak temsil edilmeleri, aslında siyasetle ilgi-li daha az bilgi verme ve onların siyasal tercih, siyasal önerileri etrafında sahip oldukları farklılıkların da gizlenmesine yarayacaktır.

Mac Donald (2000: 264) kişiselleştir-menin eleştirel bir sorgulama

(15)

potansiye-li olabileceğini öne sürerek böylece pek tartışılmayan meselelerin açılabilme, ki-şisel ile siyasal arasında bağ kurabilme, kendi peşin hüküm ve kavramlaştırma-larımızın sınırlarıyla bizi yüzyüze getir-me ve resmi söylemlerin dışma çıkabil-me potansiyelinden söz eder. Burada, analiz edilen haberler özelinde bunların hiçbirinin gerçekleşme potansiyeli oldu-ğu düşünülmemektedir. Kişisel ile siya-sal arasındaki bağ yokluğu üzerinde za-ten durulmuştu. Haberlerin resmi söyle-min dışına pek de çıkamadıklarını ise yukarıda belirtilen "İslamcı" partiler ve liderleri ile ilgili haberler göstermekte-dir. Bird de (2000: 217-24) benzer bir bi-çimde kişiselleştirmenin izleyicinin ka-musal olayların etkisini anlamalarına ya-rayacağını savunarak kişiselleştirmeye olumlu açıdan bakar. Burada analiz edi-len, siyasetin kişiselleştirildiği haberler-de ise aslında kamusal olay yerine daha çok kamusal kişilerin kişiselleştirilmesi söz konusudur. Bird'in ihtiyatlı bir bi-çimde "tabloidleşmenin gerçek tehlike-si" olarak adlandırdığı haberlerin daha geniş bağlamdan kopuk olmaları duru-mu, analiz edilen özel TV haberleri için geçerlidir.

Siyaset TRT-1 haberlerinde ana tema-dır. Ancak, buna dayanarak Türkiye'de TRT'nin ticari kanallardan daha iyi bir biçimde kamusal alana hizmet ettiğini söylemek mümkün değildir. Gerçekten

de, haberlerin içeriğine ve siyasetin nasıl ele alındığına bakıldığında, TRT'nin hala protokol haberciliğini sürdürdüğü görü-lecektir. Genellikle başbakanın ve bakan-ların düz açıklamabakan-larının yer aldığı TRT haberlerinde bağlam, farklı yorum, tar-tışma ve eleştiriler pek yer almaz. Onun yerine kimin ne söylediği ya da nerede toplanıldığı protokol sırasına göre veri-lir. TRT-1 haberlerinin, her biri 20 saniye kadar süren 10-12 farklı haberde çok kı-saca bir bakanın ya da siyasetçinin açık-lamalarının yer aldığı "Yurttan" bölümü tamamen hükümetin etkinlik listesi gibi-dir. Yani "yurt" demek "hükümet" de-mektir TRT'ye göre. Bazen söyledikleri-nin haber değeri olup olmadığı da tartı-şılabileceği bu bölümde söyleyenin "ba-kan" olması haber değeri için yeterli gö-zükmektedir. Başka aktörlerin katıldığı toplantıların haber yapılma biçimi de son derecede ilginçtir. Zira, bu durumda da yine haber sadece toplantının yapıldı-ğını ve başbakanın, bakanların katıldığı-nı belirterek onların açıklamalarına da-yanmakta, toplantıda başka kimlerin ne-ler söylediği belirtilmemektedir. Ulusal

kutlamalar ve anmalara15 büyük önem

veren ve kamuya ulusal tarihi resmi ha-fızaya dayanarak hatırlatan TRT bu an-lamda ulus-devletin kanalıdır.

(16)

24 iletişim : araştırmaları

Reklam-haberler ve medyanın ekonomi-politiği

Tablo 2: Reklam- Gruba bağlı diğer Grubun medya Diğer ürün Toplam haberlerin sayısı medya ürünleri/ dışı ürün ve ve hizmetler

şirketleri ile ilgili hizmetlerine reklamlar ilişkin reklamlar

Star 19 5 1 25 ATV 10 1 1 12 Kanal D 7 - 7 Show 8 - 2 10 TRT-1 3 - 3 Toplam 47 6 4 57

Gazetecilik ve popüler kültürle ilgili tartışmalar, TV haberlerinin tüm bir TV programı akışı ve hatta tüm kültürle ilgi-li olduğunu beilgi-lirtir (Dahlgren, 1992: 11). Bunu daha genişletip ekonomi-politik di-namiklerle de ilgili olduğunu vurgular-sak, medya ve medya dışı sektörlerde bü-yük yatırımları olan medya gruplarının tablo 2'de görüldüğü gibi haberleri bile kendi gruplarının medya kaynaklı (aynı kanalda yayınlanan başka bir TV progra-mı, çoğunlukla da rekabetin kızıştığı di-ziler, gazeteleri...vs) ya da medya dışı ürün ve hizmetlerinin (banka, sigorta şir-keti... vs) reklamı için kullandıkları gö-rülmektedir. İncelenen haftada TRT'nin bile 3 reklam-haberi olması, TRT'nin özel kanallarla girdiği rekabetin göstergesi olarak değerlendirilebilir. Ancak, özel kanallar daha çok dizilerinin, yarışma programlarının reklamını yaparken, "ka-liteli yayıncılığın tek adresi" olarak ken-dini tanımlayan TRT dizi yanısıra belge-selleri de tanıtmaktadır. Medya kaynaklı

reklam-haberlere örnek verilecek olursa, Show TV, sunucunun İtiraflar ve Ateş Hattı gibi diğer programlarının reklamını yaparken, ATV (14 Mart) Radyo-TV Ga-zetecileri Derneği'nin kendi haberlerine ve kendi kanallarında yayınlanan dizile-rine verdiği ödülü haberleştirmiştir.

Analiz edilen haberlerde ayrıca med-ya gruplarının diğer işleri med-ya da medmed-ya grubunun yalan ilişki içerisinde bulun-duğu başka grupların da reklamının ya-pıldığı görülmüştür. Berke Barajı'nm açı-lışı 16 Mart tarihli Star haber bülteninin ana haberini oluşturup kanalın sahibi ol-duğu Uzanlar'ın eseri olarak bir saate ya-kın bir zaman zarfmda övülmüştür. Tam tersi de söz konusudur. Yani, bir TV ka-nalı rakip grubun ürün ve hizmetlerin-den eleştirel ya da alaya haberler de üretmektedir. Nitekim, Kanal D'nin 13 Mart tarihli Berke Barajı haberi aslmda açılışın nasıl 5 yıl geciktiği ve bunun hem devlete hem de çevreye zarar verdiği üzerinedir.

(17)

Tablo 3: Yerel ve Uluslararası Haberlerin Sayısı Yerel Uluslararası Toplam Star 7 17 24 ATV 11 21 32 Kanal D 9 22 31 Show 4 5 9 TRT 1 38 39 Toplam 32 103 135

Yerel ve Uluslararası Olayların Temsili

Yerel ve uluslararası haberlerin sa-yısının çok düşük olduğunu gösteren tablo 3'de de görüleceği gibi, analiz edilen hafta içinde toplam 529 haberde sadece 32 yerel ve 103 uluslararası ha-ber yer almaktadır. Uluslararası habe-rin oram yerelden fazla olmakla birlik-te Ortadoğu'da özellikle İsrail'de çatış-maların tırmandığı bu hafta aslında çok daha fazla haber olması da bekle-nebilirdi. Uluslararası habere verilen önem, özellikle sayıya değil, sıralama-ya ve ayrılan zamana bakıldığında

or-taya çıkmaktadır.16

Yerel haberler ise bölgeler arası bü-yük farklılıkların bulunduğu bübü-yük bir ülke olan Türkiye için çok önem ta-şıması gereken haberler olmalıdır. Ha-berlerin daha çok başkent Ankara'da ve endüstri ve finansın şehri İstan-bul'da neler olduğunu içermesi, özel-likle yerel medyanın sınırlı gücü düşü-nüldüğünde tüm halkın temsili açısın-dan kaygı vericidir. Farklı ulusal

bağ-lamlarda yapılan araştırmalar da, yük-selen küreselleşme rüzganyla çelişkili bir biçimde, giderek uluslarası haber-lerde bir azalma olduğunu ortaya koy-maktadır. Örneğin, Winston'un araş-tırması (2002), 1975 Glasgovv araştır-malarıyla bir karşılaştırma yapar ve 1975'de Britanya'da 2001'de olduğun-dan daha fazla uluslararası haber ol-duğunu ortaya koyar.

Haber metinlerinin içeriklerine ba-kıldığında görünen odur ki, uluslara-rası haberlerde de yine ulusal boyut odağa alınmaktadır. Örneğin, Afganis-tan'daki barış düzenlenmeleriyle ilgili haberde oradaki Türk askerlerin varlı-ğı üzerinde durulmuştur. ABD'de 11 Eylül'ü anma gününde, törende Türk elçinin yaptığı konuşmaya odaklanıl-mıştır. Bush'un konuşması verilirken dahi, Bush'un Türkiye ile ilgili sözleri-nin altı çizilmiştir. Kanal D ve ATV, benzer bir biçimde, AB'nin Barselona zirvesini Türkiye ile ilgili boyutlarıyla lamlarda yapılan araştırmala

selen küreselleşme rüzgany] bir biçimde, giderek uluslar lerde bir azalma olduğunu o: maktadır. Örneğin, Winstoı hrması (2002), 1975 Glasgo malanyla bir karşılaştırma 1975'de Britanya'da 2001'de dan daha fazla uluslararası duğunu ortaya koyar.

Haber metinlerinin içerik kıldığında görünen odur ki, rası haberlerde de yine ulu odağa alınmaktadır. Örneğir tan'daki barış düzenlenmek haberde oradaki Türk askeri ğı üzerinde durulmuştur. A Eylül'ü anma gününde, tör< elçinin yaptığı konuşmaya mıştır. Bush'un konuşması dahi, Bush'un Türkiye ile ilg nin altı çizilmiştir. Kanal D benzer bir biçimde, AB'nin zirvesini Türkiye ile ilgili bc

(18)

26 iletişim : araştırmaları

ele almıştır: Ecevit'in açıklaması, Ece-vit'in AB aile fotoğrafında yer alışı, Türkiye'nin AB üyeliğini neden istedi-ğine ilişkin açıklamaları üzerinde yo-ğunlaşılmıştır. Bu konular zaten bilin-mekte ve çoğu zaman haberlerde ele alınmaktadır. Öte yandan, AB zirve-sinde konuşulan diğer konular, TRT'de başlıklar halinde kısaca yapı-lan değinme dışında, incelenen kanal-larda pek yer bulamamıştır. AB ile ilgi-li haberlerin çoğunukla sadece Türkiye ile ilgili mevzuları ele alıp diğerlerini yok sayması neredeyse Türkiye med-yasında bir ortak özellik haline gelmiş-tir (Gencel Bek, 2001).

TRT'nin uluslarası konularda ulu-salın yeri ve önemini daha da abarttığı söylenebilir. Örneğin, incelenen hafta-da TRT, her gün MGK başkanının yap-tığı yurtdışı geziye sadece onun konuş-ma ve etkinlikleri kapsamında yer ver-miştir. Siyasetin temsili bölümünde TRT için söylenenler burada da geçer-lidir. Örneğin, Milano'da yapılan ulus-lararası enerji konferansına pek çok ül-keden katılımcı katılmıştır, ancak TRT haberleri sadece Türkiye Enerji bakanı-nın açıklamaları ile konuyu işlemiştir. Aynı durum Uluslararası Turizm Fu-an'nın sadece Türkiye Turizm bakanı-nın açıklamalarıyla ele alınmasında da gözlenmiştir. Bir bakıma TRT haberleri hem dünyada neler olup bittiğinden,

farklı aktörlerin farklı konularda neler dediğinden izleyiciyi haberdar etme-mekte ve kamu hizmeti işlevini yerine getirmemekte, meseleye ekonomik açı-dan bakılacak olursa da, yurtdışına sa-dece Türkiyeli aktörlerin demeçlerini kaydetmek üzere muhabirler göndere-rek, canlı yayın yaparak kaynaklan ge-reksiz yere harcamaktadır. Burada ya-pılan habercilik ise Billig'in "banal mil-liyetçilik" (1995) dediği her gün vatanı, milliyeti hatırlatarak uluslar dünyasın-da bir ulusa ait olmayı yeniden üret-mekten öteye geçememektedir.

TRT'den farklı olarak özel kanallar-da uluslararası olayların haberi ise kanallar- da-ha çok sansasyonel öğelerin, görüntü-lerin öne çıkarılması şeklinde yapıl-maktadır. ATV ve Kanal D haberlerin-de "küreselleşme karşıtları" ile ilgili haberler neredeyse hep aynı biçimde verilmektedir; iki kanalda da gösterici-ler ve polis arasında yaşanan çatışma, koşturmacaya dair görüntüler ağırlıkla ele alınırken, diğer tüm kanallarda ol-duğu gibi "kimdir bu küreselleşme karşıtları ve ne isterler?" gibi sorular hiç sorulmamıştır. Çatışma, şiddet ve kan öğelerinin sürekli vurgulandığı (örneğin, "kana ve ateşe bulanan Orta-doğu", 13 Mart, Kanal D) Kanal D ha-berlerinde yapılan bir canlı bağlantıda olay yerindeki muhabir neredeyse ne-den ceset ve kan gösteremediklerine

(19)

dair bir savunma yapmıştır. Bir binada mahsur kaldığı için olaylardan uzak kaldıklarım belirten muhabir şöyle de-vam etmiştir: "Neyse ki tam bizim bu-lunduğumuz binanın dışında bir çatış-ma çıktı da biz de her anını size görün-tüleyebildik". "An an çatışma" alt ya-zısı ile verilen haberde muhabir nere-deyse, (belki de kendisinden istenen) görüntüleri göstermenin rahatlığı için-dedir. Stüdyodaki sunucunun "Sayın seyirciler, bu çatışmalar Kanal D mu-habirlerinin 100 metre uzağında mey-dana geldi" demesi de aslında "ideal haberin yakalandığı"nı gösterir. Aym görüntüler birkaç kez tekrarlanan bir kurgu içinde gösterildikten sonra olay yerindeki muhabir orada ne kadar zor koşullarda yaşayıp, nasıl sandalyede uyuyup, birşey yemeden haber için ça-lıştıklarını görüntüler eşliğinde uzun uzun anlattı. Bir bakıma oradaki "tek Türk takımı, Kanal D"; Ramallah'taki insanlara ne olduğundan daha önem-liydi.

Aşağıdaki tabloda görüleceği gibi haber aktörü olarak da uluslararası ak-törlerin, politikacıların az sayıda yer alması, uluslararası haberlere ayrılan sınırlı zamamn, verilen sınırlı önemin göstergelerinden biri olarak değerlen-dirilebilir.

Aktörler: Haberlerde

Kim Konuşuyor?

Tablo 4'de de görüleceği gibi, özel kanallarda "sıradan" vatandaşlar ve ün-lüler ana aktörlerdir. Ünün-lülerin çoğu ka-dındır. Erkek olduklarında da (Shovv TV'de 3 kez), ana odak onların ilişki içinde olduğu kadınlardır. Haberlerde ünlülerin haber değeri taşımaları açık-lanmaz, haber aktörü olarak Brundson ve Morley'in (1996) belirttiği anlamda, bir "statü" kurulması söz konusu değil-dir. "Ünlü şarkıcı A şöyle konuştu, şunu yaptı...vs" şeklindeki yaygın kullanım-dan da anlaşılacağı gibi, kişinin ünlü ol-ması habere konu olol-ması için yeterli gö-zükmektedir.

Temalarla ilgili bölümde TRT'de özel alanla, ünlülerle ilgili pek haberin yer almadığı tablo l'de görülecektir. Aktörlere bakıldığında da "sıradan" in-sanların ve ünlülerin pek TRT'de yer al-madığı tablo 4'de görülmektedir. Yine daha önce tartışıldığı gibi, siyaset ise da-ha çok hükümetin açıklamalarından ibaret görülmekte, TRT'nin "hükümetin sesi" olduğuna ilişkin tartışmalar (Aziz, 1993: 59) bir kez daha doğrulanmakta-dır. TRT'de askerin de aktör olarak önemli olduğu yine tablodaki sayılar-dan anlaşılmaktadır. Siyasetin sınırlı bir biçimde temsili ise STKİarla ilgili aktör-lerin sayıca azlığında da kendini göster-mektedir.

(20)

28 iletişim: araştırmaları

Tablo 4: Aktörlere gfire

haberler i. « 3 h V « ö eu Uluslara Yabanc ı Politikacı) : Uzmanla r 1 3 "e O g 1 •si * s « t 3 < Polis NGO/ST I Gazetec i Diğe r E CL o f Star 34 - 4 17 28 3 - 18 104 ATV 34 - 13 33 32 4 2 4 22 144 D 22 8 9 17 65 2 - 6 4 13 146 Show 12 16 14 59 39 1 1 - 6 7 155 TRT-1 114 11 2 1 2 10 4 7 3 154 Toplam 216 35 42 127 166 20 7 17 10 63 703

Star ve Kanal D'de "sıradan" vatan-daşlar ve ünlüler ana aktörlerdendir. Ünlüler ATV ve Shovv TV'de siyasetçi-lerden daha çok haberin aktörü olmuş-lardır. Bu da aslında yazıda öne sürülen tabloidleşme eğiliminin göstergesi ola-rak okunabilir.

"Sıradan vatandaşlar"ın aktör ola-rak çok yer alması olayların uzman gö-züyle değil de, gündelik hayatlarına et-ki eden insanlar açısından ele alındığı anlamında olumlu olarak düşünülme-melidir. Örneğin, örneklem kapsamın-daki özel kanalların kuyuya düşerek ölen çocuklarla ilgili haberinde, tüm özel kanallar çocukların ailesi, komşula-rı ve arkadaşlakomşula-rıyla görüşme yaptığı halde, oradaki yerel yönetimin temsilci-siyle ya da kuyunun açık bırakılmasın-dan sorumlu olabilecek kişi ve kuruluş-larla görüşme yapmadı. Haberin bir si-yasa değişikliğine yön vermesi bir yana, haberlerde kazanın arkasında yatan ne-denler bile araştırılmadı. Onun yerine yapılan sadece insanların acılarını,

yaşa-nan trajediyi tüm çarpıcılığı ile göster-mek, dramatize etmekti. Haberin esas öğeleri olan kim, ne, neden, nerede, ne zaman, nasıl gibi sorular bile haberlerde yer almadı. Uzmanların yanısıra, haber-lerde polis açıklaması gibi resmi kay-naklara da pek başvurulmadı. Ancak burada polisin bir kaynak olarak kulla-nılırken sorgulanıp mı sorgulanmadan mı kullanıldığı konusu da çok önemli-dir. Örneğin, Adana'da 30 kişinin yaşa-dığı binaya yapılan kundaklama eylemi ile ilgili haberde (12 Mart, Shovv TV) po-lis açıklaması kullanılarak olayın nedeni "onların mahalleden ayrılmasını isteyen komşular"la açıklandı. Komiser mahal-lede hırsızlık gibi işlere karıştıkları için bu gruba yönelik tepkiler olduğunu be-lirterek neredeyse şiddeti doğallaştırdı ve haberde bu sorgulanmadan kabul edildi. Haber bu grupla mahalledeki ço-ğunluk arasındaki anlaşmazlığın nede-nini araştırmadan doğrudan polisin açıklamasını doğru kabul etti. Ayrıca haberde, varolan düşmanlığı gidermek

(21)

için ne gibi önlemler alındığı, çözümler geliştirildiği gibi sorular da sorulmadı. Onun yerine Reha Muhtar Adana poli-sine, bu saldırının başarılı olmasını ön-ledikleri için "toplum adına teşekkür" etti. Komiser de yanıt olarak Muhtar'a polisin fedakarca davranışının altını çiz-melerinden ötürü saygılarını iletti. Bu haber medya ve otorite arasındaki ilişki-yi çok iilişki-yi özetlemektedir. Ayrıca tek

ha-ber de değildir.17

13 Mart tarihli banka soygununa iliş-kin haberde ise Shovv TV haberi, bu ola-yı güvenlik görevlisinin "müdahale edip" soyguncuyu öldürdüğü daha ön-ceki olayla bağlantılandırarak müdaha-le eden güvenlik görevlisi hapse atıldığı için son olayda görevlinin müdahale et-mediğini ve böylece soygunun gerçek-leştiğini öne sürdü. Banka soygunların-daki artış, habere göre, hala güvenlik görevlisinin nasıl müdahale etmesi ge-rektiğine ilişkin tartışmanın sürmesin-den kaynaklanmaktadır. Hem Shovv TV, hem de ATV haberlerinde olay

ta-mamen tek taraftan çerçevelendi.18 Bu

haber dizilerinden birkaç gün sonra bir vatandaş, sokakta bir kadının çantasını çalmak isteyen soyguncuyu vurarak öl-dürdü. Bu olayla diğerleri arasında bu kez bir bağlantı kurmayan medya, biri-ni koruma ya da suçu önleme adına da olsa sınırsız ve sorumsuz bir biçimde şiddet kullanmayı özendirip özendir-mediğini tartışmadı bile. Bazı

haberler-de "kapkaç" ahlaki bir sorun olarak gö-rülerek bir panik havası yaratıldı. Çoğu haberde ise "kapkaç" konusu kendileri-ni tehdit altında hissedip hissetmedikle-ri ve ne gibi önlemler aldıkları gibi soru-larla ünlülere yöneltildi. Bu haberlerde sınıflar arasında artan eşitsizlik sorgu-lanmadı. Yoksulluk yine kişisel bir problem olarak görülerek siyasetle

iliş-kilendirilmedi.19

14 Mart tarihli Kanal D bülteninin ilk haberi maç sonrası Türk ve İtalyan futbolcuların kavgasına ilişkindi. Stüd-yoda haber sunucusu, görüştüğü Gala-tasaray yöneticisine, İtalyan futbolcula-rın ve polisin Türk futbolculafutbolcula-rına saldır-dığı görüntüleri işaret ederek şöyle sor-du: "Böyle bir şey Türkiye'de olabilir miydi?" Yönetici olamayacağını, çünkü Türkiye'de polisin tarafsız olduğunu söylediğinde sunucu Samyeli şu yoru-mu yaptı: "Eğer bu olay Türkiye'de ol-saydı, zaten tüm dünya bize karşı çıkar-dı".

İncelenen haberlerde görülen en açık biçimde devletin (bu kez, daha çok "de-rin devlet") tarafını tutma eski üst rüt-beli asker Korkut Eken'in yasadışı et-kinliklere katılmak suçuyla cezaevine gönderilmesiyle ilgili haberlerdi. ATV, haberi Eken'in "kahraman bir asker" ol-duğunu vurgulayan emekli generallerin seslerinden verdi. Haberde emekli ge-nerallerin Eken'in, Özel Harekat

(22)

Ti-30 iletişim : araştırmaları

mi'nin başkanı olarak terörle mücadele-de büyük başarı kazanan, üstün başarı ve cesaret madalyaları bulunan, ülkesi-ni seven, disiplinli ve kahramanca gö-rev aşkıyla ülkesine hizmet eden, ama şimdi suçlanan bir kişi olduğu şeklinde-ki açıklamaları "belirttiler", "vurguladı-lar" sözleriyle alıntılandı ve haberde bu emekli generallerden farklı görüşleri sa-vunan kişilere yer verilmedi.

İncelenen haberlerde açıkça olayları

çarpıtan, etik kuralları ihlal eden20,

ha-berler Kanal D'de 17, Show TV'de 17, ATV'de 16 ve Star'da 16 olarak belirlen-di. Bunların yanısıra, pek çok haberde de tutarsızlık olduğu, haber anlatısının temel öğeleri olan 5N lK'sında eksiklik-ler olduğu saptandı. Bu, sadece ünlüeksiklik-ler-

ünlüler-le21 ilgili haberlerde değil, aynı zamanda

"sıradan" insanlarla22 ilgili haberlerde

de söz konusuydu. Bir anlamda, bu "uydurma" haberler kişilerin mahremi-yetini de ihlal etmektedir. Ünlüler en azından medyada görünür olmak sure-tiyle bazı avantajlar kazanabilir, medya-yı kullanabilirler, ancak medya "sıra-dan" insanların yaşamlarında daha yı-kıcı etkiye yol açabilir. 16 Mart Show TV bültenindeki haberde muhabir akıl has-tası kişilerden şarkı söylemesini ister. Hastaların dans etmesi görüntülenir. Başka bir Show TV haberinde 10 yaşın-daki kız çocuğuna kardeşinin ölümüyle ilgili sorular sorulur; yapılan görüşme-de kargörüşme-deşinin nasıl ve negörüşme-den öldüğünü

bilip bilmediği gibi sorular yöneltilir. Kanal D de haberde çocukları kullanır: 16 Mart tarihli haberde ölen çocukların 10-13 yaş civarındaki arkadaşlarıyla gö-rüşme yapar. 13 Mart tarihli haberde hastanede yaralı yatan çocuğa yangının nasıl başladığı ve neyin yol açtığı soru-ları yöneltilir. Kanal D sunucusu Defne Samyeli, haberlerde çocukları daha faz-la kulfaz-lanmak için koşulfaz-ları daha da zor-lar: 13 Mart tarihli banka soygunu habe-rinde, küçük oğlu ile birlikte bankada olan bir kişiyle telefon konuşması ya-parken "Oğlunuz nasıl tepki verdi? Za-vallıcık daha 3 yaşında" der. Babası as-lında oğlunun pek korkmadığını söyle-yince Samyeli cevaptan pek memnun olmaz. Bir kaç soru sonra tekrar aynı ko-nuya döner: "Ben oğlunuzu merak et-tim. Nasıl acaba? Olaydan nasıl etkilen-di?". Babasının henüz oğlunu ayrıntılı bir biçimde görmediğini söylemesi üze-rine Samyeli profesyonel sunucu yeüze-rine şefkatli bir anneyi çağrıştıran bir sesle: "Nasıl etkilenmesin. Tabi ki etkilenmiş-tir" der. Daha sonraki gün kanal muha-birleri ailenin evine giderek orada ço-cukla görüşme yapar. Olayın nasıl oldu-ğu, korkup korkmadığı sorulur. Bu ara-da ara-da çocuğun oyuncak bir silahla oyna-ma görüntüleri ise çocuğun soygundan etkilendiği iması ile şu sözleri "anlamlı" kılmak için kullanılır: "Burada silahıyla duran küçük çocuk, dünkü banka soy-gununun en küçük tanığıydı".

(23)

Sonuç:

Yazının başında da tanımlandığı gi-bi, haberin tabloidleşmesi, uluslararası haber, siyaset ve ekonomiye verilen önem azalırken insani ilgi, eğlence, spor, skandal ve özel yaşama daha çok yer al-ması anlamına gelmektedir. Analiz edi-len özel TV haberleri hem içerik hem de biçim açısından tabloidleşmenin özellik-lerini göstermektedir. Tabloidleşmenin biçimsel boyutu, (Shovv ve Kanal D) çok açık yorumlar içeren ve kendilerine özgü sunuş biçimleriyle starlaşan haber sunu-cuları ile özellikle iki kanalda kendini gösterir. Haberlerin alt yazı, müzik, can-landırma gibi diğer biçimsel özellikleri ise tüm özel kanallarda ortak noktalar-dır. Tabloidleşmenin içerik boyutu farklı öğelere sahiptir: Birincisi, kişiselleştirme ve siyasetin tabloidleşmesi eğilimidir. Analiz edilen haberler kişisel olanın si-yasetle ilişkisini kurmazken, siyasetçile-rin "insani boyutlar" ını öne çıkarmakta-dır ki, yazıda bu siyaset konusunda bil-gilendirme yerine tercih edildiği ve siya-setçilerin uyguladıkları politikalar ara-sındaki farklılıkları yok saymaya yol aç-tığı için eleştirilmiştir. Analiz edilen ha-berlerde siyaset, "resmi" perspektifler ışığında çerçevelenmiştir. Hakim olan habercilik anlayışı ise, olayın neden ve nasıl olduğunu, toplumsal bağlamını araştıran, çözüm önerilerine yol açan araştırıcı bir habercilik değil, özellikle

"sıradan" insanlarla ilgili kaza ve felaket haberlerinde görüldüğü gibi duyguların sömürüsüne dayalı bir haberciliktir.

Uluslararası haberlerin sayıca azlığı-nın yanısıra, araştırmada dikkat çeken bir bulgu da haber uluslararası bir haber olduğunda dahi ulusal boyuta odaklanıl-masıdır. Benzer bir biçimde, yerel mese-leler de haberlerde fazla yer bulmaz: An-kara ve İstanbul'da olanları haberleştiren medya pek çok açıdan farklı olan ülke-nin değişik bölgelerinde olanları ihmal eder.

Haberlerde olmayanın, yani dışla-nan konuların analizi hep zordur; zira zaten neyin olup bittiğine dair bilgiyi de medya dolayımıyla öğreniriz. Ancak, da-ha alternatif iletişim kaynakları izlenerek analizin gerçekleştiği sırada, en azından ulusal ölçekte hangi konuların ihmal edildiğini söylemek mümkündür. Ba-ğımsız İletişim Ağı'nda (www. bianet. org) aynı haftada yer alan, ama analiz edilen TV kanallarınca hiç ele alınmayan konulardan bazıları ise şöyle sıralanabi-lir:

Okullarda Kürtçe öğrenim görme doğrultusunda dilekçe veren öğrenciler okul yönetimince cezalandırıldı (13 Mart).

Ölüm oruçları nedeniyle ciddi hasta-lıklara yakalananlar Türkiye İnsan Hak-ları Vakfı'na başvurdu (14 Mart).

(24)

32 • iletişim : araştırmaları

F tipi cezaevlerini protesto için açlık grevi yapan 30 yaşındaki mahkum 290. günde öldü (16 Mart).

KESK, yüksek öğretimle ilgili dü-zenlemenin üniversite öğrencilerinin ödediği harç miktarını arttırmasını eleş-tiren bir bildiri yayınladı (16 Mart).

Bu konulara hiç değinmeyen inceleme kapsamındaki özel TV kanal-larında çoğu kadın olan ünlüler (man-kenler, şarkıcılar... vs) siyasetçilerden çok daha fazla yer kapladı. Bu yazıda ne ünlüler ne de "sıradan" insanlar üzerine yapılan haberler Langer'in tanımladığı gibi "öteki haberler" (1998) olarak olumlu bir açıdan değerlendirilmemek-tedir. Langer'e göre, bu haberler "ger-çek insani ihtiyaçlara" hitap etmektedir. Ayrıca bu haberler dışlanan ya da azın-lıkta kalanlarla ilgilidir. Halbuki, analiz edilen Türkiye'deki özel TV kanalların-da ünlüler ya kanalların-da "sırakanalların-dan" insanlarla il-gili haberlerin tam da ana temayı oluş-turduğu görülmektedir. Özel TV'deki haberlere bakıldığında aslında toplum iki gruptan oluşuyor gibi gözükmekte-dir: Trajedileriyle ve kazalarıyla gariban ve yoksullar; varlıkları, gösterişli yaşam tarzları ve dedikodularıyla zenginler. Bu kutuplaşma, elbette ki gelir dağılımı-nın büyük bir uçurum gösterdiği bir toplumda çok önemlidir. Yazıda da be-lirtildiği gibi MİT zaten toplumsal patla-ma korkusuyla medyanın kontrol

edil-mesini istemiştir. Bu araştırmanın sonu-cunda ise, tam tersine aslında toplumsal patlama olmamasının nedenlerinden bi-risinin de bu haberler olduğu iddia edi-lebilir. Çünkü, analizin de ortaya koy-duğu gibi, aslında özel TV kanalları sa-dece starların lüks yaşamlarını göster-memekte, ama aynı zamanda, siyasetle ilgili haberlerin analizinde de tartışıldı-ğı gibi, "yapacak bir şey yok", "siyase-tin çözebileceği birşey yok" fikrinin altı-nı çizmektedirler. Öte yandan, bu ha-berlerin izleyici üzerine etkisi konusu elbette ki, başka araştırmalarda ele alı-narak incelenecek bir konudur.

TV kanallarının "sıradan" insanlarla ilgili haberler yapmaları, mesleki ilkele-rin bağlayıcılığının ötesine geçerek, hal-kın gündelik yaşam deneyimlerinden yararlanarak çözümler üreten

"kamu-sal" ya da "yurttaş" gazeteciliği23 ile

ka-rıştırılmamalıdır. Burada geçerli olan anlayış Murdock'un da (1999:15) dediği gibi, uzmanlığın yerinin gündeliğin ta-nıklığının aldığı "popülizmin ve ticari-leşmenin ekonomi politiği" ile açıklana-bilir. Türkiye'de ise bu habercilik biçimi daha çok gazetecilerin etik ihlali ile açıklanmaktadır. Medyanın

güvenilirli-ğinde24 yaşanan düşüşün ve yabancı

or-takların da etkisiyle Doğan Medya Gru-bu gazetelerin ve TV kanallarının uy-ması gereken ilkelere dair bir bildirge yayınlayarak medya çalışanlarından bunlara uymalarını, izleyici/

(25)

okuyucu-lardan da bunlara uyulup uyulmadığını denetlemelerini istedi. Ancak buna rağ-men bu ihlaller devam ettiğine göre, so-run sadece tek tek gazetecilerin etik ih-lali değil, aslında medya endüstrisinin rekabet ve kar güdümlü olması başta ol-mak üzere yapısal özelliklerin bir ürü-nüdür (Carey, 1987: 48, Çaplı, 2002: 216). Mac Lachlan ve Golding'in (2000: 88) Britanya özelinde tartıştıkları, Türki-ye durumu için de geçerlidir: Sorun, mesleki alanda yön kaybından çok ileti-şimin ekonomi politiğindeki daha geniş değişikliklerle ilgilidir. Türkiye'de bu-nun ne anlama geldiğini ise, yapılan analiz bir kez daha göstermektedir. TV haberleri büyük medya gruplarının di-ğer ürün ve hizmetlerinin reklamını ya-pıp rakipleriyle yarıştığı alanlardan bi-ridir. TV haberlerinde sorumsuzca gücü kullanma, hatta uydurma haber yapma ise endüstride yaşanan "rating" savaşı-nın bir uzantısıdır. Karı maksimize et-meye odaklanan medya endüstrisinde on yılı aşkın süredir medya çalışanları sendikasız kalmıştır.

Burada alternatifin ne olduğu, acaba TRT'nin eleştirilen ticari haberciliğe de-mokratik bir seçenek oluşturup oluştu-ramayacağı yönünde bir soru sorulabi-lir. Analiz sonuçlarının da gösterdiği gi-bi, TRT biçimsel olarak diğerleri gibi sansasyonal ve tabloid bir haberciliği benimsemese de, günümüzde TRT ha-berciliği demokratik bir alternatif olarak

düşünülmekten çok uzaktadır. Çünkü, özellerin tabloid anlayışından farklı olsa da, TRT de sürdürdüğü "protokol" ha-bercilikle siyaseti Meclis'le, hatta hükü-metle sınırlandırmaya devam etmekte, TRT haberleri halkın hükümetin etkin-likleri hakkında bilgilendirildiği bir fo-rum olmaktan pek de öteye gideme-mektedir. Türkiye'deki siyasal kültürün sonucunda özerkliğini sağlayamayan TRT (Mutlu, 1999: 26) elektrik faturala-rından yapılan kesintinin 2003 yılının Şubat ayı itibariyle son bulmasıyla fi-nansal olarak da zor bir döneme girmiş-tir.

Burada, ayrıca farklı bir habercilik anlayışına sahip olan ve sadece haber yayını yapan kanalların, özellikle NTV ve CNN-Türk yayınları hatırlandığında, en azından daha "ciddi" bir habercilikle alternatif oluşturdukları düşünülebilir. Ancak bu kanalların mülkiyet yapıları da (birincisi Doğuş, ikincisi Doğan gru-bu ile CNN ortaklığı ürünü) ihtiyatlı ol-mayı gerektirmektedir. Ayrıca, bu iki kanal da, hatta daha küçük ölçekli Ka-nal 7 gibi kaKa-nallar da, yukarıda büyük özel TV kanallarına dair tartışılan tablo-idleşme eğiliminden kurtulmuş

değil-lerdir.25 Hatta, haberlerin tabloidleşmesi

sadece TV kanallarıyla da sınırlı

olma-yıp gazetelere de yayılmaktadır.26

İnter-netteki haber siteleri değerlendirildiğin-de ise bunların daha çok büyük medya gruplarının uzantısı olduğu; varolan

Şekil

Tablo 2: Reklam- Gruba bağlı diğer  Grubun medya  Diğer ürün  Toplam  haberlerin sayısı  medya ürünleri/  dışı ürün ve  ve hizmetler
Tablo 3: Yerel  ve Uluslararası  Haberlerin  Sayısı  Yerel  Uluslararası  Toplam  Star  7  17  24  ATV  11  21  32  Kanal D  9  22  31  Show  4  5  9  TRT  1  38  39  Toplam  32  103  135
Tablo 4: Aktörlere gfire

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir proje olarak ele alınan açık kaynak kodlu bir yazılımdan yeni bir sürüm türetmek ya da var olan sürüme yama oluşturmak için bilgi merkezleri, işletim sistemleri

Birinci sınıf öğrencilerinin %4.8'i, dördüncü sınıf öğrencile­ rinin % 12.0 si fakülteye girmeden önce eczacılık mesleği hakkında bilgilerinin olmadığım, aynı

Medeni Kanundan sonra çıkan Cemiyetler Kanunu ise dernek­ leri kazanç paylaşmaktan başka bir amaçla kurulan tüzel kişiler olarak tarif eder ki, bu kanun, Medeni Kanundaki

- Ancak, tıbbî ve teknik gelişmeler ve yeni bilgiler sonucu, Al­ man tıp ilmi ve ceza hukuku klâsik tariften ayrılmış, ölüm zama­ nı olarak beynin ölümünü

Diese (engere) Deutung des gesetzlichen Begriffs «Schvvangere» kann sich darauf stützen, dass die Umstellung der weiblichen Funk- tionsablâufe bei einer Schwangerschaft nach

Eğer, Fransız karı-koca İngiltere'de yaşarlar ve Fransız hukukunun «communaute des biens» (mal ortaklığı) re­ jimine, bütün hüküm ve sonuçları bakımından tâbi

Muhammed (a.s)'in hayatı ile ilgili kaynaklann yeterince incelen- miş olduğundan konuya yeni boyutlar kazandırmanın mümkün ola- mayacağını kabul eder ve eserinin, konuya daha

hir şekilde ifade edecek olursak, Tanrı &#34;olumlu kavrayışların (positive prehensions) çekici yönü olmaktadır. Tartışma konusu olan yön açısın- dan hakıldığında,