£
Kör değneğini bellemiş de_ nen şekilde hep aynı kimse lerden aynı edâ ile, birbirlerini takiben bahseden edebiyat ta rihçilerimizin hiçbiri, bugünkü
edebiyatımızın şahsiyeti mu
hakkak ki en cazip ve zengin çehrelerinden biri olan Mah mut Kemal Inal’ı, yâni îbnül- Emin'i henüz zikretmemiş, ona hiç defOse bir sahife tahsis etmek şöyle dursun kendisin- den bir satırı bile esirgemişler
dir. Fakat üstad lâkayd, bu
borcu gelecekte edâ edecek
tarihçilerin tetkiklerine yeni
bir âbideyi hazırlamakla, en
mühim eserini vermekle meş gul. Bu, (Osmanlı devrinde s<m Sadrazamlar) isimli eserdir ve bu defa XI inci cüzü intişar et miş -bu yeni cüzde Sadrazam lardan Avlonyalı Ferit Paşanın bahsi nihayet bularak Ahmet Tevfik Paşa bahsi sona yaklaş mıştır. Hepsinden kaim bir fa_
siküle sığmayan Küçük Sait
Paşa müstesna. Îbnül-Emirı
her fasikülde üç Sadrazamı tâ .
rif ve tasvir ettiğine, henüz
bahsedilmemiş olanlar da sıra- siyle Hakkı, Gazi Ahmet Muh tar Mahmut Şevket. Sait Ha lim, Talât. Ahmet İzzet, Damat
Ferit. Ali Rıza ve Salih Pa
şalardan ibaret bulunduğuna
göre, üç ve nihayet dört fasi- külle âbide nihayet bulmuş o- Jacak demektir. Yâni üç dört yıl sonra. Çünkü Millî Eğitim
Bakanlığı neşriyatından olan
eserin hazırlanıp basılması ma alesef pek ağar bir tempo ite devam ediyor, yavaş yavaş hazırlanıp ağır ağır basılan bu fasiküller. zevkimizi ve bilmek arzumuzu hep tatmin edilme miş bırakarak nihayet buluyor, lar.
Bunlar arasında ancak Saii Paşanın bütün bir cüz’e sığma mış bulunduğunu az önce söy ledim. Öyle sanıyorum ki ed%. biyat tarihçisi de en çok hu kı
sım üzerinde duracak, şahsî
hâtıraları en çok onun hak
kında zengin olan müellifin,
bütün selef ve haleflerinden
çok, tam dokuz kere sadareti işgal eden bu paşanın şahsiye ti hakkında verilen malûmatı
pek sevecek, kendisinin unu tulmaz hatlarla çizilmiş çehre, sindeki canlılığa hayran kala caktır. Bununla beraber, sunu da ilâve zarurî ki, tarih bakı mından en fakir olan kısım da
Sait paşaya ait bulunan ve
müstesna bir hikayecimizi, F. Celâleddin’i hayran bırakan bu
kısımdır. Çünkü (Küçük) ve
(Şapur Çelebi) diye anılarak
Sultan Hamide istibdad idare, sini kurdurduğu iddia edilen ve devletin en buhranlı devirlerin
de tam dokuz kere sadareti
ihraz eden, ondan önce de ma- beyn başkâtipliğiyle büyük bir rol oynayan bu Sait Paşanın resmî hayatı hayli ihmal edi lerek en çok garabetleri, hasis lik ve vehim gibi halleri üze. rinde durulmakta, Sait paşa bu sahifeleri okuduktan sonra hâ- tırda ikinci bir ErzincanlI Hacı İzzet Paşa, hemen bir asırlık ömrüne ve yanm asrı çok aş mış valiliklerine rağmen, an cak deliliği andıran garabetleri ile meşhur bir ikinci Hacı İz. zet Paşa şeklinde kalmaktadır.
Buna mukabil, Sait Paşanın
Abdülhamid ve Meşrutiyet de virlerindeki rakibi Kfbrnlı K â mil Paşaya tahsis edilmiş sa- hifeler pek az olmakla beraber, bu fasıl tarihî bilgiler bakımın dan cidden daha mühim ve de. ğerlidir. Kaldı ki. müellif Kâ mil paşanın mahrem hüviyeti hakkında da pek yeni ve hiç
duyulmadık şeyler söylemekte ve meselâ paşama musikî ile iştigalini haber vermektedir ki
bütün resimlerinde kupkuru
çehresi bembeyaz bir sakalla
çevrili olup her gün Taymis
gazetesini hatmettiği anlatılan ve bir gün güldüğünü tasavvu. ra imkân olmayan bu gayetle ciddî paşanın keman çalıp ney üflemiş bulunduğunu öğrenin ce hayrete düşmemeğe imkân yoktur.
Üzerinde bilhassa Sarmak
gereken bir nokta, eserde her
Sadrazam hakkında verilen
malûmatın miktar ve edasını bazan o Sadrazamın ehemmi yetinin. çok kere de müellifle
ve pederiyle münasebetinin
derecesini tâyin ettiğidir. Ni tekim Küçük Sait Paşaya ait sahifelerih ayrı bir cilt teşkil edecek kadar çok oluşu daha
ziyade Mahmut Kemal beyle
münasebet ve temaslarına ait tafsilâttan ve hikâyelerden ile_ ri geldiği gibi. Hüseyin Hilmi paşanın hayli menfi bir tesir verişi de ihtimal ki bu paşa nın teiahürîeri. hırçınlıkları ve
babÜTİenışleriyle Bâbıâlideki
hizmeti sırasında üstadı si
nirlendirmiş olmasından ileri
gelmiştir.
Başvekil!iği yâni Sadrazam, lığı II. Atodüihamid saltanatı
nın iik yıllarına tesadüf e t
mekle beraber ikinci Meşruti yeti Adlîye ve Mezahıp Nâzın sıfatlyle idrâk eden Abdurrah man paşa hakkında da mühim malûmat veren üstadımız, fa kat onun mecliste bulunmamış olduğunu, bu cihetle de şive, sinin bozulduğu ve kibir ve a- zaroet' hakkmdaki iddialar için bir hliküm veremiyee&ğiru
söy-lüy«r. Afedurrahinıan paşama Adliye îieearetinde bulunduğu yıllarda kendisiyle bir k a c i e - re görüşmüş nlan pederim Sırrı bey •merhumdan feu zattaki va karın müfrit hir hadde oldu ğunu ve kendisinin koya bir Anadolu şivesiyle konuştuğunu duymuş olduğumu bu vesile ii'e zikretmek isterim.
Yazıyı bitirmeden ilâ w eöe_ yim ks bu mühim eserde uzun ca yer almış bazı şeyleri elzem saymamağa cevaz bulunduğu gibi verilmiş bükümlerin hep sini kabul etmekte de zaruret olmayabilir. Hattâ, birbirini ta
kip eden bükümlerin insanı
bazan şaşırtt|a da vâki ol
maktadır. Bununla beraber,
ilk önce lüzumsuz görünen
taisilâlla bazan unutulmaz
portreler çizildiği gibi hüküm ler de mutlaka samimi kana atlerin mahsulü bulunmakta, sabırlı tetkiklere dayanmakta, her şey esaslı tetkikler netice sinde söylenmektedir.
Mîiell-fin cehlini değil hattâ sadece dikkatsizliğini göstere cek noktalar bulmağa, bir bü yük edibimizin ifadesiyle ko nuşayım, güneşte lekeler keş fetmeğe boş yere çalıştan ve
bula bula, pek ehemmiyetsiz
zühullere rastladım. Meselâ. î_ kinci Meşrutiyetin iik meb'u- san Meclisinin açılışı sıralann- da Padişah, yâni Sultan Hamid o va/kit sadarette bulunan Kâ_
mil Paşaya murassa meeidi
tevcih etmişken müalKi KıbnE- kmn haiz bulunduğu niş&nla-
n zikrettiği sırada mecidisi
ni murassa değil, ferrinci olarak
yazmaktadır. A bdurraiım an pa
şaya ait fasılda da ©ğtülanm dan Damat Arif Hikmet Paşa
ya feiîmimasefoe tahsis ettiği
S E İ rîarda kendisine damatlığı,
m müteakip Şûrayı Devlet
Tanzimat Dairesi Reisliği tev
cih edilmişken bunu Maliye
Dairesi Reisliği şeklinde kay detmektedir: Zühulleri, hatala rı böyle şeyinden ihanet koca bir kitap yazabilen müellife ne ra utlu!
% ı* k * ^ + * 0 * > * * M, M* .**. ¿*. m* ~
-Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi